Etiket arşivi: gazete

Bediüzzaman Sempozyumunu Göremeyen Gazeteler

Malumunuz 22 Eylül Pazar günü 10. Uluslararası Bediüzzaman Sempozyum’u yapıldı. Sempozyum’a katılım bi hayli yüksekti. Çeşitli ülkelerden 300’den ziyade akademisyen gelmişti. Ayrıca Milletvekilleri Bekir Bozdağ, Hüseyin Çelik, İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Kadir Topbaş ve Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez vs…

Yukarıda saydığım protokoldeki isimler tek tek konuşma yaptılar. Gerçekten takdire şayan konuşmalardı. Risale-i Nur’a bu kadar vukufiyetleri varmıymış, diye şaşırdığım isimlerde olmadı değil.

Ertesi gün büyük bir heyecanla gazete manşetlerine bakayım dedim. Bu protokoldekilerden birinin ifadesi en azından gazetelere yansır ve bu vesileyle Üstad’ın da haberi yapılmış olur kanaatindeyim. Ancak, Yeni Asya, Zaman ve Star –ki Star’da küçük bir yer ayrılmıştı- gazeteleri dışında hiçbir gazetenin anasayfasında sempozyuma ilişkin bir haber yoktu. Düşünün dünya Üstad’ı anlatmaya geliyor ama birileri hala bunu bir sır gibi saklamaya çalışıyor.

Ramazan ayında bir hocanın hamilelerle ilgili bir şahsi görüşünü bir hafta ekranlara taşıyıp İslam’a karşı ön yargı oluşturmaya çalışan medyadan ne beklenirdi ki!

Yazacak çok şey var ama bundan sonraki satırları size bırakıyorum.

Osman Can / Nurnet.org

Bedîüzzamân’ın Gazete Yazıları

Keşke, eser asıllarının tamâmına ulaşma imkânımız olsaydı!.. Dahâ sahih çalışmalar ortaya konulabilirdi.. Hem de mâzeretlere sığınma bahânelerimiz kalmazdı..

Bedîüzzamân Hazretleri; II. Meşrûtiyet’in getirdiği hürriyet havasından istifâde ile fikirlerini gazete lisânıyle de neşretme imkânını kullanmaktan geri durmamıştır..

Buradaki kısa derlemede Üstâd’ın 1908-1920 yılları arasında 10 kadar gazetede neşrettiği 40’a yakın makālesini bir cedvelde toplamağa çalıştım.. Eksikler, hatâlar, mükerrer yazılanlar olabilir.. Bunların bir kısmının şahsımdan kaynaklandığının farkındayım.. Bir kısmı da belge asıllarına ulaşamamaktan..

Ellerindeki belge ve bilgileri çeşitli yayın vâsıtaları ile paylaşanlardan Allah râzı olsun.. Doğrularımız, bilebildiklerimiz onlar sâyesinde..

Keşke, eser asıllarının tamâmına ulaşma imkânımız olsaydı!.. Dahâ sahih çalışmalar ortaya konulabilirdi.. Hem de mâzeretlere sığınma bahânelerimiz kalmazdı..

Sâhî, teknolojinin getirdiği bunca imkânlar varken “eser asılları” insanların istifâdelerine neden sunulmaz ki …? Efkâr-ı âmmeyi bundan mahrum etmek bir nevi’ gasb sayılmaz mı?..

Yeni Asya Neşriyât’ın neşretttiği “Eski Said Dönemi Eserleri”, “MAKāLÂT” bölümünün başına (Nâşirler) tarafından konulmuş önsözü okumazdan evvel işin bu kadar girift olduğunu düşünememiştim!..

Değerli Ziyâretçilerimiz rastladıkları yanlışları düzeltirler, bilgi-belge desteği verirlerse müteşekkir olurum..

Bilal Tunç

Kaynak: http://www.risaletalimhaber.com/

Yazının Orjinali için tıklayınız

BEDÎÜZZAMÂN HAZRETLERİ’NİN MAKāLELERİ
(6 Eylûl 1908 –  4 Mart 1920)

Sıra No: GAZETE TÂRİHRûmî
Mîlâdî
SAYI MAKāLE KAYNAK,  VESÎKA,  MÜLÂHAZA
1 İTTİHAD VE TERAKKī 6 Eylül 1908 Kürdlere bir Mektûbu  (1)
2 MİSBÂH 19-26 Eylül 13242-9 Ekim 1908

 

2, 3 Dağ Meyvesi Acı da Olsa Devâdır   MTH, s.286II. Meşrûtiyet’in îlânının üçüncü günü İstanbul’da bil’âhare Selânik’de îrâd ettiği nutku.

Sonradan bâzı eserlerine, “Hürriyet’e Hitâb” adı ile alınmıştır.

(2)

3 MİSBÂH 26 Eylül 13249 Ekim 1908 3 Musâhabe-i Nutk-ı Sâbık’ın Netîcesi MTH, s.286 
4 MİSBÂH 18 T.evvel 132431 Ekim 1908 6 İlmiyye – İfâde-i Merâm MTH, s.286
5 ŞÛRÂ-YI ÜMMET 6 T.sânî 132419 Kasım 1908 46-140 Hamidiye Alaylarına Dâir Beyân-ı Hakīkat MTH, s.286 (İttihad – Terakkīcilerin nâşir-i efkârı.)BZA

ESDE, s.19

İ.D., s.505

6 ŞARK VE KÜRDİSTAN 19 T.sânî 13242 Aralık 1908 1 Kürdler Neye Muhtâc? MTH, s.286 (Bu yazı, neşrinden 5-6 ay evvelMâbeyn’e Dilekçe olarak verilmiştir.)

BZA

7 ŞARK VE KÜRDİSTAN 19 T.sânî 13242 Aralık 1908 1 Kürdler Yine Muhtâcdır ESDE, s.22İ.D., s.507

İ.R., s.293

8 KÜRD TEÂVÜN VE TERAKKī 22 T.sânî 13245 Aralık 1908 1 Bedîüzzamân Molla Saîd‑i Kürdî’nin Nesâyihı MTH, s.286BZA

ESDE, s.24

İ.D., s.509

İ.R., s.295

(3) (Bilinen tek Kürdçe yazısı.)
(Kaynaklarda farklı başlıklar..)

9 KÜRD TEÂVÜN VE TERAKKī 29 T.sânî 132412 Aralık 1908 2 Kürdler Neye Muhtâc?   BZAESDE, s. 26

İ.D., s.511

10 KÜRD TEÂVÜN VE TERAKKī 29 T.sânî 132412 Aralık 1908 2 Yâ Ma’şere’l-Ekrâd (Bedîüzzaman Molla Saîd-i Kürdî’nin gazetemizin 1 numrolu nüshasında münderic Kürdçe makālesinin Türkçesi. İ.D.)İ.D., s.509
11 KÜRD TEÂVÜN VE TERAKKī 6-13 K.evvel 132419-26 Aralık 1908 3, 4 Meb’ûsâna Hitâb BZAESDE, s.29
12 KÜRD TEÂVÜN VE TERAKKī 6-13 K.evvel 132419-26 Aralık 1908 3, 4 Bedîüzzaman Saîd-i Kürdî’nin Meb’ûsâna Hitâbı İ.D., s.513
13 KÜRD TEÂVÜN VE TERAKKī 27 K.evvel 1324 9 Ocak 1909 6 Nutk-ı Sâbık’ın Netîcesi BZAESDE, s.42

i.D., s.524

14 Nutk-ı Sâbık’ın Netîcesi İ.R., s.296
15 KÜRD TEÂVÜN VE TERAKKī 27 K.evvel 1324 9 Ocak 1909 6 İlmiyye BZAESDE, s. 47
16 KÜRD TEÂVÜN VE TERAKKī 27 K.evvel 1324 9 Ocak 1909 6 İfâde-i Meram İ.D., s.528
17 İfâde-i Meram İ.R., s.299
18 VOLKAN 26 Şubat 132411 Mart 1909 70 Hakīkat MTH, s.286BZA

EDE-2009, s.51

İ.D., s.531

19 VOLKAN 1 Mart 132514 Mart 1909 73 Yaşasın Şerîat-i Garrâ MTH, s.286BZA

ESDE, s.53 (Yaşasın Kur’ân-ı Kerîm’in Kānûn-i Esâsîleri)

İ.D., s.533

Bu yazı, yeniyazı D.H.Örfî’ye “Yaşasın Kur’ân-ı Kerîm’in

Kānûn-i Esâsîleri” adıyle eklenmiştir.

20 VOLKAN 5 Mart 132518 Mart 1909 77 Dağ Meyvesi MTH, s.286(Yazı başlığı sehiv olabilir. B.T.)
21 VOLKAN 5 Mart 132518 Mart 1909 77 Yaşasın Şerîat-i Ahmedî BZAESDE, s.56

İ.D., s.535

22 VOLKAN 11 Mart 132524 Mart 1909

 

83 Dağ Meyvesi MTH, s.286
23 VOLKAN 11 Mart 132524 Mart 1909

 

83 Dağ Meyvesi Acı da Olsa Devâdır BZAESDE, s.58 (İki bölüm berâber)

II. Meşrûtiyet’in îlânının üçüncü günü İstanbul’da,

bil’âhare Selânik’de îrâd ettiği nutku.

Sonradan bâzı eserlerine “Hürriyet’e Hitâb” adı ile alınmıştır.

24 VOLKAN 11 Mart 132524 Mart 1909

 

83 Dağ Meyvesi Acı da Olsa DevâdırBedîüzzamân-ı Kürdî’nin Fihriste-i Makāsıdı ve Efkârının Programıdır İ.D., s.537 
25 VOLKAN 11 Mart 132524 Mart 1909

 

83 Bedîüzzamân-ı Kürdî’nin Fihriste-i Makāsıdı ve Efkârının ProgramıdırDağ Meyvesi Acı da Olsa Devâdır İ.R., s.269
26 VOLKAN 12 Mart 132525 Mart 1909 84 Dağ Meyvesi MTH, s.286
27 VOLKAN 12 Mart 132525 Mart 1909 84 Dağ Meyvesi Acı da Olsa Devâdır ESDE, s.58 (İki bölüm berâber.)
ESDE, s.66 (Neşrettiğim “Fihriste-i Makāsıd”dan terk ettiğim bir fıkradır ..)İ.D., s.537
28 VOLKAN 14 Mart 132527 Mart 1909 86 Sadâ-yı Hakīkat MTH, s.286BZA

ESDE, s.67

İ.D., s.545
İ.D., s.546 (Neşrettiğim “Fihriste-i Makāsıd”dan terk ettiğim bir fıkradır ..)

29 VOLKAN 18 Mart 132531 Mart 1909 90 Reddü’l-Evhâm MTH, s.286BZA

ESDE, s.69 (İki bölüm berâber.)

İ.D., s.547

30 VOLKAN 19 Mart 13251 Nîsan 1909 91 Reddü’l-Evhâm MTH, s.286BZA

ESDE, s.69 (İki bölüm berâber.)

İ.D., s.547

31 VOLKAN 23 Mart 13255 Nîsan 1909 97 Ziyâ-yı Hakīkat   MTH, s.286 
32 VOLKAN 25 Mart 13257 Nîsan 1909 99 Ziyâ-yı Hakīkat MTH, s.286BZA
33 VOLKAN 25 Mart 13257 Nîsan 1909 97 Ziyâ-yı Hakīkat ESDE, s.78İ.D., s.554

İ.R., s.276

34 VOLKAN 29 Mart 132511 Nîsan 1909 105 Edîbler Edebli Olmalı  BZA 
35 VOLKAN 29 Mart 132511 Nîsan 1909 105 Birâderim Başmuharrir Bey’e ESDE, s.100 
36 VOLKAN 29 Mart 132511 Nîsan 1909 105 Birâderim Derviş Vahdetî Bey’e İ.D., s.570 (Lemeân-ı Hakīkat ve İzâle-i şübehât’ın sonunda)
37 VOLKAN 29 Mart 132511 Nisan 1909 101 Lemaân-ı Hakīkat ve İzâle-i Şübehât İ.R., s.281 
38 VOLKAN 29, 30, 31 Mart, 2 Nîsan 132511, 12, 13, 15 Nîsan 1909 101, 102, 103,105 Lemaân-ı Hakīkat ve İzâle-i Şübehât MTH, s.286BZA

ESDE, s.85

İ.D., s.560

39 MÎZÂN 2 Nîsan 132515 Nîsan 1909 128 Kahraman Askerlerimize BZAESDE, s.100

İ.D., s.571

40 İKDÂM 3 Nîsân 132516 Nîsan 1909 Ey Şanlı Asâkîr-i Muvahhidîn! Dr. Ramazan BALCI(4)
41 VOLKAN 4 Nîsan 132517 Nîsan 1909 107 Kahraman Askerlerimize BZAESDE, s.100

İ.D., s.571

42 SERBESTÎ 4 Nîsan 132517 Nîsan 1909 151 Kahraman Askerlerimize BZAESDE, s.100

İ.D., s.571

43 VOLKAN 4 Nîsan 132517 Nîsan 1909 107 Kahraman Askerimize MTH, s.286
44 SERBESTÎ 4 Nîsan 132517 Nîsan 1909 151 Asker Kardeşlerime MTH, s.286İ.R., s.291
45 MÎZÂN 4 Nîsan 132517 Nîsan 1909 128 Asâkire Hitâb MTH, s.286
46 MÎZÂN 4 Nîsan 132517 Nîsan 1909 129 Asâkire Hitâb  BZAESDE, s.101

İ.D., s.574

47 MÎZÂN 4 Nîsan 1325 /
17 Nîsan 1909
129 Cem’iyyetlere İhtâr-ı Mühim BZAESDE, s.103
48 MÎZÂN 4 Nîsan 132517 Nîsan 1909 129 Sadâ-yı Vicdân BZAESDE, s.104
49 SERBESTÎ 5 Nîsan 132518 Nîsan 1909 152 Asâkire Hitâb BZAESDE, s.101
50  SERBESTÎ 5 Nîsan 132518 Nîsan 1909 152 Asker Kardeşlerime

    

ESDE, s.105İ.R., s.292
51 MÎZÂN 5 Nîsan 132518 Nîsan 1909 129 Ey, Asâkîr-i Muvahhidîn! MTH, s.286
52 MÎZÂN 5 Nîsan 132518 Nîsan 1909 129 Cem’iyyetlere Hitâb MTH, s.286
53 SERBESTÎ 7 Nîsan 132520 Nîsan 1909 152 (ayni yazının devâmı) MTH, s.286
54 VOLKAN 7 Nîsan 132520 Nîsan 1909 110 Asâkire Hitâb MTH, s.286BZA

ESDE, s.101

İ.D., s.574

55 VOLKAN 7 Nîsan 132520 Nîsan 1909 110 Cem’iyyetlere İhtâr-ı Mühim MTH, s.286BZA

ESDE, s.103

İ.D., s.576 (Sadâ-yı Vicdân, bu makālenin sonunda)

56 VOLKAN 7 Nîsan 132520 Nîsan 1909 110 Sadâ-yı Vicdân MTH, s.286BZA

ESDE, s.104

İ.D., s.576  (Cem’iyyetlere İhtâr-ı Mühim’in sonunda)

57 SERBESTÎ 7 Nîsan 132520 Nîsan 1909 154 Umum
Zâbitlerimize
MTH, s.286
58 SERBESTÎ 7 Nîsan 132520 Nîsan 1909 154 Umum Zâbitânımıza BZAESDE, s.106

İ.R., s.293

59 İKDÂM 22 Şubat 133622 Şubat 1920 8273 Kürdler ve Osmanlılık
İkdâm Cerîde-i Mu‘teberesine 
(Şerif Paşa’nın Ermeniler ile i’tilâfı; Kürdler’in hiddet ve galeyânı)

*

İkdâm Cerîde-i Mu‘teberesine (Ahmed Ârif, Muhammed Sıddık, Saîd-i Kürdî)

ESDE, s.106İ.D., s.577

İ.R. , s.301

 

60 SEBÎLÜRREŞÂD 4 Mart 13364 Mart 1920 461 Kürdler ve İslâmiyet ESDE, s.107İ.D., s.578

İ.R., s.304


KAYNAKLAR:

BZA: Bedîüzzaman Ajandası 2010, Yeni Asya Neşriyat. Gazete sayıları verilmemiş.

ESDE: Yeni Asya Neşriyat, “Eski Saîd Dönemi Eserleri” – 2009

MTH: Bedîüzzaman Saîd-i Nursî MUFASSAL TÂRİHÇE-İ HAYÂTI – 1998, Abdükadir BADILLI

İ.D.: İçtimâî Dersler – Zehrâ Yayıncılık (5)

İ.R. : İctimâî Reçeteler -1990, Tenvir Neşriyat

(5): http://www.nuralemi.com/risale_i_nur_konu_listesi.php?id=36

Said Nursi neden gazete okumazdı?

Yeni Said döneminin gazete okumayan Said Nursi’si Eski Said döneminde günde belki sekiz-on gazete okuyordu.

Başkasının kaşığıyla düğün yemeğine gitmek” diye bir tabir var Anadolu’da. Bu tabir hatırıma geldikçe, sahip olduğu iğreti düşünce, yorum, klişe anlayış, donuk malumat ve değerlerle hayat meydanına dalan modern insanın hüsranını hatırlarım… Söz konusu ödünç ‘kaşıkları’ da hazır ve draje bir şekilde yazılı, görsel, elektronik medyadan alan atıl akıl sahiplerini, kendimi de hesaba katarak düşünür, hüzünlenirim.  

Eski zamanların semadan haber getiren manevi liderlerinin yerini günümüz cilalı imaj devri’nin parlak yaldızlı sunucuları, spikerleri, muhabirleri, köşe yazarları, senaristleri, yazı teknisyenleri, yorumcuları aldı adeta… Onların gün boyu dört bir koldan üfürdükleri, söyledikleri, değişik etkin yöntemlerle beynimize ve kalbimize zerk ettikleri afyonlanmış yorum, kanaat, kavram, bakış açısı, hislenme biçimleri, davranış örüntüleri ile hayata, olaylara, dünyaya, insanlara, varlığa yaklaşıyoruz. Farkında mıyız?

İzlediği son dizinin replikleriyle bütün bir hafta konuşan, düşünen, davranan insan sayısını hiç düşündünüz mü?

Etkili bir reklam spotunu temcid pilavı gibi tekrar ederek ‘hafızlık’ edenler az mı?

Haber programlarını izleye izleye her şeye, bir enkırmen ağzıyla yorum getiren kitleleri görmüyor muyuz?

İzlediği tartışma programının sunduklarıyla ekonomi-politik, vatan kurtarma, sosyolojik ve stratejik analiz yapanlar az mıdır?

En çok ‘bildiğini’ iddia eden naylon aydına bakın, bütün fikirleri en son okuduğu gazete yazısından, dinlediği bir tebliğden ibaret değil midir?

Daha da derin düşünen ve yazan zamane mütefekkir, en son okuduğu kitap, makale, teori ve analizlerden devşirdiği bulamacı, terkipten telife yükselen keyfiyetten uzak bir şekilde önümüze ‘löp’ diye kusmuyor mu?

Ödünç ve iğreti kavram, düşünce, yorum, malumat, teorilerle düşünmemek… Bunları kendi nefsine tatbik ederek, aklın ve kalbin imbiğinde süzüp salih amele dönüştürme çabasıyla hallenmek… Zihnini enformatik cehalet’in vadilerinde mecnuna dönmüş bir vaziyette gezdirmemek… Aktüel politikanın günübirlik cangılında taraf olarak sığlaşmamak, küçük hesapların yüzeyselliğinde kaybolmamak…

Düşüncenin ve  duyguların şirazesini dağıtmamak… Günübirlik olayların yalınkat, bir kaşık suda fırtına koparan, önce pireyi deve yapıp sonra o deveyle çöllere revan olan, ardın da yolunu izini kaybedip feryatlar koparan bir divaneye dönüşmemek… ‘Afaki tefekkür’den ziyade ‘enfüsi tefekkür’e odaklanmak… Geçici dünyevi hayattan ve medeniyetlerin geniş dairedeki inşaasından çok ebedi hayatın inşaasına ve hayatın küçük medeniyetinin inşaasına  gayret etmek…: Üstad Said Nursi’nin ta eski Said döneminde fark ettiği (örneğin, Sünuhat isimli eserine bu gözle bakılmasını öneririm) yeni Said döneminde ise iyice belirginleştirdiği gazete okumamak, radyo dinlememek, dünya hadiselerinin anlatılmasına müsaade etmemek tarzında belirginleşen üslubunu ve usulünü bir de bu çerçevede anlamak gerektiği kanaatindeyim… 

Bundan yaklaşık on yıl kadar önce memleketimizin önde gelen şair ve yazarlarından birine bir mecliste, sohbet etmek yerine gazetelere gömülmeyi tercih ettiği esnada “Gazetenin parça parça, kopuk kopuk dizaynının“, bir sayfada ekonomi, diğerinde magazin, bir diğerinde spor vs. şeklinde düzenlenmesinin dahi zihindeki basamak basamak yürüyen ‘gidimli düşünce’yi öldürdüğü şeklinde bir yorum arzetmiştim. Fakat hazret her şeyi fazlaca bilmenin kibriyle bu yorumu anlamamayı tercih etmişti…

Gazete, yapısal olarak dağınık ve kopuktur. Derinleşmeye müsait değildir. Gazeteden beslenerek derin bir düşünce evreni inşa edemezsiniz, olsa olsa birbirinden uzaklara savrulmuş gecekondular kurarsınız.

Aynı şekilde televizyon kültürüyle, film izleyerek, haber dinleyerek, ciddi bir dikkat dağınıklığına, yüzeyselliğe, taraftarlığa, indirgemeci, gelgeç yorumlara sahip olursunuz. Televizyon bir saniyede yirminin üstünde karenin ard arda geçmesiyle görüntü oluşturan, birbirinden kopuk ve bağımsız görüntülerin sürekli geçmesiyle, dinmeyen hareketliliğiyle izleyiciyi pasifize eden, tamamen atıl duruma düşüren bir mahiyete sahiptir.

Üstelik farklı bir algılama yapısı oluşturur ki buna ‘hareket odaklı algı’ diyebiliriz. Yani kişiyi pasif eğlenceye müptela ederek insan zihnini, düşüncelerini, hayal gücünü, duygularını korkunç bir atalete alıştıran algı tarzından bahsediyorum. (Hareketsiz bir zemin üzerinde tamamen aktif olmayı gerektiren kitap okuma faaliyetine başladığında uykusu geldiğinden yakınan biçare insanın feryadını, ödev yapmak yerine hep çizgi film izlemek isteyen çocuğun mızmızlanmalarını bu çerçevede değerlendirmek gerekmez mi?)

Görüntü zaten hazır vaziyette en cazip ve rafine yöntemlerle, dramatizasyonun tüm imkanlarıyla servis ediliyor, neyin hayalini kuracak, hangi konuda derinlikli muhakeme yürüteceksiniz? Görüntüsüz dinlenildiğinde kişinin hayalini kamçılayan bir müzik eseri, görüntü kalıbında dondurulduğunda, o malum nağmenin hep o malum hatunu ya da boynu bükük manken çocuğu çağrıştırması başlı başına bir ‘çağrışım daralması’ değil midir? Düşüncenin ana damarlarından biri olan serbest çağrışım adeta katledilip çuvala konuyor…

Televizyon karşısında yüzde doksanın üzerinde siz pasifken, radyoda bu durum yüzde elliye yakındır (bu noktada Üstad Said Nursi’nin radyoda beşte dördü zevk ve eğlenceye hasredilmiş bir yayın akışını tasvip etmeyen, tam tersine beşte dördünün hakikatin seslendirilmesine, beşte birinin de meşru eğlenceye ayrılmasını işaret eden yorumlarını hatırlamak gerekiyor), kitap okurken ise neredeyse yüzde yüze yakın bir şekilde siz aktifsiniz.

Kitap okurken tüm hayalinizi, kavramlarınızı, zihinsel eforunuzu, hafızanızı seferber etmek durumundasınız. Üstelik okuduğunuz kitap gibi bir kitapsa, düşünceniz ve hayaliniz basamak basamak ardışıklı düşünmenin izini sürmeyi öğrenecek, dehanın annesi olan dikkatin yoğunlaşmasını temin edecek ve oradan da enfüsi tefekkürün kapılarını zorlayan bir tazyik oluşacaktır.

İşte tam da bu nedenle derin tefekkür alışkanlığının oluşması için anlamlıca kitap okumanın yerini hiç bir şey alamamış ve alamayacaktır. Kainatı ve vicdanı bir kitap gibi okumak, vahyin inşa ettiği bir tasavvur, bakış açısı ve niyet ile her şeyi okunacak bir kitaba dönüştürmek ise başka bir bahis… 

Fakat bazı şeyleri iyi anlamak gerekiyor, zamana ve zemine dikkat etmek icap ediyor. Bir başkasının kendine has yolculuğunda yaşadığı süreçleri es geçerek sadece ulaştığı sonuçları kendine ölçü almak aldatıcı olabilir…

Zamanın ve zeminin koşullarına, kendi özel iç dinamiklerimize, şahsi nefs terbiyemiz esnasında geçtiğimiz yolların özelliklerine dikkat etmemiz gerekiyor.  Demek istiyorum ki yeni Said döneminin gazete okumayan Said Nursi’si Eski Said döneminde günde belki sekiz-on gazete okuyordu. Eski Said’in okuduğu gazeteler de doğrusu bugünün gazeteleri değildi. Bu da önemli bir nokta. Volkan Gazetesi’ni ya da Tercüman-ı Ahval’i, hatta İctihad’ı alın okuyun neredeyse bir fikir dergisi okur gibi olursunuz. (Üstelik, Cumhuriyet öncesi dönemin iyi kötü bir halifenin bulunduğu, imanın verili kabul edildiği ve dolayısıyla İslami Medeniyet’in oluşumunun toplumsal ve siyasal alanda görüldüğü, dağılmaya yüz tutmuş bir İslam memleketinin kurtarılma telaşının bulunduğu bir dönem olduğu gözden ırak tutulmamalıdır.)

Yani görüntü manyaklığına teslim olmuş, fotografları kestiğinde geriye kevgire dönmüş bir kağıt parçası kalan bugünün gazetesi ile Eski Said’in okuduğu gazete tamamen aynı değildi.

Aynı şekilde Yeni Said döneminde radyoda risale-i nurdan bir bahsin okunacağını duyup arabanın radyosundan bunu dinleyen, dinlerken de vahdetten kesretin çıkması hakikatini hava zerreleri ile yayılması yönüyle tefekkür eden Said Nursi de gözden kaçırılmamalıdır. 

Demem o ki, başkasının kaşığıyla düğün yemeğine gidenler, kendi enfüsi gündemleri (tefekkürleri) olmadığı için çoğu kere dünyevilerin gücün medyası kanalıyla oluşturduğu yapay ve afaki gündemlerin peşine takılanlar, malumatını hal ile ilme ve oradan da marifete dönüştürme derdinde olmayanlar, evlerini bir hakikat medresesi, bir marifet tekkesine dönüştürmenin izini sürmeyenler, çağın atalet tuzaklarına gözü kapalı atılanlar, kendisini idamla yargılayan kara cübbeli hakimlerin karşısında umarsızca yamalı cübbesinin söküğünü diken Said Nursi’yi anlayamayacaklardır…

Cümleleri sadeleştirerek anlaşılırlığı artıracağını sanmak zavallılığından öteye gidemeyecek, göğe çıkmak yerine göğü yere indirmeye çalışmanın bayağılına razı olacaklardır…

Yusuf Özkan Özburun – Haber7

ozkanozburun@hotmail.com