Etiket arşivi: trakya

Yayınevlerinin Dikkatine!

1.5 milyon insanın yaşadığı Trakyada bu güne kadar kitapla okuyucuyu buluşturacak bir etkinlik yapılmadı.

Birleşmiş Milletler İnsanı Gelişme raporuna göre Türkiye kitap okuma konusunda 173 ülke arasından 83. sırada.

İngiltere ve Fransada halkın %21 i düzenli kitap okurken Türkiye’de %0.01 sadece 40 bin kişi düzenli kitap okuyor.

Bir Japon yılda ortalama 25 kitap okurken Türkiye’de 6 kişi 1 kitap okuyor.

Norveçli kitaba yılda 137 $ harcarken Türkiye’de bu rakam sadece0,45 $.

Oysa rakamlar halkımızın, insanımızın kitapla tanışmasının ne kadar gerekli olduğunu ap açık bir şekilde ortaya koyuyor.

Ramazan ayında bilhasa Trakyanın Selimiye, Sokullu, Hızırbey gibi camiilerinde kitap fuarlarının düzenlenmesi gibi etkinliklerin yapılması halkımızın kitap okumasına fayda sağlayacağını umuyorum.

Okuyucuyu kitapla yazarla buluşturmak toprağın yağmurla buluşması gibi birşey olsa gerek hele bu toprak yıllardan beri su görmediyse kuraklıktan çatlamışsa daha da bir özlemle kavuşurlar.

Bu duygu ve düşüncelerle yayın evlerinin bu konuya hassasiyetle özen göstereceklerini umuyorum.

Çetin Kılıç / Lüleburgaz

Hizmet ile Geçen Bir Ömür

-Kırklareli’nde “Hamit Hoca” diye bilinen Abdülhamit Oruç kimdir? Kendiniz ve aileniz hakkında kısaca bilgi verir misiniz?

Adım Abdülhamit Oruç. Babam Drama’da doğmuş. Mübadil göçmenlerinden olup çok küçük yaşta Türkiye’ye gelmişler. Küçüklüğünde Kavala’da okumuş ve orada din eğitimi almış. Türkiye’ye geldikten sonra yaşı küçük olmasına rağmen değişik yerlerde imamlık yapmış. Kırklareli’nin Vize kazasının Sergen köyünde (şimdi nahiye) tam 60 sene fiilen imam hatiplik, 4 sene kadar diğer iki köyde imamlık, emekli olduktan sonra 3 sene de fahri olarak imamlık olmak üzere toplam 67 sene vazife yapıyor. Ben de onun bu bereketli vazifesinin etkisi altında büyüdüm.

-Çocukluk ve talebelik günlerinize ait neler hatırlıyorsunuz?

20 Ekim 1940 senesinde Kırklareli’ne bağlı Sergen köyünde doğmuşum. 1947 yılında başladığım İlkokulu 1952 yılında kendi köyümüzde bitirdim. Babam o yaşlarda bize gerekli dini bilgileri verdi. Köyümüz büyükçe bir köy ve belki Trakya’nın en dindar köylerinden biridir. 1952 yılında ilkokulu bitirdikten sonra Lüleburgaz’ın Ahmetbey köyüne hafızlık yapmaya gittim. Orada Yunanistan’dan göç etmiş Menlik’li çok mübarek Hafız Osman adında bir zât vardı. 1954 yılına kadar onun yanında kaldım ve yarım hafız oldum. Ondan sonra yine 1954 yılı içinde İstanbul’a gitmeye karar verdim. İstanbul’da bir sene kadar Üsküdar Yeni Cami’de bulunan Hafız Mustafa Efendiden hafızlık çalışmalarına devam ettim. Fakat bazı sebeplerden ötürü yine hafızlığımı bitiremedim.1955 yılında yine İstanbul’da Taşlıtarla Dörtyol’da Hacı Fahri Kiğılı Efendi’de okumaya başladım. Alim bir zat idi. İstanbul’daki Kiğılı pasajı onlarındır. Bir ara köye gelmiş ve hafızlığıma ara vermiştim. Sonra tekrar döndüm ve o zatın yanında 1957 senesine kadar kalarak hafızlığımı bitirdim.Taşlıtarla’dan sonra 1958 yılında Eyüp ilçesine bağlı Kemerburgaz’da Trablusgarp’lı emekli bir binbaşı Hacı Tevfik Efendi’nin yanına gittim. Bu zat orada imamlık ve Kur’an kursu hocalığı yapıyordu. Onun yanında bir yıl kadar Arapça okudum. 1958 yılının sonunda oradan da ayrılarak İsmailağa Camii’nde bulunan Kur’ani Bilimler Yardım Derneğine gittim. Dernek bugünkü Draman’da Fatih Koleji’nin temellerini atan dernek idi. Orada Arapça ve dini bilgiler okudum. 1959 senesinin sonunda bu dernek ve Kur’an Kursundan da ayrılarak 1960 yılının Ramazan ayında[1] İzmir’e gittim.

-İlk tecrübeniz olması yönüyle başınızdan geçen hadiseler oldu mu İzmir’de?

İzmir’deki görevim sırasında ben acayip fikirleri olan bir tarikata rastladım. Onlara katılmak üzereydim. O günlerde bir rüya gördüm. Bu rüya benim hayatımda önemli bir dönüm noktası ve işaret taşı gibi oldu adeta. Rüyamda Bediüzzaman Said Nursi’yi gördüm. Fakat o güne kadar onu görmüşlüğüm yoktu. Bu hadise Bediüzzaman’ın vefatından[2] yirmi gün kadar önce oldu. İsterseniz o rüyayı anlatayım.

-Rüyayı anlatmadan önce şöyle bir soru sorayım. Risaleleri ve Üstad Bediüzzaman’ı tanımadan önceki düşünce yapınız ve bilgi birikiminiz hakkında bir iki cümle söylemek isteseniz neler söylersiniz?

Evet haklısınız. Şu hususu nakledeyim: Daha önce de anlattığım gibi ben değişik yerlerde yetkili sayılabilecek zatlardan Arapça okudum, hafızlık yaptım, vaaz edebilecek bir kıvama gelmiştim ama kafamda oluşan yüzlerce binlerce çelişkili soruyu cevaplayacak durumda değildim. Oluşan istifhamlara yorum getirip işin içinden çıkamıyordum. Başkalarına anlatıyordum ama kendim birçok müşkilatın içindeydim. Okumaya çok meraklıydım, okuduğum şeylerde bir sınırlandırma, yani hangi tür eserlerden ne elde edilir, nasıl istifade edilir gibi bir tecrübem olmadığı için ne bulursam okuduğumdan dolayı kafamda ve beynimde bir parçalanma, bir farklılaşma oluşmaya başladı. Zıt şeyleri bağdaştıramama gibi durumlarda manevi sıkıntılar çekiyordum. Mesela Darwin’e ait bir kitabı okuyor, ardından Kur’an’da Adem aleyhisselamın yaratılışına ait tefsirleri okuyordum. Bunun altından çıkamıyordum. Çünkü babam bana okumayı teşvik ederdi, fakat nasıl bir kitap okuyacağıma dair bir metot vermediği için “kitapta yazıyorsa doğrudur” fikrinden hareketle bir yığın çelişki içinde kalıyor ve sıkıntı çekiyordum.

-Peki bu sıkıntı ve çelişkilerden kurtulmak için nasıl bir arayış içine girdiniz?

İzmir’de, bütün bu sıkıntı ve çelişkiler içinde olduğum bir aylık dönem içinde, biraz önce bahsettiğim bir tarikatla irtibatım oldu. Birgün tarikatın önde geleniyle görüşmeye gittim. Görüşmemin sebebi ehli sünnet ve cemaatin dışında olan bazı konularda tereddüdüm olduğu içindi. Fakat değişik fikirleri ve yanlış telakkileri olan bu adamın dediklerinden sonra zihnim iyice bulandı ve allak bullak oldu. Sıkıntım iyice arttı, aradığımı bulamamıştım. Aslında gördüğüm kadarıyla güzel sohbetler ediyor, zikirler yapıyorlardı. Fakat kader ve Vahdet-i vücut meselesinde söylenen ifadeler beni iyice sıkıntıya soktu. Çünkü batılıların panteizm dedikleri bir düşünce yapısı vardı. Cenabı Hakk’ı biraz maddi olarak tarif etme gibi şekillere düşüyorlardı. Ondan dolayı da ayrı bir sıkıntı çekiyordum.

-Üstatla ilgili rüyayı görmeniz bu esnada oldu herhalde?

Evet o günlerde oldu. Kısaca rüyam şöyle idi: İzmir Karşıyaka’da imişim, o görüştüğüm tarikatın lideri olan zât, elinde bir sopa veya bağ budadıkları zıvana denilen bir aletle arkamdan gülerek beni kovalıyordu. Bu koşuşturma esnasında bir yere sığınmak istedim. Bir apartmanın kapısını açık görünce kendimi hemen oraya attım. Kapıdan girince bir de baktım ki merdivenin başında Üstad Bediüzzaman Said Nursi oturuyor. O zamana kadar ben onu tanımış, görmüş değilim, hakkında da fazla fikrim yoktu. Bana eliyle işaret ederek “kapat kapıyı, korkma tamam artık bitti…” dedi. Bu rüya benim hayatımda Risaleleri tanıma adına o müşkül durumdayken önemli bir dönüm noktası oldu. Bu rüyayı Bediüzzaman’ın vefatından yirmi gün kadar önce gördüm.

-Risale-i Nurları ne zaman gördünüz veya tanıdınız?

Üstad Bediüzzaman’ı rüyamda gördüğüm gecenin sabahında idi. Vaaz verdiğim camide bulunuyordum. Öğle vaazına çıkmadan önce hazırlık yaparken camiye dört kişi geldi. Kim olduklarını bilmiyorum, daha önce hiç karşılaşmadım, tanımıyorum. Orada bana Risale-i Nur ve Bediüzzaman’la ilgili sorular sordular. Ben fazla bilgim olmadığı halde birkaç şey söyledim. Bunun üzerine onlar “Hocaefendi! sen bu işleri bilmiyorsun, biz sana kitap verelim, ona göre konuşursun” dediler. Ve bana Mektubat, Lemalar, İşârât-ül İ’caz, Asa-yı Musa, Gençlik Rehberi, Küçük Sözler kitaplarını hediye ettiler. Risale-i Nurları ilk defa orada görmüş oldum.

-Risale-i Nurları tanımanız sizde nasıl bir değişiklik meydana getirdi?

İzmir’de vazifem bitip bayramda köyüme dönünce o adamların bana verdikleri Risaleleri okumaya başladım. Fakat kolay değildi. Öyle uluorta Risale okumak ne mümkün? Bırakın Risale okumayı Risaleyi düşünmek bile suçtu. O yıllarda zan altında kalmaya, şikayet edilmeye ve takibe uğramaya yeterli sebepti Risale okumak veya Risaleden bahis açmak. 27 Mayıs 1960 ihtilalinin olduğu günlerden bahsediyorum. İhtilalin en etkili olduğu günlerdi. Onun için ben kitaplarımı alıp ormana gidiyordum. Yemyeşil ormanlıklar içerisinde bir dağ köyü benim köyüm. Ormanlarda sakin bir vaziyette Risaleleri okudum.Risaleleri okumaya başlayınca, Risale-i Nurlarda yaşadığım ve biraz önce saydığım çetrefil ve müşkil meseleleri çözen çok formüller buldum. Her okuduğum sayfadan sonra beynimden adeta bir ağaç parçası, bir kıymık, bir diken sökülüyormuş gibi rahatlamaya başladım. Benim ilk okuduğum eser İşârât-ül İ’caz kitabıdır. Klasik tefsirlere uygun yazıldığı için, kelime kelime tahlil ettiği için, yani eski tefsirlerde olduğu gibi bir kelimeyi söyleyip onun üzerinde yorum yaptığı için, diğer Risale-i Nur eserlerinden farklı olduğu için hocalık yönüyle bana daha yakın geldi. Ağır olmasına rağmen en evvel okuduğum eser odur. Arapça okumanın avantajıyla büyük istifade ettim o eserden. Bütün sorularımın cevabını Risale-i Nurda buldum ben. Kitapların tamamını herhangi bir sohbet veya bir kişinin desteği olmadan tek başıma okudum. İzmir’de de sorup edeceğim kimse yoktu. Dediğim gibi kitapları aldım ve köyüme döndüğümde ormanlarda okudum.

-Karşıyaka’da camiye gelerek size Risale veren insanlarla daha sonra görüşmediniz mi?

1960 yılından bu güne 45 yıl geçti. Onlarla ne karşılaştım, ne de gördüm. O zaman İzmir’de camiye gelerek beni Risale ile tanıştıran o adamları bulmak isterdim. Herhalde onlar benim Hızır aleyhisselamımdı! Bilemiyorum tabii. Şimdi onları bulup ziyaret ederek teşekkür etmek isterdim ama bir daha da hiç karşılaşmadık ki! Kulağımda kaldığına göre sanki aralarında birine “Ali” diye hitap ediyorlardı. Allah onlardan razı olsun. O gün kitapları verdiler ve kısa bir konuşmadan sonra kayboldular. Fazla kalmadılar camide. O zamanlar çok sıkı idi. Değil Risale-i Nuru okumak veya anlatmak, kafanın içinde olduğunu anladıkları anda takibat açılıyordu. Ağır baskılar vardı.

-Fethullah Gülen Hocaefendi ile tanışmanız nasıl oldu? Tanışmadan önce Hocaefendi hakkında neler biliyordunuz?

Kırklareli’ne ortaokul imtihanlarına geldiğim 1960 yılının Eylül ayında PTT’de Telem memuru olan ve Hocaefendi’nin Küçük Dünyam röportajında “Diyarbakırlı bir zat” diye bahsettiği Mehmet Dürücan ile tanıştım. Bu arkadaş bana diğer Risaleleri de hediye etti. Böylece ben Risale-i Nurların tamamen içine girmeye ve istifade etmeye başladım.

Mehmet Dürücan’la Kırklareli’nde tanıştıktan sonra beraberliğimiz ve sohbetlerimiz devam etti. İşte o günlerde bana Hocaefendi’den bahsetti. Kendisi daha önce Edirne’de Hocaefendi’yi ziyaret edip tanışmış. Hocaefendi’yi bana tanıtırken “Risaleleri iyi bilen, alim, fazıl ve Bediüzzaman’ı iyi tanıyan biri” diye bahsetti. Benim de Edirne’ye giderek Hocaefendi ile tanışmamı istiyordu. Hatta bana yol parası bile verdi ve Edirne’ye gönderdi. Bu gidişim çok iyi oldu. Fethullah Gülen Hocaefendi o zaman Akmescit denilen camide bir Kur’an Kursunun başında idi, talebe okutuyordu orada. Aynı zamanda penceresinde yatıp kalktığı Üçşerefeli Cami’de vaazlarına devam ediyordu. Hocaefendi ile tanışmamız 1960 yılının sonlarında oldu, çünkü 27 Mayıs 1960 darbesini hatırlıyorum, sıkı günlerdi. Hocaefendi ile görüşmemiz çok müspet oldu. Yakın fikir ve düşüncelerimizden dolayı çok güzel anlaştık. Daha sonraki günlerde de irtibatımız ve görüşmelerimiz devam etti.

Bildiğimiz kadarısıyla moral fm radyosunda progaram yapıyosunuz.Yazdığınız kitapların adlarını nedir ?

Nur’dan Parıltılar ve Nur’dan İlhamlar isimli 2 adet yazdığım kitap bulunmaktadır.

Allah Abdülhamit Hocamıza sağlık sıhhat versin, hizmetini daim kılsın. Her zaman duamız onun yanındadır.

Edirne’de Yapılacak Esnaf Okumasına Gidiyoruz

25-26 Aralık 2010 günü Edirne’de yapılacak olan Esnaf Okuma Programı, Trakya Bölgesinden, Yunanistan, Bulgaristan ve ayrıca İstanbul’dan gelecek ağabey ve kardeşlerin iştiraki ile gerçekleşecektir.

Risale-i Nur‘ları daha iyi anlama ve bu sayede Kur’an‘ın hakikatlerine nufüz edebilmek ve Peygamber Efendimiz‘in hakiki mahiyetinin ne olduğu idrak edebilmemizi temin etmek amacıyla bir araya geleceğiz. Bu vesileyle Kur’ana ve Sünnete uygun bir hayat prensibini hayatımızın birinci önceliği haline getirmek gayesiyle, kendimizden başlayıp, ardından aile ve çevremizi ve sosyal hayatımızı İman hakikatleriyle nurlandırmak ve hayatımıza tatbik edip yaşama metotlarını konuşacağımız bu programda buluşuyoruz.

Cumartesi ve Pazar günü olacak program aşağıdaki cetvel üzerine takip edilecektir.

İletişim: edirne@www.nurnet.org

Cumartesi Pazar
5.30 Teheccüd Namazı ve Sabah Namazı
7.30 İstirahat

9.00 Kahvaltı

9.30 Okuma

10.40 Haşiye (İkram)

10.45 Okuma

12.20 Öğle Namazı

13.00 Ders (Meslek Meşrep Dersi)

13.30 Çay + Simit

14.00 Okuma

14.30 İkindi Namazı

15.20 Ders

16.50 Akşam Namazı

17.30 Yemek

18.20 Yatsı Namazı

19.00 Çay

19.20 Okuma

20.00 Aile ve Çocukla İlgili Ders

21.00 Meyve

21.35 Okuma

23.00 Yatış

5.30 Teheccüd Namazı ve Sabah Namazı
7.30 İstirahat

9.00 Kahvaltı

9.30 Okuma

10.40 Haşiye (İkram)

11.00 Meşveret Kararları ve İnternet Hizmetleri

12.20 Namaz

13.00 Uhuvvet Dersi (Abdülvahid Mutkan Ağabey)

13.30 Çay

14.00 Okuma

14.30 İkindi Namazı

15.00 Namaz Dersi

15.30 Akşam Yemeği (Gidecekler İçin)

Yatsı namazından sonra umumi ders ve balkan hizmetlerinin anlatılması.

Programdaki değişiklikler buradan bildirilecektir.

Program bitmiştir: http://www.nurnet.org/edirne-okuma-programinin-ardindan/ adresinden programla ilgili habere ulaşabilirsiniz.

Kırklareli Esnafları İstanbul’daydı

Kırklarelinden İstanbul dershanelerini ve İstanbulun çeşitli yerlerini ziyaret etmek için gelen Trakyalı esnaf grubu geceyi sahrayı cedid dershanesinde geçirdikten sonra Yuşa tepesinde bulunan Yuşa hazretlerini ziyaret etti. Yanos kalesine de çıkan grup Aziz Mahmut Hüdayi hazretlerinin ziyaretinden sonra Beylerbeyi dershanesi, Kavacık dershanesi ve Pendik dershanelerini ziyaret edip oralarda yapılan derslere katıldıktan sonra akşam yemeği için bir market sahibi Veysel ağabeyin misafiri olarak restouranda yemek yeyip Eyüp dershanesinde yapılan derse katılan grubumuz geceyi orada geçirdi. Sabah namazını Eyüp Camisinde kıldıktan sonra Eyüp el-Ensari hazretlerini ziyaret edip Eyüp kabristanında meftun bulunan ağabeylerin kabirlerini de ziyaret eden Trakyalı esnaf ağabeyler sabah Bayrampaşada bulunan dershanede yapılan ihlas dersinede iştirak etti. İkram edilen kahvaltının ardından mutlu bir şekilde tekrar Trakyaya döndüler.

Çok feyizli bereketli geçen ziyarette Trakya esnafını misafir eden bütün dershanelerde bulunan ağabey ve kardeşlerimize teşekkür ediyoruz, kendilerini Trakya’da ağırlamak, misafir etmek, buralarının güzelliklerini göstermek için Trakyaya bekliyoruz.