Etiket arşivi: dersane

Paşevik Nur Dershanesine Ziyaret (Rumeli)

Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Ahmet Aytimur ağabey, Gümülcine’yi ziyaret etti. Yeni açılan nur dersanesini ziyaret etti. Nur talebeleriyle derste buluştu. Aytimur ağabey, Tarihçe-i Hayat’ta toplu resimde yer alan Gümülcine Müftüsü Hafız Cemal Efendi ile sohbet etti.
Rumeli’ye yapılan kısa ziyareti Mesut Zeybek kaleme aldı.

RUMELİ BOSTANINDA AÇAN ÇİÇEK: PAŞEVİK DERSHANESİ

Rumeli’ye üçüncü seyahatimiz epey gecikmişti. Daha önceleri bizi oraya gitmeye teşvik eden Yakup abimiz ahirete göç ettiğinden, biraz da ağırdan alıyorduk. Şartlar da geciktiriyordu. Nihayet Ramazan Ayı arefesinde Ahmed Aytimur ağabeyimizin akşam telefonundan sonra hemen ertesi sabah Rumeli’ye doğru yola revan olduk.

Normal geçen yedi saatlik yolculuktan sonra ilk durağımız olan Gümülcine’ye vardık. Onca yaşına rağmen Medrese Eski Müdürü Müezzin Hasan Efendi, Mehmet Yakup Efendi, Muallim Hasan Efendi ve fedakâr İbrahim kardeşimizin bizlerleri beklediğini gördük ve hasretle kucaklaştık. Hep birlikte yeni açılan dershaneye vardık. Sonra akşam İskeçe’den gelen kardeşlerimizle beraber gece yarısına kadar sohbetler ettik.

Ertesi gün merkez camiinde (Yeni Cami) öğlen namazı için buluştuk. Namazı müteakip Gümülcine Müftüsü Hafız Cemal Efendi’yi ziyaret ettik. Müftü Efendi tam bir Osmanlı bakiyesi.. Âlim, fâzıl bir insan..

Kendisi Bediüzzaman Hazretlerinin Tarihçe-i Hayat kitabında “Avrupa’daki Nur Talebelerinden bir gurup Hocalarıyla bir arada” diye yazılan mektubun resmindeki talebelerinden bugün hayatta kalanlardan birisi olan Müftü Efendidir. Kendisiyle bir hayli sohbet ettik.

Muhterem Ahmet Abimizin Bediüzzaman Hazretlerinin hayatta kalan varislerinden ve has talebelerinden biri olduğunu duyduğunda, Müftü Efendinin şaşkın hali görülmeye değerdi. Ahmet Abimiz kendini tanıttırmaktan nihayet derece içtinap ediyordu. Müftü Efendiye iltifatlar ve hürmetler ediyordu. Müftü Efendi kendisine bu kadar hürmet eden bu zatın kim olduğunu duyduğunda manzara tersine dönüyordu. Müftü Efendi Nurlara aşık ve Üstada çok hürmetkâr bir insan.. Hocaları merhum Hafız Ali Reşad ile alakalı çok hatırlar anlattı. Sonra veda edip ayrıldık.

Gümülcine’de ve bazı yerlerde eski dışişleri bakanlığı kalıntılarının halkçılık ve ırkçılık damarlarından bazı şikâyetler de duyduk. İnşaallah yeni hükümet bütün bu arızaları ve devlet adına problem çıkaranları temizler.

Akşam İskeçe’ye vardık. Kısa bir duraktan sonra Muharrem, Nuri kardeşlerle Rodop dağlarına tırmanmaya başladık. Onlarca Müslümanın oturduğu köylerden geçtik. Maşaallah İslamî şeaireye buralarda fevkalade riayet ediyorlar. Kadınlar külliyen tesettürlü, camileri bakımlı ve aktif, gençler dini ilimlerin öğrenilmesinde gayretli çalışıyorlar. Nihayet derse iştirak edeceğimiz Paşevik köyüne vardık. Akşam namazını camide kıldıktan sonra cemaatin bir kısmı ile ve imam da dâhil olarak, Avrupa’nın bu bölgesindeki ilk mülk dershanesine gittik.

İki sene evvel geldiğimizde sadece bir kahve içip ayrıldığımız bu köyde Recep kardeşimizin ve hanımının himmetleriye yapılan bu dershanede ders yaptık. Ahmet Abimiz kısa bir izahatta bulundular. Hoparlör sistemiyle dersi alt kattaki hanımlar taifesi de dinlediler.

Balkanların zirvesi sayılan yüksek tepelerine yatsı namazı için çıktığımızda soğuktan üstümüze birşeyler almak ihtiyacı hissettik. Namazda cami neredeyse tam dolu idi. Bölge halkı namaza çok ehemmiyet veriyor. Bazı yerler gibi camiye sadece yaşlılar gelmiyor. Gençler, çocuklar her vakit namazını camide eda ediyorlar. Onlara da veda ettiğimizde saat gece yarısını geçmişti.

O geceyi İskeçe’de geçirdikten sonra sabah Gümülcine’den gelen kardeşlerle beraber yapılan kahvaltıdan sonra İstanbul’a doğru yola çıktığımızda vakit öğleye yaklaşıyordu.

Oradaki kardeşler de, akşamki Selanik dersine katılmak için Selanik’e doğru gidiyorlardı. Biz de, “Bekle Selanik geleceğiz” diyerek ayrıldık. Nurların Rumeli bostanını suladığını ve çiçeklerinin açmaya başladığını görmüştük.

Merhaba Rumeli…

risale haber

Pendik’te Yeni Bir Nur Fabrikası Açıldı

Eddai vakfının hizmet binasının açılışı, yoğun katılımla gerçekleşti.
Pendik kaynarcadaki , Eddai vakfı hizmet binasının açılışına dün öğlen saatlerinde Kuran-ı Kerim tilavetiyle başlangıç yapıldı.

Açılış oldukça kalabalık geçerken ,katılımcılar arasında Prof. Dr Şener DİLEK, Prof. Dr Ahmet AKGÜNDÜZ ve Prof. Dr Alaaddin BAŞAR ‘ da vardı .

Bediüzzaman Hazretlerinin “Elbette bizlere lazım ve millete elzem, şimdi resmen izin verilen din tedrisatı için hususi dershaneler açılmasına ve izin verilmesine binaen, Nur şakirtleri, mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir dershane-i Nuriye açmak lâzımdır” sözlerinden yola çıkarak açılan hizmet binasının insanlığın imanının kurtulmasına vesile olmasını istiyor ve hizmet eden kardeşlerimizin muvaffakiyetlerini diliyoruz.

Risale Ajans

RİSALE-İ NUR: Başarıya Uzanan Bir Yol

Dersane, kurban, Bediüzzaman Said Nursi, dava, ders, Müslüman Türk vd. Bunlar Risale-i Nur sözünü duyduğumuzda aklımıza gelen bağlantılı birkaç ifade sadece. Peki bunlarla sınırlandırılabilir mi gerçekten? Eğer öğrenmek için hiçbir çaba harcamazsanız asla bilemezsiniz. Risale-i Nur, semavat ve ahireti kuşatan bilgi hazineleriyle yüklenmiş bir sandıktır. Gerçekten de, Risale-i Nur, Filipinler’e ilk geldiğinde, pek çok Filipinlinin, özellikle de hakikat arayışında olan ve Cenab-ı Hakk’ın varlığı hakkında şüpheleri olanların hayatında, ta dünyanın başından bu yana sık sık akılcı zihinlerine düşen soru işaretlerine cevap olarak İslami öğretilerle bilimin örtüşmesiyle kuvvetlendirilmiş açık, bilimsel ve mantıklı deliller göstererek büyük bir etki oluşturdu.

Bediüzzaman Said Nursi’ye göre “Her şeyi maddede arayanların akılları gözlerindedir. Göz ise maneviyatta kördür.” İmandaki hakiki güzelliği ve nuru bizlere göstermeye Müslüman Türkleri bir vesile kıldığı için Allah’a (cc) şükürler olsun. Risale-i Nurlarla tanıştırılmamış olsaydım tamamen kaybolabilirdim. Dersanede kalmadan önce İslam hakkındaki bilgim sınırlıydı: Camide her Cuma -uyuklamam nedeniyle bazen dinleyemeyip kaçırabildiğim- hutbede öğretilenler; nadiren okuduğum, müfessir ve alimlerin anlayışına dayanan Kur’an meali ve neredeyse hiç zaman ayıramadığım Medresedeki temel İslam dersleri. Temel dini esaslara uyan bir Müslüman sayılırdım ama Cenab-ı Hakk’ın bize ihsan ettiği İslam’ın güzelliğini anlayıp takdir etmekte çoğu kez başarısız oldum. Ama dersanede kalmam bu bakış açısını değiştirmeme yardım etti ve beni daha iyi bir Müslümana dönüştürdü.

Dersanede davanın-davetin; namaz kılarken, yerken, okurken vs. cemaat olmanın ve bunun ne kadar faziletli olduğunun; problem ve endişeleri gidermek için meşveret yapmanın; kalbi sezgi ve bilgimizi arttırmak için okumanın; daha önce hiç duymadığım ve dersaneye girmeseydim önemini asla bilemeyeceğim tesbihatın; çoğu Filipinli Müslümanın geçen dönemler boyunca ihmalkarlıkla terk ettiği, her Kurban Bayramında Kurban kesmenin; dini, politik ve sosyal çatışmaları çözmek için diyalog kurmanın değerini bilmeyi öğrendim.

Risale-i Nur Külliyatı, her şey çok geç olmadan önce kötü davranışlarımızı değiştirmemiz gereken bizler için, Peygamber Efendimizin (sav) sünnetine uygun bütün çözümlerle donanmış. Bediüzzaman Said Nursi’nin külliyatında bahsedildiği gibi, ümmet-i İslam’a kan ağlatan asıl problemler cehalet, fakr ve ihtilaftır. Ve Bediüzzaman bu problemlere karşılık olarak marifet, sanayi ve ittifak gibi çeşitli çözümler ortaya koymuştur.

Bir Risale-i Nur ve üniversite öğrencisi olarak, bu problemi şöyle çözme eğilimindeyim: İlk olarak, dinimden taviz vermeden kendi eğitim alanımda uzmanlaşmak. Bu şekilde, hem bu dünyada hem de ahirette başarılı olabilirim. İkincisi; bilgi arayışı, dava, diyalog kurmak ve İslami inancın güçlendirilmesine yardım eden ve insanlara umut vererek onların hayata bakış açılarını güzelleştiren (hapishane ziyareti, hasta bir arkadaşı veya akrabayı ziyaret gibi) diğer benzer aktiviteler için ihlaslı olmak. Ve son olarak, en az diğerleri kadar önemli olan, her bireyin en büyük düşmanı olmuş olan kötülüğü emreden nefsime karşı mücadele etmek.

Kendi nefsime ve beraber dinlemek isteyen herkese, külliyatın en sevdiğim kısmı da olan Bediüzzaman Said Nursi’nin 16. Mektubundaki 5. Meselesiyle sesleniyorum ki şöyle diyor: “Dünya madem fânîdir. Hem madem ömür kısadır. Hem madem gayet lüzumlu vazifeler çoktur. Hem madem hayat-ı ebediye burada kazanılacaktır. Hem madem dünya sahipsiz değil. Hem madem şu misafirhane-i dünyanın gayet Hakîm ve Kerîm bir Müdebbiri var. Hem madem ne iyilik ve ne fenalık cezasız kalmayacaktır. Hem madem “Allah bir kimseye gücünün yettiğinden başka sorumluluk yüklemez. (Bakara Suresi: 286)” sırrınca teklif-i mâlâyutak yoktur. Hem madem zararsız yol, zararlı yola müreccahtır. Hem madem dünyevî dostlar ve rütbeler kabir kapısına kadardır. Elbette, en bahtiyar odur ki, dünya için ahireti unutmasın, ahiretini dünyaya feda etmesin, hayat-ı ebediyesini hayat-ı dünyevîye için bozmasın, malâyani şeylerle ömrünü telef etmesin, kendini misafir telâkki edip misafirhane sahibinin emirlerine göre hareket etsin, selâmetle kabir kapısını açıp saadet-i ebediyeye girsin.”

Muhammad Asharaf A. Sarip

Kenya Hizmet Notları ve Dersane Açılışı

Bismillahirrahmanirrahim

Esselamu aleykum ve rahmetullahi ve bereketuhu

Türkiyedeki yurtdışı meşveretlerinin tesiri ve teşviki ile illere taksim edilen ülkelerden Mersin iline Cenab-ı Hakkın ihsanı ile Kenya nasip olmuştur.

Kenya, Hint Okyanusu’na kıyısı olan bir doğu Afrika ülkesidir. Güneyinde Tanzanya, batısında Uganda, kuzeybatısında Sudan, kuzeyinde Etiyopya ve doğusunda Somali ile komşudur. Başkenti Nairobi’dir. Kenya

Afrika’nın en önemli ülkelerinden birisi olup nüfusu 45 milyon civarındadır. Eski bir İngiliz sömürgesi. 1963 yılında bağımsızlığını kazanıyor. Uhuru Bahçesi onların bağımsızlık meydanı. Bu ülke Doğu Afrika’nın lokomotifi. Ekvator çizgisinin üzerinden geçtiği ülke. Yarısı kuzey yarımkürede yarısı güney yarımkürede. Komşuları Uganda, Tanzanya, Sudan, Somali ve Etiyopya. Afrika’nın en büyük ikinci dağı 5,199 metre ile Kenya dağıdır.

Kenya’yı oluşturan 42 etnik grubun, farklı kabilelerin her birisinin ayrı kültür ve gelenekleri var. En ünlü kabilesi Kikiyu. Kenya ayni zamanda dünyanın en iyi atletizm sporcularını çıkaran bir ülke. Ayrıca Kenya safarisi ile çok meşhur bir ülke her zaman dünyanın dört bir yanından gelen turistlerin ziyaret ettiği bir yerdir.

Ayrıca Kenya için vize gerekli değil. Her türlü hayvanın bulunduğu çok büyük National (Milli) Parkları var. Yerel dilleri Swahili Bantu ve Arapçanın karışımı bir dil. Bu dil Kenya’nın milli, İngilizce ise Resmi dili. Swahili, Doğu Afrika’da sadece bir dil olarak kalmamış aynı zamanda çok açık bir swahili kültürü oluşmuş bu coğrafyada.

Nairobi Afrika’nın en gelişmiş şehirlerinden birisi. Modern ve yüksek binalar şehri diğer Afrika şehirleri arasında çok önemli bir yere getirmiş. Başkent sadece Kenya’nın değil komşu ülkelerinde kalbi konumunda bir şehir. Nairobi Masai dilinde “serin suların yeri” anlamına geliyor.

Yıl boyunca, yaz kış, hava, ne sıcak ne soğuk. Dünyanın en güzel iklimlerinden birisine sahip. Diğer ülkelerde görmeye alışık olduğumuz çatılardaki bacalar ise soba yâda kalorifer olmadığı için bu şehirde hiç yok. Yazınsa klima kullanılmıyor. Öğle arası parkta çok sayıda şekerleme yapan insana rastlıyoruz. Bu Nairobi’nin sıradan manzaralarından. Aceleleri hiç yok çünkü hayat öyle de olsa böyle de olsa sürüp gidiyor.

Swahili dilinde “Haraka haraka hayna baraka, no hury in Africa” Yani Afrika’da her şey yavaş yavaş hallolur. Hiç acele etmeye gerek yok. Hala telaşa devam ederseniz size dönüp “Hakuna Matata” Yani Problem yok her şey yolunda diyorlar. Nairobi’nin tam ortasından Güney Afrika’dan başlayıp, Kahire’ye kadar giden Trans-African otobanı geçiyor. Afrika’nın en uzun yolu bu. Kenya’daki Adı Uhuru Otobanı, Yani özgürlük yolu.

Kenya, Afrika’nın en eski yerleşim bölgelerinden biridir. Kenya’ya ilk defa Arap tüccarlar gelerek, Malindi ve Mombasa şehirlerini kurmuşlardır. Sonraki yıllarda Portekiz boyunduruğundaki yerel emirlerin talebi üzerine Yemen Valiliği Emir Ali Bey’i 1584 yılında bölgeye göndermiş, Emir Ali Bey de beş kadırgadan oluşan filosuyla tekrar buraları alarak buralar Osmanlı devletine bağlandı. Emir Ali Bey kazanımları Portekizlilere karşı koruyabilmek için Mombasa’da limana hakim birde kale inşa ettirdi.

Tekrar Portekizliler buraları ele geçirerek burada ticaret merkezleri kurmuşlar, kaleler yaptırmışlardır. On sekizinci yüzyılda Araplar Kenya’ya tekrar hakim olmuşlar ve Portekizlileri bölgeden çıkarmışlardır.

1887’de bir İngiliz şirketi Kenyayı Araplardan kiralamış 1895’te de bölgeyi tam kontroluna almıştır. Bundan sonra maalesef Kenya tam bir İngiliz sömürgesi olmuştur İngilizler 1890’larda Kenya Uganda demir yolu inşasına başlamış, bu dönemde inşa için deneyimli işçi gereksinimi karşılamak amacıyla çok sayıda Hintli Kenya’ya yerleştirilmiştir. Ve bu Hintliler bugün Kenya da çok sayıda bulunup Kenya’nın ticaretine hakim durumdalar.

Ülkede çok sayıda dini inanış var.. Nüfusun yaklaşık yüzde altmışı Hristiyan, yüzde otuzu Müslüman, fakat bazı kaynaklar ve politika gereği Müslümanları yüzde on gibi düşük değerlerde gösteriyorlar, geri kalanı da Hinduizm, Budizm ve yerel dinlere mensup.

Özellikle her adım başı bir kilise görmek mümkün. Kenya’daki dinsel çoğulculuğu, Nairobi’de attığınız her adımda görmek mümkün; kiliseler, camiler ve Hindu tapınakları yan yana yükseliyor. Kenya’da Hindistan’a benzer çok-hukukluluk düzeni var; yani dinsel gruplar özel hukuk, aile hukuku alanında dinsel kurallarını uyguluyor.

Kenya hakkında çok geniş bilgi var şimdilik bu kadarı ile iktifa ediyoruz.

Mersinden birkaç ehli hizmet fedakar esnaf ağabeyler ve Ankaradan Şemsettin TÜRKAN abi ile beraber altı kişi 9 Mayısta Kenya nın başkenti Nairobi ye ulaştık. Bizi karşılayacak ve bizimle ilgilenecek ve onun ismi ile geldiğimiz zatın aynı günde Türkiye’ye döndüğünü öğrendik. Tahayyürde kaldık fakat neyseki Cenab-ı Hak uzun yıllar burada ticaret ile iştigal eden ve Risale-i Nurlar ile hizmet eden ve bir nur talebesi olan Hasan ağabeyimizi tevafuken karşımıza çıkardı.

Ne o bizi ve nede biz onu biliyorduk Allah razı olsun bize her noktadan mihmandarlık ve rehberlik ve yardım etti. Afrika’da resmi işlerin ve prosedürlerin ne kadar geç işlediği bilen kişilerce malumdur buna rağmen üç gün içinde dershanemizi bulduk eşyaları ile beraber yerleştik ve ilk derslerimizi yapmaya başladık elhamdülillahi haza min fadli rabbi.

Ve bu ise Hasan abi ile fedakar esnaf ağabeylerimizin sayleri ile olmuştur. Bu üç dört gün içerisinde Şemsettin abinin burada tanıdığı kişiler ile tanışarak Üstadımız ve Risale-i Nur hizmetinin esasları anlatıldı ve Risale-i Nurlar takdim edildi.

Mesela bunlardan bir tanesi Nairobinin en büyük ve merkez camiinde İslam Cemaatler Birliği başkanı ve Meclisi Ulema azası olan Abdullahi Abdi ile tanıştık. Risale-i Nurları ve Üstadımızı bilen bu zat Türkiye’den gelmemiz hasebi ile Türkiye’nin elan Alemi İslamın her noktadan lideri olduğunu vs. takdir ve sena etti.

Kenya’da faaliyet yapan İslam cemaatleri Türkiye’yi, Devleti Hilafeti Osmaniyenin devamı olarak biliyorlar ve buda Risale-i Nur’ların hüsnü tesirine vesile oluyor elhamdülillah.

Sonra Küresel Barış Vakfı merkezine ve buranın Orta Afrika ülkeleri temsilcisi ve azaları ile tanıştık. Üstadın fikirleri ve Risale-i Nurların ehemmiyeti anlatıldı ve eserler takdim edildi. Aynı Müslümanlar gibi tanıştığımız bu Hristiyanlar da Türkiye’yi sevdiklerini Hristiyanların ve Müslümanların barış ve ittifak etmek zorunda olduklarını ifade ettiler.

Daha sonra dershanemize gelip Risale-i Nur derslerini dinleyen ve okuyan bu zatlar “Kenya Orta Afrika da nasıl ehemmiyetli ise Asya ve Avrupa ortasında bulunan Türkiye de bizim için gayet ehemmiyetlidir. Bu yüzden biz Türkiye’de de bir şube açmak, Türkiye-Kenya arasında kültürel ve bilimsel ve dostluk ilişkilerimizi artırmak istiyoruz.”dediler.

Sohbet esnasında Risale-i Nurları izah eden Hasan abiye bu zat “Sen İlhami konuşuyorsun bu söylediklerini ben ilk defa duyuyorum ve hepsi de çok enterasan ve ehemmiyetli. Şu anda yurtdışında bulunan Genel başkanımızı sizinle tanıştırmam gerekiyor bu hakikatları mutlaka onada anlatmalısın” dedi.

Ve bunun gibi pek çok zatlar aynı itirafı yani Risalelerdeki hakikatlerin asrımızın problemlerinin çözümü için birer formül olduğunu Müslümanlar gibi Hristiyanlarında itiraf ve ikrar ettiklerini bilmüşahade gördük ve görüyoruz.

Ve bundan anlıyoruz ki BU RİSALELERE BÜTÜN DÜNYA İNSANLARININ İHTİYACI VAR.

Kenya Nur Talebeleri

www.NurNet.org

Köln’de Doğal Afetler Konulu Dinler Arası Toplantı Düzenlendi

10 yılı aşkındır Köln medresesi olarak üyesi olduğumuz, dinler arası sevgiyi, hoşgörüyü ve diyaloğu sağlamak amacı ile faaliyet gösteren İnterreligiöser-Runder-Tisch(İ.R.R.T) platformu tarafından, Köln’de bir toplantı daha düzenlendi. Konusunun ‘Doğal afetler ve dinlerin bakış açısı’ programa çeşitli müslüman, hristiyan ve budist cemaatleri katıldı.

Dershanemizin bulunduğu Mülheim semtindeki hemen hemen her dini kuruluşun üyesi bulunduğu bu platformun sözcülüğünü ise Dersahenemizin temsilcisi Rüstem Ülker yapmaktadır.

Program, sunucunun Japonya hakkında genel bilgi vermesi ile başladı. Ardından sırayla budist cemaati temsilcisi, hristiyan cemaatleri temsilcisi ve son olarak da müslümanlar adına cemaatimiz temsilcisi konuşma yaptı.

Konuşmasına:’Allah’ın neden bu musibetleri verdiğini biz hristiyanlar bilmiyoruz’ cümlesi ile başlayan hristiyan cemaatleri temsilcisi, ’kanser hastası olan birine, durumunun göründüğü gibi kötü olmadığına inandıramazsın’ dedi. Mantık ile bunun açıklayamayacağını savundu.

Ardından konuşma yapan İslam cemaatleri temsilcisi ise, musibetlerdeki ‘sınav-sabır’ yönüne dikkat çekti. Herşeyin zıddı ile bilindiğinin altını çizen Rüstem Ülker, ayetlerle süslediği konuşmasında, Risale-i Nur’da zikredilen üç kuvvetten yola çıkarak, bu kuvvetlerin sirat-i müstakim olarak kullanıldığı takdirde, insanların sebep olduğu musibetlerin(Japonya’daki santraller gibi) önlenebileceğine dikkat çekti. Musibetlerdeki hayır yönleri de zikrettikten sonra konuşmasını bitirdi.

Programa kısa bir ara verildi. Bu süre içerisinde her masada çeşitli dinlere mensup insanlar bir araya gelerek konu hakkında fikir beyan edip, soru sorma imkanı buldu.

Ardından tekrar birlikte çeşitli noktalar tesbit edildi ve temsilcilere sorular sorma fırsatı verildi.

Kendisinin ölüm döşeğindeki hastalara motivasyon ve destek verme amaçlı yardım ettiğini belirten bir hanıma,’siz bir hristiyan olarak, ölüm döşeğinde yatan hastanıza çektiği acıları dindirmek için ne tür konuşmalar yapıyorsunuz’ diye soruldu. Soruya net bir cevap bulamayan hanım ise, en sonunda bir şey söyleyemediğini belirtti..

Sonuç olarak şunu gözlemledik: İnsanlar, İslamiyetin inanç modeline şiddetle ihtiyaç duymaktadırlar. Bu yüzden:Hizmet,hizmet,hizmet…..

Selam ve dua ile
Hüseyin Tuğrul

www.NurNet.org