Kategori arşivi: Şiirler

Tabut (Şiir)

Ormandan kesip almışlar
İçini güzel oymuşlar
Bir bedeni koymak için
Adını “Tabut” koymuşlar

Kim girecek bu tabuta
İçinde uzanıp yata
Her gün onu taşıyoruz
Kim hatırlar kim unuta

Her kes giriyor sırayla
Satın alınmaz parayla
Hakiki müminler için
Değiştirilmez sarayla

Bu tabut yol aracıdır
Gerçektir fakat acıdır
Bütün yolculuk boyunca
Müminlere duacıdır

Beşikten tabuta kadar
Yürüyoruz azar azar
Sonumuz ölüm değil mi?
Padişah olsan ne yazar

Tabut diyor ki: “Ey filan
Bilirsin bende yok yalan
Şimdi gideceğin yerde
Doludur akrep ve yılan

Yolculuğa hazır mısın?
Ameline nazır mısın?
Sana gelen sorulara
Cevap verebilir misin?”

Tanyeri’yim korkuyorum
Kendimi sorguluyorum
Acaba bu cevapları
Verir miyim? Bilmiyorum

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Su (Şiir)

Ey damla damla yağan su, bulutlarda arındın mı?
Rahmet ile inen yağmur, bir yerlerde barındın mı?

Yoksa inip ırmak oldun, akıp gittin denizlere
Veya dağlarda saklandın, hayat mı oldun bizlere

Biraz yeryüzünü ıslat, sana hasret kaldı bahar
Âlem yolunu gözlüyor, beklemede leyl-u Nehar

Sen ki cennetler içinde, ırmak olup akıyorsun
Oradaki insanlara, mahzun mahzun bakıyorsun

Yeryüzünde bazen sakin, bazen ise coşuyorsun
Kimseye aldırış etmez, bazen sanki koşuyorsun

Bazen kar tanesi olup, dünya yüzüne inersin
Beyaz çarşafa bürünüp, yerleri ak ak edersin

Mazlumların gözlerinde, bazen olursun gözyaşı
Bazen gürül gürül akar, yıkarsın dağları taşı

Denizlere varmak için, bıkmadan ve yorulmadan
Başını taşlara çarpıp, hep koşuyorsun durmadan

Ne olurdu Kerbela’da, Hüseynime ulaşsaydın
Her yere koştuğun gibi, oralara da koşsaydın

Leyla ve Mecnunlar gibi, nice âşıkları yaktın
Bir köz oldun, ateş oldun, onların içine aktın

Ama sen nesin ki ey su, emir kulusun bil bunu
Nasip etmiş ise Rabbim, içeriz Kevser suyunu

Yalvarıyorum Rabbime, Su’dan uzak bırakmasın
Abdest suyu hürmetine, ateşte bizi yakmasın

Nisan yağmurları gibi, rahmetinle bizi kuşat
Ellerimizden tutup ta, cennetin köşesine at

Ölüm anında bir damla, suya hasret kalmayalım
Yanık gönlümüze bakıp, susuz bırakılmayalım

Tanyeri der ki: Mahşerde, ab-i hayatı isterim
Mevlâ’m bize nasip etsin, Allah Rahim, Allah Kerim

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Nur’un İlk Kapısı: Burdur (Şiir)

Askeri muhafızlarla Burdur’a sürülüyor
Esaret ve işkenceli bir hayat geçiriyor

Bediüzzaman Burdur’da kaldığı bir zamanda
Ve iman esaslarını neşrettiği o anda

Burdur iline geliyor Mareşal Fevzi Çakmak
Daha önce de Üstada her şey olmuştu yasak

İl Valisi Mareşale şekvada bulunuyor
Üstad’ı kötüleyerek ona şöyle söylüyor:

“Said Nursi hükümete hiç itaat etmiyor
Yanına gelen her kese dini dersler veriyor”

Mareşal Fevzi Çakmak’sa O’nu iyi tanıyor
“Üstad’tan hiç zarar gelmez, hiç ilişmeyiniz” diyor

Bu ağır şartlar altında orada boş durmuyor
Ehli imana ders verip kitabını yazıyor

Burada “Manevi Cihad” hizmetini başlatır
İman hakikatlerini insanlara anlatır

Buradaki ehli iman O’na yardım ediyor
Kendi el yazılarıyla kitap çoğaltılıyor

Birbiri peşi sırayla eserleri yazılır
Elden ele dolaşarak her tarafa yayılır

Neşredilen eserlerde iman esasları var
Kendini bilen bir kişi inceleyince anlar

Onun için Büyük Üstad bu konuda ne demiş
Altın harflerle yazılan şu cümleyi söylemiş:

“Bir kimsenin imanını kurtarabilir isem
O zaman bana gülistan – güllük olur, Cehennem”

Dinin gizli düşmanları yine de boş durmuyor
Üstad’ı kötüleyerek rapor düzenleniyor

Hayatında sıkıntılar çeksin düşüncesiyle
Mahrumiyetler içinde ölür niyeti ile

Dağların arasındaki Barla Nahiyesine
Burdur ilinden alınıp gönderilir sürgüne

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Allah’ın Askerleri: Ebabil Kuşları (Şiir)

Ebrehe Valiydi Yemen İlinde
Hıristiyanlık vardı hep dilinde

Miladi beş yüz yetmiş yıllarında
Bir Kilise yaptırmıştı San’ada

Kilise muhteşem yapıya sahip
Doldurmuştu içini pek çok Rahip

Maksat Arapları orda toplamak
Ve Hıristiyanlık dinini yaymak

Kâbe ziyaretinden vazgeçirmek
Alışverişi buraya getirmek

Fakat kimse Kiliseye gitmedi
Araplar hiçbir ilgi göstermedi

Hatta bir adam buraya giriyor
Gece bu muhteşem yerde pisliyor

Ebrehe olaya çok öfkelenir
Kâbe’yi yıktırmaya karar verir

Büyük bir orduyla Mekke’ye gelir
Kâbe’yi yıkmak için haber verir

Ordusunda on binlerce askerler
Biri büyük ve başka diğer filler

“Mamud” idi o büyük filin adı
Önünde hiçbir kuvvet dayanmazdı

 

 

 

 

 

 

Bu arada öncüler yağma yapar
Sürüleri alırlar apar topar

Bunlarla beraber iki yüz kadar
Abdulmüttalib’in develeri var

Abdülmuttalip gider Ebrehe’ye
Alınan develeri istemeye

Ebrehe bu duruma şaşırıyor
Abdülmuttalib’e şöyle söylüyor:

“Kâbe’yi yıkacağım, susuyorsun
Gelip develerini istiyorsun

Sanmış idim ricaya geldiğini
Hiç yakıştırmadım bu dediğini”

O der ki: “Develeri istiyorum
Başka bir şey sizden dilemiyorum

Kâbe’nin sahibi var koruyacak
Tehlikelerden O’nu kurtaracak”

Ebrehe develeri geri verir
Bu cevap karşısında sanki erir

Kâbe’yi yıkmak için hücum eder
Ordusundaki fillerle beraber

Ama Mamud gitmeyip yere yatar
Ebrehe’yse tozu dumana katar

Tam o sırada Ebabil Kuşları
Ağız ve pençelerinde taşları

Fırlatırlar ordunun üzerine
Tam isabet hepsi yerli yerine

Taşlar sanki birer mermi olmuştu
Ebrehe’nin ordusunu vurmuştu

Kime rastlarsa delip geçiyordu
İsabetli hedefler seçiyordu

Ebrehe olmuştu rezil perişan
Kâbe’yi sahibi korur her zaman

Ebrehe’nin ordusu helâk olur
Mekke Şehri de onlardan pak olur

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Barla’da Yalnız Bir Adam, Üstad Bediüzzaman (Şiir)

Üstad Bediüzzaman’ı Barla’ya sürmüşlerdi
Gönüllerden uzak kalsın diye göndermişlerdi

Gaye Üstad’ı susturup yapayalnız bırakmak
Gurbet hayatı içinde tek başına yıpratmak

Barla inişli yokuşlu ve engebeli bir yer
Bakımsız, yoksul bir belde taştan, kerpiçten evler

Burada O’nu anlayan, dinleyen kimse yoktu
Fakat O’nu sıkıntıya koyan kimseler çoktu

Burada bütün kapılar kapanıyor yüzüne
Bu sıkıntılara rağmen bir şey gelmez gözüne

O Risale-i Nurların te’lifine başlıyor
İslam’ı yaşamak için ciddi göğüs geriyor

Barla’da yalnız bir evde yapayalnız bir adam
Bu yolundan vazgeçmiyor verseler bile idam

Bu Adam bütün dünyaya bakıp meydan okuyor
Dini için hayatını tam ortaya koyuyor

Yazın Çam Dağına çıkar haftalarca kalırdı
Bir de Katran Ağacının üstüne tırmanırdı

İnsan gündüz tek başına cesaret edemezdi
Çam Dağının tepesinde yalnızken gezemezdi

Üstad ise her çileye göğüs gerip yazıyor
İmani hakikatleri sinelere kazıyor

Uzak yakın pek çok kişi yanında toplanırlar
Üstad’ı bağrına basıp sevgiyle sarılırlar

Barla’dan fışkıran iman sardı bütün dünyayı
Buradaki ”YALNIZ ADAM” defetti tüm belayı

Ahmet Tanyeri -DİYARBAKIR

www.NurNet.org