Etiket arşivi: rusya

Aykırı Mezar

RUSYA’NIN kuzey batısında Hıristiyanlığın sembolü Novgorod şehri. Bu şehrin kuzeyinde, adeta diğerlerine sırtını dönmüş bir mezar bulunuyor.

Bütün mezarlar haç işaretli ve aynı istikamette olduğu halde, üzerinde haç işareti olmayan ve yönü kıbleye dönük tek mezar bu…

Başucundaki oval mermer taşın ortalarında küçük harflerle Sofla Valentinovna, mermerin üst kısmında büyük harflerle yarım ay şeklinde yazılmış büyükçe MERYEM yazısı göze çarpıyor. Ayrıca mermer taşta, mezarlığa yolu düşenlerin dikkatini çeken şu vecize yer alıyor:

Dünya fanidir. Fakat iyi bilin ki, sonsuz bir hayat vardır.”

Mezarının yönünü Sofia, bizzat kendi vasiyetinde belirtmişti. Mezar taşma da bu vecizenin yazılmasını istemişti.

Mezarlığa giren herkes, hayatının son altı ayını imana adamış bu kadının mezar taşına hayretle bakmaktan kendini alamıyor. Ve ardındaki sebebi merak ediyor. Bu aykırı mezarın sahibini tanımak için altı ay öncesine gitmek gerek.

Novgorod’un en yüksek binalarından birindeyiz. Radyo televizyon binasındayız. Sofla Valentinovna radyo kanalının önemli programcılarından.

Tüm Rusya’da hayranlıkla takip ediliyor. Çok güçlü bir hitabete ve son derece güzel bir ses tonuna sahip. Rusça’yı düzgün ve akıcı bir diksiyonla konuşuyor ve dinleyicileri kendine bağlıyordu.

İşini her zamanki gibi büyük bir titizlikle yapan Sofla, o günkü radyo programı için odasında hazırlanıyordu.

Abdülkerim randevusuna geç kalmış gibi arabayı hızla sürüyordu. Yanında bulunan Resul, Abdülkerim’in bir işi başlayıp bitirme konusundaki titizliğini bildiğinden arabayı sürmedeki heyecanını buna bağlıyordu.

Epey dolaştıktan sonra nihayet Novgorod‘taki radyo televizyon binasının önünde durdular. Ve ikisi arabadan indiler, radyo binasına girdiler. Abdülkerim kendine olan güvenin verdiği cesaretli tavırla danışmaya yaklaşarak müdür beyle görüşmek istediğini söyledi. Resul ise yeni hizmet macerasında bu sefer nelerle karşılaşacağını merak ediyordu. Sekreter, hangi konuda görüşmek istediklerini sorup öğrendikten sonra müdürle irtibat kurdu ve:

– Buyurun, müdür bey sizi bekliyor, dedi.

Radyo müdürüne gidip bant kaydı için okunmasını istedikleri kitabı gösterdiler. Okunanların büyük bir mahkûm kitlesine dinletileceğim, bu yüzden kayıt için radyo binasını seçtiklerini söylediler. Bunun üzerine müdür, şartlarını ve stüdyo saat ücretini söyledikten sonra, kendilerini üçüncü kattaki Sofıa Valentinovna’ya sevk etti. Asansöre binip üçüncü kata çıktılar. Koridorun hemen sağında bulunan ve üzerinde “Sofia Valentinovna” isminin yazılı olduğu kapıya yöneldiler.

O anda Resul’ün zihninde bir şimşek çaktı. Bu ismi bir yerlerden hatırlamaktaydı. Hafızasını biraz yokladıktan sonra, “Tamam, Azerbaycan’dayken radyolarda, seslendirdiği Rusça romanlarını dinlediğimiz, sesine hayran olduğumuz, meşhur Rus spiker Sofia Valentinovna bu!” dedi içinden. Heyecanı daha da arttı.

– Şu işe bak Abdülkerim, kimin yanına geldik. Kırk yıl düşünsem aklıma gelmezdi, diye mırıldandı.

Abdülkerim hemen tepki vermedi. Çünkü o tipik bir Rus’un karakteristik özelliklerine sahipti, soğukkanlıydı. Daima yapacağı işi düşünür, hedefine yürürdü. Tabiri caizse, dereyi görmeden paçaları sıvamazdı.

Rusya’nın Korkulu Rüyası: Nikolay İvanoviç

BATI RUSYA’NIN mafya lideri olarak tanınırdı. Yaptıkları sık sık Rus medyasının gündemine taşınırdı. Uluslararası pek çok gasp, soygun, kaçakçılık ve cinayet olayına adı karışmıştı. Fakat buna rağmen uzun yıllar yakayı ele vermedi. Çok kurnaz ve cesur bir kişiliğe sahipti. Bu yolda elde ettiği servetinin çokluğu dillere destandı. Amerika ve Kanada’da malikâneleri, okyanuslarda yüzen gemileri vardı. Rus kamuoyunda neredeyse onu tanımayan yoktu.

Nikolay için işler yolunda gidiyordu. Fakat bir gün hiç ummadığı bir durumla karşılaştı, ihanete uğradı. Çok sevdiği, çocukluğunu beraber geçirdiği, aynı zamanda mafya işlerinde en güvendiği yoldaşı onu ele vermişti. Dostum dediği insan, Nikolay’ın yerini alabilmek için devletten gelen gizli teklifi reddedememişti. Kendisi serbest bırakılmak şartıyla Nikolay’ı ihbar etti ve onun yerini aldı.

Bir zamanlar Rusya’ya hükmeden Nikolay, ihanete kurban gitmiş, Rusya’nın en ünlü hapishanesine konulmuştu.

Sıradan bir mahkûm gibi işkence gördü ve hücreye atıldı Nikolay. Bütün bunlar umurunda bile değildi. Asıl onu kahreden, en güvendiği arkadaşının ihanet etmesiydi. Bunu bir türlü içine sindiremiyordu.

Düşündükçe kahroluyordu.

Hatta bu yüzden intihara bile teşebbüs etmişti.

Sofia Valentinovna

SOFİA, KOYU renkli ahşap masasının başında, o gün yapılacak programla ilgili notlarını düzenlemekle meşguldü. Odasındaki sessizlik bir anda kapının çalmasıyla bozuldu. Resul ve Abdülkerim içeriye girdiler.

Sofıa, Resulün tipinden Rus olmadığını anladı. Tepeden bakan ve küçümseyen bir tavırla sordu:

– Ne var, ne için geldiniz?

Yüzünde ciddiyetten de öte, soğuk rüzgârlar esen, 65 yaşlarındaki bu kadının Resul’ün üzerinde bıraktığı ilk intiba hiç de hoş değildi. Resul bu hisler içindeyken Abdülkerim cevap verdi:

– Müdür bey gönderdi, bir seslendirmemiz var.

– Şartları konuştunuz mu?

– Evet, kayıt için sizinle görüşmemiz gerektiğini söyledi müdür bey.

– Metni siz mi seslendireceksiniz, yoksa biz mi?

Buna karar vermemişlerdi. Ama Abdülkerim’e göre, kaydını yapacakları kitap Risale-i Nur metni olduğu için bunu, inanan birinin seslendirmesi gerekiyordu. Bu yüzden düşünmeden:

– Biz seslendireceğiz, diye cevap verdi.

– Peki, o zaman yarın sabah saat dokuzda gelin! Gelirken okunacak metnin üç ayrı nüshasını beraberinizde getirmeyi de unutmayın, dedi Sofıa, sert bir ses tonuyla.

Resul, Risale-i Nurun insanlar üzerinde bıraktığı tesiri bildiğinden, “Belki ilgisini çeker” diye cebinden çıkardığı Tabiat Risalesi’ni kadına gösterdi.

– Efendim, bizim okuyacağımız kitap bu… Adı Tabiat Risalesi… Allah’ın varlık ve birliğini ispat ediyor!

Sofia çok zeki ve gururlu bir ateistti. Resul’ün niyetini sezmiş olacak ki, tam tersine bir cevap verdi:

– Bana bak! Burası Novgorod Rusya, Hıristiyanlığının merkezi… Ben Hıristiyanlığa bile inanmıyorum, nerede kaldı senin dinine inanacağım, hadi oradan, deyip adeta elinin tersiyle Resulü kovdu.

Resul neye uğradığını şaşırmıştı. Beklemediği bu cevapla morali bir hayli bozuldu. Hatta dışarı çıkarken bu kadınla nasıl çalışacaklarını düşünerek endişesini Abdülkerim’e açtı:

– Gördüğün gibi kadın koyu bir ateist! Bununla nasıl yapacağız?

Abdülkerim, her zamanki gibi kararlı tavrıyla:

– Resul, biz işimize bakacağız, o da işine bakacak, onun dinsizliği bizi ilgilendirmez!

Resul, Abdülkerim’e hak verdi.

Nur dershanesine vardıklarında Resul’ün aklı hâlâ Sofia Valentinovna’daydı. İslamiyet’e karşı söylediği sözlerin etkisinden bir türlü kurtulamamıştı.

– Abdülkerim, komünizm kadını ne hale getirmiş gördün mü, diye söylendi.

– Şimdi kadını bırakalım da, biz işimize bakalım. Bu iş, dershanede ders yapmaya benzemez, düzgün ve takılmadan okumalısın, dedi.

O gece ikisi kafa kafaya verip geç vakte kadar Tabiat Risalesi üzerinde çalıştılar. Resul stüdyodaymış gibi alıştırmalar yaptı. Bir ara kendini rol yapıyormuş gibi hissetti ve okuyuş tarzını yüreksiz buldu.

– Bu Abdülkerim de başımıza açmadık iş bırakmadı. Ben kim, stüdyoda ses kaydı yapmak kim? Bir bu eksikti. Sayesinde seslendirici de olduk. Aslında bu işi profesyonel birine yaptırmalıydık, diye içinden söylendi. Daha sonra bu düşüncesini açığa vurdu:

Abdülkerim, bu iş özel bir kabiliyet ve tecrübe ister. Ben hayatımda stüdyoya girip bir cümle bile okumuş değilim. İstersen gel, bunu o kadına okutalım, ne dersin?

– Bak Resul, bu sadece kabiliyet isteyen bir iş değil, aynı zamanda iman işi, ihlâs işi. Görmedin mi, kadın kopkoyu bir ateist! Açıkça inanmadığını söylüyor. İnanmayan birinin Risale-i Nur’ları seslendirebileceğine sen inanıyor musun? Onun için bu işi senin yapman gerek.

Bu açıklama Resul’ü ikna etmeye yetti. Yine Abdülkerim’e hak verdi. Zaten Abdülkerim’de müthiş bir ikna gücü vardı. Artık iş, başa düşmüştü. Resul, stüdyodaymış gibi gece yarılarına kadar okuyacaklarını tekrar etti.

Kayıtta ilk gün

Sabah olunca Abdülkerim tam vaktinde gelip zili çaldı. Resul’ü alıp birlikte radyo binasına gittiler.

Resul oldukça heyecanlıydı. Sofia ile önceki gün yaşadığı olumsuzluğun etkisini henüz üzerinden atmış değildi. Abdülkerim kendisini bir joker gibi kullanmıştı. Onu rolden role soktuğunu düşündü. İçinden, “Spikerlik kim, ben kim?” diye tekrarlıyordu. Ama bir yandan da, hizmet için her şeye razıydı.

– Yiğidi öldür, hakkını yeme, derler. Ruslar, gerçekten işlerini sağlam yapan insanlardı. Stüdyoya vardıklarında Sofia Valentinovna, kayıt odasında hazır bir şekilde onları bekliyordu.

Abdülkerim ve Resul yeni bir hizmet macerasının ilk gününde şevkle kayıt odasına girdiler. Seslendirecekleri metnin üç nüshasını da Sofia’ya verdiler.

O da bunlardan birini Resul’e, diğerlerini iki arkadaşına verdi. Resul kitabı seslendireceği sırada Sofia okunan kelimelerin telaffuz edilmesini takip edecek, diğer iki arkadaşı da camekân arkasından metnin eksiksiz okunmasını takip edecekti. Böylece yapılan hatayı birinin kaçırması halinde diğerinin yakalaması sağlanacaktı.

Bir Kayıt Esnasında Resul, bu durumu görünce bir kere daha işin ciddiyetinin farkına vardı. Kayıt odasına geçip, masanın başına oturduğunda heyecanı biraz daha arttı. Kendini yatıştırmak için önündeki bardaktan birkaç yudum su içtiyse de heyecanı geçmek bilmiyordu. Sofia Valentinovna, kayıt öncesi son talimatlarını verdi:

– Bak, bu ikaz lambası. Bu yanınca okumayı kesecek, bize kulak vereceksin. Hatalı okuduğun yeri tekrar okuyacaksın, tamam mı?

– Tamam! Sofia’nın işaretiyle kayıt başladı.

Resul dersin başındaki besmeleyi okuyup manasını Rusça’ya tercüme eder etmez, ikaz lambası yanıp söndü. Ardından sanki kıyamet kopmuş gibi Sofia Valentinovna’nın sesi duyuldu:

– Bu ne biçim okumak? Kafkas şivesiyle Rusça’yı berbat ettin! Zaten heyecandan dili damağına yapışmış olan Resul’ün bu sefer eli ayağına dolaştı. Sofia öfkeli ses tonuyla:

– Neyse, hadi devam et, dedi.

Resul okumaya devam etti, ama hiç kendinde değildi. Moral bozulduğuyla neredeyse her cümlede hata yaptı. İkaz lambası da devamlı yanıp söndü. Sofia sert üslubuyla moralini bozmaya devam etti. Üstelik:

– Ne olacak, siz Müslümanlar hep böylesiniz, diyerek kendi kusuruyla bütün Müslümanlar’ı suçladı. Bu, Resul’e daha da ağır geldi.

Okuma bitip de stüdyodan çıktığında Resul’ün yüzü ateşte kızarmış gibiydi. Hele Sofia’nın kendi şahsında Müslümanlar’a hakaret etmesi, işin tuzu biberi olmuştu. İçinden, “Bu iş buraya kadar!” deyip Abdülkerim’e siteme hazırlandı. Stüdyodan çıkıp da Abdülkerim’le karşılaşır karşılaşmaz:

– Bütün bu hakaretler senin yüzünden… İşitmediğimiz laf kalmadı. Yarın ben yokum, sen gelir okursun!

Abdülkerim, son derece sakin bir tavırla:

– Dur bakalım kardeşim, hemen pes etmek yok. Sabredeceğiz.

– Onu, bunu bilmem, sen gelir okursun. Ben bu dinsiz kadından daha fazla hakaret işitmek istemiyorum!

Not: 1. Bölüm’ün sonuna geldik… Eklenen bölümleri, bu sayfadan takip edebilirsiniz. http://www.nurnet.org/kizil-meydandan-kibleye-hidayet-hikayesi/

 

Türk medyasında sansasyon..

23 Mart twitter da gerçekleşen etkinlik dünya basınında da yer aldı.

Rusya’da islami yayınlar yapan www.golosislama.ru sitesi “Türk medyasında sansasyon: #SaidNursi ve #Atatürk twit yarışması gerçekleşti” başlığıyla ziyaretçilerine duyurdu.

Haberinde Said Nursi’den “meşhur Türk alimi Said Nursi” olarak bahseden site, “vefatının 52 yıldönümünde Twitter Türk kullanıcıları bu tarihi herkese duyurmaya gayretinde bulundular.” diye devam etti.

Haberin devamında Atatürk tagine değinen site şu yorumda bulundu: “Onlar müslümanlara ve Said Nursi’ye karşı hakaret dolu mesajlar gönderseler de, müslümanlar kendilerini bu provokasyona kaptırmadan Kur’an ayetleriyle, hadislerle ve Said Nursi’nin imana, şefkate, güzelliğe ve ihlasa dair sözleriyle cevap verdiler.

İşte haberin tamamı:

Türk medyasında sansasyon:

#SaidNursi vs #Ataturk twit yarışmaşı gerçekleşti

Türk medyasının haberine göre, dün 23 mart tarihinde meşhur Türk alimi Said Nursi’nin vefatının 52 yıldönümünde Twitter Türk kullanıcıları bu tarihi herkese duyurmaya gayretinde bulundular. Kısa zamanda #SaidNursi hashtag’i Dünya TT’si oldu.

Bu kampanya’yı Said Nursi okurları başlattılar. Cuma günü genellikle ‘Hayırlı Cumalar’ hashtag’i birinci sıralara girdiği için, bu kampanya Cuma namazından sonra başladı. Kısa zamanda #SaidNursi hashtag’i Türkiye TT’si oldu ve 17 saat süresinde TT’nin zirvesinde #SaidNursi vardı. Twit mesajları her birkaç saniyede dünyanın dört bucağından geliyordu.

Bu kampanya’ya Kemalistler (#Ataturk) de katıldı. Onlar müslümanlara ve Said Nursi’ye karşı hakaret dolu mesajlar gönderseler de, müslümanlar kendilerini bu provokasyona kaptırmadan Kur’an ayetleriyle, hadislerle ve Said Nursi’nin imana, şefkate, güzelliğe ve ihlasa dair sözleriyle cevap verdiler. Bazı Türk medyasına göre, Türk sosyal medyasında böyle eşi benzeri olmayan çok ilginç bir yarış ilk defa gerçekleşti.

#Ataturk hashtag’i gün boyunca 2 sırada kalırken #SaidNursi hashtag’ine yetişemedi. Birkaç zaman süresinde dünya çapında #SaidNursi 4. sırada TT oldu.

Bu hadise Türk medyasında şimdi konuşuluyor.

Bazı Türk Twitter kullanıcıları böyle bir yorum yaptılar:

#SaidNursi ile #Ataturk’ü birbirine karşı koymak manasızdır, çünki birincisi büyük İslam alimi ise, ikincisi büyük hükümet adamıydı.

Haberin orjinali için www.golosislama.ru

Rusya: Bu Kitaplar Dünyayı Titretir!

Rusya Nur Talebeleri’nin Moskova’dan Yazdıkları Mektup

Muhterem ve şefkatli Ağabeyler,

    Berâ-yı mâlumât olarak bu sene, hususan şuhûr-u selâse münâsebetiyle, Rusya’da Cenâb-ı Hakk’ın ihsan ettiği hizmet-i îmâniyeden hülâseten bahis etmek istiyoruz. Ezcümle:

    Önceki mektupta bahsettiğimiz gibi, bu sene (1998) Sibirya’nın dört büyük şehrinde dershaneler açıldı. (Yekaterinburg, Omsk, Novosibirsk, Krosnoyarsk) Bunlardan Yekaterinburg ve Novosibirsk’de ikinci dershaneler açıldı. Bilhassa Novosibirsk’de; orası Rusya’nın önemli ilim merkezidir. Yüz bin üniversite talebesi ve binler üniversite öğretim görevlileri olan Sibirya’nın baş şehridir. İkinci bir dershane bu üniversite muhîtinde açıldı. Bu üniversite Novosibirsk’in otuz km. uzağında, ormanlık bir yerde, ayrı büyük bir şehir gibidir. Risâleler, ilim adamları arasında çok kısa müddette intişâr etti ve merakları celb etti. Geçen, dershaneye gelen iki profesör, dersleri dinledikten sonra “Bu kitaplardan dünyâyı titreten ilmî işler yazmak olar” demişler. Orada dershanede kalan öğretim görevlileri kardeşler ders verdikleri fakültelerde hizmet ediyorlar.

    Bu sene (1998) İstanbul’da yapılan Bediüzzaman Sempozyumu’na, Rusya Müftüsü Râvil Hazret’in iştirâki de, Rusya’da Risâle-i Nur’a merâkı daha da arttırdı. Camilerde, müftünün İstanbul’da Bediüzzaman Sempozyumuna iştirâk ettiği ilân edildi.

    Burada çok meşhur “Müslümanlar” adlı dergide “Meşhûr-u âlem ve çok muhterem büyük İslâm âlimi ve mütefekkiri Bediüzzaman Said Nursî Hazretleri’nin te’lif ettiği Risâle-i Nur Külliyâtı ile, bu internet adresleri ile tanış olabilirsiniz. Eserler, dünyanın bir çok dillerinde bu adreslerde mevcuttur.” diye Risâle-i Nur’la alâkalı birkaç internet adresinin de verildiği bir haber vardı. O derginin genel müdürü ile görüşüp Rusça ve Tatarca Risâleleri takdim ettik.

    Sempozyumdan döndükten sonra Petersburg’da kırk altı bin kitâbın tab’ı anlaşmasını yaptık. Bir ay içinde hepsinin tab’ı yapıldı. Yirmi bin Âyet-ül Kübra, yirmi bin Uhuvvet Risalesi, üç bin Türkçe Asâ-yı Mûsa, üç bin İngilizce Lem’alar… Her zaman olduğu gibi bu tab’ işinde inâyetler daha bedîhi oluyor. Mesela; üç bin İngilizce Lem’alar’ı basarken yanlış olan bir sayfada bütün makineler birden durmuş. Sebebini anlamamışlar. Sonradan görmüşler ki, o sayfada yanlış birtek sehiv varmış. Eğer makineler durmasaydı, o zaman üç bin kitap tashih olması yahut yeniden basılması gerekiyordu. Asâ-yı Mûsa’nın üst kapağına matbaa işçileri ile bakarken onlardan biri “Asâ-yı Mûsa’nın tercümesi nedir?” diye sormuş. Hacı Kardeş tercümesini Rusça söylemiş ve Asâ-yı Mûsa’nın bütün sihirleri iptal ettiğini anlatmış. Bu sırada oraya ispirtizma ve manyetizmaya âit kitap bastırmak için gelen birisi çok acîp bir görkem alarak matbaadan çıkıp gitmiştir. Basılan kitapları matbaadan arabaya yükleyip (umum çekisi 4 ton) bir kardeşin ambarına götürürken polislerin çok olduğu yerden geçerken birden bir tûfan başlamış. Polisler koşup yerlerine girmişler. Kitapları boşalttıktan sonra hava açılmış.

    Petersburg’da iken, Rusya’da çok meşhur bir üniversite olan Leningrad Dakik Cihazlar ve Optika Enstitüsü’nde üç sene önce İslâmı kabul etmiş ve İslâm Hayriye Cemiyeti kurmuş bir profesörle görüştük. Ona, Risâle-i Nur’un esâs ve gâyesini anlattık. Çok hayret etti ve sevindi ve bu kitapları Petersburg’un ilim muhîtine neşr etmeyi kendine bir borç bildiğini ve ilk evvel üniversite profesör ve talebelerinin de iştirâkleri ile bir konferans düzenlemek istediğini bildirdi ve hâzır olduğumuzda ona bildirmemizi ricâ etti. Ona Rusça kitaplardan ve İngilizce Tarihçe-i Hayat ve Ene ve Zerre kitaplarını hediye ettik.

    Bir namaz vakti Petersburg Camisi’nde, kardeşler Letonya’dan gelmiş Hava Kuvvetleri emekli albayı, şimdi ise, Riga Müslüman İcmâsının başkanı Ashad Hazret’le tanışmışlar. O, kitapları okuyarak çok memnun olduğunu ve Letonya’da bu hizmete çok ihtiyâç olduğunu söylemiş. Gittikten sonra telefon açıp Letonya’nın yerli ahâlisinin Risâle-i Nur’u çok merâk ettiğini ve bu hizmetin orada yerleşmesini ricâ ettiklerini söylemiş. Ashad Hazret, Cum’alarda hutbe ve vaazları Risâle-i Nur’dan tertip ediyor. Sonra Litvanya’dan, orada vazifeli olan bir Türk hoca bize telefon açıp, yarın Litvanya Müftüsü Moskova’ya geliyor. Ona bir miktar kitap vermemizi ricâ etti ve oraya beklediklerini söyledi. Moskova’da bir imam Lem’alar kitabını eline alarak vaazı direk kitaptan okuyarak sonra Rusça izâh ediyor.

    Bir kardeşin gayreti ile Kırım’da da çok güzel hizmetler oluyor. Finans-Kredi Kolejinde okuyan bir talebe dershaneye gelip gidiyor ve kitapları okuyor. Bir defa felsefe dersinde Risâle-i Nur’dan anlatmış. Rus olan muallim çok merak etmiş ve kardeş onu dershaneye götürmüş ve o Rus; dersleri dinleyerek sanki çarpılmış gibi olmuş. Kırım’ın ikinci şehri olan Sivastopol’da dershane açmak için güzel zemin var. Eskiden hizmeti tanıyan bir kardeş oradan dâvet ediyor.

    Ukrayna’nın büyük şehirlerinden olan Odessa’da bir kardeş (oğlu Bakü’de dershanede kalıyor) orada çok büyük ihtiyâç olduğunu ve orada âcil dershane açılması için kardeşleri dâvet etmiş ve bütün maddî cihetini yükleneceğini söylemiş.

    Moskova’da bir Rus kardeşle tanıştık. Dokuz yaşında ilk defa Allah kelimesini duymuş. Sonra hiç unutamıyormuş. Üç sene önce İslâmiyet’le tanışmış, beş aydır namaz kılıyor. Bir Cuma günü kendisi bize yaklaşıp tanış olmak istediğini bildirdi. Biz de Rusça kitapları verdik. Öbürkü Cuma, her kitabı ikişer defa okuduğunu ve çok tatmin olduğunu söyledi. Sonra Türkçe okumak istediğini bildirdi. Uhuvvet Risâlesi’ni verdik. Sonra her kitabı bir nefeste, iki buçuk saatte bitirdiğini ve böylece dört kere tekrar okuduğunu ve kitâbı eline aldıkça yere koyamadığını ve anladığı kitaplardan daha çok lezzet aldığını söyledi. Şimdi Asâ-yı Mûsa’yı okuyor ve derslere devam ediyor. (1)

    Elhamdülillah, an be an, saat be saat, gün be gün Rusya’da hizmetler intişâr ediyor ve kökleşiyor. Mutlaka bu günlerde, aynen Moskova ve Petersburg gibi Rusya’nın çok şehirlerinde ve bilhassa Orta Asya, Türkî Cumhuriyetlerde de kim bilir daha nice hizmetler oluyor.. İnsanlar nûr-u hidâyete kavuşuyorlar!.. İnşâ allah duâ edin; Cenâb-ı Hak, bu hizmette gayret, devâm ve sebât ihsan etsin.

Moskova

24-11 1998

Rusya Nur Talebeleri

      Son günlerde Moskova’da hava herkesi hayretlendirdi. Gündüzler gökte bulut yok ve geceler yıldızlar görünüyor. Dikkat edilince, kâinatla Risale-i Nur’un alâkası vâzıhan görünüyor.

  •     Haşiye: Bu mektubu size göndereceğimiz gün, filimler ve Kelimât geldi. İnşâallah İngilizce Tarihçe-i Hayat, Yirmidokuzuncu Söz haşre dâir Risaleler ile Arapça Kelimât’ı tab’a götürürüz. Çünkü; Novosibirsk, Petersburg gibi üniversitenin çoğunluk olduğu yerlerdeki profesörlerden ingilizce bilen çok var. Belki onlardan bazıları, o mecmuaları Rusça’ya tercüme eder diye ümidimiz var.

Avrupa Polonya Hizmetleri 2011

Esselamu Aleykum Ve Rahmetullahi Ve berekatuhu

Avrupa’nın yüz ölçümünün en büyük ve nüfusunun en yoğun olduğu ülkelerden biri olan Polonya’dan tüm ağabey ve kardeşlere binler selam ederiz.

Polonya’nın başkenti Varşova’da dokuz ay önce dershane açıldı ve elhamdülillah çok güzel hizmetler oluyor.

Yirmi altıncı Lamanın dokuzuncu Ricasında kahraman Üstadımızın Rusya’daki esaretinden firar edip “Ta Varşova ve Avusturya’ya uğrayarak İstanbul’a kadar geldim” diyerek hizmetin temellerini ta o zamanlardan attığı Polonya yani Lehistan’dayız.

Buraya gelmeden önce Bosna-Hersek’te ve birçok ülkelerde Risale-i Nurların tercümesi ve neşri ile alakadar olan Erdoğan Nil abi, Polonyalı, 6 yıl önce iman ile müşerref olmuş, tercüman Raşit kardeş ile tevafuken tanışıp tercüme faaliyetlerinin başlamasına vesile olmuş.

Şimdi Hizmet-i Kuraniyede bulunan Raşit, Mucizat-ı Ahmediye, Küçük Sözler, Hastalar Risalesi, Muhtasar Tarihçe-i Hayat, 33 pencere, 23cü söz ve Tabiat Risalesinin tercüme edilmesine muvaffak oldu.

Polonyalı Raşit kardeşimiz bütün vaktini Risale-i Nurların tercümesine sarf ediyor ve kendisinin söylediği “Zamanımız az, bir dakikayı bile zayi etmemek gerek, en kısa zamanda külliyatı tercüme etmeliyiz” diyerek inayet-i İlahiye ile ve dualarınızla şu an şevkle tercümelere devam etmektedir.

Neşriyat faaliyetleri böyle suhuletle ve inayetle devam ederken, diğer yanda Üstadımızın Rusya’dan dönerken uğradığı Varşova şehrinde her gün derslerimiz oluyor, elhamdülillah! Umumi derslerimizi cumartesileri dershanemizde yapıyoruz. Diğer günlerde Lehistanlı ve Türk ağabeylerin evlerinde dersler yapılıyor.

Polonya’da Kur’an-ı Kerimden sonra tercüme edilen ilk İslami kitap Nur Risaleleridir. Bu vesile ile Polonya müftüsüne Mucizat-i Ahmediyeyi gönderdik sonra bizden 500 tane kitap aldı. Bütün çıkan risaleler müftülük aracılığı ile Polonyalı Müslümanlara ulaştırılıyor. Yine müftülüğün vesilesi ile 20 kütüphaneye risaleleri koyduk.

Üstadın Mufassal Tarihçe-i Hayatını okuyup çok etkilenen ve “Ben önceden pasif bir müslümandım ama şimdi büyük bir dava adamını tanıdım, artık benim durmamam lazım” diyen bir Polonyalı Müslüman profesör bizleri Lublin şehrine davet etti. Risale-i Nurun tanıtımı için 3 gün bir salon kiralayıp 400’e yakın Polonyalıyı davet etmiş. İçlerinde birçok ilim adamları, öğretmenler ve eğitimcilerde vardı. Üç gün boyunca çok güzel hizmetler oldu ve 600 kitap satıldı.

Mucizat-ı Ahmediye Risalesi basılmış ama elimize ulaşmamıştı, cuma sabahı bir rüyada, eski binanın içinde ağabeylerle meşveret ediyoruz ve bütün tanıdığımız ağabeyler orada hazır ve birden gür bir seda ile duyduk ki “Peygamberimiz Hz. Muhammed ASM geliyor” hemen karşılamak için büyük bir sevinçle dışarı koştuk ve baktık ki Medine’deyiz. Resul-i Ekrem ASM geldi ve bize dedi ki “Sungur nerede?” Birde baktık ki öbür taraftan Mustafa Sungur ağabey Rasulullah ASM a doğru geliyor.

Resul-u Ekrem ASM emretti ki hemen benim evimin yakınına Sungura bir ev yapınız. Biz hemen bu emir üzerine koştuk ve Mustafa Sungur ağabeye ahşaptan bir ev yaptık. Peygamberimiz ASM bizden birkaç gence kapıda durup Mustafa Sungur ağabeye hizmet etmemizi emretti. Bu rüyanın etkisi ile uyanıp düşünürken Mustafa Sungur ağabey aradı, bende hemen kendilerine bu rüyayı anlattım, Sungur ağabey de “Tercümelerin makbuliyetine ve ileride olacak büyük hizmetlere işarettir” dedi. Cuma namazından sonra Varşova Medrese-i Nuriyemize Mucizat-i Ahmediye risalesi elimize ulaştı ve böylece bu rüyanın tabirini anlamış olduk. 

Mayıs ayında Varşova’ya, başta Fırıncı ağabey ve ehli hizmet abiler, Bosna-Hersek’ten, Estonya’dan, Çek Cumhuriyetinden, Finlandiya’dan abi ve kardeşlerin iştirakiyle çok feyizli ve çok büyük hizmetlere vesile olan bir ziyaret gerçekleşti. Fırıncı ağabey Tataristan asıllı Polonya Diyanet İşleri Başkanı ile görüştü.

Ve Diyanet isleri başkanı Fırıncı ağabeye “Ağabey Polonya’da Risale-i Nurların inkişafı için ne gerekiyorsa yapmaya hazırız” dedi.

Hizmetler bu derece hızlı inkişaf ederken, Cenab-ı hakkın inayetiyle hapishanelere de kitapları götürdük. Elhamdülillah hapishanede ellerine Risaleler ulaşan 3 kişi Müslüman oldu ve dershaneye sürekli mektup yazarak bize sualler soruyorlar. Ziyaretlerine gittik ve orada çok şaşırdık, mahkûmlar tercüme edilen bütün risaleleri okumuşlar. Hapishane artık onlar için bir Medrese-i Yusufiye oldu. Nurları şevkle okuyan mahkûmlar “Bizler burada Nurlardan dersimizi tamamıyla alıp, inşallah ıslah olarak çıktığımız gün Risale-i Nurların Polonya’daki inkişafı için elimizden gelen her türlü hizmeti yapacağız“. Elhamdülillah Risaleler Hakaik-i İmaniye dersleri ile Polonyalı mahkumları da bizlere kardeş eyledi.

Üstad hazretlerinin Leyle-i kadirde ihtar edilen bir mesele-i mühimmede müjdelediği İsveç, Norveç, Finlandiya’dan da güzel haberlerimiz var.

Finlandiya’da Emre kardeş ailesi ile tercüme faaliyetlerine devam ediyorlar. Hastalar risalesi neşredildi, yakın zamanda da inşallah 23.söz neşredilecek.

İsveç’e gittiğimizde elhamdülillah çok güzel bir hizmet zemini gördük. Orada da tercüme faaliyetleri başladı.

Norveç’ten de çok ısrarla davet ediyorlardı, gittik ve Norveççeye tercümeler başlatıldı.

Dualarınızla oralarda da dershanelerimiz açılacak.

Bir ay öncede Macaristan’a gittik. Büyük Sözler tercümesi bitti neşredilecek.

Macaristan’da iken, Çek cumhuriyetinde tercüme ve hizmetlerle ilgilenen Bekir Bakış abi ile görüştük. Çekçe Tabiat risalesi neşredilmiş.

Estonya’dan da müjdeli haberler var, hizmet için Azeri Vakıf Rasim kardeş gitmiş ve üç gün önce mübarek cuma günü başkent Tallin’de dershanemiz açıldı.

Dualarınızı ve sizleri bekleriz.

Polonya Resul

10.10.2011

www.NurNet.org