Etiket arşivi: Bediüzzaman Said Nursi

Mazlumder’den Said Nursi’yi anma töreni – Urfa

Mazlumder Gaziantep Şubesi Başkanı Abdurrahim Çelik, Bediuzzaman Said Nursi’nin ölüm yıl dönümü nedeniyle 23 Mart’ta anma töreni düzenleyeceklerini söyledi. Çelik, Şanlıurfa’da Balıklı Göl Dergâh Camii (Defin yeri)’nde yapılacak anma törenine tüm vatandaşları davet etti.

Abdurrahim Çelik, yaptığı açıklamada, ‘Müslüman muhalif önder Said-i Nursi, yeni cumhuriyetin sırtını yasladığı batılı, yabancı değerleri savunanlara muhalefet etmiş, muhalefetinin bedelini madden öldürülmeye çalışılarak, sürgün edilerek, hapis cezaları verilerek ödemiş; manen ise ismi kirletilmeye çalışılarak, ismi üzerinden düşmanlıklar inşa edilerek halen ödemektedir.” ifadelerini kullandı.

Çelik, 23 Mart 1960 tarihinde Şanlıurfa’da vefat eden Said’i Nursi’nin Halil’ür Rahman Camii avlusuna defnedildiğini, ancak 1960 darbesi sonrası cunta yönetimince mezarının bilinmeyen bir yere nakledildiğini hatırlattı.

Çelik, “Said’i Nursi’yi ölüm yıldönümünde rahmetle anmak, mezarının yerinin açıklanması ve devletin özür dileyerek itibarını iade etmesi için basın açıklamasına herkesi davet ediyoruz.” dedi.

Cihan

Bediüzzaman Haftası – Adıyaman

Adıyaman, vefatının 52. yıldönümünde Bediüzzaman Said Nursi’yi çeşitli etkinliklerle yad edecek.

Bediüzzaman Haftasını Adıyaman Yeni Asya Vakfı ile Adıyaman İlim ve Kültür Vakfı düzenliyor.

Hafta süresince düzenlenecek programlar şöyle:

-23 Mart Saat 20.00. Yeni Asya Vakfı Seminer salonunda “Hatmi Şerif

-23 Mart Saat 20.30. ASU TV’de “Bediüzzaman ve Gençlik” konulu program. (Mehmet Özçelik, Zafer Akgül, Said İnan, Nureddin Gürsoy.)

-26 Mart Saat 20.00. Hisar Salonunda “Bediüzzaman ve Muhabbet” konulu konferans ( Araştırmacı-Yazar Metin Karabaşoğlu)

-29 Mart 2012 Saat 20.00. Adıyaman Samsat ilçesinde“Bediüzzaman ve Kur’an” konulu seminer. (Yazar Zafer Akgül)

Hayat-ı Bâkiyeyi Radyo ile Beşere Ders Vermek Lazım Geliyor

Üstâd’ımızın Hakikatli Bir Beyanı

بِسْمِهِ سُبْحَانَهُ وَاِنْ مِنْ شَيْءٍ اِلاَّ يُسَبِّحُ بِحَمْدِهِ

اَلسَّلاَمُ عَلَيْكُمْ وَ رَحْمَةُ اللّهِ وَ بَرَكَاتُهُ اَبَدًا دَائِمًا

 Aziz, Sıddık Kardeşlerim;

 Evvelâ; Risâle-i Nur’un sâdık bir şâkirdi ve muallimlerden bir kardeşimiz, Risâle-i Nur’dan aldığı bir ders aşkı ile maârif vekiline ve hem meclis reisine resmen yazmış ki: “Elbette küre-i arz hareketinden duracak ve bu dünya bozulacak. Hayât-ı bâkiyeyi bu merkez-i İslâmiyet radyo ile nev’i beşere ders vermek lazım geliyor.” Bu hâlis şâkirdin, mürâcaâtına mukàbil “Sözleri anlaşılmıyor” diye kabul etmemişler. Yanıma geldi. Ben de dedim:

    “Kardeşim; mâdem senin suâl-cevâbı aldılar, onlara de ki; ‘Evet bu dehşetli harb-i umûminin dehşetli zulümlerini ve tahribâtlarını ve hayât-ı dünyevînin bütün lezzetlerini zir-ü zeber edip, hiçe indirip, hayât-ı dünyeviyeyi tamamiyle herkese fâni olduğunu, ve beşeriyetin rûhunu tatmin edemediğini güneş gibi gösterdiği için, elbette nev’i beşer, bundan sonra medeniyet ve felsefenin uyutucu, aldatıcı lezzetleri yerinde ezvâk-ı bâkiyeyi ve beşeriyetin fıtraten şiddetle muhtâc olduğu hayât-ı bâkiyeyi arayacak. Şimdi de emâreleri görülüyor. Şimalde küçük devletler, hayât-ı bâkiyeyi güneş gibi ders veren Kur’ân’a sarılmaları, hem garbın en büyük devleti olan İngiliz’in büyük hatîbleri, kürsülerinde Kur’ân’ın hayât-ı bâkiyeye dâir âyetlerini tefsir ederek bağırarak diyorlar ki; Şimdi, İngiliz devleti, İslâmiyeti kabul etmesi lazımdır. Çünkü; nev’i beşerin ekseriyetini hükmü altına alıp o nev’i beşerin hakiki aradığı hayât-ı bâkiyeyi mu’cizâne ders veren Kur’ân’ı, İngiliz kabul etmek ile beşeri memnun edebilir. Geçen dehşetli yaralarını Kur’an’la tedâvî edebilirler diye resmen beyânâtı var.

    Mâdem hakikat budur. Elbette, eskiden beri hayât-ı bâkiyenin dershânesi ve medresesi olan bu memlekette ve İslâmiyet ve Kur’ân’ın bayrakdârı bu vatandaki hükûmetin şimdi en ehemmiyetli vazifesi, hayât-ı bâkiyenin muallim-i ekberi olan Kur’ân’ın hakikatlarını hükûmetin ilim dâiresi olan maârif hey’eti ile ve radyo ile, rûy-i zemin mektebinde, nev’i beşere bu en büyük mes’ele-i beşeriyeyi ders vermek o maârifin hakkıdır. Bu kudsî vazifeyi şimâl-i garbî devletlerine bırakmamalı. Bin senedir üstâd iken, şimdi hidâyet dersinde ecnebîlere şâkird olmağa mecbur olmasın..’ diye ben gibi bir muallimin maârif haysiyetini ve şerefini muhâfaza için Nurlar’dan aldığım derse göre kısa bir cümle ile ifâde etmek istedim. Fakat sözüm anlaşılmadı” dersin diye ona söyledim.

Umûma binler selâm ediyoruz .

اَلْبَاقِى هُوَ الْبَاقِى

Duânıza muhtâc kardeşiniz

SAİD NURSÎ

Risaleleri İbrâniceye Tercüme Edeceğim

Fas, Tatvan’dan Prof. Dr. Abdülaziz Şehbar’ın 1998 Sempozyum intibahı

ELHAMDU LİLLAHİ VAHDEHU…

VESSALATU VESSELAMU ALA MENLA NEBİYYE BA’DEHU…

EL AHIL KERİM

İHSAN KASIM ES SALİHİ…

Amma ba’d…

Ben Üstâd Said Nursi’nin sıdk’ını talebelerinin ahlaklarında görünce ve yine Risâle-i Nur’un İslâmın şerefini binâ etmede te’siri bana tebeyyün edince ve yine Nur kardeşlerinin hareket ve tasarruflarında Risâle-i Nur’un Nurunu hissedince, Allah için nezrettim ki Risâleleri İspanyolcaya tercüme edeyim ve Tatvan’a avdetimde hemen bu işe başlayacağım.

Ve eğer Allah (c.c.) ömrümü uzatırsa bununla iktifâ etmeyeceğim. Belki Risâleleri İbrâniceye tercüme edeceğim. Tâ ki, ehl-i dalâlete karşı hüccet olsun.

Ben hayatta olduğum müddetçe, bu Sempozyum’la ilgili gördüklerimi asla unutamam. Ben orada tekrar Kur’ânı, bütün sınırları, renkleri ve dilleri aşıp bütün katılanları kenetlenmiş bir saf haline getirmedeki hayatdâr fa’âliyetini gördüm.

Rabb-i İzzet, Said Nursî’ye ikrâmda bulunup ona ilim, takva ve sıdk’ı ihsan etmiştir. Said Nursî, Allah ve Resûlünü sevmiş. Allah da onu insanlara sevdirmiştir.

Aziz kardeşim; sana çok çok teşekkür ediyorum. Allah (c.c.) hizmetini kolaylaştırsın, âileni muhafaza etsin ve seni Resûlullah’ın Asfiyalarından kılsın.

Evet kardeşim; lisânım gönlümdeki hissiyâtıma tercüman olmaktan âcizdir. Cenâb-ı Hak hepimizi muhabbet ve rızâsına muvaffak eylesin. Amin.

“De ki: Amel edin, Allah (c.c.) Resûlü ve ehl-i îmân sizin amelinizi (neticelerini, semerelerini) görecektir.” (Âyet meali)

(Allah size de, O’na da yardımcı olsun)

Kardeşiniz Abdülaziz Şehbar *

Tatvan-Fas

* Fas’ın El Arais şehrinde doğdu. Gırnata Üniversitesi Sami Dilleri Bölümünden mezun oldu. 1991’de doktor oldu. Fas Milli Akademik Merkezinde Fas dilleri üzerinde uzman olarak çalıştı. Halen Âdâb ve İnsanî İlimler Fakültesi Dinler Tarihi ve Doğu Medeniyetleri Araştırmaları Enstitüsü öğretim üyesi olarak çalışmaktadır. İbranice, İspanyolca, Fransızca, Portekizce ve Latince yayınlanmış çok sayıda akademik eserleri bulunmaktadır.