Kategori arşivi: Şiirler

Bediüzzaman ile Abdülhamid Han

İstanbul’a yerleşiyor bin dokuz yüz yedide
Van’daki sevdiklerini bırakıyor geride

Şarkta bir Üniversite kurmaktı düşüncesi
Arzu ettiği bu istek her şeyden en öncesi

Fen ve din ilimlerini beraber okutmaktı
Hazırladığı mektubu Padişaha sunmaktı

Daha önce Tahir Paşa bir risale yazmıştı
Bu referans mektubunu kendisine vermişti

Bu düşünceyle beraber İstanbul’a geliyor
Ve Ferik Ahmet Paşa’nın evine yerleşiyor

İlk önce dilekçesini hükümete sunuyor
Hükümetse mektubunu hiç dikkate almıyor

İki ay gibi bir zaman bu mekânda kalıyor
Buradan Şekerci Han’a gelip orda yaşıyor

Odasının kapısına Üstad bir levha asar
O levhanın üzerine şöyle bir yazı yazar

“Burada her bir suale hemen cevap verilir
Kimseye sual sorulmaz her müşkül halledilir.”

Bu levhayı astırmakla sanki meydan okuyor
Âlimlerle aydınları bununla korkutuyor

Said Nursi’nin gelişi herkesçe duyuluyor
O’nun meydan okuyuşu her yere yayılıyor

İnsanlar bu genç âlimin yanında toplanırlar
Hükümet yetkilileri O’ndan kuşkulanırlar

Birkaç kere tutuklanır ve serbest bırakılır
Sonunda tımarhaneye insafsızca atılır

Tımarhanenin doktoru sağlam rapor veriyor
Ne yazık ki yine Üstad serbest bırakılmıyor

Tımarhaneden çıkarıp O’nu tutukluyorlar
Hiçbir fırsat verilmeden içeri atıyorlar

Tutukluyken Padişah’tan O’na teklifler gelir
“Bunlar sus payıdır” diye cümlesi reddedilir

Ancak Üstad Padişah’la görüşme talep eder
Ne isteği kabul olur, ne de gelir bir haber

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Bir Dünya İstiyorum

Çocukları cıvıl cıvıl oynayan
Mutfağında yemekleri kaynayan
Muhabbete ve sevgiye doymayan
İnsan dolu bir dünya istiyorum

İnsanları birbiri ile kardeş
Her biri diğerine dost ve de eş
Çevresini aydınlatan bir güneş
Işık saçan bir dünya istiyorum

Dedikodu ve fitnesi olmayan
Doğru dürüst sağa-sola sapmayan
Yalan ve iftiraya inanmayan
Halisane bir dünya istiyorum

Burada ne terör var ne cinayet
Ne katil var ne hain ne hıyanet
Bütün insanlar birbirine hasret
Merhametli bir dünya istiyorum

Hürmetin ve saygının çok olduğu
Dik başlı insanların yok olduğu
Nemelazımcı fikrinin solduğu
Sevgi dolu bir dünya istiyorum

Bu dünyaya uğramamış husumet
Ne adam kayırma vardır ne rüşvet
Ne kin vardır bu dünyada ne haset
Doğru dürüst bir dünya istiyorum

Açlık denilen nesne burada yok
Buradaki insanların karnı tok
Muhabbet ve sevgi desen hepsi çok
Neşesi bol bir dünya istiyorum

Münafıklık desen burada olmaz
İnsan yüzlü şeytanlar hiç bulunmaz
Cehalet desen bu dünyada pek az
İlmi seven bir dünya istiyorum

Savaş diye bir şeyin olmadığı
Burada barınmaz din düşmanlığı
Zalim kimselerin bulunmadığı
Barış dolu bir dünya istiyorum

Allah’ın emrine itaat eden
Resulüne salât ve selam eden
Tanyeri’nin günahını eriten
Dua dolu bir dünya istiyorum

Ahmet Tanyeri – Diyarbakır

www.NurNet.org

Bediüzzaman ile Miran Aşiret Reisi Mustafa Paşa

Asıl adı Said iken dendi Bediüzzaman
Daha küçük yaşlarında bildi ki dünya yalan

Üstün kabiliyetiyle ilgi alaka gördü
Bütün herkesi şaşırtıp hayretlere düşürdü

Ön plana çıkıyordu O’nun keskin zekâsı
Harikulade gelişmiş mükemmel hafızası

Hareketli geçiyordu O’nun gençlik yılları
İmanı kurtarmak idi istek ve arzuları

İlim tahsili anında zühde önem veriyor
Üç günde bir parça ekmek onun için yetiyor

Bazen o parça ekmeği yemediği olurdu
Çevredeki otlar ile idareye koyuldu

Onüç ondört yaşlarında Üstad Bitlis’e gelir
Orada mümtaz âlimler onunla ilgilenir

Tillo’da iken bir gece acip bir rüya görür
Abdülkadir-i Geylâni rüyasında görünür

Abdülkadir Hazretleri diyor “Ey Molla Said
Mustafa Paşa denilen Miran Reisi’ne git

Halkına zulmettiğinden hidayete davet et
Bir de namaz kılmasını Reis’e tavsiye et

Dediğini yapmaz ise başka işlere girme
Reisi hemen öldürüp fazla zaman geçirme”

Üstad uyanır uyanmaz yol tedariki eder
Tillo’dan Miran’a doğru hemen hareket eder

Doğru Miran Reisinin çadırlarına gider
Paşa bulunmadığından O istirahat eder

Paşa dışarıdan gelir onu hiç umursamaz
Her kes kıyam ettiyse de Üstad ayağa kalkmaz

Paşa sorar “Kim bu?” diye fazla kızmış ise de
Kızdığını belli etmez onu sorar yine de

“Molla Said” cevabını alınca Mir Mustafa
Hiddetlenerek yüzünü çevirir o tarafa

Ne sebeple geldiğini Molla Said’ten sorar
Aldığı cevap ile de rengi tamamen solar

“Ya zulmünü terk eyleyip insaflı olacaksın
Halkına merhamet edip namazı kılacaksın

Veya gözümü kırpmadan seni öldüreceğim
Leşini serdikten sonra buradan gideceğim”

Paşa direkte asılı kılıncına bakıyor
“Hayret bu pis kılınçla mı öldüreceksin” diyor

Üstad Mustafa Paşa’ya cevaben şöyle diyor
“Kılınç kesmezse el keser” diye cevap veriyor

Miran Aşiret Reisi ona çok hiddetlendi
Ancak hiç belli etmeden Üstad’a şöyle dedi

“Cezire’nin âlimleri bir yerde toplansınlar
Kendinden emin olanlar seninle yarışsınlar

Eğer onları yenersen dediğini yaparım
Onları yenemez isen seni nehre atarım”

Bu muhavereden sonra Paşa ile beraber
Yarışmaya girmek için Cezire’ye giderler

Cezire’nin âlimleri bir yerde toplanırlar
Üstad Bediüzzaman’ı içlerine alırlar

Görüşmeler yapılırken onlara çay verilir
Meşhur misafirlerine izzet ikram edilir

Üstad çayını içerken kimselerden ses çıkmaz
Onların çayını içer kimse farkına varmaz

Mustafa Paşa diyor ki “Ey Hoca Efendiler
İnanın ki Molla Said peşin sizi yendiler

Mağlup olacağınızı şimdiden biliyorum
Ancak bu işin sonunu merakla bekliyorum”

Üstad dedi “Efendiler, bendeniz vadetmişim
Hiç kimseye sual sormam dinlemek benim işim”

Kırk kadar sual sorarlar oradaki âlimler
Cümlesine cevap verir onlara birer birer

Sonra da Mustafa Paşa Üstad’ı tebrik eder
Namazı kılmaya başlar mavzer hediye eder

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Bediüzzaman ve Risale-i Nur

Üstad hiç boş durmayarak eserler telif etti
Gizlice perde altında neşrini temin etti

Bu hareket çok muazzam bir galibiyet oldu
Oysa bu devirde kimse bir şey yazamıyordu

Kötü niyetli dinsizler O’nu yok edememiş
İslamî neşriyatına mani de olamamış

Üstad’ın yaptığı işi kimse başaramadı
Bu zulmü mutlak devrinde hiçbir zat yapamadı

Bu dinsizlerin amacı gizli bir plan yapmak
İslamî Şeairler’i birer birer kaldırmak

İblisane düşünerek bu milleti uyutmak
Kuran’ları imha edip İslami unutturmak

İslami yok etmek için çaba sarf ediyorlar
Yetişkin genç nesillerin aklını çeliyorlar

İslamiyet aleyhinde tahripler yapılıyor
Komünizm rejimine de zemin hazırlanıyor

Farmasonlar ve dinsizler ve edepsiz edipler
Tahribat için sıraya girmişler birer birer

Özellikle İngilizler ve kâfir Fransızlar
İslam düşmanları asla hiç de boş durmuyorlar

Gaye İslam’ı maddeten ve manen yıpratmaktı
Milleti dini bağlardan tamamen koparmaktı

Yeryüzünün görmediği bu dehşetli zamanda
Dinsizlik devrinin başı olmuştu aynı anda

Risale-i Nur hizmeti bu devirde çıkıyor
Asi din düşmanlarının boğazını sıkıyor

Yapılan azıcık hizmet dağ gibi kıymet alır
Bu ağır şartlar altında büyük değer kazanır

O yüzden Risale-i Nur bunun neticesidir
Beşeriyete yol veren rehber-i ekmelidir

Bu eserler dinsizliğe karşı baş kaldırmıştır
Yıkılması gayri kabil bir set teşkil etmiştir

Dahası Risale-i Nur olmuş İslam hamisi
Canların cananı olmuş ruhların sevgilisi

Bu zamanda ve atide bir Seyfül İslam olmuş
İcabında canan için canlar feda edilmiş

Kuran’a son asırlarda büyük hizmetler etmiş
Mucize-i manevisi olarak tulu etmiş

“Allah’ım Risale-i Nur’u daim ve kaim eyle!
Tanyeri’nin mekânını Nurlarla birlik eyle!”

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Bediüzzaman ve Nur Talebeleri

Üstad Bediüzzaman ve sonra talebeleri
Dünyaya ilan etmişler büyük hakikatleri

Hakikati Kuran’iye etrafında dönmüşler
İman hakikatlerini tamamıyla görmüşler

Gaye ölünceye kadar onlara hizmet etmek
Bu Hakikati Kübrayı dünyaya ilan etmek

Dalalet ve zındıkanın en azgın devresinde
Böyle müthiş ve çok ağır şartlar içerisinde

Bütün bu gizli dinsizlik fesat komiteleri
Büyük tahribat yapıyor bu faaliyetleri

O zaman âlem-i İslam maddeten çok fakirdi
Dönemin Firavunları İslam’a karşı birdi

İşte böyle bir zamanda bu Zat meydana çıkar
Eli kolu bağlı iken bütün putları yıkar

Dehşetli bir esarette eserleri yazıyor
Kuran’dan aldığı dersi insanlara okuyor

O zaman Arapça harfler yasak da edilmişti
İlgili matbaaların hepsi kapatılmıştı

Üstad Bediüzzaman’ın malı serveti yoktu
Mevcut dünya metaıyla hiç alakası yoktu

Risaleleri el ile yazarak çoğaltanlar
Ancak ihtiyaçlarını zor temin ediyorlar

Yazanlar karakollara hemen götürülüyor
Onlara eziyetler ve işkence yapılıyor

Din adamlarını asıp idam ettiriyorlar
İnsanları korkutarak gözdağı veriyorlar

Dindar insanlar sükûta mahkûm ettirilmişti
İslami dersleri vermek kesin menedilmişti

İslam’ı ruhsuz bir ceset yapmak istiyorlardı
İslam’ın uyanmasını hiç istemiyorlardı

Risale dersini alan o Nur Talebeleri
İslami cesaret alıp olmuşlar iman eri

Risale-i Nur’u gaye edinen bu insanlar
Her birisinin kuvveti olmuş yüz adam kadar

Bu da halkın üzerinde çokça tesir yapmıştır
İnsanlarda uyanıklık husule getirmiştir

Dinsizliğin şaşaalı o taarruzlarına
Karşı gelip şahlanmışlar imanları uğruna

Üstad’larıyla beraber korkmadan canlarını
Feda edip kurtarmışlar güçlü imanlarını

Risale-i Nur’ları pür dikkatli okuyanlar
Hiçbir beşeri eza ve cefadan korkmuyorlar

İslam ve iman uğrunda katiyen yorulmazlar
Musibetler karşısında tahammülsüz olmazlar

Hapse memnuniyetle ve iftiharla girerler
Allah için gerekirse ölüme de giderler

Zahirde zararlı gibi görünen bu hizmetler
Hakikatte ise rahmet oluyor bu zahmetler

İman hizmeti uğrunda ne yapsalar hayırdır
Bütün bu çalışmaları onlar için ecirdir

Ey Allah’ım bu Cemaat bütün Sana emanet
Aciz kulun Tanyeri’yi lütfünle hidayet et

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org