Etiket arşivi: Bediüzzaman Said Nursi

Risale-i Nur’un Bandrol Sorunu Çözülüyor!

Son günlerin en hararetli meselelerinin başında gelen Risale-i Nur’un bandrol meselesine Yeni Şafak yazarı Abdülkadir Selvi’de bugünkü yazısında değinmiş.Risalelerin bandrol macerasının başlangıcını, mahiyetini ve bugünlere kadar gelişini anlatan Abdülkadir Selvi’nin, “Risale-i Nur’un Bandrol Sorunu Çözülüyor” başlıklı yazısı şöyle;

Bediüzzaman Said Nursi’nin müellifi olduğu Risale-i Nur külliyatının basımıyla ilgili olarak bir süredir, ”bandrol” sorunu yaşanıyor.

Risale-i Nur külliyatı çağımızın en önemli Kur’an tefsirlerinden. Bediüzzaman Said Nursi’nin İslam’a hizmet için dünyevi makamları elinin tersiyle itip, cezaevlerinde, mahkemelerde, sürgünde, işkence altında İman ve Kur’an hizmetinde bulunmasıyla birlikte Risale-i Nurlar, klasik bir tefsir olmaktan ziyade bir hizmet hareketine dönüşmüştür.
Bugün birçok dile çevrilen ve dünyada milyonlarca talebesi olan Nur hareketi, ilimle dini, demokrasi ve hürriyetlerle İslam’ı mezcederek günümüzün insanının anlayışına sunan çağdaş bir hizmet hareketidir.
Bediüzzaman Said Nursi’nin hayattayken basımının sağlandığı ve bizzat kendisinin aslına uygun olup olmadığını kontrol ettikten sonra, aslına uygun bir şekilde yayınlanmasını sağladığı Risale-i Nur külliyatı bir süredir, ciddi bir tehditle karşı karşıya…
O da Risale-i Nurların tahrifatı.
Risale-i Nurların tahrifatının başında da Fethullah Gülen geliyor.
Düşünün, üzerinde Mesnevi-i Şerif yazıyor. Altında Mevlana Celaleddin-i Rumi’nin ismi yer alıyor. Açıp okuyorsunuz bu Mesnevi,  Mevlana’nın Mesnevisi değil. Ya da Üzerinde Kimya-yı Saadet yazıyor. Altında İmam Gazali’nin ismi yer alıyor. Okuyorsunuz, Kimya-yı Saadet değiştirilmiş. Eser, Mevlana’nın ya da İmam Gazali’nin yazdığı eser olmaktan çıkmış. Bu değişikliği yapan kişi, altına kendi ismini yazsa dersiniz ki, Mesnevi’den ya da Risale-i Nurlardan istifade ederek bir eser meydana getirmiş. Öyle değil. Eserin sadece kelimeleri değişmemiş, manası kaybolmuş, ruhu gitmiş. Fethullah Gülen’in anlayışına göre bir Risale-i Nur yazılmış ama altına Gülen’in değil, Bediüzzaman’ın ismi konulmuş. Eser sahibine yapılabilecek en büyük hakaret.
Risale-i Nurların çağları aşan bir özelliği var. Bu nedenle orijinalliğinin muhafaza edilmesi gerekiyor. Gülen grubunun yayına hazırladığı Risale-i Nurlarla, Medresetüzzehra grubununki farklı olursa, olur mu? Her anlayışa göre farklı birRisale-i Nur külliyatları ortaya çıkar.
Sadece Gülen grubu değil, irili ufaklı birkaç yayınevi daha Risale-i Nurların tahrifatına kalkışınca Bediüzzaman’ın varisleri, Risale-i Nurların tahrif edilmesini önlemek için harekete geçiyor.
Risale Nurlar hakkında derin bir hürmete sahip olan ve kongre salonlarından, meydan mitinglerine kadar konuşmalarında Bediüzzaman Said Nursi’den referanslar veren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, Risale-i Nurlardaki tahrifattan ancak Bediüzzaman’ın talebelerinin ziyareti vesilesiyle haberdar oldu. İslam aleminin dertleriyle dertlenen bir lider olması hasebiyle, İslam alemine emanet olan Risale-i Nurların tahrifatı karşısında rahatsız oldu.“Ağabey” diye hitap ettiği Bediüzzaman Hazretleri’nin talebelerine, ”Nasıl bir çözüm bulunmasını istiyorsunuz” diye sordu. Üstad hazretlerinin talebeleri o dönem Başbakan olan Erdoğan’ın talimatıyla Kültür Bakanı Ömer Çelik ve Başbakan Yardımcısı Yalçın Akdoğan’la Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez’le bir araya geldiler.
Bakanlar Ömer Çelik ile Yalçın Akdoğan entelektüel birikimleri, Diyanet İşleri Başkanı Görmez, İslami ilimlere olan derin vukufiyeti  ile Risale-i Nur ve Bediüzzaman Said Nursi hakkında fikir sahibi  insanlardı. İyi niyetli çabalara rağmen bu zaman zarfında Risale-i Nurların basımı ve yayınlanması konusunda bir aksaklık yaşandı. Risale-i Nurların basımı için Kültür Bakanlığı tarafından bandrol verilmesinin durdurulması sıkıntıya yol açtı. Türkiye’nin içinde bulunduğu 17-25 Aralık darbe girişimi ile yerel seçimler ve Cumhurbaşkanlığı seçiminin üst üste gelmesi nedeniyle bandrol sıkıntısı büyüdü.
Bu arada Risale-i Nurlarla ilgili konunun da için de yer aldığı torba yasa olarak tabir edilen  yasal bir düzenleme yapıldı.
Erdoğan Cumhurbaşkanı oldu Köşk’e çıktı, Başbakanlık görevini Davutoğlu üstlendi. Davutoğlu, Risale-i Nur sempozyumunda Bediüzzaman Said Nursi ve Risale-i Nurlar konusunda ilmi seviyesi fevkalade yüksek bir tebliğ sunacak kadar konuya vakıf bir isim.
Türkiye’nin içinden geçtiği seçim ve darbe girişimleri nedeniyle bandrol meselesi uzadı, mağduriyetler yaşandı, sürecin yönetiminde zaaflar oldu ama konu hiçbir zaman ihmal edilmedi.
Edindiğim bilgilere göre Risale-i Nurların basılması konusundaki çalışmalar son aşamaya geldi. Bandrol konusundaki mağduriyet gideriliyor. Bunun için “Bakanlar Kurulu kararı” çıkarılıyor. Bediüzzaman’ın eserleri üzerindeki hakların kullanılması Diyanet İşleri Başkanlığı’na devrediliyor. Risale-i Nur Külliyatı Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından basılacak. Bediüzzaman Hazretleri’nin hayallerinden biri böylece gerçekleşmiş olacak.
Ayrıca Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerinin aslına uygun olmak kaydıyla Diyanet İşleri Başkanlığı’nca veya Diyanet’in izin ve yetki verdiği kişi ve kuruluşlarca basılmasına izin veriliyor.
Burada Diyanet İşleri Başkanlığı, Risale-i Nurları asıllarına uygun olarak basacağı gibi, yine oluşturacağı bir kurulla bu eserlerin aslına uygun olarak basmak isteyen yayınevlerine de izin verecek. Mevcut durumda 27 yayınevi, Risale-i Nurları basım ve yayın faaliyetini yürütüyor.
Diyanet İşleri Başkanlığı’nın Kur’an-ı Kerim’le ilgili, ”Mushafları İnceleme Kurulu Başkanlığı” diye bir birimi var. Basılacak olan Kur’an-ı Kerimleri inceliyor, aslına uygun olanların basımına ve dağıtımına izin veriyor.
Ayrıca bir düzenleme daha getiriliyor.
Risale-i Nurların aslına uygun olarak yayınlanmasına riayet edilmediğinin tespit edilmesi halinde ise hukuki süreç başlatılması hükmü getiriliyor. Bu Risale-i Nurları tahrif edenlere yönelik bir müeyyide.
Çıkarılması beklenen Bakanlar Kurulu Kararı’nda eserlerin basımı ve satışından elde edilen gelirlerin bir kısmının Bediüzzaman’ın ve eserlerinin tanıtımı faaliyeti için kullanılması şartı getiriliyor.
Dilerim daha fazla uzamadan bandrol işi çözülür. Sıkıntı aşılır.
Abdulkadir Selvi
yenisafak.com.tr

Bayram Yüksel Kimdir?

Bayram YÜKSEL (1931- 1997)

Bediüzzaman’ın talebelerinden olan Bayram Yüksel, 1931 yılında Bolvadin’in Çoğollu Köyü’nde doğdu. 1945 yılında ilkokulu “pekiyi” derecesiyle bitirince öğretmeni tarafından Köy Enstitüsüne gönderilmek istendi; ancak, babası dindar bir insan olduğundan göndermedi. Bu okullardan mezun olan insanların, dinine ve diyanetine karşı yabancılaşması, halk tarafından benimsenmelerine mani teşkil ediyordu. Babası, Kur’an-ı Kerim’i hıfz etmesini ve öğrenmesini istiyordu.

Çok genç yaşta Risale-i Nur’la tanışarak Bediüzzaman’a talebe oldu (1948). Vatani hizmetini ifa ettiği sırada Kore Savaşı çıkmış olduğundan, Kore’ye gönderilen birliklerimizin içinde yer aldı (1951). Kore Gazisi olarak geri döndü. Bediüzzaman Hazretlerinin vefatına kadar hizmetinde bulunmaya devam etti (1960).

Bayram Yüksel, gerek Bediüzzaman gerekse Risale-i Nur hizmeti konusunda çok sayıda hatıra nakletti. Uzun süre hizmetin içinde yer aldı. Bediüzzaman’ın derslerinde bulundu. Bu yüzden aktarmış olduğu bilgiler, “birinci elden kaynak” olup çok büyük önem arz etmektedir

Bayram Yüksel, Risale-i Nur’la tanıştıktan kısa bir süre sonra henüz daha 16-17 yaşlarında iken kendini hapishanede buldu. Afyon Hapishanesi’nde bulunduğu sırada insanlık dışı muamele maruz kaldı. Gardiyanlar, hem kendisine hem de Üstadına hakaret eder ve tokat atarlardı. Bu durum hem kendisini hem de Üstadını rencide ediyordu. Bediüzzaman, talebelerine hem teselli verir hem de tutuklu olmalarına rağmen zamanlarını en güzel şekilde geçirmelerini sağlardı. Nitekim Bayram Yüksel de hapishanede Kur’an yazını öğrendi.

Bayram Yüksel, vatani hizmetine İskenderun’da başladı. Ancak, Kore’ye gönderilme kararı çıktı. Kore’de Türk askerlerinin kırdırıldığı iddiasıyla kendisini Suriye’ye kaçırma teklifi yapıldı. Ancak, kendisi Emirdağ’a gidip Bediüzzaman Hazretlerinin fikrini aldı. Habere sevinen Bediüzzaman, “Tamam, ben bir Nur Talebesini Kore’ye göndermek istiyordum. Seni ya da Ceylan’ı düşünmüştüm. İnkar-ı Uluhiyete karşı Kore’ye gitmek lazım” dedikten sonra kendisine, hiçbir zaman boynundan çıkarmamak üzere Cevşen verdi ve hiç korkmamasını, İnayet-i Rabbaniye altında olduklarını söyledi. Bir de Japon başkumandana verilmek üzere Risaleler verdi.

Bayram Yüksel’in, Kore’de bulunduğu sırada en çok düşündüğü şey, Üstad’ın verdiği kitapları Japon başkumandana nasıl ulaştıracağı konusu idi. Tokyo’ya tedavi edilmek üzere gönderilmiş bulunan yaralıları alma görevi, kendisinin mensubu bulunduğu tabura verildi ve böylece Tokyo’ya gitme imkanı doğdu. Buraya gelince komutanlarından izin aldıktan sonra, Türklerin bulunduğu camiye gitti. Cami müezzini ile tanıştı. Kendisine çok yakın ilgi gösterildi. Kazan Türklerinden olan müezzin ve diğerleri, Japon-Rus savaşı sırasında, Bediüzzaman’ın İstanbul’da iken tanışıp haberleştiği ve eserlerini gönderdiği komutan tarafından Tokyo’ya getirilerek yerleştirilmiş ve kendilerine cami yaptırılmıştı. Müezzin, Bediüzzaman’ı Rusya’daki esaretinden beri tanıdıklarını söyledi. Japon kumandan vefat etmiş bulunduğundan, Bayram Yüksel eserleri buradaki Türklere verdi.

Bediüzzaman’ın vefatından sonra, iman ve Kur’an hizmetini Ankara ve Isparta’da devam ettirdi. Nur hizmeti, Bediüzzaman ve parmakla sayılacak kadar az sayıdaki talebeleriyle başlamışken, daha sonra ülkenin dört bir yanına yayıldı. Risale-i Nur Külliyatı, başta Arapça ve İngilizce olmak üzere birçok dile tercüme edildi. Bu hizmete paralel olarak yurt dışında bir çok hizmet merkezi vücuda geldi. Bayram Yüksel de muhtelif zamanlarda yurt dışına gitti. Yine böyle bir seyahatten sonra Almanya’dan dönüşlerinde, beraberinde bulunan Ali Uçar ve Mehmet Çiçek’le birlikte, Bulgaristan’da geçirdikleri trafik kazası sonucu vefat etti (19 Kasım 1997).

Risale-i Nur Enstitüsü

Bazı Alimlerin Gözüyle Mehmet Zahid Kotku Hz.

MEHMED ZAHİD KOTKU VE ÜSTAD BEDİÜZZAMAN

Mehmed Zahid Kotku hazretleri ile Üstad Bediüzzaman hazretleri arasındaki ilişkilere dair sadece bir tespiti biliyoruz.O da, 1952 yılında Üstadın Gençlik Rehberi mahkemesi öncesi kendilerini İstanbul’da ziyaret ettiğidir.Merhum Esad Coşan Hocaefendi naklediyor: “Benim hocam Mehmed Zâhid-i Bursevî’ye de, bir muhakemesi olduğu zaman gelmiş olduğunu hocam bana nakletmişti. “Hocam, ben de Evrâd-ı Bahâiyye’yi –Bahâeddîn-i Nakşıbend Hazretleri’nin evradını– okuyorum.” dediğini; “Bana dua edin, bugün mahkememiz var!” dediğini söylüyorlar.”

ZAHİD EFENDİ VE ALİ HAYDAR EFENDİ

Nakşi şeyhi merhum Ahıskalı Ali Haydar Efendi, Zahid Efendiyi çok sever,sık sık görüşürlerdi. Mehmed Zahid Kotku hazretlerine sevgisini de şöyle açıklamıştır: “Hasip Efendi’yi tanırım, büyük zattı. Aziz Efendi’yi de okuduğum bir yazısı ile tanıdım, o da büyük bir insandı. Amma şu Bursalı’yı görüyor musunuz, büyükler büyüğü Gümüşhaneli’nin ta kendisi…” 

ALİ ULVİ KURUCU

Merhum Ali Ulvi bey Zahid efendi için şunları ifade ediyorlar: “Hazret ilmiyle, irfanıyla, takvâsıyla, mânevî kemâliyle bir ahlâk abidesi, bir örnek insan idi. En çok gönlümü mest eden tarafları, tevazuu idi.

Hocaefendi’nin bize en çok tesir eden hali, hayatta sünnetleri ihya etmesi, peygamber efendimize uygun yaşaması, yâni hal ve hareketlerini Peygamber S.A.S. Efendimiz’e uydurması idi. Sanki Rasûlüllah’ı görüyor da, o nasıl hareket ediyorsa öyle hareket ediyordu.

Sonra yüksek tahsil gençliğini, hani kurtlar kapar diye kanadını açıp, onları böyle koruması… Talebelerinin içinden hacca gider bakanlar olurdu, sonra profesörler olurdu. Onların böyle bir ana kuş gibi kanadının altına alır, sonra her sene hacca gelir, ekseriya karadan gelirdi. Haccın sadece bir seyahat değil, günahların affı, duaların kabulü olduğunu söylerdi.

Ümmet-i Muhammed’e dua etmeyi bir borç bilirdi.

Arafat’ta en mühim duaları: “Allah’ım! Bütün ümmet-i Muhammed’e rahmeyle… Ümmet-i Muhammed’e rahmeyle…” Defalarca bunu okur okur, ağlarlardı.

KAYNAKLAR

1-Güncel Meseleler-2-Esad Coşan /Seha Neşriyat

2- http://www.kadinveaile.com/aile3/gunisigi/yazilar.asp?x=158

Kaynak : Cevaplar.org

Başbakan konuştu: Risale-i Nur’u şimdi Diyanet basıyor

AK Parti Genel Başkanı ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, partisinin Afyon’da düzenlediği 22. İstişare ve Değerlendirme Toplantısı’nın açılış konuşması yaptı.
Türkiye’nin demokratikleşmede attığı adımları hatırlatan Erdogan, Risale-i Nur’ların Diyanet tarafından basıldığını söyledi.
Erdoğan, “Bediuzzaman Said Nursi’nin eserleri Risale-i Nur’dan öcü gibi korkuyorlardı. Şimdi Diyanet bu kitapları basıyor. Tek parti döneminde baskıya maruz kalan Bediüzzaman Said Nursi ne güzel söylemiş “Fâniyim, fâni olanı istemem. Âcizim, âciz olanı istemem. Ruhumu Rahman’a teslim eyledim, gayr istemem. İsterim, fakat bir yâr-ı bâki isterim. Zerreyim, fakat bir şems-i sermed isterim. Hiç ender hiçim, fakat bu mevcudatı umumen isterim.” Biz baki olanın peşindeyiz. Bir eline güneşi bir eline ayı verseniz davamdan vazgeçmem diyen kutlu nebinin izindeyiz.” dedi.
Kaynak: Risalehaber