Etiket arşivi: Sema

Semanın Nakışlı Yolları

“And olsun yol yol olmuş semaya.”

Zâriyât Sûresi, 51:7

KUR’ÂN’lN yeminlerinden bir yemin ve onu takip eden büyük hakikatler—fakat yeminin kendi içinde de nice nükteler, hakikatler, dersler, ibretler saklı…

“Yol yol olmuş” veya “yollarla dolu” diye tercüme etmeye çalıştığımız kelime, aslında bir kâinat tasviri yapıyor ki, onu özetlemek için sayfalar yetmez. Belki de o mânânın bir özetini aktarmak için kâinatı galaksiler seviyesinde görebilecek bir bakış açısı ve yüz milyonlarca seneyi dakikalara indirecek bir zaman genişliği gerekecektir.

Âyet bize semada yolların bulunduğunu bildiriyor. Fakat burada kullanılan sözcük, yol’dan başka pek çok anlamı daha içeren bir sözcüktür.

Onda sağlam yapılı, güzel ve düzgün yaratılışlı anlamı da vardır.

Bu kelime, sağlam örülmüş, dikilmiş, sıkı ve sanatlı bir şekilde dokunmuş, nakışları düzgün ve ahenkli kumaş anlamını da ifade eder. Menevişli bir kumaşın dalgalanması, rüzgârın kumlarda dalga dalga yollar açması da yine bu sözcüğün kökünde var olan anlamlardandır.

Eğmek, sıkılamak, eğirmek; dalgalı, büklüm büklüm saçlar; halkalar halinde örülmüş zırh anlamları da yine bu kelime ile dile getirilen mânâlar arasındadır.

Bütün bu anlamları birden zihnimizin bir köşesinde tutarak kâinata bakacak olsak, gözümüzün önündeki manzarada onların hepsini birden bulabiliriz.

Başımızın üzerindeki uçsuz bucaksız gökler, sayılamayacak kadar çok yollarla doludur. Yıldızlar, gezegenler, aylar, kuyruklu yıldızlar, yıldız toplulukları, güneş sistemleri, galaksiler, galaksi kümeleri, milyarlarca yıl boyunca, o yollardan kendileri için belirlenmiş olanları izler.

O koca gök cisimleri, geçtikleri yollarda, muazzam çekimleriyle uzayda bir eğim vücuda getirirler. Eğer bu eğim bizim görebileceğimiz türden birşey olsaydı ve biz de yıldızların milyonlarca yıllık seyahatlerini hızlandırılmış bir şekilde seyredebilseydik, rüzgârla dalga dalga olmuş çöl kumlarının bir benzerini semada seyredebilirdik.

Dahası var: Hiçbir yıldızın, gezegenin veya yıldız topluluğunun hareketi tek bir yöne doğru düz ve basit bir hareketten ibaret değildir. Onlar aynı anda birkaç çekim merkezi etrafında birden dönerler, çeşitli hızlarda ve farklı yönlere doğru muhtelif hareketleri bir arada yaparlar. Meselâ Ay’ın Dünya etrafında dönüşü olduğu gibi, Güneş etrafında da dönüşü vardır. Güneş Sistemi de toplu bir halde Samanyolu merkezi etrafında döner ki, bu harekete Dünyamız ile Ay da dahildir. Sonra galaksimizin hareket ve seyahatleri gelir; onlarla beraber Dünyamız da, Ay da, Güneş Sistemi de, kendi içlerindeki hareketlerden çok daha hızlı bir şekilde uçarlar.

O sonsuz yollar boyunca uçup gidenlerin donuk cisimler değil, ışıl ışıl yanan alev topları olduklarını unutmayalım. Bunlar, uçsuz bucaksız gökleri öyle bir dokuma tezgâhına çevirirler ki, orada yıldızlardan mekikler rengârenk ışıklarla nakışlar dokur.

Onlardan bazıları (kuyruklu yıldızlar) yolları üzerinde izler bırakır. Dünyamız gibi şirin bir gezegenin yolu o izlerle kesiştiğinde, izler birer maytap gibi alev alır, yeryüzüne yağar. Böylece semada nakış içinde nice nakışlar işlenir.

Bütün bu nakışlarla, yollarla, süslerle, kıvrımlarla, büklümlerle göklerin öyle ahenkli, öyle sağlam ve ziynetli bir dokusu vardır ki, bunu anlatmakta diller âciz, sözlükler yetersiz kalır.

Fakat Kur’ân bütün bunları bir kelime ile tasvir ediverir.

Ondan sonra da asırlara ve çağlara, o kelimenin dile getirdiği anlamları birer birer bulup çıkarmak düşer.

Âlemlerin Rabbine hamd olsun.

Ümit Şimşek / Zafer Dergisi

 

Minareler (Şiir)

Yeryüzünde bir şahit semalara yükselen

Göklere baş kaldırmış olmuş birer gökdelen

 

Şahadet parmağının sanki birer misali

İlahi şahlanışın görkemli bir timsali

 

Hakkın ve hakikatin sönmeyen güçlü sesi

İmanlı gönüllerin tükenmeyen nefesi

 

Gök kubbenin altında kurtuluşun müjdesi

Yerden ta arşa kadar yükselir ezan sesi

 

Ehli küfrün korkusu, ilahi bir şahadet

Ya Rab! Bu ne azamet, bu ne kutlu saadet

 

İslamiyet’in mührü yerde şahadet eder

Gökyüzüne yükselen muhteşem MİNARELER

 

Ahmet TANYERİ – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Yıldızlar – Semadaki Gösteri (Şiir)

YILDIZLAR

Arılar uçuşuyor, çiçekten çiçeğe

kuşlar cıvıldıyor, yemyeşil ormanlarda

uçaklar uçuyor, her gün kıtalar arasında

uçamamıştı ah!, Hazerfan Ahmet Çelebi

taktığı kanatlarla Galata’dan…..

Semada ışıklı saray gibi yıldızlar,

gökyüzünde sayısız burçlar,

var mıdır oralarda da uçuşan kuşlar?

Çoban yıldızından Jüpiter’e, Ay’a

Güneşten ,Satürn’ün halkalarına

günde kaç kez uçarlar acaba?

Kimde var söyleyin bana

yedi kat gökte uçacak

sıcakta yanmaz, soğukta üşümez

beni de uçuracak, kanatlar…..

 

SEMADAKİ GÖSTERİ

Balıklar yalnız su içinde mi yaşar?

Güneşin ateşinde dans edemez mi

renk renk ”ışıklardan balıklar”?….

böcekler, yırtıcı kuşlar , hayvanlar

gecenin karanlığından

çıkarken ortaya tek tek evrende

semanın uçsuz bucaksız karanlığında

yaşayamaz mı sayısız ”karanlıktan kuşlar”?…..

 

Binbir çeşit dal, yaprak, ağaç ve çiçekler

süslerken bayram gibi her yeri

baştan başa gökyüzü bahçelerini

ışıl ışıl aydınlatamaz mı ”elektrikten ağaçlar”?….

 

Sonsuz semayı dolduran

havadan, karanlıktan, elektrik ve ışıktan

varlıklar yaşayamaz mı haberimiz olmadan?….

 

Sen ki canlı, akıllı, şuurlu, düşünen

ruhu olan insansın

hayır diyebilir misin hiç düşünmeden?…

Dr. Selçuk Eskiçubuk

www.NurNet.Org