Etiket arşivi: abdulkadir haktanır

İstanbul

istanbulOn beş asırlık İstanbulum mütebahhir,               

İsmini İslam’dan alan güzelim şehir,

İslam’bolum İstanbul’a, edilmiş devir,

Çok inkılaplar geçirmiştin İstanbul. 

 

Evet, hangi şehrin var bu kadar camisi,

Eyyûb-el Ensarî dir onun baş hâmisi,

Peygamberimizin  daha bir çok velisi,

Sahabeler şehrisin güzelim İstanbul.

 

Câmi ve türbeleriyle dünyada birdir,

Kendisi halli müşkül muamma gibidir,

Onun altında yatıyor ne kadar emir,

Nice devirler geçirdin koca İstanbul.

 

Ona hükmetmek için bir çok emir koştu

Fethederim diyerek niceleri coştu,

O Fatihe nasip imiş ötesi boştu,

Nebinin övgüsüne mazharsın İstanbul.

 

İstanbul nasip oldu Fâtih gibisine,

Yedi lisan bilen müstesna birisine,

Koca surları kıran topun mucidine,

Yedi asır İslam’la namdarsın İstanbul.

 

Nafile sünneti bile terk etmeyene,

Kızakla gemiyi karada yürütene,

Bu İstanbul yakışır Fatih gibisine,

Onun Fatihi kendinden güzel İstanbul.

 

Mazlum ile zayıflara yardım edene,

Karşısındaki hunharları ürkütene,

Cesaretle dünyayı tir tir titretene,

Fatih gibisi seni fethetti İstanbul.

 

 

”Letûftehennel…”hadisi ile övülen,

Sultan Fatih o methe liyakat kesp eden,

Askeri de o övgüye layık görülen.

Aşığı kendinden çok güzel İstanbul.

 

2-10- 1992

Evlad ı Fatihan’dan Abdülkadir Haktanır

 

İnkarcılık (Şiir)

Allah yoktur demeye çıktı bir kaç imansız.

Bu sözü diyebilir, ancak kimdir vicdansız,

 

Bu mel’un inkârcılar yüzü ters gösterdiler,

Harika san’atları tesadüfe verdiler.

 

Bizlere ilim namına çok şeyler düzdüler,

Mucize eserleri tabiata verdiler.

 

Çok anlamsız şeyleri önümüze serdiler,

Kulluk yapmamak için hakikati dürdüler.

 

Aklı gözüne inenler düşüncesiz kaldı,

Bu gibiler yaratıkları inkâra daldı.

 

Bu inkârcılar ustayı san’atta aradı,

Müminlerin cahilliği onlara çok yaradı.

 

Bu fikir, aklı göze inmişlerin işiydi,

Bunu halka sunanlar, başta birkaç kişiydi.

 

Bu aşıyı yapanlar başları boş buldular,

Zehirli okla bizi kalbimizden vurdular.

 

Allahın san’atını tabiata verdiler,

Okullarda hakikate siyah perde gerdiler.

 

Din dersini verenler Allah‘ı anlatıyor,

Sonra giren fenciler “tabiat yaptı” diyor.

 

O tabiat başka değil ancak bir san’attır,

Yapılan her san’atın bir, sanatkârı vardır.

 

Usta yok demek için, sanat yok lazım demek,

Kâinatı kim yarattı buna cevap gerek.

 

Sor bakalım ruh nedir, doktor bile bilmez,

Neden ruhsuz kalan vücut hareket edemez.

 

Ama artık bu yalan çoğunlukla tutmuyor,

Akl-ı selim olanlar, bu sözleri yutmuyor.

 

Son asırdaki mazlumları acıdı Allah,

Bediüzzaman’ı gönderdi Elhamdû-lillah.

 

İnkârcılığı onun Nur eserleri öldürdü,

Bunca muhayyerlerin kalplerini güldürdü.

 

O mübarek eserlerle, bizler de kurtulduk,

Şüpheleri attık şükür Allah’ımızı bulduk.

 

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.Org / www.AlbNur.com

Aile Hayatımıza Bir Göz Atalım!

Âile hayatının temel taşını teşkil eden kadındır. O kadın cinsi, yalınız cemiyetin yarısı değil, cemiyetin annesidir. Bu sebepten, Pedagoglar çocuk terbiyesinde %80 hanıma hisse vermişler. Bu sebepten bize lazım olan hisseyi Üstad Bediüzzaman’ın annesinin terbiyesini nasıl methettiği sözlerinden alalım: “Ben bu seksen sene ömrümde, seksen bin zatlardan ders aldığım halde, kasem ediyorum; en esaslı ve sarsılmaz ve her vakit bana dersini tazeler gibi merhum validemden aldığım telkinat ve manevi derslerdir ki; o dersler fıtratımda, adeta maddi vücudumda çekirdek hükmünde yerleşmiş; sair derslerin o dersler üzerine bina edildiğini aynen görüyorum.

Evet Üstadın ilimde o kadar ilerlemesine hayran kalıp sebebini annesinden öğrenmek için, bir gün toplanıp Üstadın evine gitmişler, annesine: “Valide sen Said’i nasıl yetiştirdin?” Sorusuna karşı Üstadın validesi cevaben: “Ben Oğlumu abdestsiz emzirmedim ve teheccüd namazımı hiç kaçırmadım” sözleri ile cevap vermiş.

Bunu teyit eden Peygamberimizin a.s.m. hadisi şerifinde, Çocuk terbiyesi ne zaman başlar sorusuna cevaben: “Erkek ve kız 20 sene evlenmeden önce bu terbiye başlar” demiş. Yani hanım kıza ve oğlana, anne ve babaları lazım olan din terbiyesini verebildiyseler,  onlardan doğacak çocuklar da, dinine sıkı sıkı bağlı olan o çocukların anne ve babalarından lazım olan din terbiyesini almış olacaklar. Evet anne ve baba dindar iseler…

Bu sebepten, ister terbiye-ahlak isterse yapılan tahsilin faydasının derecesi âileden alınan terbiyeye bağlıdır. Rahmetli Annemin bir sözü vardı: “ İlim ilim, ama terbiye.”

Şimdi size soruyorum? Sokakta yarım çıplak, yürürken ayakkabılarını tak tak tak yerlere vurarak hava atan bu hanım kızların evlatlarından nasıl bir terbiye bekliyoruz?

Ben Yugoslavya da yaşadığım Sosyalist sistemini geride bırakan 80 senelik bir cumhuriyet sistemini yaşayan vatandaşımız kendisi din terbiyesini kendisi almış mı ki evladına verebilsin. (Yugoslavyanın Titosu 1952 hanımlardan tesettürü kaldırırken, halka: “Biz geç kaldık Türkiye “kılık kıyafet” kanunu ile bunu çok daha erken halletti” diyordu.

Evet anne baba din terbiyesini almamış ama onlardan 10 lira yerine hiç kimse 100 lira vermiyor. Demek aptal değiller kafaları çalışıyor. Madem çalışıyor. Onlara Allahın en büyük hediyesi olan evlatlarına din terbiyesini vermeleri lazım ve elzemdir. Hatta anne ve babanın en mühim işi ve bu zamanda en zor işi evlatlarına din terbiyesi vermektir. Yok, anne ile baba din terbiyesi almayıp birer materyalist-maddeci iseler, yavruları okul çağına geldiğinde zavallı anne her gün çocuğu okula götürür, çıkacağı zamanda gider okul kapısında bekler çıkınca alır. Fakat Kur’an okuması için hocaya gönderirken öyle yapmaz. Annesine sorsan çocuğu Kur’an okuttun mu? Ben hocaya gönderdim hoca okutmadı cevabını verir. Ben anne ile babaların din hususunda çok gayretli olmalarını Allah’tan temenni ederim. Çünkü öldükten sonra sonu olmayan bir hayat bizi bekliyor!…

Dinimizde Namaz ibadetlerin temelini teşkil eder, fakat Namaz hususi bir ibadettir. Yani namaz kılan borcunu ifa edip sevabını kazanmış olur. Kılmazsa vebali kendi boynundadır. Onların namaz gibi ibadetleri açık saçık gezenler gibi başkasını günaha sokmaz. Düşünün bin rekat nafile namaz kılmak mı daha sevap şehvet nazarı ile açık saçık bir hanıma bakmamak mı daha sevap? Yabancı hanımın çıplağına bakmak haram olduğu için bakmamak daha sevap. Yani onu Allah yasak etmiş ötekisi ise nafile. Bir düşünün ve anlayın, devamlı sokaklarda açık saçık gezenlerin halini. Sokaklarda o açık saçık kıza, kaç bin kişi şehvetle baktı ise, bütün o erkeklerin kazandıkları günah kadar o hanım da o günahları kazanmıştır. Bu sebepten Üstadımız: Cehennemde en önce o çıplak bacaklar yanacağını, Hadisi şerife dayandırarak bize haber veriyor.

Bir market, “Ben başı kapalı me’mureler alacağım” ilan eder. Para kazanmak için hanım kız hemen başına şamiyi(örtüyü) bağlıyor ve işe giriyor. Fakat bir kıza başını kapat yoksa o nazik vücudun cehennem ateşinde yanar, desen senin sözüne ehemmiyet vermiyor zavallı. Nedenini siz sözleyin!!! O hanım kız unutmasın ki: Bir zaruret halinde başörtüsüz gezerken, kendisine “Ah ne zaman o gün gelecek beni yoktan insan olarak yaradan Allah’ıma isyan yapmakta kurtulacağım” derse, onu inşallah Allah af eder. Fakat bir hanım kız başörtüsü bir şey değildir dese, dinden çıkmıştır, bir kafire olmuştur. Peki, okumak arzu eden buluğ çağına girmiş bir kızın hali ne olacak? Devletimiz Üniversitelilere başörtüsü müsaade etti, ama baştakiler muhalif olan dinsizlerin baskılarından daha kurtulamadıkları için baş örtüyü liseye gidenlere daha müsaade etmedi. Peki liseye giden kızların hali ne olacak? Evet buluğ çağına girmiş lisede tahsil etmek isteyenler evden okula kadar başörtüsü ile gidecek, eve gelmek için okuldan çıktımı yine başını bağlayıp evine gelecek, böylece inşaallah onlar da kurtulur.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.Org / www.AlbNur.com

İnsan (Şiir)

Yaradılış gayesi mucize olan insan,

Onun ana vazifesi, ibadet ve iman,

Bu insan Allah’ına eğer ederse isyan,

Kurtulabilir mi dertlerden her anu zaman.

 

Allah onu mümtaz bir varlık yaratmış iken,

İnsanı Kendine muhatap seçmiş iken,

Ona itaat edene cenneti va’d etmiş iken,

Sakın ibadetsiz kalma sarıl can ciğerden

İbadetsiz kalmaya var mı  her hangi neden?

 

Ey insan! İsyan etme seni en çok sevene,

Cömertçe sonsuz nimetleri sana verene,

Muhtaç olduğun şeyleri önüne serene,

Çok basit sebeplerle kuluna gönderene.

 

Seni kâinata şuurlu bir meyve yaratmış,

Bütün duygularını yerli yerine takmış,

Hayvan yaratabilirdi, ama insan yapmış,  

İnkar etmemek için sana deliller yağmış.

 

Bu kadar iyiliklere teşekkür etmezsen,

İnkârınla en alçaklara düşmez misin sen,

Eğer dar kabre gireceğini  düşünmezsen,

Her gün ölenler oluyor kaçırma gözünden.

 

Ey gururundan yollara sığışmayan insan,

Unutma ki gelecek, hesap verilecek an,

Herkesten gibi sendende, çıkacak tatlı can,

O can çıkacaktır vücuttan hiç akmadan kan.

 

Neden düşünmezsin seni kim yarattı öyle,

İnsan olmayı nasıl hakkettin bana söyle,

Sen çok ciddi nadim ol ve Rabbinden af dile,

Af olursan ağlamazsın gidersin güle güle.

 

Ey haddini bilmez hot furuş ve âsi nefsim!

Baban sana takmış ne kadar güzel bir isim,

Hakkını ver vücudun, kalmadan ruhsuz cisim,

Çok korun ki son günün olmasın nursuz resim.

Haddını bilmeyen ey gafil ve nankör insan,

Dünyada nefisle şeytan şerrinden korunsan,

Allahın emirlerine sım sıkı sadik kalsan,

Ümitle yaşa İnşaAllah sonun olur asan.

Abdülkadir Haktanır

www.NurNet.Org

Nurlara Bizi Gark Ettin (Şiir)

Nurlara bizi gark ettin ey koca Üstad,

Sonuna dek  sen hayırla, edilecen yâd,

Himmet et bize Nur’lara, olalım münkad,

Çünkü Nurlar gönülleri, eyliyor âbâd.

 

Nurdan iman mefkûresi verdin bize,

İla yevmü’l-kıyame minnettarız size,

Senin ilmin önünde, herkes düştü dize,

Risale-i Nur çoğunu çıkarttı düze.

 

Ey koca Üstad! Ne bitmez azm varmış sende,

Bizim için uğramıştın bin türlü derde,

Müsterih ol Nur’lar okunuyor her yerde,

Çok şükür ki ondan kalktı o siyah perde.

 

Nelere müptela olmuştun, bizim için,

Kahrolsun onlar! Sana kıydıkları için,

Onların yaptığını yapmaz ne Rus ne Çin,

Allah onları yakacaktır, bunun için.

 

Senin bedî’ ilmine hayran olan çoktur.

İnsafla bakanlardan, tenkit eden yoktur.

Nur okuyanın gözü, diğerlere toktur,

Din düşmanına Nurlar zehirli bir oktur.

 

Kabrinde rahat ol, tilmizlerin artıyor,

Tullabun Nur fenlerden, bol hisse alıyor,

Nurlarla uğraşanı  Allah çok seviyor,

Müstağni duranlar, karanlıkta kalıyor.

 

Kerim olan Allah acıdı bu millete,

Katil düşman baş vurdu her cür’ete,

Düçar olduk işkenceye tahminden öte,

Rabbin sabrı  kâfi geldi her musibete.

 

Muallimler mektepte zehir püskürdüler,

İnkâr edilmez hakka karşı set çektiler

Pâk yavrulara, onlar Allah yok derdiler

Çok şükür ki bu zamanda gerilediler.

 

 

Mü’minlere Nurlar hıfzu’eman oldu,

Allaha karşı imanla çok kalpler doldu,

Bu durumda Münkirlerin neşesi soldu,

Çünkü o, Nurların inkarı kökünden yoldu.

 

Ey Üstad atom gibi silah verdin bize,

Tüm münkirleri Nurlarla düşürdün dize,

Mürüvvetime sebep oldun ben acize,

Rabbin rahmet eliydin helal olsun size.

 

Abdülkadir HAKTANIR

www.NurNet.Org / www.AlbNur.com