Fecir Vakti Nef(i)s!

Fecir Vakti Nef(i)s!

 

Yatıyor bir yığın et ve biraz da kemik,

Horlayıp durur yorgan altında ne komik!

O horultu da olmasa sanki bir meyyit.

Kuvvetin yetiyorsa haydi gel de dirilt!

Vâveylâ ediyor masada alarm-u zil

Lâkin ne fayda! Kıpırdamıyor ki rezil!

Kalkmayacaktın, neden kurdun ki saati,

İhmal edecektin ibadet ü taati !

O makine-i nâlânın bitiyor pili,

Uyandıramadı bu tembel-ü gâfili.

Ey bîçâre! Şimdi kalkmak vaktidir, diril!

Yırt uykunu artık ve seccadeye seril!

Sabahın sünneti; öğrendik Peygamber’den (A.S.M))

Hayırlıdır dünya ve içindekilerden.”

At örtünü gayri, şimdi güneş doğacak!

Kalkıver, yoksa ruhunu gaflet boğacak.

Ali Nureddin

alinureddin@gmail.com

www.NurNet.Org

Bir kul, bir adım dahi atsa…

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

İşte kâfir olmaları, âyetlerimle ve kendilerine yapılan uyarılarla alay etmeleri sebebiyle, şu cehennem onların cezası olarak hazırlanmıştır.

İman edip makbul ve güzel işler yapanlara gelince, onlara da konak olarak Firdevs cennetleri hazırlandı. Onlar orada devamlı kalacak, usanmadıklarından ötürü, başka tarafa geçmeyi arzu etmeyeceklerdir.

[Kehf Suresi 18,106-108]

……….

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Peygamber Efendimiz (A.S.M) buyurdu ki:

“Bir kul, bir adım dahi atsa, Allah o adımı hangi gaye ile attığını mutlaka ona soracaktır.”

(Ebu Nuaym, Hılye)

.…….

Risale-i Nur’dan;

Sünnet-i Seniyyeye ittibâı (Peygamberizin hayat tarzına uymayı) kendine âdet eden, âdâtını (sıradan işlerini) ibadete çevirir, bütün ömrünü semeredar (meyveli) ve sevabdar yapabilir.

(Lemalar’dan)

…….

Cevşen’den ;

27.

Ey hükmedenlerin hükmedicisi,

Ey âdillerin en adaletlisi,

Ey doğruların en doğrusu,

Ey temiz olanların en temizi,

Ey yaratıcıların en iyisi,

Ey hesaba çekenlerin en suratlisi,

Ey işitenlerin en iyi işiteni,

Ey görenlerin en basiretlisi,

Ey şefaatçilerin en iyisi,

Ey kerem sahiplerinin en keremlisi!

 

Münezzehsin sen,

Ey kendisinden başka bir ilah olmayan…

Kurtar bizi ateşten ey Rabb’im!

First Women’s Dersane in Jakarta

Jakarta, March 6, 2011 – Young, curious students from the nearby UIN Syarif Hidayatullah State Islamic University, intellectuals,   hospitable mothers with their babies in tow  came  to the formal opening of the women’s dersane(medresseh) in Jakarta, Indonesia. This Risale–i Nur Study Center for Women of the Yayasan Nur Semesta (World Nur Institute) was set up by the Nur Community and sister Nuriye, as soon as she returned to Indonesia after a year of studying at several dersanes in Turkey.

Full of passion and fervor for  the Risale and service, she stays lively, determined, optimistic and thankful  despite the expected difficulties  and challenges of starting a new dersane. Mashallah, not  surprising, for she was given this lesson when she was 18, when after an accident she got blind and became paralyzed. A month and a half into her  blindness and paralysis, she never stopped complaining about her condition, crying and asking ‘Why Me?’  The moment that she finally accepted Allah’s will for  her  and gave thanks for it, Allah (SWT) instantly returned her sight and made her walk again!

Having had her private library of Islamic literature which she called Nur library  even before meeting the Risale-I Nur  Collection, she at once loved  the Letters  of Ustad Bediuzzaman upon being introduced to it.

The inauguration of the dersane was done together with  a belated commemoration of the Mawlid-an Nabi(SAW). A descendant of Rasul’s (SAW) uncle Abbas, Prof. Nabila Lubis of the UIN Syarif Hidayatullah State Islamic University Department of Arabic Studies, and   translator of the Risale-i Nur Collections’ Flashes and Short Words to Bahasa Indonesia,  talked about  the Prophet Muhammad (SAW). Her  daughter, Prof. Dr. Amany Lubis of the same university’s Department of Arabic History, presented a short  biography of Said Nursi, author of the Risale-i Nur, and shared beautiful memories  of their  experiences in Turkey.  A presentation of the activities of the Risale-i Nur  Community in the Philippines was also given by Sally Tayaban of the Philippines.

Titin Mufarrohah, a regular visitor who has been bringing women to the dersane, says she and her friends experience healing every time they come to the dersane. A graduate of Islamic  Studies, she has wanted a more intimate relationship  with Allah(SWT) but felt a lack of it all her life. She had wanted to know the essence, the inner wisdom of the rituals in Islam like the prayers, and  had found it in the lessons in dersane. Thus, for her and the regular comers, it is a place for the brokenhearted, for those searching for wisdom, for those who want a deeper, more meaningful understanding of their faith.

Risale-i Nur Institute Philippines Media/ Sally Tayaban

Click for Turkish version : www.nurnet.org/jakartada-ilk-hanimlar-dersanesi

Jakarta’da İlk Hanımlar Dersanesi

6 Mart 2011, Jakarta, Endonezya – Yakınımızdaki UIN Syarif Hidayatullah Devlet İslam Üniversitesinden gelen genç, meraklı öğrenciler, entellektüeller, yanlarında çocuklarıyla misafirperver anneler Endonezya’nın başkenti Jakarta’da İlk Hanımlar Dersanemizin açılışına katıldılar. Hanımlar için bu Risale-i Nur çalışma merkezi -diğer adıyla Yayasan Nur Semesta (Dünya Nur Enstitüsü)– buradaki Nur talebeleri ve Nuriye kardeşin katkılarıyla kurulmuş. Nuriye hanım, Türkiye’de muhtelif dersanelerde 1 yıllık bir inceleme ve eğitim süreci sonrası memleketine döner dönmez hanımlar dersanesinde hizmet etmeye başlamış.

Nuriye hanım, Risale-i Nura ve hizmete karşı şevk ve gayret dolu.. Yeni bir dersane açmanın beklenen olumsuzluklarına rağmen capcanlı, kararlı, iyimser ve memnunâne hizmete devam eden bir kardeşimiz. Maşallah, çok da şaşırmamak lazım ki, kardeşimiz bu dersi daha 18 yaşında iken almış. Geçirdiği bir kaza sonrası hem kötürüm hem de âmâ olan kardeşimiz, bir buçuk ay boyunca bu büyük imtihanı kabullenemeyip şikayet etmiş ve kadere karşı “Neden ben?” sorusunu sorup ağlamış. Ne zaman Allah’ın kendisi hakkındaki takdirine razı olmuş, Cenab-ı Hakk kemal-i rahmetinden Nuriye’ye yürüme ve görme nimetlerini tekrar ihsan etmiş!

Nuriye henüz Risale-i Nurla tanışmadan önce Nur Kütüphanesi dediği kendi İslamî eserler kütüphanesini oluşturmuş. Üstadımızın mektupları ile tanışır tanışmaz da Nurlara gönülden bağlanmış.

Dersanenin açılışı biraz gecikmeli olarak Mevlid-i Nebevî (ASM) merasimi ile başladı. Resulullah (ASM)’ın amcası Hz.Abbas (RA)’ın soyundan olan Prof. Nabila Lubis, UIN Syarif Hidayatullah Devlet İslam Üniversitesi Arapça Bölümüne mensup olup, Küçük Sözler ve Lemalar’ı Bahasa -Endonezya diline- tercüme etmiş.

Prof. Nabila, Peygamber  Efendimiz (ASM) konulu bir konuşma yaptı. Aynı üniversitenin Arap Tarihi Bölümünde görev yapan kızı Prof.Dr. Amany Lubis de Risale-i Nurların müellifi vasfıyla, Bediüzzaman Said Nursi hakkında kısa bir biyografi sunumu yaptıktan sonra Türkiye’de yaşadığı güzel hatıralarını nakletti. Filipinler Risale-i Nur Enstitüsünden Sally Tayaban kardeşimiz de nur faaliyetleriyle ilgili bir sunum yaptı.

Daha sonra yaptığımız sohbette, dersaneye sık sık hanım kardeşleri getiren dersane müdavimlerinden Titin Mufarrohah, kendisi ve arkadaşlarının dersaneye her gelişlerinde manen bir iyileşme ve inkişaf hissettiklerini ifade etti. İslamî Araştırmalar Bölümü mezunu olan Titin, Rabbi ile daha yakın bir intisab kurmayı istemiş ama hayatı boyunca buna muvaffak olamamış. İslamiyetteki namaz gibi temel ibadetlerin hakikî hikmetini ve özünü aramış ve nihayet dersanedeki derslerde bulmuş. Bu yüzden Jakarta Hanımlar Dersanesi müdavimleri için, kırık kalplilerin, hakikî hikmeti arayanların, imanlarında daha derin ve manidar bir nazara kavuşmak isteyenlerin merkezi..

Filipinler Risale-i Nur Enstitüsü / Sally Tayaban

yazının İngilizcesi için tıklayın : www.nurnet.org/first-womens-dersane-in-jakarta

İşgal Ettiği Makamın Uhrevi Sorumluluğunu Düşünmeyenler

İslam’ın sorumluluk sahibi halifesi Hz. Ömer Efendimiz’e son anlarında çevresindekiler tekliflerini şöyle yaparlar:

-Yerinize oğlunuz Abdullah‘ı tayin etseniz de sizden sonra o halifemiz olsa?

Bugünkü felsefeyle bakacak olursak tam bir fırsat, ‘hemen oğlumu yerime tayin ediyorum’ diyeceğini düşünüyor insan. Ama öyle demiyor sorumluluk sahibi halife. Bakın nasıl kısa bir cümleyle cevap veriyor:

-Bir evden bir kurban yeter!..

Yönetim sorumluluğunu yüklenmeyi kendini kurban etmek gibi riskli bir hizmet kabul ediyor, ‘ikinci kurbanı da bu evden vermeyelim, siz kendinize başka aileden bir kurban seçin’ demek istiyor.

İşte burada akla şöyle bir soru geliyor:

-Yönetim makamı kendini kurban etmek gibi ağır bir sorumluluk yüklüyorsa, neden bazı yöneticiler o makama çıkmak için her türlü yolu deniyor, çıktıktan sonra da halkın ayaklanması pahasına da olsa bir daha bırakmayı istemiyor, hatta ölmeyi, öldürmeyi bile göze alabiliyor o makamda devamlı kalabilmek için?

-Onlar bu makam ve mevkiin sadece dünyevi getirisine kilitleniyor, uhrevi hesap ve sorumluluğunu düşünmüyor da ondan. Onların tekrar ettikleri tekerleme malum:

– Bir baş ol da istersen soğan başı ol!

Demek ki böylelerinin hedeflerinde baş olmanın sadece dünyevi getirisi var, uhrevi götürüsü ve sorumluluğu söz konusu değil..

Bu durumda isterseniz bir göz atalım bazılarının akıllarına bile getirmedikleri baş olmanın uhrevi sorumluluk ve sonucuna.. Öyle basite alınıp küçümsenecek bir sonuç mu baş olmanın uhrevi sorumluluğu ve sonucu, bir görelim.

Mahşer halkı hesap yerine toplanacaklar. Orada yöneticiler yönettikleri halkla yüz yüze gelip hesaplaşma ve helallik dileme zorunda kalacaklar..

Yönettikleri insanlar haklarını helal etmezlerse, nasıl helalleşecekler bunca hak sahibi halkla yöneticiler? Bakın nasıl gerçekleşecek yönettikleri halkla helalleşme ve hesaplaşma hadisesi?

Önce kendi sevaplarını verecekler hak sahiplerine! Verdiği sevapları yetişmezse bu defa da hak sahiplerinin günahlarını yüklenecekler sırtlarına.. Hadisin ifadesiyle, ‘işte bu sonuç, adaletsiz yöneticinin tam bir iflası’ olacaktır. Çünkü sevabını tümüyle vermiş, verecek başka bir şeyi kalmayınca hakkını yediklerinin günahlarını yüklenmeye mecbur kalmış..

Ne dersiniz, yöneticiyi düşündürmesi gereken ağırlıkta bir sonuç değil mi bu?

İşte bundan dolayı Abbasi Halifesi Mansur, hacda büyük alim Abdullah bin Mübarek‘in şöyle bir sorusuna muhatap olur:

– Ey müminlerin emiri! der Abdullah bin Mübarek, görüyor musun şu gözyaşı döken hacıların halini? Bunların her biri sadece kendi nefislerinin hesabından korktuklarından dolayı gözyaşı döküyorlar; sen ise kendi nefsinden başka yönettiğin insanların da hesabını vererek helalleşmek zorunda kalacaksın, bu durumda senin ne kadar gözyaşı dökmen gerekecek acaba? Yönettiğin insanların içinde mazlumlar, mağdurlar, mahrumlar varsa.. bunların dertlerine deva olmamış, sıkıntılarını gidermemişsen .. hep karşına dikilecek, senden haklarını isteyecekler.. Nasıl ödeşeceksin bunca mazlum ve mahrumlarla? Sevabın yetecek mi, yoksa onların veballerini de yüklenmek zorunda mı kalacaksın mahşerde?

Artık gözyaşı dökme sırası, Halife Mansur’a gelmiştir bu ikazdan sonra.

Halkının isyan bayrağı açmasına rağmen, seçim yaparak emaneti ehline vermek istemeyen yöneticileri görünce insan şaşırıyor.. Bir yanda ‘bir evden bir kurban yeter’ diyecek kadar sorumluluk sahibi yöneticiler, bir yanda da 20-30 senedir halkına sormadan işgal ettiği makamını ölme, öldürme pahasına da olsa bırakmak istemeyen sorumsuz ve seçimsiz yöneticiler.. Ayetin ikazı kulaklarımızda çınlıyor bu seçimsizlik ve sorumsuzluk karşısında:

-Fatebiru ya ülil esbar!.. ibret alın ey basiret sahipleri!..

Ahmed ŞAHİN – Zaman

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version