Kategori arşivi: Hizmet Haberleri

Bediüzzaman Hazretleri ve Receb-i Şerif Ayı

بِاسْمِهِ سُبْحَانَهُ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّٰهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

…çok mübarek ve çok sevablı ibadet ayları olan şuhur-u selâse gelecekler.

Her hasenenin sevabı başka vakitte on ise,

Receb-i Şerifte yüzden geçer,

Şaban-ı Muazzamda üç yüzden ziyade

ve Ramazan-ı Mübarekte bine çıkar

ve cuma gecelerinde binlere

ve Leyle-i Kadir’de otuz bine çıkar.
(Şualar, 494)

***

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvelen: Seksen sene bir manevî ömr-ü bâki kazandıran şuhur-u selâsenizi ve mübarek kudsî gecelerinizi ve leyle-i regaibinizi ve leyle-i mi’racınızı ve leyle-i beratınızı ve leyle-i kadrinizi ruh u canımızla tebrik ve herbir Nurcunun manevî kazançları ve duaları umum kardeşleri hakkında makbuliyetini rahmet-i İlahiyeden rica ve hizmet-i Nuriyede muvaffakıyetinizi tebrik ederiz. (Emirdağ Lahikası-2, 121)

***

Bütün ruh u canımızla Receb-i Şerifinizi ve şuhur-u selâsenizi tebrik edip Cenab-ı Erhamürrâhimînden niyaz ediyoruz ki, hakkınızda ve hakkımızda seksen sene bir manevî ömr-ü bâki kazandırmağa bu üç mübarek ayı vesile eylesin, âmîn. (Emirdağ Lahikası-2, 63)

***

Kat’iyyen şekk ve şübhemiz kalmadı ki; bu hizmetimizin neticesi olan Risale-i Nur’un serbestiyetini değil yalnız biz ve bu Anadolu ve âlem-i İslâm alkışlıyor, takdir ediyor; belki kâinat memnun olup cevv-i sema, feza-yı âlem alkışlıyor ki; üç-dört ayda yağmura şiddet-i ihtiyaç varken gelmedi ve Denizli’de mahkemenin bilfiil teslimine karar vermesi, yine Leyle-i Mi’rac’da aynen Risale-i Nur’un bir rahmet olduğuna işareten Leyle-i Regaib’e tevafuk ederek kesretli melek-i ra’dın alkışlamasıyla ve rahmetin Emirdağı’nda gelmesi, o teslim kararına tevafuk etmesi ve bir hafta sonra demek Denizli’de vekillerin eliyle alınması hengâmlarında yine aynen Leyle-i Mi’rac’a ve Leyle-i Regaib’e tevafuk ederek aynen onlar gibi Cuma gecesinde kesretli rahmet ve yağmurun bu memlekette gelmesi o tevafuklarıyla kat’î kanaat verdi ki; Risale-i Nur’un müsaderesine ve hapsine dört zelzelelerin tevafuku Küre-i Arz’ca bir itiraz olduğu gibi, bu Emirdağı memleketinde dört ay zarfında yalnız üç cuma gecesinde -biri Leyle-i Regaib, biri Leyle-i Mi’rac, biri de Şaban-ı Muazzam’ın birinci cuma gecesinde- rahmetin kesretli gelmesi ve Risale-i Nur’un da serbestiyetinin üç devresine tam tamına tevafuk etmesi; küre-i havaiyenin bir tebriki, bir müjdesidir ve Risale-i Nur’un da manevî bir rahmet ve yağmur olduğuna kuvvetli bir işarettir. (Emirdağ Lahikası-1, 46)

***

Aziz kardeşlerim!

Size iki puslayı Leyle-i Regaib’den altı saat evvel yazdım. “Hizb-ün Nuriye” kâğıd ile teslimden sonra, kat’iyyen benim kanaatimde bir nevi mu’cize-i Ahmediye olarak, iki aydan beri mütemadiyen kuraklık ve yağmursuzluk, her tarafta daima namazlardan sonra pek çok duaların akîm kaldığı ve herkes me’yusiyetten derd-i maişet endişesiyle kalben ağlarken, birden Leyle-i Regaib -bütün ömrümde hiç mislini işitmediğim ve başkalar da işitmediği- üç saatte yüz defa, belki fazla tekrar ile melek-i ra’dın yüksek ve şiddetli tesbihatıyla öyle bir rahmet yağdı ki; en muannide dahi Leyle-i Regaib’in kudsiyetini ve Hazret-i Risalet’in bir derece, bir cihette âlem-i şehadete teşrifinin umum kâinatça ve bütün asırlarda nazar-ı ehemmiyette ve Rahmeten lil’âlemîn olduğunu isbat etti ve kâinat o geceyi alkışlıyor diye gösterdi.

Acaba, dualarımızda Isparta bu memleketle beraberdi, bu yağmurda hissesi var mı, merak ediyorum. Şimdiye kadar çok emarelerle Risale-i Nur bir vesile-i rahmet olmasından, bu rahmet îma eder ki; her halde ehemmiyetli bir fütuhatı perde altında vardır ve belki serbestiyetine bir işarettir. Hem burada “Lem’alar”ın verdiği iştiyak cihetiyle yazıcıların çoğalması, inşâallah bir nevi makbul dua hükmüne geçti. (Emirdağ Lahikası-1, 37)

***

Aziz ve sıddık kardeşlerim ve fedakâr ve sadık arkadaşlarım!

Evvelâ: Sizin, bu mübarek şuhur-u selâse ve içindeki kıymetdar leyali-i mübarekeleri tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak, herbir geceyi sizin hakkınızda birer Leyle-i Regaib ve Leyle-i Kadir kıymetinde size sevab versin, âmîn. (Kastamonu Lahikası, 84)

***

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvelâ: Seksen küsur sene bir ömr-ü manevîyi sizlere kazandıracak olan şuhur-u selâse-i mübarekeyi ve bilhâssa bu geceki Leyle-i Regaib’i tebrik ediyoruz. Sizin beraetiniz ve manen galebeniz, zalimleri şaşırttı. Cepheyi burada değiştirdiler. Düşmanane taarruzdan vazgeçip, dostane hulûl edip, has talebeleri Risale-i Nur’un hizmetinden geri bırakmak için, memuriyet gibi bir meşgale buluyorlar veya terfian işi çok diğer bir memuriyete veya diğer bir meşgaleyi buluyorlar. Burada o neviden çok vakıalar var. Bu taarruz bir cihette daha zararlı görünüyor.

Ben bu sene çok zaîf ve ihtiyar ve âciz bir halde bulunduğumdan, genç kardeşlerimden manevî muavenetlerini bu mübarek şuhur-u selâsede rica ediyorum. Herbirisine birer birer selâm ve dâreynde selâmetlerine dua ediyoruz. (Kastamonu Lahikası, 148)

***

Seksen küsur sene manevî ve bâki bir ömrü kazandırmak sırrını taşıyan şuhur-u selâsenizi ve Leyle-i Regaibinizi bütün ruhumla tebrik ediyorum. İki-üç gün evvel, Yirmiikinci Söz tashih edilirken dinledim. Gördüm ki; içinde hem küllî zikir, hem geniş fikir, hem kesretli tehlil, hem kuvvetli iman dersi, hem gafletsiz huzur, hem kudsî hikmet, hem yüksek bir ibadet-i tefekküriye gibi nurlar var. Bir kısım şakirdlerin ibadet niyetiyle risaleleri ya yazmak veya okumak veya dinlemekliğin hikmetini bildim. Bârekâllah dedim, hak verdim. (Kastamonu Lahikası, 250)

***

Aziz, sıddık kardeşlerim!

Evvelâ: Receb-i Şerifinizi ve yarınki Leyle-i Regaibinizi ruh-u canımızla tebrik ederiz.

Sâniyen: Me’yus olmayınız, hem merak ve telaş etmeyiniz, inayet-i Rabbaniye inşâallah imdadımıza yetişir. Bu üç aydan beri aleyhimizde ihzar edilen bomba patladı. Benim sobam ve Feyzilerin su bardağı ve Hüsrev’in iki su bardaklarının verdikleri haber doğru çıktı. Fakat dehşetli değil, hafif oldu. İnşâallah o ateş tamamen sönecek. Bütün hücumları, şahsımı çürütmek ve Nur’un fütuhatına bulantı vermektir.

Emirdağı’ndaki malûm münafıktan daha muzır ve gizli zındıkların elinde âlet bir adam ve bid’atkâr bir yarım hoca ile beraber bütün kuvvetleriyle bize vurmaya çalıştıkları darbe, yirmiden bire inmiş. İnşâallah o bir dahi, bizi mecruh ve yaralı etmeyecek ve düşündükleri ve kasdettikleri bizi birbirinden ve Nurlardan kaçırmak plânları dahi akîm kalacak. Bu mübarek ayların hürmetine ve pekçok sevab kazandırmalarına itimaden sabır ve tahammül içinde şükür ve tevekkül etmek ve مَنْ آمَنَ بِالْقَدَرِ اَمِنَ مِنَ الْكَدَرِ düsturuna teslim olmak elzemdir, vazifemizdir. (Şualar, 494)

***

…câmi’ dualarla dua etmek; hem hulûs ve huşu’ ve huzur-u kalb ile dua etmek; hem namazın sonunda, bilhâssa sabah namazından sonra; hem mevâki’-i mübarekede, hususan mescidlerde; hem Cum’ada, hususan saat-ı icabede; hem şuhur-u selâsede, hususan leyali-i meşhurede; hem ramazanda, hususan leyle-i kadirde dua etmek kabule karin olması rahmet-i İlahiyeden kaviyyen me’muldür. O makbul duanın ya aynen dünyada eseri görünür veyahut dua olunanın âhiretine ve hayat-ı ebediyesi cihetinde makbul olur.

Demek aynı maksad yerine gelmezse, dua kabul olmadı denilmez; belki daha iyi bir surette kabul edilmiş denilir. (Mektubat, 279)

SAİD ÖZDEMİR AĞABEYİMİZDEN

“Bu gece, Allah indinde çok makbul bir gecedir. Bu gecede Resul-i Ekrem (A.S.M) çok büyük ni’metlere, feyizlere, tecelliyat-ı cemaliyeye ve kemaliyeye mazhar olmuşlardır. Mü’minlerde bu gecede Cenâb-ı Hakk’ın ikram ve ihsanat-ı ilâhiyesine, mârifet ve muhabbet nurlarına mazhar olacakları bir gecedir.

Bu geceyi uyku ile gafletle geçirmemek lazım. Bediüzzaman hazretleri bu gecelerde yanındaki talebelerini uyutmazdı. Bu gecenin gündüzünü oruçla gecesini de sabaha kadar Kur’anla, namazla, zikirle, Hizbu’l- Hakaik okumakla ihya etmek lazımdır.

Bu mübârek aylarda kalb ve ruhu harekete geçirmeli, çokca Kur’an-ı Kerim okumalı. Kur’an-ı Kerim’in bu aylarda her bir harfinin iki yüz, üç yüz ve binler sevabı var. Ne mutlu her gün cevşen, Delailinnur, Evrâd-ı kudsiyye, Münacatü’l-Kur’an, Tahmidiye okuyana.”

BAYRAM YÜKSEL AĞABEYİMİZDEN:

“Lahika mektubu neşrederdi

“Üstadımız Bediüzzaman Hazretleri şuhur-u selase girdiğinde muhakkak lâhika neşreder, talebelerinin mübarek ay ve günlerini tebrik eder, vesile ile muharebeyi devam ettirirdi. Talebeleriyle devamlı irtibat halinde idi. Lâhika mektuplarından bir misal:

“Evvela; sizin mübarek şuhur-u selase ve içindeki kıymettar leyali-i mübarekelerinizi tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak her bir geceyi sizin hakkınızda birer Leyle-i Regaib, Leyle-i Kadir kıymetinde size sevap versin.

“Hem Leyle-i Beratınızı ve gelecek Ramazanınızı ve hem gelecek Leyle-i Kadri, hakkınızda bin aydan daha hayırlı olmasını ve defter-i âmalinize böyle geçmesini Cenab-ı Haktan niyaz ediyoruz.

“Hem Leyle-i Miracınızı tebrik ve içinde ettiğiniz duaların makbuliyetini rahmet-i İlâhiyeden niyaz eder ve bu havaliden Mirac Gecesinden bir gün evvel, bir gün sonra müstesna rahmetin yağması işaret eder ki, umumî rahmet tecellî edecek inşaallah.’

“Aziz, sıddık kardeşlerim, “Mübarek Ramazan-ı Şerifinizi ruh-u canımızla tebrik ediyoruz. Cenab-ı Hak Ramaz-ı Şerifin Leyle-i Kadrini umumunuza bin aydan hayırlı eylesin. Amin. Ve seksen sene bir ömr-ü makbul hakkınızda kabul eylesin.’

“Bu şekilde Regaib, Berat, Mirac Gecelerinde teksir lâhikası gönderirdi. Dolayısıyla çeşitli mevzularda, Risale-i Nur’un neşri, hizmeti ve faaliyeti ile ilgili müjdeli haberleri Nur Talebelerine gönderirdi.

Selam Ve Dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

Kaynak: RisaleHaber

 

www.NurNet.org

İhlas ve Uhuvvet Ezanı Okunuyor !

    “Haddimden fazla fevkalâde hüsn-ü zan ile müfritane âlî makam vermek yerine, fevkalâde sadakat ve sebat ve müfritane irtibat ve ihlas lâzımdır. Onda terakki etmeliyiz.” [1]

Bu müfritane irtibat meselesi çok zaman insanın karşısında çıkıyor. Külliyatta üstadımız ifrat ve terfritten bizleri uzak tutmak için telkinleri varken sadece bu irtibat meselesinde tavsiyede ve teşvikte bulunuyor. Demek ki bunda farklı bir sır var. Sanki o sır cemaatin  vahdetini, ittihadını, tesanüdünü ve hareket tarzını bir tutmak olarak düşünüyorum. Her meşrebimiz kendi arasında irtibat kurmuş haldedir zaten. Hatta ders grupları vs. de bu irtibatı sağlamak için bu irtibat meselesini devam ettiriyorlar. İstişare, birkaç kişi arasında, meşveret daha geniş katılımla, şûra ise, meşveret heyetlerinin bir araya gelmesiyle teşkil ediyor zaten.

Bir ev dersinde düşünün ki on on beş kişi olsun. Düzenli olarak devam eden derse birisi gelmediği zaman bu grup müdavimlerince falan derse gelmedi denilip aranılıp sorulması belki sonradan tamiri mümkün olmayan meseleleri önleyecektir. İnsanın olduğu her yerde potansiyel olarak sıkıntı olması muhtemeldir ki, realitede de öyledir. Nerede insan varsa mizaç ve anlayış farkı gibi sebepler tahtında ister istemez aynı ders halkasında da sıkıntılar çıkıyor. Belki biri birisini yanlış anlaması veya istemediği beğenmediği bir durum karşısında uzaklaşmayı tercih edebiliyor. Böyle olunca takip edilen dersler yavaştan aksamaya başlayıp sonra da tamamen kesilebiliyor. Neticede tesanüd bozuluyor ve  hizmette aksamalar oluyor. Bunun altını eşelediğimizde ise karşımıza çok sebepler çıkıyor.

Az önce yazdığım gibi mizaç ve anlayış farkı temel sebebi oluştururken, üstadımızın tesis ettiği hizmette hizmetin metodunu üstaddan almamak da başka bir sebeptir. Belki de ilk sebep budur. Üstadımızın sarih emirlerine  muhalif kararlar alarak hizmet edilmesi halinde bu daire dışına çıkmaya sebep olmaktadır. Buna bir misal vereyim, anlamadığım ilgi alanıma girmeyen bir şeydir futbol. Ama misal vermek için kullanacağım.

Düşünün ki, futbolun belli kuralları vardır. Gol, korner, tac . . . gibi. Belirli bir sınırı var yani. Şimdi bir oyuncu sahada istediği gibi hareket edemez. Çizilmiş olan kurallar dairesinde oynamasına izin verilir, Aksi taktirde saha dışına alınarak oyuna devam etmesine izin verilmez. Dünyada olan her şeyin kuralı kaidesi olduğu nettir. Bunun aksini kimse iddia edemez.

Küçük geçici bir mesele de bile belirli kaideler olduğunu görüpte islamiyette veya özel nurculukta kaide olmadığını kendi indi anlayışına göre hareket edilebileceğini ileri sürmek maskaralıktan maada bir şey değildir. Sadece bir eğlence bir zaman geçirme, oyalanmak gibidir. Ahirette pişmanlık verecek olan.

Buradan çıkarılabilecek çok şey olduğu bedihidir. Bu kadar sarih bir şeyi kimse inkar etmiyor zaten. Sadece yeni tarzlar yeni anlayışlar ve dünyaya uyarlanmış versiyonlar karşımıza çıkıyor. Malumdur ki yeni bir şeyler ihdas etmek yolunda yürüyen birisi bu yolunu esasatı tahkim etmek gayesinde yaparsa ve ruh-u aliyi rencide etmeden kimse buna itiraz etmez. Taktir ve tebrik de edebilir. Ama yeni ihdas edilen şeyler esasattan uzak düşerse o insan ve yaptıkları da esasattan uzak düşecek ve kırmızı kartla daire haricine çıkacaktır. Futbolda kırmızı kart cezalısı birisi birkaç maç ceza alıp sahadan uzak kalırken, manevi meselelerde kırmızı kart alan birisi/meşrebin de manevi olarak yaptığı tahribi bu dünyada ölçecek bir bir sistem bulunmuyor. Manevi bir ihtar olmazsa tabiki.

Üstadımızın ahirzaman ümmetine çok kısa bir formülle bizzat kendisi de iş üzerinde bizlere eğitim veriyor.  Peki nedir bu formül dersek bakın ne diyor: “Bu dünyada, hususan uhrevî hizmetlerde en mühim bir esas, en büyükbir kuvvet, en makbul bir şefaatçı, en metin bir nokta-i istinad, en kısa bir tarîk-ı hakikat, en makbul bir dua-yı manevî, en kerametli bir vesile-i makasıd, en yüksek bir haslet, en safi bir ubudiyet: İhlastır.”[2] Demek ki ahirzamanda en kısa yol, ihlasmış. Yani yapılan işte Allah’ın rızasını gözetmek. Bu olmayınca, yani ihlassızlık olunca karşımıza Allaha aşık(!) peygambere ve ashabına düşman abur cubur insanlar çıkıyor. Veya meslek başka meşreb başka insanlar. .

Bütün bunlara mani olmak için müfritane irtibat levhasını üstadımız karşımıza dikiyor. Müfritane irtibat olunca vahdet, tesanüd, muhabbet, uhuvvet hasıl oluyor ki bunların temelinde de ihlas vardır. Şayet müfritane irtibat yoksa tam bir ihlas olmadığından alarm çalıyor ama kimseler işitmiyor demektir. Cemaatte vahdeti sağlamak için çalan alarmları duyanlardan üstadımızın, hayatta kalan son varisi/vekili olan Hüsnü BAYRAMOĞLU Ağabeyimiz de bir müddettir istanbul’da medresesinin kapılarını herkese açarak “Ey Nurcular! Gelin bir olalım, vahdeti bulalım.” Nevinden ilanatla dersler yapıyor.

Ve bu derslerde ihlas ve uhuvvet risaleleri okunuyor. Dikkat edersek tam temel mevzular. Birisi hislerimizi birisi de aramızdaki muamelelerin dersi. Katılımcısı sürekli artan bu dersler nur talebeleri arasında da vahdeti sağlamaya ortak bir program nevinden hoş manalara vesile oluyor. Bence bu dersler nurculukta ifrat ve tefritten de muhafaza ediyor. Müstakim nur meşrebini tesis ve teşkil ediyor.

Evvelce hemen her meşreb kendi arasında bir nam ile okuma yaparken son varis/vekil bu okumaları ihlas ve uhuvvet dersleriyle taçlandırıyor. Bu sebeple vakti saati müsaid olan abilerimi, kardeşlerimi bu okumalara mümkün olduğu kadar katılmasını tavsiye ediyorum. Tabiki oraya gidip, hiç kimseyle tanışmadan, kaynaşmadan gelmek büyük bir kabahat olarak addediyorum. Çünkü müfritane irtibat kendi meşrebimizle sınırlı değil.

Mazide yaşanan hadiseleri devam ettirmek ise manevi bir kan davasıdır ve bunları devam ettirmek nurlardan istifadeye set çekmektedir. Her ay düzenli olarak yapılan ihlas ve uhuvvet derslerine katılan kimseleri tebrik edip ediyorum. Gidemeyen ama gönlü o derste olanlar da taktire şayandır. Ortak bir his ve duygu atmosferi teşkil edilmesi de belki semanın sakinlerince de tebrik ediliyordur.

Bu yazım ile son varis/vekil ağabeyimizin okuduğu tesanüd ezanında saflarda yer alabilmek ümidiyle herkesi davet ediyorum.

Bahtiyardır ki, sırat-ı müstakimde kalır,

Bedbahttır ki, sırat-ı müstakimde kalmayıp ifrat ve tefrite sapar.

Bahtiyarlardan olabilmek duasıyla

Selam ve dua ile

Muhammed Numan ÖZEL

Kaynak Linki : NurdanHaber

MESNEVİ-İ NURİYE – MACARCA Olarak Tercüme Edildi

Risale-i Nurun Sesi Gürleşiyor. Tercüme eserlerle nurun tesir saha inkişaf ediyor.
Son Olarak Mesnevi-i Nuriye Risalesi  MACARCA Olarak SÖZLER NEŞRİYAT tarafından neşredildi.

RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI’NDAN – MESNEVİ-İ NURİYE – MACARCA

CİLT      : VİNLEKS
EBAT    : ÇANTA BOY (14 x 20 cm)
KAĞIT  : 1.HAMUR

BASKI  : TEK RENK

SAYFA  : 390 SAYFA

Kitap Temini için: www.sozler.com

 

www.NurNet.org

Korece TABİAT RİSALESi Mukayeseli (KORECE VE TÜRKÇE)

Risale-i Nurun sesi gürleşiyor. Türkçe ve Korece mukayeseli Tabiat risalesi Sözler Neşriyat tarafından neşredilldi.
Kitabın fiziki özellikleri
RİSALE-İ NUR KÜLLİYATI’NDAN  – TABİAT RİSALESİ – KORECE
CİLT      : KARTON KAPAK
EBAT    : ÇANTA BOY (13,5 x 19,5 cm)
KAĞIT  : BiRiNCi HAMUR

BASKI  : TEK RENK

SAYFA  : 76 SAYFA

Kitap Temini için: https://www.sozler.com.tr/  0212 671 25 47
     www.NurNet.Org

Senegal hizmet mektubu

-Masum mazlum madur Afrika müslümanına hakikatleri ulaştırma maksadıyla 

Hem
Üstadımızın buyurduğu gibi “Görülmüyor mu ki; en hürriyetperver maskesini takan, (İ.G.) elini uzatıp arıyor. Nerede Hristiyan bulsa, hayat veriyor.” bizim de müslüman kardeşlerimizi ziyaret edip onlara hayat vermek,kuvvet vermek iştiyakıyla başta Hürriyet Mudanya ve Beşevler olarak bütün Bursa şahsı manevisinin duasıyla Senegal ülkesine yola çıktık. Bursa namına 8-10 abimiz feribota kadar bizi uğurladılar ki hakikaten umreye gider gibi yurtdışına hizmete çıktık. 

-tabi ilk gidiş maksadımız biraz orayı keşifti. 

-Allah razı olsun orada 2 Nur talebesi kardeşimiz var. Biri bize evini açtı 10 gün boyunca evinde ikamet ettik. diğeri gazeteci olmasına ve yoğun tempoda çalışmasına rağmen bizimle çok alakadar oldu, koşturdu kendi olamadığı yerde arabasını tahsis etti. 

-Senegal insanı çok sıcak kanlı, sevecen ve gülümser..ayrıca Afrika da tarihinde darbe olmayan tek ülke 

-Afrika da sair ülkelere nispeten hali vakti en iyi olan bir ülke. Ama yine de çok fakirler. zaten zenginler çok uç zengin ,fakirler de aşırı gariban. Limanları var bütün Afrikaya açılan. Geçimleri balık ,köylerinde fıtri sebze yetiştirip şehirde satıyorlar. ikinci el eşya satımı vs. İnsanlar bir dairede oda kiralıyor. Banyo sistemi dedikleri 3-4 aile beraber oturuyor. 

-Ordaki kardeşlerimiz alt yapıyı yapmışlar zaten. hani gezip risale dağıtma manasında. Recep kardeş başka bir şehirde bir hocaya gittik 1975 yılında elime Arapça külliyat geçti defalarca okudum demiş. 

-Devlet üniversitesi olan Cheik anta Diop üniversitesinde üst düzey yönetici ile görüştük kendi hristiyan Fransızca haşir Risalesini verdik kitapçık arka kapağını okudu ve “bu gerçeklere herkesin ihtiyacı var buna inanmak için herhangi bir dinin mensubu olmanıza gerek yok.”ifadesini kullandı. 

-Yine aynı üniversitede bir hoca da siz islamı yükselttiniz Aziz milletsiniz Aziz.ifadesini kullandı. 

-Sonraki gün divinite ilahi camii diye okyanusa sıfır hemen kenarında yapılan bir zatın rüya ile görüp yaptığı cami. Orada namaz kılıp oranın idarecisi ile yarım saat kadar muhabbet ettik. Bu caminin hususiyeti kimseden bir şey almayarak (başka devletten,kendi devletinden ) yapılan bir camii. Biz de Senegal e gittiğimizde dışarıda ilk o camide namaz kılıp ihlas RİSALESİ ni hediye etmemiz tevafuk oldu. 

-Sonraki gün de Arapça bölüm başkanı ve hocaları ziyaret ettik.ders okundu. Acaibimize giden üniversite hocalar talebe sıralarına oturup bizi ders kürsüsüne oturtmaları oldu. İçlerinden bir hoca dedi ki:kuran zaten bunlardan bahsediyor bu eserin ayrıca hususiyeti ne?

Alaattin abimiz makul hocamızın ikna olacağı bir surette 2-3 misal ile izahta bulundu. 

En son Cemil cidden dediler.
Elimizde cevher var
Siz cevher den anlarsınız diye getirdik,dedik. 
Biz de müşterisiyiz dediler…

-Sonraki gün de Abdullah ba denen bir zatı ziyaret ettik. çok çevresi olan biri. Kendisine bağlı bizim cemaatimiz gibi kendine has medreseleri var. Mesela bir medresesinde 600 talebe var. Bunun gibi bir çok medresesi var. Bize medreseleri gezdirdi. Hocalara Arapça kitap verdik. Talebelere hediye verip ayrıldık. 

-hudai vakfından arkadaşlar ile tanıştık bizimle çok alakadar oldular. 

-hudai vakfının Senegal devleti ile ortak hareket ve hizmet ettikleri İslam enstitüsü var. Orayı ziyaret ettik. cidden muhteşem. Hem erkek hem bayan talebe yetiştiriyorlar. Hem orda camiil kebir ismiyle müsemma bir cami var devlet sadece o camii resmî olarak tanıyor. O binada ,Gittiğimiz zamana tevafuk eden güzel bir hizmet oldu. Senegal cemaat reislerinin biraraya geldiği bir toplantı oldu. Bize de 10 dk müsaade ettiler. Nurları tanıttık ,kitap dağıttık,onlara 25.sözden ders okuttuk. Çok tatlı bir hizmet oldu. Çıkışta da bizim anlattıklarımız nasıl oldu diye sözü müessir zata sorduk.Siz Türkiye den gelmişsiniz bu arkadaşların sizi görmesi dahi onlar için çok önemli ve onlara kuvvettir dedi. 

-Sonraki gün üniversite girişinde durup yaklaşık 1000 talebeye broşür dağıttık ki cidden çok lezzetli oldu. Hatta o gençlerden Osman isminde genç bizimle öyle samimi oldu ki tel numaramızı alıp o günün akşamı aradı. Siz madem islamiyete hizmet için buraya kadar gelmişsiniz ben size yardımcı olmak istiyorum dedi. 

-Aynı gün İslam enstitüsü başkanı olan çerno ka dan randevu almıştık.Kendisiyle görüştük. Arapça Sözler hediye ettik. Ufak bir ders okuttuk.Bu zat Senegalde bir köyde 700 kişinin müslüman olmasına vesile olmuş. Kasım ayında İstanbul da alimler toplantısı olacak ona geleceğim. Geldiğimde Bursa’ya muhakkak uğrayacağını söyledi. Başkan yardımcısına da selam verdik. Türkiyeyi ziyaret ettiğini Türk insanının da Senegal insanı gibi sıcak kanlı olduğunu Türkiyeyi İslam aleminin lideri kabul ettiğini ifade etti. 

-Aynı gün hüdai vakfının alakadar olduğu ilkokul seviyesinde talebeleri ziyaret ettik. Onlarla fotoğraf çekildik. Ayrıldık. 

-Sonraki gün enstitü kurucusu olan aynı zamanda üniversitede hoca olan Ahmet sa ve İslam birliği cemiyet Reis-i görüşme talebinde bulundu beraber kahvaltı yaptık. Bize beraber çalışma teklifinde bulundular. Medreselerde Nurları program olarak koyabileceklerini, köylerde Nurlardan ders okutacaklarını ve Radyo programında Nurlardan okuyabileceklerini söylediler. Senegalde en kısa zaman da medrese açılabilmesi için dualarınızı bekliyoruz inşallah