Said Nursî, dünya barışından yana

Nijerya Usman Dan Fodio Üniversitesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Vaffi Sheriff, “Said Nursî, ‘Medeniyetler Çatışması’ ve ‘Tarihin Sonu’ gibi düşmanlık tezlerine karşı, ‘Bizim üç düşmanımız var; cehalet, zaruret, ihtilâftır’ diyerek, beşeriyetin önüne ‘Medeniyetler İttifakı Tezi’ ile çıkmıştır” dedi.

Sheriff: Said Nursî, beşeriyetin önüne “Medeniyetler İttifakı Tezi” ile çıktı

Çorum Adam-Der tarafından organize edilen “Uzaklardan Risâle-i Nura Bakış” isimli konferans düzenlendi. Hafız Murat Oyun’un Kur’ân-ı Kerim tilâveti ile başlayan konferansta, Prof. Dr. Vaffi Sheriff, “Afrika’da Risâle-i Nur’un Ehemmiyeti”, Filipinler Risâle-i Nur Enstitüsü’nden Birleşmiş Milletler Barış Elçisi Rıza Derindağ ise “Asya Pasifiklerde Risâle-i Nur” konusunda katılımcılara bilgi verdi.

Prof. Dr. Sheriff, konuşmasında şunları söyledi: ‘’Said Nursî, ‘Medeniyetler Çatışması’ ve ‘Tarihin Sonu’ gibi düşmanlık tezlerine karşı, ‘Bizim üç düşmanımız var; cehalet, zaruret, ihtilâftır’ diyerek beşeriyetin önüne ‘Medeniyetler İttifakı Tezi’ ile çıkmıştır. Genelde bütün dünyada ve elbette Afrika kıt’asında Risâle-i Nur anlayışına ciddî bir ihtiyaç mevzubahistir. İman, ihlâs, uhuvvet ve şura. İşte bu dört konu, bu dört esas dünyanın temel problemlerinde çözüm kaynağıdır. Ve Nursî, bu dört ana mevzuyu bugüne kadar olmadığı derecede güzel şekilde akıl, kalp ve ruhu tatmin ederek ifade etmiştir. Benim de Risâle-i Nur’dan ilk okuduğum eser olan Hutbe-i Şamiye ile reçetesini beşeriyete arz etmiştir.’’

Yeni Asya

Editörün Notu: Bu konferans 2011 haziranda gerçekleştirilmiştir…

Gönüllü Köleler…

Ortaokulda iken Alphonse Daudet’nin bir hikâyesini okumuştuk. Hikâye şöyle:

Mösyö Segen’in bir keçisi varmış. Bunu iple bağlarmış ki kaçıp gitmesin. Keçi, ipin müsaade ettiği kadarıyla çayırda yayılır otlarmış fakat bir taraftan da yamaçlara tepelere bakarmış. Ağaçların kocaman kocaman yeşil yaprakları aşağıya sarkmış. Ah, dermiş, şu ipten bir kurtulsam, tepelere gidip bol bol ıtır yaprakları yesem ne iyi olurdu…

Bir gün muradına ermiş ve ipten kurtulduğu gibi dağın yolunu tutmuş. Hava kararıncaya kadar yemiş içmiş oynamış zıplamış gezmiş dolaşmış… Hürriyet ne güzel diye şarkılar söylemiş. Karanlık basınca karşısında parlayan bir çift göz görmüş. Kurt olduğunu anlamış. Çevikliği ile atılıp ona boynuz sallamış. Kurt da bu yaramaz keçi ile şakalaşmış. Zaman ilerledikçe keçinin takati kesilmeye başlamış. Ve sabah güneşi zavallı keçinin parçalanmış vücudu üzerine doğmuş…

İşte bu keçinin hürriyeti, hürriyetsizliğin ta kendisidir.

Özgürlük isteyenlere ithaf olunur…

Abraham Lincoln, Amerikan zencilerine hürriyet verdiğinde onlar bayram sevinciyle sokaklara fırlamışlar, artık özgürüz, diye. Sonra bakmışlar ki ev yok, yiyecek yok, yani yoksulluk… Bu sefer tekrar efendilerinin yanına dönmüşler. Demişler ki: “Biz özgürlük istemiyoruz, bizi eve alın.” Onlar da demiş ki: “Devlet köleliği yasakladı, sizi evlerimize alamayız; nereye giderseniz gidin.” Devlet, bu duruma el koymuş. Efendiyle köle arasında anlaşma yapmak şartıyla köleliği serbest bırakmış.

Yani köleler, gönüllü köle oldu…

Bir başka misal verelim…

Bir şahıs zengin olmuş, bakmış ki yaşı iyice ilerledi; hastalandı da. Demiş ki: “Mallarımın bir kısmını hayra hasenata vereyim de ahirette bana faydası olsun.” Çoluk çocuk karşı çıkmış: “Herkesin her şeyi var, bizim de alacağımız daha çok. Araba alacağız, yazlık alacağız.” Zengin adam servetinden sadaka verememiş. Bu da köleliğin bir başka şekli.

Daha çeşit çeşit kölelikler var. Sigarayı bırakamayan sigaranın kölesi. İçkiyi bırakamayan içkinin kölesi. Kısacası insanların ekserisi nefsinin kölesidir. Nefsinin istediğini yapanlar nefsinin kölesidir. Ondan sonra gelir, rejimin köleliği. Manevî değerlerini kaybedenler anarşinin kölesi. Anarşi evvela şahsın vücudunda başlar. Akıl, natürist eğitimin kölesi, kalp materyalizmin kölesi.

Camilerde İslamiyet var. Dışarıda Paris hayatı yaşanıyor. İslamiyet camilerde köle…

Herhangi bir şehir, düşmandan kurtuluş bayramını yapıyor. Evet o şehir düşman istilasından kurtuldu. Amma kültür istilasının altındadır. Ekonomik, kültürel esareti devam ediyor. Çokları bunun farkında değil. Kısacası, alışkanlıklar pranga olmuş, çeşit çeşit köleler türemiş.

Delikanlı askere gider. Sabahın beşinde kalkar göreve başlar. Sonra tezkere alır evine gider. Sabah ezanı okunur, delikanlı kımıldamaz. İşte bu delikanlı onbaşıya itaat ettiği kadar Allah’a itaat etmemiş sayılır.

İnsanlar öğretim üyelerine, ustaya, patrona, polise itaat eder, etmelidir. Fakat aynı şekilde Allah’a itaat edenlerin sayısı çok azdır.

Canının istediğini, aklının erdiğini, komşunun dediğini yapan Müslüman’ın Rabb’i kimdir?

Herkes bir şeylerin kölesi. En büyük özgürlük Allah’a köle olmaktır.

Hekimoğlu İsmail / Zaman Gazetesi

Beş şey gelmeden evvel beş şeyi fırsat bil!

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

Göklerde ve yerde kim varsa hep O’nundur. O’nun katındakiler, ne O’na ibadetten çekinir (ve büyüklenir) ne de yorgunluk (ve bıkkınlık) duyarlar.

“Enbiyâ Sûresi 19. Ayet Meali”

……….

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Peygamber Efendimiz (Sallallahu Aleyhi Vessellem) buyurdular ki:

Beş şey gelmeden evvel beş şeyi fırsat bil:

1. Ölüm gelmeden önce hayatının,
2. Hastalık gelmeden önce sağlığının,
3. Meşguliyet gelip çatmadan önce boş vaktinin,
4. İhtiyarlık gelmeden önce gençliğinin,
5. Fakirlik gelmeden önce zenginliğinin.

Hadis-i Şerif Meali – Camiü’s-sağir – 1210

.…….

Risale-i Nur’dan;

Gençliğe muhabbetin ise, madem Cenâb-ı Hakkın güzel bir nimeti cihetinde sevmişsin. Elbette onu ibadette sarf edersin, sefahette boğdurup öldürmezsin.

Öyle ise, o gençlikte kazandığın ibadetler, o fâni gençliğin bâki meyveleridir. Sen ihtiyarlandıkça, gençliğin iyilikleri olan bâki meyvelerini elde ettiğin halde, gençliğin zararlarından, taşkınlıklarından kurtulursun.

(32. Söz’den)

.…….

Cevşen’den ;

Allah’ım! Senden şu isimlerinin hakkı için istiyor ve yalvarıyorum:
Ey gerçek ikram sahibi Mükrim,
Ey dilediğini büyüten ve eserleriyle büyüklüğünü gösteren Muazzım,
Ey mahlûkatını çeşit çeşit nimetlere gark eden Müna’ım,
Ey mahlûkatına lâzım olan her şeyi veren Mu’ti,
Ey mahlûkatının ihtiyacını giderip zengin kılan Muğnî,
Ey canlılara hayat veren Muhyî,
Ey mahlûkatı maddesiz ve örneksiz ilk defa yaratan Mübdî,
Ey mahlûkatını nimetleriyle hoşnut kılan Murzî,
Ey mahlûkatı her türlü tehlikeden kurtaran Müncî,
Ey bol bol iyilikte bulunan Muhsîn,

Bütün kusurlardan uzaksın. Senden başka ilâh yok!

Affet bizi. Bizi Cehennemden kurtar.

.…….

Esma-ül Hüsna’dan ;

Er-Rahîm: Rahmeti herşeyi kuşatan, kâinattaki bütün nimet ve ihsanlar af ve rahmet, şefkat ve merhamet Kendi eseri olan ve âhirette mü’minlere sonsuz nimetler ihsan edecek olan.

El-Melik: Ferşten Arşa, yerden göğe, atomlardan yıldızlara ve ezelden ebede kadar herbir varlığın sahibi ve idarecisi olan. Mülk ve saltanat en yüksek mertebesiyle sadece Kendisine âit olan.

www.NurNet.Org

Şifa Sağlık Kliniği – PAKİSTAN

SELZEDELERE SAĞLIK KİLİNİĞİ AÇTIK

ÇARE Derneği sel afetinden zarar görmüş, hastalanmış halkın tedavisi için acil bir sağlık kliniği açtı. Günler bunlarla geçerken bir taraftan klinik açacağımız yeri belirledik, ilk olarak sağlık taraması  yapılması gerekiyordu. 2 doktor ile birlikte nehir üzerinde kayıkla 2 saat yolculuktan sonra öyle bir yere vardık ki, şimdiye kadar ne devlet ne bir yardım kuruluşu oraya ulaşmamış, anladık ki tam ihtiyaç olan yerde kliniğimizi açacağız. Doktorların sağlık taraması tamamlanınca bir taraftan da klinik binası için yapılması ve alınması gereken araç gereç ve ilaçlar doktorlarımızla yaptığımız toplantıda belirledik. Klinik için gerekli olan malzemelerin alınmasına başlandı , ilaç temin edildi, gıda malzemeleri de alındı, bir taraftan Türkiye’den gelince adaklarını ve akikalarını veren hayırseverlerinde kurbanları kesildi, etler poşetlendi, erzaklar kolilendi, ilaçlar hazırlandı, klinik malzemeleride tamamlandı….

Şimdi Ramazan bayramından önce bayramı kutlamak vaktiydi, bu Çare Gönüllülerinin bayramıydı. Bütün eşyalar ve ilaçlar kayıklara yüklendi, 3 doktor ve 4 hemşire ile birlikte 2 saat kayıkla birlikte Çare Gönüllülerinin yaptırdığı kliniğe vardık. Bir taraftan doktorlar hastalara bakıyor, diğer taraftanda gıda yardımları yapılıyordu..

Tüm teşekkürler ve dualar Pakistanlı yardıma muhtaçlardan siz hayırseverler için geldi.

 KIŞ AYINDADA BU YETİM VE KİMSESİZ AİLELERİ YANLIZ BIRAKMADIK..

Kış tamamen her tarafa hakim olmaya başlamışdı ki, kamyonlara batniyeleri doldurduk ve sabahın ilk ışıklarına doğru yola çıktık. Çadırda kalan ailelere battaniye dağıttık. Hava çok soğuk olmasına

rağmen çocukların ayağında ayakkabı yok, soğuğa aldırmadan sağa sola koşturup duruyorlardı.

Yanımızda koşuşturan bir çocuk bizim çadırda şurada bize de yardım edin diyordu. Verilen battaniyelerin nasıl yerlere ulaştığını görmek ve Türkiye’den bunları gönderenlere dua için açılan ellerin masumiyetini tariften aciziz…

Tüm yardımseverlere teşekkür ediyor, yardımlarınızın devamını diliyoruz.

Çare Yardımlaşma Ve Kalkınma Derneği/ Pakistan Temsilciliği

Macaristan’da ilk defa ‘Kur’an Günleri’ etkinliği düzenlendi

Türkiye, Makedonya ve Almanya’dan gelen hafızların katılımı ile Macaristan’da ilk defa Kur’an Günleri etkinliği düzenlendi.

Macaristan’ın başkenti Budapeşte’de 11. bölge belediyesine ait Zsombolyai utca TIT Konferans merkezinde yapılan etkinlikte 3 ülkeden gelen hafızlar Kur’an ziyafeti sundu. Kur’an Günleri’ne farklı millet ve devletlerden akademisyenler, işadamları ve entellektüeller katıldı.

Fatih Camii Başimamı Osman Şahin, Diyanet İşleri Başkanlığı Din İşleri Yüksek Kurulu Üyesi Davut Kaya, Makedonya’dan Hafız Abdullah Şakiri, Almanya Hamburg’dan hafız Osman Çeliker, hafız Hüseyin Yıldız ve hafız Yunus Emre Demirci, Macaristan’da unutulmaz bir gün yaşattı.

16 gündür Balkanlar ve orta Avrupa’da Kur’an ziyafeti sunan grup, Macaristan’a Romanya’dan geldi. Kur’an bülbüllerinin en küçüğü 11 yaşındaki hafız Yunus Emre Demirci, hem Müslümanlara hem de Macarlara farklı duyguları bir arada yaşama imkanı sundu. Üç saat süren Kur’an-ı Kerim ziyafeti, Macaristan’da bir ilk oldu. Her hafızın okuduğu Kur’an ayetlerinden sonra, Macarlar tarafından Macarca meali de yapıldı. Etkinlik 3 gün sürdü. Salavat, tekbir, tesbihat, kelime-i tevhid ve ilahilerin de okunduğu geceye katılanlar bu etkinliğin her yıl yapılmasını istedi.

Merasimin ardından, Macaristan’daki Türk işadamları gelen heyete akşam yemeği verdi. Yemekte gelecek sene yapılacak programın takvimi konuşuldu. Macaristan’da Kur’an ziyafeti sunan grup, daha sonra Sırbistan’a geçti.

Cihan

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version