Kategori arşivi: Şiirler

İman-İrfan Okulu: Denizli Hapishanesi (Şiir)

Denizli hapishanesi tecrit ile başlıyor

Geçirdiği çok zor şartlar yine devam ediyor

 

Fakat bu cezaevinde kalan bütün mahkûmlar

Üstad ve talebelerle yakından tanışırlar

 

Onlar Risale-i Nur’u beraber okuyorlar

Böylelikle de bambaşka bir insan oluyorlar

 

Bu hapishaneler birer okul haline dönmüş

İlim – irfan bakımından herkese örnek olmuş

 

Risale-i Nur çemberi gittikçe genişliyor

Bu nurları okuyanlar her gün fazlalaşıyor

 

Gizli İslam düşmanları bunu fark ediyorlar

Risale-i Nur’dan ürküp telaşa düşüyorlar

 

Diyorlar ki: “Üstad gizli bir cemiyet kuruyor

Hükümetin aleyhine bir şeyler çeviriyor

 

İnkılâpları kökünden yıkmayı arzuluyor

Mustafa Kemal’e deccal, din düşmanıdır diyor”

 

Bu nedenle memurlardan bir komisyon kurulur

Risaleler ve Mektuplar müsadere edilir

 

Bu Komisyonun gayesi bunları tetkik etmek

Siyasi bir mevzu olup olmadığını bilmek

 

Bu mektup ve risaleler tetkike başlanıyor

O zaman Bediüzzaman buna karşı geliyor

 

“Bu vukufsuz ehli vukuf inceleme yapamaz

İnceleme yapsa bile bir şeyler anlayamaz

 

Ankara’dan ehli vukuf teşekkül ettirilsin

Avrupa’dan feylesoflar buraya getirilsin

 

Ağır cezaya razıyım eğer suç bulunursa

Her şey benim kabulümdür sonucu ne olursa”

Üstad’ın bu isteğini olumlu görüyorlar

Ankara’da bir komisyon anında kuruyorlar

 

Heyette yüksek âlimler profesörler vardı

Mektuplar ve Risaleler teker teker tarandı

 

Ehli Vukuf tarafından bir rapor hazırlanır

Raporun açıklanması Üstad’ı rahatlatır

 

“Bütün eserleri ilmi ve hepsi imanidır

Siyasi bir içerik yok Kuran’ın tefsiridir”

 

Üstad ta mahkemede bir müdafaa yapıyor

Şikâyetlerin ispatsız olduğu görülüyor

 

Mahkeme de ittifakla berat kararı verir

Risaleler serbest olur ve iade edilir

 

Üstad ve talebeleri dokuz ay yatıyorlar

Berat edildikten sonra tahliye oluyorlar

 

Üstad tahliye olmadan hapiste zehirlenir

Cezaevindeyken ölüm tehlikesi geçirir

 

Allah’ın inayetiyle ölümden kurtuluyor

Sonradan zehirlenmeler yine devam ediyor

 

Tarihte hiçbir kimseye yapılmayan zulümler

Üstad’a reva görülmüş işkence, ihanetler

 

Üstad ise dinsizlerin planını bozuyor

Ölümü hiçe sayarak hakikati söylüyor

 

Denizli hapsinde yazmış “Meyve Risalesi”ni

Sonra orda telif etmiş “Asayı Musa”sını

 

Hapisteki talebeler ile diğer mahkûmlar

Bu “Meyve Risalesi”ni defalarca yazmışlar

 

Hâlbuki hapishaneye kâğıt sokulmuyordu

Nurların yazılmasına izin verilmiyordu

 

Eserler hapishanede gizlice yazılmıştı

Hatta kibrit kutuları bile kullanılmıştı

 

Üstad ve talebeleri hapisten çıkıyorlar

Denizli halkı onları misafir ediyorlar

 

Daha sonra Şehir Palas Oteline yerleşir

Bir buçuk ay kadar kalır insanlarla kaynaşır

 

Berat kararına rağmen rahat bırakmıyorlar

Emirdağ’a gönderilip iskân ettiriyorlar

 

Ahmet TANYERİ – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

 

Ya Muhammed Mustafa S.A.V. (Şiir)

Sabahın seherinde Kâbe’yi geziyordum
Belki görürüm diye hep Sen’i arıyordum
Oradan gelen geçen herkesten soruyordum
Canım özledi Sen’i Ya Muhammed Mustafa

Görürüm ümidiyle Safa-Merve’ye vardım
Gidiş gelişlerimde her tarafa bakardım
İhramımı belime kefenim gibi sardım
Canım özledi Sen’i Ya Muhammed Mustafa

Belki bulurum diye çıkmıştım Sevr Dağı’na
Baktım güvercinlere ve örümcek ağına
Sonra çıktım Nur Dağı, Hira Mağarasına
Canım özledi Sen’i Ya Muhammed Mustafa

Dedim ki Peygamberim basmıştır buralara
Defalarca çıkmıştır mübarek kayalara
Yüzüm gözümü sürdüm bastığın topraklara
Canım özledi Sen’i Ya Muhammed Mustafa

Ümitsiz bir haldeyken Arafat’ı yokladım
Hatıran vardır diye toprağını kokladım
Sana olan sevgimi yüreğimde sakladım
Canım özledi Sen’i Ya Muhammed Mustafa

Titreyen vücudumla Sen’i sordum her yerden
Cennet-ül Mualla’dan, Mina, Müzdelife’den
Hatta en son gittiğim Sen’in doğduğun evden
Canım özledi Sen’i Ya Muhammed Mustafa

Cenabı Allah beni mahşerde kavuştursun
Bayrağının altında bizleri buluştursun
Rahmini ihsan edip Sen’inle görüştürsün
Canım özledi Sen’i Ya Muhammed Mustafa

Ahmet TANYERİ – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Namaz (Şiir)

Cin ve insanların en büyük işi

olan Namazımızı kılmayalım mı?

İster erkek olduk isterse dişi,

İbadetimizi yapmayalım mi?

Büyük imtihanı kazanmak için,

Var olduğumuzu bilmeyelim mi?

Geldik nimetlere şükretmek için,

Biz şükredenlerden olmayalım mi?

Bizi, şuurlu bir insan yapanı,

Kimdir o arayıp sormayalım mı?

Yaratıcımızı bulduktan sonra,

Şükrümüzü ifa etmeyelim mi?

Kur`ân’da mükerrer emir var iken,

O emre biz kulak asmayalım mi?

Uzun yolculuğumuza çıkar iken,

Seccade almadan yola çıkılır mi ?

Her yanda cenazeyi görür iken,

Bizde öleceğiz demeyelim mi?

Sonsuz dertlerimizi saymak için,

Rabbin Huzuruna çıkmayalım mı?

İhtiyaçlarımızı saymak için,

Allaha kıyama durmayayım mı?

Madde telâşından kurtulmak için,

Birazda manaya dalmayalım mı?

Kulluğun şuuruna ermek için,

Rükû ve secdeye varmayalım mı?

Sayısız nimetleri bahşedene,

Muhabbetle minnet etmeyelim mi?

Sonsuz bir mutluluk bize va’d Edene,

Severek ibadet yapmayalım mı?

Sorulacak ilk soru namaz iken,

Namazlı bir mümin olmayalım mi?

Namazsızın hesabi zor olacak,

Biz bunu nazara almayalım mı?,

Cehennemde insan la taş yanacak,

Bundan dersimizi almayalım mı.?

Abdülkadir Haktanır / 25. 06. 1985

Elhamdülillah (Şiir)

Kalbimde fikir Elhamdülillah
Dilimde zikir Elhamdülillah
Ben mümin doğdum mümin yaşarım
Sana çok şükür Elhamdülillah

Mümin olarak bizi yarattın
İman aşkını bizlere tattın
Müslümanlarla bizi yaşattın
Sana çok şükür Elhamdülillah

Gözlerimde nur kalbimde iman
Gönlümde sürur elimde kur’an
İçimde huzur mevcuttur her an
Sana çok şükür Elhamdülillah

Tanyeri der ki: Kulun kölenim
Senin yolunda canım verenim
Sana fedadır ruhum, bedenim
Sana çok şükür Elhamdülillah

Ahmet Tanyeri

12.05.1998 – Salı

www.NurNet.org

Kar yağar çiçek çiçek

Bir bahar sabahı uyanmışlardı.

Aylarca gülümsediler.

Bazan yağmur okşadı yüzlerini.

Bazan güneş öpücükler kondurdu yanaklarına.

Kucaklarında nice konuklar ağırladılar.

Bir yaz böylece geçti.

Yorgun düştü çiçekler.

Ve uyumak istediler.

•••

Bu defa gökte çiçekler açtı.

Bulutlarda nakışlar işlendi.

Herbiri ayrı bir desenle süslenmiş beyaz çiçekler usulca inmeye başladı yeryüzüne.

Ve yerde uyuyan çiçeklerin üzerini örttü incitmeden.

Donmasınlar diye, onları toprağın sıcaklığıyla baş başa bıraktı.

•••

Bem beyaz bir yorgan, dağlardan ovalara doğru serildi.

Renkler de çiçekler gibi gözlerden kayboldu.

Sadece beyaz kaldı ortada. Bir de güneşin kızıllığı zaman zaman.

Yorganın altında mışıl mışıl uyudu çiçekler.

Yukarıda olup bitenlerden haberleri bile olmadı.

•••

Gün geldi, bir diriliş müjdesi ulaştı uyuyanlara.

Bir tebessüm yukarıdan, bir tebessüm aşağıdan, deliverdi karları.

Önce güneş gülümsedi semâda.

Ona çiçekler cevap verdi.

İkisinin arasında dağlar eridi, gitti.

•••

Toprak, suyu yanı başında hazır buldu.

Kana kana içti.

İçtikçe coştu.

Coştukça güldü.

Dinlenmiş yüzlerle güldü.

Çiçekleri özleyenler, o gülen yüzde bir haşir müjdesi buldu.

Ve ölümü de, tıpkı kar gibi, kış gibi, bir diriliş habercisi bildi.

Şimdi bak Allah’ın rahmet eserlerine: Yeryüzünü ölümünün ardından nasıl diriltiyor.

Bunu yapan, elbette ölüleri de öylece diriltendir. O herşeye kadirdir.

Rûm Sûresi, 50

Ümit Şimşek