Etiket arşivi: abdulkadir haktanır

Nur’lardan İstifade Edelim! (Şiir)

Nurdaki temsiller, mümtaz-u bî misal’ler,

Her an derslere gitmeye çalışırız bizler,

Devamlı okuruz Mektübat ile Sözler,

Bunların devamını ötekiler izler.

 

Nur dersini dinlerken, çok feyiz alınır,

Hilkatin sırrının, derinine dalınır,

Hak dinin ispatı, orada öğrenilir,

Nurlardan çok deliller topluyoruz bizler.

 

Risale okuyanın yüzünden Nur akar,                 

Sonra her şeye mânâ-yı harfiyle bakar,

Dersleri  terk edemez, olsa diz boyu kar,

İnsanı kendine bağlar,  bu nurlu dersler.

 

Nurcular burada da, hoş hayat sürerler,

Ahiret kârlarını durmadan dürerler,

Ölüme karşı de, ağlamazlar gülerler,

İnsanı çok değiştirir bu nurlu dersler.

 

Nur aşkıyla zahmetlere göğüs gerilir,

Ma’buda kullukla, ölü kalpler dirilir,

Nurlardaki haz ile, kalpten pas silinir,

İnsandaki nahoş kirleri Nurlar siler.

 

Ey Risale-i Nur ki, bize verdin huzur,

Kalbimizi güldürdün, ettin bizi mesrur,

Ne yazık nasipsizler sana, kalıyor dûr,

Gençleri Nurlatmaya çalışırız bizler.

 

Nurlardan hisse alalım, günler geçiyor,

Onlar bizleri nahoş hallerden alıyor,

Ala-i illiyyine yükseltebiliyor,

Nurdan lüzumlu şerefi alırız bizler.

 

Bu zamanda nakiller, değil pek te’sirli,

Fen hakim olduğu zaman ispat geçerli,

Yaşanan devirin usulunu bilmeli,

Bu sebepten Nurlara bağlı kaldık bizler.

 

Şuurlu insana Nurlar cevahir gibi,

Nurlar öyle bir meta ki, bulunmaz dibi,

Çünkü nakille uğraşmadı eser sahibi

İnsan için Nurlu hazinenin yok dibi.

 

   Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.Org / www.AlbNur.com

Unutma Ki O Tatlı Can Çıkacak Bir Gün

MEy insan ne için bu kadar gafil yaşarsın,                       

Hiç çekinmeden rızkına haram katarsın,

O son günde Azrail’den nereye kaçarsın,

Unutma ki o tatlı canın çıkacak bir gün.

 

Geçici lezzetler peşine koşar durursun,

Ebedi  kalacak gibi postta kurulursun,

Acayipsin can vereceğini unutursun,

Çaresi yok, ecel kapını çalacak bir gün.

 

Acaba ne olur halin gafletten uyamazsan, 

Şeytan ve nefsine uyup her yere dalarsan,

Menfilere aldanıp günahla dolarsan,

O halde senin işin zor olacak son gün.

 

Nereden, ne için geldin hiç düşünmez misin?

Senin ana vazifen ne, onu bilmez misin?

Her gün ölüyorlar onları hiç görmez misin?

Kurtuluş yok, herkes tabuta binecek bir gün.

 

İtimat etmezsin seni yoktan var Edene,

Kendini haklı çıkarmak için çalarsın çene,

Olur olmaz yerde öldürdün bu kadar sene,

Mücrim gibi yaşadın, pişman olursun son gün.

 

Rabbin sana vâad etmiş ebedi saâdet,

Onu kazanmak için kendine etmezsin dert,

Halbuki isyan edenlere, orası çok sert,

Haramlara boğuldun  pişman olursun son gün.

 

Ey insan!  Sen emanetini sahibine sat,

Vazifeni yaparak derdini başından at,

Orada başka geçmez bavuluna sevap kat,

Unutma ki çok yakında gelecek o son gün.

 

Bu gafiller neden boşa harcarlar vaktini,

Neticesiz yerlerde tüketirler takatini,

Hiç düşünmezler mezara gireceklerini,

Günahların hesabı çetin olacak o gün.

 

Kelepçeli gelmeden, Rabbin hak dinine gel,

Masivaya değil, Allaha bükmelisin bel,

Gaflet perdesini yırt daha gelmeden ecel,

Yoksa, pahalıya patlar can vereceğin gün.

 

Abdülkadir Haktanır

İslamiyeti Yaşamak, Çevreye, Sözden Fazla Te’sir Eder!

İnsanın hali ağzından daha konuşkandır,

Çünkü İslamı yaşamak emri, Allah’tandır,

Yaşanmayanı konuşan  ancak sahtekardır,

Onun neticesi de, başka değil hüsrandır.

 

Bize düşen olduğumuz gibi görünmektir,

İslamiyet’i hayatla ortaya sermektir,

gerçeği net göstermeyi gaye edinmektir,

Bu halle insan , başkasına çok şey vermiştir.

 

Bu da’vada ücrette ben yoğum lazım demek,

Hizmet lazım oldu mu  kendini öne  sürmek,

Bu şekilde azami fedakârlık göstermek,

Büylece Allahın rızasını elde etmek.

 

Bencillikten kurtulma çaresini aramak,

Herkes madde peşine olduğuna  bakmamak,

Kâr peşine koşarken, kardeşi unutmamak,

Böyle, kendini fedakârlığa alıştırmak.

 

Bu fedakâr sakın korkmasın ki aç kalacak,

Ona hiç ummadığı yerden rızık akacak,

Hanesine devamlı bol bereket yağacak,

Yeter ki, bencillikten kaçmak gayeli omak.

 

Evet, muhtaç  mü’mine hakikati bildirmek,

Bu yolda, hodgam olmadığını öne sürmek,

İyi bilsende, işi az bilene vermek,

Bunla bencil olmadığını ortaya sermek.

 

Bundandır! Güzel ders yapan birisi yapmıyor,

Fedakâr  olmak için oraya yanaşmıyor,

İhlassızlığa bulaşmamak için kaçıyor,

Böylece gösterişten kurtulup ihlasa koşuyor.

 

Bu hakikatler ilimsiz, bilmeden yapılmaz,

Kulaktan veya gözden ilim almadan olmaz,

Kafa boş ise hakikatler kalbe damlamaz,

Hak din olan İslamiyet bilgisiz yaşanmaz.

 

Bu zamanda, bu bilgiler Risalelerde var,

Onlara ciddi bağlanan, yapmıştır büyük kâr,

Bu kâr İhlas hasletini kazananlarda var,

Bunu kazananlar, ancak kavi imanlılar.

 

Yaşlı adam otobüse binmiş oturuyor,

Yolda bir sakat binerken, dede yer veriyor,

Sonra çoğu dedeye yerini gösteriyor,

Dede kadına yer verin, demeden kurtuluyor.

 

Bu zat, gençlere işle öğüt vermiş oluyor,

Böylece bu dede bencillikten kurtuluyor,

Dede cennet ucuz olmadığını biliyor.

Şu hal dedeyi  zirvelere kavuşturuyor.

 

Nurun eseri görünür yaşanan hayatta,

Onun mümtaz şartlarına azami sebatta,

Her zaman her makamda yapılan harekâtta.

Kendi kusurlarını  çok ciddi tahkikatta.

 

Evet, İnsan bu şekilde cihadı kazanır,

Böylece “emri ma’ruf nehyi münkêr” yapılır,

Ancak böyle “yüz şehit sevabı kazanılır”

Rabbin va’d ettiği cennete ümitlen ılır.

 

Abdülkadir Haktanır  

Bu yazımızı Üstad Bediüzzaman hazretleri şu ifadesi ile tasdik ederken daha net görünüyor: “Eğer biz ahlakı İslamiyenin kemalatını ef’alımızla izhar etsek; sair dinleri tabileri ve milletleri elbette cemaatlerle İslamiye te girecekler. Belki de kürre-i arzın bazı kıt’aları ve devletleri dehalet edecekler.” Mübarek Üstad demiş.

Şükürle Borçlu İnsan (Şiir)

Ey insan! Bak kendine, gör büyük Allahını,

Kim yaptı tek hücreden mucize varlığını?

Yüz bin kilometre incecik damarlarını?

Şakir Allah’ına karşı şükrünü biliyor.

 

Söyle bakalım! Görmeyen göz yapabilir mi?

Acaba gözün mucidi,  o akılsız  tabiat mi?

Yoksa mu’cize eserler tesadüf eseri mi?

Yok Allahtır ki onların tümünü yapıyor.

 

Hulasa-i mahlukat, şerefli mahluk sinsen!

Kainat senin için yaratıldığını bilsen?

Mahlukatta şerefli kul olduğunu görsen?

Sonra sen gibiler kendini secdeye veriyor.

 

Evet! O sana göz vermiş, ona  muhtaç sinsen ,

Burnunla koku alasın karanfil ve gülden,

Kulaklar vermiş kalmayasın hisse siz sesten,

Bunların hepsi sana  Allahın’dan geliyor.

 

Dişlerini kim yaptı, onlara kaç para verdin?

Boynun sabit olsaydı, saga  nice dönerdin?

Arka dişlerin önde olsaydı nasıl yerdin?

Rabbine şükret, çünkü o seni çok seviyor.

 

Topal olurdun, bir ayağın kısa olsaydı,

Ne olurdu halın böbreğin çalışmasaydı?

Böbrek Kıymet kazanır kişi onsuz kalsaydı,

Bunlar için Allah kulundan şükür bekliyor.

 

Kalbin saniyede altı litre kan pompalar,

Böbreklerin iki sıvıyı ayırır  salar,

Kara ciğerin kanı temizlemeye yarar

Bu cevarihler için senden şükür istiyor.

 

Safra kesede ki asit  kabuk eritiyor,

Bu hal mide gömleğini iki günde yiyor,

İki gün sonra Allah yenisini yapıyor.

Bizim faydamıza, bu işleri kim yapıyor?

 

Vücutta saniyede elli milyon hücre ölür,

Yerine başkası gelince vücut treni yürür,

İnsanın hayatı, ancak böyle devam görür,

Bunları senin faydan için Allah yapıyor.

 

Beyinde küçük yerde bin kitap yazılıyor,

Bunu annen- baban yapmadı, nasıl oluyor?

Yenilen cansız maddeler mi oluşturuyor?

Ölü maddelerden canlı insan kim yapıyor?

 

Her insanın ellerinde beşer parmak olmuş,

Baş parmak hariç ikişer menteşe konmuş,

Hücre olan vücut tuğlası yüz trilyonmuş,

Vücutta, yerlerine onları kim koyuyor?

 

Vücudumuzun yüzde altmış beşi su imiş,

Yaratıcı suyu hassas  bir madde yaratmiş,

Tesisatçı, kalaycı işini suyla denermiş,

Hiç denemeden akmadığını inanmazmiş.

 

Bak,bizim hiçbir tarafımızdan su sızmiyor,

Bizi utandıracak vaziyete sokmuyor,

Yoksa insan onu anahtarla mı sıkıyor?

Yok,bunu Allah bize komando ettiriyor.

 

Şikâyet etme  sana ni’met verene şükre,

Kanserliyi görsen, parmak ağrısı değil dert,

Her zaman dertlerin beterini gör, rahat et,

Ağlaşmak yok, nimetler senden şükür bekliyor.

 

Ey insan! Oku ve düşün, seni yapanı bil,

Sende gafil olup, sağa sola uzatma dil,

Didin ve uğraş, olumsuzları kafandan sil,

Silmezsen, seni de o hesap günü bekliyor.

 

Risaleleri oku var olan Allah’ı bul,

Me’mur olduğun ibadeti zevkle yap  kurtul,

Cenneti kazanmak için hiç durma, koş yorul,

Bunu bil ki cennet ucuza, kazanılmıyor.

 

Kafanı çalıştırsan eğer değilsen alil,

Bunlar Rabbini gösteren yalnız bir kaç delil,

Uğraş kafandaki şüphelerin tümünü sil,

Unutma ki, ölümün yolda çıkmış geliyor.

 

Abdülkadir Haktanır

Ağustos 2013

“Neme Lazım”cılık! (Şiir)

Bir kimse İslam’a  Frenkliği tercih ederse,

Bana ne benim karnım tok, lafını ederse,

Tüm hayatıyla bunu açıklayıp gösterse,

Yaradan’ı hiç hatıra getirmeden yerse.

 

Bu herif, öz kardeşini kâr için severse,

Faydası bittiği yerde sen kimsin ki, derse,

Besmeleyi hamdeleyi zikretmeden yerse,

Sevmeği biryana kardeşini düşman görse.

 

Akrabanın hatırını sormaya gitmezse,

Öz kardeşin ölümüne iştirak etmezse,

Onların kederinden hiç almazsa hisse,

Varlığını yokluğundan farklı göstermez.

 

O zaman bu heriften sakın bekleme hayır,

Çünkü gayri insani hislerden o hisse  alır,

Ona sevaplı işler hep tepe, değil çayır,

Böylece o, cemiyetten büsbütün ayrılır.

 

İşte bu adamdır buz gibi neme lazım cı,

İnsanlığın yüzkarası kardeşe yabancı ,

Onu düşündüğün an kalbini tutar sancı,

Olmasa daha iyi, bari çekmezdin acı.

 

Çünkü onun hisleri bozuk  kitap okumaz,

Âlim ve tecrübeli zatlardan asla sormaz,

O kendisini derinlere dalmaya salmaz

Bu dünyaya  niye geldim düşünmeye dalmaz,

 

Ey benciller! Milletin akıl fukaraları!

Hayatınızda görmediniz mi mezarları,

Orayı düşünün yüzünüz olmadan sarı,

Yoksa sonraki pişmanlığın olmaz ki kârı.

 

Bre herif! Haberin yok mu buraya  gelişinden,

Endişen etmezmisin mezara girişinden,

Neme lazımcılık açık fışkırıyor senden,

Yarın pişman olacaksın söylemesi benden.

 

Nemelazımcılık Müslüman da barınamaz,

İmkânsız, mümin kardeşine lâkayt kalamaz,

O, mahluklara karşı şefkatsiz yaşayamaz,

Beni ısırmayan yılan yaşasın dan olmaz.

 

Kültürü ona engel olur, boş söyleyemez,

Komşusu aç yatarsa o hiç bir şey yiyemez,

İnsana yakışmayan malayani diyemez,

Hatta çevreye bakmadan elbise giyemez.

 

O başkasına yedirirken kendisi doyar,

Ahiret kazancını sağlam kafaya koyar,

Dinini yaşamağa kendini yapar ayar,

Hiç şüphesiz ki ona Allah olacaktır yar.

  

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.Org / www.AlbNur.com