Etiket arşivi: abdulkadir haktanır

İnsan Yaratıcısına İtaat Etmeli

genc merdivenEvet insan için, kendini yoktan var edip, yaratana boyun eğip itaat etmesi kadar normal ne olabilir? Onunla beraber, asırlarca dünyayı İslamiyet’le şereflendiren Türkiye’deki insanlar bugün, Avrupadan gelen “materyalist” ve “natüralist” felsefenin  tesiri altında kalarak, maneviyattan nasibini alamadıkları için yaradılışı, kör, sağır ve şuursuz tabiata verebiliyorlar.

Bu sebepten ötürüdür ki, bugün şehit dedelerin torunları olan bu anne babaların birçoğu,  evladının yalınız maddi geleceğini garantiye almayı düşündüğü için, onların nazarını yalınız bu geçici dünya hayatına çevirip, biricik yavrusunu, maneviyattan uzak yetiştiriyor. İşte bu kuru maddecilik fikrini taşımak sebebiyle, Allah’ın anne babaya verdiği en güzel hediyesi olan evlatlarına, onların yaratıcısı olan Allah’ı tanıtmadılar.

Halbuki, Hiçbir şeyi olmayan bir miskine, hayırseverin biri  dayalı düşeli bir daire verip, ihtiyaçlarını karşılamak için günde iki üç defa hal hatırını sorsa, o miskin adamın  nasıl o hayırsevere karşı minnettarlık hissedeceğini düşünebilirsiniz. Verdiğim bu örnekten, biz Allah’ımıza karşı nasıl bir teşekkürle borçlu olduğumuzu anlamamız lazım. Çünkü O Yüce Yaratıcı  insanı hiçlikten çıkarıp, en üst bir makama çıkarmak için, bütün mahlukatı basamak yaparak çeşit çeşit nimetleri önüne sermekle insanı en yüce bir makama yüceltmiştir. Hatta Allahın emirlerine tam uyan bir Müslüman’ın makamı meleklerden de üstündür.

Bu kadar nimetler önüne serilen bu âile reisi gözünü yalınız maddeye diktiği için evlatları herhangi yerde çalışıp eve düzgün maaş getirseler babalarını güldürürken, o babanın oğlu veya kızı sabah namazına kalkmadıkları zaman baba pek rahatsız olmaz. Hatta bazısı kılını bile kıpırdamadan hayatını devam ettirebiliyor.  Dinden imandan nasibini almayan bu baba, Müslümanlığa gelince, kendisine kuru gayret vermek için, ben Müslüman değil miyim diyebilmektedir.

Bugünkü annelerin çoğu da, gerekli din terbiyesini alamadığı için, Allah tarafından ona ihsan edilen evlatlarına karşı  vazifesini yapamıyor. Allah’ın anneye verdiği şefkat kahramanlığını yerinde kullanmıyor. Yani âhireti veresiye kabul ederek, dünyevi yatırımları  peşin para görüp “Aman oğlum öğretmen olsun, paşa olsun ” kızım müdire veya hemşire olsun!” diyor. Evlatlarını Kur’an kursuna göndermiyor musun denilince, atlatmak için, amân sende! Herkes evladını tahsilli yapmaya çalışırken, sen bana neden bahsediyorsun, der geçer. Bu hanımın bu sözleri o pişmanlık gününde, ona pek pahalıya patlayacağını hiç düşünmeden,  bu boş lafları çekinmeden konuşabiliyor.

Şimdi öz derdim gibi, derdim olan bu gafil anne ve babaların  evlatlarını böyle ahlaktan uzak görünce, üzülüyorum! O masum kardeşleri kötü yollarda da görsem, onlara asla küsemiyorum, maneviyattan boş olan bu çocuklara çok acıyorum. Çünkü onların bu hale düşmelerinin ana sebebi, onların anne ile babalarıdır.

İnsana imandan gelen şefkat sayesinde, kendi kendine sorası geliyor: Acaba bu yavrulara bugüne kadar hiçbir şey verilmediği için onlar Allaha karşı mes’ul olmayacaklar mı? Evet olacaklardır. Çünkü buluğ çağına girdikten sonra herkes yaptığından Allah’ına karşı mes’ul olacaktır. Peki bu vaziyete düşen bu genç kardeşlerin yapacakları nedir? Onlar Allah’ı bulmak için kafalarını ciddi çalıştırarak, ilk önce kendi vücutlarına bakmalı. Çünkü vücutlarında mevcut olan o mucize azaların hiçbirini ne annesi ne de babası yapmadı. Onları yapanı bulmalı ki cehennem gibi acı bir azaptan kurtulsunlar. Kurtulmaları için de, hemen eski hayatlarını terk etmeleri icap ettiğini anlasınlar. Bilsinler ki eski alışkanlıklarını bırakmadan onlar kurtuluş çaresine eremezler. Yukarıda bahsedilen yalnız cehennem gibi acı azaptan kurtulma kârı ile de kalmayacaklar! Belki Cennet gibi sonu olmayan güzel ve mutlu bir hayatı kazanmak kârını da elde edeceklerdir. Allah onların yardımcıları olsun.

Bundan sonra onlara düşen Allah’a itaat etme yoluna girmektir. Eğer girerseler,  o zavallı anne ile babalarını de azaptan kurtarma ihtimalini elde etmiş olacaklar. Çünkü o anneler ve babalar, evlatlarını dindar yetiştirmedikleri için cehennem ateşinde yanmayı hak etmiştiler. Bu sefer bu evlatlar yolunu bulmakla hem kendilerini, hem de anne ile babalarını mes’uliyetten kurtarıp, cehennem gibi bir azaptan kurtarma ümidini elde etmiş olacaklar. Bununla beraber her iki hayatlarında rahat olma gibi isabetli bir şansı elde etmiş olacaklar.  Bu görev buluğ çağına ermiş, şuurlu evlat ve torunlara düşüyor. Allah onların yardımcıları olsun.

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org

Nurun Seçkin Kadrosu

Nurun seçkin kadrosunun peşine koşalım gel,                 

Bu davadan paye için onlara verelim el,

Bu fitne fesat zamanda bizi de almasın sel,

O kervanın yardımına, beraber koşalım gel.

 

Bu asilzadeler Kelamullah’ın hadimleri

Elde sağlam iman ile  koşuyorlar ileri ,

İman ve Kur’an’a bunların örnek hizmetleri,

Allah’ımız onlardan asla ayırmasın bizleri.

 

Nurdaki haz ile, lezzetlere yan bakıyorlar,

Billur gibi parlak, nur havuzuna akıyorlar,

Can simidi olan nurlarla yatıp kalkıyorlar,

Kötü istekleri Nur ateşinde yakıyorlar.

 

Onlarda ötekiler gibi insan, fakat farklı,

Nurları okursan göreceksin ki onlar haklı,

Hayatlarında açık görünüyor değil saklı,

Onlar hizmette çok hareketli, değil duraklı.

 

Hemcinslerini kurtarmaya koşuyor bu kervan,

Çünkü onların şefkati galip, durmazlar bir an,

Nurdaki hakikatlerle oluyorlar hırz-ı can,

Ona engel olunur mu, evet deyince vicdan.

 

Gençleri kurtarmak için peşlerine koşarlar,

Allah rızasını kazanmaya şevkle coşarlar,

Bu mübareklere gıpta ile herkes şaşarlar,

Nefis ve şeytan tekliflerini hemen boşarlar.

 

Bunların pâk gayeleri güneşler gibi parlar,

Bütün duygularını Nurlardan haleler kaplar,

Melekler fetebarekâllah diyerek alkışlar,

Bunlar günahlarda yoklar ama sevapta varlar.

 

Bu gençler çelik gibi imanı aldılar Nurdan,                 

İdeallerine koşarlar, anlamazlar dur dan,

Ahirete göz dikenler, haz alır mı buradan,

Bunlara başka değil, bahset ahitteki kârdan.

 

Gün geçtikçe çoğalıyorlar bu Nurlanmış gençler,

Yolunu kaybedenler onları bulup ilerler,

Onlarla kaynaşırlar konuşurlar ve gülerler,

Ahiret kazançlarını gece gün dürerler.

 

Bunlar, Nur’lara feda olmayı, bir borç bilirler,

Ücrette yoklar amma, hizmete koşar gelirler,

Beni kurtarın diyenlere hemen el verirler,

Nurcu kardeşlerin gizli dertlerini bilirler.

Biz onların yardımına beraber koşalım gel,

Nurlarla aşk ve şevk ile bizde sarmaşalım gel.

 

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Rabbimden Dileğim

Allah’ım gönülden Sana yalvarıyoruz,                    

Günahımızın mağfiretini diliyoruz,

Senden bağışlayacağını umuyoruz,

Sana bir ak yüzle kavuşalım Allahım.

 

Bizi ölü zerrattan dirilten Rab Sensin,

Önümüze sonsuz nimetleri serensin,

Bizim perişan halimizi gören Sensin,

Dilimizi boşuna döndürme Allah’ım.

 

Senin aşkına tad almayanlar hatrına,

Bu masumin’i kat Nuru Kur’an saffına,

Gençleri lütfunle mazhar eyle affına,

Nurlu fidanlarımızı soldurma Rabbim.

 

Nahoş hallere nadimim, Sen kabul eyle,

Yaşat ihlası bize kalbi derun ile,

Koştur insanlığa hizmete bile bile,

Bizi Nurlardan mahrum bırakma Allah’ım.

 

Ya Rab bu güzelim vatanı Sen hıfz eyle,

Kur’an ve imanlı gençleri, ona zırh eyle,

Kötülerin  şerrini bizlerden def eyle,

İki hayatta bizi sevindir Allah’ım.

 

Rüesanın başlarına akıl ve iz’an,

Kalplerine hakiki ve tükenmez iman,

Milletimizin derdini bilecek irfan,

İslamın ruhunu onlara, bildir Rabbim .

 

Rabbim! Kötü bir devirde yarattın bizi,

Düşman hazır pusuda, unuttursun Sizi,

Allahım onlardan koru gençlerimizi,

Nurlu gençlersiz bırakma bizi Sultanım.

 

Biz biliyoruz ki her şey Senin elinde,

Allah muhabbeti yer etsin günlümüzde,

İlerleyelim nimetlere karşı şükürde,

Bizi cehenneme odun yapma Allahım.

 

İnsana hak olan kullukta yükselt bizi,

Size karşı yapalım ibadetimizi,

Temennimiz görmek Nurlu cemalinizi,

Bizi cemalinden mahrum etme Allahım.

 

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

Nefis Muhasebesi Yapma Gayretinde Olanlar

Nefsini hesaba çekme kararına varan kimse, ilk önce kendini tanıması için araştırmaya başlarken kendine: Ben kimim. Nereden geldim.  Beni buraya  kim gönderdi, burada benim asil görevim ne, en son nereye gideceğim, sorularını sorar sonra da: Madem en basit şey kendi kendine olmuyor ve en uzak memleketteki insan buradaki insana benziyor. Yalınız insan değil bütün mahluklar. Buğdayından, elmasından, muzundan tut ta; kedisinden ineğine kadar, her şey biri diğerine benziyor. İklim farkından tam aynisi olmasa bile, kesin olarak, elma armuda değil, Amerika’daki elma buradaki elmaya benziyor. Madem öyledir onların ustası birdir. Onların yaratıcısı başkası değil, ancak bilen, gören, işiten ve her şeyi hikmetle yaratma gücüne sahip olan Şanı yüce Allah’tır. Ondan sonra insan kendine demeli: Ben kendimi O’na sevdirmeliyim, O’nu sevmeliyim, O’nu darıltmamalıyım der.

Sevdiği kimselerden ayrılırken:        “Allah’a emanet ol.” “Allah korusun.” “ En büyük Allah’tır.” “Allah’a dayan.” “Allah her şeye kafidir.” en sıkıntılı zamanlarda bile içten çıkan ses: “Allah’ım beni kurtar.” kelimeleri boş değil. Madem öyledir, ben yapıp ne yapıp ona itaat etmeliyim. Bunu başarmak için kendimi ikna etmeliyim!  Bizim cinsimizden en iyisini seçerek, Onu Peygamber a.s.m yaparak onunla bizim faydamız için gönderdiği  o yüce Kanunu, Kur’an-ı Kerimi hayatıma kanun kabul ederek, onu baş tacı yapmalıyım. O’na itaatte hata etmemeye çalışmalıyım kendine diyerek inancını pekiştirir.

Peygamberimiz (a.s.m.) vasıtasıyla bize gelen Kur’an-ı Kerim 1400 kûsur sene, hiç bir harf ve nüktesi silinip değişmeden günümüze kadar gelebilmesi, gösteriyor ki Kur’anı Kerim Allah kelamıdır. Onu getiren Peygamberimiz  (a.s.m.) da Allahın Resülüdür. Hatta O kudsi kitabın hakkaniyetini düşmanlar da kabul etmeleri, Peygamberimize (a.s.m.) Muhammedül emin diyebilmeleri de, Kur’an-ı Kerim ve Aleyhissatu vesselam hakkaniyetlerine imza basan sağlam bir mühür ve inkăr edilmez bir delildir.

İnsan imanın dört esasını sağlam elde ettikten sonra, Kadere ve Hayır ile şerri yalınız Allah (c.c.) yaratabileceğine inandıktan sonra, imanını tamamlamış olur. Hayır ile şerri Allah yaratır ama insan için isteme manasında olan,  cüz’i iradesini kullanması insan için bir borçtur. İnsan o vazifeyi yaptıktan sonra, eğer arzu ettiği şekilde işi rast gelmezse Kederim böyle imiş der rahat eder. Çünkü Ayeti kerimede Allah:  “Ma esbeke min haseneti fe minalla, ve ma esabeke min seyyieti femin nefsik” buyuruyor. Yani: (eğer size hangi iyilik isabet etti ise o Allah’tandır, eğe şerden herhangi bir şey isabet etti ise o  kendi nefsinizdendir.)  Böylece insan ne yapayım benim kaderim kumarcılıkmış diyemez. Evet biz İmanın altı esasına noksansız inanmak için nefsimizi kontrol edip disiplinli yaşama gayretiyle yaşamaya kendimizi zorlayalım.

Abdülkadir Haktanır

Yeni Evlenen Çiftlere (Şiir)

Din terbiyesi alan, her hususta örnek olur,

Sonra, Rabbini kendisine yardımcı bulur.

 

Dindar çiftler bilirler ki, âîlede dindir hakim,

Mucize insanı yöneten Allahtan başka kim?,.

 

Çünkü makineye yapan, ona kanun o yapar,

Eğer başka biri yaparsa şüphesiz ki sapar,

 

O çiftlere demiş , dini yaşayın, rahat olun,

Ondan sonra bütün hayatınızda huzur bulun.

 

Erkek sinirlenip, evde ben hakimim diyemez,

Dese, evde kavgadan sofrada rahat yiyemez.

 

Gelin itaat etmeyip kafa tutsa beyine,

Bu davranışın zararı en çok olur geline.

 

Bu eşler sabırla hayat sürmeye çalışsalar,

Yek diğerine tahammül etmeye alışsalar.

 

O zaman başta evlatlarına örnek olurlar,

Kendilerini numune-i imtisal bulurlar.

 

Onlar mahkemelere taşınmaktan kurtulurlar,

Sonra bunlar örnek evliler sayılmış olurlar.

 

Âilede ne erkeğin ne hanımın sözü geçer,

Orda Allahla Peygamber, hükmederse iş biter.

 

Gelin için yaşlılara hürmet  berekettir,

Ona düşen yavruya şefkat yaşlıya hürmettir.

 

Sonra bu gelin, takdire şayan bir rütbe alır.

Böylece halktan takdir, Allahtan sevap kazanır,

 

Onların hedefi cenneti kazanmak olacak,

Burada ki geçici lezzetlere bağlanmamak.

 

Tabii ki  kibirden kurtulanın her şeyi hoş,

Dinin dışında yapmacık davranışlar kalır boş.

 

Bazı gelin beyine, anne babana bakmam der,

Aceba o kaynana olunca nasıl hürmet ister?

 

Bu hanım insanlığa ters terbiye almıştır,

İyisini almayınca onu dertler yakmıştır.

 

Ekser kızların terbiyesi annesindendir,

Lazımını almazsa dert küpü gibi biridir.

 

İnsan, kulakla gözden aldığının mahsulıdır,

Okuyup dinlemediyse hülyalar sandığıdır.

 

Gelin kendi menfaatinden başka düşünmezse,

Rahatlığı durmakta değil hizmette görmezse.

 

O hanım ne kendine ne ev halkına verir huzur,

Yaşadığı evde rahatlık tamamen bozulur.

 

Peygamberimizin sözü kulağa küpe olsun,

Kızım Aliye cariye ol ki,o sana köle olsun.

 

Biz kızlarımızı bu ahlakla teçhiz edelim,

Evlendimi, kızımız çok şükür mutlu, diyelim.

 

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org