Etiket arşivi: ramazan

Ramazan Sağlık Getirdi

Orucun bilinmeyen faydaları

Ramazan ayında, Rabbimizin emrini yerine getirmek ve rızasını kazanmak için tuttuğumuz orucun, sağlığımız açısından da çok faydaları vardır.

Hz. Peygamberimizin (asm) “Oruç tut sıhhat bul”  hadisinde buyurduğu gibi oruç tutmakla sağlık da kazanırız. İftar ve sahurda aşırı değil normal ölçüde yiyenler daha sağlıklı ve zinde olduklarını bizzat hissedeceklerdir.

Aslında oruç, kendimizle ve insanî yönlerimizle duygusal bağlarımızın tazelenmesine yardımcı olur. Kilo vermenin, sağlıklı hayat sürmenin ve kendini iyi hissetmenin yollarından biridir.

Günümüzde yemek konusu neredeyse çılgınlık halini almıştır. Günde üç öğün yemek yediğimiz gibi aralarda sık sık atıştırıyoruz. Sütlü kahve, bisküviyi, kuru yemiş, cips ya da patates kızartması, ikram edilen içecekler; derken sürekli bir şeyler yiyoruz… Aradakiler ana öğünde yenilenleri de azaltmıyor.

Böyle olunca da beslenme bozukluklarından, obeziteden, hantallıktan, diyabetten ve daha bir çok hastalıktan yakınıyoruz.

Çare ise ramazan orucundan geçiyor. Oruç, yeme alışkanlığımızda bir düzenleme sağlıyor, rasgele yememizi önlüyor. En başta da açlığın korkulacak, tahammül edilemeyecek bir durum olmadığını öğretiyor.

Orucun bilinmeyen faydaları

  • Oruç tutmak zannedildiği gibi dikkatimizi dağıtmaz; aksine zihnimizi ve duyularımızı keskinleştirir.
  • Oruca bedenimiz kolaylıkla uyum sağlar, çok ağır olmayan egzersizlerde problem yaşanmaz.
  • Oruç tutarak fazla kilolardan kurtuluruz, bedenimiz forma girer.
  • Oruç, kansere yakalanma riskini düşürür.
  • Oruç pankreası dinlendirir. Böylelikle diyabet, şişmanlık, kalp hastalığına yakalanma ihtimali düşer, beynimiz korunur yani Alzheimer riski azalır.
  • Oruç tutarak, stresli durumlara karşı sayısız onarım geni tetiklenir.
  • Şişkinlikten kıvranmak ve yemek sonrası sersemliği yaşamak yerine, keyifli bir hafifliğin tadını çıkarırız.
  • Enerjimiz azalmadığı gibi tersine yükselir; duygusal açıdan kendimizi daha iyi hissederiz.
  • Sabrımız ve irademiz güçlenir.
  • Orucu açarken nimetlerin kıymetini daha iyi anlar ve takdir ederiz.
  • Yediğimiz nimetlerden daha çok lezzetli alırız.
  • İbadet yapmanın, Allah’ın emrini yerine getirmenin şevkiyle, ahirette iyiliklere kavuşma ümidimiz artar. Ebedî hayat için daha çok çalışma duygumuz kuvvetlenir.

Oruç tutmak zor değildir

Ramazan orucu, aile ve toplum olarak yapılan bir ibadettir. Beraberce iftar edilir, sahura kalkılır. Bunları birlikte gerçekleştirmenin insan psikolojisine pek çok faydaları vardır.

Oruçta, aşırılıklardan kaçınmak şartıyla yiyecek kısıtlaması yoktur.

Bedenimiz de aslında oruca göre tasarlanmıştır. Organlarımız biz oruçlu iken istirahate çekilir, rahat bir nefes alırlar.

Ramazan sonrası

Ramazan sonrasında yine arada tutacağımız sünnet oruçlarla faydaları kalıcı hale getirebiliriz. Böylelikle:

  • Artık daha az yemeye alışırız. Daha çok çiğner, gıdaların tadını ve aromasını daha çok hissederiz.
  • Normalde uygulanan diyetler uzun vadede kilo verdirmediği halde, düzenli tutulan orucun etkisi kalıcıdır.

Prof. Dr. Sefa Saygılı

Zafer Dergisi

Bediüzzaman’dan Ramazan Ayı Müjdeleri

  • Ramazan-ı Şerifteki savm (oruç), İslamiyetin erkan-ı hamsesinin ( beş esas şartın)birincilerindendir. Hem şeair-i İslamiyenin azamlarındandır.
  • Ramazan-ı Şerif’teki oruç, hakiki ve halis, azametli ve umumi birşükrün anahtarıdır.
  • Ramazan-ı Şerif; bu fani dünyada, fani ömür içinde ve kısa bir hayatta baki bir ömür ve uzun bir hayat-ı bakiyeyi tazammun eder, kazandırır.
  • Ramazan-ı Şerifteki orucun çok hikmetleri; hem Cenab-ı Hakk’ın rububiyetine, hem insanın hayat-ı içtimaiyesine (toplumsal hayatına), hemhayat-ı şahsiyesine (kişisel hayatına), hem nefsin terbiyesine, hem niam-ı İlahiyenin (Allah’ın verdiği nimetlerin)  şükrüne bakar hikmetleri var
  • Ramazan-ı Şerifteki oruç onbeş saat, sahursuz ise yirmi dört saat devam edenbir müddet-i açlığa sabır ve tahammül ve bir riyazettir ve bir idmandır.Demek, beşerin musibetini ikileştiren sabırsızlığın ve tahammülsüzlüğün bir ilacı da oruçtur.
  • Ramazan-ı Şerifte ise, ehl-i iman birden muntazam bir ordu hükmüne geçer.
  • Ramazan-ı şerifte hayrı birden bine çıkan evradlarımızla meşgul olup ilmi derslerimizle bu cüz’i, geçici sıkıntılara ehemmiyet vermemeğe çalışmak büyük bir bahtiyarlıktır.
  • Ramazan-ı Şerifteki oruç; en gafillere ve mütemerridlere, za’fını ve aczini ve fakrını ihsas ediyor.
  • Ramazan-ı Şerifte en zenginden en fakire kadar herkesin nefsi anlar ki: Kendisi malik değil, memluktür; hür değil, abddir. Emir olunmazsa en adi ve en rahat şeyi de yapamaz, elini suya uzatamaz diye mevhum rububiyeti kırılır, ubudiyeti takınır, hakiki vazifesi olan şükre girer.
  • Ramazan-ı Şerifte güya alem-i İslam bir mescid hükmüne geçiyor; öyle bir mescid ki, milyonlarla hafızlar, o mescid-i ekberin kuşelerinde o Kur’an’ı, o hitab-ı semaviyi Arzlılara işittiriyorlar
  • Evet, bir tek Ramazan, seksen sene bir ömür semeratını kazandırabilir. Leyle-i Kadir ise, nass-ı Kur’an ile bin aydan daha hayırlı olduğu bu sırra bir hüccet-i katıadır.
  • Ramazan-ı Şerifte sevab-ı a’mal, bire bindir. Kur’an-ı Hakim’in nass-ı hadis ile herbir harfinin on sevabı var; on hasene sayılır, on meyve-i Cennet getirir. Ramazan-ı Şerifte herbir harfin, on değil bin ve ayet-ül Kürsi gibi ayetlerin her bir harfi binler ve Ramazan-ı Şerifin Cum’alarında daha ziyadedir. Ve Leyle-i Kadir’de otuz bin hasene sayılır.
  • Bu mübarek Ramazan-ı Şerif’teki dualar, ihlas bulunmak şartıyla inşaallah makbuldür.
  • Ramazan-ı Şerif adeta bir ahiret ticareti için gayet karlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevi hasılat için, gayet münbit bir zemindir.Ve neşvünema-i a’mal için, bahardaki mah-i Nisandır. Saltanat-ı rububiyet-i İlahiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resm-i geçit yapmasına en parlak, kudsi bir bayram hükmündedir. Ve öyle olduğundan, yemek-içmek gibi nefsin gafletle hayvani hacatına ve malayani ve hevaperestane müştehiyata girmemek için oruçla mükellef olmuş.
  • Eğer oruç olmazsa, nefisperest çok zenginler bulunabilir ki, açlık ve fakirlik ne kadar elim ve onlar şefkate ne kadar muhtaç olduğunu idrak edemez. Said Nursi
  • Ramazan-ı Şerifte mü’minler, derecatına göre ayrı ayrı nurlara, feyizlere, manevi sürurlara mazhar oluyorlar. Kalb ve ruh, akıl, sır gibi letaifin o mübarek ayda oruç vasıtasıyla çok terakkiyat ve tefeyyüzleri vardır.
  • Kardeşliğimiz hatırı için, şaban ve ramazan hürmetine birbirine küsmemek ve kardeş olup barışmak lazım ve elzemdir.
  • Seksen sene ibadetli bir ömrü bahtiyarlara kazandıran Ramazan-ı mübarekte inşaallah Nur’un şirket-i manevisi o kazanca mazhar olacak. Bayrama kadar elden geldiği kadar Nurcular ihlas ile birbirinin dualarına manevi amin demeli ki, birisi o sekseni kazansa herbiri derecesine göre hissedar olur. En zaif ve en ağır yükü bulunan bu hasta kardeşinize elbette manevi yardım edersiniz.
  • Şu mübarek Şehr-i Ramazan, Leyle-i Kadr’i ihata ettiği için, kendisi de ömür içinde bir leyle-i kadirdir ki, muvaffak olanın ömrüne bin ömür katar. Dakikası bir gündür. Saati iki ay, günü birkaç sene hükmünde bir ömr-ü bakidir.
  • Mah-ı Ramazan’da kazanç bire bindir.
  • Şimdiden biz tedbir ettik ki: İki Kur’an’ı, Risale-i Nur’un buradaki has talebeleri Ramazan-ı Şerif’te, her biri her günde bir cüz’ünü sizin ile beraber okumak ile, Ramazan’ın her gününde bir hatme-i Kur’aniye olarak, manevi ve çok geniş bir mecliste, Isparta ve Kastamonu’yu ihata eden bir dairede halka tutan Risale-i Nur talebelerinin ve o dairenin merkezinde sizler bulunmak cihetiyle Risale-i Nur şakirdlerinin etrafınızda olarak; Nakşi’de hatme-i hacegan tarzında, fakat çok büyük bir mikyasta Risale-i Nur’un bütün şakirdleri manen hazır ve o dairede bulunuyor niyetiyle, tasavvuru ile okunmak, o kudsi hatmeyi yapmak, Cenab-ı Hakk’ın rahmetinden tevfik niyaz ederiz.
  • Bu Ramazan-ı Şerif’te, Kur’an’ı zevk ve şevk ile okumak çok ihtiyacım vardı.
  • Demek Risale-i Nur’un sadık şakirdlerinden birisi, Leyle-i Kadr’in hakikatını ve Ramazan’ın yüksek mertebesini kazansa, umum hakiki sadık şakirdler sahib ve hissedar olmak, vüs’at-ı rahmet-i İlahiyeden çok kuvvetli ümidvarız.
  • Bu mübarek Ramazan’da iştirak-i a’mal düstur-u esasiyle, her bir has kardeşimizin kırkbin dili bulunan bir melaike hükmünde, kırkbin diller ile, yani kardeşlerin adedince manevi dilleri ile ettikleri ve edecekleri dualar, rahmet-i İlahiye nezdinde makbul olmasını o lisanlar adedince, Cenab-ı Erhamürrahimin’den niyaz ediyoruz. Bu mahiyetteki Ramazanınızı tebrik ediyoruz.
  • Alenen nakz-ı sıyamla Ramazanın hürmetini kıran bedbahtlara gelen o musibet, masumları da incitir. Fakat Risale-i Nur şakirdleri ve masumları, o musibeti lehlerine döndürüp, hayırlı bir riyazete kalbederler. Kanaat ve iktisadla karşılarlar.
  • Risale-i Nur’un ekser hakikatları, Ramazan’da ve tesbihatda zuhuru gibi; bu Hülasat-ül Hülasa, aynen Ramazan’da ve tesbihatta zuhur etti.
  • Bu aşr-i ahir-i Ramazan’da her gece, hususan tek gecelerde Leyle-i Kadr’in bulunmak ihtimali kuvvetli olduğunu hadis-i şerif ferman ediyor. Onun için Nurcular, o nur-u azamdan istifadeye çalışmak gerektir.
  • ahiret ticareti için en çok karlı bir pazar ve manevi hayata bir bahar olan bu şuhur-u mübarekte hususan Leyle-i Berat Şa’ban-ı Muazzamın ortasında ve leyle-i kadr’in Ramazanın her gecesinde bulunmak ihtimali ile aramak ve Risale-i Nur’un her bir şakirdi şirket-i maneviye sırrıyla umum kardeşlerimin hesabına çalışmak vazifemizdir. Cenab-ı Hak muvaffak eylesin, amin.
  • Birinci Sual: Bu büyük zelzelenin maddi musibetinden daha elim manevi bir musibeti olarak, şu zelzelenin devamından gelen korku ve me’yusiyet ekser halkın ekser memlekette gece istirahatını selbederek dehşetli bir azab vermesi nedendir?

    Yine manevi cevab: Şöyle denildi ki: Ramazan-ı Şerifin teravih vaktinde kemal-i neş’e ve sürur ile sarhoşçasına gayet heveskarane şarkıları ve bazan kızların sesleriyle radyo ağzıyla bu mübarek merkez-i İslamiyetin her köşesinde cazibedarane işittirilmesi, bu korku azabını netice verdi.

  • Şu musibetin en ehemmiyetli sebebi; küfran-ı nimet ve şükürsüzlük ve nimet-i İlahiyenin kıymetini takdir etmemeklikten gelen bir isyan olduğundan, adil-i Hakim nimetinin hususan gıda kısmının, hususan hayat noktasında en büyük nimet olan ekmeğin hakiki lezzetini ve çok ehemmiyetli kıymetini ve nimetiyet noktasında fevkalade derecesini göstermekle, hakiki şükre sevketmek hikmetiyle, Ramazan gibi riyazet-i diniyeye riayet etmeyen şükürsüz insanlara bu musibeti verip, aynı hikmet için adalet etmiş.
  • Bu hadise, hem şiddetli kışta, hem karanlıklı gecede, hem dehşetli soğukta, hem Ramazanın hürmetini tutmayan bu memlekete mahsus olması; hem tahribatından intibaha gelmediklerinden, hafifçe gafilleri uyandırmak için, o zelzelenin devam etmesi gibi çok emarelerin delaletiyle bu hadise ehl-i imanı hedef edip, onlara bakıp namaza ve niyaza uyandırmak için sarsıyor ve kendisi de titriyor.
  • Leyle-i Kadir gizli olmasından Ramazanın her gecesinde; hususan nısf-ı ahirede ve bilhassa aşr-ı ahirde ve bilhassa yirmibir, yirmiüç, yirmibeş, yirmiyedi, yirmidokuzda bulunması ihtimaliyle, onlarda aramalı diye hadiste vardır.
  • Demek vacib olmadığı halde, nafile nev’inde yedi yaşından hadd-i büluğa kadar, büyükler gibi namaz kılıp oruç tutan çocuklar; mütedeyyin büyükler gibi mükafat görmek için otuzüç yaşında olacaklar diye bir kısım tefsirler bu noktayı izah etmeden umum çocuklara teşmil etmişler, has iken amm zannetmişler.
  • Ve bir dua:
    Sizin mübarek Ramazan-ı Şerifinizi tebrik ediyoruz. Cenab-ı Erhamürrahimin bu Ramazan-ı Mübareke’nin hürmetine Rahmeten-lil-alemin olan Resul-i Ekrem Aleyhissalatü Vesselam’ın ümmetine rahmetiyle imdad eylesin! amin. asar-ı gazab-ı İlahi olan afat ve dalaletlerden muhafaza eylesin! amin. Ve Risale-i Nur şakirdlerini neşr-i envar-ı Kur’aniyede muvaffak eylesin! amin.
Kaynak : Risale Ajans

Oruç Tuttuğunu Bırakmaz

Herkesin içinde bir sevinç var, o gelecek diye.

Daha gelmeden gölgesi erişiyor.

Recep ve Şaban’ın ardından hemen geliyorum diyor.

İyi ki geliyor.

Hoş sefalar ile geliyor.

Rabbim, neye ne kadar ihtiyacımız olduğunu biliyor.

Lazım olan her ne ise, onu tam vaktinde gönderiyor.

Eskimiş hayata yeni bir ruh katıyor.

Ramazan’ın da bir ruhu, bir canı var. Bu hissediliyor.

Ulvi bir görevle geliyor.

Ve daha gelir gelmez, olmaz denilenler oluyor.

Allah’ın helâl kıldığı nimetlere bile, el sürmüyor insan, tam 18 saat boyunca.

Ramazan dışında kim dayanabilir buna.

İşte böyle mübarek bir ay.

Çocuktan gence, hastadan ihtiyara kadar herkese ayrı bir hediye ile geliyor.

En büyük armağanı ise, son günlerine ve bayrama saklıyor.

Çok da kalmıyor zaten.

Sessiz sedasız geldiği gibi, yine aynı edayla gidiyor.

Ardından gözü yaşlı, nice hasretli dostlar bırakarak.

Ey mübarek ay!..

Bu defa olsun bizde, kıymetini bilenlerden olalım senin.

Ne olur o bahtiyarların arasına biz de katılalım.

Kadrini kıymetini bilenlerden biri de biz olalım inşaallah.

Bilemeyiz bu Ramazan, belki de son Ramazanımızdır.

Vefalı gelir, vedalı gider.

Edasından belli.

Ne var ne yok her şeyi kendine benzetiyor.

Barışı, huzuru getiriyor.

Sakinleştiriyor kalbleri.

Günahtan, haramdan uzak tutuyor.

Geldiği yere, cennet misal bir hayat getiriyor.

Diğer aylara nispeten suçlarda azalma görülüyor.

Yeniden doğmaya, yeniden olmaya hazırlıyor her yanı, her insanı.

Nefsimizi gemlemek kolay değil.

Oruç ve Ramazan da olmasa işimiz zordu gerçekten.

Rabbimize hamdolsun, eşsiz bir nimeti bize misafir ediyor.

Kıymetini bilelim ve ondan layıkıyla istifade edelim diye.

Bazen ne dışındakine, ne içindekine söz geçiremiyor insan.

Uçuk uçurtma nevinden, boşlukta tam kaybolmak üzereyken, çıkageliyor mübarek Ramazan.

Bir ayar çekiyor cümle yanımıza, en başta ruhumuza.

Sevmek, sevilmek gibi güneşi iki yanından hissediyor insan.

Nasıl sevilmez ki Ramazan.

Hilaliyle bir kaş çatıyor ki sormayın. Bu ihtarı bile, söz anlamaz nefsimize yetiyor.

Daha şimdiden her şeyi yerli yerine çekip getirdi. Az söyledi, öz söyledi.

Sözü kısa olanın dili tatlı olur. İşte Ramazan budur.

Ruhumuz içimizdedir ama rengini, şeklini ve dahi ahengini dışımızdan alır.

Gücünü ise kalbin imanından alır.

Aldı, oturttu karşısına, gönlümüzle baş başa bıraktı bizi.

Aya, yıldıza bakmayı öğretti. Hilalleri bir bir saymayı ve sabretmeyi, tevekkülü öğretti Ramazan. O kızıl akşamüstlerini, iftar vakitlerini, oruçluların telaşlı hâllerini, aceleci yürüyüşlerini sevdirdi. Bir yudum suyu, bir kuru ekmeği özletti ve kıymetini bildirip, şükrettirdi.

“Sevin ki…” dedi, “Çiçekli rüyalar göresiniz Yusuf misali.” Uykularımız da, rüyalarımız da değişti. Günlerimiz, o bildiğimiz günler değil artık. Her anımız kutlu birer vakit oldu.

Niçin ve neden yaşadığını daha iyi anlıyor insan.

Böylesine bir yaşamaya doyamıyor.

O zaman işte, ömrü uzun ediyor.

Fanilik duygusu siliniyor içimizden.

Ebediyetin kokusunu alıyoruz geçen her saatten.

Ey mübarek ay!..

Sözünü hep tuttuk ve yine tutacağız ve daha ilk geceden orucuna tutunacağız.

Sıcak bir yaz ortasında hayret ki; akşamın serinliğiyle, pırıl pırıl salâ sesleriyle ve ışıl ışıl rahmetinle geliyorsun.

Rabbimizin bize armağanısın ve ömrümüzün en güzel Ramazanısın.

Hoş geliyorsun…

Hoş bulmadıysan eğer bizi, duamız bu ki, ne olur hoş ediver içimizi. Razı ol bizden.

Daha şimdiden…

Bizi kendine benzetti Ramazan ve hükmünü icra etti.

Nefisleri ağladıysa da, yolunu bekleyen sevdalıların ruhunu güldürdün sen.

Teravihle, sahurla, en bereketli vakitlerle. Süt gibi içirdin. Bembeyaz bir güzellik kattın tenimize, kalbimize.

Her sabah aynaya baktıklarında, her gün bir başka güzel yüz görecek oruç tutanlar.

Ramazan’ın da kalbi var. Kalbi ise, Kadir Gecesi. O kalbe muhatap olan ve hakkını veren insan, ne mübarek bir insandır, ne güzel bir Müslüman’dır.

Kara çalıda gül bitmez. Kalbini temizlemeli ki insan, güller bitsin oradan.

Yunus’a selam gönderelim buradan.

“Temiz et gönül evini

Yar gelecek oturmaya…”

Allah (cc), rahmetiyle, mağfiretiyle, sekînetiyle, tecellisiyle doyurur, sevindirir kalbimizi.

Ramazan bir armağandır bize Ondan, sonsuz rahmetiyle her şeyi yaratandan.

Gündüzleri diri kılmak için geceden gelir Ramazan.

Gecesini diriltmeyenin gündüzü de ölüdür.

Ramazan’la dirilir gönüller.

Oruçla açılır bir bir düğümler.

Kur’an, ayet ayet şifa olur, nur olur gönüllere.

Gecelerde bir sır var. O sırrı yaşatmak için gelir Ramazan.

Göklerden yerdekilere ilahî bir sofra serilir.

Önce ruhlar doyurulur.

Ruhlar ki; aylardır aç, Rahman’ın rahmetine muhtaç…

İnananların ruhlarını doyurmaya gelir önce Ramazan.

Hem de daha ilk geceden.

Geceler ki; anadır, velûddur.

Gündüzler, gecelerin çocuğudur.

Oruçla eğitilir, açlıkla terbiye edilir nefisler. Büyür de büyür, o küçücük kalpler.

Almayı unutur, vermeyi düşünür.

Oruç gündüz ibadetidir.

İftar, teravih, sahur ise gece ibadetidir.

Gündüzün, orucun kahramanı olmak, gecenin ibadetlerinden geçer.

Daha ilk gecenin teravihiyle, sahuruyla ve daha ilk günün orucuyla değişti, değişiyor her şey.

En müzmin hastalıklar bile deva bulup, iyileşiyor birden.

Seksen yaşını aşmış bir halacığım var.

Geçtiğimiz senelerin birinde ve Ramazanın başında konuşuyorduk. Orucunu tutamayacağından yana dertliydi. Çünkü hastalığı şiddetliydi.

“Ne yapayım?” diye sordu.

“Bismillah de, tut. Allah yardım eder.” dedim.

Bir gece iftara gittiğimde, hasta yatağında uzanmış yatıyordu.

“Oruçla aran nasıl, hala?” diye ihtiyatla sordum.

“Dediğin gibi.” dedi. “Bismillah dedim, tutuyorum. Allah yardım etti.”

Evet, hastalar bile oruçla iyileşir. Allah’ın rahmeti böyle gelir. İhsanı, lütfu, böyle olur kullarına. Sadece yardım paketleriyle gelecek değil ya. Allah’ın yardımı geldi mi, böyle gelir bazen. İçten ve derinden.

En küçükten en büyüğüne, en hastadan en yaşlıya kadar kolaylaştırılır herkese oruç.

Zorluklar Allah’ın yardımıyla aşılır. Mevsimler bile değişir. Bu da Allah’ın büyük bir mucizesidir. Her günün, her orucunda ve her Ramazan’da bunlar hep yaşanır.

Orucunu tutamayacağını zannedenler yine bir güç ve kuvvet bulur.

Oruç onları gönüllerindeki sevdadan tutar bırakmaz.

Halacığım yetmiş yıldır tutuyormuş.

Bu sevdaya kim dayanır?

Oruç, tutanı hiç bırakır mı?

Oruç, tuttuğunu bırakmaz.

Selim Gündüzalp / Zafer Dergisi

Mübarek Ramazandan Ayrılırken

Rahmet ayından ayrılırken, Ondan kim ne aldı,

Kimi  hakkını verdi, kendini  sevaba saldı.

 

Kimisi, dünyaya aldanırken gaflete daldı,

Bazısı günaha aldanarak sevapsız  kaldı.

 

Zavallı milletin çoğunluğu, imandan oldu,

Hiç çekinmeden, şehit torunu günaha doldu.

 

Çünkü, önüne gelene çekinmeden saldırdı,

Murdar haramları, kendi malıymış gibi aldı.

 

Ne yazık ki, ister istemez mezara girecek,

Dini yaşamayana, kötü azaplar çekecek.

 

Onlar için bayram ne gezer, hesapsız kahır var,

Kâfirler gibi oruçsuzlara, bayram ne arar.

 

Bunlara  bayramda, yalınız  tatlı yemekler var,

Âhirette onlara, cehennemlerde  yanmaklar.

 

Bilhassa sokakta yarım çıplak gezinen kızlar,

Cehennem için, o çıplaklar kızlar ilk yakıtlar.

 

Burada ki işin hesabı, orda verilecek,

Hesaptan sonra, müthiş cehenneme girilecek.

 

Düşman nefisle şeytanına uyan, bu insanlar,

Cehennemde, Çok fena çekecekler azaplar.

 

Ve lakin, din ve imanına saygılı olanlar,

Onlardır kurtulanlar ve mükâfat alanlar.

 

Ramazanda, saygı ve hürmetle oruç tutanlar,

Cennetlerde hiç beklenmeyen zevklere dalarlar.

 

Orada sonsuz bir zaman, mutlulukta kalırlar,

Hiç tahmin etmedikleri  lezzetleri alırlar.

 

Bin senelik zevk, cennetin bir saatine değmez,

Cennette bir sene tat, Allahı görmeye ermez,

 

Orucunu tutanların bayramı bayram ola,

Onlar cennette, hurilerle gezerler kol kola.

 

Kardeş! Sıcakta ki orucun için pişman olma,

Senin oruçlu günlerin tatlıdır mutsuz kalma.

 

Sen çok tebrikler hakkettin, bayramın bayram ola,

İki hayatta kalbin, Rabbin Nuru ile dola.

 

Hayatın sona kadar, Rabbin Nuru ile dolsun,

Sen hak ettin Ramazandaki Bayramın bayram olsun.

 

Büylece senin her iki hayatın bayram ola.

En son cennette hurilerle gezecen kol kola.

 

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.org

 

Mânevî Hasılat için Münbit Bir Zemin: Ramazan

Bediüzzaman Hazretleri, Ramazan Ayının faziletini, uhrevî kazanç için verimli bir zemin olduğunu şöyle ifade eder:

“İşte, Ramazan-ı Şerif âdeta bir âhiret ticareti için gayet kârlı bir meşher, bir pazardır. Ve uhrevî hâsılat için gayet mümbit bir zemindir. Ve neşvünemâ-i a’mâl için, bahardaki mâ-i Nisandır. Saltanat-ı rububiyet-i İlâhiyeye karşı ubudiyet-i beşeriyenin resmigeçit yapmasına en parlak, kudsî bir bayram hükmündedir.” 1

Ramazan ayı içerisinde bulunan Leyle-i Kadir ise bin aydan daha hayırlı bir gece olduğu Kur’ân-ı Kerîm’in kesin hükmü ile beyan edilmiştir. İşte böyle kârlı bir ticareti bize kazandıran Cenâb-ı Allah, “kurtuluş” için bu mübarek ayı bir vasıta yapmıştır.

Nasıl ki bir padişah, saltanatında senede bir tahta çıkışı adına raiyetini toplar ve raiyetini perdesiz iltifatına mazhar ederek bayram yapar. Öyle de on sekiz bin âlemin padişah-ı Zülcelâl, o on sekiz bin âleme bakan ferman-ı âlışan olan Kur’ân-ı Hâkimi, Ramazan-ı Şerifte nazil etmiştir. Onun için Ramazan bir bayram-ı İlâhî ve bir İlâhî meşherdir.

Mâdem Ramazan böyle bir bayramdır. Hayvânî meşguliyetten insanları çekmek için, oruçla emredilmiştir. Orucun ekmeli, mide gibi bütün duyguları, gözü, kulağı, kalbî, hayalî, fikrî gibi insanın organlarına bir nevi oruç tutturmaktır. Her cihazı ubudiyete sevk etmektir. Meselâ, dilini yalandan, gıybetten uzak tutarak ona oruç tutturmaktır. Lisanını Kur’ân ve zikir gibi şeylerle meşgul etmek, gözünü harama bakmaktan ve kulağını fena şeyleri işitmekten men edip, gözünü ibrete ve kulağını hak söz ve Kur’ân’ı dinlemeye yönlendirmektir.

Zaten mide bir fabrika misâli olduğu için oruçla ona ara verilmesi halinde, fabrikanın tezgâhları hükmünde olan organlar da ona tabi olurlar. İnsandaki kuvve-i şeheviye ve kuvve-i gadabiye gibi ifrat derecesine çıkabilen zararlı kuvveler sakinleşir ve haramdan insanı muhafaza eder.

Oruç, insan sağlığı üzerinde de birçok faydaları olduğu tıp ehli tarafından tesbit edilmiştir.

Şöyle ki: Midenin dinlenmesiyle bütün organlar da dinlemeye geçer ve mideyle beraber yenilenirler. Dinlenen ve yenilenen bir vücut ruhsal olarak ta, kişide bir sakinlik hali gösterir.

İşte oruç tutmanın maddî manevî önemi ile ilgili Hadis-i Şerifte: “Oruç tutunuz ki, sıhhat bulasınız.”2, denilmiştir.

Hülâsa, Ramazan ayı ibadet, rahmet ve mağfiret ayıdır. Bereketi bol, hayrı çok, yardım, bağış ve ihsan ayıdır. Ramazan ayı, bir yıllık maddî ve manevî kirlerden temizleneceğimiz, insanî duyguların coştuğu, tövbe edip hakka yönelme şuurunun geliştiği bir kurtuluş ayıdır. Her zaman bu fırsat ele geçmez, “Ömür sermayesi pek azdır. Lüzumlu işler pek çoktur.” Boş ve lüzumsuz şeylerle vakit kayıp etmemek lâzımdır.

Bu Rahmet ayının bütün İslâm âlemine ve bütün insanlara hayra, sevgiye, barışa ve kardeşliğe vesile olmasını diliyorum.

Rüstem Garzanlı

www.NurNet.org

Dipnotlar 

1- Mektubat, 29. Mek.7. nükte,

2- Aclûnî.