Kategori arşivi: Günlük Paylaşımlar

Şehit Dedenin Torunları Dedelerinin Yolunu Bırakmamalı

İnsanın aklına her zaman bu soru geliyor: Nasıl oldu de şehit dedelerin torunları dedelerin yolunu bıraktı de bu hale düştü? Halbuki,  ecdadımızın geçmişte yaşadığı hayata bakıyoruz, birde o dedelerin torunları olan günümüz insanına bakıyoruz, aramızda bu kadar çok fark görünce kendimize soruyoruz? Vatan için, din için, namus için Çanakkale’de biz 250.000 şehit vermedik mi? Acaba bu halde olmamız için mi onlar orada can verdiler? Erzurum’da beşikteki Nâzım’ı Allah’a bırakıp düşmanla savaşmaya koşan ve düşmanlar tarafından yere düşürülen Şehadet amblemli bayrağı tabyalara çıkarıp asan Nene Hatun ve onun gibi cephelere mermi taşıyan imanlı Nice Aişe, Hatice Nineler bizden bunu mu beklediler?

Sütçü İmamlar göğüs göğüse düşmanla bunun için mi savaştılar?  O ecdad değil mi idi ki dünyanın yarısına, yani: 20.000.000 kilometre kareye hak din olan İslamiyeti yayan? hatta bir tarihçiye göre bir ara 25.000.000. kilometre kareye hakim olmuş dedeler, insanların içindeki buzları eritip insanlığın fıtri ihtiyacı olan bu hak dinin yayılması için onlarda da yer bulması için ve kabul görmesi için o dedeler her türlü fedakârlıkta bulunmamış mıydı? Bu hal karşısında, hakikaten insan ister istemez kendi kendine sormak ihtiyacı hissediyor: Acaba bu torunlar neden kendi hak dinine karşı bu kadar yabancı kaldılar. Allah imanı bütün bu Müslümanlara ihtilafları gidermek için, Risale-i Nur reçetelerine uyma şuuru ihsan buyursun.

Evet! “İnsan bilmediği ve tanımadığı şeyin düşmanıdır” kaidesince,  milletimize dinini ve mâneviyatını tanıtamadığımız için milletimiz kendi hayati meselelerine yabancı kalabiliyor, müspet ilmi tahsil edenler imanın tadını alamadıkları için; insanın vücudu yavaş yavaş zehir’e bile alıştığı gibi. Maalesef  bu insan da imansız kimselerle beraber yaşadığı için müspet ile menfi hayatın farkını görememeye alıştı. Çünkü İnternette okuduğuma göre 24 sene Türkiye’de din dersi almak hak din olan İslamiyet’i öğrenmek yasakmış. 18 sene minarelerde Ezani Muhammedi yerine şarkı söylenmiş. Yunancada Tanğrı putun adı iken bizimkiler biraz değiştirerek tanğrı yı tanrı yapıp minarelerde Allah  yerine putu anmışlar  Selamun aleyküm yerine Esen esen, herkes günün aydın olduğunu gördüğü halde, Günaydın, Hayırlı geceler yerine Tünaydın  kelimelerini tün demek halk bilmiyor onla beraber  bize yutturmuşlar.

Biz Sırbistan da bazen yemin ederken (eğer bunu yaparsam anlıma haç koyayım) derdik. Türkiye mizde o haç yerine Müslümanların başlarına (Fötr) taktırmışlar. Hıristiyanlar da, benim kafam Müslümanların ki gibi secdeye gitmez alameti olarak başlarına Kasket takarken, bizim kiler Müslümanları onlara benzetmek için başlarına (Kasket) taktırmışlar. Peygamberimiz a.s.m Hadisi şerifi ile mealen: “Kim başka dinden olan birine benzerse, o onlardandır” Bu hadisi şerifin manasından kitap yazdığı için İskilipli Atıf efendi idam edildi. Aynı Hadisin manasını Arnavutluğun İşkodra kentinden İbrahim Kaduku ve Bosnada Seyfullah Efendi de yazmıştılar.

Mevlana kapıda yaşıyordu şimdi Rahmetli oldu, eniştemizin anlattığı bir hadise meselemizi tasdik ediyor: “Mahmut Paşada bir Müslüman’ın dükkanı bir Yahudi ile bitişik imiş. Bizim Müslüman dinin vecibelerinden olan Haccını yapar, haccından geldiği zaman kış olduğu için ayağına mest giymiş ve başına fötr takmış. Yahudi onu öyle görünce (Haci haci ne bu senin halin? Ayağın hacı, başın Yahudi ya onu çek ya bunu, İkisi bir insanda birleşemez.)”

Okullarda  Öğrencilere Allah yarattı yerine, tabiat yaptı, doğa olayları, yani kendi kendine oldu. Bu gibi safsatalar öğretildi. Harf inkılabı ile bir gecede tüm millet kara cahil oldu. Çünkü Türk kelimesini Arap harfleri ile yazmak yasaklandığı için babaların çoğu kara cahil kaldı. Vehbi Vakkasoğlu’nun kitabında: ( Kıblesi biraz sola olan caminin mihrabında (Arap harfleri ile Osmanlıca) biraz sağa dünün yazısı için imam efendiyi hapsetmişler) Halbuki Japonya’da Latin alfabesini kabul etti ama okunması çok zor olan kendi alfabesini asla terk etmedi.

Bunlarla beraber şehit torunları olan milletimizi dünyaya bağlayan bir sürü haram lezzetlerin kapıları sonuna kadar açık olduğu için milletimizi, bilhassa gençler  manevi hayattan uzaklaştırıldı. Şimdi gençlerimiz  o lezzetleri peşin para gibi görüp onları   bırakıp onlardan  ayrılamıyor. Bu zamanda layık devletlerde yaşayan Müslümanların çoğunu dünyanın cazibedarlığı insanı kendine bağlamak için var gücünü oranın idarecileri kullanıyor. bozmak yapmaktan kolay olduğuna göre, ve İnsan yaradılış itibariyle meyilli bir varlık olduğu için, karşısına çıkan haram zevkler onu ne tarafa fazla çeker ise oda ona hemen adapte oluyor.

Bugünkü kargaşanın temelinde bu yatıyor. Zaten ecnebiler alemi islam içerisinde düşmanlık besledikleri Müslüman ülkelerden birinci sırada biziz. Bu sebepte yapıp ne yapıp, başı secdeye varan biz Müslümanlar: Kardeşlik prensiplerini iyi öğrenmek için Risale-i Nur eserlerinden UHUVVET Risalesini okuyup anlamaya çalışalım ondan sonra uygulana sırası gelir. Dini bütün Müslümanlar, Başımıza getirdiğimiz idareciler, hem dindar hem kabiliyetli olmaları sebebi ile, bütün Müslümanların duyguları güler vaziyete gelmişken. Şeytani ins ve cinniler boş duramıyorlar. Muhakkak aramıza bir ihtilaf sokma peşindeler  Takva ile mahareti kendilerinde birleştiren idarecilerimize ve onlara karşı gelmek isteyen Müslümanlara gece gün dua etmeliyiz.

 Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.org

Cumamız mübarek olsun (Abdülkâdir Geylânî Hazretleri’nin duası)

 

“Ey Yücelerden Yüce Rabbim! Bütün mal ve mansıp sahipleri kapılarını sürmelediler. Sen’in yüce dergâhının kapısı ise bir dileği olanlara her zaman açıktır.

Ya Rabbî, ya İlâhî! Yıldızlar gaybûbet âlemine, gözler de uykuya daldılar. Sen ise, ey Rabbim, Hayy’sın, Kayyûm’sun; uykudan, uyuklamadan münezzeh ve müberrâsın. 

Ya Rab! Gece, karanlığıyla mevcûdâtın üzerini örtünce döşekler de seriliverdi ve sevenler sevdikleriyle baş başa kaldılar. Sen, Sen’in yolunda, Sana ulaşma istikametinde cehd ü gayret içinde bulunanların biricik sevgilisi, (benim gibi) yalnızlık gurbetine maruz kalanların da yegâne enîsisin! 

Ya İlâhî! Ulu dergâhına sığınan bu kimsesiz kulunu kapından kovacak olursan, ben gidip hangi kapıya iltica edebilirim!? İlâhî! Yakınlığından mahrum edersen beni, o zaman kimin yakınlığını umabilirim!? İlâhî! Şayet Sen bana azap etmeyi murad buyurursan, ben biliyorum ki, cezalandırılmaya fazlasıyla müstahakım. Fakat affınla sarıp sarmalarsan, yine biliyorum ki o da Sen’in lütfun ve keremindir. 

Ya Seyyidî, ya İlâhî! Marifet erbabı kulların Sen’i bulduklarında Sen’den başka ne varsa hepsinden yüz çevirmişlerdir. Salih kulların Sen’in fazlınla necâta ermiş, taksîratı pek çok günahkârlar da ‘tevbe, ya Rabbi!’ deyip yine Sen’in kapına yönelmişlerdir. 

Ey affı güzel Rabbim! Ne olur, affının serinliğini ve marifetinin halâvetini benim ruhuma da duyur ve beni onlarla doyur! Her ne kadar ben bunlara lâyık olmasam bile, haşyetle önünde iki büklüm olup ikâbından sakınılmaya lâyık olan da, mücrimlerin günahlarını bağışlama şânına yaraşan da yalnız Sen’sin!”

www.NurNet.Org

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

Hz. Peygamberimizin (S.A.V.) temiz ve pak dilinden dualar:

Allah’ım!
Ömrümün sonunda, ihtiyarlık anımda bana bol bol rızık ver. (Hâkim, 1/542, Sahihu Cami, 1/396)

Allah’ım!
Günahlarımı bağışla. Evimi geniş, rızkımı bereketli kıl. (Ahmed b. Hanbel, 4/63; 5/375)

Allah’ım!
Düşmekten, vurulmaktan, boğulmaktan, yanmaktan Sana sığınırım. Ölüm anında şeytanın beni çarpmasından Sana sı­ğınırım. Senin yoluna sırt çevirmiş olarak ölmekten Sana sı­ğınırım. Yılan veya akrep sokarak ölmekten Sana sığınırım. (Ebu Davud, 2/92; Nesei, i/1125)

Allah’ım!
Acizlikten, tembellikten, korkaklıktan, cimrilik­ten, ihtiyarlıktan, taş yürekli olmaktan, gafletten, fakirlikten, zillet ve meskenetten Sana sığınırım. Fakirlikten, küfürden, fısktan, düşmanlık ve nifaktan, gösteriş ve riyadan Sana sı­ğınırım. Sağırlıktan, dilsizlikten, delilikten, cüzzamdan, ala­cadan ve benzer hastalıklardan Sana sığınırım. (Hakim ve Beyhaki, Bkz. Sahihu Cami 1/406).

Allah’ım!
Huşu duymayan kalpten,
Kabul edilmeyen duadan,
Doymayan nefisten,
Ve yararsız ilimden Sana sığınırım.
Bu dört durumdan Sana sığınırım. (Tirmizi, 5/519; Ebu Davud, 2/92; Sahihu Cami 1/410; Sahihu Nesei, 3/1113).

Allah’ım!
Senden cennet isterim, Beni cehennemden korumanı iste­rim. (Tirmizi, 4/700; İbn Mace; 2/1453; Nesei, bkz. Sahihu Tirmizi 2/319; Sahihu Nesei 3/1121; Lâfzı şöyledir: “Kim Al­lah’tan {c.c.) üç kez cenneti isterse, cennet şöyle der: Al­lah’ım! Onu cennete sok. Kim üç kez cehennemden korunma­yı dilerse cehennem: Allah’ım! Onu cehennemden koru der”)

Allah’ım!
Bilerek şirk koşmaktan Sana sığınırım. Bilmeden şirk koşmaktan Senden mağfiret dilerim. (Ahmed b. Hanbel, 4/403)

Allah’ım!
Senden yararlı ilim, temiz rızık ve kabul edilen amel iste­rim. (İbn Mace, l/298’de tahric etti. Bkz. Sahihu İbni Mace 1/152)

Ey Vâhid, Ehad ve Samed olan! Doğurmayan ve doğurul-tnayan! Hiçbir şey kendisine denk olmayan Allah’ım! Senden günahlarımı bağışlamanı isterim. Muhakkak ki, Gafur ve Ra­him olan Sensin. (Nesei, 3/52; Ahmed bin Hanbel, 4/338)

Allah’ım!
Beni Senin sevginle,
Ve sevgisi Senin katında bana fayda verecek olanın sevgi­siyle rızıklandır.

Allah’ım!
Sevdiğim şeylerden bana verdiğin rızkı, Senin sevdiğin yolda, benim için kuvvet kıl.

Allah’ım!
Sevdiklerimden benden uzaklaştırdığın şeyi, Senin sevdi­ğin yöne yönelt. (Tirmizi, 5/523)

Allah’ım!
Ey Cebrail’in ve Mikail’in Rabbi!
Ey İsrafil’in Rabbi!
Cehennemin sıcaklığından ve kabir azabından
Sana sığınırım. (Nesei, 8/278; Sahihu Nesei, 3/1121)

Allah’ım!
Beni kolay bir hesap ile hesaba çek. (Ahmed b. Hanbel 6/48) Hz. Âişe (r.a.) dedi ki: “Ey Allah’ın nebisi! Kolay hesap nedir?” diye sordum. Buyurdu ki: “Allah’ın, kişinin amel def­terine bakması ve onun günahlarından vazgeçmesidir. Çünkü o gün, kimin hesabı ince elenip sık dokunursa, o helak ol­muştur ey Âişe!”

Allah’ım!
Seni zikretmemiz, Sana şükretmemiz, Sana güzelce ibadet etmemiz için bize yardım eyle. (Hâkim. 1/499)
Hz. Peygam­ber (s.a.v.), Hz. Muaz’a (r.a.), bu duayı bütün namazların so­nunda okumasını tavsiye etmiştir).

Allah’ım!
Borcun sıkıştırmasından, düşmanın galip gelmesinden ve düşmanları güldürmekten Sana sığınırım. (Nesei, 8/265; Bkz: Sahihu Nesei 3/1113)

Allah’ım!
Beni günahlardan ve hatalardan temizle. Allah’ım!
Beni o günah ve hatalardan, beyaz elbisenin kirden temiz­lendiği gibi temizle.

Allah’ım!
Beni kar ve doluyla, soğuk suyla temizle. (Nesei, 1/198, 199; Tirmizi, 5/551; Sahihu Süneni Nesei 1/86)

Selim Gündüzalp

www.NurNet.Org

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

Hz. Ali (R.A.)’ın bir duası:

Sırların hazinesi olan Bismillah ile başlarım, onun ile o hazineyi keşfederim.

Ardından mahlukatın en hayırlısı, dalalet ve yanlışlıkların ortadan kaldırıcısı Hz. Muhammed(sav)’e salat ve selam getiririm. Hiç şüphesiz ALLAH ve melekleri peygambere salavat getiriyorlar, rahmet gönderiyorlar, onu maddi manevi destekliyorlar. Ey müminler siz de ona salavat getirin, selam verin, biat edin. Onu maddi ve manevi destekleyin.

ALLAH’ım etrafı sırlar dağıtan, nurlar saçan, hakikatlerin onun hayatında yükseldiği, adem ilimlerinin ona inip mahlukatı aciz bıraktığı, anlayışların onu anlamakta kısır kaldığı, bizden ne geçmiş ne de gelen kimsenin onu anlamadığı o Zat’a salavat indir.

Melekut bahçeleri onun cemalinin çiçekleriyle revnaktardır. Ceberut havuzları onun nurunun feyziyle fışkırandır. Hiçbir şey yoktur ki O’na bağlı olmasın. Çünkü eğer o zat vasıta olmasaydı mevcudat zail olurdu. Öyle bir salavat ki senden Sana ve O’na yakışır.

ALLAH’ım! O (S.A.V.) sana delalet eden en kapsamlı sırrındır, senin önünde durmuş en büyük perdendir O.

ALLAH’ım beni O’nun nesebine ilhak et, O’nun şerefinden bana da nasip et. Onu bana öyle bir tanıt ki, bütün cehalet kaynaklarından kurtulayım. Fazl ve ilim kaynaklarından kana kana içeyim. Onun yolu üzere yardımınla mahfuz bir yolculukla beni huzuruna al.
Beni batılın üzerine saldırt ki onu ezeyim, beni ehadiyet denizine at, vahdet denizinin ortasında beni batır ki vahdetten başka bir şeyi ne göreyim, ne işiteyim, ne de bulayım.

ALLAH’ım isimlerine ayna olan o büyük perdeyi ruhuma hayat yap ve onun ruhunu hakikatimin özü kıl ve onun hakikatini dünyalarımı derleyen kapsamlı bir hakikat yap. Ey ilk hakikat olan evvel, ahir, zahir, batın.

Kulun Zekeriya (as)’ın yalvarışını dinlediğin gibi benim de yalvarışımı dinle. Kendin ile senin için bana yardım et. Kendin ile senin için beni teyit et. Benimle kendi aranı birleştir. Benimle başkası arasına engel ol ya ALLAH, ya ALLAH, ya ALLAH.

Ey Rabbimiz kendi katından bize bir rahmet ver ve işlerimizde doğru karar aldırma imkanını ver ve işlerimizde bana bir ferec ve çıkış yolu nasip et.

ALLAH ve melekleri peygambere salavat getiriyorlar. Ey müminler siz de ona salavat getirin, ona selam verin. ALLAH’ın salavatları, selamı, tebrikleri, rahmet ve bereketleri, efendimiz ve abdin, sevgilin, peygamberin, elçin olan Muhammed (sav)’e al ve ashabına olsun tekler ve çiftler adedince, ALLAH’ın mükemmel ve mübarek kelimeleri adedince.

www.NurNet.Org

Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

Hz. Peygamberimiz(S.A.V.)’in temiz ve pak dilinden dualar:

Allah’ım!
Bize dünyada da ahirette de iyilik ver; bizi cehennem aza­bından muhafaza buyur. (Buhari, 7/163, Müslim, 4/2070)

Allah’ım!
Cehennemin fitnesinden ve azabından sana sığınırım, ka­bir azabından ve kabrin fitnesinden sana sığınırım, zenginlik fitnesinin şerrinden ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım.
Mesih-i Deccal fitnesinin şerrinden sana sığınırım. Kalbi­mi kar ve dolu suyuyla yıka Allah’ım! Beyaz elbiseyi kirden nasıl temizliyorsan, kalbimi hatalardan öylece temiz kıl Al­lah’ım!

Allah’ım!
Doğu ile Batıyı birbirinden uzaklaştırdığın gibi, benim ile hatalarımın arasını da aç.
Allah’ım! Tembellikten, günahtan ve borçlu kalmaktan Sana sığınırım. (Buhari, 7/161; Müslim, 4/2078)

Allah’ım!
Belânın eziyetinden, sıkıntıya uğramaktan, kötü kazadan ve düşmanlara gülünç duruma düşmekten Sana sığınırım. (Buhari, 7/155; Müslim, 4/2080; Resulullah (sav) bu lâfızlar­la sığınırdı)


Allah’ım!
Dinimi salih kıl, o benim işimin iffetidir. Dünyamı salih eyle, hayatım ondadır. Ahiretimi salih yap, dönüşüm onadır. Bana türlü türlü hayırlarla uzun ömür ver. Ölümü benim için bütün serlerden uzak kıl. (Müslim, 4/2087)

Allah’ım!
Bana hidayet ver, beni dosdoğru kıl. Allah’ım! Senden hidayet ve istikamet isterim. (Müslim 4/2090)

Allah’ım!
Verdiğin nimetin yok olmasından, sunduğun afiyetin de­ğişmesinden, azabının ansızın gelmesinden ve Seni gazaplandıran her şeyden Sana sığınırım. (Müslim, 4/2097)

Allah’ım!
işlemiş olduğum ve henüz işlememiş bulunduğum amelle­rin şerrinden sana sığınırım. (Müslim, 4/2085)

Allah’ım!
Senin rahmetini umarım, beni göz kirpimi bir an ve nef­simle baş başa bırakma, bütün işlerimi salih kıl, senden baş­ka ilâh yoktur. (Ebu Davud 4/324- Ahmed b. Hanbel 5/42)

Allah’ım!

Ben senin kulunum, babam ve annem de senin kulların­dır.
Benim perçemim senin elinde, benim hakkımdaki hükmün geçmişte yazıldı. Hakkımda verdiğin hüküm âdildir. Zâtını isimlendirdiğin o Sana has bütün isimlerle Senden isterim; kitabında inzal buyurduğun, yarattığın bir kula öğrettiğin bü­tün isimlerle Senden isterim. Katında bulunan gayb ilminde, Zât’ın için seçtiğin bütün isimlerle Sana yalvarırım.
Kur’an’ı kalbimin baharı, gönlümün nuru kıl, üzüntümü aydınlatan ve derdimi gideren yap. (Ahmed bin Hanbel 1/391, 452; Hâkim, 1/509)

Ey kalblere tasarruf eden Allah’ım! Kalblerimizi Sana itaat etmeye yönelt. (Müslim; 4/2045)

Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzere sabit kıl-(Tirmizi, 5/238; Ahmed b. Hanbel, 4/182; Hâkim, 1/525, 528 Ümmü Seleme’nin (r.a.) rivayetine göre, Resulullah’ın (s.a.v.) en fazla yaptığı dua budur).

Allah’ım!
Senin Nebin Muhammed’in (s.a.v.) Senden istediği hayır­dan ben de isterim. Nebin Muhammed’in (s.a.v.) istiaze etti­ği serden Sana sığınırız.
Yardım istenecek Sen’sin, dilekler Sana sunulur. Allah’dan (c.c.) başka güç sahibi yok, kuvvet sahibi yok. (Tirmizi, 5/537; İbnMace, 2/1264)

Allah’ım!
Kulağımın, gözümün, dilimin, kalbimin ve şehvetimin şer­rinden Sana sığınırım. (Ebu Davud, 2/92; Tirmizi 5/523; Ne-sei: 8/271)

Allah’ım!
Şüphesiz ki Sen affedensin, Kerimsin, affetmeyi seversin, beni de affet. (Tirmizi, 5/534, bkz: Sahihu Tirmizi, 3/170)

Allah’ım!
Hatalarımı, bilgisizliğimi, isimdeki taşkınlığımı ve Senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla.

Allah’ım!
Şakamı ve ciddiyetimi, kasten ve hataen yaptıklarımı, bende mevcut olan bütün yanlışlarımı bağışla. (Buhari, Maal Feth: U/196)

Allah’ım!
Beni bağışla, bana merhamet et, bana hidayet eyle, afiyet ver, beni rızıklandır. (Müslim, 4/2073; 2078)

Selim Gündüzalp

www.NurNet.Org