Etiket arşivi: Risale-i Nur Enstitüsü

Osmanlı’nın ucunda, Bediüzzaman’ın izinde

SARAYBOSNA

Bosna-Hersek’i yıllardır hep “gıyaben” sevmişimdir. Bunu “vicahi”ye çevirmek, Bosna’nın destansı topraklarına ayak basmak, yeni nasip oldu. İstanbul merkezli Risale-i Nur Enstitüsü’nün düzenlediği yedinci Risale-i Nur Kongresi için, bir grup akademisyen ve fikir adamıyla birlikte İstanbul’dan kalkıp geldik buraya.

Bir başka deyişle, Osmanlı’nın payitahtından çıkıp Balkanlar’daki uç beyliğine uzandık. Hem de Osmanlı’nın Cumhuriyet’e, o Cumhuriyet’in tüm kıymet bilmezliğine rağmen miras bıraktığı en büyük kıymetlerden birini tartışmaya: Bediüzzaman Said Nursi’yi…

Üstad Bediüzzaman’a geleceğim… Ancak önce, Saraybosna’ya da dair görmeyenler için bir not:

Bu şehre “Gazi Bosna” dense yeridir, çünkü her karışında Müslüman Boşnakların 90’ların ilk yarısında maruz kaldığı korkunç saldırı ve soykırımın izleri var. Binlerce bina, yüzbinlerce kurşun deliğiyle yaralı.

Şehri çevreleyen tepelerden birinin üzerinde de dev bir şehitlik uzanıyor. Kimileri daha 18-19 yaşında toprağa düşmüş kahramanların isimleri, bembeyaz mezar taşlarına kazılı. Hepsinin orta yerinde de, hem kahramanlığını hem de bilgeliğini ima eden mütevazi mezarıyla, merhum Aliya İzzetbegoviç yatıyor.

Avrupa ikidir

Burada, bizim hükümetin destekleriyle 2003 yılında açılan Uluslararası Saraybosna Üniversitesi’nde Bediüzzaman Said Nursi’nin “medeniyet” anlayışını konuşuyoruz.

Bediüzzaman’ın İslamiyet’e dayalı bir medeniyet vizyonuna sahip olduğuna kuşku yok. Ancak bu, içine kapalı değil, aksine dışa açık bir vizyon.

Bunu bilhassa Bediüzzaman’ın Batı’ya bakışında görüyoruz. Bu medeniyeti, Doğu’nun tek boyutlu “anti-emperyalist”lerinin yaptığı gibi her yönüyle reddedilmesi gereken bir düşman olarak tasvir etmiyor. Aksine, Batı içindeki nüansları görüyor.

Avrupa ikidir” diyor, örneğin, Bediüzzaman. “Birisi, İsevîlik din-i hakikîsinden aldığı feyz ile hayat-ı içtimaiye-i beşeriyeye nâfi’ san’atları ve adalet ve hakkaniyete hizmet eden fünunları takib eden… birinci Avrupa.

Diğeri ise, materyalizmin etkisiyle ahlaki değerlerinden kopan, “beşeri sefâhete ve dalâlete sevk eden bozulmuş ikinci Avrupa.

Yani Batı’nın içinde kötülükler kadar iyilikler de var. Hem de bu iyilikler, sadece bilim ve teknoloji değil, toplumsal hayata, adalet ve hakkaniyete hizmet eden “fünunlar.” (Mesela, belki diyebilirsiniz ki, “Kopenhag Kriterleri”!)

Bediüzzaman’ın, kimi Selefi İslamcıların yakın zamana kadar yapageldiği gibi, “demokrasi”yi sırf “Batı icadı” olduğu için reddetmeyişinin, aksine İslam dünyasındaki “istibdad” sorununa karşı çare bilip savunmasının sırrı da sanırım burada gizli.

‘Açılma’nın ilahiyatı

Aslında, “Batı’daki iyi unsurları ithal edelim” fikri, İslam dünyasında son iki yüzyıldır çokça savunuldu. Ancak bu “ithal”in sağlam bir “ilahiyat”ı yapılamadığı noktada, bazı ithalciler, tümden Batılılaşıp kendi medeniyetlerini terke kalktılar. (Bkz: Kemalizm.)

Bazı dindarlar ise, Cemil Meriç’in “kendi kendini tahrip cinneti” dediği bu sapma karşısında anlaşılır bir tepki göstererek, kültürel izolasyona savruldu. “Biz bize yeteriz” dediler.

Bediüzzaman’ın Avrupa içindeki “mehasinleri” (güzellikleri) “İsevîlik din-i hakikîsi”ne bağlaması ise, “dışa açılma”yı “dinden taviz” haline gelmekten kurtarıyor. Mevlana’nın meşhur “pergel”inin her ucuna da ilahi bir anlam kazandırıyor.

Küreselleşiyoruz, kapitalistleşiyoruz, bu gidişle ne olacağız” diye son yıllarda haklı olarak soran dindarlara ufuk açabilecek bir anlam bu.

Yani zaman, Bediüzzaman’ı yine ve yeniden okumanın zamanı…

Mustafa Akyol / Star Gazetesi

Pazar Seminerlerinde “Arap Baharı” Konuşuldu

Risale-i Nur Enstitüsü tarafından düzenlenen Pazar Seminerleri’nin ikincisi 23 Ekim Pazar günü 13.00-15.00 saatleri arasında Risale-i Nur Enstitüsü Seminer Salonu’nda gerçekleştirildi. “Arap Baharı ve İslam Dünyasının Geleceği” konulu seminere konuşmacı olarak Beykent Üniversitesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Ensar Nişancı katıldı.

Moderatörlüğünü Köprü Dergisi Editörü Ahmet Dursun’un yaptığı seminer iki bölümde gerçekleşti. İlk bölümde Ensar Nişancı “Arap Baharı” hakkında bilgi ve düşünlerini dinleyicilerle paylaşırken ikinci bölümde ise dinleyicilerden gelen soruları yanıtladı. Seminerde ana tema olarak Arap Baharı, Arap Baharı’nın temel prensipleri ve İslam dünyasının geleceği konuları üzerinde duruldu.

“Batı merkez olma gücünü yitirmiştir.”

Doç. Dr. Ensar Nişancı, öncelikle Arap coğrafyasının sosyo-kültürel ve siyasi yapısını ele aldı. Daha sonra Arap Baharı kavramının üzerinde duran Ensar Nişancı,  Arap baharının sosyal, siyasi ve iktisadi dinamiklerini değerlendirdi. Arap Baharı’nın birçok etmenden dolayı meydana geldiğini belirtirken, dış güçlerinde bu olay üzerindeki etkisinden bahsetti. Arap ülkelerinde yaşanan ayaklanmaların sebebini “Batı merkez olma gücünü yitirmiştir. Batının kapasitesi potansiyelinden büyük, doğunun potansiyeli ise kapasitesinden büyük, ayaklanmaların ana sebebi budur.” olarak açıklayan Nişancı, Arap Baharı’nın gerçekleşmesinin sebebini ise “Arap Baharı, Büyük Ortadoğu Projesi (BOP) gerçekleşmediği / gerçekleşemediği için hayat bulmuştur.” sözleriyle açıkladı.

“Ortadoğu, bizim için güney. Ortadoğu kime göre doğu, kime göre orta? Meselenin sırrı bu tuhaflıkta gizli!”

Arap Baharı’nın gerçekleştiği Ortadoğu coğrafyasına değinen Nişancı, “Ortadoğu, dünyanın neresine giderseniz gidin aynı isimle anılmaktadır. Hâlbuki söz konusu coğrafya batı merkez alındığında ortada ve doğudadır. Bu bile uluslararası ilişkiler literatüründe batı merkezli bir düşüncenin olduğunu gözler önüne sermektedir. Buna karşı farklı analizler yapabilmek için kendi sözlüğümüzü oluşturma zorunluluğumuz vardır.” dedi.

Türkiye, Arapların ve Afrika’nın sahih Japonya’sıdır.”

Arap baharında, güçsüzler ordusunun güçlü bir ordu kurduğunu belirten Nişancı, krizin büyüğünün aslında Batıda olduğunu, bunu herkesin iyi bilmesi gerektiğini ve aslında çöken rejimin Mübarek rejiminin değil, Batı rejiminin olduğunun üzerinde durdu. Ayrıca, “Batı artık dünyanın merkezi değil, merkez olan önce konuşur. ABD, Mısır hakkında konuşamadı bile. Suriye, Libya, Mısır isyanlarında ilk konuşan, yerini belli eden Türkiye olmuştur.”

Arap Baharı’nda yaşanan olayların devrim niteliğinde olmadığını, bir başkaldırı olarak değerlendirilebileceğini, Arap Baharı’nın bu düzeyden okunması gerektiğini söyleyen Nişancı, Mısır’la Tunus’un bir yol haritasının olmadığını, Türkiye’nin ise bir yol haritasına sahip olduğunu belirtti.

İran için, Suriye mikro Ortadoğu’dur.”

Suriye’deki olayları İran ve Türkiye açısından değerlendiren Nişancı, “İran için, Suriye mikro Ortadoğu’dur. Eğer Suriye’den rejim giderse, en büyük tehlike İran içindir. Türkiye ile İran, Suriye için anlaşabilselerdi sorun çözülmüştü şimdiye kadar.” değerlendirmesinde bulundu.

“Kazanan Türkiye olacaktır, fakat Türkler kazanır mı o belli değil.”

Seminerin ikinci bölümünde katılımcıların soruları yanıtlandı. Katılımcılardan gelen soruların tamamını cevaplayan Nişancı, katılımcılar tarafından uluslararası ilişkiler ve İsrail’le olan ilişkiler hususunda yöneltilen sorulara şu cümlelerle cevap verdi; “Şu anda, uluslararası ilişkilerde özgüveni en yüksek ülke Türkiye’dir. Bunu biz bile nasıl yaptığımızı bilmiyoruz. Özne olmanın bedeli gerilimdir. Dış politikada hürriyet istiyorsak gerilime hazır olmamız gerekir. Türkiye şeffaflaşıyor. Kaybeden kesinlikle İsrail olacak, Türkiye olmayacak. Kısa vadede sorunlar olabilir ancak kazanan Türkiye olacaktır, fakat Türkler kazanır mı o belli değil.”

Soru cevap faslının ardından seminer sona erdi. Bir sonraki Pazar Seminerleri ise 27 Kasım 2011 Pazar günü Risale-i Nur Enstitüsü Seminer Salonu’nda gerçekleştirilecek. Seminerin görüntü kayıtları ve detaylı bilgi için; www.rne.com.tr adresini ziyaret edebilir veya facebook.com/risaleinurenstitusu, twitter.com/RNEnstitusu sayfalarını takip edebilirsiniz.

M. Mustafa ORAK
Medya ve İletişim Koordinatörü

Vefa, Cemal Yener Tosyalı Cad.
No: 61, Süleymaniye, Fatih, İstanbul
Tel    : (0212) 513 11 10 Pbx
Faks: (0212) 520 29 70
GSM: (0507) 958 25 85

Risale-i Nur Enstitüsü’nden “Sosyal Bilimler Semineri”

Risale-i Nur Enstitüsü tarafından ücretsiz olarak bu yıl dördüncüsü gerçekleşecek olan Sosyal Bilimler Semineri için başvurular başladı. Başvuru yapabilmek için üniversitelerin 3. ve  4. sınıf öğrencisi veya 4 yıllık lisans mezunu olma şartı aranmaktadır.

Risale-i Nur Enstitüsü tarafından düzenlenen ve bu yıl dördüncüsü gerçekleşecek olan Sosyal Bilimler Semineri için başvurular başladı. 21 Ekim’e kadar başvuruların alınacağı seminerin başlangıç tarihi ise 29 Ekim 2011. Eğitim günleri ise çalışanları da düşünerek Cumartesi ve Pazar olarak belirlenmiş. Risale-i Nur Enstitüsü’nden yapılan açıklamaya göre seminere kabul edilecek olan kişiler, bir eğitim-öğretim yılı içerisindeki iki yarıyıl teorik eğitimi başarıyla tamamlamaları akabinde yapacakları tez çalışması sonrasında mezun olup sertifika kazanmaya hak kazanabilecekler.

Konuyla ilgili ayrıntılı bir açıklama yapan Risale-i Nur Enstitüsü Genel Sekreteri Şener Boztaş, bu seminer faaliyeti ile akademiye geçiş süreçlerini hızlandırmayı amaçladıklarını ifade ederek; “Bu yıl, hiçbir ücret talep etmeden, dördüncüsünü düzenleyecek olduğumuz Sosyal Bilimler Semineri’ne katılmaya hak kazanan öğrenciler, ülkemizin önde gelen akademisyenlerinden ders alma fırsatı bulacaklar. İki yarıyıl süresince teoriden oluşacak derslerini başarıyla tamamlayan öğrenciler, son sene tez çalışması yaparak bu eğitimi sonlandıracaklar. Bu eğitimi açmamızın en büyük sebebi, zaten ülkemizde üniversite okuyan, araştırmayı seven insanları akademiye yönlendirmektir. Bu amaçla sosyal bilimler alanında çalışmayı amaçlayan ve Risale-i Nur Külliyatı’nı referans alan tüm arkadaşları bu seminere katılmaya davet ediyorum.” dedi.

Başvuru sırasında özgeçmiş, öğrenci belgesi/diploma ve başvuru formu isteniyor. Daha sonra mülakata alınacak olan aday, mülakatta da başarılı olduğu takdirde kaydını yaptırıp 29 Ekim 2011’de derslere başlayabilecek. %80 devam zorunluluğunun bulunduğu seminer hakkında daha fazla bilgi için “www.rne.com.tr” adresini ziyaret edebilirsiniz.

 Seminerin ilk yılında verilecek olan dersler:

1.yarıyıl                                              2.yarıyıl
-İslam Düşünce Tarihi                   – Siyaset bilimi
-Sosyoloji                                            – Tefsir
-Kelam                                                  – Dinler tarihi
-Yakınçağ Tarihi                               – İktisat
-Osmanlıca                                          – Araştırma ve yazma teknikleri

– Broşür –