alinureddin tarafından yazılmış tüm yazılar

Helal Gazoz Nasıl Yapılır ?

Bazılarına, “Şunu yapma” demek yerine, ‘yapmaktan vazgeçmek istemediği’ ne iyi bir mecra vermek daha tesirli olabilir. Gazoz içmek alışkanlığı olan ve bu alışkanlıklarına bilhassa sıcak geçen Ramazan’larda daha fazla meyledenler için, küreselleşmiş ve iletişim teknolojileri çok gelişmiş dünyamızda bir asırdan fazla zamandır bu mevzudaki reklamlarla yapılan beyin yıkamalarının tesiri birden bertaraf edilemiyor ve bu meyillerinin önü kesilemiyorsa, ona zararsız bir mecra vermek yoluna gidilebilir.

Şöyle ki: Aslında herkes kendi gazozunu kolaylıkla yapabilir veya çocuklarına veya torunlarına yaptırabilir..

İki su bardağının her birisine yarıya kadar su konur. Birine bir çay kaşığı (silme) karbonat, 2 çay kaşığı şeker konur; diğerine de biraz limon sıkılıp birkaç damla gülsuyu damlatılır. İki bardaktan biri diğerine ilave edilirse, mahiyeti bakımından helalliğinde şüphe olmayan, köpüklü bir gazoz olur. Bunda da, şişe ve kutu gazozdaki gibi, köpüren karbondioksittir; bunun suda erimiş hali hazmı kolaylaştırır. Soğuk su kullanılmışsa, soğuk gazoz olur. Hem de bunu çocuklara yaptırmanın eğitici ve eğlendirici ayrıca başka faydaları da olabilir. İsterseniz hemen bu akşam iftarda bunu yapmayı deneyin.

(Sade maden suyunu limon sıkarak içmek de gazoz ihtiyacını (!) pekala giderebilir. Hem de terleyerek kaybettiğimiz mineralleri almamızı sağlar.)

Not: Aşağıdaki 9. Yorum, Kimya Profesörü yazarımız Mustafa Nutku’ ya aittir.

www.NurNet.Org

Peygamberimiz’ in (a.s.m) Ramazan Hutbesi

Resûlullah, (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem) bize bir Şaban ayının son günü bir hutbe irad buyurdu ve şöyle dedi:
“Ey Müslümanlar!
Büyük ve mübarek bir ayın gölgesi üzerinize düştü. Bu, içinde ‘bin aydan daha hayırlı’ olan Kadir Gecesi’nin bulunduğu bir aydır.
Bu ay, Allahû Teâlâ’nın, gündüzlerinde orucu farz; gecelerinde teravih namazını nafile olarak meşru kıldığı (mübarek) bir aydır.
Bu ayda kim bir hayır işlerse başka zamanlarda bir farzı yerine getiren kimse gibi sevap kazanır. Bir farzı eda eden de, başka aylarda yetmiş farzı yerine getiren gibi sevap kazanır.
Bu ay, sabır ayıdır. Sabrın karşılığı da Cennettir. Bu ay, ihsan, yardım ve eşitlik ayıdır. Bu ay, mü’minin rızkının arttığı bir aydır.
Kim bir oruçluyu iftar ettirirse bu, onun günahlarının bağışlanmasına ve cehennemden kurtulmasına sebeb olur. İftar ettirdiği Müslümanın aldığı sevaptan bir şey eksilmeksizin onun kazandığı kadar da sevap kazanır.”
 
“- Bizim hepimiz bir oruçluyu iftar ettirecek imkâna sahip değildir…” dediler. Bunun üzerine Resûl-i Ekrem (Sallallâhü Aleyhi ve Sellem);
 

“Allahû Teâlâ bu sevabı bir oruçluya bir hurma veya bir yudum su ya da bir içim süt ile iftar ettirene de verir” buyurduktan sonra hutbesine şöyle devam etti:
 
“Bu ay evveli rahmet, ortası mağfiret, sonu cehennemden kurtuluş olan bir aydır. Kim (bu ayda) emri altındakilerin yükünü hafiletirse, Allah onu bağışlar ve cehennemden azâd eder.
Bu ayda dört şeyi çok yapınız. Bunların ikisi ile Rabbinizi hoşnud edersiniz; ikisinden de zaten uzak kalamazsınız. Rabbinizi hoşnud edecek iki işiniz; Lâ ilâhe illallah diyerek Allah’ın birliğine şehadet etmeniz ve bağışlanma dilemenizdir. Uzak kalamayacağınız öteki iki şeye gelince, onlar da Allah’tan Cenneti isteyip Cehennemden uzak kalmayı dilemenizdir.
Kim bir oruçluyu doyuracak olursa, Allah onu benim havuzumdan sulayacak, o da cennete girinceye kadar bir daha susuzluk çekmeyecektir.”

(İbn Huzeyme, Sahih III, 191-192, Thk. M.M. A’zamî, Beyrut 1975)

Meşrubatta Alkol Tehlikesi !

Müslümanların, helal, haram ve şüpheli şeylere karşı hassasiyetinin bilhassa Ramazan’da daha da fazla olması icab ederken maalesef, bu mevzuda bazılarının kafa karıştırıcı “fetva”larına sarılıp bilmeden aldanan veya bilse de nefsine hoş geleni tercih ederek hassasiyet körelmesi yaşayan tüm dünyadaki ve ülkemizdeki Müslümanların sayısı hiç de az değildir.

Numan İbnu Beşir diyor ki: Rasulüllah Sallallahu Aleyhi ve Sellem’in şöyle söylediğini işittim.

“Helal bellidir, haram da bellidir. İkisinin arasında bir çok kimse tarafından bilinmeyen helala benzeyen veya harama benzeyen şeyler vardır. Şüpheli şeylerden kaçınanlar dinini ve ırzını korumuş olurlar. Şüpheli işleri işleyenlerin misali şuna benzer. Bir korunun etrafında koyun sürüsünü otlatanların koyunları her zaman o korunun içine girip ondan otlayabilirler. Her hükümdarın bir korusu vardır. Allahın yer yüzündeki korusu da haram kıldığı şeylerdir. Şunu bilin ki insan vücudunda bir (bir çiğnem) et  parçası bulunmaktadır. O salah bulursa bütün vücut salah bulur. O fesada giderse bütün vücut fasit olur. O da kalptir.” (Sahihi Buhari ve Sahihi Müslim).
Bu hadis, birçok Müslüman tarafından bilindiği halde, manâsına uygun hareket edilmediği görülür. Halbuki, Hadis Profesörü Yaşar Kandemir’ e göre, bu hadis İslâm’ ın özünü tam manâsıyla aksettiren beş hadisin başında gelir.
Bilhassa Suudî Arabistan’ da gazozların çok içilmesi, ülkemizde Adıyaman, Urfa ve Diyarbakır illerimizin ve o illerden başka şehirlerimize göç etmiş vatandaşlarımızın taziyelerine bile, kolilerle gazoz götürülmesinin âdet haline getirilip moda olması, Ramazan’da gazoz satışlarının daha da çok artması ibret vericidir !
Bu sebeble, gazozların imalinde tat ve koku verici esansları suda çözünür hale getirmek için dışarıdan kasdî olarak sekir verici ve damlası bile haram olan etil alkolün ilave edildiğinden bahseden, sekiz yıl önce Yeni Şafak gazetesi Düşünce Günlüğü sayfasında yayınlanan “Gazozlar” ile ilgili “Cola Rekabeti” başlıklı yazımı tekrar yayınlıyorum:

‘Cola’ rekabeti 

İnsanların büyük çoğunluğu ‘Hedonism’in kölesidir. Kendilerine lezzet veren şeye yönelirler ama ötesini düşünmek istemezler. Aksine, lezzet peşindeki bu hallerini savunmaya, kendilerini bu mevzuda haklı görmeye ve göstermeye çalışırlar.
İsmindeki iki kelimeden biri ‘Cola’ olan gazozlar var. Ülkemizdeki gazozlar ‘Gazlı alkolsüz içecek’ (gazoz) adlı, Türk Standartları Enstitüsü’nün Ekim 1992’de yürürlüğe giren TS4080 No.’lu standardına göre üretilir. Bu standart 20 sayfa olup isteyen her vatandaş, bedeli mukabilinde Türk Standartları Enstitüsü Merkezi’nden veya bürolarından temin edebilir. Bu standardın 2. sayfasında ‘Gazoz Sınıfları ve Spesifik Maddeleri’, 3. sayfasında da ‘Gazozun Genel Özellikleri’ tablo halinde verilmiştir. İkinci tablo ‘Kimyasal Özellikler’in 3. satırında, gazoz cinslerinin litrede 5 gr. kadar etil alkol (bütün alkollü içeceklerde sarhoşluk verici) bulunabileceğinin belirtilmesi dikkati çekiyor. Daha açık ve anlaşılır olarak söylemek icap ederse, binde 5 gr. etil alkol ihtiva edebilen herhangi bir gazoz çeşidinin (sade, meyveli, kola, tonik, aromalı) 330 ml’lik bir kutusunda 10 ml. şaraptaki kadar etil alkol vardır (şarapta %15 etil alkol bulunduğu göz önüne alınırsa). Bu durumda, kendisine küçük bir kadehte sunulan 10 ml. şarabı, ihtiva ettiği 1.5 gr. etil alkol sebebiyle içmeyi reddeden birinin aynı miktar etil alkolü 330 ml’sinde ihtiva eden kutu gazozları hiç tereddütsüz içmeleri tezat olmuyor mu?
İnsanların büyük çoğunluğu ‘Hedonism’in kölesidir. Kendilerine lezzet veren şeye yönelirler ama o lezzetin ötesini düşünmek istemezler. Aksine, lezzet peşindeki bu hallerini savunmaya, kendilerini bu mevzuda haklı görmeğe ve göstermeye çalışırlar.
Bu vesile ile, akla gelebilecek birkaç soru üzerinde durmak istiyorum:
1 – Gazozlarda binde 5g. etil alkol bulunabiliyorsa, bunların standardına niçin ‘Gazlı Alkolsüz İçeçek (Gazoz)’ standardı ismi verilmiştir? Bu standardın ismindeki alkolsüz kelimesi ile içinde bulunabilen binde 5g. alkol birbirini nakzetmiyor mu? Belki bir oturuşta içilebilecek miktarda olmayan etil alkolü, standardı hazırlayanlar ‘kabil-i ihmal’ gördükleri için, bu standardın isminde ‘alkolsüz’ kelimesini kullanmış olabilirler. Fakat bu standardı hazırlayanların nazarında ‘kabil-i ihmal’ görülen bu etil alkol nispetinin, ‘başka standart’lara göre de ‘kabil-i’ ihmal olmayacağını gözden uzak tutmak icap eder. Diğer bir sebep de ‘alkol’ kelimesini itici bulan bir halka bu meşrubatı benimsetmek için ticari bir taktik olarak ‘alkolsüz’ kelimesinin bilhassa standart ismine dahil edilmesi olabilir.
2 – Gazozlarda az da olsa, niçin etil alkol bulunur? “Sade gazozlar” da dahil, bütün gazozlarda tat veya koku verici esanslar kullanılır. Bu esanslar, yağ cinsinden maddeler olup suda çözünmezler. Bunları suda çözünür hale getirmek için hem su ile hem de yağlarla tam karışabilen (çözünebilen) ara çözücülere ihtiyaç olur. Bu hususta en bol, en ucuz ve en yaygın olarak kullanılan ara çözücü de etil alkoldür. Etil alkol bunun için gazozların terkibine girer. Kimya bilimi açısından bunun biraz daha açıklaması şöyledir: Kimyada, ‘benzer olanlar, birbiri içinde çözünür’ kaidesi vardır. En mühim ve en çok kullanılan çözücü de su olduğundan suyun dışındaki bütün çözücülerde hidrofil (suyu seven, su ile tam karışan) ve hidrofob (suyu sevmeyen su ile tam olarak karışmayan) olarak ikiye ayrılır. Moleküllerinde hidrofil bulunduran maddeler su ile hidrofil assosiasyon yaparak berrak bir çözelti verebilir. Yağ cinsi maddeler, bu sebeple benzin, eter, toluen gibi çözücülerde çözünür. Etil alkol ise molekülünde hem hidrofil hem de hidrofob grub bulundurduğundan hidrofil grubu ile hidrofil assosiasyon, hidrofob grubu ile de hidrofob assosiasyon yaparak ara çözücü vazifesi görür.
Karmaşık gibi görünen bu mevzuu, aslında herkes çok basit bir deneme yaparak kolayca anlayabilir. Bir iki damla yağ cinsi madde (zeytinyağı, çiçek yağı veya diğer sıvı yağ ve esanslar) bir şişe suya ilave edilse, ne kadar şiddetle ve uzun müddet çalkalansa berrak bir çözelti vermez. Bu bir iki damla yağ -bulunursa, biraz etil alkolde- kolayca çözülebilir. Etil alkol bulunamazsa, tuvalet ispirtosu veya kolonya da %75-80 etil alkol ihtiva ettiğinden, bunların az bir miktarları da yağ cinsinden bir iki damla maddeyi kolayca çözerek berrak bir çözelti verir. Bu berrak çözelti şimdi bir şişe suya ilave edilirse, suyun berraklığı bozulmaz. İşte gazozlarda tat ve koku verici yağ cinsi maddelerin berrak bir çözelti verecek şekilde suda çözünür hale getirilmesi için ara çözücü kullanma işlemi budur.
3 – Etil alkolden başka, sekerat (sarhoşluk) verici olmayan sağlığa başka zararı da olmayan ara çözücüler yok mudur? Vardır. Fakat bunlar etil alkole nispeten biraz daha pahalıdır ve imalatçının bunları seçip kullanmakta bir gayesi ve hassasiyeti yoksa, etil alkolden başkasını kullanmaz.
4 – Tat ve koku verici yağ cinsi maddeleri suda çözünür hale getirmek için kullanılan etil alkol, gazoz içinde kimyevi bir değişime uğramaz mı? Etil alkol, hidrofil ve hidrofob assosiasyon yaparak yağ cinsi maddelerin suda çözülmesini sağlar. Kimyada bunun adı ‘solvatasyon’ olup fiziki bir olaydır. Fiziki olaya giren maddelerin asli mahiyeti genelde değişmez. Bir değişim olsa, bu fevkalade az oranda olabilir. Etil alkol tat ve koku verici yağları kimyevi değişime uğrayarak (solvoliz ile) çözmüş olsa idi, kendi ile birlikte çözdüğü maddelerin asli mahiyetinde de bir değişim olacaktı. Böyle bir değişim olsa idi, o yağların tat ve koku verme hassaları da kalmayacaktı.
Bu fiziksel özellikleri çözeltiye katmak için yapılan imalat işleminde istenen tat ve koku özelliklerinin işlem sonucu kaybolmayıp devamı, kimyevi olarak, ne bu tat ve koku verici yağlarda ne de onları suda çözünür hale getiren etil alkolde karşılıklı etkileşim (interaction) ile asli mahiyetlerinde bir değişikliğin olmadığının delilidir.
5 – Son yıllarda ‘cola’ rekabeti’nin artmasının sebebi nedir? Her birinin piyasaya çıkışının özel bir sebebi olabilir. Bir genelleştirme yapılması doğru olmaz. Bir süper devletin kapitalizmine tepki duymak ve bu tepkiyi duyanlardan müşteri portföyü olarak istifade etmek, Filistin davasında taraflardan birine destek veren kola üretici bir firmaya karşı, buna tepki duyarak ve tepki duyanlara satın almaları için imalat yaparak kola markaları piyasaya çıkarmak, kola piyasasını kapitalizmle ve emperyalizmle savaşın mühim savaş alanlarından biri görmek ve biri haline getirmeye çalışmak, etnik sebepler v.s.
Ancak bizim için ‘cola’ rekabeti yapanların bunu niçin yaptıklarından çok, nefsimizin neyi, niçin yaptığı asıl önemli olanıdır. Yiyecek ve içeceklerden helalini araştırıp almak, hem kendimize hem bakmakla yükümlü olduklarımıza karşı temel bir vazifemizdir. Eğer helalini araştırıp seçmek zor geliyorsa, pratik bir kolaylık olarak helalini araştıran, seçen, yapan ve satan markaları seçmek elimizdedir. “Allah (c.c.) bizleri hakkı hak bilip ona tâbi olan, bâtılı bâtıl bilip ondan sakınanlardan eylesin” duasıyla akla kapı açıp, ihtiyarı (cüz’i iradeyi) elden almamak lazım geldiği inancındayım.
(Yeni Şafak gazetesi, 28.7.2003 Pazartesi, “Düşünce günlüğü” sayfası)
Prof. Dr. Mustafa Nutku
www.NurNet.Org 

Kabağın Sahibi !

Vaktiyle bir derviş, nefisle mücadele makamının sonuna gelir.

Meşrebin usulünce bundan sonra her türlü süsten, gösterişten arınacak, varlıktan vazgeçecektir.

Fakat iş yamalı bir hırka giymekten ibaret değildir. Her türlü görünür süslerden  de arınması gereklidir.. .

Saç, sakal, bıyık, kaş, ne varsa hepsinden. Derviş, usule uygun hareket eder, soluğu berberde alır.

 – Vur usturayı berber efendi, der.

Berber dervişin saçlarını kazımaya baslar. Derviş aynada kendini takip etmektedir. Başının sağ kısmı tamamen kazınmıştır. Berber tam diğer tarafa usturayı vuracakken, yağız mı yağız, bıçkın mı bıçkın bir kabadayı girer içeri.

Doğruca dervişin yanına gider, başının kazınmış kısmına okkalı bir tokat atarak:

– Kalk bakalım kabak, kalk da tıraşımızı olalım, diye kükrer.

Dervişlik bu… Sövene dilsiz, vurana elsiz gerek. Kaideyi bozmaz derviş.

Ses çıkarmaz, usulca kalkar yerinden. Berber mahcup, fakat korkmuştur. Ses çıkaramaz.

Kabadayı koltuğa oturur, berber tıraşa başlar. Fakat küstah kabadayı tıraş esnasında da sürekli aşağılar dervişi, alay eder:

 ‘Kabak aşağı, kabak yukarı.’

Nihayet tıraş biter, kabadayı dükkândan çıkar. Henüz birkaç metre gitmiştir ki, gemden boşanmış bir at arabası yokuştan aşağı hızla üzerine gelir.

Kabadayı şaşkınlıkla yol ortasında kalakalır. Derken, iki atın ortasına denge için yerleştirilmiş uzun sivri demir karnına dalıverir.

Kabadayı oracığa yığılır, kalır. Ölmüştür. Görenler çığlığı basar.

 Berber ise şaşkın, bir manzaraya, bir dervişe bakar, gayri ihtiyarî sorar:

 – Biraz ağır olmadı mı derviş efendi?

 Derviş mahzun, düşünceli cevap verir:

 – Vallahi gücenmedim ona. Hakkımı da helal etmiştim. Gel gör ki kabağın bir sahibi var. O gücenmiş olmalı!

Kibirlilerin ve zalimlerin kulakları çınlasın!

Ali Nureddin

www.NurNet.Org  

Yaşanmış bir şiir: Apartmanda…

Bir sabah erkendi ve ayazdı,
Kapı gıcırtısıyla uyandın.
Dışarısı karlı bir beyazdı,
Doğruldun ve duvara dayandın.

Gece boyu eşikti yastığın
Sıcacık yorganındı karanlık…
Kibrit ile sigara yaktığın
Hazin yalnızlığına yârânlık…

Kokular yayıldıkça yayıldı,
Hıçkırıklar döküldü sinenden.
Ciğerlerin dumanla bayıldı,
Habersizdin çıkan ve inenden.

Sana otel, apartman boşluğu…
Yırtık ceketin altındaki can!
Şişelerde buldun sarhoşluğu
Oydu hayatındaki heyecan.

Elbiseni açtın ağır ağır,
Acıyla damlalar yere düştü…
İdrar mıydı o, kan mı? Ne kahır!
İniltiyle gözlerin büzüştü…

Nazarımızı kaçırdık senden,
Haline bakamadan tiksindik.
Geçiverdik hızlıca köşenden,
Sıcacık dairemize sindik.

Usulca kapıyı da kapatıp
Kahvaltıya oturdular erler!
Ev sahibi kaşlarını çatıp:
– Pisliği de şimdi kim temizler!

Soframızdaki çeşitler kaçtır;
Gözlerimiz saymaya çalışır.
– Yahu bi ekmek versek mi, açtır?
– Olmaz ha! Boşver, sonra alışır! ..

Ali Nureddin

www.NurNet.Org