Etiket arşivi: hizmet

Afrika-Tanzanya’da Risale-i Nur Faaliyetleri Başladı!

Esselamu aleyküm verahmetullahi veberaketühü

Aziz, sıddık, muhterem ağabeylerimiz.

Tanzanya‘nın başkenti Darusselam‘dan binler selam.

Elhamdülillah Allah’ın inayeti ve abilerimizin duaları ile 27 haziran 2011 tarihinde Tanzanya’nın başkenti Darüsselam’a gece saat 3’te indik. Allah razı olsun Tanzanyalı Faraji kardeş bizi havaalanında karşıladı ve uygun bir otele yerleştirdi.

Faraj kardeşle tanışmamıza ve Tanzanya’ya gitme niyetimize gelince: İzmir‘de 2008 senesinde dersanede kalırken yurtdışından üniversite okumak için gelen Türk-i devletlerden ve Afrikadan kardeşlerin dersleri olduğunu ve ders okuyan ağabeylerinin askere gittiğini ve bizi ders takibi için davet ettiklerini öğrendik. Bornova‘dan Ercüment Abi’yle o kardeşlerin dersine iki sene devam ettik. Derslerimiz Cuma akşamları Bornova’da mütemadiyen 50-60 kardeşin katılımıyla 2010 senesine kadar devam etti. Mütalaalı bir dersten sonra yemek ikramı ve çay ve namaz kılıp ayrılıyorduk.

Sürekli afrikalı kardeşlerle bir gün Tanzanya’ya geleceğiz ve orada bir Nur Medresesi açacağız diye şakalaşıyor ve ciddi davetler alıyorduk.

Ve 2011 senesine gelince Tanzanyalı Mugişa kardeşle konuşurken hala Tanzanya’da bir dersane olmadığını üzülerek öğrendik ve ciddi bir şekilde Tanzanya’ya gitmek niyeti hasıl oldu. Mugişa kardeşle 2011 yazında onun yaz tatilinde beraber Tanzanya’ya gitmeyi kararlaştırdık.

Haziran sonunda Mugişa ile görüşmemizde Mugişa’nın okulunun uzadığını ve beraber gidemiyeceğimizi fakat beni oradan birileriyle irtibatlandıracağını söyledi ve şu an Darüsselam’da doktorluk yapan Faraj kardeşin telefonunu verdi. Hemen aynı gün Faraj’ı aradık ve bir hafta içerisinde gelebileceğimizi söyledik.

Bir hafta içinde biletimizi ayarlayıp İstanbul’a abilerin de dualarını almaya ve kitap tedariki yapmaya gittik. 500 kadar İnglizce küçük risale, 25 Swahili lisanında Risale-i Nur ve 12 büyük boy ingilizce risale ve bir Türkçe külliyat hazırlayıp Sungur Abimizin duasını almak maksadıyla yanına çıktık. O esnanada Sungur Abiyi ziyarete gelen Hüsnü Bayram Abi, Ahmet Aytimur Abinin ve en sonda Sungur Abinin dualarını alıp Allahın inayeti ve yardımıyla hiç dil bilmediğim halde yola çıktık.

O gece otelde dinlendikten sonra sabah Faraj kardeş arkadaşından sadece bizi dolaştırmak maksadıyla emanet aldığı arabasıyla geldi ve birhayli uzak olan evine götürdü ve beraber yemek yedik. Emekli ingilizce öğretmeni olan annesi beni çok sıcak karşıladı hemen yanımda olan ingilizce eserlerden ve swahili lisanında risaleyi takdim ettik. Çok memnun oldu ve iki günde eserleri okuyabileceğini söyledi.

Faraj kardeşin hanımı Hanife Hanım da Türkiye’de okumuş ve güzel Türkçe konuşuyor. Swahili dili Afrikada 80 milyon kişi tarafından konuşuluyor. Tanzanyanın nüfusu ise 40 milyon, yarısı müslüman. Swahili sahiller demek ve Türkçe gibi yazıldığı gibi okunuyor.

Biz de hemen orada swahili küçük sözlerden bir ders yaptık. Ben orada birinci sözden okurken Farajın polis memuru olan ablası bizi dinlemiş ve çok hoşuna gitmiş hemen bizden birkaç kitap alıp kendisi okuyacağını ve Darüsselam Polis Akademisinde arkadaşlarına okutacağını söyledi Elhamdülillah.

Faraj Kardeşle beraber oradan ayrılıp Darüsselam’ın en büyük camilerinden birine gittik. Orada caminin imamıyla tanışıp arapça Hutbe-i Şamiye’yi ve Swahili bir kitap verdik. Daha sonra cami cemaatinden tanıştığımız kişilere ingilizce kitaplardan hediye ettik. Tanzanya’da aşağı yukarı herkes ingilizce biliyor.

Yine orada tanıştığımız Umman asıllı Ali Said Muhammed ağabey bizi ısrarla ofisine davet etti. Ofisinde Faraj kardeşin tercumanlığı ile dilimizin döndüğünce oraya geliş gayemizden, Üstadımızın Tarihçe-i hayatından ve Türkiye’deki Nur dersanelerinden bahsettik, kitaplarımızdan hediye ettik. Çok memnun oldu her zaman beklediğini ve maddi manevi hiçbir yardımı esirgemeyeceğini belirtti.

Daha sonraki günlerde Faraj kardeş, Allah ebediyen razı olsun hergün arabasıyla otelden alıp otele bıraktı. İki gece de evinde misafir etti.

Darüsselam’da Müslüman mahallerinde çok sayıda yetimhane var ve bunlara devlet bakamıyor, özel kişiler tarafından halkın desteğiyle işletiliyor. Küçük baraka gibi yerlerde 100 çocuk barınabiliyor, tabi yatmak için yerde bir köşede yer bulabilenler çok şanslı. Yetimhane sorumlusu Abdullah Bey Durumlarının çok kötü olduğunu, yardıma çok muhtaç olduklarını belirtti, bizde ancak yanımızda getirdiğimiz küçük hediyeleri ve kitaplardan verebildik. Çocuklar çok mutlu oldular ve kitapları okuyacaklarını söylediler.

Tanzanya’da bulunduğumuz ilk on gün süre içerisinde birçok camiyi ziyaret ettik, bazı liseleri ziyaret ettik , oralarda kitaplardan hediye ettik, Üstadımızdan bahsettik ve çok büyük memnuniyete vesile oldu. Darüsslam’da Türkiyede okumuş çok sayıda kardeş var, bunların hepsiyle tek tek tanışıp geliş gayemizden bahsettik, hepsi çok memnun olup dersane açılması ve devam etmesi konusunda her türlü desteği vereceklerini söylediler. İleriki günlerde Türk okulunu da ziyarete gittik fakat trafiğin çok yoğun olması sebebiyle geç kalınca kimseyi bulamadık.

O esnada Faraj kardeş oraya çok yakın bir yerde iki Türk doktorun bir Diş Kliniği açtıklarını ve onları ziyarete gidebileceğimizi söyledi. Kliniğe vardığımızda daha bahçedeyken Doktor İsmail Abi bizi kapıda karşıladı. Daha sonra yukarıda terasta Mehmet abiyle de tanıştık. Onlarada geliş gayemizden bahsettik, onlarda dersane açıldığında derslere gelebileceklerini söylediler.

Ertesi gün Darüsselam’ın en büyük ve meşhur fuarı olan SabaSaba fuarına gittik. Burası uluslararası bir fuar, burada da elimizde olan 300’den fazla kitabı yerli halkın ve yaban ziyaretçilerin çok büyük ilgisiyle kısa sürede bitirdik. Orada Türk firmaların stantlarıda vardı, Türk abilerle tanışıp onlarada Türkçe küçük Risalelerden hediye ettik. Hatta bir Suriyeli tüccar Türkiyeden geldiğimizi duyunca bize “Kardaşlar” diye sarıldı. O abimizede Arapca Hutbe-i Şamiye kitabını verdik.

Elhamdülillah Darüsselam’da on gün boyunca elimizden geldiğince insanlara ulaşmaya çalıştık. Nur tohumlarını Afrika’nın bu Tanzanya tarlasına serpmeye çalıştık. Tevfik Allah’tan. İnşaallah Ahlahın yardımı ve sizlerin dualarınızla bu nur tohumları filiz verceklerdir.

Müstecab dualarınızı bekliyoruz.

Tanzanya Darüsselam’dan

Kardeşiniz Ali

www.NurNet.org

Amerika’daki Hizmetlere Kısa Bir Bakış

Selamun Aleykum Aziz ve Muhterem abilerimiz. Kandiliniz mübarek olsun. Cenabı hak bu kandili ve mübarek günleri bütün alemi islam hakkında hayırlara vesile kılsın inşallah. Amerika’ya geleli yaklaşık üç hafta oldu. Hem sizi bilgilendirmek hem duanızı almak için kısaca müşahedatımı anlatmak istiyorum.

Uçakla Newyork Kenedy havaalanına indikten sonra kardeşlerle beraber Philedelphia(filedelfiya) ya gittik. Philedelphia Amerika’nın ilk başkenti ve büyük bir şehir. Elhamdülillah orada mülk dershanemiz, vakıfımız ve yerleşmiş bir hizmetimiz var. Akşam derslerine ve gündüz faaliyetlerine katildik. Derslere Amerika’nın yerlisi olan Müslümanlar hatta Hıristiyanlardan bile gelenler var. Aynı bizim gibi dönerli okuyorlar ve mütalaa yapıyorlar.

Kardeşler değişik İslami grupların toplantılarına katılıyor, onlara Risale-i Nur’u tanıtmaya çalışıyor. Burada Türkiye’deki gibi insanlarla konuşmak tanışmak ve onlara bir şey anlatmak kolay değil. Ancak bir konferans, seminer, ya da benzeri ortamlarda anlatılabiliyor. Onun için her gün birçok şehirde böyle toplantıları bulmak mümkün.

Geçen Hardford’da sonradan Müslüman olmuş Chaplen (din adamı ) olarak çalışan bir kişinin Hıristiyan ve Convertleri (sonradan Müslüman olanlara burada böyle deniyor) bilgilendirmek için tertip ettiği bir seminere katildik. İnsanlar o kadar ciddi dinliyorlar, notlar alıyorlar. konuşulanların çoğu risalelerde izah edilen meselelerdi. Seminerden sonra konuşmacıya risalelerden konuştuğuyla ilgili bahisleri e-maille ona ilettik.

Burada İngilizceye hakim birisi bu tarz faaliyetlere girse her yerde böyle hizmet imkanları var. Convertler tamamen ayrı bir hizmet sahası. Bir kişi Müslüman olduktan sonra onu ağır imtihanlar bekliyor. Gerek aile gerek toplum gerek kafasındaki şüpheleri izale etmemekten gelen sıkıntılar. Onun için onlarla çok ciddi alakadar olmak gerekiyor. Bu manada bir islam bilgi merkezi açacağız inşallah. Dua edin.

Philephia’dan dönerken New Jerse’ye uğradık. Orada da dersanemiz ve cemaatimiz var. Fakat talebe ve vakıf yok. Güzel faaliyetleri var maşallah. Orada Türk mahallesine gittik aynı Türkiye’de gibi hissediyorsunuz kendinizi.

Dönüşte Newyork’tan geçtik . Newyork’ta dershanemiz var, kalanlar da var. Ama dershane çok küçük olduğu için kalmadık. İki küçük oda, mutfak odanın birinin köşesi, zorlukla girebildiğiniz bir banyo. 1750 dolar kira ödeniyor. Kardeşler baya zor şartlarda kalıyorlar. Fakat Amerika meşveretinde konuşuldu. İnşallah Newyork hizmetleri canlandırılacak. Vakıf verilecek. Çünkü Newyork buranın İstanbul’u gibi.

Newyork ve Chicago en fazla Müslüman yaşayan ve en büyük şehirler. Biraz kenarda normal büyüklükte bir dershane 3000 dolar civarında. Ama inşallah tutmaya çalışacağız dua edin. Bu maddi zorluklar sebebiyle ve ilk gelen vakıfların okulu sebebiyle hizmete Hardford’dan başlamışlar. Yani bu Türkiye’ye İstanbul’dan değil de Bilecik’ten başlamak gibi olmuş. O zaman bir cihette mecburiyet varmış ama şimdi yok.

Hardford’a iki saat mesafede Boston şehri var. Orada da dershane var, kalan talebeler var. Ama oraya da yeterince alakadarlık gösterememişiz. Yeterli hizmet elemanı olmadığı için. Sadece Boston’da beş yüz üniversite var. Dünyanın her yerinden insan bulmak mümkün. İnşallah burada on yıldır kalan vakıf Baykar kardeşi oraya göndermek istiyoruz. Belki de İslam bilgi merkezini orada açacağız. Dua edin.

Hardford’da iki tane mülk dershane var. Cemaatimiz meşveretimiz var. Allah razı olsun kardeşlerin koşturmaktan boş vakitleri yok. Her yerde olduğu gibi burada da ehli hizmete ihtiyaç var. Burada halaka(halka demek) denilen İslami konuşmalar toplantılar oluyor. O kadar çok ki yetişmek mümkün olmuyor. Burada yakınlarda islam fuarı olmuş, orada kardeşler risalelerden satmışlar çok insanlarla tanışmışlar. Bu bölgedeki neredeyse bütün İslami faaliyet yapanlarla tanışıyorlar.

Yarın kandilden sonra Chicago’ya doğru yola çıkacağız. Orada İslami fuar varmış ona katılacağız. Kardeşler bir stant kiralamışlar, orada risale satacağız. İnşallah birçok insana risaleleri anlatma fırsatımız olur dua edin. Ondan sonra Fortway şehrine güneye Washington’a Baltimore ve daha birçok dershane olan, kardeşlerin olduğu beldelere uğrayıp ziyaret edeceğiz. Dua edin hizmetlere vesile olsun.

Hem Cenabı Hak buralarda nurları sümbüllendirsin diye dua edin. Bir de İspanya ve Gana, Arnavutluk’a da Karabük bölgesi bakıyor. Oralara da hizmet bir önce götürebilmek için dua edin inşallah.

Acele yazdığım için hissiyatımı ve gördüklerimi düzenli ifade edemedim, gelince daha tafsilatlı görüşürüz inşallah.

Kardeşiniz Ali

Amerika

www.NurNet.org

Sosyal Medya (Facebook) ve Risale-i Nur Hizmeti

Bugünlerde  “Sosyal Medya”  (Özellikle de Facebook) en çok konuşulan şeylerden biri olmaya başladı.

Nedir bu Sosyal Medya?

Basitçe  şöyle açıklayabiliriz;

Nasıl ki insanlar bir mahallede  komşularıyla, akrabalarıyla, kardeşleri, baba ve annesi ile, köşedeki bakkal ile, gazete aldığı büfe ile, yemek yediği lokanta ile, işe gittiğinde iş arkadaşları ile  sürekli bir iletişim halindedir. Onları ziyaret eder, onların hatırlarını sorar, onlara misafirliğe gider. Her gün hiçolmazsa onlardan birkaç tanesi ile mutlaka diyalog halindedir. Her gün onlardan birkaçtanesi ile derdini, sevincini, ona hoş gelen bir hadiseyi veya moralini bozan bir sıkıntısını veya şevke medar bir haberi paylaşır.

İşte şimdi insalar bunların hepsini Facebook, Twitter, Friendfeed, Linkedin ve Bloggerlar gibi ortamları kullanarak internette yapıyorlar. Buna da kısaca Sosyal Medya deniyor. Artık sosyal medya hayatımızda o denli aktif oldu ki her gün Facebook’a girip, birkaç güzel şey paylaşmadan, birkaç arkadaşa selam vermeden, birkaç resim paylaşmadan duramuyoruz. Öyle ki, artık firmalar da bu sosyal mekanlardaki insanlara ulaşabilmek için ciddi paralar harcıyorlar.  Hatta Amerikadaki Firmalar tarafından tv ve gazetelere verilen reklam harcamalarından daha fazla parayı bu mecralardaki insanlara ulaşmak için harcar oldular. Sadece Türkiyemizde Facebook’u 29 milyon kişi (neredeyse) her gün kullanıyor.

Üstad Bediüzzaman Said Nursi ve eserleri olan Risale-i Nur’ların meydana gelmesi zamanına  hayalen gittiğimizde, adeta “Soysal Medya’nın” bu davanın başlangıcından itibaren gayet başarılı bir şekilde kullanıldığını görüyoruz.

Üstad Bediüzzaman  şimdiki e-mail veya (yeni hali ile) Facebook/Twitter mesajı gibi yöntemlerin o zamanki şekli olan mektuplaşmayı ve telgraflaşmayı belki de devletten sonra en çok kullanan kişidir. Şimdilerde nasıl ki insanlar Facebook vesilesiyle birbirlerine tanışma öneriyorlar, O zamanlar da Üstad Bediüzzaman, mektuplar ile talebelerini birbiri ile irtibatlandırıyor. Mektup, telgraf ve kısa pusulalarla Onların hallerini soruyor. Mektup gönderdiği kişiye diğer talebelerini sorup  onlar hakkında da bilgiler öğrenmek istediğini söylüyor, onları dolaylı olarak birbirleri irtibatlı olmalarını sağlıyor. Şimdilerde nasıl ki e-maillere word/excell dosyası iliştirip gönderdiğimiz gibi, o zaman da Üstad, nur talebeleri mektuplarının içine yazdığı risalelerden koyup gönderiyor. Toplam 6000 sayfalık eserlerin, o zamanlada elle en az 500.000  nüsha yazıldığını düşünerek, bu şekilde birbirleri arasında elden teslimlerle onbinlerce mektubun yazılıp paylaşıldığını söyleyebiliriz.  İşte size harika bir Sosyal Medya Başarı Hikayesi.

Risale-i Nur eserlerinin içinde üç fasikülün tamamen bu mektuplardan oluştuğunu, ve diğer kitaplarında ise parça parça bu mektupların bulunduğunu, o zaman elle bunların yazılma adetlerini de düşünerek ve  bir milyonu bulan nur talebesinin  birbirleri arasında binlerce mektubun yazılmış olduğunu yaşayan ağabeylerden öğrendiğimizde,  sosyal medya’nın o zamanki hali ile bu eser etrafında toplanmış olan kitlede ne denli mükemmel olarak kullanılmış olduğunu anlamak mümkün.

Şu anda Her bir kişinin Facebook veya Linkedin sayfasında ortalama 100 kişinin olduğu kabul ediliyor. Aynen o zaman da her bir talebe ortalama yüz kişi ile elden ele ulaştırılan mektuplar vasıtasıyla irtibatlandırıldığını düşünürsek, Her bir şehirdeki bir nur talebesi “nur santrali”, başka şehirlerde veya ilçelerdeki nur santralleri ile irtibatlandırılmış.  Kitaplardan öğrendiğimize göre o zamanlarda en az 500 bin nur talebesinin olduğunu kabul edersek, muazzam bir Sosyal Medya Networku oluştuğunu görüyoruz.

Yani Bediüzzaman Said Nursi ve Talebelerinin vasıtaların imkansızlıkları içinde, kanunların haksız yere sıkıştırdığı bir devirde, yasakların, baskı ve işkencelerin olduğu bir ortamda (ilkel ve bir o kadar da zor olmasına rağmen) böylesine muazzam bir yolla birbirleri ile öyle bir Sosyal Medya Networku kurmayı başarmışlar ki hayrette kalmamak mümkün değil.

Mesela siz Kars’ta, Suriyede veya Irakta’sınız ve Üstadınız Bediüzzaman’a mektup yazacaksınız. Resmi yollarla ile yollamak imkansız olduğu için, mecburen Linkedin veya facebook’taki sosyal medya zincirinin benzeri şekilde kurulmuş olan bir yol izleyerek göndermek zorundasınız. Bu yazdığınız mektup, Bediüzzaman hazretlerine gelene kadar belki 10, belki 30 el değiştiriyor.  Ve nihayet mektup aynen yerine ulaşıyor. Aynı şekilde cevabı da yine aynı yolla o kişiye ulaştırılıyor. Zincirde  kopma hiç olmuyor.  İşte bu şu anda, Linkedin’de veya Facebookta ve Twitter’da  yapılan şeyin ta kendisi. Şu anda bu mektupların az bir kısmını Barla Lahikası, Kastamonu Lahikası ve Emirdağ Lahikası adlı eserlerde görebiliyoruz. Gerisi ise nur talebelerinin kendi arşivlerinde “Bediüzzamandan bir Hatıra olarak” saklanıyor.

Belki de bu geçmişin tecrübesindendir ki bugün interneti ve Sosyal Medya’yı en iyi kullananlar arasında Risale-i Nur talebeleri bulunuyor. Bugün Said Nursi veya Risale-i Nur kitapları için açılmış yüzlerce siteden ve Facebook Fun Sayfasında bahsedebiliriz. Her bir okuyucu dünyanın neresinde olursa olsun, Barla Lahikası, Emirdağ Lahikası ve Kastamonu Lahikası kitaplarından aldığı iletişim dersi ile diğer bir okuyucu ile kolaylıkya irtibat sağlıyor iletişimini güçlendiriyor ve birbirini destekliyorlar.

Bence bu cemaat “sosyal medya” Gurularının önünde saygı ile eğilmesi gereken bir başarıya bundan 60-70 yıl önce imza atmışlar. Onlardan ve Lahika kitaplarındaki iletişim sisteminden alınacak çok dersler var. O nedenle bi süredir bu eserleri dikkatle incelemeye çalışıyorum. Duanızla belki önümüzdeki Sempozyumda bir seminer konusu olarak işleyebiliriz.

Nusret TÜMAY

Sosyal Medya/İnternet Marketing Uzmanı.

www.NurNet.org

Arjantin – İspanyolca Tercüme Çalışmaları Tüm Hızıyla Devam Ediyor

Esselamualeykum ve rahmetullahi ve berekatuhu

Pek muhterem, kıymetli ağabeylerimiz,

Evvela, mubarek şuhur-u selasenizi tebrik ediyor ve Güney Amerika hizmetlerinin bir çekirdeği hükmündeki Arjantin medrese-i nuriyesinden binler selam ediyoruz.

Cenab-ı Hakkın inayeti ve Ağabeylerimizin samimi dualarıyla Arjantin’de Nur Hizmetleri başlayalı üç ayı geçti. Elhamdulillah, bu kadar kısa süre içerisinde, tahminimizin fevkınde gelişmeler birbirini takip etti. Tercümelerin başlaması ve kitap fuarı faaliyetlerinin yanısıra, şimdi kitap basımına kadar gelebilmeyi Cenab-ı Mevlamız nasib etti.

Yirmi üçüncü söz şu an baskıda ve inşaallah önümüzdeki Cuma günü teslim alacağız. Bunun yanında en son halleriyle matbaadan aldığımız hastalar risalesi ve küçük sözler elimizde nümune olarak hazır, baskıya girmeyi bekliyorlar. İmkanlarımız elverdiğinde, hemen bu kitapların da basımını gerçekleştireceğiz, inşallah.

Arjantin hizmetlerinin belki de en önemli kısmı diyebileceğimiz, Nurların ispanyolca lisanına tercüme çalışmaları da tüm hızıyla devam ediyor. En son yirminci mektup, yirmibirinci lema ihlas risalesi ve onbirinci lema olan mirkatüssünne bitmiş durumda. Tercüme çalışmaları esnasında Vacide Hanımıın başından geçen acib bir hadiseyi ve hissiyatını anlatan mektubu okumak için tıklayın.

Geçtiğimiz günlerde, burada Ömer bin Hattab adındaki kolej tarafından bir konferans düzenlendi. Bu konferansın adı Arjantin’de İslam Gençliği, konuşmacı olarak lise talebesi Zekeriya Abdulcanab ve Arap Konsolosluğunda çalışan Şehy Abdulkerim katıldı. Bizim de dinleyici olarak katıldığımız bu konferansta çok kişilerle tanışma fırsatımız oldu. En başta Şeyh Abdulkerim’e ve Pakistan elçiliğinde çalışan Perviz isimli bir zata, Risale-i Nur’un, Kur’an-ı Kerim’in bu asrın anlayışına sunulan bir dersi ve tefsiri olduğunu ifade edip birer kitap hediye ettik. Üniversite, lise hatta ilköğretim talebeleri ile de uzun sohbetlerimiz oldu. Yine bu kardeşlerimize de nurlardan hediye ettik.

Buradaki mısırlıların alakadar olduğu El Ahmed isimli caminin iki imamı El Ezher mezunu Şeyh Abdunnabi ve Şeyh Muhammed Cafer, Nurları duymuşlar fakat okumak nasib olmamış. Şeyh Abdunnabi ismindeki zata bundan hemen hemen bir ay önce Arapça Sözler mecmuasını takdim etmiştik. Kitaba şöyle bir göz gezdirdikten sonra, beş ay içinde okuyabileceğini söylemişti. Birkaç gün evvel Cuma namazı sonrasında tekrar görüştüğümüzde ise bir hafta içinde Sözler mecmuasını bitireceğini bize söyledi. Halbuki okumaya yaklaşık bir ay önce başlamıştı. Demek Risale-i Nur’un cazibesine kayıtsız kalamadı ki, kısa süre içinde Sözlerin sonuna gelmişti. Ve iştiyakla haftaya Lemalar mecmuasını getirmemizi istedi.

Yine bu camide Ebubekir isminde arjantinli bir müslüman kardeşimizle tanıştık. Yirmi Üçüncü söz ve Küçük Sözleri verdik. Aradan bir hafta sonra tekrar camide karşılaştığımızda hem Nurların ehemmiyetinden hem de Üstadımızın Tarihçe-i hayatından bahsedelim dedik. Ama baktık ki; Ebu Bekir, Üstadımızın kısa tarihçe-i hayatını adeta bize özetliyor. Ayrıca bu zat kendı imkanları, yani fotokopi ile küçük sözleri çoğaltıp dağıtacağını söyledi. demek nurların burada çok ihtiyaç olduğunu o da idrak etmişti. zaten burada kitap verdiğimiz ve görüşlerini aldığımız birçok kişiden duyduğumuz cümleler hemen hemen aynı.diyorlar ki; “ispanyolca lisanında islami kaynak çok az ve bu eserlerin biran önce tercümesinin yapılıp, basılıp, latin amerikadaki insanlara hızla ulaştırılması lazım.”

Cuma namazlarını ve bazı vakit namazlarını takip ettiğimiz El Ahmed Camii, insanlarla birebir irtibat kurabileceğimiz, hizmet için çok münbit bir zemin. Burada beş altı sene önce müslüman olan, üniversiteli ve liseli bir çok genç kardeşimizle tanışma imkanı buluyoruz. Ve Türkiye’de olduğu gibi bu kardeşlerimizi dershaneye çay içmeye davet ediyoruz. Bu gençlerle Cuma namazı sonrası medresemizdeki bir nevi talebe derslerimiz devam ediyor. Hatta bu derslerden birisinde Birinci söz bismillah bahsini okuduk. Üstadımızın üslubu onları etkilemiş olmalı ki sonrasında geri kalan kısmı mail olarak adreslerine göndermemizi istediler. Çünkü, maalesef halihazırda, kitap halinde basılmış Küçük Sözler mecmuası elimizde yok.

Elhamdülillah, bu El Ahmed Camiinde hizmet için çok münbit bir zemin var. Fakat şimdiki dershanemizin buraya uzak olmasından ulaşım sorunumuz vardı. Uzun zamandır aramamıza rağmen mescide yakın bir daire bulamamıştık. Ümitlerimizin tükendiği bir zamanda, Rabbimize yüzbinlerce şükürler olsun ki, camiye yürüyerek beş dakika uzaklıkta bir yer tuttuk. İnşallah birkaç gün içinde taşınacak olduğumuz yeni medresemiz, Ömer bin Hattab kolejine de çok yakın. Bu sayede oradaki talebelere de daha kolay ulaşabileceğiz.

Son olarak, önümüzdeki on gün içinde buradan bin kilometre uzaklıkta bir eyalet olan Cordoba’da bir kitap fuarı bizi beklemekte. Orada dağıtacak olduğumuz 10 bin adet broşürümüz şu anda hazır. inşallah, 23.söz ve hastalar risalelerini de yetiştirmeyi ümid ediyoruz. Bu kitap fuarına en azından bir hafta katılmayı ve şimdiden tanıştığımız, oralı bazı Müslümanlar vasıtasıyla yeni kitaplarımızdan, oradaki Müslümanlara da ulaştırmayı hedefliyoruz.

Allah’ın yardımı ve siz kıymetli Ağabeylerimizin dualarıyla, burada yapacak daha çok işimiz var. Rabbim buradaki muhtaç gönüllere, layık ellere bu nurları ulaştırabilmeyi nasip etmesi için dua ediyor, dua bekliyoruz…

Arjantin-Buenos Aires’ten  kardeşleriniz

Arif, Abdullah

www.NurNet.org

Makedonya-Kosova Seyahati (Abdulkadir Haktanır)

Esselamu aleyküm,

Her ne kadar geleli iki hafta oldu ise de tam bir ay için gidiş dönüşlü bilet alarak önce Makedonya‘ya, sonra Kosova‘ya ve Sırbistan‘a gittim. Oralardaki hizmetleri kısaca anlatacağım. Şahs-ı manevinin bereketi hürmetine çok güzel hizmetler olduğunu sizlere anlatmağa çalışacağım:

Gidişimin ilk durağı Makedonya‘daki Üsküp şehri oldu. Malumunuz orada dubleks daire dershane mevcut ve yüksek tahsilini yapan bazı kardeşler orada kalıyorlar. Oradaki dershanede Kosova Prizren kasabası asıllı Erdoğan isminde bir kardeş kendisini hizmete vakfetmiş bulunuyor. Yaşı otuz civarı olduğu için, aşağıda fotoğraflarını de göreceğiniz gibi, etrafında epeyce tahsilli gençler mevcut. Erdoğan kardeş Ankara’dan Yusuf kardeşin başlattığı metodu aynen devam ediyor. Gençler iş ve okulla meşgul olup boş vakitleri belli olmadığı için, ne zaman boş vakit bulsalar dershaneye gelirler. Yaşı daha ufaklara hatta büyüklerden de bazı gençlere Risale-i Nur’ları sevdirmek için ve yabancılar Nurların kıymetini bilmedikleri için, başta kendilerine Kur’anı kerimi öğretmek ile başlıyorlar ve o arada Risale-i Nur’lardan da parçalar okuyarak Nurlara karşı onların muhabbetini artırıyor, Tıp ve başka dallarda tahsil yapan kardeşler Risale-i Nur’lara samimi bağlanıp bazısı tespihat’ı o kadar güzel okuyor ki hayran kalıyordum.

Bildiğiniz gibi bu fakir oralarda parasız kitap dağıtmakla çok güzel hizmetlere muvaffak oluyoruz. Yanımda 36 paket kitap vardı kitaplarla ana hedefimiz Üniversite talebelerinden kız ve erkeklerin okumaları için onların ellerine kitap verip veya onlar gibilere ulaştırabilecek kimseleri bulup o hizmete devam ediyoruz.

Allaha şükür yaşımız ilerlediği için kızlarla da toplantılar yapıp 1-2 saat ders ve konuşmadan sonra ellerine kitap veriyoruz ve onlarla irtibatı kesmemek için elektronik yolla kendilerine ulaşmak için onların e-mail adreslerini alıyorum ve bu şekilde okullarda tabiatçılıktan aldıkları yaraları tedavi etmeye çalışıyorum.

Malumunuz İman küfür, Gençlik Rehberi Meyve Risalesi dahil 16 risale Arnavutçaya tercüme etik. Ve onların dertlerini bildiğim için, onlara deva olmak için Risale-i Nurlar dışında onların diline 6 kitapta ben derlemek ve yazmak sureti ile hazırladım. O kitapların adları söyle: KALPTEN DÖKÜLEN İNCİLER şiir kitabım, MATERYALİST FELSEFECİLERE CEVAP 200 sahifelik ERKEK VE KIZLARIN DERTLERİNE DERMAN. İNSANLA İLGİLİ. VECİZ İFADALER ve meşhur Avrupanın 34 Profesörünün, ne için Allaha inanıyoruz ve İşaratül i’cazdaki Profesörlerin ifadelerini kitaplar yapıp onlara sunuyoruz.

Orada vaktımi değerlendirirken otobüste takside konuşmak için bir çıkış yolu buluyorduk ve devam ediyorduk. “İnsan nedir, onu buraya kim gönderdi, burada vazifesi ne, ve en son nereye gidecek” gibi  hakikatleri dile getiriyordum. Üsküp‘te bir Camide Ve Sırbistan‘da bir camide cuma günleri vaaz ettim. Üsküp‘teki konuşmamı fotografta göreceksiniz. Toplantılarda bilhassa, ölüm merasimlerinde çok güzel hizmet oluyordu. Gostivar dershanesine derse katıldık. Prizren Dershanesine derse katıldık. Priştine‘deki yeni dershane çok güzel müstekil 3 katlı avlusu mevcut. Sırbistan‘da savaştan sonra 3 kasaba 130.000 nüfus Kosova’ya giremedi ve benim de doğum yerim orası olduğu için orada hizmet saham geniş. Daha önce vize için çok zahmet çekiyordum, Elhamdülillah şimdi vize kalkmış ve rahat girebildik.

Abdulkadir Haktanır

www.NurNet.org