Büyük İslam âlimi Bediüzzaman Said Nursî’nin vefatı üzerinden 52 sene geçti. Ama onun ileriyi gören fikirlerine ihtiyaç her geçen gün artıyor.
Bediüzzaman’ın vefat yıldönümünde Osmanlı arşivlerinden çıkan belgeye göre; Said Nursî’nin, şarkın kurtuluş reçetesi olarak Van’da donanımlı okul açma projesi ile ilgili düşünceleri devlet tarafından da kabul görüyor. Van Valisi Tahsin Paşa, Sultan Reşad Han’a yazdığı mektupta, “Asırlardır uyuyan vatanın bu geniş kıtasını uyandırmak için tek çare eğitimdir. Bu da ancak dinî eğitim ile mümkün olur.” diyor. Tahsin Bey, vilayet merkezinde, dinî ilimlerle fen bilimlerinin birlikte okutulacağı dârü’l-fünûn şeklinde medrese-i ilmiye açılması gerektiğini belirterek gerekli paranın padişah tarafından ihsan edilmesini talep ediyor. Belgeyi Osmanlı arşivlerinde bulan tarihçi Dr. Ramazan Balcı, Said Nursî’nin Millî Mücadele döneminde üniversite açma talebini Meclis’e de ilettiğini hatırlatıyor. Balcı, Bediüzzaman’ın TBMM’de yaptığı şu konuşmayı aktarıyor: “Yoksa Türk olmayan Müslümanlar, Türk’e hakikî kardeşliğini hissedemeyecek. Şimdi, bu kadar düşmanlara karşı yardımlaşma ve dayanışmaya muhtacız.“
Ramazan Balcı, Bediüzzaman Said Nursî’nin ‘Medresetüzzehra‘ adını verdiği üniversite için şu vasiyette bulunduğunu anlatıyor: “Ey üç yüz sene sonra gelenler! Şu kalenin başında bir medrese-i Nuriye çiçeğini yapınız. Cismen dirilmemiş, fakat ruhen bâki ve geniş bir heyette yaşayan Medresetüzzehra’yı cismanî bir surette bina ediniz.” Said Nursî’ye göre Medresetüzzehra’nın eğitim dili de Türkçe, Kürtçe ve Arapça olmalı. Böyle bir uygulamanın bölgeye nefes aldıracağı görüşünü belirten Balcı, Bediüzzaman’ın, “Kürtler için istikbalde müthiş bir darbeler hazırlanıyor, kalbim parçalanıyor.” diye feryat ettiğini söylüyor.
Gönülleri feth eden iman abidesi, görenlerin zamanın harikası dedikleri zat Bediüzzaman Said Nursi hazretleri vefatının yıl dönümünde (23 Mart ) twitter’da sevenlerin tarafından TT oldu.
Yanlış duymadınız, yarın 13:30’da planlamıştık hala geçerli olmasına rağmen gece vakti bazı sabırsız kardeşlerimiz 12 itibariyle #SaidNursi etiketiyle üstadımızı TT yaptılar. Yarın 13:30’da asıl yüklenme olacak twitter’a.
Bediüzzaman hayranı olan gençler, en çok vakit harcadıkları internet âleminde Bediüzzaman Said Nursi Hazretlerini Türkiye gündeme çıkardılar. Kısa sürede #SaidNursi twetleriyle Türkiye gündeminde ilk sıraya yükseldi.
Bidap’ın (Bilişim ve Dayanışma Platformu) başlatmış olduğu projeye çok sayıda Bediüzzaman hayranı katkıda bulundu.
Gençlerin en çok faal olduğu internet âleminde önümüzdeki günlerde genç nur talebeleri farklı projelerle karşımıza çıkacaklar.
NurNet olarak bizlerde gençlerin yeni çağ projelerini destekliyor ve kendilerine dua ediyoruz.
Bu arada TT’ye bakar mısınız… #benimbabam#SaidNursi#Demekistiyorum bu tevafuk değilde nedir… Nur’un kerameti 🙂
Twittercılar TT iyi bilirler, o an herkes bir kelime üzerinde konuşuyorsa o kelime en çok konuşulan kelime olarak Twitter’ın ekranına gelir, şayet o an en popüler kelimemiz oysa o zaman dünya’da top twit olur.
Bizlerde bu münasebetle 23 Mart tarihinde yani Üstadımız Bediüzzaman Said Nursi Hz.’lerinin vefat yıldönümünde ismini bütün dünyaya değişik bir yöntemle de olsa duyurmaya karar verdik.
23 Mart saat 13:30 (Türkiye Saati) itibariyle twitterda yayına başlayacağız. Kelimemiz #SaidNursi şeklinde olacaktır. Bütün twittercıları desteğe çağırıyoruz.
23 Mart saat 13:30’dan itibaren atabileceğiniz bazı twit örneklerini aşağıda sizin için paylaşıyoruz. Sizde bu twitler dışında #SaidNursi etiketini yazıp istediğiniz twiti atabilirsiniz. İsterseniz aşağıdaki bütün örnekleri kopyala yapıştırla twit atabilirsiniz ve daha sonrada sizin aklınıza gelenleri. Aşağıdaki twitlerin hepsini ve daha fazlasını kendi Twitter adresinizde kopyala yapıştır yapıp paylaşmanızı tavsiye ediyoruz.
Son not: NurNet.Org ekibi olarak diğer internet sitelerinden de bu manada destek bekliyoruz. Onlarda vecizeli kısmı alıp ayrıca kendi linklerinden oluşan twitlerde hazırlayıp sunarlarsa daha kaliteli paylaşımlar olmuş olacaktır.
Teşekkürler: Fikir babası Said abimize ve bu konuda bizi destekleyeceklerini belirten Bidap‘a (Bilişim ve Dayanışma Platformu) ayrıca teşekkür ederiz.
Örnekler:
#SaidNursi
Bediüzzaman #SaidNursi Risale-i Nur eserlerinin müellifidir. 1960 da vefat etmiştir.
23 Mart 1960 yılında vefat eden Üstadımız Bediüzzaman #SaidNursi’yi rahmetle anıyoruz.
Bugün #SaidNursi’nin vefat yıl dönümü, Allah ona rahmet etsin.
Ben imanımı Risale-i Nurları yazan #SaidNursi’nin kitaplarıyla kurtarmaya çalışıyorum.
#Bediüzzaman #SaidNursi diyor ki; Biz ölsek, milletimiz olan İslâmiyet haydır, ilelebed bâkîdir. Milletim sağ olsun.
Zalim izzetinde, mazlum zilletinde kalıp buradan göçüp gidiyorlar. Demek bir mahkeme-i kübraya bırakılıyor. #SaidNursi
Bir saatin sanatkârı nasıl saatini çevirir, açar, gösterir, tarif eder; Kur’an dahi, elinde kâinatı tutmuş öyle yapıyor. #SaidNursi
Şeytanın mühim bir desisesi,insana kusurunu itiraf ettirmemektir,tâ ki istiğfar ve istiaze yolunu kapasın. #SaidNursi
Biz muhabbet fedaileriyiz, husumete vaktimiz yoktur. #SaidNursi
Mahlukatın en mükerremi, belki en alası olan insan, eğer bozulsa, bozuk hayvandan daha ziyade bozuk olur. #SaidNursi
İslamiyet güneş gibidir, üflemekle söndürülmez gündüz gibidir, göz yummakla gece olmaz. Gözünü kapayan, yalnız kendine gece yapar #SaidNursi
Ey şekvacı hasta! Senin hakkın şekva değil şükürdür, sabırdır. #SaidNursi
… bir bayrak altında toplayacak olan yegâne kuvvet, İslâmdır. #SaidNursi
…kalb, takva ile seyyiattan temizlenir temizlenmez hemen onun ardında iman ile tezyin edilmiş ve süslendirilmiştir #SaidNursi
Hayatının saadet içindeki kemâli ise, senin hayatının aynasında temessül eden Şems-i Ezelînin envârını hissedip, sevmektir. #SaidNursi
Böyle olmasaydı şöyle olmazdı” diye birbirinizden gücenmeyiniz. #SaidNursi
Devamı olmayan şeyde kalb için hakikî bir lezzet yoktur. #SaidNursi
Fani insanı ebede namzet eden ve ezeli ve ebedi bir zata muhatap ve dost yapan,bilbedahe,rahmettir. #SaidNursi
İbadet O’na (CC) mahsus olduğu gibi, hamd ü senâ dahi O’na(CC) hastır. #SaidNursi
Dünü getiren yarını getirdiği gibi, maziyi icad eden o Zât-ı Kadîr, istikbali dahi icad eder. #SaidNursi
Bütün mazideki acaib-i kudreti olan vukuat şehadet eder ki, o Kadîr-i Mutlak, bütün istikbaldeki acaib-i imkânâta muktedirdir. #SaidNursi
“Küllî, cüz’î kadar kolaydır. Cüz, küll kadar kıymetlidir. En büyük, en küçük kadar kudretine nisbeten rahattır.” #SaidNursi
Hiçbir şey Ona ağır gelmez. Hiçbir şey daire-i kudretinden hariç olamaz. Kudretine nisbeten, zerreler, yıldızlar birdir. #SaidNursi
Bizim Hâlıkımız ve Musavvirimiz ve bizi hediye veren Kadîr-i Zülcemâl, Hakîm-i Bîmisal, Kerîm-i Pürneval her şeye kadirdir. #SaidNursi
Haydi çalış,…Hazret-i Musa’nın asâsı gibi taştan âb-ı hayatı çıkar, beşeri susuzluktan kurtar! #SaidNursi
Nasıl olur ki, bir harfte koca bir kitabı yazan, bir nakışta bin nakşı nakşeden nakkaş, kendi kitabıyla ve nakşıyla bilinmesin? #SaidNursi
Şimdi ekilen Nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır. #SaidNursi
Sizin âzâlarınız içinde en kıymetdar göz ve kulaklarınızın mâliki kimdir? Hangi tezgâh ve dükkândan aldınız? #SaidNursi ”
Gençlik damarı akıldan ziyade hissiyatı dinler.. (Şualar) #SaidNursi
Sen eğer nefis ve şeytanı dinlersen, esfel-i safilîne düşersin. #SaidNursi
Eğer Hak ve Kur’an’ı dinlersen, a’lâ-yı illiyyîne çıkar, kâinatın bir güzel takvimi olursun. #SaidNursi
Eğer vermek istemeseydi, istemek vermezdi. #SaidNursi
İnsan, saray gibi bir binadır; temelleri, erkân-ı îmâniyyedir. #SaidNursi
İnsan, bir şeceredir; kökü esâsât-ı îmâniyyedir. #SaidNursi
İmanın rükünlerinden en mühimmi, îman-ı billâh’dır; Allah’a îmandır. Sonra Nübüvvet ve Haşir’dir. #SaidNursi
Ey alem-i İslam! Uyan, Kur’an’a sarıl, İslamiyete maddi ve manevi bütün varlığınla müteveccih ol. #SaidNursi
Her şey mânen Bismillâh der. Allah nâmına Allah’ın ni’metlerini getirip bizlere veriyorlar. #SaidNursi
Sünnet-i Seniye, edebdir. Hiçbir mes’elesi yoktur ki, altında bir nur, bir edeb bulunmasın! #SaidNursi
Sultan-ı kâinat birdir, her şey’in anahtarı O’nun yanında, her şeyin dizgini O’nun elindedir. #SaidNursi
İnsanın bu dünyaya gönderilmesinin hikmeti ve gâyesi; Hâlık-ı Kâinat’ı tanımak ve O’na îmân edip ibâdet etmektir. #SaidNursi
Bu çiçek kimin turrası, kimin mührü ve kimin nakşı ise, elbette bütün yeryüzündeki o nevi çiçekler onun mühürleridir. #SaidNursi
O Zât (a.s.m.), bütün resullerin seyyididir, bütün enbiyanın imamıdır, bütün asfiyanın serveridir. #SaidNursi
Hem cemaline karşı, kalben ve lisanen ve bedenen “Elhamdülillâh” deyip şükretmektir. #SaidNursi
Ey insan! Sen kendine mâlik değilsin… Rahmeti hadsiz bir Rahîm-i Zât-ı Zülcelal’in memluküsün. #SaidNursi
Kâinatta en yüksek hakikat imandır. #SaidNursi
Namaz kılmayan haindir; hainin hükmü merduttur. #SaidNursi
Benim dindar bir cumhuriyetçi olduğumu elinizdeki tarihçe-i hayatım ispat eder. #SaidNursi
Nasıl oluyor ki, nihayet derecede muntazam şu memleket hâkimsiz olur? Olmaaaaz. #SaidNursi
Amelinizde rıza-yı İlâhî olmalı. Eğer O razı olsa, bütün dünya küsse ehemmiyeti yok. #SaidNursi
Şu âlem çendan zâildir, geçicidir; fakat bâki meyveler veriyor. #SaidNursi
Zaman gösterdi ki: Cennet ucuz değil, Cehennem dahi lüzumsuz değil… #SaidNursi
Yeis mâni-i her kemâldir. #SaidNursi
İman hakikati öyle bir çekirdektir ki; eğer tecessüm etse bir cennet-i hususiye ondan çıkar, o çekirdeğin şecere-i tubası olur. #SaidNursi
Risale-i Nur Kuran-ı Mu’ciz-ül Beyanın taht-ı tasarrufunda olduğundan,ona uzanan,ilişmek isteyen her el kırılır ve her dil kurur. #SaidNursi
Şu misafirhane-i dünyada nazar-ı hikmetle baksan,hiçbir şeyi nizamsız gayesiz göremezsin.Nasıl sen nizamsız,gayesiz kalabilirsin? #SaidNursi
Ebedi ömrün önündedir. O ömr-ü bakide göreceğin rahat ve lezzet, ancak bu fani ömürde sa’y ve çalışmalarına bağlıdır. #SaidNursi
“niçin duam kabul olmadı?” diye nazlanıyorsun. evet; senin hakkın naz değil, niyazdır. #SaidNursi
Allah birdir. Başka şeylere müracaat edip yorulma. #SaidNursi
Ahirette seni kurtaracak bir eserin olmadığı takdirde, fâni dünyada bıraktığın eserlere de kıymet verme. #SaidNursi
İslamiyet fünunun seyyidi ve mürşidi ve ulum-u hakkiyenin reis ve pederidir. #SaidNursi
Lüzumsuz, geçici ve günahlı zevklerin âkıbeti, elemler ve teessüfler olmasından istemiyorum. #SaidNursi
Allah için işleyiniz, Allah için görüşünüz, Allah için çalışınız. O vakit sizin ömrünüzün dakikaları, seneler hükmüne geçer. #SaidNursi
Bu dünya ebedî kalmak için yaratılmış bir menzil değildir. #SaidNursi
Cisminin küçüklüğüne bakıp da günahlarını küçük zannetme. #SaidNursi
Bak çeşmelere, çaylara, ırmaklara; yerden, dağlardan kaynamaları tesadüfi değildir. #SaidNursi
Evet her hakikî hasenat gibi cesaretin dahi menbaı,imandır, ubudiyettir. #SaidNursi
Elde Kur’ân gibi bir burhan-ı hakikat varken, Münkirleri ilzam için gönlüme sıklet mi gelir? #SaidNursi
Elde Kur’ân gibi bir mucize-i bâki varken, Başka burhan aramak aklıma zâid görünür. #SaidNursi
Her kim hayat-ı fâniyeyi esas maksad yapsa, zahiren bir Cennet içinde olsa da manen cehennemdedir. #SaidNursi
#Kuran kalblere kuvvet ve gıdadır, ruhlara şifadır. #SaidNursi
Evet ümidvar olunuz. Şu istikbal inkılâbı içinde en yüksek gür sadâ, İslâmın sadâsı olacaktır… #SaidNursi
Bir şey tamamiyle elde edilemediği takdirde, o şeyi tamamiyle terketmek câiz değildir. #SaidNursi
Asıl musibet ve muzır musibet, dine gelen musibettir… #SaidNursi
Adâvet etmek istersen, kalbindeki adâvete adâvet et, onun ref’ine çalış. #SaidNursi
Yaşasın zalimler için cehennem… #SaidNursi
Allah’ın hesabına kâinata bakan adam her ne müşahede ederse ilimdir. #SaidNursi
Mâlâyâniyle iştigal, maksudu geri bırakıyor. #SaidNursi
Şu vücud, sende vedia ve emanettir. #SaidNursi
Haksızlığa karşı sükût etmek, hakka karşı bir hürmetsizliktir. #SaidNursi
Evet, herşeyi maddiyatta arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyatı göremez. #SaidNursi
“Ne kadar güzel yapılmış” de, “Ne kadar güzeldir.” deme. #SaidNursi
Kabir, bu dâr-i fâniden firâk-ı ebedî ile ebedü’l-âbâd yolunda kurulmuş, açılmış evvelki menzil ve birinci kapıdır. #SaidNursi
Herbir şeyde hususen zîhayatlarda öyle harika bir nakış, öyle mucizekârbir sanat var ki; onu öyle yapan elbette O olacaktır. #SaidNursi
Biz, hizmetle mükellefiz. Neticeleri ve muvaffakıyet, Cenab-ı Hakk’a aittir. #SaidNursi
Kalb, ebedü’l-âbâda müteveccih açılmış bir penceredir; bu fâni dünyaya razı değildir. #SaidNursi
Ölümün hakikatını gören kâmil insanlar, ölümü sevmişler. Daha ölüm gelmeden ölmek istemişler. #SaidNursi
Ey nefsim! deme zaman değişmiş, çünkü ölüm değişmiyor. #SaidNursi
Ey insan, düşün! Sen alâküllihal öleceksin… #SaidNursi
Ey nefsim! Kalbim gibi ağla ve bağır ve de ki: “Fânîyim, fânî olanı istemem; âcizim, âciz olanı istemem. #SaidNursi
Madem ölüm var, kabre girilecek, bu hayat gidiyor, bâki bir hayat geliyor… #SaidNursi
İnsanlar hür oldular, amma yine abdullahtırlar.#SaidNursi
Kabrin arkası için çalışınız, hakikî saadet ve lezzet ondadır… #SaidNursi
Bütün yıldızları elinde tutmayan, birtek zerreye Rab olamaz. #SaidNursi
İman hem nurdur, hem kuvvettir. Evet, hakikî imanı elde eden adam, kâinata meydan okuyabilir… #SaidNursi
İbadet, yaradılışın ücreti ve neticesidir. #SaidNursi
Öteden beri insanların kafasını kurcalayan tenasuh meselesi, zihinleri bulandırmaya devam etmektedir.
Üzerinde pek çok yazı yazılan, tartışılan, hatta mesnetsiz ithamlara sebebiyet veren bu meselenin hakikatını anlamak durumundayız.
Tenasuh nedir peki? Şimdilik kısa bir açıklamadan sonra, konunun daha iyi anlaşılması açısında yazımıza bir mukaddime ile başlamayı ve meseleyi zihinlere yaklaştırmayı amaçlıyoruz inşâallah…
Tenasuh; bir şeyin bir diğerini izlemek suretiyle ortadan kaldırması, bir şeyin dolaşarak diğerinin yerini alması, ölümden sonra rûhun bir bedenden başka bir bedene, kimi zaman da insandan hayvana, hayvandan insana geçmesi, yani rûh göçü manâlarına geldiği ifade edilmektedir. Kelimenin kökü, bedenlenme, bir bedene bürünme manasındaki enkarnasyon’dur. Daha çok Hindistan’da yaygındır.
Dinler tarihi açısından ise, ölen insanların ruhunun bir hayvan ya da bir insan bedenine girmesi, yerleşmesi inancını ifade eder.
Batı dillerinde bunun karşılığı, “Reincarnation ve Tranmigratıon” dur. Tenasuhe inananlara da “Tenasuhiyye” denilir.
Daha çok Hint dinlerinde görülen ve eskiye dayanan bir hurâfe olarak ortaya çıkan tenasüh inancının günümüzde çağdaş kılıflar içinde sunulmuş olması da ayrı bir aldatmacadır.
İnsanın mahiyeti, maddî/mânevî donanımı, aklında ve kalbinde programlanmış latife ve duyuları tam olarak anlaşılmadıkça, kaynağı batıla ve temelsiz fikirlere dayanan tenasuh olayının anlaşılması da mümkün değildir.
Asıl problem insanın anlaşılmamasından kaynaklanmaktadır.
İnsan ahsen-i takvimde yaratılmış olup bin bir İlâhî ismin tecellilerine mazhardır. Umum âlemin özü ve özetidir.
İnsan; vücup ve imkân âlemini keşfedip açabilecek maddî ve mânevî donanıma sahiptir. Bu cihazların en önemlileri, akıl ve kalptir. Akıl havassın, kalp de on latifenin efendisidir. Akıl defterinde on havas (duyu), kalp cüzdanında ise on latife vardır.
İnsan bu âlemin kendisinde nasıl yerleştirildiğini ve Allah’a muhatap kılındığını anlayarak kafasındaki muammayı çözmüş olur.
İnsan beş zahirî ve beş batınî havas (duyu) ile teçhiz edilmiştir.
Bu on duyu; zerreden Arş’a kadar bütün imkân âlemini (varlığı, yokluğu müsâvi olan, yaratılmışlar âlemi) anlayabilecek, çözebilecek özelliğe sahiptir. Yani Nûr-u Muhammedî (a.s.m) itibariyle bu âlem, insan denilen bu özden nasıl gelişip dalbudak salmış ve sonuçta umûm kâinat, insan denen bu kâinat meyvesinde ve hasseten Hz. Muhammed (s.a.v)’de nasıl derc edildiğini görmüş ve seyretmiş olacaktır.
Öyle ki, kendini keşfedebilen bir kişi, âlemin tamamını ruh aynasında seyredebilir. Akıl defteri bu duyularla inkişâf edince, âlem-i imkândaki bütün mümkinâtı kabiliyetine göre çözmeye çalışır ve bütün varlıkların insana hizmetçi olduğunun farkına varır.
Allah (c.c), on cihâzı da kalbin cüzdanına koymuştur. Bunlar; kalp, ruh, sır, hafi, ahfâ, nefis ve insan bedeninde bulunan su, hava, toprak ve nur denilen dört unsurun her bir unsurundan o unsura münâsip bir latife-i insâniyedir. (bkz. Barla Lahikası, 347)
Bu on latifeden beşi mülk âlemine, beşi de (kalp, ruh, sır, hafi, ahfâ) melekût âlemine bakar.
Kalbin on latifesini geliştiren bir mü’min, imkân âleminden vaz geçer, mâsivâyı terk eder. Bin bir İlâhî ismin tecellilerini keşfedip seyre koyulur.
Kalp ise, şu âlemin arkasında bir vücûb âlemi olduğunu on latife ile keşfeder. Terakki devam ederken, neticede tecelliyât-ı Zâtiyeye mazhar olur.
Tam olarak kalbî inkişâfa muvaffak olmuş olan Nebîler, asfiyâ ve evliyâ taifeleri, Cenâb-ı Hakk’ı mânen görmüşlerdir. Şunu ifade etmek gerekir ki, Resûl-i Ekrem (s.a.v), Cemâl-i İlâhîyi dünya gözüyle, diğer enbiyâ, asfiyâ ve evliya ise kalp gözüyle görmüşlerdir.
Demek insanı ve bütün âlemi açacak sırlı anahtar, insanın mahiyetinde dercedilmiştir. Öyle ise, insanın sırrı çözülse ve anlaşılsa, imkân ve vücûp âlemi birden bire açılacaktır. Aksi takdirde âlemin sırrını anlama ve kavrama imkânı olmaz.
İşte bu sırrı keşfetmekle her iki âlemi lütf-u Rabbânî ile anlayıp seyretmeye “küllîleşmek” denir.
Böylece, kuvve-i hâfızasıyla Levh-i Mahfûz’a,; kuvve-i hayaliyesi ile Âlem-i Misâl’e; kalbiyle Arş’a, aklıyla kürsî’ye kavuşur. Yani imkân âleminde küllîleşen insan, öyle bir konuma gelir ki, hâfızasında Levh-i Mahfûz’u, kalbinde Arş’ı, aklında kürsî’yi seyreder. Bu seyirle tekâmül ederek öyle bir hal alır ki; “Arş benim, kürsî benim, yer benim, gök benim, Cennet benim, Cehennem benim” der. Çünkü insandaki merhamet, Cennetin; kuvve-i gadabiyye Cehennemin bir nümûnesidir.
Melekleri de o gelişen latifelerde seyreder. “Cibrîl benim, Mikâil benim, İsrafil benim, Azrail benim” der.
O latifelerin bir adım ileri derecede inkişafiyle peygamberleri görür.
Her bir dairede ayrı bir peygamberle görüşmeye nail olur. Sır dairesinde Hz. Musa (a.s), kalp dairesinde Hz. Adem (a.s), Ruh dairesinde Hz. İbrahim (a.s) ve Hz. Nuh (a.s), Hafi dairesinde Hz. İsa (a.s), Ahfâ dairesinde ise Hz. Muhammed (a.s.m) ile görüşüp onlardan ders alır. İşte o zaman der ki;” Musa benim, İsa benim, Muhammed(s.a.v) benim…”
Nefis ve enaniyet kavileşip inkişaf edince de; “Fir’avun benim, Nemrud benim, Şeddad benim, Deccal benim, Süfyan benim” der. Bu, imkân dairesinin keşfidir.
İnsan böylece âlemleri dolaşır, gâh peygamberler âlemine, gâh melekler âlemine, gâh şeytanlar âlemine girer, v.s…
Bütün âlemde tecelli eden İlâhî isimler, merkezde yerini alan insanda dahi tecelli etmektedir ki, buna tecelliyat-ı ehadiyet veya tecelliyat-ı Zâtiye denir.
İmkân âleminin seyrini gerçekleştirdikten sonra, bu defa da kalp devreye girer. Âlem-i imkânı, âlem-i vücup denilen ef’al, esmâ ve İlâhî sıfatların ayinesi olarak görür. Âfâktanenfüse, enfüsten âfâka, zerredenArş’a, Arş’tan zerreye her bir eşyada her bir İlâhî fiilin tecellisini, her bir İlâhî ismin tecellisini, ardından her bir İlâhî sıfatın tecellisini müşâhede eder. Âlemde keşfettiği bu teccelliyat-ı ef’al, esmâ ve sıfat-ı İlâhiyeyi enfüsî dairede dahi seyreder.
Meselâ; ruh aynasında Şeddat ve Firavun’u gördüğünde Kahhâr isminin tecellisini; Hz. Paygamber (s.a.v)’i gördüğünde Hakîm ve Rahîm isimlerinin tecellilerini; Cehennem’i gördüğünde Kahhâr, Cennet’i gördüğünde Rahîm isimlerinin tecellisini müşâhede eder.
İnsanın aklı ve kalbi nasıl ki inkişaf edince, imkân ve vücup âlemlerinin esrârına muvaffak olur. Aynen öyle de, insanın nefsi gelişip büyüyünce, bütün şeytanları ve tağutları kendi nefsinde hissedebilir.
İnsanda nefsin varlığından şüphemiz olamaz değil mi? Hz. Adem’den (a.s) kıyamete kadar gelip geçen ne kadar kâfir, fâsık, fâcir varsa; tamamı, yani bütün insanların nefsi, o “nefis” denilen latifenin içinde kopyalanmış bir program şeklinde bulunmaktadır. Nefsin küllîleşmesi sonucu, bütün firavunlar, Nemrutlar, o nefiste hissedilir. Kur’ânda geçen Firavun tabirine her bir insanın nefsi dahildir. Çünkü Firavun’u temsil eden nefis (nefs-i emmâre), her insanda bulunmaktadır.
İşte bu yönüyle insana bakıldığında ve değerlendirilmeye çalışıldığında görülecektir ki, kendisi dışında bir takım şahısların varlığını kabul gibi bir yanlışa saplanması zor değildir. “Ben kendimi Firavun şeklinde gördüm” algısı yalan değildir. Zira insanda Firavun’u temsil eden bir nefis vardır ki, kendisini Firavun olarak görür.
Oysaki o adam Firavun olmamıştır. Hem (hâşa) Firavun’un ruhu gelip o adamın içine de girmemiştir. Çünkü tenasuh düşüncesi (reenkarnasyon, yani bir ruhun öldükten sonra başka cesede girmek suretiyle tekrar dünyaya gelmesi) bâtıldır ve İslâm inancında asla yeri yoktur.
Kur’ân-ı Kerim’de, yeniden dirilişin bir defaya mahsus olmak üzere Haşirde olacağı, öldükten sonra tekrar dünyaya gönderilmenin mümkün olmadığı, bedenlerin ferdî olarak dünyaya gönderilip, ferdî olarak haşrolacağı, hiç kimsenin bir başkasının günahını üstlenmeyeceği gerçeği açıkça vurgulanmaktadır.
Bugünkü bölümü bir âyet-i kerime ile nihâyetlendirelim ve gelecek bölümde devam edelim inşâallah…
““Nihâyet onlardan birine ölüm gelip çattığında der ki, Rabbim beni geri gönder! Ta ki boşa geçirdiğim dünya hayatımda artık iyi ameller işleyeyim. Hayır! O, söylediği boş bir laftan ibarettir. Onların arkalarında ise, yeniden diriltilecekleri güne kadar bir berzah vardır.” (Mü’minûn, 23/99-100)