Etiket arşivi: dib

Hayra anahtar, şerre kilit olunuz

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, her Cuma olduğu gibi bugün de twitterdaki takipçileriyle Hz. Peygamberin hikmetli sözlerini paylaşma geleneğini sürdürdü.

Diyanet İşleri Başkanı Görmez’in bugün şu hadisi şerifi paylaştı:

Sevgili Peygamberimiz (SAS) buyuruyor ki: Hayra anahtar şerre kilit olunuz. Ne mutlu o kimselere ki hayra anahtar, şerre kilit olurlar. Yazıklar olsun o kimselere ki şerre anahtar, hayra kilit olurlar.

Camilere TSE standardı

Diyanet İşleri Başkanlığı 2012-2016 yılları arasında yapacağı faaliyetler için bir dizi stratejik plan hazırladı. Ciddi projelerin hayata geçeceği plan çerçevesinde camilerin belli kalite ölçülerini yakalaması için Türk Standardları Enstitüsü (TSE) ile ortak çalışma yapılacak.

Çalışma ile camiler daha fonksiyonel hale gelecek. Her yıl 50 caminin TSE standartlarında fonksiyonel olması için çalışmalar hızlandırılacak.

Plan çerçevesinde Diyanet, İslam’ı geniş kitlelere anlatmada ve din hizmetinin daha kaliteli sunumunda yeni bir vizyona göre hareket edecek. Din hizmetlerinin toplumun bütün kesimlerine ulaşması için başkanlık merkezinde irşat ekipleri oluşturulacak. Rahat okunan Kur’an-ı Kerim’ler bastırılacak vatandaşların hizmetine sunulacak, Cami derslerine etkinlik kazandırılarak din görevlileri cami dışı din hizmeti için teşvik edilecek. Hac ve umre hizmetleri etkinleştirilerek, hacda görevlendirilecek bayan din görevlisi sayısı artırılacak. Tartışmalara sebep olan öğrencilere yönelik umre hizmetlerinin geliştirilmesine hız verilecek.

Evde din hizmeti

Sağlık Bakanlığı’nın başarıyla yürüttüğü Evde Sağlık Hizmetleri’nin bir benzerini Diyanet de yapmayı planlıyor. Evde Din Hizmeti başlığıyla yürütülecek çalışmaya göre evde sürekli bakıma muhtaç olan engelli, yaşlı ve hastalara yönelik din hizmeti sunulacak. Ayrıca illerde ve nüfusu 50 binin üzerinde olan ilçelerde işitme engellilere hizmet verecek en az bir personel bulundurulacak. Toplumdaki ahlaki yozlaşmanın önüne geçmek için Diyanet daha etkin çalışmalar yapmayı hedefliyor. Bu kapsamda gençlere yönelik dinî konuları içeren bir roman serisi, çocuklar için ise çizgi filmler hazırlanacak.

Türkçedeki önemli eserlerin yabancı dillere, yabancı dillerdeki eserlerin ise Türkçeye çevrilmesi çalışmalarına hız verilecek. ABD’de cami, araştırma merkezi, sosyal ve kültürel alanları da içeren bir kültür merkezi açılacak.

Merkezî ezan sistemi kademeli olarak kalkacak

Diyanet, 28 Şubat uygulaması olduğu eleştirilen merkezî vaaz ve ezan uygulamasında sınırlandırmaya gidecek. Buna göre 2016 sonuna kadar camilerin yüzde 50’sinde yüz yüze vaaza, yüzde 30’unda ise ezanın kendi görevlileri tarafından okunması uygulamasına geçilecek. Ayrıca din görevlilerinin hutbelerini kendilerinin yazmaları için seminer ve kurs uygulaması başlatılacak. Yine bu dönemde bir Kur’an-ı Kerim müzesinin kurulması planlanıyor.

İlyas Koç / Zaman Gazetesi

Diyanetten Hicret ve Muharrem Mesajı

Hicret, Muharrem ve Aşure

Sevgili peygamberimizin Mekke’den Medine’ye hicretinin gerçekleştiği ve rahmet peygamberinin “Allah’ın ayı” olarak nitelendirdiği Muharrem ayını idrak etmiş bulunuyoruz. Bu ayın İslam dünyasına ve bütün insanlığa hayırlar ve bereketler getirmesini niyaz ediyorum. Hz. Ömer’in halifeliği döneminde hicret, tarih başı olarak kabul edilmiş ve o günden itibaren İslam âleminde 1 Muharrem hicrî takvimin başlangıcı olarak kabul görmüştür.

Hicret; Allah’a ve O’nun kutlu elçisi rahmet peygamberine gönülden bağlılığın bir ifadesi, dostluğa, kardeşliğe, medeniyete, ilme ve irfana açılan yolculuğun hikâyesidir.

Hicret, nurlu şehir Medine’nin şahsında, insanlığın gönlüne, sevgiye ve rahmete açılan bir yoldur. Her vesile ile paylaşmayı, dayanışmayı, insani erdem ve faziletleri öğütleyen yüce dinimizin hikmet yüklü mesajlarının insanın hayatında makes bulmasıdır. Hicret, Allah yolunda fedakârlığın, yardımlaşmanın kardeşliğin zirvesidir.

Tebliğ hicreti doğurmuş, hicret ise tebliği yoğurmuştur. Kısaca hicret Müslümanlar için bir milattır.

Hicret, Allah rızası için anadan, babadan, evlattan, yardan, diyardan, maldan ve mülkten hatta candan vazgeçmenin ibretli ve meşakkatli bir öyküsü, yüce dinimizin rahmet yüklü mesajlarını bütün insanlığa ulaştırmak için çıkılan yolculuğun adıdır. Öyle ki tebliğ hicreti doğurmuş, hicret ise tebliği yoğurmuştur. Kısaca hicret Müslümanlar için bir milattır.

KERBELA ORTAK ACIMIZ

Muharrem ayı, aynı zamanda Hz. Peygamber (sav)’in torunu Hz. Hüseyin’in ve çoğu Ehl-i Beyt mensubu 70’ten fazla insanın siyasi ihtiraslar uğruna Kerbela’da şehid edilmesi nedeniyle Müslümanların ortak hafızasında büyük bir acının tarihidir. Bu ciğersûz hadise özellikle milletimiz başta olmak üzere, mezhebi ve meşrebi ne olursa olsun, bütün Müslümanların asırlardır dinmeyen ortak acısı olmuştur. Kerbela’da acımasızca şehit edilen Hz. Hüseyin ve arkadaşlarının bu hadisedeki asil duruşları ve haksızlıklar karşısındaki onurlu mücadeleleri bütün müminlerin gönüllerinde taht kurmuş, Hz. Hüseyin ve yakınlarına bu zulmü reva görenler ise insanlığın ortak vicdanında mahkûm edilmiştir.

Kerbelâ olayı, dünyanın hangi bölgesinde yaşarsa yaşasın, hangi dînî-kültürel alt kimliğe mensup olursa olsun, İslâm toplumlarının hemen hemen hepsinde önem atfedilen bir hadisedir. Bu öneme istinaden Muharrem, Aşura ve Kerbelâ’nın, İslâm toplumlarının dînî-kültürel hayatında da bazı yansımaları olmuştur. Müslüman coğrafyasında bu ayda tutulan oruçlar, pişirilip dağıtılan aşuralar ve Kerbelâ’da Hz. Peygamber (sav)’in torunu Hz. Hüseyin ile beraber ailesi ve yanında bulunanlardan şehid olanların yad edilmesi bunların başlıcalarıdır. Nitekim, Hz. Hüseyin’in şehadetine duyulan üzüntü şiirlere, mersiyelere ve maktellere yansımış, bu alanda pek çok eser vücuda getirilmiştir. Bunlardan birinde Aşık Yunus şöyle dile getirir duygularını:

Şehitlerin serçeşmesi, Enbiyanın bağrı başı, Evliyanın gözü yaşı, Hasan ile Hüseyin’dir

Hazret-i Ali babaları, Muhammed’dir dedeleri, Arşın iki küpeleri, Hasan ile Hüseyin’dir

Kerbela’dır yazıları, Şehid olmuş gazileri, Fatma Ana kuzuları, Hasan ile Hüseyin’dir

Derviş Yunus’un dünya fânî, Bizden evvel gelen hani, İki cihanın sultanı, Hasan ile Hüseyin’dir.

Günümüzde bütün Müslümanlara düşen önemli görevlerden biri, bu tür müessif olaylardan ibret almak, dersler çıkarmak ve birlik ve beraberliğimizi zedeleyecek her türlü olumsuz tutum ve davranışlardan kaçınmaktır.

Muharrem ayı ile bağlantılı olarak uzun yıllardır yaşatılan uygulamalardan birisi de aşura geleneğidir. Milletimizin komşularına, dost ve akrabalarına yılda iki defa dağıttığı güzelliklerden biri kurban, diğeri ise aşuradır.

Aşura paylaşmanın, dayanışmanın, birlikteliğin ve sevginin ifadesi, bolluk ve bereketin simgesidir. Aşuranın bu mecazî anlamı toplumumuz için bugün her zamankinden daha fazla önem taşımaktadır. Milletimiz, asırlardır sürdürdüğü gelenekle bugün de; “farklılıkların ahenk içindeki ortak tada katkı sağlamaları”, “birlik” gibi kültürümüzün özünde hep var olan güzellikleri devam ettirme bilinci ile birbirinden farklı tatları aynı kazanda kaynatıp, aşura aşı yapmaya, birlikte yaşamanın sembolünü tadarken muhabbeti paylaşmaya devam etmektedir.

Bu duygu ve düşüncelerle, şehitlerin efendisi İmam Hz. Hüseyin ve Kerbelâ şehitleri olmak üzere bütün şehitlerimizi rahmetle anıyor, onların İmam Zeynelabidin ile süren aziz hatırasını yad ediyor, Ehl-i Beyt-i Mustafa’yı saygıyla selamlıyor; asırlardan beri Hz. Peygamber ve Ehl-i Beyt sevgisi etrafında kenetlenen milletimizin barış, huzur, güven, karşılıklı sevgi ve saygı içerisinde yaşamaya devam etmesini Cenab-ı Mevla’dan niyaz ediyorum.

Diyanet’ten önemli bayram mesajı!

Keskin, AA muhabirine yaptığı açıklamada, kurban kesmenin her şeyden önce bir ibadet olduğunu hatırlatarak, hür, akıllı, ergen, varlıklı kimselerin bu ibadeti yerine getirmekle yükümlü bulunduğunu söyledi.

Varlıklı olmanın ölçüsünün zekat verecek durumda bulunmak olduğunu anlatan Keskin, temel ihtiyaçlarından fazla mala sahip kimsenin kurban ibadetini yerine getirebileceğini dile getirdi.

Keskin, Hanefi mezhebine göre bir evde bulunanlar karı koca veya evlattan, belli ölçüde mal varlığına sahip olan her birinin kurban kesmesi gerektiğini ifade ederek, Şafi mezhebine göre ise bir evde tek kurban kesilmesinin bütün ev halkı için yeterli olacağı görüşünün bulunduğunu anlattı.

-Hangi hayvanlar kurban edilebilir-

Keskin, hangi hayvanların kurban edilebileceğine ilişkin Kuran-ı Kerim de ve hadislerde genel hükümler bulunduğunu belirterek, koyun, keçi, deve, sığır ve mandanın kurban edilebilecek hayvanlar olduğunu ifade etti.

Tavuk, hindi veya ceylan, geyik gibi hayvanların kurban edilemeyeceğine dikkati çeken Keskin, koyun ve keçinin bir yaşını, sığırın 2 yaşını, devenin ise 5 yaşını doldurduğunda kurban olabileceğini vurguladı.

Keskin, peygamber efendimizin istisnai bir hüküm olarak, eğer gelişmiş, yani bir yaşındaki bir koyun gibi gözüküyorsa, 6 ayını doldurmuş koyunun da kesilebileceğini belirttiğini anlattı.

Kulağı yarılmış veya yarıdan fazlası kesik, boynuzu kırık, mezbahaya yürüyemeyecek kadar sakat, uyuz, dişlerinin yarıdan fazlası düşmüş veya ilikleri boşalacak derecede zayıflamış bir hayvanın kurban edilemeyeceğini vurgulayan Keskin, ”Bir kişi sevdiği birine hediye sunarken kusurlu bir hediye verir mi? Örneğin çalışmayan bir saati ya da bilgisayarı, hediye edebilir mi? Aynı şekilde kurban da Allah’a sunulan bir hediye gibidir. O zaman kusursuz ve mükemmel olması gerekir” diye konuştu.

-”Yoksulları sevindirin”-

Kurban kesenlerin, kestikleri kurbanın etini üçe bölüp bir bölümünü evde tükettiğini, bir bölümünü dost ve ahbaplara ikram ettiğini anlatan Keskin, kurbanın bir bölümünün ise ihtiyaç sahiplerine dağıtılmasının uygun olduğunu bildirdi.

Keskin, bir kişinin kurban kesip etini hiç kimseye vermese bile yine de kurban kesmiş olacağını, ancak manen bir kazanım elde edemeyeceğini belirterek, şöyle konuştu:

Önemli olan dostunu, ahbabını sevindirmesi, onlara ikramda bulunması bir de yoksulların ihtiyaçlarını gidermesi, onların gönüllerini hoş tutması. Zaten bayramın da esprisi burada yatıyor. Bayramda eğer biz düşkün insanları, yoksul insanları, dostlarımızı ahbaplarımızı sevindirmezsek bu nasıl bayram olur? Öyle bir bayram kutlanmış olur mu? Bayramın anlamı insanları sevince, feraha kavuşturmak, insanları neşelendirmek, onların hüzünlerini, kederlerini gidermek. Eğer biz kurban bayramında bunu başaramıyorsak, bunu yapmıyorsak o zaman bayramı kutlamış olmayız.

-Tatil yerine, dost, akraba ziyareti-

Bazı insanların bayramın manevi havasını teneffüs etmek, dostlarını, akrabalarını, yoksulları sevindirmek yerine tatile gitmeyi seçtiklerini dile getiren Keskin, ”Oysa bayramda insanlar dostlarını akrabalarını, büyüklerini ziyaret etmeli, ihtiyaç sahiplerini ziyaret edip onların ihtiyaçlarını gidermeye çalışmalı, eğer böyle yaparsak bayramı gerçek anlamda yaşamış ve yaşatmış oluruz” diye konuştu.

Keskin, ”Sevinç ve neşe günü olması gereken bayramlarda insanın sadece kendi egosunu tatmin etmeye yönelip tatile gitmesi, dostunu ahbabını unutması, yoksulları unutması, bayramla taban tabana zıt bir uygulama olur” dedi.

Durumları elverişli olanların kurban ibadetini ihmal etmemesi gerektiğini vurgulayan Keskin, kurbanlık hayvanların incitilmeden, hijyen kurallarına uygun şekilde kesilmesini tavsiye etti.

AA

Camiler Çiçek Açıyor (video)

Camiler ve Din Görevlileri Haftası dolayısıyla Kocatepe Camii avlusunda gerçekleştirilen tören çocukların şölenine dönüştü. Yüzlerce çocuğun katıldığı programda konuşan Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, “Çocuk için ibadet edilen mekân soğuk, sönük, donuk ve ürkütücü olmamalıdır” dedi.

Çocuklar için hazırlanan siteyi ziyaret edebilirsiniz http://www.camiyiseviyorum.com

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından hazırlanan video: