Etiket arşivi: çocuk

Eyvah Çocuklar Evde!

Havalar soğuyunca artık parkta doyasıya oynayamadan eve girmek zorunda kalan çocukları oyalamak başlı başına bir iş olur. Enerjilerini kimi zaman kardeşlerine sataşarak kimi zaman eşyalara zarar vererek ve mutlaka bol bol gürültü yaparak dışarı atmaya çalışırlar. Siz de “Eyvah kış geldi, şimdi çocuklarla ne yapacağız?” diye kara kara düşünen anne babalardansanız hem enerji bombası çocuklarınız hem de kendiniz için önerilerimize bir göz gezdirin.

Kış Bahçesi Yapın

Kapalı bir balkonunuz varsa burayı kış bahçesine çevirerek çocuklara yeni bir uğraş sunabilirsiniz. Buradaki bitkilerin bakımını çocuklarla beraber yaparak onların bilgi ve becerilerini geliştirmelerine olanak tanımış olursunuz. Toprakla uğraşmanın insan psikolojisi üzerindeki olumlu etkileri de düşünülecek olursa enerjisini kanalize edecek yer bulamayan çocuklar için kış bahçesi harika bir alternatif olacaktır.

Hikaye Zamanı Olmazsa Olmaz

Günün belirlediğiniz herhangi bir zamanında çocuklara hikaye okuyarak/anlatarak onların sakinleşmesine yardımcı olun. Hikayeler sadece evin gürültüsünü azaltmak için değil çocuklara dini ve manevi değerleri kazandırmada da önemli bir araçtır. Özellikle küçük yaştaki çocuklarınızın dikkatinin dağılmasını engellemek için anlatım/okuma işini on dakikadan fazla tutmayın. Hikaye bittikten sonra çocuklara anlatılanlarla ilgili beyin fırtınası yaptırarak bu etkinliği daha verimli hale getirebilirsiniz. Hikaye zamanında arada bir “Masalcı Nine/Dede” gibi farklı kılıklara girerek çocuklarınıza sürpriz yapmanızı özellikle öneririm.

Anne Baba Saati Belirleyin

Çocuklarla gün boyu yaptığınız işlerin sizi yorduğu ve dinlenmek için kendinize ait bir saatin olması gerektiği hakkında konuşun. Herkes için makul görülebilecek bu dinlenme zamanına “Anne-Baba Saati” adını verebilirsiniz. Anne-Baba Saati boyunca evde nasıl bir ortama ihtiyaç duyduğunuzu anlatın ve bu yeni düzene alışana kadar çocukların ufak hatalarını tolere edin.

Uyku Düzeni Kurun

Her akşam aynı saatte yatma alışkanlığı olmayan çocuklar hem yetersiz uyku sebebiyle günlük hayatlarında yeterince verimli olamaz hem de fiziksel gelişimleri akranlarına göre daha geri olabilir. Çocukları yaşlarına göre önerilen saatte yatmaları gerektiği konusunda ikna edin. Gerekirse bu konuda bir uzmandan destek alın. Bu sayede uzun kış gecelerini erken uyku ile biraz kısaltmış olursunuz.

Çocukları Televizyona Emanet Etmeyin

Ev işleri, günün yorgunluğu ve çocukların bitmek bilmeyen enerjileri derken anne babalar biraz kafa dinleyebilmek için televizyondan medet umarlar. Çocuklar uslu uslu(!) televizyon karşısında otururken kalan işler tamamlanır, sıcak bir fincan çay içilir, gazeteler okunur… Çoğunlukla kontrolsüzce ekran başında bırakılan çocukların ruh dünyalarına ve bilinçaltlarına sayılamayacak kadar menfi unsurun tesir ettiğini unutmayın.

Ev Etkinliklerini Keşfedin

Biraz vakit ve emek harcayarak çocukların evde bireysel ve grup olarak yapabilecekleri etkinlikler bulabilirsiniz. Çocuğun tüm özelliklerini mümkün olabilecek en ileri seviyede geliştirmeyi hedefleyen Montessori eğitim felsefesini beğenen ebeveynlerin çocuklarıyla evde yaptıkları etkinlikleri paylaştığı pek çok e-posta grubu ve web sitesi mevcut. Son yıllarda bu alanda yayınlanan kitap ve dergilerdeki artış da anne babalar için sevindirici bir başka haber.

Dokun-Kokla-Sor-Bul!

Orta boy bir kutunun içerisine ağaç yaprağı, taş, kalem, gözlük, yün, rende, toprak gibi çeşitli nesneler koyun. Oyuna başlamadan önce çocuklarınız kutunun içindekileri görmemiş olmalılar. Çocuklarınızın gözlerini bir örtüyle bağlayın ve kutunun içinden birer nesne almalarını isteyin. Sırayla her biri nesneye dokunup, koklayarak ne olduğuyla ilgili tahminde bulunurlar. Oyun boyunca tüm nesnelerle ilgili 3 adet soru sorma hakları olduğunu söyleyin. Bu haklarını isterlerse tek bir nesne için kullanabilir, isterlerse oyunun ilerleyen zamanlarına saklayabilirler. En çok sayıda nesneyi doğru tahmin eden birinci olur ve bir sonra oynanacak oyunu seçme hakkı kazanır.

Kule Sandviç

Derin bir plastik kaba ya da tepsiye çeşitli sandviç malzemeleri yerleştirin. Zeytin ezmesi, marul, salatalık, turşu, peynir, ekmek, tereyağı gibi. Ekmekleri önceden küçük küçük hazırlayabilirsiniz. Çocuklar kendi istedikleri bir zaman bu malzemeleri dolaptan çıkarırlar. Yere bir örtü serip hayal güçlerini kullanarak kendi sandviçlerini hazırlarlar. Kimi zaman da üç-dört kat ekmek kullanarak “Kule Sandviç” yapabilirler. Bu oyunun tek kuralı israf etmemek ve işi biten malzemeleri aynı şekilde buzdolabına geri koymaktır.

Arkadaş Günü

Çocuğu olan birkaç arkadaşınızla anlaşarak her hafta başka bir evde olmak koşuluyla arkadaş günü organize edin. Her çocuğu o güne kendi keşfettiği / yaptığı bir oyuncağı getirmesi konusunda teşvik edin. Bunun için çocukları evdeki kullanılmış malzemeleri geri dönüştürmeleri konusunda yönlendirin ve ihtiyaç duydukları diğer araç gereçleri temin edin. Yaptığınız pasta ve kurabiyelerle arkadaş gününü renklendirmeyi unutmayın.

Hatice Çalış / Semerkand Aile Dergisi

Siz Hala Çocuğunuzu Tehdit Ediyor Musunuz?

Bütün anne ve babalar gibi hepimiz çocuklarımızı en iyi şekilde yetiştirmeyi isteriz. Ancak bunu yaparken farklı yöntemler kullanırız. Kimimiz çocuklarımızı katı ve mesafeli kurallarla yetiştirirken kimimiz de daha yumuşak ve samimi yöntemleri seçebiliriz.

Anne ve babaların özellikle ilk 6 yaşa kadar olan dönemde yaptığı en önemli hatalardan biri çocuğu tehdit etmektir. Baskı ya da tehdit yoluyla çocuğun davranışını değiştirmeye çalışmak yapılabilecek en büyük hatadır. Çocuk değersiz olduğunu hissederek öfkeye kapılır. Nedense bazı ebeveynler çocukları ile oturup meselelerini konuşarak, tartışarak halletme yoluna gitmeyip, çocuklarına karşı genellikle anlamsız bir otorite kurmak isterler ve çocukların kendilerinden korkmalarını arzu ederler.

Unutulmamalıdır ki çocuk eğitiminde ve özellikle de ilk 6 yaşa kadar olan dönemde korku ve tehdidin eğitimde yeri yoktur. Çocuk korkutularak tehditle yola getirilemez; sevgi, anlayış ve yumuşaklıkla eğitilebilir. Küçük çocuklar, kendilerine bu çeşit tehditler yapılmasa bile sürekli olarak terk edilme ve sevilmeme korkusu geliştirmeye açık ve uygun durumdadır. Bu kaygı, çocukların düşüncelerini zaten ciddi biçimde etkilerken üstüne üstlük bir de büyükler tarafından tehdit edilmeleri bu korkuların sürekli olarak yaşanmasına neden olacaktır. Çocuğunuzun yapmasını istediğiniz davranışının dişlerini fırçalaması olduğunu düşünelim. Burada ebeveynin yanlış tutumunu şöyle örneklendirebiliriz. “Eğer dişlerini fırçalamazsan sana yatarken kitap okumam veya eğer dişlerini fırçalamazsan seni sevmem gibi.” Oysa ebeveynin çocuğuna şöyle seslendiğini farz edelim; “Yatma zamanı geldi. Yatmadan önce yapmamız gereken en önemli şey neydi? Burada ebeveynin yaptığı şey cezalandırıcı olmadan çocuğuna yatmadan önceki rutinleri hatırlatmak olmuştur.

Birde öyle bir tehdit türü vardır ki bence tehdit ve korkutmaların en tehlikelisi ve ilerleyen yıllarda aile içi iletişimin önündeki en önemli engellerden biri. Çocuğu en çok sevdiği veya sevmesi gereken kişi ile tehdit etmek ve onu onunla korkutmak, yani çocuğu babası ile korkutmak ve tehdit etmek. “Akşam baban bir eve gelsin yaptığın haylazlıkların hepsini bir bir anlatacağım. Sen o zaman görürsün Hanyayı, Konyayı.

Bu tip korkutmalarda çocuğun bilinçaltında baba ile ilgili şu sıfatlar ister istemez oluşmaktadır: “Cezalandıran, şiddet uygulayan, nefret eden…

Şimdiki aklım olsaydı: “Benim için dünyanın en değerli varlıkları olan çocuklarımı, eşimin benimle korkutmasına izin vermezdim. Uygun bir dille onlarla yaşadığı sorunları ben yokken kendisinin de hallede bileceği yöntemlerle çözmesini söylerdim. Bununla birlikte benim olmadığım zamanlarda yaşadığı problemlere ortak olmaya çalışır ve onunda iş ve ruhsal yükünü hafifletmeye çalışırdım.

Uzm. Dr. Kenan Taştan / NurNet.Org / Çocuk Eğitiminde Şimdiki Aklım Olsaydı Kitabından Alıntıdır.

Biraz Sabır

Adam yeni kamyonuna bakmak için evinden çıktığında, üç yaşındaki oğlunun gayet mutlu bir biçimde elindeki çekiçle kamyonunun kaportasını mahvettiğini görmüş. Hemen oğlunun yanına koşmuş ve çocuğun eline çekiçle vurmaya başlamış. Biraz sakinleşince oğlunu hemen hastaneye götürmüş. Doktor, çocuğun kırılan kemiklerini kurtarmaya çalıştıysa da elinden bir şey gelmemiş ve çocuğun iki elinin parmaklarını kesmek zorunda kalmış. Çocuk ameliyattan çıkıp gözlerini açtığında, bandajlı ellerini fark etmiş ve gayet masum bir ifadeyle, Babacığım, kamyonuna zarar verdiğim için çok üzgünüm.” demiş ve sonra babasına şu soruyu sormuş: “Parmaklarım ne zaman yeniden çıkacak?” Babası eve dönmüş ve hayatına son vermiş…

Çocuğunuz sizin istediğiniz bir şeyi yapmadığında veya sizi çok sinirlendirecek bir şey yaptığında bu öyküyü hatırlayın. Çok sevdiğiniz birine karşı sabrınızı yitirdiğinizi anladığınızda, önce biraz düşünün. Kamyonlar onarılabilir ama kırılan kalpler ve incinen duygular hiçbir zaman onarılamaz..

İnsan hata yapar. Hepimiz hata yaparız. Fakat öfkeyle ve düşünmeden yapılan şeyler insanı sonsuza kadar rahatsız eder. Harekete geçmeden önce durun ve düşünün. Sabırlı olun. Anlayış gösterin ve sevin.

Şimdiki aklım olsaydı; çocuklarıma sadece bir şeyler yapmalarını istediğimde değil, onlara her zaman yumuşak davranırdım. Sadece ses tonu ve beden dili olarak değil, cümlelerin içeriğini de ona göre seçerdim. Onların bir şeyleri yapmalarını istediğimde o işin gerekçelerini de anlatırdım. Onlara neyi niye yapmaları konusunda ikna edici bilgiler verirdim.

Uzm. Dr. Kenan Taştan

Çocuklarınıza Güzellikle Mi Söylüyor Sunuz? Yoksa Güzellikle Mi Dikte Ediyorsunuz?

Çocuk ailenin aynasıdır.”

Çoğu ebeveynden zaman zaman duyduğum ve hayretle dinlediğim orijinal bir cümle vardır. Anne-baba yakınındaki kimseye dert yanarken sık sık şu cümleyi kullanır. “Benim çocuğa güzellikle söyledim anlamadı.

Arkasından şöyle bir cümle de gelir çoğu zaman: “O yüzden böyle yaptım, ne yapayım

İlk bakışta çok masum ve makul gibi gelen bu cümlenin gerisini dinlediğinizde aslında anne-babanın çok da makul bir şey yapmadığını görürsünüz. Aslında burada söyleme tarzından ziyade içerik konusunda ebeveynler yanlışa düşüyorlar. İçtenlikle söylemek gerekirse bizim anneler ve babalar, çocuk eğitiminde sevgi ve şefkatin ne kadar önemli olduğunu öğrenmişler, uygulamak istedikleri baskıyı da güzellikle uygulamaya başlamışlar. Çocuğa normalde davrandıklarından çok daha yumuşak bir şekilde, çok daha şefkatli bir ses tonuyla kabul ettirmeye çalışmışlar bazı şeyleri. Çocuk kabul etmezse de, “Eee ne yapayım, güzellikle söyledim olmadı, ben de sert davranmak zorunda kaldım” durumuna gelmişler.

Mesela çocuğu gitmek istediği bir yere göndermemek için çocuğa mantıklı bir açıklama yapmadan veya çocuğun mantıklı açıklamasına karşı kendi mantıklı gerekçelerini ileri sürmeden, “yavrum lütfen bak, ben gitmeni istemiyorum tamam mı canım, babanın sözünü dinle” demişler güzellikle. Çocuk da gitmemesini gerektirecek bir neden bulamadığı için itiraz etmiş babasının baskısına, babası da “otur oturduğun yerde, gitmiyorsun işte, izin vermiyorum, güzellikle söyledim anlamadın, gitmiyorsun işte” demiş.

Ertesi gün de arkadaşına durumu anlatırken “güzellikle söyledim anlamadı ben de öyle davranmak zorunda kaldım” demiş.

Güzellikle söylemek kavramının içinde yumuşak ses tonu kullanmak, nazikçe davranmak yok mudur? Elbette vardır, ama güzellikle söylemek sadece yumuşak konuşmak değildir. Cümlemizin içinde çocuğun hoşuna gitmese de mantıklı ve güzel gerekçeler sunabilmektir. Cümlemizin manasının da güzel olmasıdır yani, sadece söylenişinin değil.

Evet, güzellikle söylemek, olmasını istediğimiz şeyleri çocuklarımıza bir gerekçe sunmadan sadece yumuşak ses tonuyla söylemek değildir. Bir şeyleri nazikçe ve ses çıkarttırmadan kabul ettirmeye çalışmak değildir. Böyle zannedersek, muhatabımızı kendimizden uzaklaştırmış oluruz. Normalde kullandığımızdan çok daha nazik bir ses tonuyla muhatabımızdan bir şeyler istediğimizde ne olur biliyor musunuz? Muhatabımız şöyle düşünür: Yine nazik ve yumuşak konuşmaya başladı bizimki, bakalım şimdi ne isteyecek?

Veya çocuk, annesi-babası hakkında şöyle düşünür: “Annem-babam yine başladı yumuşak yumuşak konuşmaya, canımı sıkacak bir şeyler söyleyecekler demek ki…

Doğru yapayım derken, yanlışın alasını yapmak bu olsa gerek. Güzellikle yaklaşayım derken çok daha çetrefilli sorunlara yol açmak ve muhatabın gözünden düşmek.

Çocuğa güzellikle yaklaşmak, özellikle kendi isteklerimizi kabul ettirmek için değil, her zaman yapmamız gereken bir şeydir. Çocuğa sadece belli durumlarda değil, her zaman yumuşak ses tonuyla ve nazikçe davranmamız gerekir. Ve güzellikle yaklaşmak demek, cümlelerimizin manasının da mantıklı ve olumlu, yani hikmetli olması demektir. Yani bir güzellik, bir fayda ifade etmesi demektir.

Uzm. Dr. Kenan Taştan / NurNet.Org / Çocuk Eğitiminde Şimdiki Aklım Olsaydı Kitabından Alıntıdır.

Eyvah! Çocuğum Yalan Söylüyor

Çocukları eğitmek, onları kendimize benzetmek değil, olmaları gerektiği gibi yetiştirmektir. (M. Selahaddin Şimşek)

Bir insanın bilinçli ve kasıtlı olarak başkalarını aldatmak, küçük düşmekten kurtulmak ve çıkar sağlamak için gerçek dışı sözler söylemesine veya akla uygun bahaneler bulmasına “yalan” diyoruz. Tanımdan da anlaşılacağı üzere çocuklar 5 yaşına kadar bilinçli olarak başkalarını aldatmak ve bundan çıkar sağlamak için yalana başvurmazlar. Bu yüzden çocukların söylediği gerçek dışı sözleri ve uydurma hikâyeleri yalan olarak değerlendirmek doğru değildir.

Bazen çocuklar, gençler yalan söyler. Anne babalar da bu yalanı yakalar. İşte bu an kimi ana baba, adeta balık yakalamış gibi sevinir. Anne babanın gözünde çocuk yüzde yüz haksızdır, sığınacak hiçbir mazereti yoktur. Bir anlamda bitmiştir. Anne baba bu kesin galibiyetin tadını çıkararak parmağını çocuğa uzatır ve mağrur bir eda ile “Sus, ayıbınla otur, bana yalan söyledin” der. Anne baba burada muhtemelen “Ben yüzde yüz haklıyım sen sıfırsın” demektedir.

Olabilir, çocuğun yalan söylemesinde kendi payı yüksektir. Fakat bu yalanda ana babanın hiç mi payı yoktur? Çocuklarımızın söyledikleri her yalanda, biraz olsun bizim de tuzumuz vardır. Bakınız niçin:

1. Çocuğunuz yalan söylemiş ise yalan söylemeyecek yapıda güçlü bir çocuk yetiştirememişsiniz demektir.

Yalan başvurmayacak kadar güçlü bir yapısı yoksa bu durum biraz onun sorumluluğu, biraz da bizim.

2. Çocuklarımız, bazı hatalarını yalana başvurmadan açıkça ifade ettiklerinde, bu durumu her zaman olgunlukla karşılar mıyız? Galiba hayır. En azından bazılarımız samimi itiraflar karşısında bazen bağırır, bazen de cezalandırma yoluna gideriz. Bu tavrımızla da çocukları istemeden yalana iteriz.

3. Biz büyükler kendimizce haklı nedenlerle- bazen çocukların yanında başkalarına yalan söyleriz. Bazen de “onlara küçük beyaz yalanlar söylenir” diye çocuklara yalan söyleriz. Gün gelir bizim, belli durumlarda yalan söylediğimizi anlarlar. Onlar da belli durumlarda kendilerince haklı gerekçelerle yalan söylerler. Bu nedenle çocuklara küçük beyaz yalanlar söylenebilir düşüncesi tamamen yanlıştır.

Yukarıda ifade edilenler, yalan söyleyen çocuklara aldırmayalım, hoş görelim anlamına gelmiyor. Yalan söylediklerini fark ettiğimiz zaman, üzüldüğümüzü rahatsız olduğumuzu belirtelim. Ancak kendimizi yüzde yüz haklı görüp önlenemez bir öfke içine girmeyelim.

Çocuklar Neden Yalan Söyler

1. Aile içinde veya çevrede çok sık yalan söyleniyor olması çocuğu yalana alıştırır. Çocuklar ana-babayı model ve örnek alır. Anne-babalar “yalan söyleme” konusunda da model oluştururlar. Anne-babanın yalana başvurduğuna tanık olan çocuk, yalan söylemeyi öğrenir. Örneğin; eve gelmek isteyen misafire anne ve babanın gerçeği söyleme yerine “akşam başka bir yere davetliyiz” şeklinde yalan söylemesi birde bu söylemin çocuğun yanında yapılması ebeveynin çocuğunun yalan söylemesine zemin hazırlamış olur.

2. Anne babanın ve çevrenin çocuğa yeterince sevgi, ilgi göstermemesi. Anne babası ve çevresi tarafından sevilmediği ve ilgi görmediği hissiyle kendini değersiz hisseden çocuk, çevresindekiler tarafından değerli algılanma ve onaylanma ihtiyacıyla, sahip olmadığı bir şeye sahip olduğunu veya yapmadığı bir şeyi yaptığını ifade edebilir. Örneğin; başının ağrımadığı halde kendini acındıracak bir şekilde baş ağrısı çektiğini söylemesi, okul başarısı düşük olduğu halde anne ve babasına deneme sınavında soruların hepsini yaptığını söylemesi gibi.

3. Çocuk cezadan kaçmak içinde yalan söyleyebilir. Çocukları yalana iten diğer bir neden de ailesi tarafından aşağılanmamak ve cezalandırılmamak için yapmadığı davranışları yapmış gibi ya da yaptığı davranışları yapmamış gibi ailesine aktarabilir.

Örneğin; harçlığını ailesinin istemediği yerde harcayan çocuk, anne ve babası parasını ne yaptığını sorduğunda, çocuğun parası çalınmadığı halde parasının çalındığını söyleyebilir.

4. Çocuklar özlem duydukları, olmasını istedikleri şeyler içinde yalan söylerler.

Örneğin; babasından ayrı yaşayan bir çocuğun her gün babasının kendisini aradığını söylemesi veya annesiz büyüyen bir çocuğun arkadaşlarına annesiyle yaptıklarından söz etmesi gibi.

Bazen de bunun tam tersi bir tutumla çocuk annesi yaşamasına rağmen öğretmenlerine veya arkadaşlarına, annesinin öldüğünü söyleyebilir.

5. Çocuk çevresinin hayranlığını kazanmak için yalan söyleyebilir.

Örneğin; arkadaşlarına fakir olduğu halde çok zengin olduğunu, arabası olmadığı halde son model bir arabası olduğunu söyleyebilir.

6. Anne ve babasının sevgi ve ilgisini paylaşmamak için yalan söyleyebilir.

Örneğin; anne ve babasına ablasının onu dövmediği halde kendisini dövdüğünü söyleyebilir.

7. Arkadaşlarının sevgi ve ilgisini paylaşmamak için yalan söyleyebilir.

Özellikle ilköğretim çağındaki çocuklarda arkadaşlarının ilgisini kendine çekmek için “Ali senle dolaşmak istemiyormuş” bana öyle söyledi diyerek yalana başvurması buna örnek gösterilebilinir.

8. Erken çocukluk döneminde aşırı ödüllendirilen çocuklarda yalan söyler. Aşırı ödüllendirilen çocuk, sosyal hayatla tanışmaya başladığında sosyal hayatın içindeki arkadaş, öğretmen vb kişilerden de aynı ödüllendirmeyi bekler. Bunu da elde etmek için yalan söyleme tutumu içine girer. Ya da hiçbir davranışı ödüllendirilmeyen çocuk yalan söyleme gereksinimi duyabilir.

Yalan Söyleyen Çocuğa Nasıl Davranmalı?

1. Yalan söyleme davranışını iyileştirmek, önlemekten daha zordur. Önemli olan, çocuğu yalana itecek durumlara meydan vermemektir.

2. Çocuklar anne babayı taklit ederek büyürler. Çocuğunun yalan söylemesini istemeyen anne ve babalar kendileri iyi model olmalı, yalan söylememelidir.

3. Anne ve baba’nın söyledikleri ile davranışları arasında tutarlılık olmalıdır.

4. Anne ve babalar çocuklarını çok iyi tanımalı ve yeteneğinin üzerinde beklentilere girmemeli, önüne ulaşamayacağı hedefler koymamalıdır.

5. Anne ve babalar çocuklarını, kardeşi ve çevresindeki diğer insanlar ile kıyaslamamalıdır.

6. Anne ve babaların koydukları kurallar çocuğun hürriyet ve bağımsızlık alanını daraltmamalıdır.

7. Anne ve baba, çocuğu tehdit etmemelidir.

8. Anne ve baba yalanlan söylemlerine çocuğunu ortak etmemeli “bu yaptığımızı annene söylemeyeceksin tamam mı oğlum” tarzından söylemlerde bulunmamalıdır.

9. Anne babalar çocuğa karşı iyi bir dinleyici olmalı; isteklerini, sıkıntılarını, kaygılarını ve endişelerini dile getirmesine fırsat vermelidir.

10. Yalan söylemekte ısrar eden çocuğa ulaşmanın yolu, kendisini yalan söylemeye iten sorunların çözülmesine yardım etmek ve yalan söylemeyi gereksiz kılacak bir ortam hazırlamaktır.

11. Çocuğun söylediği yalanın içeriğinden ziyade yalan söylemesine neden olan şeye odaklanmalıdır.

12. Çocuğunuz yalan söylediğinde ona bu söylediğinin yalan olduğunu anladığınızı hissettirmeniz önemlidir. Anne ve baba bir avcı gibi çocuğun yalanını yakalamaya çalışmamalıdır. Bu çocuğa güvenmediğinizi gösterir ve çocuk nasıl olsa güvenmiyorlar diye yalan söylemeye devam edebilir.

13. Çocuğa yeterli ilgi ve sevgi gösterilmelidir.

14. Çocuğun yalan söylediğini tespit edilirse, onu bu durumla hemen yüzleştirip yorum yapmamalıdır.

15. Çocuğunuzun hangi durumlarda yalana başvurduğunu irdeleyin. Mesela; Okul başarısında problemi mi var? Baskıcı otoriter tepkinizden mi çekiniyor? Bunun nedeni nedir? Tespit edin.

16. Yalanın her türlüsüne karşı olduğunuzu sadece çocuğunuzu uyararak değil, yaşayarak, örnek olarak da gösterin.

17. Çocuk yalana başvurmadığında, dürüst davrandığında onun bu davranışının ailesi tarafından fark edilmesi ve bu davranışı pekiştirilmesine yardımcı olunmalıdır.

18. Yalan, bazen bir patoloji (hastalık) belirtisi de olabilir. Ağır psikolojik dengesizliklerde ya da kişilik bozukluklarında yalana rastlanabilir. Bu durumlarda konunun uzmanından yardım alınmalıdır.

19. İnsanın her yaşta takdir edilmeye ve onaylanma ihtiyacı vardır. Çünkü çoğu kez onaylanma ihtiyacı nedeniyle yalan söylüyor olabilir.

Çocuklar, bazı doğruları ancak deneme ve yanılmadan sonra öğrenebilir. Çocuk, yanlış bir şey yaptığında veya yalan söylediğinde çocuğun kişiliği üzerinde değil, davranışı üzerinde durmalıyız. Ödevini yapmayan bir çocuğa, “Sen tembel bir çocuksun” deyip onu aşağılamak yerine tembelliğin iyi sonuçlar vermediğini, tembel insanların iyi bir iş sahibi olamayacağını, fakir düşüp başkalarına muhtaç olacağını anlatmalıyız. Aynı şekilde çocuk yalan söylediğinde, kendisine güveni ve saygısı olan bir insanın yalan söylememesi gerektiğini, yalan söyleyen insanlara toplumda saygı duyulmadığını anlatmalıyız.

Çocuğumuzun yalanını yakaladığımızda kendimizi yüzde yüz haklı görürsek, öfkemiz de yüzde yüz olur. Eğer çocuğunuz size yalan söylemişse bu yalanda sizin de payınız vardır. Bu gerçekten yola çıkarak olaya baktığımızda, daha ılımlı olabiliriz. Ilımlı olduğumuz zaman ise çocuğumuzu arzu ettiğimiz yönde değiştirme, geliştirme şansımız artar. Onların bir yalanlarına bugün aşırı öfkelenirsek, yarın daha dürüst olmalarına değil, daha iyi kamufle edilmiş, daha organize yalanlar söylemelerine yol açarız.

Uzm. Dr. Kenan Taştan / NurNet.Org / Çocuk Eğitiminde Şimdiki Aklım Olsaydı Kitabından Alıntıdır.