Etiket arşivi: Muhammed Numan

Risale-i Nur’da Okumanın Önemi

okuyan.cocukUmumunu okumak için vakit bulamadığından, yalnız birtek sahife olan zîhayatın bahar faslında icad ve idaresine bakar, müşahede eder. Asa-yı Musa ( 104 )

Risale-i Nur’un nuranî ve parlak eczalarını elde edip dikkat ve tefekkürle okumaktan başka bir kurtuluş çaresi yoktur. Risale-i Nur’u okuyan herkes, bu hakikatı idrak etmiş ve etmektedir. Asa-yı Musa ( 252 )

Hem herkes her vakit bütün Kur’anı okumağa muktedir olamaz. Sözler ( 242 )

.. okumak yazmak bilmez.. Sözler ( 384 )

..okumakla tahattur edip, nefsin tuğyanından kurtulmaya çalışmak. Sözler ( 459 )

Bedîüzzaman hakkında malûmat almak isteyen kardeşlerimize, bunun ancak ve ancak Risale-i Nur Külliyatını dikkat ve devamla okumak suretiyle mümkün olduğunu arzederiz. Sözler ( 755 )

Bedîüzzaman’ın nasıl bir zât olduğunu anlayabilmek için, Risale-i Nur Külliyatını dikkatle, sebatla okumak kâfidir. Sözler ( 758 )

Bu risaleyi, şimdiye kadar belki yüz defa okumuşum. Fakat, şimdi yeni görüyorum gibi tekrar okumağa ihtiyaç ve iştiyakım var.” Sözler ( 760 )

..bazı lügatların manalarını söyleyerek aynen okumak daha müessir ve daha efdaldir. Sözler ( 772 )

..sekiz senedir birtek gazete okumak arzum olmadı ve okumadım. Mektubat ( 47 )

Kur’anı yeni nâzil oluyor gibi okumak ve dinlemek ve ondaki hitabat-ı İlahiyeyi güya geldiği ân-ı nüzulünde dinlemek ve o hitabı Resul-i Ekrem (A.S.M.)dan işitiyor gibi dinlemek, belki Hazret-i Cebrail’den, belki Mütekellim-i Ezelî’den dinliyor gibi bir kudsî halete mazhar olur. Ve kendisi tercümanlık edip başkasına dinlettirmek ve Kur’anın hikmet-i nüzulünü bir derece göstermektir. Mektubat ( 401 )

..çok manidar olduğu için, muhtelif âyâtı hıfzetmek veya okumak arzusu.. Mektubat ( 406 )

..okumağa pek çok muhtaçtırlar. Mektubat ( 498 )

Kitab-ı Mübin’in mühim ince mes’elelerini okumak.. Lem’alar ( 126)

..hasiyetli evradı okumak için zaîf insanlar bir müşevvik ve müreccihe muhtaçtırlar. Lem’alar ( 132 )

..okumağa çok muhtaç.. Lem’alar ( 264 )

..risaleleri kemal-i merak ve dikkatle okumağa başlayıp.. Lem’alar ( 264 )

..hususan vahdet-ül vücuda dair mes’elelerini okumak, zararlıdır. Lem’alar ( 274 )

Cevher Nur’u okumağa devam ettim. Lem’alar ( 278 )

Elmas Cevher Nur’dur!” diye bunlara okumağa başladım. Lem’alar ( 278 )

Evet Nur, bunu okumaktır. Lem’alar ( 278 )

..terbiye için açılan dershanede okumak ve okutmakla tam terbiye almak lâzım geliyor. Şualar ( 193 )

..okumak ne kadar kıymetdar ve sevablı.. Şualar ( 236 )

İşte bu ebedî hazinenin anahtarı imandır ve teslimdir ve onu dinleyip kabul etmek ve okumaktır. Lem’alar ( 226 )

..yirmibeş senedir değil gazeteleri okumak, belki sormasını ve merak etmesini ve düşünmesini bana terkettirmiş. Şualar ( 358 )

Muhammed Numan

www.NurNet.org

Yozgat – Suluova/Amasya Seyahati

22.9.13 Tarihli Yozgat – Suluova/Amasya Seyyahati

Daha önce kararlaştırdığımız üzere uzak vilayetleri de ziyaret edip oradaki kardeşlerimizi de tanıyıp beraber aynı dersi dinleyip çay içmek için Kastamonu vilayetimizden sonra Suluova ve Amasya’da ki kardeşlerimizi ziyaret etmek istedik.

Sabah namazından sonra dersane-i nuriyemizde toplanılmaya başladık. Nihayet 14 kişilik kadromuz tamam olunca kiraladığımız tur’a doğru yürüdük zaten tur gelmiş bizi beklemekteydi. iki ağbimizin bir gün önce akrabalarını dar-ı bekaya uğurlaması sebebiyle katılamamaları ise biraz burukluk yaşattı. Ağbilerimize başsağlığı temennimizi de buradan iletemek istiyorum.

Turla yola koyulduk. Yolda Yozgata has olan parmak çöreklerden alarak Suluova yolunu tuttuk. Yolda Risale-i Nurun İlm-i Hali hükmünde olan Lahikalardan Kastamonu Lahikası kitabımızı okumaya koyulduk. Yaşı biraz büyük olan bir ağabeyimiz de ilahiler söyleyerek renk kattı. 3saat kadar süren yolculuk neticesinde Suluova dersanemize ulaştık ve bizi vakıf ali ağbey ve içtimailerden Mustafa ağbey karşıladı.

Bize kahvaltı hazırlamakta idiler. Ali ağbimiz mutfakta Mustafa ağbimiz ise oraya has olan lavaş ekmeği ve odun ateşinde pişen karafırın ekmekten almıştı. Bizler gider gitmez dedik çay olana dek ders okuyalım. Badıllı Ağbeyin Tercümesi Mesnevi-i Nuriye de ders rahlesindeydi oradan tevafuken bir yer açtım ve ene mevzuu çıktı 2 sayfa. Ene’nin mahiyeti, hakikatı, neden insana verildiği, emanet-i kübrayı neden dağ taş almadığı, dağ taşın almaktan kaçtığı enenin hangi ene olduğu.. gibi hakikatları birer bal damlası hükmünde zihinlerimize, kalbimizei ruhumuza ve letaifimize akıttık.

Çay hazır olmasıyla çay içerek oradaki hizmetler hakkında bilgi aldık. Bizler gittiğimiz yerlerde hizmetin tarzıyla alakadar malumat alarak bizde tarz ile mukayese ederek aksayan veya aksayacak olan mevzuları önceden gidermeye çalışıyoruz.

İkinci bir dersaneye daha giderek orada semaver çayı yapan Mustafa ağbimizin çayı içtik. Şualardan 3. Mesele müteala edildi. Bir kedi ve 4 yavrusuylada biraz oynamayı da ihmal etmedik. Dersane bahçesinde organik domatesin tadına bakıp, behçeden elma aldık. Yolda yumruktan büyük elmaları yedik ve Amasya’ya doğru yola çıktık. 25km sonra amasyadaydık.

Selçukludan kalma camileri gezdik yörgüç paşa, gök medrese, burma minareli cami.. Amasya kalasına çıktık. Mühlik uçurumlarla çevri olan kalada 1 saat kadar kaldık ve Risale-i nurda dağlar hakkında olan Musa as kıssasını okuduk. Kaladan Amasyaya bakarak ikindi namazı için Kurtboğan Hazretlerinde ikindimizi eda ettik. Kurtboğan ismi orada mezarlıkta yeni cenazeleri akşam açıp yiyen bir kurt oldu ve bu zat ben ölünce sağ elimi dışarıda bırakın diye vasiyet eder. Kurt akşam gelir bu zatın kabrine bu zat sağ eliyle o kurtu boğazlamış ve öldürmüştür. Sabah ahali bu hadiseyi görür. Kurt zatın elinde.. ve eline su dökerler zat da elini kendisi kabrine çeker. Şeklinde bir kısa tarihçesi anlatıldı.

Yemek için Amasyada merkezi dersaneye gittik. Gene yemek hazır olana dek bir yer okuyalım dedik ve 8.lema dan ve atıflarından Neden İmam Ali ve Gavs-ı Azam Risale-i Nurdan Daha Ziyade haber vermişler hakkında ders okuduk ve İstifadeli oldu.

Yemekten sonra Amasya merkezde hizmetler hakkında malumat aldık ve yola çıktık. Yolda Kastamonu Lahikasından dersler okuduk ve bir istasyonda akşam namazımızı kıldık. Akşam 21.30 da yatsı namazımızı dersanemizde kılacak şekilde Yozgata geldik.

Muhammed Numan

www.NurNet.org

Bu Acip Asrın Hastalığı

..bu asırda hayat-ı insaniye, hususan hayat-ı içtimaiyesi öyle dehşetli fakat cazibeli ve elîm fakat meraklı bir vaziyet almış ki; insanın ulvî latifelerini ve kalb ve aklını, nefs-i emmaresinin arkasına düşürüp pervane gibi o fitne ateşlerine düşürttürüyor. Kastamonu Lahikası ( 104 – 105 )

Hayat-ı içtimaiye öyle bir hale geldi ki cazibeli, elim, meraklı bir vaziyete insanın alemi hayali, ruhu, kalbi..fitne ateşleri içinde yanıyor. Hayatı sadece batın ve ferce hizmete münhasır zanneden kimselerin yapmış olduğu kimselerin film/dizi/sinema/müzik gibi şeyleri takib eden ehl-i iman kademeli olarak şuursuzlaştırılarak ahlaksızlaştırılmaktadır.

Film/dizi/sinema/müzik gibi şeylerde kullanılan 25. Kare denilen direk şuur altına giden bir işlem ile ruhumuzu yakıyorlar. Göz saniyede 24 kareyi görmektedir. 25 kareden oluşmaktadır bir görüntü. İnsan film/dizi/sinema/müzik gibi şeylerle meşgul olurken 24 kareyi izlemekte ; ama 25. Kareye müstehçenlik, aileyi yakan yıkan telkinler koyularak onu izleyene servis etmekte vede buna film/dizi/sinema/müzik gibi şeylerle bir ehl-i imanın hassaten nur talebesinin meşgul olması acınacak elim bir hadisedir. Nitekim bizim vazifemiz ulviyedir biz bunun farkında olursak anı-ı seyyalemizi de boşa geçirtmeyiz.

Nitekim bizlerin boş zamanları yok sadece kıymetini bilmeden hoyratça israf edilen zamanlarımız var. Mesela: takip edilen film/dizi/sinema/müzik 2 saat vaktimizi bunlara veririz; ama 2 saat aralıksız ders dinlemeye tahammül edemeyiz. Sabredemeyiz bir meseleyi tetkik edemeyiz müteala edemeyiz bizim vaktimizi film/dizi/sinema/müzik gibi şeyler rahatça işgal eder ve biz bunların farkına varamayız saate bakarız ilerlemiş artık yatmak vakti. Belki kitap bile okumadan yatarız. 25. Karenin şuur altına verdiği tesirle maneviyatımız tarumar olmuştur.

Bir ehl-i kalbe sadece bir filmi cd’ye ses kaydını koyup dinleten kardeşlerimiz 3 dk olmadan kapat şunu kapat! Diye tepkiyle karşılaştı ne oldu diye sorulunca görmüyormusun livata var kapat diyor. Ama bunu kalp gözü körelmeyen görüyor anlıyor. Şuursuzluk insanların belini bükmüş. Ve sihir yapılmaktadır film/dizi/sinema/müzik gibi şeylerle; ama insan farkında değildir.

film/dizi/sinema/müzik okumanın yeri alması ise acınacak bir haldir.

– Derseniz “Pekala madem öyle ne yapalım sen söyle?”

– Derim ki sözü Üstadıma verelim o nediyecek bize!

 “Bu acib asrın bu acib hastalığına ve dehşetli marazına karşı Kur’an-ı Mu’ciz-ül Beyan’ın tiryakmisal ilâçlarının naşiri olan Risale-i Nur dayanabilir; ve onun metin, sarsılmaz, sebatkâr, hâlis, sadık, fedakâr şakirdleri mukavemet ederler. Öyle ise, her şeyden evvel onun dairesine girmeli. Sadakatla, tam metanet ve ciddî ihlas ve tam itimad ile ona yapışmak lâzım ki; o acib hastalığın tesirinden kurtulsun.” Kastamonu Lahikası ( 105 )

Bu acib asrın bu acib hastalığının Tedavisi (Şema Olarak)

 

 

 

selam ve dua ile

Muhammed Numan Yozgâti

www.NurNet.org

Kim, Neden, Risale-i Nur İle Meşgul Olur?

“…her yerde küçücük bir dershâne-i Nuriye açmak lâzımdır. Gerçi herkes kendi kendine bir derece istifâde eder; fakat herkes herbir mes’elesini tam anlamaz.

Hem iman hakikatlarının izahı olduğu için; hem ilim, (Şâyet biri biliyor, taallüm etmeğe muhtaç değilse ibâdete muhtaç veyâ mârifete müştak veyâ huzur ister. Onun için herkese lüzumlu bir derstir.) hem mârifet, hem ibâdettir.

Eski medreselerde 5-10 seneye mukâbil, inşâallah Nur medreseleri beş-on haftada aynı neticeyi temin edecek ve 20 senedir ediyor. Emirdağ Lahikası-1 ( 249 ) ”

Risâle-i Nur ; İnsanın âlemini nurlandıran ve asrın imamının vesilesiyle tebyiz edilmiş olan, ins u cân için vesile-i saadet, hod-gam ve hod-endiş kimseler için ferah, hâdisât-ı âlemin en mühüm meselesi olan ve kaybedildiğinde yerine bu dünyâdaki mâmelâkin yekünü o şahsa verilse kaybettiği şeylerin yerini tutamayacak kadar hakir olan İmanını kaybetmek/kazanmak dâvâsında nev-i beşerin eline 14 asır boyunca verilen İlhami/vehbî olan âsâr-ı bergüzide-i nûriyenin en tekemmül etmiş olanı, kendinden önce ilhâmen nev-i beşerin istifadesine sunulan âsârın en tekemmül etmişi ve tebyizinde dalâlet-i beşeriyenin en azâmisine mukabil topyekün taaruz edilen iman kalasının etrafında nurâni bir hatt-ı müstakim ve sur teşkil ederek dalâlete mukabil tahrib ve kaba kuvvet yerine Delil, bürhan, hüccetlerle ehl-i dalâlete bunları isbat ederek onların bel kemiğini kıran bir ibrişimdir.

Risâle-i Nur’dan kaçanlar, göz yumanlar, nekredenler; ancak huffâşe karakterli olanlardır. Hayvandan insan olmamıştır; ama insandan hayvan olmuştur. “Paris’e git ve en büyük localarına gir, göreceksin ki, akrepler insan libası giymişler ve ifritler adam suretini almışlar.. Mesnevi-i Nuriye ( 263 )” ve Şu medenîlerden çoğunun, eğer içini dışına çevirirsen, görürsün:

Başta maymunla tilki, yılanla ayı, hınzır. Sîreti olur suret. Sözler ( 712 )”

Risâle-i Nur’a dâir bu kısa takrizden sonra sadete dönecek olursak:

Her Nur’â Müştak olan Nur Talebesinin âsâr-ı Nuriye ile iştigaline göre neden ve niçin okuduğunu bu metinde Emirdağ Lâhikası bize ders vermektedir. Eğer okumaktan ruhu artık kabza girmiş ise o kimse: Huzur İster.

Her Nur’â Müştak olan Nur Talebesi Eğer İbadette aksaklık hissediyor ve yaşıyorsa İbadete  Muhtaçtır.

Her Nur’â Müştak olan Nur Talebesi Eğer âsâr-ı Nuriyeyle yeni müşerref olup insan mertebesine çıkmış ve su-i hal’den uzaklaşmakta ise ve bazı âsâr-ı Nuriyeyi massetmeye mukaddeme vermiş ise o kimse de başta marifet olmak üzere hepsine muhtaçtır.

“…her yerde küçücük bir dershâne-i Nuriye açmak lâzımdır. Gerçi herkes kendi kendine bir derece istifâde eder; fakat herkes herbir mes’elesini tam anlamaz.” Kaidesince Âsâr-ı Nuriyenin verdiği nurani gözlükle bakmanın neticesi “Allah’ın hesabına kâinata bakan adam her ne müşahede ederse ilimdir. Eğer gafletle esbab hesabına bakarsa, ilim zannettiği şey de cehl olur. Mesnevi-i Nuriye ( 199 )”

Eğer her şeye perde olan ülfete mübtela olmuş ise; “ İnsanların arza ait malûmat ve müsellemat-ı bedihiyatları ülfete mebnîdir. Ülfet ise; cehl-i mürekkeb üstüne serilmiş bir perdedir. Hakikate bakılırsa zannettikleri ilim, cehildir. Mesnevi-i Nuriye ( 197 )”

İşte hepimizin Âsâr-ı Nuriyeyle işgilainin ve iştigaldeki ğayemiz bunlardır.

Bize imanı nasib eden Allahımız daire-i nuriyedeki iştirak-i amel-i uhreviden hissemizi azim eylesin.

Muhammed Numan Yozgâ

www.NurNet.org

Dershaneye Gitmenin ve Cemaat Olmanın Ehemmiyeti!

Şayet biri biliyor, taallüm etmeğe muhtaç değilse ibadete muhtaç veya marifete müştak veya huzur ister. Onun için herkese lüzumlu bir derstir. Emirdağ Lahikası-1 ( 249 )”

Erkân-ı imaniyenin hakaikını göz ile görüp, melaikeyi, Cennet’i, âhireti, hattâ Zât-ı Zülcelal’i göz ile müşahede etmek; kâinata ve beşere öyle bir hazine ve bir nur, ezelî ve ebedî bir hediye getirmiştir ki: Şu kâinatı, perişan ve fâni ve karmakarışık bir vaziyet-i mevhumeden çıkarıp, o nur ve o meyve ile, o kâinatı kudsî mektubat-ı Samedaniye, güzel âyine-i cemal-i Zât-ı Ehadiye vaziyeti olan hakikatını göstermiş.

Kâinatı ve bütün zîşuuru sevindirip mesrur etmiş.

Hem o nur ve o meyve ile beşeri müşevveş, perişan, âciz, fakir, hacatı hadsiz, a’dası nihayetsiz ve fâni, bekasız bir vaziyet-i dalaletkâraneden o insanı o nur, o meyve-i kudsiye ile ahsen-i takvimde bir mu’cize-i kudret-i Samedaniyesi ve mektubat-ı Samedaniyenin bir nüsha-i câmiası ve Sultan-ı Ezel ve Ebed’in bir muhatabı, bir abd-i hassı, kemalâtının istihsancısı, halili ve cemalinin hayretkârı, habibi ve Cennet-i bâkiyesine namzed bir misafir-i azizi suret-i hakikîsinde göstermiş.

İnsan olan bütün insanlara, nihayetsiz bir sürur, hadsiz bir şevk vermiştir.Sözler ( 581 )”

“Sâni’-i Mevcudat ve Sahib-i Kâinat ve Rabb-ül Âlemîn olan Hâkim-i Ezel ve Ebed’in marziyat-ı Rabbaniyesi olan İslâmiyet’in -başta namaz olarak- esasatını, cin ve inse hediye getirmiştir ki; o marziyatı anlamak, o kadar merak-aver ve saadet-averdir ki, tarif edilmez. Sözler ( 581 )

“Eğer anlasa, ne kadar hayret ve meraka düşer. Sözler ( 582 )

mütefekkir yolcu her sahifeyi okudukça saadet anahtarı olan imanı kuvvetlenip ve manevî terakkiyatın miftahı olan marifeti ziyadeleşip ve bütün kemalâtın esası ve madeni olan iman-ı billah hakikatı bir derece daha inkişaf edip manevî çok zevkleri ve lezzetleri verdikçe onun merakını şiddetle tahrik ettiğinden; sema, cevv ve arzın mükemmel ve kat’î derslerini dinlediği halde هَلْ مِنْ مَزِيدٍ deyip durur .. Asa-yı Musa ( 105 )”

Bu ve emsali Mehazlara dikkat ve tefekkürle müteala edersek derse katılmak ve dersaneye gitmek çok ehemmiyetli olduğunu göz ile görür, kulak ile işitir, akıl ile anlar, ruh ile masseder, tefekkür ile maneviyat ülkesinin sultanının sıbga ile boyalanır. Ve bu sıbga öyle bir sıbga boyadırki tek bir şey onu üzerinden soyar ve soldurur o şey ise Küfür, isyan, tuğyan ve tağiliktir.  Bu küfür o kadar fenâ bir şeydirki insanı Âlâ-yı İlliyinden Esfel-i Sâfiline atar Hutameye Hatab eder.

DERSHANEYE Gitmek Aynı Zamanda Sıla-i Rahimdir!

Siz, birbirinize en fedakâr nesebî kardeşten daha ziyade kardeşsiniz. Kardeş ise, kardeşinin kusurunu örter, unutur ve affeder. Şualar ( 345 )” Bizler en nesebi kardeşten daha kardeş olmamız Râbıta-i Diniye ve Nuriye sebebiyledir.

Üstâdım; “ekber-ül kebair ve mubikat-ı seb’a tabir edilen günahlar yedidir:

1-Katl,

2-zina,

3-şarab,

4-ukuk-u vâlideyn (yani kat’-ı sıla-yı rahm),

5-kumar,

6-yalancı şehadetlik,

7-dine zarar verecek bid’alara tarafdar olmak”tır. Barla Lahikası ( 335 )” Burada geçen ve üstâdımında söylediği Kat’ı sıla-yı Rahm tabirine göre bizim en nesebi kardeşten öte kardeşlerimizle irtibatımızı kesmemiz ise Ekber-ül Kebairdendir. O halde bizler dersaneye mümkün olduğu kadar sık uğramalı mümkün mertebe 1 vakit de olsa namazımızı en nesebi kardeşlerdende öte olan kardeşlerimizle olmalıyız. Malum kardeş aynı Rahimden ve sülbden olan demektir. Bizler ise Hâbil Nesliyiz Kâbilin neslinden değil ve bu nazla Hâbilin Neslinden Rasul/Nebi/Sıdık/Sülehâ geldi /gelmektedir. O halde bizler Nesl-i Hâbilin irtibâtı ne kadar kâvi olursa o kadar Müttaki ve Muhibb oluruz.

Bizler dershaneye gitmez, ihtiyaç hissetmez hakir ve lüzumsuz ehemmiyetsiz görürse “kat’-ı sıla-yı rahm Barla Lahikası ( 335)” kaidesine dahil olup  “ tenbellik eder ise, hasâret-i azîme; ehemmiyetsiz görür ise, cinâyet-i azîme; tekzibini işmam eden tenkid ise, dalâlet-i azîmedir. Lem’alar ( 59 )”  bu gibi neticeleri vardır. O halde bizler Sıbgatullah ile sıbgalanmazsa SıbgatünNefs u Hevâ ile boyalanacaktır. Sıbgatullah yerine başka sıbgayla sıbgalanan defolu/özürlü hale gelir.

Cemaat ruhuna sıbgasına sâhip olmayan kimse, Cemiyetin sıbgasına sâhip olacak. Bu meseleye ise Üstadım şöyle ifade eder; “Eskiden tehlikeler hariçten gelirdi; onun için mukavemet kolaydı. Şimdi tehlike içeriden geliyor. Kurt, gövdenin içine girdi. Şimdi mukavemet güçleşti. Korkarım ki cem’iyetin bünyesi buna dayanamaz, çünki düşmanı sezmez. Can damarını koparan, kanını içen en büyük hasmını dost zanneder.

Cem’iyetin basiret gözü böyle körleşirse, iman kalesi tehlikededir. İşte benim ızdırabım, yegâne ızdırabım budur. Yoksa şahsımın maruz kaldığı zahmet ve meşakkatleri düşünmeğe bile vaktim yoktur. Keşke bunun bin misli meşakkate maruz kalsam da, iman kalesinin istikbali selâmette olsa! Tarihçe-i Hayat ( 628 )” ve cemiyette Cemiyetin sürekli insana lehviyat ve hevasatı sunması neticesiyle ahlak sukut eder ve ihvanüşşeyatin edere Sıbgasının rengini nefs ve hevası verir. SıbgatünNefs ise istikbalde insanı “..gençliğinde iffetini muhafaza etmediğinden sevmek beklediği nazarlardan nefret görüyorlar.. kat’î müşahede ettim. Asa-yı Musa ( 16 )” hitabına mazhar eder. Nitekim Cemaati olmayanın Cemiyeti vardır. Cemiyete uyan ise hayatı Batın ve Ferce münhasır zanneder.

Bizler en nesebi kardeşlerimizle irtibatımızı muhkem tutmamız Cemiyetten bizleri Kurtarır ve Cemiyetin semm-i katl’ini asgariye indirir. Kaziye makus olursa netice de makus olur. Binaenaleyh bizler dersanemizle azami derecede irtibatımızı kavi tutmak mecburiyetindeyiz.

“Sözler, şu zamanın yaralarına en münasib bir ilâç, bir merhem ve zulümatın tehacümatına maruz heyet-i İslâmiyeye en nâfi’ bir nur ve dalalet vâdilerinde hayrete düşenler için en doğru bir rehber olduğu itikadındayım. Mektubat ( 23 )”

iştirak-i a’mal-i uhreviye düstur-u esasiyeleri sırrınca,  herbirisinin kazandığı mikdar, kardeşlerine aynı mikdar defter-i a’maline geçmesi o düsturun ve rahmet-i İlahiyenin muktezası olmak haysiyetiyle,Risale-i Nur’un dairesine sıdk ve ihlas ile girenlerin kazançları pek azîm ve küllîdir. Herbiri, binler hisse alır. Tarihçe-i Hayat ( 291 )

İştirak-i A’mal-i Uhreviyeden Hissemizim Azameti Temennisiyle

Muhammed Numan

www.NurNet.org