Etiket arşivi: abdulkadir haktanır

Ya Rabbel-Alemin (Şiir)

O melun “bana ne” cilik bizleri yakandır,

Milleti perişan ediyor, hayli zamandır,

Bencillikten ötürü, çoğu yerinde sayandır,

Ya Rab, uyuyan milleti Lütfünle uyandır.

 

Çekilsin önümüzden, bu simsiyah perde,

Minare de ki ezan, sokmalı mabedi vecde,

Kusurlu abd, hüşyar gönülle yapmalı secde,

Ya Rab, uyuyan bu halkı, feyzinle uyandır.

 

Kur’an, Mü’minlerin kalbini Nurla doldursun,

İslam satırda değil, onla, gönüller dolsun,

Zerratı cihanda, bu yazı, çok net okunsun,

Ya Rab, bizi dini yaşamak için, uyandır.

 

Müslüman olan, imanın icabını bilsin,

La kayd geçen bütün vaktini, bir anda silsin,

Mücahid olmaya ruhu, pervane kesilsin,

Allah’ım, uyuyan kalpleri hemen uyandır.

 

Asırlarca, çok milele önderdi bu millet,

Geçmişte ki celadeti bize, gene lütfet,

Bir an önce durabilsin, çektiğimiz zillet,

Tarihine yabancı kalanı, sen uyandır.

 

Milletleri nurlatmaya sebep, büyük işler,

Kur’ana feda olma gayretiyle, o genişler,

Lakin nerede bizde, bu kuvvetli sezişler,

Ya Rab, bizi sakın üzme lütfünle uyandır.

 

Rahmetinden kalbimize, nur inmeyecekse,

Feryatları, bir gün yurdumun, dinmeyecekse,

Kara geceler ülkemi ye’se gark edecekse,  

Sen, lütfünle koru, bizi feyzinle uyandır.

 

Kurtar bizi tekrar, küfre dönüş kazasından,

Yıllarca asırlarca, yaşanan kanlı yasından,

Kurtar şehit yurdunu, çekilmez acısından,

Kudretinle yaşat bizi, rüştünle uyandır.

 

Ya Rab, sana teslim olduk, başka yerimiz yok

Bizi çiğneyecek, düşmanların sayıları çok,

Masivanın yardım eline, bizim gözümüz tok,

Ya Rab, Rahim isminle, doyurup bizi kandır.

 

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org

Hayırlı İşlerin Çok Muzır Manileri Olur

Yazıya başlamadan önce, ben hayatımda her düşüncemi ve hareketimi dini esaslara uydurmaya çalıştığımı bildiririm. Hatta Risale-i Nurlardan Aldığım İman Kuvveti ile, bende neş’vu nemalanan şefkatim, değil yalnız Müslümanlara. belki Küfrü ispat etmeye çalışanların dışında, bütün insanlara acırım, hidayete ermelerini  Allaha dua ederim. Bu sebepten siyaseti sevmediğim halde, Belediye seçimlerinin yaklaştığı için, milletin faydasını umarak bazı hakikati sizinle paylaşmaya gayret edeceğim.

Evet, şuurlu Müslümanlar yüz yıla yakın uzun bir müddet içerisinde: Halk Partisi hükmettiği devrinde, yaşadıkları işkencelerden kurtuldukları için, sevinçten  içleri ve dışları gülüyor. Daha önceden Hoca Efendinin cemaati de bu idare ile rahat faaliyet yaptıklarından memnuniyeti yaşadıkları halde, Şimdi onlar dahil Devlet milletin rahatlığını düşündüğünü, fiili ile ortaya sermeye çalışmaya başladığı bu zaman da: Onlar maalesef  işimize karışma demeye başladılar. Halbuki, Başbakan dahil bakanların çoğu imanlı kimseler. Hoca Efendi maddi ve manevi yönden gençlere bir şeyler vermeye uğraştığının aleyhinde olmaları Hükümetin erkânlarından beklenemez.

Evet Allah’ımıza ne kadar şükretsek azdır. Çünkü Hükümetin üyeleri milletin her derdine deva olmaya çalışıyorlar. Okullarda Kur’an ve Siyer dersi koyulması; Memure olan hanımlar ve Öğrenciler başlarını örtebilmeleri;  Türküm doğruyum çalışkanım Andını da kaldırdılar şükür. Bu And millete tefrika yapmaktan başka işe yaramıyordu ki. Kürt, Laz, Arnavut, Çerkez, ve daha başka milletlere, zorlamı Türküm dedirteceksin.  Halbuki Hükümet milletin faydası için, dershanelerin kaldırılmasını istediğini, o cemaatin çoğu farkında değil. Bazısının da menfaatine dokunduğu için, zıp zıp zıplamaya başladılar. Niye düşünmüyorlar ki yaptıkları bu hareketle: Türkiye’de 24 sene Türkiyemizde Kur’an okunmasını yasaklayan Halk partisinin ve müspet değil menfi milliyetçilerin partisinin veya diğerlerinin ekmeğine yağ sürüyorlar. Hükümeti zora sokmak ve düşürmek için iftira atmaya da başladılar. Halbuki Kırkıncı hocamın yazısında da net görülüyor ki Müslümanlardan “Ulul emre” itaat etme mecburiyeti var. Allah’ımıza ne kadar şükretsek azdır  ki: Bu güne kadar Hükümetin yaptıklarından değil yalınız Türkiye’de yaşayan Müslümanlar, belki: Din düşmanları hariç, bütün dünyada ki Müslümanlar Türkiye’ye alkış tutuyorlar. Hatta çok acayip karşıladım Başbakan Recep Tayip Erdoğan’ın doğum gününü Makedonya da Kutlayıp bayram yaptılar. Tüm Otobüs ve taksiler o gün insanları parasız taşımışlar.

Muhterem Kardeşlerim! Yapalım ne yapalım Düşmanı memnun edecek işlerden uzak duralım. Yukarıda saydığım partileri bir yana, hiçbir partiye oy vermesek te, dinsizlere yardım etmiş oluruz. Devletimizin aleyhine yürüyüşe çıkan gencin ölümünü de provoke ettiler güya ekmek almaya gidiyormuş, öyle göstererek cenazesine o kadar insan toplanıp yürüyüş manasında cenazeye katıldılar. Ama imanlı adamın polis evladı ölüyor, Baba yalnız bu oğlum değil, Vatan için mevcut olan dört bile evladım feda olsun. Evet Müslüman Vatanı için Irzı ve namusu için Hürriyeti için canına acımaz. İşte o can şehittir. Cennette  ebedi mutluluğu kazanmaya  onun o fedakârlığı sebeptir. “Salahat ve mahareti” kendinde birleştirebilen Türkiye’mizi ve Başbakanımızı Allah tüm hayırlı isteklerinde muvaffak eylesin.Amin…

Risale-i Nurdan bir parça: “Gaflet verecek,ve dünya boğduracak ve hakiki vazife-i insaniyeyi ve âhireti unutturacak olan en geniş daire olan siyaset dairesidir. Hususan böyle umumi ve mücadele suretinde ki hadiseler, kalbi de boğuyor. Güneş gibi bir iman lazım ki; her şeyde , her vaziyette, her bir harekette Kaderi İlahi ve Kudreti Rabbaniyenin İzini, eserini görsün, Ta o  Zulmü Zulmette kalp boğulmasın, İman sönmesin; akıl tabiat ve tesadüfe saplanmasın.” (Emirdağ 76)  Böylece oyunu verirken o oy Müslümanların lehine gitmiş olsun.

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org

Şükürle Borçlu İnsan (Şiir)

Ey insan! Bak kendine, gör büyük Allahını,

Kim yaptı tek hücreden mucize varlığını?

Yüz bin kilometre incecik damarlarını?

Bu yol, Allah’ına minnettar olmaya gider.

 

Söyle bakalım! Görmeyen, göz yapabilir mi?

Acaba gözün mucidi,  o akılsız  tabiat mi?

Yoksa mu’cize eserler, tesadüf eseri mi?

Hayır varlıklar manen bize Allah yapti der.

 

Hulasa-i mahlukat, şerefli mahluk sin sen!

Kâinat senin için, yaratıldığını bilsen?

Mahlukatta şerefli kul, olduğunu görsen?

Buna, aklı olanlar, secde yapmaya gider.

 

Evet! O sana göz vermiş, ona  muhtaç sinsen ,

Burun vermiş, koku alasın kavun ve gülden,

Kulaklar vermiş, hissesiz kalmayasın sesten,

Bu ni’metler senden ciddi bir teşekkür ister.

 

Dişlerini kim yaptı, onlara kaç para verdin?

Boynun sabit olsaydı, saga  nice dönerdin?

Arka dişlerin önde olsaydı, nasıl yerdin?

Rabbine şükret, çünkü bu ni’metler onu ister.

 

Topal olurdun, bir ayağın kısa olsaydı?

Ne olurdu halın, böbreğin çalışmasaydı?

Böbrek Kıymet kazanır, insan  onsuz kalsaydı?

Bunlar için Allah, kulundan şükretmek ister.

 

Kalbin, saniyede altı litre kan pompalar,

Böbreklerin, iki sıvıyı ayırır  salar,

Kara ciğerin, kanı temizlemeye yarar

Bu cevarihler,  senden Allaha kulluk ister.

 

Safra kesede ki asit,  kabuk eritiyor,

Bu hal, mide gömleğini iki günde yiyor,

İki gün sonra, Allah yenisini yapıyor.

Bizim faydamız için, bunu kim yaptı göster?

 

Vücutta, saniyede elli milyon hücre ölür,

Yerine başkası gelince, vücut treni yürür,

İnsanın hayatı, ancak böyle devam görür,

Bunlar kimin san’atıdır, sen kullukla göster.

 

Beyninde küçük yerde bin kitap yazılıyor,

Bunu annen- baban yapmadı, nasıl oluyor?

Yenilen cansız maddeler mi oluşturuyor?

Ölü maddeden yaptıranı, şükürle göster.

 

İnsanın ellerine, Allah parmaklar  koymuş,

Baş parmak hariç, ikişer menteşe konmuş,

Hücre olan vücut tuğlası, yüz trilyonmuş,

Bütün bunlar, senden günülden teşekkür ister.

 

Vücudumuzun yüzde altmış beşi su imiş,

Yaratıcı, suyu hassas  bir madde yaratmiş,

Tesisatçı, kalaycı işini suyla denermiş,

Denemeden olursa, sonra su akar gider.

 

Bak,bizim hiçbir tarafımızdan su sızmiyor,

Bizi utandıracak vaziyete sokmuyor,

Yoksa insan onu anahtarla mı sıkıyor?

Bütün bunlar, bize Allahına şükret derler.

 

Şikâyet etme,  sana ni’met verene şükret,

Kanserliyi görsen, parmak ağrisi değil dert,

Her zaman senden daha dertliyi gör, rahat et,

Ağlaşmayı bırak, nimet senden şükür ister.

 

Ey insan! Oku ve düşün, seni yapanı bil,

Sende gafil gibi, sağa sola uzatma dil,

Didin ve uğraş, olumsuzları kafandan sil,

Silmezsen, bilmezsin ni’metler kimden geldiler.

 

Risaleleri oku, var olan Allah’ı bul,

Me’mur olduğun ibadeti, zevkle yap  kurtul,

Cenneti kazanmak için hiç durma, koş yorul,

Sen koşup yorulmazsan,  cennet elinden gider.

 

Kafanı çok çalıştır, eğer değilsen alil,

Bunlar Rabbini gösteren, yalnız bir kaç delil,

Uğraş, kafandaki şüphelerin tümünü sil,

Silmezsen, yaptığın sevaplar elinden gider.

 Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.Org

Ya Rabb-el Alemin! (Şiir)

O melun “bana ne” cilik bizleri yakandır,

Milleti perişan ediyor, hayli zamandır,

Bencillikten ötürü, çoğu yerinde sayandır,

Ya Rab, uyuyan milleti Lütfünle uyandır.

 

Çekilsin önümüzden, bu simsiyah perde,

Minare de ki ezan, sokmalı mabedi vecde,

Kusurlu abd, hüşyar gönülle yapmalı secde,

Ya Rab, uyuyan bu halkı, feyzinle uyandır.

 

Kur’an, Mü’minlerin kalbini Nurla doldursun,

İslam satırda değil, onla, gönüller dolsun,

Zerratı cihanda, bu yazı, çok net okunsun,

Ya Rab, bizi dini yaşamak için, uyandır.

 

Müslüman olan, imanın icabını bilsin,

La kayd geçen bütün vaktini, bir anda silsin,

Mücahid olmaya ruhu, pervane kesilsin,

Allah’ım, uyuyan kalpleri hemen uyandır.

 

Asırlarca, çok milele önderdi bu millet,

Geçmişte ki celadeti bize, gene lütfet,

Bir an önce durabilsin, çektiğimiz zillet,

Tarihine yabancı kalanı, sen uyandır.

 

Milletleri nurlatmaya sebep, büyük işler,

Kur’ana feda olma gayretiyle, o genişler,

Lakin nerede bizde, bu kuvvetli sezişler,

Ya Rab, bizi sakın üzme lütfünle uyandır.

 

Rahmetinden kalbimize, nur inmeyecekse,

Feryatları, bir gün yurdumun, dinmeyecekse,

Kara geceler ülkemi ye’se gark edecekse,  

Sen, lütfünle koru, bizi feyzinle uyandır.

 

Kurtar bizi tekrar, küfre dönüş kazasından,

Yıllarca asırlarca, yaşanan kanlı yasından,

Kurtar şehit yurdunu, çekilmez acısından,

Kudretinle yaşat bizi, rüştünle uyandır.

 

Ya Rab, sana teslim olduk, başka yerimiz yok

Bizi çiğneyecek, düşmanların sayıları çok,

Masivanın yardım eline, bizim gözümüz tok,

Ya Rab, Rahim isminle, doyurup bizi kandır.

 

Abdülkadir HAKTANIR

İslam Kültürüne Sahip Olan ve Olmayanların Evlatları

Burada İslam kültürü ile mükemmel yetişebilen anne babanın evlatlarına karşı nasıl davranıp onları nasıl terbiye edeceklerinden bahsedeceğiz. Anne babanın evlatlarına karşı sözlerinin ve işlerinin tesiri, o âile reislerinin Allah’tan korkup takva ile yaşamalarına bağlıdır. Anne ile babanın helal lokma ve Allah korkusu ile yaşama hususuna dikkat etmeleri derecesine göre, çocuğun bütün hayatında mükemmel netice beklenebilir ve evlattan beklenen o netice alınabilir. İslam’ı yaşamakta titizlik gösterenlerin evlatları, nasıl dine daha fazla sahip çıkacaklarını daha iyi anlamak için canlı bir numune olarak Bediüzzaman Hazretlerini verelim.

Bediüzzaman Hazretlerinin kısa zamanda bu kadar bilgilere nasıl sahip olduğunu öğrenmek için, oranın hocaları bir gün karar verip Bediüzzaman hazretlerinin evine gitmişler. Evde babası Sofu Mirza Efendi yokmuş. Annesi Nuriye Hanım misafirleri kabul edip, dışarıda ağaçlar altında hocaların oturmaları için bir şeyler serdirip hocaları oralarda oturtmuş. O esnada hocalar annesine: Valide, siz bu evladı nasıl büyüttünüz ki bu kadar kısa zamanda bu kadar terakki etti? Bediüzzaman Hazretlerinin validesi de cevaben demiş ki: Ben evladım Saidi hiçbir defa abdestsiz emzirmedim. Şunu da ilave edeyim ki, temiz olduğum zaman Teheccüd namazımı da Allah’ıma şükür terk etmedim. Biraz sonra babası Sofu Mirza Efendi öküzler le tarladan gelirken,  öküzler köylülerin ekinlerin koparmamaları için  öküzlerin ağızlarına sepetçikler takmış olduğunu hocalar görünce Bediüzzamanın kısa zamanda terakkisinin sırrını  anlamışlar.

Işık karanlığın derecesine göre kendini gösterdiği için, biraz da dine lakayt kalıp helal mı haram mı bakmadan yutup, maddecilikte boğulanların evlatlarına bakalım. Onlar geleceği nerede gördüklerini ve neye ehemmiyet verip evlatlarını nasıl yetiştirdiklerine bir göz atalım.

-Bu efendilere Allah kıymeti takdir edilemeyecek kadar büyük olan evlat ihsan ettiğinin farkında olmayıp, onu tabii bir olay olarak değerlendirirler. Hatta babanın evlada ilk vazifesi olan Allahın memnun olacağı bir isim takma hadisesine de ehemmiyet vermeyip kendi keyfine göre isim takar Peygamberimizin a.s.m.: Hadisi şerifine göre Anne baba tarafından  çocuğa takılan isim çocuk öyle olması için  dua mahiyetinde olduğunu; anne baba bilmedikleri gibi bilenlerden de öğrenmeye ihtiyaç duymazlar. Onlar  çocuğun istikbalini yalınız bu kısa dünya hayatında gördükleri için, maddi eğitime çok önem verirler. Daha okul çağına gelmeden, çocuğu ana okuluna gönderirler, geçimlerinde sıkıntı bile çekseler, çocuk için ayırarak okula ve servise para verirler. Evlatlarının yaşı ilerledikçe, kaliteli tahsil görmesi için pahalı olduğuna bakmadan, özel ve güzel bir koleje kaydederler. Hele çocuk okulu başarabildi ise, o anne babanın sevincinden ve gururundan yanından geçilmez. Sonra kurslarda, özel profesörlerin  yanlarında hazırlayıp  kaliteli bir meslek veya herkesin kazanamayacağı bir fakülteyi kazandırmaya çalışırlar. Bu saydığım ilerlemelere biz de taraftarız, fakat evlatlarının islama sahip olma derdi Müslüman da  zaten mevcutur. Fakat bunlarda maneviyat olmadığı için, bu anne babanın dert ve  sıkıntıları çocuklar hakkında  bundan sonra başlıyor.

Çünkü, gençlerde akıl değil; duygular hakim olduğu için,  herhangi bir fakültede tahsile başlayan dine lakayt anne babanın oğlunun günah ve sevaptan haberi olmadığı için, ders çalışmaları konusunda anne babanın tavsiyelerine pek kulak vermez, okulda dersten fazla kız arkadaşlarıyla konuşma gülüşme ve şehevi duygularını tatmine çalışırlar, onlarla gayri meşru hayat geçirmeye başlarlar veya evlenmek maksadıyla hayat arkadaşı olacak birini kendine seçerler. Biri diğerine söz verip düğüne kadar nikahsız bir hayatla okullarını bitirmeye çalışırlar, okulları bittikten sonra düğünü yaparlar, anne ve babalarından uzak, yalınız menfaatlerini düşünen, egoist bir hayat yaşamaya başlarlar.

Bunları sayar iken insanlığı acıdığımdan sayıyorum, kendi derdimi anlatıyorum.  Yoksa  biz bizden başka kimseye düşmanlıktan fazla, varsa içimizdeki düşmanlığa düşmanız. Muhabbete, sevmeye, sevgiye, kendimizi feda edecek derecesinde, kalpten bağlanırız. Çünkü biz Allah’ın bütün yaratıklarını, bilhassa en şerefli mahluk olan hemcinsimiz olan insanı çok sevdiğimiz için onlara bazı malumat vermek gibi gayreti taşırız. Din düşmanlarını ve Allah’ın yokluğunu ispat etmeye çalışanlar müstesna.

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org