Cuma Sohbetleri (Gıybet)

Bu hafta Dr.Burhan Sabaz ağabeyimiz, güzel anlatımıyla,  hem şahsi hemde  toplumsal bir yaramız olan “gıybet meselesini ” ele alıyor. Bu hastalıkla mücadelede bakış açımızın nasıl olması gerektiğini kuran-ı kerim’in o i’cazlı ayetini risale-i nur’un penceresiyle gösteriyor.

“YİRMİ BEŞİNCİ SÖZÜN Birinci Şulesinin Birinci Şuaının Beşinci Noktasının, makam-ı zem ve zecrin misallerinden olan birtek âyetin, mu’cizâne altı tarzda gıybetten tenfir etmesi, Kur’ân’ın nazarında gıybet ne kadar şenî birşey olduğunu tamamıyla gösterdiğinden, başka beyana ihtiyaç bırakmamış. Evet, Kur’ân’ın beyanından sonra beyan olamaz; ihtiyaç da yoktur.”
“Gıybet, ehl-i adâvet ve haset ve inadın en çok istimal ettikleri alçak bir silâhtır. İzzet-i nefis sahibi, bu pis silâha tenezzül edip istimal etmez.”
 

Mektubat, Yirmi İkinci Mektup, Hatime

Aile Boyu Hizmet

Son zamanlarda psikologlar eşlerin çok fazla beraber vakit geçirmesindense ”kaliteli vakit” geçirmenin daha önemli olduğunu vurguluyorlar. Bir amaç için beraber vakit geçiren çiftlerin aynı evde kopuk bir beraberlikten daha önemli olduğunu savunuyorlar.

Şirinevler hanımlar dershanesinde her Cuma yapılan akşam dersleri işte bu “kaliteli beraberlik”in resmini oluşturuyor. Eşleri,  Nur dershanesinde  olan hanımlar aynı mana için kendi Nur dershanesinde toplanıp, her hafta farklı imani bahisleri müteala ediyorlar. İki tarafın toplandıkları mekanların birbirlerine yakın olması ise ayrı bir nimet.

Bu derslerle İmani ve islami birikimlerini arttıran hanımlar, eşleriyle beraber  bir aktivitede yapmış oluyorlar.

Zaman zaman bu derslerin konusu erkekler dershanesiyle aynı konular seçilip ailelerin aynı konular üzerine iki ayrı bakış açısı  yakalanmış oluyor. Bu şekilde akşam beyler ve hanımlar birikimlerini birbirlerine aktarırken her iki gözdende bakış açısını öğrenmiş oluyorlar.

Bu ders sadece evliler için bir artı olmayıp, oğlu yahut erkek kardeşi aracılığıyla katılanlar içinde aynı kazanç sağlanmış oluyor. Bilhassa çalışan hanımlar için akşam dersleri kaçırılmaz bir nimet oluyor. Tüm gün iş hayatında manevi ortam eksikliğini hisseden fakat vakti olmadığından gündüz derslerine katılamayan hanımlar akşam derslerini kaçırmamaya dikkat ediyorlar.

Kısacası, Şirinevler’deki akşam dersleri aileler için kaliteli beraberliğe farklı bir bakış açısı kazandırıyor.

Akılları başlarına getirir, adalete başını eğdirir, ağlamasını gülmeye çevirir..

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

De ki: “Ya Rabbi, gireceğim yere dürüst olarak girmemi, çıkacağım yerden de dürüst olarak çıkmamı nasib et ve Kendi katından beni destekleyecek kuvvetli bir delil ver bana!

[İsrâ Suresi 17,80]

……..

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem buyurdular ki:

Şu dört şeyden sakınan kimse, Cennete girer:

Cana kıyma, haram yeme, zina ve içki…

(Bezzar)

…….

Risale-i Nur’dan;

Âhiret imanı ;

Çocuklara der: “Cennet var, haylazlığı bırak.” Kur’ân dersiyle temkin verir.

Gençlere der: “Cehennem var, sarhoşluğu bırak. Aklı başlarına getirir.

Zâlime der: “Şiddetli azap var, tokat yiyeceksin.” Adalete başını eğdirir.

İhtiyarlara der: “Senin elinden çıkmış bütün saadetlerinden çok yüksek ve daimî bir uhrevî saadet ve taze, bâki (daimi) bir gençlik seni bekliyorlar. Onları kazanmaya çalış.” Ağlamasını gülmeye çevirir.

(11. Şua’dan)

…….

Cevşen’den;

91.
Ey zayıfların yardımcısı,
Ey gariplerin arkadaşı,
Ey dostlara yardımcı olan,
Ey düşmanlara galip gelip kahreden,
Ey göğü yükselten,
Ey seçilmiş (kulların) can yoldaşı,
Ey takva sahiplerinin sevgilisi,
Ey fakirlerin hazinesi,
Ey zenginlerin ilahı,
Ey kerim olanların en keremlisi!
Münezzehsin sen,
Ey kendisinden başka bir ilah olmayan…
Kurtar bizi ateşten ey Rabb’im!

Güzel Konuşmanın Sırları

Güzel konuşmak bir ayrıcalıktır. Rahman olan Allah’tan insanlara büyük bir nimettir. Kim olursa olsun, ister bir satıcı isterse bir politikacı, hayatta avantajlara sahip olmak için güzel konuşmanın sırlarını bilmek zorunda. İşte Moral Dünyası Dergisinde Doç. Dr. Şadi Eren güzel konuşmanın sırlarını anlattı.

Eren dergideki kaleme aldığı yazısında, gerçeklerin anlatılması ve tebliği bu sanata dayandığını vurgulayarak, “en güzel konuşan bir Peygamber’in ümmeti olanlara, bu sanat son derece gereklidir.” İfadesini kullandı.

Doç. Dr. Şadi Eren Güzel konuşmanın sırlarını şu şekilde sıralayarak açıkladı:

1. Arzu

İnsanın fiilleri, meyil ve arzularından doğar. Kuvvetli bir meyil ve arzu, fıtrî bir duadır. İnsana yeme iştahı veren İlahî kudret, yiyecekleri de yarattığı gibi; sizde kuvvetli bir hitap isteği olduğunda, aynı kudret bunu zayi etmeyecektir.

2. Ön Hazırlık

Hazırlıksız yapılan bir konuşma, az bir benzinle uzun yola çıkmaya benzer, sizi yolda bırakır. Yarı yolda kalmak istemiyorsanız, fikren ve hissen konuya kendinizi kaptırın. Ele alacağınız konu, gündüz hayalinizde, gece rüyanızda sizi meşgul etsin. İç âleminizde konunun olgunlaştığını hissettiğinizde, artık takdime hazırsınız demektir. O zaman sözleriniz, olgunlaşmış meyve misali tatlı, iyi hazırlanmış bir yemek misali lezzetli olacaktır.

İyi bir plan yapmayı, ön hazırlığın bir parçası olarak görebiliriz. Zira, plansız ev yapılamayacağı gibi, plansız konuşma da yapılamaz.

3. Kıyafet

“İnsanlar kıyafetleriyle karşılanır, konuşmalarına göre uğurlanır” derler. Hatibin kıyafeti, ilk intiba noktasında çok mühimdir. Fakat, çok şık giyinmek de iyi değildir. O zaman kıyafetiniz, sözlerinizden daha çok dikkat çekecektir.

4. Muhatabınız ve Siz

Siz konuşurken muhataplarınız sizi rahatça görebilmelidir. İyi niyetle önünüze konan bir sürahi ve bardak, dinleyicilerle aranızda ciddi bir engeldir. Siz konuşurken, yanınızda kimse olmaması daha uygundur. Ayrıca muhataplarınızın dağınık oturmamalarını sağlayın. Yoksa onların dağınıklığı sizin ifadelerinize de yansıyacaktır.

5. Hafıza Gücü

Bilgisayar kullanmasını bilmeyen birisinin bilgisayar sahibi olması bir anlam ifade etmediği gibi, hafızayı kullanmasını bilmeyen birisinin kuvvetli bir hafızaya sahip olması da bir işe yaramaz. İnsanların ortalama %10 kapasite ile hafızalarını kullandıkları söylenir. Bunun anlamı şudur: Hafızanızın kapasitesini % 90 daha artırabilirsiniz. “Hafızası kuvvetli” dediğimiz pek çok insan, muhtemelen hafıza yönünden ayrıcalıklı olmaktan ziyade, bu kapasitelerini iyi kullanan kimselerdir.

6. Taklit

Allah her insanı farklı bir sima ve farklı kabiliyetlerde yaratmıştır. Sizden önce sizin gibi biri olmadı. Sizden sonra da olmayacak. Bu kadar değerli biri iken, niçin bir başkasının ruhî ve bedenî kılığına bürünmek isteyeceksiniz? Taklit ancak ilk başlarda olabilir. “Yavru bülbüller, ana bülbülleri dinleyerek ötmesini öğrenir.” Siz de başlangıçta meşhur hatiplerin hitap tarzını taklit edebilirsiniz. Fakat bu, sonraları bitmeli ve yeri kendi üslubunuza terk etmelidir.

7. İlk Denemeler

Her usta şoförün bir acemilik dönemi olduğu gibi, hatipliğin de bir acemilik dönemi vardır. İlk denemelerde başarısız olabilirsiniz, hatta hezimete uğrayabilirsiniz. Bu, sizin şevkinizi kırmasın, neşenizi kaçırmasın. Unutmayın: “Hiçbir insan, anasından hatip olarak doğmamıştır.” Meşhur hatiplerin hayatını incelediğinizde, onların da hayatında benzeri başarısızlıkları göreceksiniz.

8. Özlü Cümleler

İyi bir hatip, geniş bir genel kültüre sahip olmalıdır. Sahasındaki temel eserleri dikkatle okumalı, buralarda gördüğü veciz cümleleri not edip, yeri geldiğinde ezbere nakledebilmelidir. Bu cümleler, konuşmanızın kalitesini yükseltecek, sözünüze akıcılık kazandıracaktır. “Büyüklerin sözleri, sözlerin büyükleridir” derler. Büyüklerin sözlerini kullana kullana siz de büyüyecek “yerli malı veciz cümle imalatına” başlayabileceksiniz.

9. Tenkit

Herkese kendi âdeti hoş gelirmiş. Size de kendi konuşmanız çok tatlı gelebilir. Fakat unutmayın ki her insanın kusurları olabilir. Sizin de birtakım konuşma hataları yapmanız mümkündür. Bunu arkadaşlarınızdan öğrenebilirsiniz. Sizi tenkit edenlere kızmak yerine, onları takdir edin. Haklı tenkitlerinden hakkıyla istifade edin. Hatanızı savunma hatasına düşmeyin.

10. Kısa Notlar

Bir konuşma; ya daha önceden hazırlanmış bir metni okuyarak, ya önceden hazırlanmış kısa notlara bakarak, ya da irticalen yapılır.

İrticalen yapılan konuşma en zor olanıdır. Önde bir metin veya bazı notlar olmadan konuşabilmek, sanıldığı kadar kolay bir şey değildir. Uzun tecrübeler ve muazzam bir bilgi birikimi gerektirir. Onun için ilk başlangıçta önceden hazırlanmış notlara bakarak konuşma metodu tavsiye edilir. Nitekim, çocuk ilk yürümeye başladığında evdeki eşyalara tutunarak ayakta durabilir. Sonra, bir yere tutunmadan yürümeyi öğrenir.

11. Giriş Cümlesi

İlk intiba çok önemlidir. Konuşmada ilk cümleniz, sizin seviyenizi yansıtacaktır. Bundan dolayı, “bütün dikkatleri harekete geçirecek bir başlangıç” ile söze başlamak çok yerinde olacaktır.

Bunu sağlamak için; söze özür dileyerek başlamayınız, merak uyandırınız, yüksek ve genel bir fikirle söze başlamak yerine, mesela bir tasvirle söze başlayıp, sonra fikirlere geçiniz, başlama sözünüze, hemen o anda bulunmuş intibaını veriniz! Mesela konuşma salonunda bulunan veciz bir cümleyi, giriş cümlesi olarak seçebilirsiniz. Bu, konuşmanıza fıtrîlik kazandıracaktır.

12. Sonuç Cümlesi

İlk cümlenin önemi gibi, son cümleler de son derece önem arz eder. Bu cümleleri önceden hazırlayın. “Söyleyeceklerim bundan ibaret! Artık sözü burada noktalıyorum” şeklinde bir sonuç cümlesi, affedilmez bir acemiliktir. En güzeli, sözü zirve noktasına götürüp orada tamamlamaktır. Bu zor, fakat başarılı bir bitiriştir.

13. Yer ve Zaman

İyi bir hatip, yerinde yeterince konuşandır. Yeri geldiğinde konuşmak güzel olduğu gibi, zamanı geldiğinde susmak da güzeldir. Konuşmuş olmak için değil, ihtiyaca binaen konuşun! Yerinde, yeterince yapılan bir konuşma, saatlerce sürse de israf değildir, zevkle dinlenir. Yersiz ve lüzumsuz bir konuşma ise, beş dakika da sürse, israftır, sıkıcıdır.

14. Muhatabın Seviyesi

İyi bir hatip, muhataplarının seviyesini dikkate alır. Bir çocukla konuşsa çocuklaşır, akademik bir çevreye hitap ettiğinde üst düzeyden konuşur. Avamdan insanlarla muhatap olduğunda, basit cümlelerle meramını ifade eder.

15. Fikir ve His

Bir söz ziyafeti verdiğinizde, bütün muhataplarınız o sofradan hissesini alabilmeli, herkes “doymuş” olarak kalkabilmelidir. Hitap sonrası muhataplarınızın hâlinde bir değişiklik yoksa, onları “aç” göndermişsiniz demektir.

Doyurucu bir konuşma, hem fikir, hem de hisle dolu bir konuşmadır. Sadece fikre hitap eden konuşmalar çok kuru olduğu gibi, sadece hisse hitap edenler de çok cıvık kalır. Fikir yüklü bir konuşma akla, his dolu bir konuşma kalbe hitap eder. Her ikisini cemeden konuşma ise, hem akla, hem de kalbe seslenir.

16. Bütünlük

Konuşmanızda daldan dala atlayarak konuyu dağıtmayın. Kısa tutulması gereken bir bölümü, uzunca anlatarak bütünlüğü bozmayın. Pireyi deve kadar büyütmeyin. Her şeye hakkını verin. Muhatabınızı teferruatta boğmayın. İlk söyleyeceğinizi sona bırakmayın. En son demeniz gerekeni başta söylemeyin.

17. Kelimelerle Resim

Ressam, fırçasıyla çizgiler çizer, resimler yapar. Hatip de kelimelerle aynı işi gerçekleştirir. Söz gelimi bir baharı tasvir ediyorsanız, muhatabınızın fikrini, hayalini bahar bahçelerinde gezdirebilmeli; Mevlâna’yı anlatıyorsanız, onu Mevlâna’nın asrına çekebilmelisiniz. Eğer siz kelimelerinizle etkili resimler çizemezseniz, muhatabınız kendi hayalinin çizdiği resimlere bakmayı tercih edecektir.

18. Sorulardan Yardım

İyi bir hatip, muhatabının kilitli kapılarını açıp onun akıl ve kalbine hitap etmesini bilir. Bunu sağlayacak esaslardan biri, söz arasında muhataba yönelik sorularla onun dikkatini çekmektir. Bu sorular, muhatabın düşünmesini sağlayacak, mukayese etmesine yardımcı olacaktır.

19. Duraklamak

Konuşmada akıcılık mühim olduğu gibi, durulması gereken yerlerde durup, muhataplarınızın daha iyi anlamalarına yardımcı olmak da önemlidir. Bunu, nişan almak ve sonrasında sözün hedefine ulaşıp ulaşmadığını kontrol olarak görebilirsiniz.

20. Vurgu

Sesinize hâkim olun! Monoton konuşmaktan kaçının. Sesinizi bir deniz gibi dalgalandırın. Hava gibi, kâh latif, kâh şiddetli yapabilin. Mesela, üzerinde durularak söylenmiş “50 milyon lira!” ifadesi, üzerinde durulmadan söylenen “550 milyon lira”dan daha büyük görünür.

21. Akıcılık

Konuşmaya sürükleyicilik kazandıran hususlardan bir tanesi, akıcılıktır. Akıcı konuşan bir hatibin ifadeleri, coşkun akan sular gibidir. “Ee…” destekli, “Efendime söyleyeyim” katkılı cümleler, akıcı olmayan cümlelerdir.

22. Netlik

Konuşmanız bir bilmece gibi olmasın. Maksadınız anlaşılsın. Sözünüz herkes tarafından ayrı yorumlanmasın. Ayrıca “Zannederim…, galiba…, bana öyle geliyor ki…” şeklindeki ürkek ifadelerden kaçının. Bu tip esnek ifadeleri, akademik çalışmalara, ihtilaflı konulara bırakın.

23. Jest

Jest, konuşma esnasındaki el ve kol hareketleridir, Aşırıya kaçmamak şartıyla, fıtrî olan jestler ifadeye güç verir. Değeri olan jest, o anın ilhamıyla yapılan jesttir. İçten gelen tüy gibi hafif bir hareket, bir ton jest kitabının öğrettiğinden değerlidir.

24. Mimik

Sözlerinizde samimi olun. Konuşmanız en önce sizde tesirini göstersin. Sizde heyecan uyandırmayan bir sözün, muhataplarınızı heyecanlandırmasını beklemeyin. Konuşmanın izlerinin söyleyenin yüz hatlarında ve gözünde meydana getirdiği etkiye “mimik” denir. Konuşan samimi değilse, bilgisi kâr etmez. İnanç aşılayan, ikna eden söz, dimağdan dimağa değil, kalpten kalbe giden sözdür. Konuşurken kendi göz pınarlarınızda yaş yoksa, kimsenin gözünü nemlendiremezsiniz.

25. Suni olmayın

Konuşurken fıtri olmaya gayret edin. Suni ifadelerden kaçının. Başkalarının cümlelerini nakille yetinmek yerine, onlardan da istifade edip kendi cümlelerinizi kurun.

26. Muhasebe

Kendinizi sığaya çekin. Kusurlarınızı görmeye çalışın. Siz konuşurken muhataplarınız uyumuşsa, onları kınamak yerine, kendinizi kınayın. Nasıl konuştunuz da onları uyuttuğunuzu görmeye gayret edin.

27. Üslup

Her hâlin gerektirdiği farklı bir üslup vardır. Bir savaş öncesi askerlere yapılacak bir konuşmanın üslubu ile bir cenaze evinde yapılacak konuşmanın üslubu elbette bir değildir. Keza, sevgiyi anlatma üslubuyla düşmanlığı anlatma üslubu aynı olmamalıdır. Yeri geldiğinde tatlı bir üslup, yeri geldiğinde tatlı sert bir üslup, yeri geldiğinde de ateşli bir üslup kullanın.

28. Mübalağa

Hak ve hakikatin abartılarak anlatılmaya ihtiyacı yoktur. Mübalağalı anlatım, aslında gerçeklere saygısızlıktır. Öveyim derken yermektir. Mesela, Hz. İsa için Allah’ın kulu ve resulü olmak şeref olarak kâfi iken, bir kısım Hıristiyanların Ona “Allah’ın oğlu” demeleri, iftiradan başka bir şey değildir.

29. İkna

Sözleriniz ilme ve tecrübeye dayansın. Kendi zan ve kanaatlerinizi “ilmî gerçekler” şeklinde takdim etmeyin. Faraza, Mehmed Âkif’i anlatacaksanız, önce eserlerini dikkatle okuyun. Sonra kitaplarına dayanarak onu anlatın. Sözleriniz sadırdan değil, satırdan olsun. Eğer yanlış bilinen tarihî bir gerçeği dile getirecekseniz, onun belgesini elde edin, sonra söyleyeceğinizi söyleyin.

30. Tevazu

Kur’an’ın ifadesiyle “her bilenin fevkinde bir bilen vardır.” (Yusuf Suresi, 76 ) Muhakkak her hatibin fevkinde de bir başka hatip vardır. Hitabette ve her türlü kemalatta en zirve insan olan Resulullah’a, (a.s.m) “De ki: Ben de sizin gibi beşerim…” (Kehf Suresi, 110) hatırlatılmasının yapılması, bütün ümmete mühim bir irşattır. Yani, Hz. Peygamber en zirvede olmakla beraber, kendini diğer insanlardan tecrit etmemektedir. Zaten büyüklüğün sırrı da buradadır. Siz de zirvelerde olun, fakat aşağılarda görünün. Hitabetin zirvelerinde olmanızı, gururun zirvelerine çıkmaya vesile yapmayın.

Doç. Dr. Şadi Eren

Kaynak: Moral Dünyası Dergisi

 

Çocuklarımıza Allah’ı nasıl anlatalım?

Allah’ı korkulan, yasakçı bir üslupla anlatan; ayıp, yasak, günah üslubu kullanan ebeveynler, çocuklarını Allah’tan soğutur. Allah anlatılırken sevgi veren, yaratan, koruyan vs. vasıfları öğretilmeli. Çocuğa anlatacağınız şeyleri yaşamak ve göstermek en güzel eğitimdir. Çocuğun sorularına da yaşına uygun ve basit cevaplar vermeyi unutmayın.

Çocuklar 3 temel duygu ihtiyacıyla doğarlar. Bunlar bağlanma, güven ve sevgidir. Bu temel duygular karşılandığı zaman çocukta sağlıklı yapı gelişir. Bu duygulardan önce korku ile tanışan çocukta kaygılı yapı oluşur. Allah bilinci verilirken Allah’ı korkulacak ve cezalandıran bir otorite olarak değil de yaratan, yaşatan, seven, koruyan, gözeten, sahip olduğumuz her şeyi bize veren güçlü bir zat olarak tanıtmalıyız çocuğumuza. Nasıl ki çocuğun annesini, babasını ve hayatı güzel duygularla tanıması önemliyse Allah’ı aynı duygularla tanıması da bir o kadar önemlidir.

Çocuğa Allah anlatılırken anne babanın sevgi dolu, anlayışlı, yapıcı ve pozitif yaklaşım sergilemesi gerekmektedir. Zira insan fıtratı gereği sevgiye ve sevdiğinden gelen her şeye yakınlaşır. Korkudan ve korktuğu kimseden gelenlerden sakınır, uzaklaşır.

Çocuğa Allah’ı korkulan, kural koyan ve yasaklayan olarak tanıtmamalı ve ayıp, yasak, günah üslubu kullanılmamalıdır. Bu yaklaşımlar çocuğu direkt olarak Allah’tan soğutan ya da korktuğundan dolayı boyun eğen, fakat bununla birlikte çocukta anksiyeteli yapı oluşmasına zemin hazırlayan yaklaşımlardır. Hatta anne babasından korkarak ve onların kurallarına uymak zorunda kalarak büyüyen çocukların zamanla ebeveynlerine ve kurallara baş kaldırdığı ya da ebeveyninin yanında kurallara uyduğunu fakat onların olmadığı ortamlarda sınırları zorlayacak kadar istediklerini yaptıklarına dair örnekleri çevremizde görmekteyiz.

Bir danışanım çocuğunun Allah’a küfrettiği ve onu hiç sevmediği şikayetiyle gelmişti. Aile önceden çocuklarının böyle olmadığını, bu durumun zamanla oluştuğunu ve ne yaparlarsa yapsınlar çocuklarının bu tepkisel tutumunu değiştiremediklerinden yakınıyorlardı. Yaptığım değerlendirme sonucuna göre çocukları el bebek gül bebek yetişmiş, 4 yaşına gelince kardeşi olmuş, onu çok kıskanarak kardeşine zarar vermeye başlamış olduğunu öğrendim. Çocuğun “Nerden geldi bu çocuk?” sorusuna ailesi her seferinde Allah verdi, diye cevaplıyor. Çocuk kardeşine zarar verdiği her anda anne babası “Allah kızar, seni sevmez.” yanıtı veriyordu. Çocuğun kardeşine zarar vermesi sonlanıyor diye aile bunu çok kullanıyordu. Çocuk, saltanatını sarsan kardeşini onlara veren ve kardeşine zarar verince kendini cezalandıracağına inandığı zattan zamanla nefret etmeye ve uzaklaşmaya başlamıştı. Belki de bir ömür Allah’ı hakkıyla tanıyamayacaktı.

Çocuğu yetiştirirken gelişim basamaklarını ve çocuk psikolojisini bilmek çok önemlidir. Bazen doğru olan şeylerin yanlış yolla yanlış şekilde öğretildiğine şahit olabiliyoruz.

Çocukta merak duygusu 3 yaştan itibaren başlar. Çocuğun hayatı ve kendini anlamlandırmaya dair sorduğu soruları yaşına uygun bir şekilde cevaplamak çok önemlidir. Çocukta vicdan gelişimi ise 6 yaştan itibaren başlar. 6 yaş öncesinde kurallar ve yasaklar minimal bir dozda öğretilmelidir.

Ne yapabilirsiniz?

6 yaştan itibaren yapılması gerekenler:

Doğru-yanlış, iyi-kötü, cennet-cehennem, sevap-günah kavramları doğru üslupla anlatılmalı.

Allah korkusu tedrici olarak öğretilmelidir.

Çocuklar her yaşta rol modele ihtiyaç duyarlar. Model alacakları kahramanları ve idolleri taklit ederler. Peygamberlerin, sahabelerin hayatlarına dair dini kitapların alınması ve okumalarının teşvik edilmesi faydalı olur.

Küçük, basit dualar ezberletilebilir ve her ezberlediği dua için bir ödül verilebilir.

Tabiat, hayvanlar, çiçekler, bedenimiz, gökyüzü, su vs. tanıtılmalı, üzerine tartışılmalı ve bunların hepsini Allah’ın bize verdiği anlatılmalı, bizden şükür istediği söylenmeli.

Bayram günleri, kandil geceleri kutlanmalı, dini içerikli hediyeler verilmeli, onun da başkalarına vermesi teşvik edilmeli.

Başkalarına iyilik yapılması teşvik edilmeli ve Allah’ın bunun için bizi mükafatlandıracağı söylenmeli.

“Allah nerede?” diye soran çocuğunuza şu cevabı verebilirsiniz: O bizi her nerde olursak olalım, seviyor ve koruyor. (6 yaştan küçük çocuklar için) Allah’ın belli bir mekanı yoktur. Her yerdedir. O bizim duyu organlarımızla algılayabileceğimiz bir halde değildir. Asıl olan Allah’ın sevgisinin kalbimizde olmasıdır. (6 yaştan büyük çocuklar için)

Çocukların en bariz özelliği taklitçiliktir. Çocuklar anne babalarını taklit ederek birey olmayı öğrenirler. Anne babalar çocuklarının nasıl olmasını istiyorlarsa öyle yaşamalıdırlar.

Basit masal ve dini hikayeler anlatılarak Allah sevgisi ve koruyuculuğu öğretilebilir.

Ayşe Özden

Psikolog

Kaynak: Zaman Gazetesi

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version