Etiket arşivi: rusya

Bediüzzaman Said Nursi’nin Takvası Üzerine Düşünceler

“ Ey iman edenler! Allah’a nasıl korunmak gerekse öyle korunun, hakkı ile müttaki olun ve herhalde müslim olarak can verin.”

( Al-i İmran Suresi, 102. Ayet )

Hayatı takva ile yoğrulmuş bir insanın yaşantısında öylesine olağanüstü sonuçlar ortaya çıkar ki, bunların herkes tarafından kavranabilmesi olanaksızdır.

I. Dünya savaşında Osmanlı Ordusu doğu cephesinde işgalci Rus Ordusu ile çarpışırken; Bediüzzaman, talebelerinden oluşan bir birlikle bu savaşa iştirak etti. Kahramancasına çarpıştılar. Devam eden bu çarpışmalar esnasında Ermeniler Ruslarla işbirliği yaparak; kadınlar, çocuklar ve yaşlı insanların da aralarında olduğu birçok masum müslüman Osmanlıyı katlettiler. Bediüzzaman’ın son derece üst seviyede olan takvasını yansıtması açısından, 1916 yılına ait olan ve Şükran Vahide tarafından aktarılan bir anekdot şu şekildedir:

“Ermeniler birçok çocuk, kadın ve yetişkini katlettikleri için misilleme olarak Ermeni çocuk ve kadınlarının da Osmanlı birliklerince öldürülmeleri beklenebilirdi. Ancak Bediüzzaman bu misillemeye karşı çıktı ve sahip olduğu İslami olgunluğun doğal bir sonucu olarak bu misillemeyi hiçbir zaman yapmadı.

Bir keresinde Bediüzzamanın olduğu bir yerde binlerce Ermeni kadın ve çocuğu biraraya toplanmıştı. Hiçbirine dokunulmaması hususunda emir verdi. Sonrasında onları serbest bıraktı ve serbest kalan bu kadın ve çocuklar Rus birliklerinin olduğu yerlere doğru gittiler. Ermeniler karşılaştıkları bu İslami davranıştan öylesine etkilendiler ki o andan itibaren hiçbir müslüman çocuğu katletmediler.” ( 1 )

Takva insana olağanüstü insani değerler katar. Bu değerler ise hayattaki başarının temel faktörleridir.

Takvanın Risale-i Nur’daki tanımı ise şöyledir: ”Takva, dini yasaklardan kaçınmak ve günah olan fiillere son vermektir. Manevi ve moral değerlerin tahribe uğradığı, bencilliğin son derece yaygın olduğu günümüz şartlarında takva, son derece önem kazanmıştır.“ ( 2 )

Bediüzzaman ile ilgili yukarda verdiğimiz örneğe tekrar dönersek, Bediüzzaman’ın yaptığı bu davranışı bir hile olarak değerlendirir ve bu hareket neticesinde Ermenilerin de aynı şekilde davranacağının hesaplanarak yapılmış olduğunu düşünürsek bu düşünce yanlış olur. Zira bu tarz bir davranış, dinine bağlı müslümanların yaptıkları doğal hareketlerdendir.

Takvalı bir müslüman hiçbir zaman Allah’ın ve Rasulünün(s.a.v.) yasakladığı bir davranışı yapmaz. İslam tarihi, yukarda anlatılan örneğin sayısız benzerleriyle dopdoludur. Bediüzzaman sadece sahip olduğu takvanın gereğini yerine getirdi ve Ermenilerin de onun yaptığı bu davranışın aynısını karşılık olarak yapmaları, Bediüzzaman’ın davranışının doğal bir sonucuydu. Yukardaki hadise aynı zamanda, İslam dininin, insanların topraklarından önce kalplerini ve akıllarını fethettiğine en güzel bir örnektir.

Mekke sokaklarında sevgili Peygamberimiz’in(s.a.v.) üzerine çöp birikintilerini atmayı alışkanlık haline getirmiş yaşlı kadının hikayesini sık sık okumuşuzdur. Birgün kendisine sürekli yapılan bu davranışın yapılmadığını gören Peygamberimiz(s.a.v.), yaşlı kadının ne olduğunu etrafındakilere sordu. Hasta olduğunu öğrenince de, hemen onu ziyarete koştu. Rasulullahın(s.a.v.) bu davranışı kadının islama girişine vesile oldu. O (S.A.V.) gerçekten de Takvada da eşi benzeri olmayan bir insandı!

Bediüzzaman’ın Ermeni çocuklarına karşı olan davranışını anlamaya çalışırken, Rasulullah’ın yukarda anlatılan olaydaki hareketi bize bakış açısını çizmektedir aslında.

[ Yukardaki yazı, yazar Mohammed Asım Alavi’nin “Müsbet Hareket- Bediüzzaman’ın Hayatından Liderlik Dersleri “ isimli kitabından alınmıştır.]

( 1) ‘ Bediuzzaman Said Nursi’, Sukran Vahide, sayfa 128

( 2 ) ‘ Siratun Zatiyatun( Bediüzzaman’ın Hayatı), sayfa 314, İhsan Kasım

Mohammed Asım Alavi

www.NurNet.org

Türkiye, 2 bin eserle Rusya-Moskova Kitap Fuarı’nda

Rusya’dan ilim adına müthiş organizasyon

Rusya’da gerçekleştirilen Moskova Kitap Fuarına 45 ülkeden gelen 1230 temsilci ve 200’den fazla Yayınevleri, fuar ziyaretçilerine binlerce kitap sunumu yapmaya başladı.

Fuar, Rusya’da büyük ilgi görmekle beraber her gün binlerce insanın ziyaretine uğruyor.

Günümüze kadar 50 dilden fazla çeviriye ulaşan Risale-i Nur eserleri de Sözler Neşriyatının açmış olduğu stantta yerlerini aldı. Fuarda Risale-i Nur eserlerine büyük ilgi var. Daha çok gençleri kendine çeken Risale-i Nur eserlerine, Rusların yanı sıra Tatar, Dağıstanlı, İranlı ve Azeri gençler de büyük ilgi gösteriyorlar.

Bir Rus neşriyat firması Risale-i Nur eserlerini Rusya’da Rusça neşredilmesi faaliyetine sahip çıktı.

Rusya da ki Hizmetlerimizin futuhatı için dualarınızı rica ederiz.

Rusya Nur Talebeleri

www.NurNet.org

7-12 Eylül 2011 tarihleri arasında gerçekleştirilecek olan fuara Uluslararası Kitap Fuarları Organizasyon Komitesi tarafından hazırlanan bir programla katılacak.

70 metrekarelik ulusal standın 30 metrekaresinde İstanbul Ticaret Odası, ülkeler arasında ikili işbirliğine yönelik kültürel tanıtımda bulunacak. Ayrıca Türk tarihi, edebiyatı, sanatı, kültürel mirası, tarihi ve turistik mekânları, halk kültürü alanlarında yayınlanmış 10 bin materyal de fuar ziyaretçilerine ulaştırılacak. Kültür ve Turizm Bakanlığı, fuarda, Türk, Kültür Sanat ve Edebiyatının Dışa Açılımı (TEDA) Projesi’nin tanıtımını gerçekleştirecek.

Proje kapsamında bakanlığın Rusya’da destek verdiği 27 eserden 18’i yayınlanarak Rus okuyucularla buluştu. Yeni yayın ve çeviri işbirliği projelerinin ön bağlantılarını kurmak üzere ayrıca 3 Türk telif ajansı yöneticisi ile 10’dan fazla yayıncı da Moskova’ya götürülecek. Moskova Kitap Fuarı’nda sergilenecek olan eserler, “Her Ülkeye Türkiye Kitaplığı Projesi” kapsamında Moskova’daki çeşitli kütüphanelere bağışlanacak. (İzmir Cihan)

Risale-i Nur Okuduk Sünni-Şii Mescidi Birleşti

Moskova’da iman ve Kur’an hizmetleriyle ilgilenen Azerbaycan’lı Talih Abdullah’la konuştuk. Risale-i Nur’la tanışma hikayesini anlatan Talih Abdullah’ın resmini Rusya’da zaman zaman meydana gelen bazı olumsuz uygulamalar nedeniyle yayınlamıyoruz.

Sizi tanıyabilir miyiz? 

26 yaşındayım. Azerbaycan’lıyım. Son yedi aya yakındır Moskova’da Lobnia’da dershanede kalıyoruz. Moskova’ya yirmi kilometre bir şehir. Üç yıla yakın açılmış o dershane.

DURMADAN SORULAR SORUYORDUM 

Risale-i Nur’ları ilk defa nasıl tanıdınız, nerede duydunuz? 

İlk defa Azerbaycan’da 2003 yılında, Allah razı olsun bir kardeş vasıtasıyla tanıdım. Ben daha yeni başlamıştım namaza, Risale-i Nurları tanımadan önce de namazlarımı kılardım. Ama içimde bir eksiklik vardı. Yani namazı taklidi kılıyordum. Büyüklerden gördüğüm şekilde kılıyordum. O ara bir kardeş vardı. Ben ona durmadan sorular soruyordum. O da bana “Bir yer var. Seni inşallah götüreceğim oraya. Sorularının cevabını alırsın” diyordu. Hakikaten bir süre sonra beraber dershaneye gittik. Çok güzeldi Elhamdülillah. Soru sormadım ama orada okudukları yetti bana. Dersten sonra o ağabeye, “Buraya ne zaman gelirsen, beni de mutlaka getir” dedim. Elhamdülillah o günden sonra hep derslere gittim.

 Daha sonra üniversiteye girdim. Azerbaycan’ın Şamaha şehrinde oluyor bunlar. Ben oralıyım.

Üniversitede Arap Dili ve Edebiyatı Bölümünü bitirdim. Bitirdikten sonra Arabistan’a gitmek istiyordum. Gidip Mekke’de beş-altı ay kadar kalmak istiyordum. Bölümüm Arap Dili olduğundan, hem dilimi biraz daha geliştirmek için, hem de Mekke’de bulunur bolca tavaf ederim, ibadet ederim diyordum. Hem çok hasretliydim. Çok uğraştım gitmek için. Ama parayı denk getiremedim.

Bir müddet para biriktirdikten sonra, bu defa da pasaport istediler. Onu da hallettim. Bir de askerlik sorunu vardı. O da mani oldu biraz. Bir müddet o uzattı işi. Onu da halledince, bu defa hac mevsimi yeni bitmişti, bir ay kadar izin vermiyorlar Umreye, o nedenle bekledim. Derken bir ay oldu üç ay. Benden değil, devletlerarası problem oldu. Üç ay boyunca ben her gün arıyorum, onlar diyor “Yarın ara.” Bakü’deki dini idareyi arıyorum tabi. Üç ay bittikten sonra dediler, “Tamam, gel, al vizeyi.” Ben de gittim, param da hazır, pasaport da hazır. O esnada bir ağabey aradı beni. Benim gideceğimi duymuş. Dedi ki, “ Bekle. Pazartesi beraber verelim parayı. Birlikte gideriz.” Arkadaş olduğu için aynı turda olmak istemiş. “Tamam” dedim.

Arkadaşınız Nur Talebesi miydi?

Evet. Zaten ben dershanede kalıyordum artık. Hırdalan dershanesi var Bakü’ye yakın, orada kalıyordum. Arkadaş arayınca, “Tamam, benim için fark etmez. Zaten iki gün var” dedim. İki gün daha bekledik. Arkadaşla beraber pazartesi günü gittik pasaportları ve parayı vermek için. Bu defa dediler ki, “Kontenjan doldu. Size yer yok.” “Ne zaman boşalır?” “En azından bir ay sonra arayacaksınız” dediler. O an düşündüm bir ay nasıl geçecek? Çok uzun oldu bana. Çok üzüldüm, “Allah Allah ne kadar perişan oldum…” dedim. Geri dönerken, yolda bir arkadaşa rastladık adı Yusuf, onu da aldık arabaya. Dedim, “Yusuf, gidelim mi Rusya’ya?” Biraz da üzüntülüyüm ya, madem Mekke olmadı, Rusya’ya gidelim diye düşünüyorum. Demek ki bir hayır varmış. O da, “Hadi gidelim” dedi. Yusuf da Azeri ama Rusya’da da bulunmuş bir müddet. Aynı yaştaydık.

Beraber ağabeylerle meşveret ettik, “Nereye gidelim?” diye. Bir tarihi şehir var, oraya gitmek istiyoruz. Ama ağabeylerle istişare edince, “Moskova şu an çok ihtiyaç duyulan bir yer” dediler. Dershaneler var, cemaat var ama bir vakıf yok. “En iyisi oraya gidin” dediler. “Tamam” dedik. Hemen biletleri aldık. İki üç gün sonra gideceğiz. Bir de ben Umreye yazılmak isterken sormuştum görevliye, “Ne zaman gidiyorlar Mekke’ye?” diye. “Haftasonu” demişti. Aynı haftasonuna ben Moskova bileti almışım. Tevafuk oldu. Cumartesi gidiyoruz inşallah öğleden sonra Moskova’ya. Ben o gün kuşluk zamanı biraz uyudum. Yolculuk olacak, yorgun düşmeyeyim diye. Moskova’ya 2500 km mesafe var çünkü.

NUR’U BIRAKIP, ZULMETE GİDİYORUM

Neyle gidiyorsunuz? 

Uçakla gideceğiz. İki buçuk saat sürecek. Neyse ben yattım. Yatarken düşündüm ki, “Subhanallah ben eğer Cuma günü vize almış olsaydım. Bu gün tam Moskova’da değil de Mekke’de olacaktım. Akşam Kabe’yi tavaf ediyor olacaktım” diye. Çok üzülmüşüm yani. Ama tahmin edemezsiniz. Tam aksi istikamete gidiyorum. “Nur’u bırakıp, zulmete gidiyorum” sanki. Çünkü dünyada küfrün en yoğun olduğu yer Moskova. En sıkıntılı bölgelerden biri, Mekke’nin tam tersi… Böyle düşüne düşüne uyumuşum.

Bir rüya gördüm o sırada. Görüyorum ki, “Uykudayım. Uykudan uyanmışım. Bir odadayım. Diyorum burası neresi acaba? Perdeyi kaldırıyorum. Bakıyorum ki Allah Allah tam Kabe’nin önündeyim. Pencereden elli metre uzakta Kabe… Ama çok kalabalık. Herkes tavaf ediyor. ‘Fesubhanallah’ diyorum. Ne güzel. Ama ben Moskova’da olduğumu, dershanede olduğumu biliyorum rüyada.

Yani sanki Moskova’ya gitmişim de dershane de uyanıyorum. Allah Allah diyorum, Kabe tam dershanenin önündeymiş. Ben Kabe’yi Mekke’de arıyordum. Yani sanki buradan Mekke’ye gitmek lazım Kabe’yi görmek için. Ama Kabe buradaymış meğerse dershanenin önünde diyorum rüyada. Hem bu dershanede kalırım hizmet ederim, hem de ara sıra gider Kabe’de tavaf ederim Elhamdülillah diye düşünüyorum. Ve bekliyorum ki rüyada, o kalabalık biraz sakinleşsin de gidip en yakından tavaf edebileyim. Benimle gelen o arkadaş Yusuf da orada. Kâbe’nin önünde durmuş. Bir arkadaş da var yanında. Ağlayarak, ihlasla dua ediyorlar. O da burada. Ne güzel oldu ya dedim. Şimdi o kadar seviniyorum ki. Elhamdülillah, iyi ki gelmişim Moskova’ya diyorum.

O sırada arkadaş telefon etmiş çıkalım diye. Böylece telefon sesiyle uyandım. Uyandığımda artık o üzüntüden hiç eser kalmamıştı. O an bana, “Hadi Kabe’ye gidiyorsun” dense belki gitmem yani. Çünkü rüya bana çok teselli ve sevinç vermişti. Öylece atladık uçağa, Moskova’ya gittik. Dershaneye girdim ki, aynı rüyamda gördüğüm oda…

 Daha önce orayı görmemiştiniz değil mi?

 Yok. İlk kez gidiyorum. “Fesubhanallah” dedim. “Aynı oda.” Bir mutfak, bir de küçük oda. Bu kadar. O zaman anladım ki, Cenab-ı Hak, bize “Devam edin, ben de sizin yanınızdayım” diyor. Bunu İsmail ağabey Sungur ağabey’e anlattı. Sungur ağabey şaşırdı, rüyayı tabir ederken dedi ki, “Demek ki bizler, bu dershane-i Nuriye’de kaldığımız zaman, bu hizmetlerle iştigal ettiğimiz zaman, Cenab-ı hak bize tıpkı Kabe’de tavaf eder gibi sevaplar yazıyor inşallah.” Elhamdülillah bizi şevklendirdi.

Rüyayı göreli çok olmadı öyleyse? 

Evet. Yedi-sekiz ay kadar önce gördüm. 

Moskova’ya gitmeden önce 2003 yılında Risalelerle tanıştım dediniz. O süre içinde neler yaptınız?

Azerbaycan’ın en iyi üniversitesinde Arap Dili ve Edebiyatı okudum. Önce on ay kadar bir kurs almıştım. Hazırlık kursu. İlk orada tanıştırdılar beni. Namaz falan derken, son ay tam başladım risale derslerine gitmeye. Kafkas Üniversitesine kaydoldum. Daha dersler başlamamıştı. O sırada tanıdım risaleleri. Hırdalan şehrinde evimiz vardı. Dershane de neredeyse iki yüz, üç yüz metre uzakta. Ben yarı evde, yarı dershanede kaldım. Babam taksi şoförü olduğu için, annem geceleri yalnız kalırdı. Geç gelirdi babam. Ben o zaman evde kalırdım. Geri kalan haftanın iki üç günü dershanede kalırdım. Bu böyle devam etti okul bitene kadar. Okul bitti. Moskova’ya gidene kadar dershanede kaldım bir yıl.

 Moskova’ya ilk gittiğinizde neler yaşadınız? Neler hissettiniz? 

İlk gittiğimde çok heyecanlıydım. Birçok tevafuk yaşadım. İlk Moskova’ya gittiğimde uçakta çok üşüdüm. Çok titriyordum, hastalandım. Hastalanınca içtiğim bir ilaç vardı. Birkaç tane içince hemen iyileşirdim. Moskova’ya indim. Yolda gidiyoruz. O ilacı bulup almak istiyorum. Bizi götüren şoför kardeşe, “Eczaneye gidelim, ilaç alalım” demek istiyorum. Araya başka konu giriyor, unutuyorum söylemeyi. Birkaç defa böyle hatırladım ama unuttum. Başka bir dershaneye gidiyoruz önce. Orada Fahrettin ağabey var. O da Azeri… Moskova’da eski vakıflardan… Onun arabasına bindik, o götürüyor bizi. Aynı hal gene hâsıl oldu. Birkaç sefer eczaneyi söylemek istedim ama unuttum. Beş-on sefer böyle oldu belki. Sonra benim kalacağım dershaneye gelince içerde hatırladım. “Neden almadım” diye hayıflandım. Çok hastayım ama hem üşüyorum.

Orada bir çekmece vardı. Çekmeceyi açtım, baktım ki aynen aradığım ilaçtan ve aynı benim istediğim miktarda. Baş harfi F ile başlayan ilaç çekmecede duruyor. Beş adet, birisi almış koymuş oraya… Ben uçakta, “Acaba o ilaçtan Moskova’da da var mıdır? Bulabilir miyim?” diye düşünüyordum. “Elhamdülillah ne güzel oldu. Biri bırakmış oraya, al demiş” dedim.

Moskova’da derse gelen Rus var mı?

Var. Çok var ama. Her derste yedi, sekiz, on milletten insan var. Kırgız, Kazak, Tatar, Pakistanlı hepsi var…

Türkiye’yi, cemaati nasıl buldunuz? 

Elhamdülillah. Çok şevkimizi arttırdılar.

Abdullah Yeğin ağabeyle görüştünüz. Sonra Hüsnü bayram ve Mehmet Fırıncı ağabeyleri gördünüz. Bu konuda şanslısınız maşallah…

Evet ağabey. Birçok yöreden cemaatin bir araya gelmesi çok güzel. Sungur ağabeyleri, Abdullah Yeğin ağabeyleri bir arada görünce, onlardan Üstadla ilgili hatıraları dinleyince sanki Üstad’ı görüyormuş gibi hissediyor insan.

Kendinizi yabancı hissettiniz mi? 

Hayır, hayır kesinlikle hissetmedim. Hatta burası Azerbaycan’dan daha samimi geldi bana.

Bundan sonra hedefleriniz nedir?

Moskova’nın Lobnia şehrinde hizmetlere devam etmeyi düşünüyorum. Buradan önce Bakü’ye gideceğim, sonra da Lobnia’ya geri döneceğim inşallah. Orada vakıflığa devam edeceğim.

RİSALE-İ NUR OKUDUK SUNNİ-Şİİ MESCİD BİRLEŞTİ

Lobnia şehrinde genelde hangi milletten insanlar var?

Rus çok fazla yok. Genelde Azeri. Şehirde Rus çok ama hizmet eden ağabeyler hep Azeri… Her derste en az yirmi kişi oluyor. Haftada dört kez ders oluyor. Mesela bir pazar dersiyle ilgili hatıramı anlatayım. İlk pazar dersine karar verildi. Düşünüyoruz “Nerede yapalım?” diye. Bir cami var orada. Cami değil de mescid diyelim. Küçük bir mescid. Hatta konteynırın içini mescid yapmışlar. Hemen yanında bir konteynır daha var. O da şia mezhebine ait ibadet yeri. Yani Şia ve Sünni cemaatlerinin ibadet yeri yan yana… Dedik ki, “İlk dersi gidip orada okuyalım.”

Ben ve bir arkadaş beraber gittik. Namazı kıldık. Kısa bir ders oldu. Kimse de yok zaten. Meyve Risalesinden on beş, yirmi dakika kadar okuduk. Fatiha verdik. Dua ettik. Ayrıldık.

Biz ayrılınca, orada Şialarla Sünniler bir toplantı yapmışlar. Demişler ki, “Biz acaba neden iki ayrı mescitte namaz kılıyoruz. Bunları birleştirelim. Tek mescitte namaz kılalım. Biraz da tamir edelim. Tek yerde kılalım. Neden ayrıyız?” Oradakiler de “Evet ya neden ayrı kılıyoruz?” diyerek mescidleri birleştirmişler. Bunu da ilan etmişler. Şimdi bir arada tek mescidde kılıyorlar namazı.

İkinci derste, yani bir sonraki hafta, gidip baktık ki, çok güzel tamir olmuş. Aradaki paravanı kaldırmışlar. Beraber namaz kılıyorlar. Risale-i Nur’un kerameti bu. Orada okunmasının hatırına belki de Cenab-ı Hak ihsan etti.

PUTİN DE BENİ ÇAĞIRSAYDI RİSALE-İ NUR DERSİNİ BIRAKMAZDIM

Ailenizin inanç durumu nasıl? 

Annem ve babam Sünniydiler. Ama namaz kılmıyorduk. Ben Sünni ne demektir daha sonra anladım. Risale-i Nurlar sayesinde anladım. Duymuştum Sünni, Şia gibi şeyler ama bilmiyordum. Sadece nenem kılardı namazı.

 Şimdi aileniz de namaz kılıyor mu? 

Evet kılıyorlar elhamdülillah. Evimize Risale-i Nurlar girdikten sonra, ilk önce ablam başladı namaza. Daha sonra annem, sonra babam, şimdi de kardeşim başladı. Şimdi dua ediyorum. Bir kız kardeşim var. O da başlasın diye. Biz beşimiz kılıyoruz elhamdülillah. Her hafta ders oluyor evimizde.

Bir hususu daha belirteyim. Rusya’da Moskova’da bulunan eskiden orada yaşayan Azeriler çok susamışlar iman hakikatlerine. Mesela bir gün bir yere gittim. Ders okuyoruz. Okurken biri dersi kesiyordu. Daha doğrusu çay vardı önümüzde. Biri geçiyordu oradan. “Bana da çay verin” dedi. Geldi oturdu. Ama durmuyor yerinde. Dersin maneviyatını bozuyor. Sohbet ediyor, konuşuyor… Kırk, kırkbeş yaşlarında birisi… Ben dersi okumaya başladım biraz. Meyve Risalesinden, herhalde üçüncü meyveden okuyorum.

Önce kulak vermeye başladı. Biraz sonra baktım tamamen sustu. Telefonu çalınca tuşa bastı. Sonra da tamamen kapatıp cebine koydu. İşadamı olduğu için çok mühim işleri oluyormuş. Durdu. Dinledi. Ders bitti. Biz namaza hazırlanıyoruz. Namaza kalkarken, “Kusura bakmayın, hakkınızı helal edin. Çok mühim işleriniz vardı. Burada sizi oyaladım” dedim adama. “Yok” dedi adam. “Vallahi Putin gibi on tane adam gelseydi, beni çağırsaydı. Deseydi, ‘Gel seninle çok mühim işim var. Ben onlara, ‘Siz bekleyiniz. Bizim burada daha mühim bir işimiz var’ diyecektim” dedi. Adam ilk dersten böyle etkilendi. Sonra “Ben orada ders var” dedim. Zaten konteynırın sahibi de, bizimle ilgisi var, bizi tanıyor. Biz gittikten sonra o işadamı her zaman geliyormuş. “Onlar geldi mi, gelecek mi?” diyormuş. Beni de görünce diyor “Gene gelecek misiniz?” Dersimiz on-onbeş dakika sürmüştü ama adam çok etkilenmiş. Fesubhanallah adam bambaşka biri oldu yani. Elhamdülillah çok böyle tevafuklu olaylar oluyor. Bizim de şevkimizi artırıyor…

RisaleHaber.com

Kendi Dilinden Rusya’daki Esaret Hayatı (Şiir)

BEDİÜZZAMAN’IN DİLİNDEN RUSYADAKİ ESARET HAYATI

Üstad Harb-i Umumide Alay Komutanıydı
Gönüllü kabul ettiği fahri ordu malıydı

Çektiği sıkıntıları bizlere anlatıyor
Esaret hayatı için Üstad şöyle söylüyor:

“Rusya’daki esarette çok sıkıntılar gördüm
Kosturma Vilayeti’nin içinde kalıyordum

Orada da Tatarların küçük camisi vardı
Volga Nehri kenarında cami nehre bakardı

Esir zabitler içinde çokça sıkılıyordum
Dışarıda ve izinsiz serbest gezemiyordum

Tatarlar izin alarak bana kefil oldular
Volga’nın kenarındaki o camiye aldılar

Volga Nehri

Ben yalnız ve tek başıma camide yatıyordum
Uzun kış gecelerinde uyanık kalıyordum

O karanlık gecelerde yağmurlu havalarda
Huzursuz ve de ümitsiz kalmıştım oralarda

Derin gaflet uykusundan muvakkaten uyandım
Kendimi seksen yaşında bir vaziyette sandım

Gerçi daha ben kendimi ihtiyar bilmiyordum
Çünkü kırk yaşında idim daha gencim diyordum

Fakat Harb-i Umumiyi görenler ihtiyardır
İmanını kurtaranlar mutlu ve bahtiyardır

Artık ümidim kesildi baktım yalnızlığıma
O halette iken Kur’an yetişti imdadıma

Şükür ettim ben Rabbime dedim ki hasbunellah
Garibem ve de bikesem zidergahet ya ilâh!

Gurbetteki vefatımı tahayyül ediyordum
Ruhuma sıkıntı gelip dostları arıyordum

Her ne ise o hüzünlü firkatli bir gecede
Aczim şefaatçi oldu hayretteyim şimdi de

Çünkü birkaç günden sonra düşünerek azmettim
Rusça bilmediğim halde oradan firar ettim

Çok rahat ve kolaylıkla seyahati bitirdim
Harika bir suret ile esaretten kurtuldum”

Ahmet Tanyeri – DİYARBAKIR

www.NurNet.org

Farklılıklarımıza Rağmen Biriz!

Eski Rus milletvekili ve milli eğitim bakan yardımcısı Vladimir Semyonoviç Yujikov Risale-i Nur’dan yararlanarak girdiği bir yarışmada birinci oldu. Yarışma sürecini ve yaşadıklarıyla ilgili duygularını Bediüzzaman Said Nursi’nin talebelerinden Mustafa Sungur ağabeyle 21 Nisan 2011 tarihli mektup vasıtasıyla paylaşan Yujikov, aralarında seçkin davetlilerin bulunduğu kalabalığa Allah’a imanın ne kadar güzel bir inanç olduğunu da anlattı.

Yujikov, yarışmayı kazanmasını “Ehl-i iman adına kazanılan bu zafer esasında o kardeşlerimize aittir, koca Alem-i İslamın şanlı zaferidir” şeklinde yorumladı.

İşte Vladimir Semyonoviç Yujikov’un mektubu:

Benim muhterem hocam Mustafa Sungur Abi, Muhterem Ali İhsan Abi ve bütün dünyadaki aziz kardeşlerim! Hepinize kucak dolusu selamlar.

Rusya’nın batısında bulunan Kaliningrad şehrindeki, binlerle kıymetli talebelerimin ve onların onbinlerle anne-babalarının, yakınlarının gönüllerine; iman hakikatlarının saadetler bahşetmesi, bende tarifi mümkün olmayan sevinçlere medar oldu. İçim içime sığmadığından daha fazla bekleyemedim. Sevincimi ve hissiyatımı sizlerle paylaşmak istedim.

Gün geçtikçe artan engellere rağmen; Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerinden istifade adına yürüttüğümüz faaliyetler ve bu faaliyetlerin neticeleri, ışığın karanlığı delip geçmesi gibi; nurdan bihaber olan gençlerin kalplerindeki cahiliyet ve imansızlık zulmetini delip geçiyor. Onlara imanı, hakiki kuvveti, Allah’a muhabbeti aşılıyor. Nur talebeleriyle devam ettiğimiz bu saadetli hizmetler uzun senelerdir beni hayretler içerisinde bırakıyor ve devlet idaresini de ister istemez takdire sevkediyor.

2008 senesinde Kaliningrad valiliği ve meclisi, bütün kolejlerin dahil olduğu, vatanperverliği ve gençlerin manevi açıdan terbiyesini konu alan bir yarışma düzenledi. Yarışma komisyonuna beşyüzden fazla proje sunuldu. Ben de hazırladığım projeye Sungur Abinin duasını ekleyerek, projemi valilik yetkililerine gönderdim. Yarışma komisyonun azalarını bu şehirdeki 450 bin insandan ilim ve sanat noktasında en zirve şahsiyetler teşkil ediyordu. Teslim edilen projeleri bir kaç ay değerlendirmeye tabi tuttular. Gizli oylama yöntemiyle ödüle layık 10 proje belirlendi. Bu on projenin sahipleri arasında yazarlar, şairler, ressamlar, bilim adamları, profesörler bulunuyordu ve elhamdülillah benim projem de on proje arasında yerini aldı.

2006’dan 2011’e kadar nur talebeleriyle, kolejde, talebelerin terbiyesi için gerçekleştirdiğimiz; Risale-i Nur araştırmaları dersleri, soru-cevap gibi etkinlikler “bütün yeryüzünde Allah birdir ve biz O’nun kullarıyız” mevzusu etrafında hayat buluyor ve şekilleniyordu. Ben de bu noktaları göz önünde bulundurarak projem için “Farklılıklarımıza rağmen biriz” adını uygun buldum.

6 Nisan 2011’de şehrin merkezindeki Medeniyet ve Kültür Sarayı’nda ödül töreni düzenlendi.  Bu törene bin öğretmen, şehre büyük hizmetler vermiş eşraf, bürokratlar ve mebuslar davetliydi. Ayrıca bütün yerli televizyonlar salonda yerini almıştı. Törene esas ismi Maşinka, bizim ise Maşaallah dediğimiz kızımla beraber katılmıştım.

Herkesi “ Acaba ödülü kim alacak?” merakı sarmıştı. Salonu dolduran yüzlerce insanın heyecanı tebessümlerinden okunabiliyordu.  Törenin ilerleyen dakikalarında bir taraftan devlet marşı çalındı ve diğer taraftan programın sunucusu ödülün verileceği kişiyi şöyle anons etti: “Ödülünü almak üzere, en yüksek oyu alan, Kaliningrad bölgesi mesleki eğitim öğretmenlerinden Vlademir Semyoneviç Yujikovu sahneye davet ediyorum.”

İlkokul üniformasını giymiş Maşaallah’ın elinden tuttum ve yürümeye başladım. Salonun göz kamaştırıcı ışıkları altında,  renk renk kurdelelerle  ve yer yer bayraklarla tezyin edilmiş sahneye doğru yöneldim. Tören müziği eşliğinde,  sahnenin  basamaklarını kızımla beraber birbir çıktık.  Sahnede Kaliningrad valisi ödülü vermek için hazır bekliyordu.  Çok neşeli bir edayla şöyle dedi: “Bu gülü ve plaketi kızınıza vermek istiyorum. Adı ne?” Cevaben, “Maşinka Maşaallah” dedim.

Hristiyanlar ve Yahudilerle ara ara muhaverelerimiz oluyordu. Ne zaman bir araya gelsek kızımı da götürüyordum. Yedi senedir devam eden Müslümanlarla görüşmelerimizin bütün safahatında yine benimle beraberdi. Camide, bayramlarda, büyük meclislerde, şehirleri gezerken, her zaman beraber bulunuyorduk. Bütün faaliyetleri beraber omuzladık.

Bu yüzden kızım, Said Nursi’nin irşadıyla yetişenlerin ve bütün Müslümanların namına böyle kudsi bir zaferin ödülünü almayı hak etmiyor mu? Evet hak ediyordu. Kızım valinin elinden ödülü alırken iftiharla bu manzarayı seyrettim. (NOT)

Evet ey kardeşlerim bakınız!  Babasına ait böyle manidar bir ödülün,  vali tarafından kızına verilmesi; çocuklarımızın istikbalde  iman dolu kalplerinin  hükümet tarafından kabul görmesine bir işaret değil mi? İşte bu kalplerdeki imanın kuvvetidir. İşte bu imanlı sinelerin dünya istikbalini tenvir etmesinin emaresidir.

Sahnedeyken salondakilere hitaben  şunları söyledim.  “Bütün mevcudiyetimizle şunu idrak etmemiz gerekiyor. İman insanı insan eder, belki insanı sultan eder. Müslüman kardeşlerimiz beş senedir bizimle irtibat halinde kolejde hizmet ediyorlar, konferanslar veriyorlar, dersler okuyorlar. Gönülleri hakikat nurlarıyla dolup taşan, saffet numunesi bu kimseler lise talebelerinin ruhlarında iman ışığını yakıyorlar. Sınıflarda yaptığımız derslerde Risale-i Nur okuyoruz, Üstad Bediüzzaman’ın ve talebelerinin fotoğraflarına bakıp onları yad ediyoruz. Talebeler, Üstad için “Ne kadar ciddi ve derin bakıyor” diyerek hayretlerini ifade ediyorlar. Ben de bu tepkilerine  “Evet bu zat küre-i arzın  en nadide ve mümtaz bir şahsiyetidir” diyerek mukabele ediyorum. Üstadın en önemli talebelerinden ve bizim hocamız Mustafa Sungur Abi’nin fotoğraflarını gösteriyorum. Türkiye’de yaşadığını, onun dualarının ve diğer bütün nur talebelerinin dualarının dünyanın hidayetine vesile olacağından bahsediyorum. “Onlar sizin kardeşlerinizdir.” diyorum. İşte talebelerime bunları anlatıyorum.

Senelerdir kolejimize hizmet için gelen Amin Abuyev ve Rasul Abi, ayrıca Kaliningrad’dan Zaur Abbasov, Şemsiye Apa, çok aziz kardeşim Muhammed Said ve Almanya Nur Talebeleri… Hepimiz Üstadımızın anlattıklarından aldığımız ilhamla gençlerin hakikatları kavraması için çabalıyoruz. Üstadımız Gençlik Rehberi adlı eserinde şöyle diyor “Sizdeki gençlik katiyyen gidecek. Eğer siz daire-i meşruada kalmazsanız, o gençlik zayi olup başınıza hem dünyada, hem kabirde, hem ahirette kendi lezzetinden çok ziyade belalar ve elemler getirecek. Eğer terbiye-i İslamiye ile, o gençlik nimetine karşı bir şükür olarak, iffet ve namusluluk ve taatte sarfetseniz, o gençlik manen baki kalacak. Ve ebedi bir gençlik kazanmasına sebep olacak.

Bütün bu konuştuklarım üzerine davetliler epeyce düşündüler. Belli ki kendilerinin, çocuklarının, torunlarının ahvalini ve Allah ile münasebetlerini bir kez daha gözden geçirmeleri, bu derin düşünceleri tetikledi. Törenin sonunda çok sayıda insan beni tebrik etti.

Ben, nice mukaddes zaferlerden biri olan bu zaferle bütün kardeşlerimizi tebrik ve tebşir ediyorum. Ehl-i iman adına kazanılan bu zafer esasında o kardeşlerimize aittir, koca Alem-i İslamın şanlı zaferidir. Dualarıyla bize muavanet eden büyük ruhlu kardeşlerimize çok müteşekkirim. Bunun yanında muhterem Sungur Abinin duaları Rusya gençliğinin hidayet yolcuğunda nur kapılarını aralıyor ve onların iman hakikatleriyle hemhal olmalarına vesile oluyor. Cenab-ı Hakk Sungur Abi’ nin himmetini Rusya’nın ve dünyanın başından eksik etmesin. Amin

Gençlerimiz imana çok muhtaç, imansızlıktan gelen ızdırap onları yakıp kavuruyor. Ne zamanki Müslümanlar ve Hristiyanlar gençlerimizin yüzlerini Allah’a teveccüh ettiriyorlar ve şükrü öğrensinler diye gözlerini açmaya çalışıyorlar. İşte o zaman hem ihtiyarlar hem de gençler iman ile saadete eriyor, ebedi hayatın var olduğunu ve Allah tarafından vaad edildiğini idrak etmeye başlıyorlar. Dillendirilen her iman dersi talebelerim için dinsizliğe, sefahate, şeytana ve hilelerine karşı büyük bir kuvvet ve bir zırh hükmüne geçiyor.

En büyük muradım odur ki, nur-u iman tüm dünyaya intişar etsin, neşv ü nema bulsun, kök salsın. Ey kardeşlerim! İmanınızı tahkiki yapınız ve unutmayınız ki sizin dualarınız Kaliningrad, Rusya, hatta bütün dünya gençliği için kurtuluş vesilesidir. Allah’ın kalplerinize ilka ettiği nur-u iman bütün insaniyeti imanla buluşturacak kadar kavidir. Hasbunallahu ve ni’mel vekil.

Ruhları azap içinde kalmış, hissiyatı perişan olmuş ve devamlı sıkıntıya duçar olan niceleri için sizin dualarınız Allah’ın ipidir. O gençler ki çoğu itibariyle anasız-babasız yaşıyorlar, onların manevi desteklerinden ve rehberliklerinden mahrum kalıyorlar. Zaten imansızlık çukuruna düşmüş  böyle bir genç, bu haletin sürüklemesiyle bataklığa battıkça batıyor.

İşte ey kardeşlerim! Şu gençlerin dualarınıza ne kadar muhtaç olduğunu siz hesap edin.  Risale-i Nur İstanbul’dan Erzurum’a, Barla’dan gülistan olan Isparta’ya, Suriye’ye, Ürdün’e, bütün Alem-i İslam’a kadar iyiliği, muhabbeti, uhuvveti götürüyor. Bu nur, alemin hidayete yürümesi için nurdan koridorlar açıyor.

Vatanınızdaki gençler için manevi birer ana-baba olun, hidayetleri ve manevi hayatlarının ihyası için gayret sarfedin. İslam kahramanları mukaddes İslam memleketlerinde gençleri terbiye ediyor. Müslümanlar, bu yolda karşılarına çıkacak, gençlerin maneviyatını zedeleyen bütün engelleri Kur’an hakikatlarıyla ve tesiratıyla aşacaklardır.

Ey İslam gençleri! Kalplerinizdeki imanın safiyetini ve halisiyetini muhafaza ediniz. Sizin safi imanınız hak yolunda ilerleyenler için en mühim mürşitlerden olduğu gibi, aynı zamanda herkese güzel numuneler teşkil edecektir. Sizdeki şüpheler ve sarsılmalar ise en büyük matem kaynağı olacaktır.

Bedi ve muazzam Türkiye! Toprağı ve suyu ne kadar mübarek, havası ne kadar berrak. Türkiye‘de iki defa bulunmak ve sizlerle görüşmek nasip oldu. Mütebessim simalar ve pak ellerden başka bir şey görmedim. Kolejdeki gençlere “Hayatınızın rehberi bu insanlardır” diyorum. Oradaki ehl-i imanla yeniden görüşmeyi iştiyakla arzu ediyorum.

Halkın içinde Allah rızası için damla damla, nefes nefes çalışıyor; mütevekkilane, sabırla ve hassasiyetle adım adım ilerliyoruz. Allah’a her an şükrediyorum. Çünkü rahmetiyle ve hikmetiyle bizi bu uğurda istihdam ediyor, üzerimize sabır yağdırıyor. İnşaallah bir öğretmen olarak nur talebeleriyle beraber ilelebed bu hizmetlere devam edeceğim.

Kusurlu kardeşiniz Yujikov
21 Nisan 2011 Kaliningrad

(NOT): Değerlendirme safhasında müfettişler projeleri yerinde takip etmek için kolejleri geziyorlar. Yujikov’un faaliyetlerinin dini merkezli olduğunu söyleyip, “Neden medeniyet harikalarından, yeni terbiye sistemlerinden bahsetmiyorsun?” diye Yujikovun üzerine gidiyorlar. O da ilk planda kendi kendine, biraz acele ettiğini, biraz daha ihtiyatlı davranması gerektiğini söylüyor. Bir zaman sonra müfettişler talebelerin nabzını ölçmek için tedkikat yapıyorlar. Kolej talebeleri;  Allah’ı tanıdıklarını, ahireti öğrendiklerini ve hayatlarına istikametin geldiğini anlatarak şiddetle bu dersleri müdafaa ediyorlar. Müfettişler bu müsbet neticeleri ve talebelerin bu işe sahip çıktıklarını müşahede edince projenin devam etmesine müsaade ediyorlar. Yujikov ödül verildiği esnada, müfettişlerin tazyikatı karşında “Acaba bu projeden vaz mı geçmeliyiz?” şeklindeki şüphelerini hatırlıyor. Ve içinden şöyle diyor: “Bu işin arkasında Allah’ın inayeti var, ben neden şüphe ettim ki!”

 

Mektubun Rusçası:

Моему Благородному Учителю Мустафа Сунгураби ,
Уважаемому Али Сану,
Моим дорогим братьям и сестрам во всем мире.

Дорогие друзья! Дорогие братья и сестры!
Саллям  Алейкум!

Спешу поделиться с вами радостной вестью, которая наполняет благотворной  верой  тысячи  моих дорогих учеников, десятков тысяч их родителей, и друзей в нашей западной  области России.! Вся  работа по изучению трудов Саида Нурси, плоды ее , несмотря на возрастающее  сопротивление темных  сил, как луч света пробивает невежество и безверие в сердцах молодых людей, которые раньше не знали Рисале-Нур , а теперь обретают веру, силу, любовь к Творцу. Счастье  работы в колледже вместе с братьями вот уже многие годы восхищает меня и радует и заставляет власть оценивать эту работу как полезную и благородную.
Не так давно( в 2008 году) глава города Калининграда и большой совет депутатов города учредил конкурс среди всех школ и колледжей за лучшую работу в патриотическом и духовном воспитании  молодежи. В этом году свыше пяти сотен  участников –  номинантов направили свои труды в главную комиссию, как и я собрал и обобщил материалы о нашей работе и, приложив молитву Сунгураби, передал ее членам комиссии в администрации главы города Калининграда. Комиссия составленная из самых достойных представителей науки и образования  нашего города , в котором проживают свыше 450 тысяч человек несколько месяцев изучала труды участников.

Тайным голосованием отобрано 10 работ для награждения. Литераторы, художники, композиторы, певцы и поэты, ученые и профессора.  В их числе оказалась и  моя работа, слава Творцу, с программой воспитания студентов  нашего колледжа за 2006-2011 годы под названием « Мы разные – мы едины!». Так называется моя авторская программа, которую мы с братьями реализуем  в колледже с этого времени.  Наши изучения Рисале-Нур и лекции и семинары, что Един Господь Аллах и мы все его дети. Во всех концах земли. Это программа патриотического воспитания молодежи, потому что люди веры и Любви к Господу уважают веру своих отцов, уважают и чтут заветы старших, которые учат мудрости Всевышнего. Я хочу вам сказать, что для Калининграда впервые получилось, чтобы духовное воспитание власть города признала важной и главной для молодежи. Не признак ли это того, что сила духа перебарывает все остальные малозначные усилия безбожников призывать молодежь изучать оружие для безопасной жизни. Так они, безбожники управляли столько лет в СССР, готовя молодежь для войны и смерти за коммунизм. Теперь же я написал,  я утверждаю в моей братской работе,что патриот – это верующий человек , и рассказа как мы вместе с братьями изучаем Рисале-Нур и молодежь патриотична с верой в сердце.  Только верующие люди способны так любить свою Родину, чтобы в ней не было насилия, вражды, ненависти, пьянства, разврата. И вот случилось чудо, братья мои! Безбожники, атеисты,  коммунисты, члены конкурсной комиссии,  изучавшие несколько месяцев мой труд , нашу работу в колледже пришли к выводу: программа духовного воспитания веры в  нашем колледже  – самая лучшая патриотическая программа и ее следует распространить на все учебные заведения. Не изучение автомата, пистолета, атомной бомбы и средств защиты от врагов, которую безбожники предлагали раньше целым поколениям молодежи, а Вера – вот что является победной силой
молодежи. Господь милостив!
6 апреля 2011 года  вместе с моей дочерью Машалла я был приглашен в огромный зал дворца  Дома искусств, где собрались тысяча учителей, ветеранов труда, члены правительства и депутаты. Торжественная церемония открыта и называют мое имя для приглашения на сцену.  « Для  награждения приглашается преподаватель высшей категории градостроительного колледжа , лидер профессионального образования Калининградской области Ежиков Владимир Семенович «–объявляет диктор.

Я вместе с дочерью, держа ее за руку, поднимаюсь под звуки медных труб  по ступенькам к главе города на  ярко освещенную сцену, которая украшена  живыми цветами и шелковыми  лентами,  государственными флагами. Маша одета в красивую форму ученицы 1 класса лицея. Глава улыбается и говорит : « Я вручу цветы и почетную грамоту вашей дочери. Как ее зовут?  Я отвечаю : Ее зовут Машенька, Машалла, на зывают ее мои братья-мусульмане и мы в семье.»  Глава города вручает цветы и грамоту победителя моей дочери под овации всего зала, под торжественный гимн и улыбки людей, которым очень нравится такой неожиданный  поворот  главного события.

С первых шагов , дорогие братья и сестры,моя доченька всегда сопровождает  меня во всех встречах с братьями мусульманами. Во встречах с христианами и иудеями. В мечети, на собраниях, на праздниках.   Во всех городах нашего края. Вот уже  почти семь лет! Разве она не заслужила на сцене представлять собой победу своих братьев и сестер по вере? Миллионов верующих. Миллионов верующих  великого Ислама и учения Саида Нурси! Как я был горд в эти минуты!
Да братья, вручение награды  дочери за победу ее отца – это  признание всей  власти, что будущее в сердцах наших детей, мои дорогие братья и сестры! В сердцах верующих людей! Свет веры- это будущее всего мира!

После окончания церемонии  сотни людей подходили ко мне . Я, стоя на возвышении, сказал обращаясь к  ним: « Всем сердцем мы должны  понять –вера делает человека человеком! Когда мои братья из исламской общины приходят  на уроки и лекции вот уже пять лет к моим студентам. Это приходят со светом веры верущие в Творца и свет чистый и прекрасный в сердце своем зажигают в сердцах моих студентов. Мы читаем Рисале-Нур и рассматриваем фотографии Саида Нурси. «Какой сильный у него  взгляд! –восхищаются  мои студенты. Да – это величайший человек на планете, – я отвечаю им. Вот его ученики. Вот Мустафа Сунгураби,  его великий ученик и наш учитель. Он живет в Турции и его молитвы спасают мир. Молитвы Всех его учеников, ваших братьев.» Я веду такой разговор с моими учениками. Это прекрасно. День за днем, год за годом приходят в колледж мои братья Амин Абуев, Имам Расул, Заур Аббасов, Шамси-опа, любимый брат  Мухаммед Саид, братья из Германии. Мы все вместе помогаем молодежи познать истину, о  которой писал Устад:» Ваша молодость пройдет. Если вы не удержитесь в кругу Божественных Законов, то эта молодость исчезнув принесет вам беды и мучения. Если же с помощью исламского воспитания, воспитания в вере вы будете использовать ее сохраняя целомудрие, порядочность и смиренность, то эта молодость запечатлеется в вечности и станет причиной для обретения вечной молодости!»

Люди слушали это и думали о своих детях, внуках. Задумывались о служении Всевышнему.
Я хочу поздравить вас всех братья с этой  еще одной замечательной победой, она принадлежит всем верующим людям, всему Великому Исламу во всем мире.  Я  хочу сказать вам, мои братья и сестры, люди великой веры и великого сердца огромную благодарность всем вам за ваши молитвы и вашу ежедневную поддержку. Молитва Сунгураби всегда освещает великой верой  сердца  российской молодежи и всех людей. Сила Сунгураби в России и во всем мире! Аминь!

Как нуждается в вере наша молодежь!
Она очень страдает от безверия и когда Всевышний через моих братьев христиан и  ислама открывает им глаза и души для благодати Творца, молодежь и старики счастливы. Что обрели Веру. Что имеют вечную жизнь, которую дарует Всевышний. Это великое откровение, которое получают мои студенты является мощным щитом и силой в битве против безверия, разврата,   сатанизма и  его хитростей.

Как я хочу чтобы свет веры распространился во всем мире. Братья! Усиливайтесь в вере! Помните, что ваши молитвы спасают молодых людей Калининграде, России , во всем мире. Великая сила всевышнего в ваших сердцах приведет весь мир к вере!
« Достаточно нам Аллаха, Он – прекрасный доверенный!» (Коран).
Ваши молитвы – это духовный стержень для многих молодых неопытных душ. Они часто страдают. Рядом  с ними не живут их родители, погрязшие в безверие. Они растут без родительского благословления. Как они нуждаются в нашем благословлении , дорогие братья и сестры! От Стамбула и до Эрзерума, от Гюлистана и Барлы, Сирии , Египта, Иордании и всего великого Исламского мира добра и света, любви и веры, счастья и братства! Идет свет веры от вас! Он  – спасение для всех людей!

Станьте всегда для молодых духовными родителями, отцами и матерями.  Станьте всегда для их жизни и словом молитвы дайте всем молодым людям моей Родины спасение. И христиане и мусульмане! Все верующие! Великая мудрость Корана, энергия и мощь выдающаяся из всех в мире – преодолеет и победит все преграды на пути веры. Преграды, которые закрывают сердца значительной части молодых от веры. Юноши и девушки Великого Ислама сохраняйте огонь чистоты и веры в душе своей! Ваша чистая  вера – спасение для  всех неверующих.  Ваши  сомнения – трагедия  всем неверующим, их духовная смерть.

Великие мужи ислама прекрасно воспитывают молодежь в прекрасном Святом исламском мире.Как прекрасна чудесная и великая Турция, ее благодатная земля и вода, ее чистый воздух и велика Турция, где мне  посчастливилось побывать дважды и видеть вас мои братья и сестры.Я видел только добрые улыбки и чистые руки и говорю студентам – вот пример вашей жизни. Ислам, вера, – пример и путь вашей жизни. Верующих людей. Всем сердцем хочу увидеть вас снова.

Шаг за шагом, капля за каплей, вздох за вздохом, мы В Калининграде и все братья в России смиренно и терпеливо, скромно и трудолюбиво работаем среди людей во имя Творца Небесного, и мусульмане и христиане, во имя его мудрости. Ежесекундно благодаря Его Величие, Мудрость, Силу и Милосердие за то что Он разрешает нам трудиться на этой тропе до последнего часа земной жизни.
Я – учитель своих учеников буду служить этому вместе с моими братьями всегда.
Ваш Владимир Ежиков.
Калининград, Россия. 21 апреля 2011 года.

http://www.risalehaber.com/news_detail.php?id=105839