Etiket arşivi: Ahmet Tanyeri

O’nun Ardından (Şiir)

Hiç kimse O’nun kadar, dünyada sevilmedi
O’nun gibi bir insan, bu dünyaya gelmedi

Bu kadar zaman geçti, sevgisi eksilmedi
Ancak bedbaht kişiler, kıymetini bilmedi

Hala adı dipdiri, dolaşıyor dillerde
Çünkü “MUHAMMED” adı, şifadır gönüllerde

Rekorlar kitabında, en çok O’nun adı var
Çünkü O bir sevgili, her kesin gönlünde yar

Hiç kimsenin ölümü, O’nun kadar yakmadı
O’nun kadar hiç kimse, yetimler bırakmadı

Eşi Ümmü Seleme, o anı anlatıyor
Olayı anlatırken, Annemiz şöyle diyor:

“O vefat ettiği gün, bir araya toplandık
O gece sabaha dek, uyumadan ağlaştık

Sabahın seherinde, gürültüyle irkildik
Ansızın kazma- kürek, seslerini işittik

Ashabı hep beraber, durmadan ağlıyordu
Ev halkının feryadı, yürekler dağlıyordu

Adeta tüm Medine, tek bir hıçkırık olmuş
Üzüntüden ashabın, rengi sararmış solmuş

Deprem olmuştu sanki dünya sarsılıyordu
Resul vefat etmişti, Rabbine gidiyordu”

Derken Bilal okudu, sabahın ezanını
Sahabeler toplandı, kuşattı her yanını

“MUHAMMED” dediğinde, kimse dayanamadı
Yürekler parçalayan, feryatlarla ağladı

Cenazenin defninden, sahabe dönüyordu
Kızı Hazreti Fatma, onlara soruyordu

“O’nu toprağa gömüp, nasıl geri geldiniz
O gülün bedenine nasıl kıyabildiniz”

Her sahabe bir yana, sere serpe savruldu
Yaralı gönüllere, sanki oklar vuruldu

Bütün başlar eğikti, bedende deprem vardı
Bütün diller suskundu, çünkü kıymetli yardı

Sahabenin bir kısmı, hiç dayanamadılar
Bu musibetten sonra, orda kalamadılar

Bunlardan biri Bilal, Medine’yi terk etti
Ani bir karar ile gitti Şam’a yerleşti

Bilal o günden sonra, ezan okuyamadı
Çünkü ezan içinde, “MUHAMMED” adı vardı

Şam’da iken bir gece, rüyada O’nu gördü
Yanına çağırarak, hal hatırını sordu

Diyordu ki “Ey Bilal, sen beni üzüyorsun
Komşuluğumdan gittin, ziyaret etmiyorsun”

Bilal hemen uyandı, baktı sağa soluna
Karar verdi ve düştü, Medine’nin yoluna

Medine’ye varınca, etrafına geldiler
Ezan okumasını ısrarla istediler

Ashabın ısrarına, Bilal dayanamadı
Resul’ün aşkı için onları kıramadı

Vakit öğle zamanı, çıktı yüksek bir yere
Allah-u Ekber dedi, sesi gitti her yere

Sesini duyan geldi, toplandı sahabeler
O eski günlerini, beraber yâd ettiler

Resul dirildi sanki dolup taştı meydanlar
Sarıldılar Bilal’e oradaki insanlar

Ezanı bitirince, müminlere seslendi
Teselli etmek için, onlara şöyle dedi:

“Dostlar müjdeler olsun, müjdeler olsun size
Cehennem tesir etmez, O’na ağlayan göze”

Ya Rab Şefaatinden mahrum etme bizleri
O’nun hizmetkârıdır, kulun Ahmet Tanyeri

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Bir Bediüzzaman Üniversitesi: Medresetüzzehra (Şiir)

BEDİÜZZAMAN VE MEDRESETÜZZEHRA

Şam’dan ayrıldıktan sonra İstanbul’a gidiyor
Medresetüzzehra için Sultan’la görüşüyor

Konuyu Sultan Reşat’a detaylıca anlatır
Şarka gerekliliğini Paşaya hatırlatır

Üsküp’te bir okul için ödenek ayrılmıştı
Hazırlıkları yapılmış temeli atılmıştı

Ancak Balkan Savaşları aniden başlıyordu
O okulun yapılması iptal ediliyordu

Bu nedenle Sultan Reşat teklifi kabul eder
İptal olan ödeneği buraya tahsis eder

Böylece Medresetüzzehra Van’da kurulacaktı
Türkçe Arapça ve Kürtçe orda okunacaktı

Paşa’nın ilgisi için O’na teşekkür eder
Bin dokuz yüz on ikide doğruca Van’a gider

Temeli atılıyordu bin dokuz yüz on üçte
Van Gölü kenarındaki o güzel Artemit’te

Van Valisi Tahir Paşa temelini atıyor
Birçok üst düzey görevli törene katılıyor

Ancak bu defa da yine bir aksilik çıkmıştı
Birinci Dünya Savaşı birden patlak vermişti

Savaşın başlamasıyla Üstad cepheye gider
Medrese ile ilgili projeler de biter

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Hutbe-i Şamiye (Şiir)

BEDİÜZZAMAN VE HUTBE-İ ŞAMİYE

Kış mevsimine girerken doğruca Şam’a gider
Şam Emevi Camii’nde bir hutbe irat eder

Şam’da bulunan âlimler O’nu davet etmişti
Davete icabet edip hutbeyi okumuştu

Çünkü İslam dünyasının birçok sorunu vardı
Bunlar ekonomik, sosyal, siyasi sorunlardı

Bediüzzaman diyor ki: “En büyük düşmanımız
Ümitsizlik ve cehalet seline kapılmamız

Bu sebeple hak yolunda her an birleşmeliyiz
Birbirimizi sevmeli ve kucaklaşmalıyız

Yoksa tarafgirlik edip düşmanlık yapmayalım
Menfaatimiz uğruna kalpleri kırmayalım

Dünyanın fani olduğu herkesçe bilinmeli
Ve imâni esaslara sımsıkı sarılmalı

Esas hayat ahrettedir buna inanmalıyız
Bunun şuurunda olup hiç unutmamalıyız

Gerçek sıdk İslamiyet’in hem üssülesasıdır
Ulvi seciyelerinin birer rabıtasıdır

Öyle ise doğruluğu hep ihya etmeliyiz
Manevi hastalıkları tedavi etmeliyiz

Riyakârlık fiili bir nevi yalancılıktır
Zülcelâl’ın kudretine iftiralar etmektir

İman sıdktır doğruluktur kizbten uzak kalıyor
Şarktan garba kadar uzak olmak lazım geliyor

Muhabbete en layık şey yine de muhabbettir
Husumete layık sıfat sıfat-i husumettir

Üstadımız çoğu zaman derdi: “Dünya fanidir
Bu zamanımız da iman kurtarma zamanıdır

Yani başka meseleye bakacak zaman yoktur
Din ve iman hesabına yapılacak şey çoktur

Çünkü imansız bir insan dünyada mutlu olmaz
Muvakkaten görünse de ahreti kazanamaz

Esas mesele ebedi hayatı kazanmaktır
Bunun çaresi Allah’ın rızasını almaktır”

Bu hutbede sorunların çözümü anlatılır
Bu da “HUTBE-İ ŞAMİYE” adıyla yayınlanır

Bu hutbe Müslümanlara önemli bir ders olur
Takdir ve de tahsin ile kabule mazhar olur

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Yine Gitsem O Diyara (Şiir)

Medine’den uzak kaldım
Döndüm deli divaneye
Hasret ateşiyle yandım
Kor girdi bizim haneye

Yandı yürek oldu kebap
Nebiye kavuşamadım
Su yok iken gördüm serap
O’na doğru koşamadım

Medine Resulün şehri
Cennet gibi havası var
Güzel kokuyor gülleri
Orada Resulüm yatar

Yağmur gibi gül yağıyor
Yeşil kubbenin üstüne
Damla damla nur akıyor
Müminlerin yüreğine

Medine sokaklarını
Adım adım geziyordum
Resulüllah’ın izini
Oralarda görüyordum

Yüce Rabbim nasip etse
Yine gitsem o diyara
Bir daha kısmetim gitse
Kavuşsam gül yüzlü Yar’a

Ey Allah’ım duyuyorsun
Tanyeri’nin feryadını
Her halini görüyorsun
Hayreyle Sen ahvalini

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR
www.NurNet.org

Bediüzzaman Ve Meşrutiyet (Şiir)

Tutuklu olduğu zaman İstanbul kaynıyordu
Hürriyet ve Meşrutiyet hep tartışılıyordu

Nihayet cezaevinden serbest bırakılıyor
Ve ikinci Meşrutiyet ilan da ediliyor

Sultanahmet Meydanında bir miting düzenlenir
Üstad hürriyeti öven güzel bir nutuk verir

Sonra Selanik’e gidip orda da konuşuyor
“Hürriyete Hitap” adlı nutku beğeniliyor

İstanbul’da hareketli bir hayat yaşıyordu
Cemiyetlere katılıp üye de oluyordu

Siyasi gazetelere yazıları yazıyor
O’na yakın olanlara nasihatler ediyor

O dönemde İstanbul’da sosyal olaylar vardı
Doğudan gelen Kürtler de orda yaşıyorlardı

Hamallık yapan bu Kürtler rahatsız olmuşlardı
Hürriyetin varlığına huzursuz olmuşlardı

Üstad Bediüzzaman da endişeleniyordu
Kürtlerin yoğun olduğu yerleri geziyordu

Onlara Meşrutiyeti güzelce anlatıyor
Avusturya mallarını boykot etmek istiyor

Görüşmeler sırasında Kürtler de ikna olur
Muhtemel anarşiyi de kökten önlemiş olur

Avusturya mallarına karşı boykot başlatır
Osmanlı Devletini de bir yönden rahatlatır

Buna rahatsız olanlar yalnız Kürtler değildi
Medreselerdeki âlim ve talebeler idi

Bunlar da Meşrutiyeti hiç benimsemiyorlar
İslamiyet’in ruhuna aykırı görüyorlar

Rahatsızlığı fark eden Üstad Bediüzzaman
Gazetelere makale yazıyor zaman zaman

Medrese mensuplarıyla birebir görüşüyor
Hitap ve nutuklarıyla iknaya çalışıyor

Dört mezhep kaynaklarından deliller getiriyor
“Hürriyet İslamiyet’e aykırı değil” diyor

Meşrutiyetten dolayı Doğu da karışmıştı
Şarktaki rahatsızlığın farkına varılmıştı

Said Nursi imzasıyla bir telgraf çekilir
İslâmiyet’e uyumlu olduğu belirtilir

Bu telgraf da Hükümet adına çekilmişti
Oradaki gerilimi hayli yatıştırmıştı

Kışladaki askerler de huzursuz olmuşlardı
Yeni yönetime karşı tepkili olmuşlardı

Üstad buna şahit olup durumu fark ediyor
Askerlerle de görüşüp nasihatler ediyor

Meşrutiyetle ilgili açıklama yapıyor
Bu hareketin İslam’a uyduğunu söylüyor

31 Mart olayı var bin dokuz yüz dokuzda
Ayaklanmalar başlıyor Başşehir İstanbul’da

Kargaşalıklar büyüyüp had safhaya varmıştı
Askerler de ayaklanıp isyana başlamıştı

Üstad da gazetelerde bir yazı yayınlıyor
İsyan eden askerleri iknaya çalışıyor

Üstlerine itaate uymayı hedefliyor
İsyanı bitirmek için gayretler sarf ediyor

Fakat işler büyüyünce ordu hemen bastırır
İsyan elebaşlarını yargılayıp astırır

Olaya karıştı diye Üstad da tutuklanır
Divan-i Harb-i Örfi’de idamla yargılanır

Savunma verdikten sonra Üstad beraat eder
Bin dokuz yüz on yılında oradan Van’a gider

Van Horhor Medresesine giderek yerleşiyor
Medreseyi toparlayıp yeniden düzenliyor

Sonra da çevre illere giderek dolaşıyor
Bölge aşiretleriyle birebir görüşüyor

Meşrutiyetle ilgili soruları dinliyor
Onlara ikna edici cevapları veriyor

İslami temellerini onlara anlatıyor
“Hürriyetin nimetinden faydalanınız” diyor

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR
www.NurNet.org