Etiket arşivi: mehmet görmez

İşarat’ül-İ’caz’ı Resmen Basan Diyanet İşleri Başkanını Ve Bu Hükümeti Tarih Alkışlıyor

Bediüzzaman Hazretleri, Adnan Menderes’in zor günlerinde yani Halkçılarla Irkçıların birleşerek onu devirmeye çalıştığı bir zamanda, vatanın, milletin ve dinin aleyhinde kurulan bu planın sonuçsuz kalması için iki tavsiyede bulunmuştu.

Birincisi, Nurların resmen serbest kılınması ki, bunun yolu diyanet eliyle neşredilmesidir. İşte şu andaki Diyanet bu müjdeyi gerçekleştirmiştir. Bu konuda alim kardeşim Başkan Mehmed Görmez Beyi tebrik ediyorum. Bu sıkıntılı günlerde hemen Uhuvvet ve İhlas Risalelerinin de basılmasını istirham ediyorum.

İkincisi ise, Ayasofya’nın 550 yıllık eski vaziyetine iadesi yani Cami olarak açılmasıdır. Umarım Başbakanımız, bu müjdeyi de gerçekleştirerek, aleyhinde ittifak eden şer güçlerin planlarını akim bırakır.

“Nasıl Ezan-ı Muhammediye’nin (A.S.M.) neşriyle Demokratlar on derece kuvvet bulduğu gibi, öyle de Ayasofya’yı da beşyüz sene devam eden vaziyet-i kudsiyesine çevirmektir.

Ve âlem-i İslâmda çok hüsn-ü tesir yapan ve bu vatan ahalisine âlem-i İslâmın hüsn-ü teveccühünü kazandıran, bu yirmi sene mahkemeler bir muzır cihetini bulamadıkları ve beş mahkeme de beraetine karar verdikleri Risale-i Nur’un resmen serbestiyetini dindar Demokratlar ilân etmelidirler. Tâ, bu yaraya bir merhem vurmalı.

O vakit âlem-i İslâmın teveccühünü kazandıkları gibi, başkalarının zalimane kabahatı da onlara yüklenmez fikrindeyim.” Emirdağ Lahikası-2 ( 164 )

“Bu memleketin vatanperver siyasîleri çabuk aklını başına alıp Risale-i Nur’u tab’ederek resmen neşretmeleri lâzımdır ki, bu iki belaya karşı siper olsun…

Acaba bu yirmi sene zarfında iman-ı tahkikîyi pek kuvvetli bir surette bu vatanda neşreden Risale-i Nur olmasaydı; bu dehşetli asırda, acib inkılab ve infilâklarda bu mübarek vatan, Kur’anını ve imanını dehşetli sadmelerden tam muhafaza edebilir miydi?” Mektubat ( 482 )

“Üstad, Risale-i Nur’u te’lif ederken, Kur’anın i’cazî lem’aları olan bu eserlerin her taife-i insaniyede inkişaf edeceğini, dinsizliğin memleketimizi istilasına mani’ olacağını, memleket ve millet için bir sedd-i Kur’anî vazifesini göreceğini, Risale-i Nur hizmetinin umumiyet kesbedip Türk Milletinin yine İslâmiyetin kahraman bir ordusu ve fedakârı olacağını, Risale-i Nur’un neşri ve ileride resmen intişarı milletçe benimsenmesi ve maarif dairesinin hakikat-ı Kur’aniyeye yapışması neticesi maddeten ve manen milletin terakki edeceğini, İslâmiyetin büyük kuvvet bulacağını zikretmiştir.” Tarihçe-i Hayat ( 27 – 28 )

Prof. Dr. Ahmed Akgündüz

www.NurNet.org

Yılın Bürokratı, Diyanet Reisidir!

Bürokrat, üst düzey yönetici, istisnai memur; devleti yasa ve yönetmeliklere dayanarak icra ettiği kimsedir. Ancak Bürokratın kalitesi, bilgi ve cesareti, vizyonu ve mizacı başında olan kurumun işleyişini, verimini arttırdığı gibi kalite kat sayısını da arttırıyor.

Örneğin Milli Eğitim Bakanına fırsat verilirse eğitim öğretim camiasına bir heyecan bir motivasyon kazandırabilir, tabi o bir Bakan. Ancak bir bürokratımız var ki, kanaatimce yılın bürokratı olmayı şimdiden hak etmiş bile. Bu zat, Diyanet Reisi Prof.Dr. Mehmet Görmez’dir. Neden mi? Beraber değerlendirelim;

1-Diyarbakır’da bir ilk olarak Kürtçe Mevlit okudu ve Tükçe Mevlidin yazarı Süleyman Çelebi ile Kürtçe mevlidin yazarı Melayı Bateyi’nin dost olan ruhlarına, duygu birlikteliğine vurgu yaparak, barış sürecine katkı verdi, bu vesileyle örülmeye olan barış duvarına bir tuğla da kendisi bıraktı.

2-Din görevlilerine seslendiği bir etkinlikte, “eğer yıllardır cemaatiniz belli şahsiyetlerden oluşan 3-5 kişi ise siz o zaman namaz kıldırma memurusunuz, tebliğ görevinde yetersisiniz” diyerek din görevlilerini özeleştiriye davet etti.

3-Cami cemaatinin hassasiyetini en ince noktasına kadar düşünerek, seccade motifli halıların cemaat mantığına aykırı olduğu, insanlar arasındaki samimiyeti bozduğuna vurgu yaptı.

4-Diyanet Riyasetinin dini ve ilmi açıdan özerk olması gerektiği üzerinde durdu ve faydalarını dile getirdi.

5-Alim, Amil ve Fadıl bir insan, saygın bir din adamı profilini sergiliyor, kamuoyuna güven verip, diyanetin saygınlığını arttırıyor.

Sevgili dostlar, Diyanet sürekli eğitime katkı verebilecek, hayatın her aşamasında vatandaşı aydınlatma mevzuunda aktif rol alabilecek nadide bir kuruluştur. Bir kuruluş düşünün ki memleketin en ücra köşesine kadar sesi ulaşıyor, hem de toplumun en saygın kimseleri aracılığıyla. Niye saygın diyorum, çünkü istisnalar hariç hala da din adamlarına saygı duyuluyor.

Bu manidar kuruluştan bir talebim var, en geç Kurban Bayramına kadar tüm Türkiye’de bir “Barış Hutbesi”nin okutulması ve bu vesileyle ülkemizde bir barış, huzur ve kardeşliğin tesisi için katkıda bulunmasını talep ediyorum.

Türkiye’nin doğusu ve batısı yıllardır, medya üzerinde bir birleri hakkında yanlış bir bilgi sahibidirler, maalesef bu bilgi de sağlıklı olmadığı gibi, aynı zamanda taraflı bir bilgidir. Nefret ve düşmanlığı aşılamaya yöneliktir.

Eski devlet anlayışı bu memlekete sıkıntı oluşturduğu, bu süreçte yetişen defolu vatandaşın hayatı birilerine zehir ettiği, devlet adına yapılan zulümlerin artık son bulması gerektiği, devletin kutsallığı, adalet ve hizmetkâr olmasından kaynaklandığını, devlet adına kimsenin vatandaşa sıkıntı verme hakkına sahip olmadığını, bu şekilde davranan devlet adamı olsa şayet yanlışı örtbas etme adına onlara karşı sessiz kalmanın bir marifet olmadığı gerçeğine vurguda bulunma gerekliliği üzerinde durulmalıdır.

Biz de nitelikli vatandaş olarak bu konuyu gündemde tutmamız gerektiğine inanıyorum. Siz sevgili okurlarımı Diyanet Reisi Prof. Dr. Mehmet Görmez’e, sahip olduğu misyona sahip çıkmanız gerektiği kanaatini taşıyorum. Ayrıca tüm imkânlarımızla barış sürecinin arkasında olup, varsa bir yanlış düzeltmek için çalışıp çabalamamız gerekir diye düşünüyorum.

Bu sürecin adil, adaletten taraf ve cesur bir adamı olarak Sayın Görmez’i yılın bürokratı ilan ediyor, katkılarınızı bekliyorum.

Selam ve saygılarımla

Eyüphan Kaya

www.NurNet.Org

“Hattın Sultanları” Kutlu Doğum’a özel sergilenecek

husn-i hat sergisi“Hattın Sultanları” Ayasofya ve Ankara’da gün yüzüne çıkıyor. Diyanet İşleri Başkanlığı 2013 yılı Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri kapsamında İstanbul Ayasofya ve Ankara Congresium’da İslam hat sanatlarının en nadide parçalarından oluşan iki sergi düzenliyor.

İslam sanat tarihi uzmanı Prof. Dr. Uğur Derman’ın danışmanlığında “Hüsn-i Hat” ismiyle gerçekleştirilecek sergide Sultan II. Mahmud, Sultan III. Selim, Sultan III. Murad, Sultan Abdülmecid ve Sultan Vahidüddin gibi hattat Osmanlı Sultanlarının yanı sıra son dönemin ekol olmuş meşhur hattatlarından Hafız Osman, Yesarizade Mustafa İzzet, Sami Efendi, Fehmi Efendi, Mustafa Rakım, Mahmud Celaddin, Selma Hanım, Abdullah Üsküdari, Hamid Aytaç, Necmeddin Okyay’a ait yazma eserlere de yer verilecek. Vakıf Hat Sanatları Müzesi, Süleymaniye Kütüphanesi, İstanbul Şehir Müzesi, Topkapı Sarayı ve özel koleksiyonlardan seçilen nadide eserlerden oluşuyor. “Hattın Sultanları” olarak tanımlanan koleksiyon ilk kez bir arada sanatseverlerle buluşuyor.

Açılışı Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç, Başbakan Yardımcısı Bekir Bozdağ, Kültür ve Turizm Bakanı Ömer Çelik, Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez ve Vakıflar Genel Müdürü Dr. Adnan Ertem tarafından yapılacak sergide 300’e yakın tarihî eserin Ayasofya ve Ankara’da sergilenmesi planlanıyor.

Günümüz meşhur hattatlarının özel çalışmalarının da yer alacağı sergi 12 Nisan–12 Mayıs 2013 tarihleri arasında İstanbul Ayasofya Müzesi’nde, 18 Nisan–23 Nisan 2013 tarihleri arasında ise Ankara Congresium’da sanatseverlerle buluşacak.

Geçtiğimiz yıl Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Ayasofya’da düzenlenen Lisan-ı Hat ile Aşk-ı Nebi Hilye-i Şerif sergisi iki ayda bir milyon sanatsever tarafından ziyaret edilmişti.

Diyanet

Mezhep ve meşrep adına zalimin yanında yer almak Müslümana yakışmaz

Diyanet İşleri Başkanlığı ve Türkiye Diyanet Vakfının ortak yürüttüğü “Şimdi Suriye’ye Yardım Zamanı” kampanyası kapsamında toplanan yardımlardan oluşan 15 tırın Suriye’ye gönderilmesi için Gaziantep’te düzenlenen törene Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez de katıldı.

Suriye’ye yapılan yardımlarda Türkiye’nin öncülük ettiğini belirten Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Suriye’de yaşanan olaylara İslam dünyasının ve insanlığın duyarsız kalmasından dolayı büyük bir üzüntü ve keder duyduklarını ifade etti.

Suriye’de devam eden olayların sebebi ne olursa olsun, yüzbinlerce insanın yerinden yurdundan ayrılmak zorunda kaldığını, yüzbinlerce insanın öldüğünü dile getiren Başkan Görmez şunları söyledi;

Duyarlılığını kaybeden İslam dünyası ve Müslümanlar için üzülüyoruz…

“Aslında hayır duygusu insanın yüreğinde bir sevinç, bir coşku oluşturur ancak biz, bugün burada sevinçli değiliz. Bugün, bu insani yardımları Suriye’ye gönderirken yürekten hüzün duyuyoruz, kederleniyoruz. Duyarlılığını kaybeden insanlık adına üzülüyoruz. Hüzün duyuyoruz, elem ve keder hissediyoruz. Müslümanlık adına üzülüyoruz. Duyarlılığını kaybeden İslam dünyası adına üzülüyor, kederleniyoruz. Duyarlılığını kaybeden uluslararası camia adına üzülüyoruz. Duyarlılığını kaybeden uluslararası kuruluşlar adına üzülüyoruz.”

Mezhep ve meşrep adına zalimin yanında yer almak Müslümana yakışmaz…

“Bugün, mezhep ve meşrep adına zulmün yanında, zalimin yanında yer alan Müslüman kardeşlerimiz adına hüzün duyuyorum… Büyük bir elem, keder hissediyorum. Hâlbuki yeryüzünde derdi olan gayrı müslim de olsa, dünyanın neresinde olursa olsun ona yardım etmek her Müslümanın asli görevidir. Zalimin ve mazlumun dini sorulmaz. Dini ne olursa olsun zalimin yanında yer almak Müslümana yakışmaz. Dini ne olursa olsun mazlumun yanında yer almak Müslümanın asli görevidir.”

Antep’i Halepsiz, Halep’i Antepsiz düşünemeyiz…

İslam dünyasına ve insanlığa çağrıda bulunan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, “Suriye’deki olaylar hakkında kanaatiniz ne olursa olsun, ortada bir sonuç var ve hepimizin o sonuca kilitlenmesi lazım. İki ateş arasında kalmış çocuklar, yaşlılar var. Bu insanlarla bizim öncelikle din kardeşliğimiz var. Ortak tarihimiz, ortak kültürümüz var. Antep’i Halepsiz, Halep’i Antepsiz düşünemeyiz. Aynı tarihin, aynı kültürün, aynı medeniyetin ortak çocuklarıyız. İnsanlık olarak sonuçlara odaklanmalı buradaki akrabalarımızın komşularımızın kardeşlerimizin bu felaketten kurtulması için çaba sarf etmeliyiz” diye konuştu.

Kampanyanın devam edeceğini kaydeden Başkan Görmez, haftalık veya on günlük periyotlarla gıda ve barınma ihtiyacını karşılayacak yardımların Suriye’ye ulaştırılacağını belirterek “Hiçbir şey yapamıyorsak 900 km sınırımız var, ekmeğimizin yarısını böler, götürür sınıra bırakırız” dedi.

Diyanet tüm dünyaya ulaşıyor…

Diyanet İşleri Başkanlığının dünyanın her yerinde yardıma muhtaç insanlara yardım elini uzatmaya çalıştığını vurgulayan Başkan Görmez şöyle devam etti;

“Somali’de açlık yaşandı, hayırsever milletimiz yardıma koştu. Dünyanın bir ucunda bir millet açlık krizi yaşıyor, milletimiz 6 bin km öteden yardımına koşuyor, ayağa kaldırıyor. Biz buna şahit olduk. Gazze’de Müslüman kardeşlerimiz zor durumda kaldı milletimiz harekete geçti. Pakistan’da deprem oldu, sel felaketi oldu, yardıma koştunuz. Arakan’da, Burma’da, Myanmar’da yaşanan bir felaket var, oraya yardımlarımız devam ediyor. Bir ekibimiz hala orada çalışıyor. Bir ekibimiz Haiti’de milletimizin verdiği yardımları ulaştırmak için çalışıyor. Bir ekibimiz Pakistan’da yardımları ulaştırmak için çalışıyor. Bütün bu yardımlar bize sevinç verdi coşku verdi.”

Düzenlenen törenin ardından Nizip’e geçen Diyanet İşleri Başkanı Görmez, Cuma hutbesini irad etti. Namazdan sonra Nizip’te sığınmacı olarak yaşayan Suriyeli ailelere sembolik olarak yardım dağıtımına katılan Başkan Görmez, çadır kenti de ziyaret etti.

Diyanet

Sokak Çocuklarının Bile Sığınabildiği Yer Allah’ın Evleri Olsun

Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez, ”Gönlüm şunu istiyor, sokak çocuklarının bile sığınabildiği yer Allah’ın evleri olsun. Ankara’ya, İstanbul’a gelip otel parası bulamayan kimsesiz, sokakta kalmış insanların sığınacağı yer yine Allah’ın evleri olsun” dedi.

Görmez, Cemil Meriç Kültür Merkezi’nde Ankara’da bulunan bin 100 cami dernek başkanıyla bir araya geldi. Cami kapılarının namaz vakitlerinde açılıp namaz sonralarında kapatılmasını eleştiren Görmez, ”Allah’ın evinin kapısına kilit vuramayız” ifadelerini kullandı.

Hiçbir İslam ülkesinde namaz vaktinde açılıp sonrasında kapatılan caminin bulunmadığını vurgulayan Görmez, camilerin sürekli açık kalabilmesi ve ibadet etmek isteyen insanların camiye gittiğinde kapıyı kapalı görmemesi gerektiğini söyledi.

Görmez, şunları söyledi:

”Gönlüm şunu istiyor, sokak çocuklarının bile sığınabildiği yer Allah’ın evleri olsun. Ankara’ya, İstanbul’a gelip otel parası bulamayan kimsesiz, sokakta kalmış insanların sığınacağı yer yine Allah’ın evleri olsun. Camilerin yanı başında, müştemilatında oluşturulacak küçük bir yer sayesinde bir gariban, aç kalmış, susuz kalmış, sığınacak bir yer bulamamış insanlar Allah’ın evlerine sığınma imkanı bulsun. Bu bir hayal gibi görülebilir ancak bu hayali hep birlikte gerçekleştireceğiz. Camileri bütün gün açık hale getirmeliyiz. Hiçbir endişe ve korku camilerin kilitli olmasını haklı kılmaz. Unutulmamalı ki hırsızlık endişesi ile camilerimizi kapalı tutarak yaptığımız hırsızlık, hırsızların camilerden götürdüklerinden daha büyük bir hırsızlıktır.”

-”Camilerde seccade tipi halılardan vazgeçmeliyiz”-

Görmez, namazda insanların omuzlarının birbirine değerek ruhların kaynaşmasıyla ibadet etmesi gereğine işaret ederek, ”Seccade tipi halı safları kişiselleştirerek aradaki o birliği baltalıyor. Oysa cemaat olmak bedenlerimizin ve ruhlarımızın birlikte olması, kaynaşması ile olur. Seccade tipi halılardan vazgeçmeliyiz. Bizim böyle bir talebimiz olmazsa halı üreticileri de bu tip halıları üretmekten vazgeçerler” diye konuştu.

-”Kocatepe’nin altında bir mağaza olması bana ağır geliyor”-

Camilerin her türlü dini ve kültürel faaliyetlerin yaşandığı mekanlar olması gerektiğine dikkati çeken Görmez, gelir sağlama amacıyla camilerin alt kısımlarının iş yerlerine kiraya verilmesini de doğru bulmadığını bildirdi.

Görmez, şöyle devam etti:

”Kocatepe’nin altında bir mağaza olması bana ağır geliyor, kabullenemiyorum. Orada alışveriş yapmayı hiç içime sindiremiyorum. Kocatepe’nin altında sürekli devam eden bir kitap kültür fuarı olmalı, çocuklar, gençler ve kadınlar için ayrı mekanlar olmalı. Orada bir taraftan çocuklar oyunlar oynarken, bir taraftan Kur’an-ı Kerim öğrenmeliler, her türlü kültürel ve ilmi faaliyetin yaşandığı bir mekan olmalı. Gençlerimiz ve çocuklarımız camiye geldiğinde caminin kütüphanesine geçip ödevini yapabilmeli. Orada oturup kitap okuyarak vakitlerini geçirebilmeli. Cami ve kitap kadar birbirine çok yakışan başka bir şey yoktur. Camilerimizde kilitli dolaplar ardına hapsedilen birkaç kitap yerine herkesin kullanımına açık, kolay ulaşılabilen, zengin içerikli kütüphaneler oluşturulmalıdır. Gençler orada oturup sohbetler yaparak, kitap okuyarak, bilgi merkezi olan camilerimizden faydalanabilmeli. Camiler kitap ve kültürle buluşmalı.”

-Kadınlar için camiler düzenlenmeli-

Camiler inşa edilirken sadece erkeklere göre tasarlandığını kaydeden Görmez, kadınlar için ibadet yerleri oluşturulması konusunda ise henüz istenilen seviyede olunmadığını dile getirdi. Görmez, ”Önceden inşa edilen camilerimizde gereken düzenlemeleri yapmalı, yeni inşa edilecek camilerimizi de kadınların en güzel şekilde ibadetlerini yapabilecekleri, rahatlıkla abdestlerini alabilecekleri ibadet mekanları olarak düzenlenmeliyiz. Osmanlı’da camilerin en güzel yerleri hünkar mahfilleri ile kadınların ibadet edeceği mekanlardır. Biz de aynı estetik anlayışı ile hareket etmeliyiz” dedi.

Görmez, Türkiye’de yaklaşık 7 milyon engelli vatandaşın yaşadığını belirterek, tüm engelli grupları düşünüldüğünde bu sayının 10 milyona yaklaştığını ifade etti. İnsanların engelli olduklarında ibadet yükümlülüklerinden kurtulmadığını vurgulayan Görmez, ”İslam ibadet yükümlülüğünü ortadan kaldırmaz, kolaylaştırır sadece. Bir mahallede 3 engelli kardeşimiz olsa sadece onlar için dahi o mahallenin camisini onların kullanımına göre düzenlemek gerekir” diye konuştu.

-Camiler depreme dayanıklı olmalı-

Camiler inşa edilirken deprem gerçeğinin gözardı edilmemesi gerektiğini belirten Görmez, ”Evlerimizin depreme dayanıklılık testlerini nasıl yaptırıyor ve ona göre inşasını yapıyorsak ibadet mekanlarımız olan camilerin de bu husus göz önünde bulundurularak yapılması son derece önemlidir. Eğer bir camimiz deprem riski nedeniyle güvenlik açısından tehdit unsuru haline gelmişse uzman raporuyla tespit ettikten sonra onu yıkıp yeniden inşa etmeliyiz” ifadelerini kullandı.

-Kentsel dönüşümde camilerin iyileştirilmesi gerekiyor-

Yeni şehirler kurulduğunu hatırlatan Görmez, bu şehirler kurulurken camilerin düşünülmediğini bu nedenle de ”Sığıntı gibi camilerin” ortaya çıktığını söyledi. Görmez, ”Bunların olmaması lazım. Bugün kentsel dönüşüm kapsamında bütün şehirlerimiz yeni baştan gözden geçiriliyor. Bu kapsamda camilerin de mutlaka hem fiziki, hem de estetik açısından iyileştirilmesi gerekiyor” görüşüne yer verdi.

Camilerin temizliğine de dikkat edilmesi gerektiğini dile getiren Görmez, yol kenarlarına iyi niyetle yapılan mescitlerin de nezih bir ortam haline getirilmesi gerektiğini vurguladı.

Görmez, camilerin reklam yapılacak mekanlar olmadığına işaret ederek, reklam içeren tabela ve tablolardan mabetlerin arındırılması konusunda çalışma yapılması gerektiğini ifade etti.

-Camilerde toplanan yardımlar-

Diyanet İşleri Başkanı Görmez, camilerde toplanan yardımlar konusunda da yeni bir düzenleme yapılmasına ihtiyaç olduğunu belirterek, camilerde toplanan yardımlar İslam dünyasında önemli hizmetlerde kullanılıyor. Mabedi olmayan bölgeler var. Buralara hizmetin götürülmesi, o bölgelere camiler yapılması son derece önemlidir. Bu hizmetler vatandaşların yardımları sayesinde devam ediyor. Toplanan yardımlar, insanların hayır işlemelerine vesile oluyor. Ancak toplanan yardımlar ihtiyaca binaen toplanmalı” dedi.

-”Minarelerimizdeki baz istasyonlarını temizlememiz gerekiyor”-

Minarelerin baz istasyonu olarak kullanılmasını da eleştiren Görmez, ”Minarelerimizdeki baz istasyonlarını temizlememiz gerekiyor. Tevhidin sembolü olan camilerimizi kirli ve çirkin görüntülere bürüyen baz istasyonlarından arındırmak gerekiyor. Minarelerimiz ezanın Allah’a yükseldiği mekanlardır. Minarelerimizi estetikten yoksun baz istasyonları ile çirkin hale getirmek doğru değildir” ifadelerini kullandı.

Görmez, camilerin modern ses sistemleriyle donatılması gerektiğini belirterek, böylece Kur’an’ın ve ezanın tadına varılacağını kaydetti. Görmez, abdest alınacak mekanlarında İslam’ın ruhuna uygun halde olması gerektiğini bildirdi.

Kaynak: AA