Etiket arşivi: dünya

İnsan Yaratıcısına İtaat Etmeli

genc merdivenEvet insan için, kendini yoktan var edip, yaratana boyun eğip itaat etmesi kadar normal ne olabilir? Onunla beraber, asırlarca dünyayı İslamiyet’le şereflendiren Türkiye’deki insanlar bugün, Avrupadan gelen “materyalist” ve “natüralist” felsefenin  tesiri altında kalarak, maneviyattan nasibini alamadıkları için yaradılışı, kör, sağır ve şuursuz tabiata verebiliyorlar.

Bu sebepten ötürüdür ki, bugün şehit dedelerin torunları olan bu anne babaların birçoğu,  evladının yalınız maddi geleceğini garantiye almayı düşündüğü için, onların nazarını yalınız bu geçici dünya hayatına çevirip, biricik yavrusunu, maneviyattan uzak yetiştiriyor. İşte bu kuru maddecilik fikrini taşımak sebebiyle, Allah’ın anne babaya verdiği en güzel hediyesi olan evlatlarına, onların yaratıcısı olan Allah’ı tanıtmadılar.

Halbuki, Hiçbir şeyi olmayan bir miskine, hayırseverin biri  dayalı düşeli bir daire verip, ihtiyaçlarını karşılamak için günde iki üç defa hal hatırını sorsa, o miskin adamın  nasıl o hayırsevere karşı minnettarlık hissedeceğini düşünebilirsiniz. Verdiğim bu örnekten, biz Allah’ımıza karşı nasıl bir teşekkürle borçlu olduğumuzu anlamamız lazım. Çünkü O Yüce Yaratıcı  insanı hiçlikten çıkarıp, en üst bir makama çıkarmak için, bütün mahlukatı basamak yaparak çeşit çeşit nimetleri önüne sermekle insanı en yüce bir makama yüceltmiştir. Hatta Allahın emirlerine tam uyan bir Müslüman’ın makamı meleklerden de üstündür.

Bu kadar nimetler önüne serilen bu âile reisi gözünü yalınız maddeye diktiği için evlatları herhangi yerde çalışıp eve düzgün maaş getirseler babalarını güldürürken, o babanın oğlu veya kızı sabah namazına kalkmadıkları zaman baba pek rahatsız olmaz. Hatta bazısı kılını bile kıpırdamadan hayatını devam ettirebiliyor.  Dinden imandan nasibini almayan bu baba, Müslümanlığa gelince, kendisine kuru gayret vermek için, ben Müslüman değil miyim diyebilmektedir.

Bugünkü annelerin çoğu da, gerekli din terbiyesini alamadığı için, Allah tarafından ona ihsan edilen evlatlarına karşı  vazifesini yapamıyor. Allah’ın anneye verdiği şefkat kahramanlığını yerinde kullanmıyor. Yani âhireti veresiye kabul ederek, dünyevi yatırımları  peşin para görüp “Aman oğlum öğretmen olsun, paşa olsun ” kızım müdire veya hemşire olsun!” diyor. Evlatlarını Kur’an kursuna göndermiyor musun denilince, atlatmak için, amân sende! Herkes evladını tahsilli yapmaya çalışırken, sen bana neden bahsediyorsun, der geçer. Bu hanımın bu sözleri o pişmanlık gününde, ona pek pahalıya patlayacağını hiç düşünmeden,  bu boş lafları çekinmeden konuşabiliyor.

Şimdi öz derdim gibi, derdim olan bu gafil anne ve babaların  evlatlarını böyle ahlaktan uzak görünce, üzülüyorum! O masum kardeşleri kötü yollarda da görsem, onlara asla küsemiyorum, maneviyattan boş olan bu çocuklara çok acıyorum. Çünkü onların bu hale düşmelerinin ana sebebi, onların anne ile babalarıdır.

İnsana imandan gelen şefkat sayesinde, kendi kendine sorası geliyor: Acaba bu yavrulara bugüne kadar hiçbir şey verilmediği için onlar Allaha karşı mes’ul olmayacaklar mı? Evet olacaklardır. Çünkü buluğ çağına girdikten sonra herkes yaptığından Allah’ına karşı mes’ul olacaktır. Peki bu vaziyete düşen bu genç kardeşlerin yapacakları nedir? Onlar Allah’ı bulmak için kafalarını ciddi çalıştırarak, ilk önce kendi vücutlarına bakmalı. Çünkü vücutlarında mevcut olan o mucize azaların hiçbirini ne annesi ne de babası yapmadı. Onları yapanı bulmalı ki cehennem gibi acı bir azaptan kurtulsunlar. Kurtulmaları için de, hemen eski hayatlarını terk etmeleri icap ettiğini anlasınlar. Bilsinler ki eski alışkanlıklarını bırakmadan onlar kurtuluş çaresine eremezler. Yukarıda bahsedilen yalnız cehennem gibi acı azaptan kurtulma kârı ile de kalmayacaklar! Belki Cennet gibi sonu olmayan güzel ve mutlu bir hayatı kazanmak kârını da elde edeceklerdir. Allah onların yardımcıları olsun.

Bundan sonra onlara düşen Allah’a itaat etme yoluna girmektir. Eğer girerseler,  o zavallı anne ile babalarını de azaptan kurtarma ihtimalini elde etmiş olacaklar. Çünkü o anneler ve babalar, evlatlarını dindar yetiştirmedikleri için cehennem ateşinde yanmayı hak etmiştiler. Bu sefer bu evlatlar yolunu bulmakla hem kendilerini, hem de anne ile babalarını mes’uliyetten kurtarıp, cehennem gibi bir azaptan kurtarma ümidini elde etmiş olacaklar. Bununla beraber her iki hayatlarında rahat olma gibi isabetli bir şansı elde etmiş olacaklar.  Bu görev buluğ çağına ermiş, şuurlu evlat ve torunlara düşüyor. Allah onların yardımcıları olsun.

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org

Hz. Lokman’ın İbretli Öğütleri

DÖRT zamanda dört şeyi korumak gerekir;

“Namazda gönlü, halk arasında dili, yiyip içmede boğazı, bir kimsenin evine girince de gözü korumaktır.”

İki şeyi hâtırdan hiçbir zaman çıkarmamalıdır.

Bunlar; “Allah’ü Teâlâ’nın büyüklüğü ve ölümdür. İki şeyi de tamâmen unutmaya çalışmalıdır. Bunlar da; bir kimseye yapılan iyilik ile dost ve yakınlardan görülen kötülüktür.”

Lokman Hekim’in oğluna nasihatlerinin bir kısmı şöyledir:

Ey oğlum! Dünyâ derin deniz gibidir. Çok insanlar onda boğulmuştur. Geminin takvâ, yükün imân, hâlin tevekkül olsun, umulur ki kurtulursun.”

Ey oğlum! “Âlimlere karşı öğünmek, akılsızlarla inatlaşmak ve meclislerde, toplantılarda gösteriş yapmak için ilim öğrenme! İhtiyâcım yok diyerek de ilmi terk etme.”

Ey oğlum! “Allah’ü Teâlâyı anan hâtırlayan insanlar görürsen onlarla otur. Âlim olsan da, ilminin faydasını görürsün ve ilmin artar, sen ehil isen, sana öğretirler. Allah’ü Teâlâ onlara olan rahmetinden seni de faydalandırır. Allah’ü Teâlâyı zikretmeyenleri görürsen onlardan uzak dur.”

Ey oğlum! “Horoz senden daha akıllı olmasın! O, her sabah zikir ve tesbih ediyor, sen ise uyuyorsun.”

Ey oğlum! “Seçilmiş kullara teslim ol, kötülerle dost olma.”

Ey oğlum! “İnsanlara iyilikleri emir ve nasihat edip kendini unutma! Yoksa mum gibi olursun. Mum insanları aydınlatır, fakat kendini yakıp eritir.”

Ey oğlum! “Yalandan çok sakın! Çünkü dinini bozar ve insanlar yanında mürüvvetini azaltır. Bununla hayânı, değerini ve makamımı kaybedersin.”

Ey oğlum! “Kötü huydan, gönül dağınıklığından sakın. Sabırsız olma, yoksa arkadaş bulamazsın. İşini severek yap, sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol.”

Ey oğlum! “Hep üzüntülü olma, kalbini dertli kılma. İnsanların elinde olana tamâ etmekten sakın. Kazâya râzı ol ve Allah’ü Teâlâ’nın sana verdiği rızka kanâat et.”

Ey oğlum! “Dünyâ geçici ve kısadır. Senin dünyâ hayâtın ise azın azıdır. Bunun da azının azı kalmış, çoğu geçmiştir.”

Ey oğlum! “Tövbeyi yarına bırakma, çünkü ölüm ansızın gelip yakalar.”

Ey oğlum! “Sükût etmekle pişmân olmazsın. Söz gümüş ise sükût altındır.”

Ey oğlum! “Helâl lokma ye ve işlerinde âlimlere danış, işlerini nasıl yapacağını onlara sor.”

Ey oğlum! “Âlimler meclisine devâm et. Bahar yağmuru ile yeryüzünü yeşillendiren Allah’ü Teâlâ, âlimlerin meclisindeki hikmet nûru ile de müminlerin kalbini aydınlatır.”

Ey oğlum! “Amel ancak yakın Allah’ü Teâlâya olan ilim ve mârifet ile yapılır. Herkes yakini nisbetinde amel eder. Amel noksanlığı, yakin noksanlığından gelir.”

Ey oğlum! “Bir hatâ işlediğinde hemen tövbe et ve sadaka ver.”

Ey oğlum! “Ölümden şüphe ediyorsan uyku uyuma. Uyuduğun ve uyumak mecbûriyetinde kaldığın gibi, ölüme de mahkûmsun. Dirilmekten de şüphe ediyorsan, uykudan uyanma. Uykudan uyandığın gibi öldükten sonra da dirileceksin.”

Ey oğlum! “Helâl kazanç ile yoksulluktan korun. Yoksul kimse şu üç musibetle karşılaşır: Din zayıflığı, akıl zayıflığı ve mürüvvetin kaybolması.”

Ey oğlum! “Merhamet eden merhamet bulur. Sükût eden selâmete erer, hayır söyleyen kâr eder, kötü konuşan günahkâr olur, diline hâkim olmayan pişmân olur.”

Ey Oğlum! Dünyâ malından yetecek kadarını al, fazlasını âhiret için hayra sarfet, Sıkıntıya düşecek ve başkasının sırtına yük olacak şekil de tembellik etme.”

Ey oğlum! “Sakın kimseyi küçük görüp hakaret etme. Çünkü onun da senin de rabbimiz birdir.”

Lokman Hekim’in oğlu: Babacığım, insanda hangi haslet daha iyidir? diye sorunca; “Temiz, hâlis din.”  buyurdu. Eğer iki haslet olursa? “Din ve mal”, üç haslet olursa? “Din, mal ve hayâ.” buyurdu. Dört haslet olursa? dedi. “Din, mal, hayâ ve güzel ahlâk.” buyurdu. Beş haslet saymak icâb ederse diye sorunca; Din, mal, hayâ güzel ahlâk (huy) ve cömertlik.”  buyurdu. Altı haslet sayarsak deyince; “Ey oğlum! Allah’ü teâlâ her kime bu beş iyi hasleti verdiyse, o kimse mü’min ve muttakidir. Allah’ü teâlâ katında veli ve sevgilidir. Şeytanın şerrinden uzaktır.”  buyurdu.

Oğlu: Babacığım, insandan en kötü haslet hangisidir? dedi. “Allah’ü Teâlâyı inkârdır” buyurdu.

Hafs bin Ömer’den rivâyet edildi ki: Lokman Hekim, yanına bir hardal torbası koydu ve oğluna nasihat etmeye başladı. Her bir nasihatte bir hardal tânesini çıkardı. Nihâyet hardalları tükendi. Sonra da;

Ey oğlum! Sana o kadar nasihat ettim ki, şâyet bu nasihatler bir dağa verilseydi, dağ yarılır, parça parça olurdu”  buyurdu.

Hazret-i Lokman ilim ve hikmetiyle dillere destan bir zattır. Bunun içindir ki, kendisine Lokman Hakîm, denmiştir. Hz. Lokman, ismi Kur’ân’da da geçen, peygamber veya veli olduğu hakkında kesin bir bilgi bulunmayan bir mânâ büyüğüdür.

İslâm tarihinde Hazret-i Lokman’ın hikmetli sözleri, vecizeleri, öğütleri ve tavsiyeleri meşhurdur.

Hafs bin Ömer’in rivayetine göre, Hz. Lokman yanına bir torba hardal tanesi koyarak oğluna öğüt vermeye başlar. Her öğüt verdikçe torbadan bir hardal çıkarır. Sonunda torbadaki hardal tükenir ve oğluna da şöyle der:

“Ey oğul, sana o kadar öğüt verdim ki, şayet bu öğütler bir dağa verilseydi, dağ yarılırdı.”

Hz. Lokman’ın Saran ismindeki bu oğlu babasının verdiği bütün öğütlere uymuştu.12

Lokman Aleyhisselâmın hikmetli sözlerinin asıl kaynağı Kur’ân-ı Kerimdir. 

Allah’a ortak koşma

“Hani Lokman oğluna öğüt verirken demişti ki, ‘Oğlum (ey oğul!) Allah’a ortak koşma. Muhakkak ki şirk pek büyük bir zulümdür.

Allah her yaptığını ortaya çıkarır

“Oğlum, eğer yaptığın iş hardal tanesi kadar bile olsa ve bir taş içine girse, Allah onu ortaya çıkarır. Muhakkak ki, Allah en gizli işleri bütün inceliğiyle bilir, O her şeyden hakkıyla haberdardır.

Namazını dos doğru kıl

“Oğlum, namazını dos doğru kıl. İyiliği tavsiye et, kötülükten sakındır. Başına gelene sabret. Şüphesiz ki bunlar uğrunda azim ve sebat edilmeye değer işlerdendir.

Kasılarak yürüme, yavaş konuş

“Gururlanıp insanlardan yüzünü çevirme. Yeryüzünde kasılarak yürüme. Çünkü Allah büyüklük taslayan ve övünenleri sevmez.

“Yürüyüşünde mutedil ol. Sesini alçalt. Seslerin en çirkini, şüphesiz ki, eşeklerin sesidir.”13

13.   Lokman Sûresi, 13-20.

TEFSİRDEKİ ÖĞÜTLER

Hazret-i Lokman’ın Kur’ân’da geçen öğütleri,  aynı sûrenin tefsirlerinde genişletilerek verilir. Hazret-i Lokman’ın tefsirlerde geçen öğütlerinden ve hikmetli sözlerinden bazıları şöyledir:

Takvayı esas al

Ey oğul!

Takvayı kendin için kârlı bir ticaret olarak kabul et. Çünkü böyle ticaretler sonsuz kazançlar temin eder.

Merasimlere katıl

Ey oğul!

Cenaze merasimlerine katıl. Düğün merasimlerinden de uzak durmaya çalış. Çünkü cenaze sana âhireti hatırlatır; düğün ise dünyaya çeker.

Horozdan geri kalma

Ey oğul!

Horozdan daha geri kalma. Çünkü sen uykunun derinliklerinde iken, o dünyayı sese vererek insanları uykudan uyandırmaya çalışır.

Tevbeyi geciktirme

Ey oğul!

Tevbeyi geciktirme. Çünkü ölüm ansızın geliverir.

 

Cahille dost olma

Ey oğul!

Cahil kimselerle dostluk kurma. Çünkü onunla dost olursan, kendi yaptıklarını senin hoş karşıladığını sanar.

Allah’tan kork

Ey oğul!

Allah’tan hakkıyla kork. Kalbinin bozuk olduğunu bildiğin halde başkalarının sana saygı göstermesi için takva ehli olduğunu ihsas ettirme.

Susmak altındır

Ey oğul!

Şimdiye kadar susmaktan dolayı hiç pişmanlık duymadım. Çünkü söz gümüşse, sükût altındır.

Günahlardan sakın

Ey oğul!

Kötülük ve günahlar senden sakındığı gibi, yani işlemedikçe sana dokunmadığı gibi, sen de onlardan sakın. Çünkü kötülük kötülüğü, günah da günahı çeker.

İlim meclislerine katıl

Ey oğul!

Âlimlerin meclisinde bulun. Hikmet ehlinin sohbetlerini dinle. Çünkü Allah kuru toprağı yağmurla nasıl canlandırırsa, ölmüş kalbleri de hikmetli sözlerle öyle diriltir.”14

14.   Tefsîrü’s-Sâvî, 3:255-256.

Yalandan sakın

Ey oğul!

Allah, yalancının yüz suyunu kurutur, haya duygusunu giderir. Ahlâksız kimsenin de sıkıntısı hiç eksik olmaz.

Ahmak adamdan uzak dur

Ey oğul!

Kayaları uzaklara taşımak, ahmak adama laf anlatmaktan daha kolaydır.

Kendi işini kendin gör

Ey oğul!

Cahili vasıta olarak kullanmaktan, işini gördürmekten uzak dur. Şayet akıllı birisini bulamazsan kendi işini kendin gör.

Kendi milletinin kızıyla evlen

Ey oğul!

Kendi milletinden olmayan bir kızla evlenme. Aksi takdirde çocukların ileride sıkıntıdan kurtulamazlar.

Ey oğul!

Öyle bir zaman gelecek ki, sabırlı insanların bile yüzü gülmez olacaktır.

Allah’ın anıldığı meclislere katıl

Ey oğul!

Katılacağın meclisleri kendin ara bul. Allah’ın anıldığı meclisleri bulunca hemen oturuver. Çünkü âlim isen ilmin artar, cahil isen yeni bir şeyi öğrenmiş olursun. Oraya inen rahmetten sen de payını alırsın. Allah’ın anılmadığı meclislere hiç katılma. Çünkü âlim de olsan, cahil de olsan zarar görürsün. Ayrıca oraya inecek olan İlâhî gazaptan sen de nasibini alırsın.

Ey oğul!

Sofrana takva ehli mü’minleri davet et.

Tecrübe sahipleriyle istişare et

Ey oğul!

Her işinde ilim ve tecrübe sahibi kimselerle istişare et, onların fikrini almaya çalış.

Takvadan bir gemi edin

Ey oğul!

Dünya dipsiz bir denizdir. Onda niceleri boğulmuştur. Bunun için takvadan bir gemi edin. İçine îmânı yükle. Tevekkül yelkeniyle açıl. Ancak bu şekilde selâmetle yol alır, sahile çıkarsın.

Kötü komşudan uzak dur

Ey oğul!

Nice ağır yükler taşıdım. Fakat kötü komşu kadar ağır bir yüke rastlamadım. Nice acılar tattım, fakat fakirlikten daha şiddetli bir acı tatmadım.

İlimden nasibini al

Ey oğul!

İnsan fakir de olsa ilim ve hikmetiyle hükümdarların meclisinde yer alır.

Arkadaş seçimine dikkat et

Ey oğul!

Birisiyle dostluk kurmak istiyorsan, önce onu öfkelendirecek bir şey yap. Şayet öfkeli iken sana insaflı davranırsa ona yaklaş, insafsız davranırsa uzak dur.

Âhirete hazırlan

Ey oğul!

Dünyaya geldin geleli âhirete doğru yol alıyorsun. Bunun için âhiret yurdu, sana dünya yurdundan daha yakındır.

Dilini duaya alıştır

Ey oğul!

Dilini ‘Allah’ım, beni affet’ demeye alıştır. Çünkü öyle anlar vardır ki, o saatlerde Allah duaları reddetmez, istediğini ihsan eder.

Borçlanmaktan uzak dur

Ey oğul!

Borçlanmaktan uzak dur. Çünkü borç, seni gündüz zillete sürükler, gece de üzüntüye boğar.

Günah işlemeye cesaretin olmasın

Ey oğul!

Allah’tan öyle bir şey iste ki, günah işlemeye cesaretin olmasın. Ve Allah’tan öyle kork ki, rahmetinden hiçbir zaman ümidin kesilmesin.

Önce selâm ver

Ey oğul!

Bir cemaatin bulunduğu yere gittiğin vakit, önce onlara İslâmın okunu at, yani selâm ver. Sonra bir köşeye otur, onları konuşuyor halde görmedikçe sen de konuşma. Şayet Allah’ın zikrine dalacak olurlarsa sen de onlara katıl. Fakat başka bir söze geçerlerse oradan ayrıl.

Kendini anla

Ey oğul!

İki dünyada mes’ut olmak istiyorsan, kendini anla. Okuyup bilgili olmaya çalış. Çalış ki, bilenle bilmeyen bir olmaz.

Tembel olma

Ey oğul!

Tembel olma. Tembellik bedbahtlık alâmetidir.

Acele etme

Ey oğul!

Acele etme, acele şeytan işidir.

Güler yüz göster

Ey oğul!

Ahlâkını düzelt. Dostuna da, düşmanına da güler yüz göster. Ancak değerin ve itibarın kırılacak derecede hareket etme.

Orta yolu tut

Ey oğul!

Her şeyin hayırlısı olan orta yolu tercih et.

Yolda dikkatli yürü

Ey oğul!

Yolda yürürken yüzünü gözünü oraya buraya çevirme ki, gönlün vesvesede kalmasın.

Mecliste önce oturma

Ey oğul!

Bir cemaat içinde bulunduğunda onlar ayakta iken oturma. Oturdukları zaman sen de oturuver.

Yollara tükürme

Ey oğul!

Bıyık ve sakalınla oynama. Parmağını burnuna sokma. Yollara tükürme, sesli sümkürme. Elinle sinek kovalamayı terk et.

Az konuş

Ey oğul!

Sükût ve teenni ile hareket et. Az konuş. Çok konuşmak, yanılmaya sebeptir.

Sözü fazla dağıtma

Ey oğul!

Konuşurken sözü fazla dağıtma. Aksi takdirde şerefine zarar gelir. Konuşurken başkalarını utandırma. Kaş göz işareti yapma.

Güzel ve lâtif sözleri duymaya çalış. Fazla hayrete düşme. Sözün tekrarlanmasını isteme. İnsanları güldürecek ve kendini maskara edecek sözlerden sakın.

Atıp tutma

Ey oğul!

Kimse hakkında atıp tutma.

Fazla ısrar etme

Ey oğul!

Senden bir şey istendiği zaman, elinden geliyorsa vermeye çalış. Birinden bir şey istediğinde de fazla ısrar etme.

Dinde tartışmaya girme

Ey oğul!

Dinle alakası olmayan meselelerde aksi vaki ise tartışmaya ve münakaşaya girme.

Fakirliğini kimseye açma

Ey oğul!

Acizliğini ve fakirliğini hiç kimseye, hattâ ailene dahi açma ki, onların yanında itibarın düşmesin, sözünü dinlemez olmasınlar.

Hizmetçilerle şakalaşma

Ey oğul!

Hizmetçi ve benzeri kimselerle şakalaşma.  Çünkü

bunlarla şakalaşmak hakaret ve düşmanlığa sebep olur. Onlara öyle muamele et ki, hem seni sevsinler, hem de senden korksunlar.

Şiddetten sakın

Ey oğul!

Çocukları ve elinin altındakileri terbiye ederken şiddetten sakın. Öfkelendiğin vakit vakarla geçiştirmeye çalış. Mümkün olursa sövüp dövme ki, aksi takdirde onların gözünde mehabetin yok olur.

Kendini ve çocuklarını övüp durma.

Hayasız gençlerle ve o halde olan kız çocukları ile ülfet etme. Çünkü dünya ve âhirette mezellete sebep olur.

Önce düşün

Ey oğul!

Bir kimse ile bozuşursan, dilini tut ve makbul olan sözü söyle. Önce düşün, sonra söze giriş.

Herkesin değerini ve layık olduğu hürmeti muhafaza eyle.

Azla yetin

Ey oğul!

Bir kimsenin davetinde bulunduğun vakit, azla yetin. Dalkavukluk edip de o yemeği övmekle başkalarının yemeğini kötüleyip tahkir etme.

Misafirlikte gözlerine dikkat et

Ey oğul!

Bir kimsenin evinde misafir kaldığın vakit gözlerine dikkat et. Her tarafa bakıp durma. Durumuna vakıf olduktan sonra dine aykırı da olsa sırrını ifşa etme.

 

Elini çek

Ey oğul!

Emanete hiyanetten elini çek.

Kimseye açma

Ey oğul!

Bir işe başladığın zaman, meydana gelmeden önce kimseye açma ki, mahcup düşmeyesin.

Çok ver

Ey oğul!

Sadakayı çok ver. Mal sevgisini gönlünden çıkar.

Razı ol

Ey oğul!

Doğru söyle, Allah’tan gelene razı ol.

Yemekte şunlara dikkat et

Ey oğul!

Yemekten önce ve sonra ellerini yıka. Bu hal fakirliğini giderir, göze kuvvet verir.

Çok yemek kalbe katılık ve gaflet verir. İbadette tembelliğe sebep olur.

Yemeğin başında Bismillah, sonunda Elhamdülillah, ortasında da nimetin Allah’tan geldiğini düşün.

Tek elle ekmeği koparma. Bu hareket kibirli insanların âdetidir.

Yemeğin başında ve sonunda bir parça tuz yemek birçok hastalığa karşı devadır.

Lokmayı küçük tut ve iyice çiğne.

Misafir geldiği zaman mümkünse yemeği büyük kaba koy, berekete sebep olur.

Yemek yerken önünden al, ekmeğin ve tabağın ortasından alma.

Elinden ekmek ve yemek parçası düştüğünde al, temizle ve öyle ye.

Sıcak olan yemeğe soğutmak için ağzınla üfleme, soğuyuncaya kadar bekle.

Yemeği çabuk yeme.

Hurma ve kayısı gibi sayılabilir meyveleri teker teker ye, çifter çifter yeme ve çekirdeklerini bir tarafa topla.

Yemek arasında çok su içme. Su içerken bardağın içine bak. İçine uygunsuz bir şey düşmüş olmasın. Suyu içerken üç nefeste içiver.

Yemeğe herkesten önce el uzatma.

Yemek esnasında güzel şeylerden bahset.

Sofrada bulunan arkadaşlarına ara sıra göz ucuyla bak. Yemek ve ekmeği o tarafa sür.

Misafirler çekingen davranırlarsa üç defadan fazla yemeleri için ısrar eyleme. Yemek yeme isteğin yoksa özür beyan eyle.

Dilini tut

Ey oğul!

İlim ve takva ehli veya herhangi bir sebeple senden ileride bulunan bir kimsenin huzurunda dilini tut.

Dostlarını dinle

Ey oğul!

Senin iyiliğini isteyen dostlarının tavsiye ve öğütlerini can kulağıyla dinle.

Doğru ol

Ey oğul!

Sözünde, işinde ve gidişinde doğru ol. Doğru olan sözlerinin bile hayrete ve tereddüde sebep olacaksa, söyleme daha iyi.

Ümidini kesme

Ey oğul!

İnsanların gönlünü almaya çalış. Allah’ın rahmetinden ümidini kesme.

İyi ol

Ey oğul!

Açıkta ve gizlide iyi olmaya çalış.

Varlık yokluktan, akıl sarhoşluktan iyidir.

Bir şeyi vaktinden önce isteme.

İçini süsle

Ey oğul!

İçini dışından daha çok süsle: İçin Hakkın, dışın halkın baktığı yerdir.

Her yerde ve her zaman Allah’ı yanında hazır nazır olarak bil.

Allah nazarında seni utandıracak işi bırak.

LOKMAN HEKİMDEN OĞLUNA NASİHATLAR – 2

1. Ey oğulcağızım  ciğerparem! Allah’ı tanı  O’na hiçbir şeyi ortak koşma.

2. Başkasına nasihat vermeden önce o tavsiye edeceğin şeyi kendin yap.

3. Kendi ölçüne göre söz söyle.

4. Herkesin hakkına riayet et.

5. Sırrını sakla.

6. Dostunu iyilik veya kötülük zamanında sına.

7. Ahmak  cahil kimseden uzak dur.

8. Aklı başında bilgin dostu tercih et.

9. Hayırlı işler uğrunda gayret sarf etmekten geri durma .

10. Bir tedbir alacağın zaman ahlak ve bilgi sahibi kimseye akıl danış.

11. Delil ve ispatını hazırladıktan sonra söz söyle.

12. Gençlik zamanını ganimet bil. Gençlik zamanında iki cihana ait işlerin dürüst olsun.

13. Dostlarına ve ahbaplarına saygı ile ikram göster.

14. İyi bir üstadı baba yerinde tut.

15. Masraflarını gelirlerine göre ayarla.

16. Her işte ortalama davran.

17. Cömertliği adet et.

18. Misafire ne hizmet gerekirse yap.

19. Birinin evine misafir gittiğinde gözünü ve dilini sıkı tut  etrafa göz gezdirmekten ve gevezelikten sakın.

20. Herkesle hoş geçin.

21. Çocuklarının talim ve terbiyesine dikkat et.

22. Vücudunu ve üstünü başını temiz tut.

23. Herkese kendi ölçüsüne göre muamelede bulun.

24. Az yemeyi  az uykuyu  az konuşmayı kendine adet et

25. Kendin için hoş görmediğin şeyi başkalarına reva görme.

26.Yapacağın işleri bilerek ve düşünerek yap.

27. Bilmediğin şeyde ustalık taslama.

28. Kadına ve çocuğa sır söyleme.

29. Başkalarının refah ve saadetlerine göz dikme.

30. Hiçbir şeye karşı kayıtsız davranma.

31. Yarım kalmış bir işi olmuş sayma.

32. Senden büyüklerle şakalaşma.

33. Sana ihtiyaç arz eden kimseyi kırma.

34. Eski münakaşaları anma.

35. Başkasının menfaatine ortaklık etme.

36. Malını dosta düşmana teşhir etme(gösteriş yapma).

37. Akrabalarınla ilişkilerini kesme  onlara yakınlık göster.

38. İyi kimselerin aleyhinde söz söyleme.

39. Halkın ittifakla üzerinde durduğu şeye sen de uygunluk göster.

40. Kendini beğenme.

41. Parmaklarını ağzına burnuna sürüştürme.

42. Herkesin yanında dişlerini ayıklama.

43. Ağzını burnunu sessiz temizle.

44. Bir kimseye karşı üstünlük taslayarak çalım satma.

45. Konuşurken sözlerine alay ve şaka cinsinden güldürücü laflar karıştırma.

46. Bir kimseyi başkasının yanında mahcup düşürme.

47. Kaş göz işareti ile şunu bunu yere serecek veya küçük düşürecek hareketlerde bulunma.

48. Gülünç söz söylemekten çekin.

49. Kendini kadınlar gibi süsleme.

50. Başkasının yanında kendini veya ailenden birini methetme.

51. Çocukların keyfine uyma.

52. Diline sahip ol.

53. Herkese karşı saygılı davran.

54. Kötü kimselerle arkadaş olma.

55. Kavga ve gürültüden uzak dur. Kuvvetini denemeye çalışma.

56. İyiliği tecrübe edilmiş insanlar hakkında suizanda bulunma.

57. Kendi ekmeğini başkalarının sofrasında yeme.

58. Acele iş görme.

59. Dünya işleri için kendini fazla üzme.

60. Seni tanımak istemeyen kişiyi sen tanı.

61. Öfkelendiğin zaman  sözünü tutarak söyle.

62. Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma.

63. Güneş doğacağı vakitlerde uyuma.

64. Sağa sola bakma  daima önüne bak .

65. Misafir yanında bir kimseyi azarlama.

66. Misafire iş buyurma.

67. İşsiz güçsüz serseri adamların yanında oturma.

68. Kâr ve ziyan kaygısıyla kimseye yüz suyu dökme.

69. Hem fodul  hem kibirli olmaktan sakın.

70. Kendini küçük düşürüp horlatacak dereceye varmamak şartıyla  herkese karşı nezaketle muamele et.

71. Tevazudan ayrılma. (Alçak gönüllü ol.)

72. Ömrün boyunca Allah’a ihlas ile yönel ve O’na güven.

73. Oğlum  dostların bir şeyini reddetme.

74. Sabrın başlangıcı zor  sonu tatlıdır.

75. Adalet öyle bir binadır ki  asla viran olmaz.

76. Doğru konuş  fakat sert olmasın.

77. Çok yeme  sıcak yeme  çiğ yeme.

78. Yemeğe tok  ilme aç ol.

79. Halka yakın ol  doğru konuş.

80. Şüphe seni kimse ile dost etmez.

81. Düşman daima düşmandır.

82. Mal biriktirenle ilmi saklayan  bu dünyaya hasret gider.

83. Ekmekle tuz ikram edenin bile iyiliğini unutma  hakkında dua et.

84. Sorulmadan hiçbir şeye karışma.

85. Fesatçılarla yaşayanların huyları onlara da geçer.

86. Acele etmek  sabra mani olur; muradına erişemezsin.

87. Nankörlere yakın durma  iyilik ve öğütlerin kaybolur.

88. İyilikte dost düşman ayırma.

89. Susmak  selamet kapısını açan tek anahtardır.

90. Güzellik  huy fenalığını ve cehaletini gidermez.

91. Cömert ol ki  itibarın artsın.

92. İnsanı yükselten  akıldır.

93. Şükür  nimeti bereketlendirir.

94. İdaresi az mal  israf edilen maldan iyidir; çünkü idare edilen mal çoğalır  israf edilen mal azalır.

95. Başkasına akıl vereceğine kendi malını kaybetme.

96. Küçüğünü hor görme; küçüklük ancak Allah huzurunda belli olur.

97. Halk  sende olmayanla seni överse aldanma.

98. Doğru da olsa yemin etme.

99. İyilik  dost kazandırır.

100. Sabır murada  kanaat zenginliğe götürür.

101. Olgun insanın miheng taşı; akıl danışmak  güler yüz  nefse hakimiyet  acıya katlanmaktır.

102. Yürüyüşün kararlı olsun.

103. Bağırıp çağırma  seslerin en kötüsüdür.

104. Allah ile ölüm hatırdan çıkmamalı.

105. Elde edilen hikmetli sözler  balın peteğine taşınan çiçek özleri gibidirler. Yüzlerce olsalar da süzüle süzüle ikiye inerler. Bunlar  çekilen cefa ve yapılan iyiliğin unutulmamasıdır.

106. Hekimler ahmaklığa deva bulamazlar.

107. Büyüğü olmayan kimse  başını taşa vurur.

108. Balta  bedeni; acı söz  canı yaralar.

109. Servet düşmanlığı insana ıstırap verir.

110. Sus ve düşün; dil belasından kurtulmanın devası bunlardır.

111. Büyüklere karşı ne diren  ne de karşı gel.

112. İnsanın vefakâr malı ahiret için biriktirdiğidir. El için toplanan  miras bırakılan  lâkin ahirette hesabı verilen mal  vefakâr mal değildir.

113. Seni anlamayanlara uğrama.

114. Dost edineceğin insanı önce kızdır  yaptıklarını incele ve kararını öyle ver.

115. Gündüzleri hiç uyuma  geceleri az uyu.

116. Oburluk ve iştahsızlık  bedenin baş düşmanıdır.

117. Yemekten sonra yürümek gereklidir.

118. Ayağını sıcak başını serin tut.

119. Devlet adamını ve hanımını sırdaş edinme.

120. Alçak adama borçlanma.

121. Sağlık için; çiğ yeme  sıcak yeme  çok yeme

122. Günahın zerresinden bile kaç. Gazaba uğrayacakmışsın gibi Allah’tan kork. Lakin ümidin  korkundan fazla olsun.

123. En iyi nimet  iyi huylu olmaktır.

124. Sözüne sadık ol.

125. Akranınla sohbet et.

126. Herkese yumuşak ol.

127. Geçmişte seninle düşmanlığı olmuş kimseye güvenme.

128. Dosdoğru ol.

129. Başına gelene sabret.

130. İyi kişilerle arkadaş ol.

131. Dilini küfür sözlerden koru.

132. Sadakayı terk etme  zekâtı men etme.

133. Kötülüğü terk edip Allah’tan af dile  tövbe edip bir daha tevbeni bozma.

134. Sahtekârlık etme  kimseyi aldatma.

135. Sarımsak şifalıdır.

136. Soğanın çiği zarar pişmişi yarar.

137. Duvarı nem insanı gam yıkar.

138. Ey oğlum!Cahili bir yere elçi olarak gönderme. Eğer akıllı birini bulamazsan kendin git.

139. Ey oğlum! Dünya  derin deniz gibidir. Çok insan onda boğulmuştur. Takva gemin  iman yükün  tevekkül halin  salih amel azığın olsun. Kurtulursan Allah’ın rahmetiyle  boğulursan günahın sebebiyledir.

140. Ey oğlum! Ben nice ağır yükler taşıdım; fakat fakirlik gibi acı görmedim.

141. Nice ağır yükler çektim  kötü komşudan ağırını görmedim.

142. Merhamet eden  merhamet bulur.

143. Hayır söyleyen kâr eder; kötü konuşan günahkâr olur. Diline hâkim olmayan pişman olur.

144. Ey oğlum! Kanaatkâr olursan cihanda senden zengin kimse yoktur.

145. Başkasına hased eden ıstıraptan kurtulamaz.

146. Ey oğlum! Her halinde Allah’a sığın  her şeyi Allah’tan bil.

147. Dünyanın sevinç ve neşelerini tecrübe ettim; ilimden lezzetlisini görmedim.

148. Ey oğlum! Sözü tatlı söyle  katı  kaba  sert söyleme. Çok zaman sus. Tefekkür et  o zaman dilin belasından emin olursun.

149. Sende olmayan özelliklerle insanlar seni överlerse büyüklenme. Kendinden aşağısını hor görme.

150. Müslümanlar hakkında kötü düşünme. Suizan seni hiç kimseyle dost yapmaz.

151. Ey oğlum! İnsanlara karşı güler yüzlü ve doğru sözlü ol

152. Ey oğlum! İnsan cimri olunca  onun hakkında kötü sözler çok söylenir.

153. Kötü huylu  her ne kadar güzel olsa da  onun sohbetinden kaç. Çünkü onun güzelliği  kötü huyunu örtmez

154. Ey oğlum! Ticaret olarak takvaya sarıl. Bu  mal olmadan kâr getirir.

155. Sıhhat gibi zenginlik  güzel ahlak gibi nimet yoktur.

156. Ey oğlum! Horoz senden daha akıllı olmasın.O  her sabah zikir ve tesbih ederken sen uyuma.

157. Dünya geçici ve kısadır. Senin dünya hayatın ise azın azıdır. Bunun da azının azı kalmıştır  çoğu geçmiştir.

158. İbadet  ancak Allah’ı görüyormuş gibi yapılır. Her kimse Allah’ı yakın hissettiği derecede Allah’a ibadet eder.

159. Altın ateşte denenip saflaştırıldığı gibi  insan da bela ve musibetlerle denenir.

160. Ey oğlum! Kötü huydan  gönül dağınıklığından sakın. Sabırsız olma yoksa arkadaş bulamazsın. İşini severek yap. Sıkıntılara katlan. Bütün insanlara karşı iyi huylu ol. Çünkü insanlara karşı iyi huylu olan onlara güler yüz göstereni herkes sever.

161. Dünyadan yetecek kadar nasibini al  yoksa insanlara muhtaç olur ellerine bakarsın.

162. Ey oğlum  kötü kadından sakın. Çünkü o vaktinden önce seni kocaltır. Kötü kadınların şerrinden kork  çünkü onlar iyiliğe çağırmaz.

163. Yavrucuğum! Âlimlerin meclislerinde devamlı bulun. Davranışları sözleriyle uyum gösteren âlimlerin sözlerini dinle.

164. Yavrucuğum! İlimden bilmediğini öğren. Bildiğini bilmeyenlere öğret.

165. Bir gün Davud (as) Hz. Lokman’a ” Bir koyun boğazlayıp bütün vücudunun en iyisi olan bir parça et getir.”dedi. O da gidip koyunun diliyle yüreğini getirdi. Yine başka bir zamanda “Koyunun en kötüsünden bir parça et getir.” dedi. Yine diliyle yüreğini getirdi. Sebebini sorduğunda: “Dille yürek iyi olursa  o kimse iyi olur; o kötü olunca bütün kötülerin kötüsü olur.” dedi.

166. Ey oğlum! Dostlarının bir şeyini reddetme. Fakat Allah’ı istediğinden başka türlü hareket edecek kadar da ileri gitme.

167. Yalandan sakın. O serçe eti gibi tatlıdır. Ondan az kimse kurtulabilir.

168. Oğlum! Sana birtakım hasletler tavsiye edeceğim  bunları yerine getirirsen mensup olduğun toplumun efendisi olursun: Herkese tatlı davran. İyiden de kötüden de cehaletini gizle. Dostlarını koru. Yakınlarını ziyaret et. Gammazların sözüne kıymet vermeyeceğine  arayı bozacak azgınların sözünü dinlemeyeceğine dair onlara teminat ver. Öyle arkadaşlar seç ki  ayrıldığınız zaman ne onları diline dola  ne de onlar seni dillerine dolasınlar.

169. Oğlum ! Dünyayı sat  ahireti al. Böylece alışverişinde her iki yönden de kâr edersin. Sakın ahiretini satıp da dünyayı alma. Çünkü  her iki tarafta da zararlı çıkarsın.

170. Oğlum! İlim meclislerine sokul fakat âlimlerle mücadele edip onları üzme. Dünyadan yetecek kadarını al fazlasını ahiretin için infak et. Sıkıntıya düşerek başkasının sırtına yük olacak şekilde dünyayı tamamen arkana atma.

Şehvetini kıracak şekilde oruç tut. Adi kimselerin meclislerine katılma.

171. Ey oğlum ! ikram edici ol  saçıcı olma.

172. Hasta olmadan önce tabib çağır. Tabibe hasta olmadan önce hürmet göster.

173. Ey oğlum! Bir insanda şu beş özellik toplanırsa o insan müttaki  Veli  Allah’ın kendisine yakın kıldığı kullardan olup şeytandan uzaklaşır. Bunlar: din  mal  güzel ahlak  haya ve cömertlik.

174. Şu beş özellik de kimde bulunursa o kötü insandır  Allah ‘tan uzaktır. Bunlar; küfür  kibir  şükür azlığı  cimrilik ve kötü ahlaktır.

175. Oğlum ! Hayreti gerektirmeyen lüzumsuz şeylere gülme  lüzumsuz yerlerde gezme  üstüne vazife olmayandan sorma.

176. Başkasının servetini koruyacağım diye kendi servetini mahvetme. Senin malın kendin için harcayıp infak ettiğindir. Başkasının malı  veresiye terk ettiğindir.

177. Bir işin sonunu gören pişmanlıktan emin olur.

178. Bilmediğin şeyi tam öğren.

179. Borçlu olmaktan sakın. Borç yüzünden gündüz zillet  gece üzüntü içinde olursun.

180. Ey oğlum! Âlimlere karşı övünmek  akılsızlarla inatlaşmak  meclislerde ve toplantılarda gösteriş yapmak için ilim öğrenme. İhtiyacım yok diye de ilmi terk etme.

181. Ey oğlum ! Yalandan çok sakın. Çünkü dinini bozar ve insanlar yanında şerefini düşürür. Bununla birlikte hayanı  değerini ve makamını kaybedersin.

182. Hep üzüntülü olma  kalbini dertli kılma.

183. Ey oğlum! ” Allah’ım beni affet bağışla” duasını çok oku. Çünkü öyle anlar vardır ki  Allah o anda dua edenin duasını kabul eder.

184. Yavrucuğum! Dünyaya gönül bağlama. Ona güvenme. Çünkü sen bunun için yaratılmadın.

185. İnsanlara muhtaç olduğunu gösterme. Çünkü senin böyle yapman zenginliktir.

186. Dünyada  dünyada kalacağın kadar çalış;ahirete  ahirette kalacağın kadar çalış

187. Allah’a isyan edeceğin zaman  Allah’ın ve meleklerinin göremeyeceği bir yer ara.

188. Cehennemde Allah’ın azabına dayanacak kadar günah işlemeye cesaret göster.

189. Özür dilemeyi gerektirecek şeylerden sakın.

190. Dostlarına da düşmanlarına da güler yüzlü ol.

192. Dostlarına saygılı ol onlara ikramda bulun

193. Büyüklerle konuşurken sözü uzatma.

194. Başkasının yanında kendini ve aileni övme.

195. Gördüğünü gizlemen şüphe ettiğini açıklamandan daha iyidir.

196. Bir kimse konuşurken araya laf karıştırma.

197. Ey oğlum! Allah kendisine emanet edilen şeyi korur. Ben de seni  malını  dinini ve amelinin sonunu Allah’a emanet ediyorum.

Suyun Daimi Devri

İçtiğimiz ve hayatımızın her alanında istifade ettiğimiz SUYU, yıllar önce Japon bilim adamı Prof. Dr. Masaru Emoto’nun “SU KRİSTALLERİ” adlı kitabındaki hârika belgeselleriyle incelemiştik. Bugün ise, bizlere bahşedilen şu SU nimetinin, şu koca dünyamızdaki, ‘devir daim macerasını’ bir nebzecik inceleyeceğiz. Hem birkaç dakikalığına ‘mutlu bir rüyalar âlemlerindeki gibi’ büyük keyif alacağız. Hem de nafile ibadetlerimizden, yüzlerce kat çok daha avantajlı bir ibadeti, yani tefekkürü, bilimin ve belgelerin ışığında uygulamış olacağız, inşallah…

Şimdi; debisi yüksek olan ve aklıma ilk gelen akarsularımızdan; sadece Fırat, Dicle, Kızılırmak, Yeşilırmak, Seyhan, Ceyhan, Sakarya, Ergene, Tunca, Âsi, B.Menderes, Porsuk, Çoruh, Meriç v.b.gibi nehirlerimizi düşünelim.

Meselâ; sadece Fırat’ımızın debisi; (bir saniyedeki akış miktarı) 635 M3/Saniyedir. Yani tek bir saniyede, yaklaşık olarak 635 ton’dan fazla su, Fırat nehrinden denize doğru akmaktadır.

Dicle’nin debisi; 360 M3/ Saniye. Kızılırmak; 184 m3/Sn. Yeşilırmak; 121 m3/ Sn. Ceyhan; 380 M3/ Saniye. Seyhan; 180 M3/ Saniye. (Kış aylarında 370 M3’e çıkar.) Sakarya; 134 m3/ Sn. (yazın 10 ile kışın 1162 m3/Sn. gibi değişken olup yıllık ortalaması 134 tespit edilmiş.)

Ergene; 27 m3/ Sn. Tunca; 172 M3/ Saniye. Âsi; Sakarya gibi değişken olup yıllık ortalaması; 30 m3/ Sn.

B.Menderes; 110 m3/Sn. Porsuk; 189 M3/ Saniye. Çoruh; 120 (53 ile 569 arası) m3/Sn. Meriç; 200 M3/ saniye (81 ile 460 m3 arası değişkendir) ortalamadır.

* Yani sadece şu 14 nehrimizden, sadece tek bir saniyede 2842 TON/ saniye su akmaktadır.

Bu oran sadece bir dakikada 2842 X 60=170 520 TON/ Dk’dır.

Bir saatte ise 10 231 200 Ton/Saattir. X 24=245 548 800 Ton/Gün demektir. Yani bir günde, sadece şu 14 nehirden, geçtikleri bütün beldelerdeki bağ ve bahçeleri sulayarak, denizlere 245 MİLYON TON su akmaktadır…

..CAN ALICI SORU ŞU:

* Peki bu sarfiyatın bıraktığı boşluk, acaba nasıl dolduruluyor?…

Bu sarfiyatın yerine, her gün aynı miktar su takviye ediliyor ki, binlerce seneden beri bu akış devam ediyor. Bu da, her gün denizlerden bulutlara

yüklenen sulardan sadece şu bölgelere, 245 Milyon TON su sevk ediliyor demektir.

Bu su devir daiminin kabaca hesabı, 200’den fazla ülkeler ve kıtalar için, yani dünya üzerindeki tüm denizlere dökülen tüm nehirler ve ırmaklar için yaptığımızda, HER GÜN MİLYARLARCA TON SUYUN, binlerce yıllardan beri sürekli DEVİR-DÂİM ettirildiği gerçeği, çok net görülüyor.

* İşin çok acı tarafı ise bizler bu ikramın ve bu Yüce Kudretin, pek farkında bile olmuyoruz veya olamıyoruz. Acaba niçin?…

* Oysa O Yüceler Yücesi olan Rabbimiz, böyle bir gaflete düşmememiz için, bakınız Kur’ân-ı Kerimde bizleri nasıl ikâz ediyor:

A’raf Suresi, 57. Âyet:

* “Rüzgârı, rahmetinin önünde müjdeci gönderen de O’dur. Nihayet o rüzgâr o ağır bulutları yüklendiğinde, Biz onu ölü beldelere gönderir, sonra ondan suyu indirir, o suyla da yerden her türlü ürünü çıkarırız. Ölüleri de kabirlerinden Biz böyle çıkaracağız. Umulur ki düşünür ve ibret alırsınız.”

Zuhruf S., 11. Âyet:

* “Gökten, bir ölçüye göre suyu indiren de O’dur. Biz onunla ölü bir ülkeye hayat veririz. İşte siz de mezarlarınızdan öyle çıkarılacaksınız.”

Hicr S., 22. Âyet:

* “Aşılayıcı Rüzgârlar gönderdik. Derken gökten yağmur indirip onunla sizi suladık. Hâlbuki, o suyu hazinelerde depolayan da sizler değilsiniz!…”

Mülk S., 30. Âyet:

* (Ey Muhammed, insanlara) De ki: “Söyleyin bana: şayet suyunuz çekilir, yerin dibine giderse, o akan tatlı suyu, size kim geri getirebilir? ”

Bakara S., 152. Âyet:

* Öyle ise siz beni (ibadetle) anın ki ben de sizi anayım. Bana şükredin; sakın bana nankörlük etmeyin!…

..Ve Yüce Allah c.c. Rahman sûresinde de 30 defa “..böyleyken, Rabbinizin nimetlerini, nasıl yalanlarsınız?” ..buyurduğu gibi, birçok ayeti Kerimde de “ne kadar da AZ şükrediyorsunuz!” diye bizleri ikaz etmektedir…

* ..Evet, ne kadar da AZ ŞÜKREDİYORUZ, değil mi?…

Raif Öztürk

moral haber

Her Yıl 18 Bin Kişi Risale-i Nur ile İslam’ı Seçiyor

6. Milletlerarası Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam Sempozyumunda konuşan Hayrat Vakfı Genel Sekreteri Av. Hakkı Aygün, dünya genelinde yapılan araştırmalarda her yıl binlerce kişinin Risale-i Nur vasıtası ile İslamı seçtiğinin belirlendiğini bildirdi.
İSLAM’IN GELECEĞİ
6. Milletlerarası Risale-i Nur ve İttihad-ı İslam Sempozyumu’na katılmak üzere, Afganistan, Kırgızistan, Bangladeş, Senegal, Bulgaristan gibi ülkelerden Türkiye’ye gelen kanaat önderleri, İslam’ın geleceğini konuşmak ve Müslümanların yaşadığı zulümlere çözüm yolları aramak için toplandı.RİSALE-İ NUR VASITASIYLA MÜSLÜMAN OLUYORLAR
Hayrat Vakfı Genel Sekreteri ve Hayrat İnsani Yardım Derneği Başkanı Av. Hakkı Aygün, düşüncelerini şu şekilde açıkladı. ‘’Bu sene altıncısını tertip ettiğimiz bu çalışmaların amacı, dünyadaki Müslümanları bir araya getirerek İslam aleminin sorunları ve çözüm yolları üzerinde görüşmeler yapmaktır. Türkiye’nin her alanda itibarının artması İslam aleminin dikkatini buraya çekmektedir. Bu süreçteki en temel referans ve dayanaklardan biri de Kur’an-ı Kerim’in tefsiri Risale-i Nurlardır. Dünya genelinde yapılan araştırmalarda her yıl 18 bin kişinin Risale-i Nur vasıtası ile İslam’ı seçtiği belirlenmiştir.”
Risale Ajans

Önemli Olan Keyfiyettir (Kalitedir)

Asıl olanın kemiyet değil; keyfiyet olduğunu dikkate almadığımız zaman, anlayışımızda tersine bir durum hâsıl oluyor. Bu durum da çoğu zaman bizi yeise, karamsarlığa sürüklüyor. Kalite ve keyfiyetten ziyade, kalabalığı, sayı çokluğunu nazara alıyoruz. Böyle bir durumdan istenilen sonucun alınamayacağını göz ardı ediyoruz çoğu zaman. Dinleyenlerin çokluğu, cemaatin kalabalık olması nefsin hoşuna gidiyor, sözde şevkimizi arttırıyor. Dinleyenlerin az olması, camiamızın arzuladığımız çoklukta olmayışı da çoğu zaman bize ümitsizlik veriyor, hizmete olan şevkimizi kırıyor.

Burada doğru olan nedir?

Sonucu hiç hesaba katmadan, kemiyeti-keyfiyeti nazara almadan, aşkla şevkle hizmetlerimize dört elle sarılmaktır. Yalnız ve yalnız rıza-ı İlâhîyi dikkate alarak ihlâsla bütün gayretimizle çalışmaktır. İnsanlar bizi dinlemese, cemaatimizin sayısı çok az da olsa nice ruhânîlerin, meleklerin cemaatimize dahil olup, sesimize kulak verip, bizi dinlediklerinin şuuru ile hizmetlerimize ara vermeden devam etmeliyiz.

Elbette keyfiyet ile beraber kemiyete de önem verelim. Sesimizi daha geniş kitlelere duyurmanın gayretinde olalım. Nurlardaki hak ve hakikatları daha çok insanın öğrenip yaşaması için elden geldiği kadar çalışıp çabalayalım. Bu yolda emek sarf edelim; zahmetleri, meşakkatleri göze alalım. Velâkin meslek ve meşrebimizin esaslarını göz önünde bulundurarak… Dâvâmızın değerinden, ulviyetinden taviz vermeden… Nurlardaki hak ve hakikatlardan, düstur ve prensiplerden vazgeçmeden… Dâvâmızın büyüklüğüne, azametine bir gölge düşürmeden… Kısaca üstlendiğimiz dâvâ adına olmazsa olmaz prensiplerimizi, değerlerimizi korumak kaydıyla kalite ve keyfiyet ile beraber sayı çokluğu dediğimiz kemiyeten büyümek de elbette göz ardı edilemez.

Yoksa ne pahasına olursa olsun sayı çokluğuna odaklanıp, üstlendiğimiz dâvânın ulviyetini, şerefini, değerini düşünmeden, Nurlardaki hak ve hakikatlardan taviz vererek, oradaki düstur ve prensipleri hafife alarak, daha da ötesi ehl-i dünyanın memnuniyet ve rızalarını göz önünde bulundurarak, onların tabularına, kırmızı çizgilerine saygı göstererek, onlarla bazı pazarlıklara girerek, onlardan bazı maddî-manevî destek beklentilerine girerek gelişip büyümeye kalkarsanız, belki önünüzdeki bütün engeller kalkar ve gelişip büyürsünüz, sayı çokluğunu elde edersiniz; ama dikkat edin bu, hiçbir zaman sağlıklı bir büyüme olmaz. Genleriyle oynanmış, hormonlu, sağlıksız ve tehlikeli bir büyüme olur.

Bediüzzaman’ın öncelikli tercihi kemiyet değil; keyfiyettir. O, işin özünü, aslını dikkate alıyordu. “Bazen bir tek kişi bin kişinin yapacağı hizmeti yapabilir” diyordu. Onun tek başına iman, Kur’ân hizmetindeki tarihî başarısını iyi okuyamazsak, keyfiyet-kemiyet denklemindeki sırr-ı hikmeti doğru okuyamayız. Yine onun, Van Gölü’ndeki Akdamar Adasını kastederek “Bu adada on sene kalarak elli tane talebe yetiştirsem, dâvâmı bütün dünyaya duyururum” kesin ve net iddiası da bu hizmette keyfiyetin, kalitenin önemi bakımından her halde bize bazı ip uçlarını veriyor.

Bir nutukla sekiz tabur askeri itaate getiren; bir makale ile otuz bin kişiyi ittihad-ı Muhammedî’ye üye yaptıran; Emeviye Camii’nde on bin kişiye irad ettiği hutbesini pür dikkatle dinlettiren; nice paşalara, valilere, mebuslara muhatap olup, fikirlerini kabul ettiren Bediüzzaman’ın öncelikli gayesi sayı çoğunluğu dediğimiz kemiyet olsaydı, her halde bir günde milyonlarca insanı hemen kendisine taraftar yapardı.

O büyük insan onca ikna veya ilzam kabiliyetine rağmen, o derece her insana nasip olmayan şan-ü şeref ve teveccüh-ü âmmeye rağmen, sürgün olarak gönderildiği Barla gibi küçük bir kasabada, dünyevî hiçbir mevkiyi, etiketi olmayan bir avuç köylü diyebileceğimiz insanla, sesini değil Türkiye’ye dünyaya duyurma başarısını gösteriyor.

Öncelikli gaye ve hedef kalite dediğimiz keyfiyet olunca, arkasında sayı çokluğu dediğimiz kemiyet kendiliğinden gelmiş oluyor. İşte Bediüzzaman’ın yaptığı da budur. Hizmete bin bir türlü mahrumiyetlerle, aklın alamayacağı baskı ve işkenceler altında beş on talebesiyle başlayan Bediüzzaman’ı şu an dünyanın her tarafında milyonlarca insanın okuyor olmasını çok iyi tahlil etmek lâzım.
Kısacası, ”Kemiyetin, keyfiyete nisbeten ehemmiyeti yoktur.” (Bediüzzaman)

Hüseyin Gültekin / Nur Postası