Etiket arşivi: abdulkadir haktanır

Bilgisizlik Veya Yanlış Bilgi İnsanı İmansız Edebilir

Gönderdiğim Abdülhamid Oruç Kardeşin yazısı ile:  Müslüman kiminle evlenebilir, kiminle evlenmek haram olduğunu öğrendiniz. Fakat o yazıda da gördüğünüz gibi, akraba ile evlenmek Allah Tarafından bir emir değildir bir ruhsattır-müsaade dir. Çünkü İslamiyetin hükmü kıyamete kadar geçerli ve dünyada her yerin ihtiyacına cevap verebilecek bir din olduğuna göre Allah Kur’anı Kerimi kanun olarak bize göndermiştir.

İslamiyet’in yayılması için nasıl ki Allah c.ş. Peygamberimize a.s.m.  Müslüman olmayanlarla  evlenme izni verdiği gibi, Osmanlılarda İslamiyet’in yayılması için Balkanlarda evliliği akrabalar arasında değil de Hıristiyanların kızları ile evlenmelerini tavsiye etmişler. O anormal değildir. Anormal olan, şunlara dikkat etmeleri icab eder: Yani, Hala, Teyze, Dayı ve Amca kızlarını öz kız kardeşi gibi bilip, onlardan korunmama vebali ile karşı karşıya kalmamak lazımdır. Mesela:

Kız kardeşin dize kadar bacakları, dirseğine kadar kolları ve saçları öz kardeşinin görmesi haram değildir. Ama. amca, dayı, teyze ve hala kızlarına karşı tam yabancı hanımdan korunduğu gibi, onlardan da korunmalıdırlar. Yalınız gece değil gündüzde, onlardan biri ile yalınız baş başa kalamaz. Halbuki, benim bildiğim: Rumeli de yaşayan Müslüman Kardeşler  bu hususa da dikkat etmeyip vebal altında kalıyorlar.

Biz Müslümanlar Dünya ve ahiretimizi cennet yapmak için, Kur’ani Kerimde geçen Allahın bütün emirlerine inanıp ve ibadetimizde kusur etmemeye çalışmalıyız. Sonra değil şikayet etmek için bahane bulmak, belki, hiç hakketmeden, bütün mahlukat üstüne, hatta meleklerin üstüne çıkabilme şansını Allah bizim elimize vermiş bir varlık olarak bizi yaratmış ve önümüze türlü türlü nimetleri sermiştir. Böyle olduğu halde, niye o daha zengin ben fakir, o beyaz ben siyah, niye onu erkek beni kız. Niye onu daha güzel beni daha çirkin  yaratmış? Bu gibi olumsuz itirazları, hiç çekinmeden ortaya serebiliyoruz.

Halbuki dağda bir tiken, bir taş, bir yılan, bir merkep yaratabilir idi yaratmadı. Bizi öyle bir insan yaratmış ki: Bilgisayarda kullandığımız Flaşlar 4-8 16 Gigabayt. Ki bunlar bir çok kitabi içine alabiliyorlar. Fakat bir ilim adamının dediğine göre: İnsanın Kuvve-i hafızası iki buçuk milyon Gigabayt lık bir hazine imiş. İnsanda 100,000 k.m damar. Saniyede elli milyon hücremiz ölüyor, başkası yerine geliyor. Evet insanı Allah sayamayacağımız kadar kıymetli cihazlarla techiz etmiş.

Hanım kardeşler erkeklerden daha fazla itirazlar ileriye sürüyorlar. Bu dünyada haramdan korunan genç erkeklere, Allah niye huri kızları cennette versin de, bizi yalınız beyimizle bıraksın, orada hanımlara verilecek o kadar çok hizmetçileri azacık bir ikram görüyorlar zavallılar. Burada Allah erkeklere niye dört hanımla evlenmeyi müsaade etmiş? Halbuki hiçbir hanım demez ki erkek evde otursun, dışarıdaki ağır işleri ben yapacağım, askere beyim gitmesin de ben gideyim diyen yok. Boşanma esnasında mehir beyim vermesin de ben vereceğim diyen yok.

Her ne kadar bugün bir çok erkeğe kendi hanımı bile ağır geliyor. Ama hanıma beyinden birden fazla hanımla evlenme teklifi geldiği zaman hanım hemen itiraz eder. Bu  itiraz ile hanım Allahın kanununa itiraz etme vebali altına girmiş oluyor. Ki filen Allahın kanununa itiraz şöyle dursun, öyle bir şey hatıra geldiği zaman bile insan titremeli.

Biz de, aşağıdaki yazılarla bu meseleyi izaha çalışacağız. Bu yazıyı okuyan erkek ve hanım kardeşleri bilgi sahibi yapmak bir maksat ile izah edeceğiz. Müslüman erkeklerini dört kadınla evlenmelerini Allah neden müsaade etti. Meselesini öğrenmeleri için, birkaç noktaya işaret ederek, onların bilmedikleri yönleri izah etmeye çalışacağız. Öğrendikten sonra İnşaallah vebalden kurtulurlar.

Allah neden erkeğe dört hanımla evlenmeyi müsaade etmiş?

1- İslamiyet bir kadından dörde çıkarmamıştır. Belki, İslamiyet geldiği zaman 40 kadınla evlenenler oluyordu. İslamiyet onlara yalınız dört kadınla nikâhlanabilmenize müsaade var, İslam dinini kabul edenler fazlasını boşamaya mecbur kalarak dörde razı oldular.

2-   İslam dini yalınız bir şehre, bir vilayete veya bir kıt’aya gelmemiştir. Bir asra da münhasır değildir. Belki Allah tarafından nazil olan Kur’ânı Kerim, öyle bir kanundur ki , hiç kimse onun bir noktasını silmek için el uzatamamıştır. Mademki öyledir, elbette hükmü her hangi bir zamana ve herhangi bir yerle sınırlanmayan böyle bir kanun, zayıf olan dindar bir fakiri de, şehevi duyguların baskısı altında yaşayan bir zengini de idare edebilmelidir. Bu sebepten ötürü erkeklere ağır şartlarla, yani bir erkek dört hanım ile evlendi ise: Dört bile kadına haklarını noksansız vererek, bu sebepten, dört kadınla evlenmeyi Allah müsaade etmiştir.

3- İslam dini Müslüman’lara dört kadınla evlenmeyi müsaade etmiştir. Sebebine gelince, düşmanlarla savaşmaya kadınlar değil erkekler gider, savaşta şehit olan o erkeklerin  yetim kalan yavruları ile beraber dul kalan o gencecik hanımlarına sahip çıkmak amacıyla, dört hanımla evlenmeyi müsaade etmiştir.

4-İslam dini dört kadınla evlenmeyi müsaade etmiştir. Tabii ki erkeğin vaziyetine göre, ihtiyacına göre, alacağı kadının ihtiyaçlarını noksansız gidermek ve adaletle davranmak şartı ile ve onlardan doğacak yavruları giydirmek beslemek şöyle dursun, onlara hem din hem de dünya için lazım olan eğitimi ve geçimini temin etmek şartı ile birden dörde kadar kadınla evlenmeyi  müsaade etmiştir. Ayet-i Kerime’de:”Eğer adaletli davranacağınızdan endişeli iseniz o zaman size bir tane kâfidir” buyrulmuştur.( Nisa ayet 3)

5- İslam dini birden dörde kadar kadınla evlenmeyi, erkekleri haramdan muhafaza etmek için, müsaade etmiştir. Çünkü, her erkek şehevi duyguları tarafından farklı baskı hisseder. Bu baskıyı taşıyanların, hanımları hayız ve nifas hallerinde, yani kadınların adet görme müddeti 7 gün,  çocuk doğurmadan sonra kırk gün içinde kadınlara yaklaşma yasağı zamanında, hali müsait olanları haramdan kurtarmak için, ağır şartlarla, yani alacakları hanımlara eşit muamele etmek şartı ile, dörde kadar kadınla evlenmeyi müsaade etmiştir.

6- Evlenmekten ana maksat, neslin çoğalmasıdır. O esnada ki keyif ise, Halik tarafından nesli devam ettirmek için çiftlere verilen peşin bir ücrettir. Bu dünyada insanlar ücretsiz iş yapmadıklarını bilen Allah, onlara ücretlerini verip nesli çoğaltmak için evlenmeye sevk etmiştir. Kadınların evlat doğurma dönemi erken tükendiği için, erkeklerin birden fazla hanımla evlenmelerine müsaade edilmiştir.

7- Dört kadınla evlenme tenkidi, Müslümanlardan değil, yolunu sapmış olanlar la imansızlardan geliyor.  Halbuki bunlar her gün gayrimeşru yollarla kendilerini tatmine çalışırlar. Hatta bunlar kendilerine hanımın derdini ve doğacak çocuk yükünü üzerlerini almamak için bir hanımla bile evlenmiyorlar. Belki boğazlarına kadar harama batık bir hayat sürüyorlar. İşte bu tenkit fikri, batılılardan bizi lekelemek için gelmiştir. “Aids” hastalığı, dinini yaşayan  Müslüman devletlerde değil, ecnebilerde çoğalıyor. “Aids” hastalığından korkan bizim zavallıların şikayeti de dört hanımla evlenenlerden değil gayri meşru zevklerin peşine koşanlardan geliyor. Bu sebeptendir ki  Dispanserlerde büyük büyük yazılarla aman kendi hanımınızı yeterli bulup dışarı çıkmayın, yazıları çekinmeden bir tedbir olsun diye yazıyorlar.

8- Bugüne kadar hiçbir anayasa veya kanun, insanların tamamına faydalı olamamıştır. Çıkan kanunlara bakılır, çoğunluğa faydalı ise o iyidir. Bu itibarla mademki İslam dininin hükmü kıyamete kadar devam edecektir. O zaman bir tarafı tamir ederken diğer tarafı harap etmemeğe dikkat ederek, toleranslı olmayı elden bırakmamıştır. Madem böyledir, Allah’ın Kanunu olan Kur’an-ı Kerim’in hükmü her zaman ve dünyanın her yerinde yaşayan insanlar için geçerlidir ve geçerli olacaktır.

9- Bunu herkes bilmesi lazım ki, bir mucidin, veya bir san’atkârın yaptığı  san’atta, ancak o eseri yapanın kanunları geçerlidir. Yani bir mucit icat ettiği makineye bağladığı katalog-kullanma  kılavuzu  geçerlidir. Bunun haricinde mevzuun dışında  herhangi dalda çok mahir biri de olsa onun sözü  o makinede geçerli olamaz. Başkasının yapısı olan, bu aciz insanın yaptığı kanun hakkında hüküm böyle olursa? Ezelden ebede kadar her şey kabza-i tasarrufunda bulunan Şanı yüce Allah’ın yaptığı işlerde Allah’tan başka kimin sözü ve hükmü geçebilir. İnsanın faydası için insanlar tarafından yapılan kanunlardan hangisi Allahın kanunundan daha doğrudur veya doğru olabilir? Onun yaptığı işi O’ndan daha iyi kim bilebilir? İsterseniz deneyin? Mercedes’i yapan mühendisin arabaya astığı kullanma kılavuzunu hükümsüz sayın. Sonra arabayı sürerken, frene basacak yerde gaza basın de görelim halinizi. Sanırım bu kadarla, bu sorunun cevabını aldınız..

İşte bu mevzuda son sözüm. Dinimizde müsaade olunduğu halde Allahın en sevmediği şey boşanmak olduğunu nazara alarak evliler biri diğerini kırmamak için dikkatli olacaklar. Bundan ötürüdür ki, yukarıda dediğim gibi: İslam ölçülerine göre nikâh  sözleşmesi yapılırken ömrün sonuna kadar desen kabul olmaz. Peki nasıl olacak?  Sonu olmayan bir hayata göre dini nikâh olur. Onun için, dini bütün olan Müslümanlar, aman o uzun hayatta arkadaşımı kaybetmeyeyim diyerek bir diğerinin ufak tefek söz ve davranışlarına  tepki göstermesinler.

Abdulkadir HAKTANIR

www.NurNet.org

Rahim Olan Allah’ımız (C.C.) (Şiir)

Bizi koru Rabbim! Gidiyor iman elden,

Şefkatinle bizi  kurtar bu velveleden,

Gençler helâk oldu, nisvan soyulmuş belden,

Ya Rab! Sana sığındık Kurtar bizi bu selden. Âmin…   

 

Rabbim! şuur ver bize düşmanı bilelim,

Kalbimize basiret ver hakkı görelim,

Bize düşmanı tanıt onu dost görmeyelim,

Bilgimizi artır bize, güzel Allah’ım. Âmin…

 

Bizi yoktan var eden  şüphesiz Rab Sensin,

İç ve dış âlemimizi tedvir edensin,

Kalbimizde gizli emelleri bilensin,

Settar’sın ayıplarımızı ört Allah’ım. Âmin… 

 

Hilkatin zirvesinde bizi yarattın Sen,

Kurtulmamız için bize Kur’ân gönderen,

Onunla fark edelim kimdir candan seven, 

Bizi imansızlık derdinden, kurtar Rabbim. Âmin…

 

Önceden dinsizle aramızda fark vardı,

Helali mü’min, haramı kâfir satardı,

Mü’min de  nur azalınca hava karardı,

Rabbim rahmetinle kurtar bu kanlı selden! Âmin…

 

Münafıklık, hile, yalan almış yürümüş,

Sahtekârlar veriyor çok cazip görünüş,

Zavallı Müslümanları kâbus bürümüş,

Ferasetten bizi mahrum kılma Allah’ım. Âmin…

 

Her şeyi bilensin içimizi görensin,

Çaresiz kalana o anda yetişensin,

Tövbekârlardan günahları silen Sensin,

Pişman olanı kurtaransın, kurtar bizi. Âmin…

 

Sabrımız tükendi Rabbim, imdada yetiş,

Yoksa sonumuz yakın, bu oluyor bitiş,

Rahmetine sığınmak bize en mühim iş,

Sen bize merhametini gönder Alla’hım. Âmin…

 

Bizi en şerefli mahluk yaradan Sensin ,

Hak etmedik ama Sen bol nimet verensin,

İçimizle dışımızı çok net görensin,

Affet, Rahmeti gadabına galip, Allahım. Amin…

Adülkadir HAKTANIR

www.NurNet.Org

İmansız Müslümanlık Olmaz

iman.Esaslarina.inanmanin.FaydalariEvet, sevaplı işlerin herhangi birisini yapmak için iman lazım. Bu zamanda o iman çok sağlam olması lazım ki, insan şahsi ve maddi menfaatlerini bir tarafta bırakarak, başkasının faydası için koşabilsin.  bu hizmetlerde başarılı olmak için bu mani’lere (engellere) karşı  gelebilmek lazım ki Allah’a karşı samimi olduğumuz kendini göstersin. Bize ders olması için, Allah c.c. Yusuf aleyhisselam nefsine itimat etmekten nasıl kaçtığını Ayet’i Kerime ile bize bildiriyor, mealen,

“Nefsimi temize çıkarmıyorum, çünkü nefis kötülüğü emreder. Ancak Rabbimin rahmeti korur (bağışlar)”(Yusuf  53).

İşte Yusuf  Aleyhisselam Peygamber olduğu halde, nefsin şerrinden Allah’a sığınması, çok dikkatli olmamız için mühim bir sebeptir.

Manen kurtuluş çaresi bekleyen gençlerin boyunlarına sarılmak için, kollarımızı açık tutacağız. Evimizin kapılarını onlara her zaman sonuna kadar açık tutacağız. Yanımıza gelmelerine engel teşkil edecek sebeplerden uzak duracağız. Bu genç kardeşlere, imanın kıymetini ve Allah’ın emirlerine uymanın ehemmiyetinden bahsedeceğiz. Konuşurken karşımızda kimler var olduğunu düşünerek, onlara göre mevzu seçip onların seviyesine göre konuşacağız. Muhatabın seviyesine göre konuşmak, belagat’in ta kendisidir. Hele materyalist felsefesinin  teknesinde yoğrulup, karşımızda duran pırıl pırıl gençlere karşı, çok dikkatli olacağız. Her zaman hakkı ve doğruyu konuşacağız. Fakat her doğruyu her yerde konuşmak bizim hakkımız olmadığını bilerek konuşacağız.

Herkes için, faydaların  en faydalısı olan iman hakikatlerini anlatma hususunda doktor gibi olacağız. Doktor hastayı tedavi etmek için, affedersiniz, hiç çekinmeden hastanın nahoş kokulu yaralarına ve iltihaplarına kadar eğilir, tedavi etmeye uğraşıp netice almaya nasıl çalışırsa, bizde aynen onun gibi, her tarafımızı saran manen yaralı vatandaşlara, bilhassa tabiat fikri ile sırf dünya bilgileri ile yetişen gençlerimize kendimizi sevdirerek daha fazla onlarla uğraşacağız. Uğraşırken de   muhatabımızın kusuruna bakmadan, kardeşimize bir şeyler verebilmek ümidiyle çalışacağız.

Bakın Zübeyir Gündüzalp ağabeyin veciz ifadesine: “Teessür ve ızdırap karşısında kalpten bir parça kopsaydı, bir genç dinsiz olmuş haberi karşısında, o kalbin atom zerratı adedince param parça olması lazım gelir.” Biz bu manzara karşısında   Kendimize, Allah’ın yardımı ile bana düşen bu görevi hakkıyla yapmayı başarabilirsem, belki kardeşimi  ebedi azaptan kurtulmasına sebep olabilirim deyip, bu düşünce ve gayret ile yaşayacağız. İşte bu inançla yaşamak insanı sevinçlere boğar. Çünkü karşımızdakini cehennem gibi bir azaptan kurtarıp, cennet gibi ebedi bir mutluluğu kazandırma ümidi, bizim için büyük bir şans ve mutlu olmaya sebeptir.

Bunu da bilmemiz lazım ki, Ehl-i sünnet vel-cemaat dairesinde, kim olursa olsun, onunla samimi olacağız. Bizimle görüşen kardeş, doğru yolda giden  başkaları ile de bağlı olabilir. Bu yüzden o kardeşin onları daha fazla sevmesi normaldir. Çünkü onu tercih etmeseydi onlara bağlanmazdı. Bunun için sünnetin ana yolu olan Risale-i Nurun geniş caddesi hiç kimseye küsmeye müsaade etmiyor. Bizim onlara küsme hakkımız yoktur. Onları değil kötülemek, belki onlarla övünmek suretiyle, bize, doğru bildiğimiz düşünce ile vazife yapmak düşer. “Zaman cemaat zamanıdır, şahsi dehalar, cemaatle gelen dalalet karşısında erir gider.” Hatta biz önderliği, kendimize değil başkasına verebilsek, bu davranış mükemmelliğin ta kendisidir. Mademki dinimiz bize ihlaslı (Allah’a karşı samimi) olmayı emrediyor. Öyle ise, Allah yolundaki hizmet düşüncemizde samimi olduğumuzu göstermek için, Hak yolda gidenleri kendimize kardeş kabul edeceyiz.  Enaniyetten  (benlikten) vazgeçip, Allah’ımızın rızasını kazanma yolunda vazife yapabilmek bizim için çok mühimdir. Bediüzzaman hazretlerinin “Ey ehli hak! Ey hakperest ehli şeriat ve ehli hakikat ve ehli tarikat , bu müthiş marazı ihtilafa karşı (Bölünme hastalığına karşı) birbirinizin  kusurunu görmemek için gözünüzü yumunuz.” sözü, bizim için değişmez bir prensip olduğunu kabul edeceğiz.

Evet! Başkasını iyi kendimizi kusurlu görmek bizim prensibimiz olacak. Hatta bu halimizi yapmacık bir halden kurtarıp, kendimizi ciddi kötülemeye çalışacağız. Herhangi dini meseleleri arkadaşımızla tartışırken bile, hakperestlik ve insaf düsturu olan, İnşallah arkadaşım haklı çıkar, temennisinde bulunacağız. Çünkü o haklı çıkarsa, biz bir şey öğrenmiş oluyoruz. Eğer biz haklı çıksak, hem hiçbir şey öğrenemiyoruz, hem de o hâl nefsimizin hoşuna gideceği için, gururlanmamız için kuvvetli bir sebeptir ki, bu meselede  biz zarar etmiş oluruz.

Kısacası, biz muhabbet (sevgi) fedaileriyiz. Allaha karşı âcizliğimizi, fakirliğimizi kabul ederek, bu iki hasleti, maneviyatta ilerlemek için, iki kuvvetli sebep bileceğiz. Bu güzel hasletlerde bulunan tükenmez zenginlikle, bütün canlılara karşı merhametli olmaya çalışacağız. Bütün insanlara ve bilhassa  Müslümanlara karşı, imanımızdan aldığımız kuvvetle, elimizden gelen her şeyle yardıma koşacağız. Evet! Mü’min imanının, gelişmesinin derecesine göre, sahibinde onun pratiği apaçık görünecek. Biz madem ki Müslümanız, uyuşuk duramayacağız; belki çok düşünüp tefekkür edeceğiz. Hizmet esnasında, siyaset ve menfaatten uzak duran biri olacağız, Zaten Risale-i Nur üç temel üzere kaimdir: SEVGİ, İLGİ, BİLGİ, Yeni gelen arkadaşa, önce sevdiğimizi kabul ettireceğiz, Sonra kendisi ile ilgileneceğiz, sık sık telefonla hal hatırını sormak için veya derse çağırmak için kaidesini arayacağız. Ondan sonra kafasında biriken şüpheleri silmek için, bizde mevcut bilgilerden kendisine vermeye çalışma gayreti ile hareket edeceğiz.  Kusuru başkasında değil, kendinde arayan, fedakâr ve herkesçe makbul olan bu metodu elimizden bırakmayacağız. Çünkü bu bütün insaf  dünyasınca kabul edilen bir metottur. Bu dünyayı ahiretin tarlası olduğunu kabul edeceğiz.Biz dünya için de ötekilerden fazla çalışacağız İster dünya ister ahiretle ilgili bütün hal ve hareketlerimizde Allah rızasından başka hiçbir şeyi düşünmeyeceğiz Kazandığımız paraları kalbimize değil cebimize koyacağız ki lazım olduğu zaman daha kolay çıkarırız, ahirete fazla sevapla gitmek için çalışacağız. Bu güzel hasletlere sahip olabilirsek, bize kim düşmanlık edebilir ki, sizden soruyorum? Selam ve dua ile Kardeşiniz

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org

Bayramlar Bayram Ola!

Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi  Ve Berekatuhu

Pek Aziz ve Muhterem Kardeşim!

Duhuli ile müşerref olacağımız Kurban Bayramınızı cân-u dilden tebrik eder, bütün âlem-i İslam’a hakiki bayram ve külli hayırlara vesile olmasını Cenabı Haktan temenni ve niyaz ederim. Hassaten Filistinde, Mısırda, Suriyede ve diğer islam ülkelerinde  Zalim idarecilerin zülmüne uğrayan mazlum Müslümanların kurtulmasına sebep olup, O Zalimların kahredilmesini Allah bu Mübarek Kurban Bayramı vesile yapar İnşaAllahurrahman.

            Evet! Allahın ve peygamberimizin emirlerine harfiyen itaat etmeye âmâde olanlar ümit vardırlar.  Bayramları bayram ola!

          Fitne fesat devrinde yaşadığını bilip, attığı her adımında, yaptığı her işinde, hal ve harekatında dikkatli olanlar sevinmeyi hakkettiler.  Bayramları bayram ola!

          Anne baba olup, onlara Allah ihsan ettiği en büyük hediye olan evlatlarına Allahın dinini öğretmek için titizlik gösterenler sevinmeye hakları var. Bayramları bayram ola!

          Kendini bencillikten kurtarıp bütün yaratıklara şefkatla  yaklaşıp, bilhassa şerefli mahluk olan insanların maddi yardımlarına koşarken, onlara manen de bir şeyler verebilmeye gayret eden kişi sevinmeye hakketti. Bayramı bayram ola.

          Yüce Mevlâm, şehit torunları olan vatandaşımı, önce  hiçlikten kurtarıp, dağda bir taş yapmamış, yılan yapmamış, inek yapmamış, Rusya’da bir gâvurun oğlu, İsrail de bir Yahudi’nin oğlu veya kızı yapmamış, Şehit kanıyla yoğrulan toprakta, Müslüman anne ve babadan doğup, bu kadar merhalelerden geçiren Allah’ına isyan etmemeye gayret gösterip, O’na boyun eğebildi ise, sevinmeye hakkıdır. Bayramı bayram ola.

          Kader onun kötü insanlar arasında yaşamasını takdir edip, oda onların kötü ahlaklarından kapmadan yaşıyorsa? Sonra onları kurtarmak için, kendini kutaran bir Nur talebesi gelip, kendi kurtulduğu yerlere onu da götürmek için geldiği zaman, buda itiraz etmeden Risale-i Nur derslerinde: İnsan nedir? Nereden geldi? Ne için geldi? Burada onun görevi nedir? En son nereye gidecektir? soruların cevapları öğrenilen yer olan Kur’anın bu zamana bakan vechesi olan Risale-i Nur tefsirleri okunan yerlere, o Nur talebesi bunuda götürebildi ise, sevinmeye hakkıdır. Bayramı bayram ola.

          İnsan yaşı ilerlediği halde, geçmiş hayatına bakıp, oraları araştırdıktan sonra, ne pahasına olursa olsun günahlardan çekinip, Allahın emirlerine uyma gayreti ile tükettiği hayatında müspet bir netice görebilirse, herkesi kokutan ölüm, onun için zindandan kurtulmaya bir sebep olup,  Âlemlere rahmet olarak gönderdiği Peygamberimize (a.s.m.) a ve tüm sevdiklerine kavuşmağa vesiledir. bunun için bu zat, geriye kalan günlerini, ötekiler gibi endişeli geçirmekten kurtardığı için, sevinmeye hak etmiş olarak kendini kabul etmeli. Onun bayramı bayram ola.

           1400 küsur seneden beri bütün iyi insanlar,  şerrinden Allaha sığındıkları bir devirde yaşadığımızın şuuru ve idraki içerisinde yaşayıp, iç ve dış düşmanlarımızın ortaya serdikleri bir hal ki: Görünüşte çok cazip, fakat o cazibeli  haller olan, yarım çıplak na mahrem kızlar, erkekleri öldürmeye yarayan silahlar  olduğunu fark edip, sokakta yürürken ona göre tedbirini alan kardeşimin hakkıdır, sevinebilir. Bayramı bayram ola.

           Zerre kadar insafı olmayan iç ve dış düşmanlarımız, abla ve kız kardeşlerimizi reklam ve ticaret aracı yapma yolunda hiç çekinmeden, ellerinden geleni yaparak, onları acımadan soyup soğana çevirmeye çalıştıkları bir devirde, onları ana düşman bilip,  oyunlarına gelmemeye gayret eden kız kardeşlerime bin barekâllah diyerek herkesten ziyada onlar bayram yapmaya hakketmişlerdir. Hatta bazı kız kardeşlerim, düşmanların oyunlarına geldiklerini fark ederek en yakın zamanda kurtulmaya gayret ettiklerinden ötürü, onları da  tebrik ediyoruz. onlara da, bayramınız bayram ola, diyoruz.

          Bayramların en büyüğünü hak edenler, kâmil imanla ruhlarını teslim edebilme ümidi ile yaşayanlardır.  Yani bir Müslüman bu fitneli devirde yaşadığı halde, Allah’a karşı ibadetlerini yaparak, buradan sağlam iman ve az günahla kurtula bilme gayreti ile yaşarsa, en büyük kârı o elde etmiştir.  Bu mübarek zatlar âhirette iki büyük kârı kazanma ümidi ile yaşadıkları için candan tebrik ederiz.

          Hak ettikleri kârlardan biri: O nazik vücudunu cehennem gibi o müthiş ateşten kurtarmak gibi büyük bir kârı elde etmiştir.

          Diğeri ise, gençliği bitmeyen, derdi sıkıntısı olmayan, sıcağı soğuğu olmayan , rahatsız edecek en ufak bir şey bulunmayan bir mutluluğu kazanmasıdır. Cennette hareket, ruh hiffetinde ve kuvvetinde ve hayal suratında olup, hiçbir zaman sonu olmayan güzelim cennet gibi bir mutluluğu kazanma ümidi ile yaşayabilir.

          İşte bayramların en büyüğünü bu ümitleri kavi olanlar kazanmış olacaklar. Oh bee! Ne mutlu size! Hapisten, azaptan kurtulmakla kalmayıp, kârların en büyüğünü elde edeceksiniz İnşaallah. Allah cümlemizi değeri tarif edilmeyecek kadar bu büyük  bayramdan   mahrum etmesin.

          Evet! Allahın c.c.ve Peygamberimizin a.s.m. emirlerine harfiyyen itaat etmeye âmâde olanlar ümit vardırlar. Onlar bu ameli saliha muvaffak olmak için kötü duygularını feda edip onları kurban ettiği için, Bayramları bayram ola!

Nefislerini haramlardan frenleyip kötü istekleri Kurban edenler , kalplerini muhabbetle doldurup kin ve nefret duygularını Kurban edenlerin, Bayramı Bayram ola!

Helal dairesi keyfe kafidir deyip, harama girme isteklerini Kurban edenlerin, Bayramları Bayram ola!

Muhabbet fedaisi olup komşu ve diğer müslümanlara karşı dargınlıklarını Kurban edenlerin,Bayramları bayram ola!

          Cimrilikten kurtulup Allaha yaklaşmak için kurbanını Kurban edenlere tebrikler. onlarında Bayram yapma hakkıdıdır. Onlarında Bayramları Bayram ola!.

ONLARIN BAYRAMLARI BAYRAM OLA VE OLACAKTIR İNŞAALLAH.

Sizden dua bekleyen, size dua eden kardeşiniz

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org

Rahmeti Bol Allahım

Allah’ım ben fakir muhtacım yalvarırım sana,

Rica ederim rahmetini esirgeme bana,

Gaflet engel olmasa, doyamam Seni ana ana,

Mahbubu kulubsun bir gün geleceyiz Sana.

 

Yüce Rabbim Senin kudret ve rahmetin sonsuzdur,

Yarattığın mahlukatın, tümü kudretten yoksuldur,

Bütün Esmaül-hüsnanın sıfatları kusursuzdur,

Bize unutturma ki bir gün geleceğiz Sana.

 

Allah’ım bu zamanın fitnesinden koru bizi,

Nurlar sayesinde kaybetmeyelim İzinizi,

Çok şükür Nurlar peşine insanlar dizi dizi,

Nurlara sahip çıksak ak yüzle geliriz Sana.

 

Allah’ım rahmetini bizden esirgeme sakın,

Yoksa bizleri mahv edebilir bu mel’un akın,

Sonumuz geliyor belki yarından daha yakın,

Hıfzu emanınla az günahla gelelim Sana.

 

Allah’ım Sen cansız zerrattan insan yaptın bizi,

Bize düşen her anu zamanda analım Sizi,

Sana ak yüzle gelmek için artır şevkimizi,

Lütfünle nasip et az günahla gelelim Sana.                             

 

Allah’ım her taraftan düşmanlar koşuyor bize,

Kurtuluruz ancak yaslanırsak hak dinimize,

Hak yolda önder ol ki günahsız gelelim Size,

Allah’ım cennetini nasip et Nurlu ihvana.

 

Rabbim! Nasip et Nurcularla olalım yan yana,

Kalan günleri geçirelim Seni ana ana

İnsu cin şeytanları bizi atmasın yabana,

Benlikten  bizi kurtar ki ak pak gelelim Sana.

 

Rahmetinle Üstadımız Nurlu yolu gösterdi,

Karanlıkta kalanların önlerine Nur serdi,

Düşmanı mağlup eden silahı elimize verdi,

Bize merhamet et ki akyüz le gelelim sana.

 

Ey şefkati gazabına galip gelen Allah’ım,

Bize yardım et ki Nurlardan bol hisse alalım,

Zanadiktan kurtulup Nur dairesinde kalalım,

Nurlara sahip çıkalım , orada kök salalım.

 

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.orrg