Etiket arşivi: yunanistan

Rumeli Bostanında açan çiçekler-3

(Paşevikte gerçekleşen rüya)

Çok şirin, nezih, tefekküre müsait bir yerleşim alanı…

Manzarası, etraftaki ormanları, sürüleri, çobanlarıyla adeta insanı büyüleyen bir Osmanlı köyü…

Yaklaşık üç yıl önce Üstad’ın hizmetkârlarından ve talebelerinden Ahmet Aytimur abinin burayı ziyaretinde, köy sakinlerinden Kur’ân talebesi Recep kardeşimizin evinde ders yapılır.

Recep kardeşin muhtereme eşi önceden rüyasını görmüştür zaten.

Cevşen ve Risale-i Nurlar okunuyor, köyden dışarı nurlar taşıyor, etrafa yayılıyormuş diye…

O günden sonra dershane açma çalışmaları hızlanmış ve neticede Hafız Bahri ve oğullarının samimi gayret ve çalışmalarıyla dershanenin yapımı tamamlanmış.

Bu günden yarına Kur’ânî derslerin ve nurlu sohbetlerin hizmetine girmek için lisan-ı haliyle duaya durmuş vaziyette…

Mülkiyetini Nur’un hizmetine adayan Fedâkâr ve sadakatli Hafız Bahri kardeşimizi, Alaattin ve Recep kardeşlerimizi tebrik ediyoruz.

Köyde Perşembe dersleri ve hanım hizmetleri şevk ve ihlâsla devam ediyor.

Buradan bölgenin en mühim köylerinden olan, bağrında yıllarca Kur’ân ilimlerinin tedris edildiği ilim/irfan yuvası Kursu da barındıran Şahin köy’e yöneliyoruz.

Üstad Bediüzzzaman Hazretleri’ne ait Tarihçe-i Hayatın en sonunda yer alan ve altında “Türkiye’de neşrolan Risâle-i Nur Külliyatından istifade ederek Kur’ân nuru ile nurlanan Avrupa’daki Nur Talebelerinden bir grup hocalarıyla bir arada” şeklinde altında kayıt konulan resimde yer alan Mehmed Emin Hocaefendi’yi ziyaret ediyoruz.

Kendisi, yine aynı resimde yer alan, aynı bölgede dünyaya gelip sayısız talebe yetiştiren ve Bediüzzaman Hazretlerine mektup yazan âlim, fâzıl, gönül insanı merhum Hafız Ali Reşad’ın talebelerindendir.

Aynı köyde öğretmenlik yapan oğlu Mustafa ile birlikte oturan Hocaefendi, diğer bir oğlunun imamlık görevini ifa ettiği camide her ikindi namazı öncesi hatim okumakta, hıfzı ve düzgün kıraatiyle bu güzel adeti yıllardır devam ettirmektedir.

Köyün üç camisinden biri olan oldukça şirin, temiz, ferah bir mekân hüviyetindeki bu mabette birlikte ikindi namazlarımızı kılıyoruz.

Sonra, oturdukları evde kendileriyle bir röportaj gerçekleştiriyor, oradan yine birlikte tarihî bir hüviyet arz eden merkez camiini ziyaret ederek Tarihçe-i Hayat’ta yer alan ve yukarıda sözünü ettiğimiz fotoğrafın çekildiği mekânda bizler de bir hâtıra fotoğrafı çektiriyoruz.

O mübarek ve mümtaz insanların vakur ve izzet-i ilmiyelerini muhafaza ederek poz verdikleri aynı mekânda, onları rahmet ve şükranla anarak duygulu anlar yaşıyoruz.

Söz konusu fotoğrafla ilgili gerçeği de böylece yerinde müşahede etmenin ve paylaşmanın zevkini yaşıyoruz.

Ve Gümülcine’de her hafta yapılan umumi derse iştirak etmek üzere yola koyuluyoruz.

Yazan: İsmail Aksoy

Yazı Dizisinin Tamamı İçin Tıklayınız…

Rumeli Bostanında açan çiçekler (2)

(Ketenli Dershanesi)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin Rumeli’ye ilk seyahati II. Meşrutiyet dönemi olan 1908…

Yaklaşık yüz yıl sonra, Âlem-i İslâm ve insanlık için Kur’ândan reçeteler sunan asrın Bedî’inin geçtiği ve Selanik meydanında “Hürriyet’e hitap” ettiği 1908 yılının bir asır ardından Batı Trakya’da ekilen tohumların meyve vermesi, heyecanımıza heyecan, şevkimize şevk katmıştı.

Rotamız, etrafa nurlar saçan, ilim, iman, irfan hamurunun yoğrulduğu dershane-i Nuriyeler ve bulundukları mekânlar…

Âdeta buram buram Osmanlı kokan, ecdat yadigarı bu yerler, yeniden dirilişin ve şahlanışın müjdelerini fısıldıyor. Nisbeten süfyanizmin tahribatından mahfuz kalan cebel bölgesi, manzara ve yüksek vadileriyle nur evlatlarına bağrını açmış…

Şahinköyde öğretmenlik yapan Mustafa kardeşin kaptanlığında Cemil Boşnak’la birlikte Cebel bölgesinde yer alan Ketenli köyüne doğru tefekkür vadilerinde seyre koyuluyoruz. Muharrem hoca ile köyde buluşmayı, cami ve dershane ziyaretlerini birlikte yapmayı planlıyoruz.

Tam öğle ezanıyla birlikte caminin önüne park ediyoruz.
İçeri girdiğimizde çok temiz, nezih, şirin bir cami ile karşılaşıyoruz. İmam Efendi, namazı bizim kıldırmamızı teklif ediyor, seferilik durumunu nazara vererek teşekkür ediyoruz.

Daha 11-12 yaşlarındaki Erkan’ın güzel sesiyle yaptığı müezzinlik ve okuduğu Kur’ânın aktar-ı âlemde yankılandığını hissediyor ve kendi âlemimizde mânevî zevkini yaşıyoruz.

Namaz sonrası İmam Efendi ve cemaatle tek tek musafaha ediyor, hatırlarını sual ediyoruz. Ecdadın Rumeli topraklarındaki mirasçılarıyla buluşmanın özlemini gideriyoruz. O kadar candan ve samimi yaklaşıyorlar ki, kendimizi âdeta bir asır öncesinin Osmanlı köyünde buluyoruz. Birlikte fotoğraflar çektiriyor ve oradan bir kısım cemaatle birlikte köyün Nur Dershanesine geçiyoruz.

Anne ve babaları rahmete kavuşmuş evlatların vakfettikleri, Kur’ânın hizmetine sundukları kendi hanelerinin altındaki bu mekâna nasıl sahip çıktılarını, mütebessim çehreleriyle memnuniyetlerini müşahede ediyoruz.

Bu nur medresesinde haftanın belirli günlerinde dersler, kalabalık bir cemaatle yapılıyor, Kur’ân hizmetine Ketenli köyü olarak sahip çıkılıyor. Ayrıca hanım derslerinin de büyük bir şevkle devam ettiğini öğreniyoruz. İmam efendinin bizi yalnız bırakmadığı, İskece dersinde de dikkatle takip ettiğini müşahede ediyoruz.

Köy sobası etrafında okunan dersten ve özel yapım kurabiye eşliğinde içilen çaydan sonra, tebrik ve teşekkürlerimizi sunarak araç ve kaptan değişimi sonucu Muharrem kardeşimizle birlikte inşası tamamlanmış ve hizmete açılma arefesinde bulunan bir Nur Medresesine bağrını açmaya hazırlanan Paşevik köyüne doğru rotamızı kırıyoruz.

Yazan: İsmail Aksoy

Yazı Dizisinin Tamamı İçin Tıklayınız…

Rumeli Bostanında Açan Çiçekler

İki yıl önceydi… İstanbul’da tanıştığım Cemil Boşnak, Batı Trakya bölgesinden gelmiş ve Nur derslerini samimi duygularla dinlemişti…

Daha sonraları Ankara ziyaretlerinden birinde, Risale-i Nur Külliyatıyla dönmüştü İskeçe’ye…

Aramızda muhabbet, dostluk ve kardeşlik duyguları gelişmiş, birbirimizi her zaman arar duruma gelmiştik.

Sürekli oralarda Nur’a, Nur’un derslerine şiddetli ihtiyaç olduğunu vurguluyor ve her defasında bizi davet ediyordu.

Kısmet bu ya, zaman darlığına ve şartların el vermemesine rağmen davete icabet etmekten başka çaremiz kalmamıştı.

Osmanlı topraklarında yılların aşındırmasına rağmen, direnmeyi ve inançlarını korumayı başaran bu Müslüman Türk azınlığını ziyaret etmeliydik.

Üstad Bediüzzaman’ın Osmanlı döneminde boydan boya katettiği, Selanik Hürriyet meydanında “Hürriyete Hitap” nutkunu irad ettiği bu topraklar bizi de heyecanlandırmıştı.

Daha yola çıkarken, Üstad’ın meydandaki kararlı ve azametli duruşunu hissediyor, verdiği müjdeleri yerinde görme heyecanını iliklerime kadar duyuyordum.

“Uhuvvet Derneği”nin organize ettiği kahvaltılı ders ve umumi istişare toplantısındaki yüzlerce kardeşimizin şevkleri, Nur’un terbiyesi altında, Osmanlı tarzının yansımalarını da muhafaza ederek Kur’ân’a ve O’nun mu’cize-i mâneviyesi olan Risale-i Nur’a nasıl sarıldıklarını görmek bizi gerçekten duygulandırmış,

“Rumeli bostanı”nda açan çiçekleri seyretmenin haz ve gururunu yaşatmıştı alemimizde…

Başta Muharrem kardeşimiz olmak üzere, Tarihçe-i Hayatın sonundaki resimde yer alan Müderris Mehmet Emin Hocaefendinin bahtiyar evladı öğretmen Mustafa, evini ve gönlünü bize açan Cemil Boşnak, Gümülcine’den vakıf Mehmet, İbrahim, öğretmen Metin, Camilerde görevli imam kardeşlerimiz, Türkiye’den daha yeni gitmiş ve izdivaç sebebiye oraya yerleşmiş Hâfız kardeşimiz, Eyalet başkan yardımcısı Arif kardeşimiz ve yeri geldiğinde isimlerini ve hizmetlerini anacağımız, burada yazma imkânımız olmayan veya isimlerini hatırlayamadığımız yüzlerce nur kahramanı kardeşimizin canla başla gayretleri ve yeniden dirilişin tezahürlerini neşretme ve gençliğin/istikbalimizin imanlarını kurtarma adına yaptıkları fedakârlıkları peşinen tebrik ve teşekkürlerimle beraber yad etmeden geçmek hiç mümkün mü?

Evet Rumeli bostanında çiçekler açmış… Bu bostanda ve bahçede açan çiçeklerin ve meyvelerin korunması, geliştirilmesi, Avrupa zemininde inkişaf etmesi, özellikle de Selanik’te bir medrese-i Nuriyenin küşadı için yardım, destek, dua ve fikrî/ilmî/maddî/manevî bağlamda ciddî anlamda himmet ehlinin katkılarına ihtiyaç olduğunu ifade etmeyi üzerimdeki bir sorumluluk ve görev addediyorum.

İsmail Aksoy – RisaleHaber.com

Yunanistan’dan Nurlu Hizmet Haberleri

 

ketenlik

 Bediüzzaman Said Nursi, dağlar arasında tenha bir nahiye olan Barla’da bu vatan ahalisinin İslami bir medar-ı iftiharı dediği Risale-i Nurları telife başladığı zamanlarda “bir zaman gelecek bu eserler bütün dünyaya ders verilecek ve okutturulacak” demiş ve yine o tesirli üslubu ile “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennetâsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır” diye ifade edip ve bu Asya ve Afrika tarlasının ve Rumeli bostanının çiçekleri ziya-yı İslâmiyet ile neşv- ü nemâ bulacağını söylemiştir.

Bu sözler o zamanlarda, o mevkide ve iki elin parmaklarını geçmeyecek talebeler içinde hayal gibi görünebilirdi. Belki de bazıları öyle görüyordu. Ama zaman Bediüzzaman’ın sözlerinin ne kadar hakikatdar olduğunu ispat etti.   İşte bizde o sözlerin ne kadar hakikatdar olduğuna Yunanistan ziyaretimiz sırasında şahit olduk. Evet 13 Ocak Perşembe günü 13:30 da Keşan’ dan bindiğimiz otobüs Türk ve Yunan gümrüklerini geçtikten sonra 16:30’ da İskeçe’ye ulaştı. İskeçenin en merkezi yerinde olan Nur dershanesini ziyaret edip, akşam namazını kıldıktan sonra Paşevik beldesinin sohbetine yetişmek üzere yola koyulduk.  Bu ders, Edirne’de yapılan okuma programının bir meyvesi olduğundan kalplerimiz  sürurla doldu.

paşevik köyü

Yatsı namazından sonra başlayan sohbette şevkli bir cemaat vardı. Cemaat içinde, okunanları gayet mütevaziyane dinleyen Arapça tahsilli El-Ezher mezunu hocalar olduğu gibi Türkçeyi bilmeyen insanlar da vardı. Bu hal Risale-i Nurların sadece akılları değil, akılla beraber kalp, ruh ve sair letaife de  tesir ettiğini, bu tür iman derslerinin tüm duygu ve hisleri doyurup istifadesiz bırakmadığını gösteriyor. Ayrıca bu beldenin, Üstadın “Şimdi resmen din tedrisatı için hususî dershaneler açılmasına izin verilmesine binaen Nur şakirtleri mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir dershane-i Nuriye açmak lâzımdır” tavsiyesine kulak verip bir dershaneyi Nuriyenin inşaatına başlamaları bizi son derece mesrur eyledi.

şahin

Cuma günü cuma namazından sonra Tarihçe-i Hayatın sonunda “Avrupa Nur Talebeleri” diye anılan, Hafız Ali Reşat’ ın talebeleriyle fotoğraf çekildiği Şahin beldesine gittik. Seneler önce ekilen tohumların neşv-ü nema beklediğini ve buraları manevi bir kalkan gibi muhafaza ettiğini müşahede ettik. Özellikle burada ve çevre beldelerde tesettüre olan riayet, yetiştirilen hafız ve imamların çokluğu hemen fark ediliyordu.

Şahin beldesinden sonra 10 km kadar ilerisinde olan Ketenlik beldesine geçtik. Edirnede yapılan okuma programına, Yunanistan’dan en çok bu bölgeden katılım olmuştu. Buradaki ailelerin çoğu, çocuklarını Türkiye’ye eğitime göndermişler. Bunlardan bir kısmı Edirne’den tanıdığımız ve sitemizde bulunan “Edirne Okuma Programının Ardından”  haberinde de fotoğrafları bulunan Nurlarla irtibatlı gençler. Burası özellikle gençlerin çok olduğu, Nurların çok bilindiği bir yer. Burada da Dershane-i Nuriye olarak kullanılan bir yer hazırlanmış ve her Cuma akşamları vesair vakitlerde iman ve Kur’an  hakikatlerinin tatlı tatlı mütalaaları yapılmakta. Bu akşam da Gençlik Rehberinin mütalaasına kalındığı yerden devam edildi, çok feyizli ve bereketli bir sohbet oldu.

iskeçe

Cumartesi günü İskeçe’ yi gezme imkanı bulduk. İskeçe’ nin Yunanca ismi Xanthi. Yunanistan’ ın kuzeyinde bulunuyor. Batısında Kavala, doğusunda Gümülcine bulunuyor. Türklerin yoğun olarak bulunduğu, nüfusu yaklaşık 55000 civarında, modern kent kimliğine sahip, zengin tarihi, doğası ve gelenekleriyle her yıl büyük miktarda yerli ve yabancı ziyaretçi kabul eden bir şehir. İskeçe’de Cumartesi ve Çarşamba olmak üzere haftada iki akşam erkeklerin, Pazartesi ve Çarşamba günü de hanımların sohbeti bulunmaktadır. İşte bu cumartesi akşamı da buradaki Dersane-i Nuriyede genç ihtiyar her kesimden sohbete iştirak edenler vardı. Yine çok feyizli ve şevkli bir sohbet oldu. Buradaki cemaatin Türkiye’ye olan muhabbetleri, gözlerinden ve konuşmalarından anlaşılıyordu. Bu muhabbetin nur dersleriyle daha da arttığı gözleniyordu.

iskeçe nur dersanesi

Pazar günü Gümülcine’ye geçtik. Gümülcine Yunanca ismi Komotini olan çok şirin güzel bir şehir. Türk nüfusu burada daha da fazla.  Orada bizi ilerlemiş yaşına rağmen her şeyiyle hizmete koşturan, üstadımızı da görmüş olan Bağdatlı Müezzin Hasan Hoca karşıladı. Gümülcine’de  Çarşamba ve Pazar günleri hem erkeklerin, hem hanımların sohbeti bulunmakta. Ayrıca Gümülcine’ye bağlı Kozlukebir beldesinde de Cumartesi akşamları sohbet olmakta. O akşam iştirak ettiğimiz sohbette keyfiyetli bir cemaat vardı. Genelde orta yaş ve üzerindeydiler. Ama genç nesillere bu hakikatleri ulaştırıp gençliği bu zamanın manevi yangınından kurtarmanın telaşı ve ızdırabı içindeydiler.

Gümilcine nur dersanesi

Bunlarla beraber ağabeylerin gayretleri ile 2007 yılında kurulan Uhuvvet Kültür ve Eğitim Derneği birçok hizmete vesile olmuş. Kendi ifadeleriyle “Uhuvvet Kültür ve Eğitim Derneği temelleri yıllar önce atılan bir İmân hizmetinin düsturlarına dayanarak kurulmuş ve dünyanın en ücra yerlerine kadar uzanmış olan aynı hizmeti, Yunanistan’da yaşadığımız bu küçük beldelerde (Xanthi, İskeçe’de ve Komotini, Gümülcine’de) yaşatmak,  öncelikle kendimiz istifade etmek,  sonra da ihtiyacını hisseden herkesle bu İmân ve Kur’an hakikatlerini paylaşmakla onur duyuyoruz” diyorlar. Ayrıca bu derneğin  www.uhuvvetgr.org adresli internet sitesi, uzun uğraş ve fedakarlıklar neticesinde, Yunancaya çevrilen eserlerin tanıtılmasına ve oradaki hizmet faaliyetlerinin gelişmesine ve daha geniş kitlelere yayılmasına vesile olmuştur.

Paşevik Köyü Nur Dersanesi İnşaatı

Hulasa-i kelam Yunanistan ziyaretimiz kısa olmasına rağmen çok istifadeli ve şevke medar oldu. Oradaki ağabeylerimizin fevkalade gayret ve fedakarlıkları bizi çok etkiledi. Kendi işlerinin yanı sıra, buralara gelen her misafirlerle meşguliyetleri, hem il, ilçe ve beldelerdeki derslerin takibi  ve düzenlenmesi, hem tercüme faaliyetleri, hem dernek ve internet vesilesiyle olan hizmetlerle, gecesi ve gündüzü olmadan koşturmaları, yani her şeylerini hizmete feda etmelerini görmek,  kendi halimizi düşündürüp bizleri mahçup eyledi.

Ayrıca Yunanistandaki ağabeylerimizin “Türkiye’den gelen misafirler bir şey yapmasalar, sadece sohbetlere katılsalar bile berekete vesile oluyor. Biz bunun sonradan çok güzel neticelerini görüyoruz” sözü üstadımızın şiddetle tavsiye ettiği müfritane irtibat hakikatının ne kadar ehemmiyetli olduğunu ve bu zamanda ne kadar lüzumlu olduğunu gösteriyor.

Edirne Nur Talebeleri

 

 iletişim : edirne, yunanistan  (kelimelerin sonuna @www.nurnet.org  ekleyerek mail atabilirsiniz) 

 

 

Edirne Okuma Programının Ardından

Daha öncede duyurduğumuz üzere 25-26 Aralık tarihleri arasında Edirne’de Okuma Programındaydık. Büyük bir iştirakin gözlendiği programa Yunanistan’dan 20, Bulgaristan’dan 15 kişi olmak üzere Edirne, Kırklareli, Tekirdağ merkez ve ilçelerinden ve İstanbul’dan gelenlerin de katılımıyla gerçekleştirildi.

Programa Cuma akşamından gelip katılanlar olduğu gibi, sadece Cumartesi ya da sadece Pazar günü iştirak edenler de oldu. Toplamda ise yüzden fazla kişi programa iştirak etti.

Program içeriğini dafa önce sayfamızın duyurular kısmında vermiştik. Ayrıca Yunanistanın Gümülcine ilçesinden gelen ve Üstad Bediüzzaman Hz.lerini hayatında görme şerefine nail olmuş Müezzin Hasan ağabey hem Üstad’ı ne zaman ve ne şekilde gördüğünü anlattı  hem de o zamandan bu zamana cereyan eden Risale-i Nur Hizmetlerinden bahsetti. Yine Yunanistan’da bulunan ve Risale-i Nur’ları Yunancaya çevirme gayretinde bulunan Uhuvvet Kültür Eğitim Derneğinden Muharrem bey Yunanistan’daki hizmetlerden bahsetti.

Bulgaristan’dan gelenler yakın zamanda yapılan kitap fuarını ve Bulgaristan Cumhurbaşkanına kitap hediye ettikleri anları anlattılar ve kısaca Bulgaristan’daki İslamiyet’in ve Müslümanların eski halinden ve şimdiki halinden bahsetiler. Camilerdeki cemaatlerin yeni dönemde daha çok gençlerden oluştuğunu ve bu gençlerin nasıl bu şekilde camilere ilgi gösterdiğini anlattılar.

Risale-i Nur’ları Arnavutçaya çeviren ve yıllarca oralarda hizmet etmiş olan Abdulkadir Haktanır hoca’da hizmet ettiği dönemlerden ve metotlardan bahsetti.

Ayrıca Selimiye Camii, Üç Şerefeli Camii ve Edirne Eski Camii’leri namaz vakitlerinde ziyaret edildi.

Şu an sadece fotoğrafları ekliyoruz, videolarda ileride müstakil olarak eklenecektir.