İtalya Trieste’de Bir Kutlu Doğum Daha

İtalya’nın Trieste kentinde Hz Muhammed’in (sav) kutlu doğumu nedeniyle düzenlenen program, gençlerin katılımıyla coşkulu bir şekilde gerçekleşti. Programda, Hz Muhammed’in (sav) herkese en güzel örnek olduğu mesajı verildi.

İTALYA – Trieste şehrinde kültürel faaliyetleriyle tanınan Said-i Nursi Kültür Merkezinin her yıl düzenlediği kutlu doğum programı bu yıl da, genç-yaşlı her yaştan erkek ve bayanların iştirakiyle gerçekleşti.

Said-i Nursi Kültür Merkezi yetkilileri, her yıl düzenlenen mütevazi kutlu doğum programlarının her yıl daha iyi geçtiğini ifade ederek, gelecek yıllarda programları daha büyük salonlarda gerçekleştirerek hayırlara vesile olacaklarını belirtti. Programa araştırmacı yazar Çetin Tufanoğlu, Mehmet Nasır hoca ve Konya’nın taninmiş simalarından Ahmet hoca katıldı. Sunuculuğunu Adem Yavuz’un yaptığı program saat 14.30’da başladı.

Mehmet Nasır hocanın Kur’an-ı Kerim tilavetiyle başlayan program, okunan Kürtçe mevlitle devam etti. Erkek ve kız ilahi gruplarının salavat ve tekbirler eşliğinde ayrı-ayrı olarak seslendirdikleri ilahiler ise katılımcıları coşturdu. Programa misafir konuşmacı olarak katılan Konya’nın taninmiş simalarından Ahmet hoca tüm misafirleri Allah’ın selamıyla selamlayarak sohbetine başladı.

“Karınca hacca gitmek ister”
Ahmet hoca; karınca bir gün hacca gitmek ister. Karıncaya gidemezsin bu yolculuğa ömrün yetmez derler. Karınca olsun ömrüm bu yolda gider der. Karınca kendince bir şeyler anlatır burada değerli misafirler. Hedefe ulaşmak için çalışmak. Nice Peygamberler geldi. Çoğu insan onlara sadakat göstermedi. Ama onlar Allah razı olsun gerisi önemli değil dediler. Onlar hiç bir zaman yılmadı. Onlara başarılı olamazsınız dediler. Onlar olsun Allah bilsin yeter dediler. Bu gün de malumunuz peygamber sevdalıları platformu dalga dalga büyüyorlar. Ömürleri yetmezse bile hedefe doğru çalışmaktalar. İste bizler de bu kutlu yolculukta onlarla beraber olmalıyız” diye konuştu.

Mehmet Nasir hocanın İsmi azam duasıyla sona eren programda, Trieste’de bu yıl okunan bin 734 milyon salavat ve 6 hatim teslim edildi. Programda ayrıca misafirlere çeşitli ikramlar sunuldu.

Yunus Can – İLKHA

Londra’da Kutlu Doğum Böyle Kutlandı

İngiltere’nin başkenti Londra’da gerçekleştirilen Kutlu Duğum programında bir araya gelen Müslümanlar Muhammedi Sevdayı tüm dünyaya haykırdı.

LONDRA-Kuzey Londra’da bulunan Said Nursi Camii tarafından organize edilen Kutlu doğum programına birçok kesimden yüzlerce Müslüman iştirak etti.

Mevlid programı, İmam Hatip Hüseyin Temur hocanın okumuş olduğu Kur’an-ı Kerim tilavati ile başladı.

Programın başında tüm katılımcılara dağıtılan güller ve hep beraber okunan salavat-ı Şerifler ve getirilen tekbirler salonda Muhammedi Sevdayı tam anlamıyla iliklere kadar hissettirdi.

Üç Dilde İlahi ve Kürtçe Mevlid

Susa İlahi grubunun okuduğu Kürtçe, Türkçe ve Zazaca ilahilerin ardından Kürtçe Mevlid-i Şerif ile devam edildi. Mevlidin Merhaba kısmına gelindiğinde, katılımcıların güller eşliğinde Gül Peygamberi ayakta karşılaşması salonda duygulu anlar yaşattı.

İmanımız Amelimize Yansımalı
Londra’da ikamet eden, aslen Duhok’lu olan Muhammed Ata, yaptığı ve Kürtçe bilmeyenler için Türkçeye tercüme edilen konuşmasında, Resulullah’ın (a.s) hayatındaki önemli safhalara değinerek şöyle dedi: ‘Eğer Müslüman olduğumuzu iddia ediyorsak, Resulullah’ı (a.s) örnek alıp O’nun ahlakıyla ahlaklanmamız gerekir. İnsanlar yaşantımıza baktığında, nelere iman ettiğimizi pratik hayatımızda da fiilen görmeleri gerekir.”

Cesaret İman İle Güzeldir
Daha sonra program Molla Hasan’ın yaptığı konuşma ile devam etti. Molla Hasan’ın yaptığı konuşma salondaki herkes tarafından pür dikkat dinlendi. Konuşmasında ağırlıklı olarak, izzet, şeref ve cesaret gibi kavramların iman ile bütünleştiğinde daha fazla önem kazandığını, Müslüman olmadan önce kendisi bir hırsız olan Ebu Zer’in Müslüman olduktan sonra nasıl değişip takva, ihlas ve cesaret noktasında bir numune olduğunu, her birimizde bulunan kişisel cevherleri iman ile bütünleştirip İslam için harcamamız gerektiğini vurguladı. Molla Hasan’ın konuşması salonda sık sık getirilen tekbirlerle kesildi.

Verilen aranın ardından program yine salavat-ı şeriflerle başladı. Akabinde Said Nursi Camii Kadın Kolları tarafından hazırlanan Ravza Gülleri ve Londra Peygamber Sevdalıları Çocuk ilahi grupları okumuş oldukları birbirinden güzel İngilizce, Kürtçe ve Türkçe ilahilerle katılımcıları duygulandırdı.

Siyer Yarışmasında Ödüller Verildi
Daha sonra yine Said Nursi Camii Kadın Kolları tarafından tertiplenen ödüllü siyer yarışmasında birinciye çeyrek altın, ikinciye dijital fotoğraf makinesi, üçüncüye kol saati hediye edilirken, yarışmaya katılan diğer tüm kız çocuklarına başörtüsü hediye edildi.

Yine cami bünyesinde hazırlanan ve sahabenin Resulullah (a.s)’a olan bağlılıklarının konu alındığı kısa piyes büyük bir ilgiyle izlendi.

Susa İlahi grubun okuduğu ilahiler ve Molla Hasan’ın yaptığı kapanış duasıyla program sona erdi. Program yaklaşık dört saat sürdü.

Örnek Bir Nesil İçin Çok Önemli
Program esnasında ve sonrasında katılımcıların sorularımıza verdiği cevaplarda, böyle programların Avrupa ortamında yaşayan Müslümanlar için çok önemli olduğu, özellikle çocuklara ve gençlere yönelik hazırlanan bu tür etkinliklerin örnek bir nesil yetiştirmek için çok önemli adımlar olduğu vurgulandı.

Tayyip Bakır – İLKHA

Twitter’da Hz. Muhammed TT Olsun

Kutlu doğum haftasında Peygamberimizi TT yapma hedefi.

İnternette gençlerin son günlerde konuştuğu konu twitter’ da Peygamber efendimizi Dünya listesinde 1. sıraya yükseltmek ve tüm Dünya’ ya duyurmak .

19 Nisan Perşembe Günü saat 13.00’da tweet hareketinin başlangıcı olacaktır.
Konuyla alakalı yapılan açıklamada internet kullanıcaları şu ifadeleri kullandı ;

Allah Resulü bir hadis-i şerifinde buyurdu ki ” Bir gün benim adım güneşin doğup battığı her yere ulaşacak“. Efendimizin bu emrini yerine getirmek için, kutlu doğum haftasında olduğumuz şu günlerde çoğunluğunu gençlerin oluşturduğu bir grup twitter kullanıcısı, yeni bir proje başlatıyorlar. Twitter sosyal paylaşım sitesinde Efendimizi dünyanın tt sıralamasında en üste çıkartıp 2 gün boyunca orada tutmak için mücadele vermektir. Böylece dünyanın birçok yerine Efendimizi ve davasını ulaştırmayı amaçlıyoruz. Bunun için de birçok twitter kullanıcısının yardımına ihtiyaç var .

Efendimizin bu kutlu gününde destek olmak isteyenlerin şu teknik noktalara dikkat etmeleri gerekiyor.
1)Twitter hesabı olan herkesi atabildiği kadar tweet atmalı.
2)Atarken #HzMuhammed hashtagi kullanılmalı
3)Konuyla alakalı tüm gelişmeleri http://www.facebook.com/TwitterdaGundem sayfasından ulaşabilirsiniz.

Ben Sözlerimle Muhammed’i (a,s.m.) Övmüş Olmadım

Risalet-i Ahmediyeye dairdir

وَمَا مَدَحْتُ مُحَمَّداً بِمَقَالَتِى وَلٰكِنْ مَدَحْتُ مَقَالَتِى بِمُحَمَّدٍ عَلَيْهِ الصَّلاَةُ وَالسَّلاَمُ
1

Evet, şu Söz güzeldir. Fakat onu güzelleştiren, güzellerin güzeli olan evsâf-ı Muhammediyedir.
On Dört Reşahâtı tazammun eden On Dördüncü Lem’anın

BİRİNCİ REŞHASI

Rabbimizi bize tarif eden üç büyük, küllî muarrif var: Birisi şu kitab-ı kâinattır ki, bir nebze şehadetini on üç Lem’a ile Arabî Nur Risalesinden On Üçüncü Dersten işittik. Birisi şu kitab-ı kebîrin âyet-i kübrâsı olan Hâtemü’l-Enbiyâ Aleyhissalâtü Vesselâmdır. Birisi de Kur’ân-ı Azîmüşşandır. Şimdi, şu ikinci burhan-ı nâtıkı olan Hâtemü’l-Enbiyâ Aleyhissalâtü Vesselâmı tanımalıyız, dinlemeliyiz.

Evet, o burhanın şahs-ı mânevîsine bak:

Sath-ı arz bir mescid, Mekke bir mihrap, Medine bir minber; o burhan-ı bâhir olan Peygamberimiz Aleyhissalâtü Vesselâm bütün ehl-i imana imam, bütün insanlara hatip, bütün enbiyaya reis, bütün evliyaya seyyid, bütün enbiya ve evliyadan mürekkep bir halka-i zikrin serzâkiri; bütün enbiya hayattar kökleri, bütün evliya tarâvettar semereleri bir şecere-i nuraniyedir ki, herbir dâvâsını, mu’cizatlarına istinat eden bütün enbiya ve kerametlerine itimat eden bütün evliya tasdik edip imza ediyorlar.

Zira, o Lâ ilâhe illâllah der, dâvâ eder. Bütün sağ ve sol, yani mazi ve müstakbel taraflarında saf tutan o nuranî zâkirler, aynı kelimeyi tekrar ederek, icmâ ile, mânen Sadakte ve bilhakkı natakte derler.

Hangi vehmin haddi var ki, böyle hesapsız imzalarla teyid edilen bir müddeâya parmak karıştırsın?

1 : “Ben sözlerimle Muhammed’i (a,s.m.) övmüş olmadım; aslında sözlerimi Muhammed Aleyhissalâtü Vesselâmla övmüş ve güzelleştirmiş oldum.” İmam Rabbânî, Mektubat, 1:58.

Bediüzzaman Said Nursi / 19. Söz 1. Reşha

Peygamberimiz (A.S.M.) Kur’an’ı nasıl okurdu?

O Kur’an’ın gerçek muhatabıydı. Kur’an onun ruhuna ve kalbine öyle işliyor, öyle tesirler vücuda getiriyordu, onu öyle bir hâle sevk ediyordu ki, vücut çizgilerini değiştiriyordu.

Efendimiz (a.s.m.) Kur’an’ı sahabelerine okurken kelimelerin ve ayetlerin manalarına dikkat çeker, ayetlerin verdiği mesajı anlatmaya çalışırdı. İslam âlimleri de Kur’an’ın her ayetini düşünerek, ondan ibret ve dersler çıkararak okurlardı. Acaba bizler de Kur’an’ı gerçek anlamıyla okuyabiliyor muyuz?

Kur’an-ı Kerim’le ilk defa Efendimiz (a.s.m.) muhatap olduğu gibi, ilk defa da o okumuştu. Ama asıl olarak Peygamberimize (a.s.m.) Kur’an’ı okumasını öğreten Yüce Rabb’imizdir. Peygamberimiz (a.s.m.) Kur’an’ı sadece okumakla emrolunmamış, okutmak ve insanlara öğretmekle de görevlendirilmişti. Bu görevini ayet şöyle bildiriyor:

Kur’an’ı Biz sure sure, ayet ayet ayırdık ki, insanlara fasılalar halinde okuyasın ve anlayıp öğrenmeleri kolaylaşsın.” (İsrâ Suresi, 106)

Bunun için Kur’an bir kalp ve gönül rahatlığı içinde huşû ile okunmalı, okurken ayetlerin mana derinliğini düşünmeye çalışmalı ki istifade ve hissemiz fazla olsun. Rabb’imiz de Kur’an’ın bu şekilde okunmasını emrediyor:

Onlar Kur’an’ın manasını düşünerek okumazlar mı?” (Nisâ Suresi, 82), “Sana indirdiğimiz şu kitap çok mübarektir. Akıl sahipleri onun ayetlerini düşünsünler, ondan öğüt alsınlar.” (Sâd Suresi, 29)

Kur’an okumayı büyük bir zevk haline getiren âlimler, Kur’an’ın her ayetini düşünerek, ondan ibret ve dersler çıkararak okurlardı. Bu zatlar aynı zamanda bir sünneti de yerine getiriyorlardı. Hz. Ebu Zer’in rivayetine göre Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bir gece sabaha kadar şu ayeti tekrar etti:

Ey Rabb’im, eğer Sen onları azabına çarptırırsan, onlar Sen’in kullarındır. Şayet bağışlarsan, muhakkak Sen hükmü her şeye galip, her şeyi hikmetle yapansın.” (Maide Suresi, 118)

Ashab-ı Kiram’dan bazı zatlar, kendilerine tesir eden ayetleri sık sık tekrarlar, saatlerce üzerinde düşünürlerdi. Bu hususta Elmalılı Hamdi Yazır şöyle der:

Ehl-i Kur’an, Kur’an’ı bir eğlence gibi okumaz. Elfazını (kelimelerini), maânisini (manalarını), ahkâmını (hükümlerini) cidden gözete gözete dikkatli, saygılı ve devamlı bir surette ve bilmediklerini, anlamadıklarını ehlinden sora sora, hüsn-ü niyetle, temiz kalp, temiz ağızla okurlar. Gelişigüzel, baştankara bir eğlence gibi okumazlar. Şarkı, gazel, roman, hikâye yerine koymazlar. Kemal-i hürmet ve edeple okurlar.

Kur’an’ın gerçek muhatabı kimdir?

Kur’an-ı Kerim’i okuyan kimse kendisini Kur’an’a tam bir muhatap olarak görmelidir. Anlayarak, anladıklarını düşünerek okumaya başladığı için de, her emir ve nehyin doğrudan kendisini ilgilendirdiğini bilmelidir.

Sahabe-i Kiram’dan Hz. İkrime, Kur’an’ı öyle bir şuur içinde okurdu ki, “Bu benim Rabb’imin kelamıdır, bu benim Rabb’imin kelamıdır” der, Rabb’ine muhatap olmanın hazzını yaşardı. Kur’an okurken geçmiş peygamberlerin ve ümmetlerin başından geçenlerden ibret almalıdır. Peygamberlerin türlü sıkıntı ve meşakkatler karşısında gösterdikleri o fevkalüde sabır ve metaneti örnek alarak dersler çıkarmalıdır.

Peygamberimiz (a.s.m.) her haliyle bir insandı şüphesiz. Çocuk oldu, genç oldu ve nihayet yaşı kemale erdi. Ama onu yaşlandıran unsurlar başkaydı. O’nun (a.s.m.) üzerinde yaşlılık izlerinin sebebi ayrıydı. Hayat yükü, dünya meşgalesi, iş, güç ve aile derdi değildi. O Kur’an’ın gerçek muhatabıydı. Kur’an onun ruhuna ve kalbine öyle işliyor, öyle tesirler vücuda getiriyordu, onu öyle bir hâle sevk ediyordu ki, vücut çizgilerini değiştiriyordu.

Bir seferinde Hz. Ebu Bekir (r.a.), Resulullah’a (a.s.m.) sordu:

Ya Resulallah, yaşlandınız.

Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurdular:

Hûd Suresi, el-Vâkıâ, ve’l-Murselâtü, Amme yetesâelûne ve İze’ş-şemsu kuvvirat sureleri beni yaşlandırdı.” (Tirmizî, et-Tâc, 4:251; Kenzü’l-Ummâl, 1:573)

Bu sureler kıyametin dehşetini, azametini ve kâinatın alacağı o korkunç şekli anlatıyordu. Kur’an’ın ifadesiyle “Çocukları ihtiyarlatan o gün” (Müzzemmil Suresi, 17) kıyamet günüydü. İşte, Efendimiz (a.s.m.) okuduğu bu ayetlerin manalarını ruhunda hissediyor ve “Bunlar beni yaşlandırdı” diyordu.

Ayetlerin öteye yönelik mesajları..

Efendimiz (a.s.m.) sahabilerin nazarını sürekli olarak ayetlerin manalarına çeker, İlahî maksatları idrak etmeye teşvik ederdi.

Ebu Hüreyre anlatıyor:
Resulullah (a.s.m) “O gün yeryüzü, üzerinde herkesin ne iş yaptığını haber verir” (Zilzâl Suresi, 4) mealindeki ayeti okudu ve: “Onun haberleri nedir, biliyor musunuz?” diye sordu. Sahabiler, “Allah ve Resulü en iyisini bilir” dediler. Resulullah (a.s.m.) şöyle buyurdu:

Yeryüzünün haberleri, sırtı üstünde işlediklerine dair erkek ve kadın her kul hakkında şahitlik etmesidir ki, ‘falan gün falan ve falan işi yaptı’ diyecektir. İşte yeryüzünün haberleri budur.” (Tirmizî, Tefsirü’l-Kur’an: 86)

Efendimiz (a.s.m.), sahabelerin dikkatlerini kıyamete, kıyametin dehşetine, kıyametten sonra insanın başına gelecek hadiselere çekiyordu. Asıl haberin, gerçek haberin nelerden ibaret olduğu, insanın başına gelecek bu olaylara nasıl hazırlanması gerektiğini bildiriyordu.

Hz. Âişe anlatıyor:

Resulullah (a.s.m.) Ay’a baktı ve “Ey Âişe!” buyurdu, “Bunun şerrinden Allah’a sığın. Çünkü o karanlığı çöktüğü zaman kapkaranlık olandır.” (Felak Suresi’nin üçüncü üyetini anlatıyor.) (Tirmizî, Tefsirü’l-Kur’an: 92)
Bizim gibi Efendimiz (a.s.m.) de Ay’a bakıyordu. Fakat onun Ay’a bakışı, her bakışında olduğu gibi farklıydı. Ay’ın parlak ve güzel bir şekilde duruşunun bir gün gelip biteceğini, perdeleneceğini, kararacağını, her fani varlık gibi fonksiyonunu kaybedeceğini bildiriyordu. Çünkü Ay da kıyametin dehşeti karşısında varlığını ve güzelliğini koruyamayacaktır.

Sahabe-i Kiram her vesileyle, her seferinde, her fırsatta Peygamberimizden (a.s.m.) Kur’an’la ilgili bir şey öğrenmeye gayret ediyor, öğrendikleri her yeni hakikati anında hayatlarına geçiriyorlardı. Onların merakı, onların önceliği, onların öne çıkardığı ve onların üzerinde durdukları meseleler hep Kur’an çerçevesinde, Kur’an ölçüsünde ve Kur’an çizgisindeydi.

Peygamber Efendimiz (a.s.m.) bir vesilesini bulur, birer özel öğrencileri olan sahabelerine Kur’an hakikatlerini ders verirdi. Bir hediye gelse dahi o hediyenin arkasındaki asıl manayı ve güzelliği anlatırdı. Bir seferinde kendilerine bir hurma getirilmişti. Bakınız, bu hurmadan müminleri nasıl tarif ediyordu.

Rivayeti Enes b. Mâlik anlatıyor:

Resulullah’a (a.s.m.) hurma ağacından yapılmış bir kap içinde taze hurma getirildi. Bunun üzerine Resulullah (a.s.m); “Kelime-i Tevhid’i Allah nasıl hoş bir ağaca benzetmiştir ki, onun kökü sabit, dalı ise semadadır. O güzel ağaç Rabb’inin izniyle her an meyvesini verir” mealindeki ayeti okudu ve “Bu hurma ağacıdır” buyurdu. “İnkâr sözü ise kökü yerden koparılmış kötü bir ağaca benzer ki kökleşip tutunacağı bir yer yoktur” mealindeki ayeti okudu ve “Bu da Ebu Cehil karpuzudur (acı dülek)” buyurdu. (Tirmizî, Tefsirü’l-Kur’an:15.)

(…)

Peygamber Efendimiz’in (a.s.m) Kur’an’ı Kerim’i okuma, anlama ve hayatında yaşamasıyla ilgili daha fazla bilgi Nesil Yayınları arasında çıkan “Hayatımızdaki Kur’an”, Kur’an’dan Reçeteler” ve “Olayların Kur’anca Yorumu” isimli kitaplarımızdan alınabilir.

 

Mehmed PAKSU

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version