Etiket arşivi: rusya

Üstad Hakkında Bilmediklerimiz

Büyük mütefekkir hakkında az bildiğimiz hususları bir araya getirelim diye düşünürken bu çalışma ortaya çıktı. İstifadeli olması temennilerimizle.

Hizan Nahiyesi

Tarihçi İdris-i Bitlisî “Şerefname’sinde kaydettiğine göre, bu bölge halkı İslâmiyet’e dahil olduktan sonra, ibadet, zühd, salâhat ve takvada, özellikle gecede teheccüd namazını eda etmekte meşhurluğundan dolayı, buraya “Seher-hîzan” adı verilmiştir.“Seher- hizan” Farsça bir terkip olup, seherlerde uyanıp teheccüd namazını kılanlar demektir. Şerefname diyor ki: “Bu terkip, bilâhare bölgeye isim olarak kaldı. Fakat zamanla halk dilinde kısaltılarak sadece “Hîzan” şeklinde kaldı. Daha sonraları ise “Hizan” oldu.

Üstadın Göbek İsmi

Üstadın müdakkik alim talebesi Ahmed Feyzi Kul, Hazinetül Burhan adlı eserinde şöyle diyor: Hazret-i Bediüzzaman’ın adı yalnız “Said” değil, “Muhammed Said”dir. Buna hemşehrileri şehadet ediyorlar. Lihikmetin göbek adı gizlenmiş, belki de kasdî olarak yalnız Said adı iştihar etmiştir.”

Üstadın Sülalesi

Hz. Üstadın baba tarafından nesebi beş dedeye kadar yürütülebiliyor, maruf bir sülaleye bağlı değiller. Bediüzzaman’ın babası Sofi Mirza, 1920 yılında vefat ettiği, sülalesi ise, Sofi Mirza’dan sonra, dört batna kadar (yani baba) belli olup, bunlar: “Ali, Hızır, Mirza Hâlid ve Mirza Reşan” olduğu, yine tespitler arasındadır.

Yaş sırasınca Sofi Mirza’nın çocukları

Yaş sırasına göre çocukları: 1-Durriyye, 2-Hanım, 3- Abdullah, 4-Said, 5-Mehmed, 6-Abdülmecid ve 7-Mercan’dır

Not; Çok sevdiği talebesi ve yeğeni merhum Abdurrahman, Molla Abdullah’ın, yine yeğeni ve talebesi şehid Molla Ubeyd ise Durriye hanımın oğludur.

İlimde birden parlaması

Üstadın emsalleri arasında ilimde birden parlama tarihi 1892’dir. Bir yerde buna işareten şöyle der: bu tarih, o müellifin harika bir sûrette pek az bir zamanda, ilimce tekemmül etmesi, tahsilden tedrise başladığı ve üç ayda ve bir kış içinde onbeş senede medresece okunan yüz kitaptan ziyade okuduğu, o zamanın, o muhitte en meşhur ulemasının yanında o üç ayın mahsûlü onbeş senenin mahsûlü kadar netice verdiği çok mükerrer imtihanlarla ve hangi ilimden olursa olsun sorulan her suale karşı cevab-ı savab vermekle.”(Sikke-i Tasdik-i Gaybi Osmanlıca sayfa 62)

Bediüzzaman unvanının verilmesi

Molla Said-i Meşhur unvanına ek olarak, Bediüzzaman lâkabı da verilmesi Hicri 1309-Miladi 1892’dir. Üstad bir yerde şöyle diyor: “Meraklı kardeşimiz Re’fet Bey, Bediüzzaman-i Hemedânînin üçüncü asırda, vazife ve te’lifatı hakkında malûmat istiyor. Ben o zat hakkında yalnız harika bir zekâveti ve kuvve-i hafızası bulunduğunu biliyorum. Elli beş sene evvel, üstadlarımdan Siirt’li merhum Molla Fethullah eski Said’i ona benzeterek, onun o ismini ona vermiştir.” (Osmanlıca Emirdağ L: 383)

Bediüzzaman kelimesinin manası

Bediüzzaman’ın manası şudur: Mahlûkata müteveccih lügat manası itibariyle: kendi zamanının nâdidesi. görülmemiş garibi, emsali olmayan harikası vesaire demektir.

Istılahî manası ise, Bediüzzaman unvanı, zekâ ve hıfzda insanlar arasında emsali bulunmaz derecede zeki ve kuvve-i hafızası acip olan kimselere verilmiştir. Bediüzzaman-ı Hamedanî de böyle imiş. Tarihte bir kaç Bediüzzaman gelmiş geçmiş. Fakat Bediüzzaman Said-i Nursî’nin hem zekâ ve hıfzda, hem idrak ve kavrayışta, hem hal ve davranışta, hem kıyafet ve harekette, hem tarz-ı beyan ve üslup cihetlerinde hiç birisi ona benzememektedir. Yani Said-i Nursi filhakika ve vakıa olarak her şeyi ile zamanın Bedi’idir. Hatta meslek ve meşrebi de, davası ve mücahadesi de bambaşkadır, garibtir, bedi’dir. (Abdülkadir Badıllı)

Hafızlığı

Kardeşi Molla Abdülmecid hatıra defterinde şöyle der: “Kur’an-ı Kerim’i onbeş gün zarfında hıfzetti. Kamus-ul Muhitten altmış satırlık bir sahifeyi bir defa okumakla ezberine alırdı. Evet bu zat, gerek medrese, gerekse mekteb ilim ve fenlerinden ezberine aldığı metinleri, kitapları unutmamak için, daima ezberinden okuyup tekrarlamaya mecburiyeti vardı. Ezberinde bulunan metinlerin mecmuu otuz Kur’an kadar idi…”

Japon Başkumandanı ile tanışması (1911)

Osmanlı Devri yayın organlarından Resimli Mecmua’nın 31.Numaralı sayısına göre 1911 yılında Japon Başkumandanı Mareşal Nogi bir heyetle birlikte İstanbul’a gelmiş. İslâm dinini tetkik etmiş olan bu kumandan, zihnindeki bazı istifhamları gidermek amacıyla, İslâm hilâfetinin payitahtı İstanbul’un büyük ulemasından çeşitli sualler sormuştu. O sıra Bediüzzaman Hazretlerinin sit ve şöhreti de afakı kapladığı günler idi. İstanbul uleması, altından kalkamadıkları çetin ve muğdil sualleri gelip Bediüzzaman’a sorarlar. Ona sorulan bu suallerin ekserisi müteşabih olan bazı hadis-i şeriflerin hakikatlerine dairdir. Bu hadiseyi, Bediüzzaman bilâhare Denizli ve Afyon mahkeme müdafaatında bir münasebetle şöyle anlatır: “…Hürriyet’ten evvel İstanbul’a geldim. O zaman Japonya’nın başkumandanı islâm ulemasından dinî bazı sualler sormuştu. Onları İstanbul hocaları benden sordular. Hem çok şeyleri o münasebetle sordular.

“Bir sel gelecek”

Molla Abdülmecid Efendi, kendi hatıra defterinde şöyle yazmaktadır: “Birinci Harb-i Umumi’nin arefesinde, Horhor namındaki medresesinin damında bizlere tefsir dersini verirken; o akşam güneş tamamiyle, tutulmuştu. Derinden derine bir âh!.. çekerek, “Eyvah!” dedi. “Öyle bir sel gelmek üzeredir ki; hepimizi süpürüp götürecek.” Hakikaten bir ay sonra harb ilan edildi ve az bir zaman içinde memleket tamamıyla yıkıldı gitti..”

Yeğeninin kaleminden Şark Cephesi kaplanı

Merhum yeğeni Abdurrahman Efendi, 1920’li yıllarda kaleme aldığı Bediüzzaman’ın Tarihçe-i Hayatı adlı eserde şunları yazmakta: “Harb-i Umumi’de mecburiyetle bütün talebeleriyle harbe iştirak etti. Pasinler cephesinde büyük musibet ve felâketlere uğradı ise de, gerek muharebede ve gerek esarette çektikleri mezahimi (zahmetleri) yazmama, harbin aleyhimizde neticelenmesinden dolayı müsaade buyurmadılar.”

Pasinler Cephesinden Van’a avdet ettiği zaman, Van’da ihtilâl zuhur etti. Kendisi bu ihtilale karışmadı. Medresesinde ikamet etmeye başladı. Fakat daima masumların vikayesine çalışıyor, çoluk ve çocuklara dokunulmaması için herkesi ikaz ediyordu. Bu sırada Van şehri de sukut etti. Bediüzzaman gönüllü talebeleri ile birlikte medresesinde tahassun ederek, Ruslarla harbe karar verdiler. Lâkin valinin fazla ilhahı (ısrarı) üzerine Van’dan çekildi. Fakat kaçamamış bîçare muhacirleri selâmet içinde muhafaza etmek ve hicretlerini te’min etmek için, Vestan’a (Gevaş’a) giderek Ruslara karşı müthiş harbler yaptı. Burada Bediüzzaman’ın İşarat-ül İ’caz kâtibi Molla Habib Efendi şehit düştü. Allah Rahmet eylesin. Buradan kaçışmakta olan muhacirlerin selâmet içinde gitmelerini te’min etti. Sonra İsparit nahiyesinin Ermeni çetelerinin taarruzuna uğradığını duydu. Bunun üzerine kendi nahiyesi ve doğduğu yer olan Nurs köyüne giderek gönüllüleri ile Ermeni fedailerini oralardan kovdu. Fakat Ermenilerin kaçmayan kadın ve masum çocuklarını bir yerde toplayarak:”Şer’an bunlara dokunmak caiz değildir.” deyip halkı dokunmaktan men etti. Ve mezkûr kadın ve çocukları bir yerde toplayarak Emeni fedailerine teslim etmek üzere onlara gönderdi.

Ermeni fedaileri Bediüzzaman’ın bu hareketinden çok memnun kalarak: “Madem ki Molla Said bizim çocuklarımıza dokunmadı, biz de bundan sonra çoluk çocuğa dokunmayacağız” diye haber gönderirler.

Bazı Harp Hatıraları

Abdülkadir Badıllı diyor ki: Bitlisli Abdülmecid bizzat bize anlattı: (Bu zat, l.Cihan Harbi’nden sonra esaretten kurtulmuş, gelip Urfa’ya yerleşmişti, bilâhare İzmir’e nakl-i mekân ederek 1958’de orada vefat etmiştir.)

“Biz orduda askerdik. Molla Said-i Meşhurun gönüllü alayı ile yan yana idik. Kendisinin beyaz bir atı vardı. Daima at üstünde, alayının önünde atını sağa sola koştururdu. Sipere yatmazdı. Sonra Bitlis’in sukutunda ben de esir düştüm. Beni Sibirya’ya götürdüler. Artık onu bir daha göremedim. Sonra Ruslar bizi serbest bıraktılar. Harbten sağ kurtulabilmiş ailemizin efradı Urfa’ya muhacir gittiğini duydum. Ben de buraya geldim.”

Yine Muhterem A. Badıllı bey anlatıyor: 1955 senesi Sonbaharında, tahminen Ekim ayı içinde, Barla’da Üstad Hazretlerini ziyaret ettiğimde bir sabah dersinde, Üstadın odasında ders oldu. Dersten sonra, Hazret-i Üstad çok neşeliydi. Eski Harb-i Umumideki maceralarından, ibret dersleri için izahlarda bulunuyordu. Bir ara sözü Şarklılara ve Şark’taki eski talebelerine getirdi, dedi ki: “Eski Said’in o zamanlardaki talebeleri o kadar muti’ ve fedaî idilerdi ki; bir işaretimle ruhlarını feda edebilirlerdi. Hatta dedi: “Benim l.Cihan Harbi’nde Mir Mahe’ isminde bir talebem vardı. Bazan tek başıyla Rus taburlarının içine atıyla hücum eder, dalar, bir kaç Rus’u gebertir, geri sağ gelirdi..” diye o sabah uzun bir sohbet dersini yapmıştı.

Eskişehir Mahkemesi(1934)

Mehmed Kırkıncı Hocaefendi anlatıyor: Hazret-i Üstad Bediüzzaman’ın ziyareti için Isparta’ya gittiğimizde, Rüştü Çakın Ağabey bizzat bana anlatmıştı: “Biz Eskişehir hapsi hadisesinde mahkemeye çıkarılmıştık. Üstadımızı en önde tek olarak oturtmuşlardı. Bizler de onun arkasında, sıralarda dizilmiştik. Savcı bizim idamımızı talep eden iddianamesini okuyordu. Hepimizi bir korku telaşı sarmıştı, fakat baktık Üstadımız, cübbesinin eteği üstünde tesbihinin ipini kırmış, yeniden onu ipe dizmekle meşgul. Onun sanki hiç bir şey yokmuş gibi, savcının laflarına beş para ehemmiyet vermeyen pervasızlık içerisindeki tavrını görünce, bizlere de kuvve-i maneviye ve cesaret geldi.” (Bediüzzaman’ı Nasıl Tanıdım- M.Kırkıncı, Sh.101-102)

KAYNAKLAR:

1-Mufassal Tarihçe-i Hayat(3 Cilt)-Abdülkadir Badıllı- İttihad Neşriyat

2-Hazinetül Burhan-Ahmed Feyzi Kul

3- Bediüzzaman’ı Nasıl Tanıdım- M.Kırkıncı-Cihan Yayınları-İst-1989

Kaynak: Risale Talim

Rusya’da Alkol Yasağı

Rusya sigara ve alkol gibi toplum yapısını felç eden zararlı alışkanlıklara karşı savaş açtı. Moskova belediyesi, metro çıkışları, toplu taşıma araçları, park ve diğer kamuya ait alanlarda alkol tüketenlere 1000 ruble (33 Dolar) ceza uygulayacak.

Hazırlanan plan çerçevesinde şehir yönetimi her yıl alkol satışı yapan noktaları yüzde 20 azaltacak. Moskova belediyesinin internet sayfasında yayınlanan taslak çalışmaya göre, 2015’e kadar başkentte alkol satışı yapan büfe ve marketlerin sayısı yüzde 90 azaltılmış olacak. Alkole karşı savaş açan Moskova şehir yönetimi düşük dereceli alkol ve birayı da yasak kapsamına alıyor.

ALKOLDEN HER YIL 75 BİN KİŞİ ÖLÜYOR

Rusya Devlet Başkanı Dmitri Medvedev Ağustos 2009’da alkolü “ulusal felaket” olarak tanımlamış ve alkolle mücadele için sosyal program hazırlamıştı. Bu çerçevede gece 24: 00 sabah 07: 00 arasında alkol satışı yasaklanmış, 18 yaşından küçüklerin alkol ve sigara alımı da sınırlandırılmıştı.

Rusya kişi başına düşen yıllık 17 litre alkol tüketimi ile dünya sıralamasında ilk üçte yer alıyor. Halkın yüzde 76’sının düzenli olarak alkol aldığı ülkede 75 bin kişi her yıl alkol nedeni ile yaşamını yitiriyor. İstatistiklere göre Rusya’da alkole başlama yaşı da 14’e kadar indi.

SİGARA DA YASAKLANIYOR

Moskova belediyesinin yasak kapsamında sigara ile mücadele de var. Aşamalı olarak uygulamaya konulacak yasağa göre 2012’de eğitim kurumları, hastaneler, devlet binaları, tiyatrolar, kültür merkezleri ve toplu taşıma araçlarında yasaklanacak. 2013-2014 arasında ise yasak kapsamına restoran, bar ve diğer işyerleri dahil edilecek.

Dünya Sağlık Örgütü verilerine göre 143 milyon nüfusun yaşadığı ülkede halkın yüzde 40’ı sigara kullanıyor. Sigaraya bağlı hastalıklar nedeni ile de her yıl 350 bin-500 bin kişi yaşamını yitiriyor. Rusya Başbakanı Vladimir Putin hükümette kabul edilen program çerçevesinde 2015’e kadar sigara tüketimini yüzde 25 azaltmayı planlıyor.

Cihan

Rusya ve Ukrayna Kitap Fuarlarında Risale-i Nur Stantı Açtılar

Kitap Fuarlarından Nur Haberleri

Bu günlerde biri Rusya’da ve diğeri Ukrayna’da düzenlenen iki kitap fuarında, açılan Risale-i Nur stantları vesilesiyle bereketli hizmetler vücut buluyor.

İlk fuar Rusya’nın Petersburg şehrinde 7.Uluslararası Kitap Fuarı adı altında 26-29 Nisan 2012 tarihleri arasında düzenleniyor.  İlk gün itibariyle müşahedelerimizi arz ediyoruz:

 13 ülkeden gelen 250’den fazla yayınevi fuardaki yerini aldı. Türkiye ise bu uluslararası fuarda ilk defa temsil ediliyor. “Kâinat Kitabı” adlı standımız katılımcıların hepsinin kolayca ulaşabileceği göz önünde bir mevkide.

50 dile çevrilmiş farklı nur eserleri ve “Ebedi gençlik”, “Nerden geldik ve nereye gidiyoruz?” vb. bahislerin yer aldığı broşürler dağıtıldı ve sergilendi.

Akademisyenler, öğretmenler, üniversite öğrencileri gibi farklı kesimlerden birçok kişi ile irtibata geçildi. Bu tanışmaların neticesinde, üniversitelerin ve devletin önemli kurumlarının kapılarının Risale-i Nurlara açılacağı güzel bir zemin oluştu.

Ayrıca Rusya’da bir Risale-i Nur enstitüsü kurulması yönünde adımlar atılması kararlaştırıldı. Daha fuarın açılışında şöyle latif bir hatıra cereyan etti: Açılışı Petersburg Valisi yaptı. Rusya’nın büyük yayın kuruluşları ve Moskova’dan gelen birçok üst düzey bürokrat da hazır bulunuyordu. Vali kurdeleyi kestikten sonra bir abimiz süratle yanına giderek, valiye Türkiye’den getirdiği lokumla beraber İman ve Küfür Muvazeneleri kitabını hediye etti. Vali de çok ani gelişen bu hadise karşısında ilk şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra memnuniyetini ifade etti.  Böylece fuarda ilk kitabımızı valiye vermiş olduk. Böyle bir mukaddeme Üstadımızın Petersburg’a ayak basmasından kaynaklanan bir bereket olsa gerek.  Bahsi geçen faaliyetler fuar boyunca devam etti.

Keza Ukrayna’nın Harkov şehrinde düzenlenen diğer fuarda da aynı minval üzere hizmetler devam etti. 26-28 Nisan tarihlerinde düzenlenecek bu fuar, Ukrayna’nın milli fuarı olmasına rağmen bir ay önce Kiev’de katıldığımız uluslararası kitap fuarındaki gibi Sözler Neşriyat namına “Bediüzzaman” adlı standımızla bu organizasyona da iştirak ettik. İnşaallah bir ay sonra Harkov’da düzenlenecek uluslararası kitap fuarında da Risale-i Nurlar neşir edilecek.

Bilhassa Rusya’da devam eden mahkemeler, yasaklamalar, takipler nazara alındığında, bu fuarlarda Risale-i Nurlar’ın takdim edilmesinin ehemmiyeti daha da iyi anlaşılacaktır. Rusya’da baskılar ne kadar devam ederse etsin, Nurlar zulmet perdelerini yırtacak, hakikat huzmeleri halinde sinelere doğacak ve muhtaç mütehayyirleri nuruyla kuşatacaktır. İşte mezkûr faaliyetlerin bize verdiği en büyük mesaj bu ümit tablosunun zuhurudur.

Rusya ve Ukrayna Nur Talebeleri

wwww.NurNet.org

Kızıl Meydan’dan Kıbleye Hidayet Hikayesi

Bu Hikaye, hayal ürünü değildir. Bütün çıplaklığı ile Rusya‘da yaşanmış iki ünlü kişinin gerçek hidayet hikâyesi. Biri uzun yıllar boyunca Batı Rusya’da adından çok söz ettiren Mafya lideri, diğeri Rus dilini en güzel seslendirmesiyle ün kazanmış bir bayan spiker.

Meslekleri ve konumları arasındaki uçuruma inat, kendileri de dahil hiç kimsenin hayal bile edemeyeceği gelişmeler zinciri, onları bir noktada birleştiriyor. Ve ortaya heyecan dolu bir hidayet hikâyesi çıkıyor. “Rus da dinsiz kalamaz, geri dönüp Hıristiyan da olamaz” gerçeğinin en çarpıcı delili olacak türden bir hidayet hikâyesi…

Hidayet hikayemiz baya uzun olacağı için parçalar halinde zamana yaymak istedik. İstifade etmeniz temennisiyle.

1. Bölüm: Aykırı Mezar

2. Bölüm: Nikolay ve İncil

3. Bölüm: Ashab-ı Kehf Gibi

4. Bölüm: Dördüncü Gün

5. Bölüm: Cuma Namazı

6. Bölüm: Buluşma

7. Bölüm: Ders Başlıyor

8. Bölüm: Kitap İlanı

9. Bölüm: Azerbaycan’dan Gelen Acı Haber

10. Bölüm: Cenaze Namazımı Sen Kıldır

11. Bölüm: Büyük Buluşma

12. Bölüm: Rusya’dan Hizmet Mektupları (son bölüm)

Rusya’dan Hizmet Mektupları

Bu yazı: “Kızıl Meydan’dan Kıbleye Hidayet Hikayesi” başlıklı yazımızın 12. ve son bölümüdür. Yazının diğer bölümlerine ulaşmak için tıklayınız…

Rusya Nurlanıyor (Yıl 1999)

Aziz ve muhterem ağabeyler

Geçen mektuplarda arz eylediğimiz gibi, ta Rusya’ya ilk ayak bastığımız günden beri çok sür’atli, vüs’atli hizmetlerin şahidi oluyoruz.

Kitap basımı, yeni dersanelerin açılması, muhtelif insan tabakalarında ve muhtelif makamlarda Risale-i Nurun tanıtılması devam ediyor. Bu sene Rusya Müftülüğü tarafından düzenlenen iki büyük konferansta Risale-i Nur tanıtıldı.

Bunlardan biri, ‘Rusya’nın Manevî İntibahında Müslümanlar’ın Rolü‘ adı altında yazın Moskova’da meşhur Kosmos Oteli’nde tertiplendi. Bu konferansta dünyanın muhtelif ülkelerinden gelmiş iştirakçilerle tanıştık, kitap hediye ettik. Ayrıca dış salonda kitap satışı tertiplendi.

Bu konferansta birçok mühim kararlarla beraber devlet seviyesinde Rusya Federasyonu topraklarında İslam’ı tebliğin başlamasının 1400 sene-i devriyesini 2000 senesinin Nisan ayında büyük bir merasim şeklinde kutlanması kararı alındı.

Nikolay Kardeş!

“Şimdi burada hummalı bir şekilde tercüme, tashih ve dizgi işleri devam ediyor… Yakın zaman öncesi Kırım’dan Fahreddin kardeş buraya geldi.

Bir vesile ile Ulyanovsk şehrine, oradan da Başkırdistan’ın başkenti Ufa şehrine gitti. Kırım’da bahçeli bir evi dersaneye vermiş Neriman kardeş var…

Novgorod’da Rus Müslümanlar birkaç aydır dersane arıyorlardı. Şimdi bu Ramazan ayında Novgorod’un güzel bir yerinde iki odalı bir daire buldular. Petersburg’tan Resul ve Azerbeycan’dan yeni gelmiş Vugar kardeşler orada kalıyorlar. Rus Müslümanlar her gün dersaneye gelip ders dinliyor, hatta dersanenin zarurî işlerinde kardeşlere yardım ediyorlar.

Bir ders günü Nikolay isminde biri dersten sonra kardeşleri kucaklayarak, ‘Risale-i Nurun gelmesiyle Rusya kurtuldu. Bin sene çektiğimizin bin katını daha çeksek, bu netice için ucuzdur!‘ demiş. O kardeş, kendi iş yerinde ders koymuş. Onların kurdukları bir vakıf var. Esas çalışmalarından biri de hapishanelerde manevî terbiye işidir.

Şimdiye kadar Rusça risalelerden hapishanelere götürmüşler, şimdi ders de koyacaklar. Novgorod’da dersane açılan günün gecesi, Resul kardeşle oradaki Nikolay kardeş aynı rüyayı görmüşler. Görmüşler ki Deccal’a ölüm hükmü veriliyor.

“Sibirya’da da keyfiyetli hizmetler devam ediyor. Novosibirsk’te, Krasnoyarsk’da, Omsk’da, İrkutsk’da kardeşlerin gayretiyle çok inkişaflar var… Yekaterinburg’ta Behram Kardeş çok faal hizmetlere devam ediyor. Üniversitede Risale-i Nur tanıtılıyor, yakın şehirlerde dersler koyuluyor.

“Perm’de davet üzere kardeşler 40 dakika mesafedeki bir yatılı okula gidip 50-60 talebeye ders okumuşlar. Sonra okulun müdürü rica edip muntazam gelmelerini, hatta gerekirse arabayla aldıracaklarını söylemiş.

Bu arada ‘Nur-u Bedi İlim ve Kültür Vakfı‘ da kuruluyor. Dua edin, Cenab-ı Hak, devam, gayret, sebat ihsan etsin.

Rusya Nur Talebeleri

Rusya’da 170 Bin Kitap (Yıl 2000)

“Aziz ve Muhterem ağabeyler,

“Bu sene Cenab-ı Hakk’ın ihsan ettiği hizmet-i imaniyeden tahdis-i nimet nev’inden behsetmek istiyoruz. Kitap tab’ı, yeni dersaneler açılması, radyo ve hapishane hizmetleri ve Üniversite faaliyetleri devam ediyor. Bu yakınlarda 20 bin nüsha kitap daha basıldı. Şimdiye kadar Rusya’da Türkçe, İngilizce, Rusça olmak üzere 170 bin nüsha kitap tabedilmiş.

“Kur’an’ı inceleyerek ilmî bir tez çalışması ile doktora yapmış bir Rus Hanım, camiye gelerek İslam’ı kabul etmek istediğini bildirmiş. Ona biraz anlatıp, Risaleler’den birkaç kitap vermişler. O hanım ertesi sabah camiye gelerek ‘Ben Kur’an’ı tetkik edip ilmî bir rütbe aldım, fakat bu kitaplarla ben iman, Kur’an, İslam ne imiş, yeni anladım‘ diyerek heyecanla hayretini bildirmiş.

“Hapishanede Risale-i Nur’u tanıyıp hidayete eren Konstantin isimli bir Rus genci, başka bir hapishaneye naklolmuş. Orada risaleleri okuyarak başına cemaat toplamış. O hapishaneden ona İslamiyet’i ilk defa anlatan Novgorod Müslümanlar’ından birisine yazdığı mektupta, namaz hocası ve ne kadar mümkünse risale göndermesini rica ediyor ve diyor ki, ‘Rabbim kalb ve kulağı olan öyle insanlar yaratmış ki, onlar Risale-i Nur ve Bediüzzaman’ı kabule hazırdırlar.

“Moskova’da Rusya’nın en büyük kütüphanelerinden biri olan ‘Yabancı Diller Kütüphanesi’ ile anlaştık. Oraya Arapça ve İngilizce kitaplar konulacak.

Ukrayna’nın en meşhur papazının torunu Risale-i Nur’la Müslüman olmuş.

Her gün Türkçe risalelerden ders okuyorlar. Onlar insanlara İslamiyet’i Risale-i Nur’la anlattıkları zaman dinleyenler hayretle, ‘Biz, Müslümanlar’ı elinde silah, merhametsiz birileri zannederdik. Bu ise bambaşka bir âlemdir.

Bazen karşı gelen anne babalara, ‘Bizim de emsallerimiz gibi sarhoş, ayyaş, narkoman olmamızı mı istiyorsunuz?‘ dedikleri zaman susuyorlar.”

Rusya Nur Talebeleri

‘Rus da Dinsiz Kalamaz’ (Yıl 2008)

Yıllar geçtikçe hizmetin alanı ve boyutu genişlediği gibi, seviyesi de yükseliyor. İşte buna şahit, elimizdeki en yakın tarihli Rusya mektubu (22 Şubat 2008). Sungur Ağabey, her zamanki gibi Üsküdar medresesinde koltuğuna oturmuş, dersten sonra bu mektubu okutup şevkle dinliyor.

Adetâ bütün zerratıyla, büyük bir zevk ve şevkle dinliyor. Mektubu okutmakla kalmıyor, aynı anda Rusya’ya bağlanıp canlı olarak, hizmet haberlerini mikrofonla topluluğa dinletiyor. Evet, yer Rusya’nın Batı’ya açılan kapısı Kaliningrad şehri. Şimdi orada hizmet yapan vakıf kardeşler Resul ve Âmin’e kulak veriyoruz:

“Rusya’nın Batı’ya açılan penceresi Kaliningrad’dan tüm ağabey ve kardeşlerimize binlerce selamlar!

“Üstad’ımızın bahsettiği Prens Bismark’ın memleketi, önceden Alman’lara ait olan Köningsberg 1946’da savaş tazminatı olarak Rusya’ya geçen ve Kaliningrad olarak isimlendirilen, Risale-i Nur’la şereflenen bir memlekettir.

“Önceki mektuplarda anlattığımız, dersane ve ev dersleriyle beraber Askeriyede, Polis Akademisinde, Kolejlerde, Üniversitelerde, ihtiyarlar evinde ve hatta kiliselerde derslerimiz var. Artık bir sene oldu, Kaliningrad Mimarlık Koleji’nde her hafta başka bir sınıfta Nur derslerimiz devam ediyor. Aynen dersanedeki gibi kitapları dağıtıp okuyoruz. Sonra ders soru-cevaplarla devam ediyor. Öğrencilerden altmışa yakın teşekkür mektubu aldık. Öğrencilerin bir kısmı telefon açıp dersaneye geliyorlar.

Hakikî saadeti, bu huzur verici kırmızı kitaplarda bulduklarını, Risale-i Nur’dan, hususan Gençlik Rehberi’nden çok etkilendiklerini söylüyorlar. Vitali (Şimdi Halit) isminde bir genç, ‘Hayatımda bir kitaba böyle bağlanmamıştım. Okudukça okuyasım geliyor. Ve bu kitapları okuyanlarla, Müslümanlarla görüşmek ve hep Allah’tan konuşmak istiyorum. Hep sizinle birlikte olmak istiyorum’ diye yazıyor.

“Kolej hizmetlerimize vesile olan Rusya Milletvekili Yojikov’la dersanede yapılan bir memur dersinde Üstad’ımızın Kastamonu Mektuplarından birisinde, ‘Üç dört aydır, dünyanın vaziyetinden ve harbinden hiçbir haberim yokken Avrupa’da, Rusya’daki çoluk çocuğa acıyarak tahattur ettim…’ ifadesini okuduğumuzda kendisi gözyaşlarını tutamayıp kolejde bu iman derslerini başlatan ve o gün orada ders anlatan siz-biz değil Üstad Said Nursî idi’ dedi.”

Aleksandr

“Kolejlerde olduğu gibi üniversitelerde de güzel hizmetler var. Rus genç Aleksandır isminde bir öğrenci, üniversite kütüphanesine vermiş olduğumuz Gençlik Rehberi’ni okuyup, bizi bulup akşam derse geldi. Bir iki dersten sonra elhamdülillah Aleksandır Ali İhsan oldu…

Maşaallah Nur’ları okumada ve hizmetlerde çok gayretli… Dua edin, İnşaallah çok gençlere vesile olur. Ailesine Müslüman olduğunu söylediği zaman tepki beklerken destek görmüş. Hatta ninesi Tabiat Risalesini okumuş ve hayatında okuduğu en doğru hakikat ve ve en kolay anladığı kitap olduğunu söylemiş. Şimdi tüm ailesi Risale-i Nur’la Müslüman bir aile haline geldi.

“Elhamdülillah bunun gibi birçok hizmetler var. Sizleri ve dualarınızı bekleriz.”

Rusya Kaliningrad’dan kardeşleriniz Resul, Amin