Cuma Duası (Cumanız Mübarek Olsun)

Peygamberimizin (ASM)’ın temiz ve pak dilinden dualar:

“Allah’ım! Bize dünyada da ahirette de iyilik ver; bizi cehennem aza­bından muhafaza buyur. (Buhari, 7/163, Müslim, 4/2070)

Allah’ım! Cehennemin fitnesinden ve azabından sana sığınırım, ka­bir azabından ve kabrin fitnesinden sana sığınırım, zenginlik fitnesinin şerrinden ve fakirliğin şerrinden sana sığınırım.

Mesih-i Deccal fitnesinin şerrinden sana sığınırım. Kalbi­mi kar ve dolu suyuyla yıka Allah’ım! Beyaz elbiseyi kirden nasıl temizliyorsan, kalbimi hatalardan öylece temiz kıl Al­lah’ım!

Allah’ım! Doğu ile Batıyı birbirinden uzaklaştırdığın gibi, benim ile hatalarımın arasını da aç.

Allah’ım! Tembellikten, günahtan ve borçlu kalmaktan Sana sığınırım. (Buhari, 7/161; Müslim, 4/2078)

Allah’ım! Belânın eziyetinden, sıkıntıya uğramaktan, kötü kazadan ve düşmanlara gülünç duruma düşmekten Sana sığınırım. (Buhari, 7/155; Müslim, 4/2080; Resulullah (sav) bu lâfızlar­la sığınırdı)

Allah’ım! Dinimi salih kıl, o benim işimin iffetidir. Dünyamı salih eyle, hayatım ondadır. Ahiretimi salih yap, dönüşüm onadır. Bana türlü türlü hayırlarla uzun ömür ver. Ölümü benim için bütün serlerden uzak kıl. (Müslim, 4/2087)

Allah’ım! Bana hidayet ver, beni dosdoğru kıl. Allah’ım! Senden hidayet ve istikamet isterim. (Müslim 4/2090)

Allah’ım! Verdiğin nimetin yok olmasından, sunduğun afiyetin de­ğişmesinden, azabının ansızın gelmesinden ve Seni gazaplandıran her şeyden Sana sığınırım. (Müslim, 4/2097)

Allah’ım! işlemiş olduğum ve henüz işlememiş bulunduğum amelle­rin şerrinden sana sığınırım. (Müslim, 4/2085)

Allah’ım! Senin rahmetini umarım, beni göz kirpimi bir an ve nef­simle baş başa bırakma, bütün işlerimi salih kıl, senden baş­ka ilâh yoktur. (Ebu Davud 4/324- Ahmed b. Hanbel 5/42)

Allah’ım! Ben senin kulunum, babam ve annem de senin kulların­dır.

Benim perçemim senin elinde, benim hakkımdaki hükmün geçmişte yazıldı. Hakkımda verdiğin hüküm âdildir. Zâtını isimlendirdiğin o Sana has bütün isimlerle Senden isterim; kitabında inzal buyurduğun, yarattığın bir kula öğrettiğin bü­tün isimlerle Senden isterim. Katında bulunan gayb ilminde, Zât’ın için seçtiğin bütün isimlerle Sana yalvarırım.

Kur’an’ı kalbimin baharı, gönlümün nuru kıl, üzüntümü aydınlatan ve derdimi gideren yap. (Ahmed bin Hanbel 1/391, 452; Hâkim, 1/509)

Ey kalblere tasarruf eden Allah’ım! Kalblerimizi Sana itaat etmeye yönelt. (Müslim; 4/2045)

Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzere sabit kıl-(Tirmizi, 5/238; Ahmed b. Hanbel, 4/182; Hâkim, 1/525, 528 Ümmü Seleme’nin (r.a.) rivayetine göre, Resulullah’ın (s.a.v.) en fazla yaptığı dua budur).

Allah’ım! Senin Nebin Muhammed’in (s.a.v.) Senden istediği hayır­dan ben de isterim. Nebin Muhammed’in (s.a.v.) istiaze etti­ği serden Sana sığınırız. Yardım istenecek Sen’sin, dilekler Sana sunulur. Allah’dan (c.c.) başka güç sahibi yok, kuvvet sahibi yok. (Tirmizi, 5/537; İbnMace, 2/1264)

Allah’ım! Kulağımın, gözümün, dilimin, kalbimin ve şehvetimin şer­rinden Sana sığınırım. (Ebu Davud, 2/92; Tirmizi 5/523; Ne-sei: 8/271)

Allah’ım! Şüphesiz ki Sen affedensin, Kerimsin, affetmeyi seversin, beni de affet. (Tirmizi, 5/534, bkz: Sahihu Tirmizi, 3/170)

Allah’ım! Hatalarımı, bilgisizliğimi, isimdeki taşkınlığımı ve Senin benden daha iyi bildiğin günahlarımı bağışla.

Allah’ım! Şakamı ve ciddiyetimi, kasten ve hataen yaptıklarımı, bende mevcut olan bütün yanlışlarımı bağışla. (Buhari, Maal Feth: U/196)

Allah’ım! Beni bağışla, bana merhamet et, bana hidayet eyle, afiyet ver, beni rızıklandır. (Müslim, 4/2073; 2078)”
Amin.. amin..

www.NurNet.Org

Beni Gururum Yıktı

Her ilkbahar defilesinde

mankenler gibi en önde oluruz biz,

doldurur dallarımızı pembe-beyaz çiçekler

baharı ilk önce biz müjdeleriz

 

’’Arkadaşım Badem Ağacı’’  diye

sitem etmiş, seslenmiş bize bir şair:

’’Sen ağaçların aptalı

……………………………

Seni kandırıyor havalar

……………………………….

bir ılıman hava esmeye görsün

düşünmeden gelecek karakış

açarsın çiçeklerini’’

 

Ey beni anlayamayan şair!

bilir misin bunlar nedendir?

Bak dinle!

ne güzel yaratıldığımızı unutup

’’ ne güzelim’’ diye kibirlensek ne zaman

döküldü yerlere hep çiçeklerimiz

ayaklar altında ezildi gurur ve kibrimiz

biz ağaçken anladık hatamızı

sakın sen de, ’’ne güzelim’’ deme!

ne güzel yaratıldığını bil!

yoksa bir sivilce yok eder

tüm güzelliğini…

 

Dr. Selçuk Eskibuçuk

www.NurNet.org

Malezyalı Ammar’ı Bu Hale Risale-i Nur Getirmiş

Malezya’dan Türkiye’ye okumaya gelen ve Risale-i Nur’la tanıştıktan sonra dünyası değişen 20 yaşındaki Ammar Azam vefat etti. Azam İstanbul’da defnedildi. Ammar Azam’ın babası İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği Genel Sekreter Yardımcısı ve Malezya Temsilcisi. Baba Azam, oğlu için “Risale-i Nur onu bu hale getirmiş. O yüzden Risale-i Nur çok mühim. Ona çalışmalıyız” ifadelerini kullandı.

Hadiseyi Rota Haber yazarı Metin Uçar köşesine taşıdı. Yazı şöyle:

Hicri senenin ilk gününde Malezyalı 20 yaşında bir genci ahirete uğurladık. Ammar Azam.

Ammar, İslam Dünyası Sivil Toplum Kuruluşları Birliği (İDSB) Genel Sekreter Yardımcısı ve Malezya Temsilcisi Ahmed Azam Abdurrahman’ın tek oğluydu. Vefat haberini aldıklarında annesi Azlina, Rohingya Müslümanlarına hizmet için gittiği yerden dönüyordu. Ahmed Azam da onu karşılamak için otogara gelmişti.

Aile, tek erkek evlatları olan Ammar’ı Osmanlı tarihini ve İslam bakış açısını öğrenmek için özellikle Türkiye’ye göndermişlerdi. Çünkü burası hilafetin merkeziydi. Yüzyıllar boyunca Müslümanlara liderlik yapan bir ülkenin tarihi ve tecrübe birikiminden istifade ile yetiştirmek istemişlerdi biricik evlatlarını.

Ammar ise onlardan daha istekliydi. Tarık bin Ziyad gibiydi. Ya da 90 yaşında İstanbul’a Efendimizin müjdesine mazhar olmak için gelen Eba Eyyüb el-Ensari gibi.

40 gün önce tatil için gittiği ülkesinden Türkiye’ye dönerken “Oğlum bizi bir daha ne zaman ziyaret geleceksin?” diyen annesine, gayet emin bir edayla “Bir daha dönmeyeceğim, anne” demiş, fakat annesi pek bir şey anlamamıştı. Ta ki 1 Muharremde defin için geldiklerinde “Şimdi anlıyoruz, ne demek istediğini” diyene kadar.

ammar_cenaze.jpgOğullarının bu hali ve kararlılığı, evlatlarını İstanbul’a defnetmek neticesini verdi. Çünkü Ammar, Türkiye’ye bir ideal için gelmişti. Osmanlı devrinde Müslümanlara ruh veren iksirin peşindeydi o. İnsanlığı ve Müslümanları yeniden ayağa kaldıracak projenin ve birikimin avcısıydı.

Evet Ammar, henüz Fatih’in İstanbul’u fethettiği 20 yaşındaydı. Ömer Döngel Hoca’nın cenazede söylediği üzere Allah ondan yirmi yaşındayken razı olmuş, seksen yaşında bir ihtiyarken İstanbul’u fethe gelen Eba Eyyüb el-Ensari’nin manevi makamından İstanbul’da bulunduğu süre içerisinde muhatap olduğu herkesin kalplerini fethetmiş olarak ahirete revan olmuştu.

Okuduğu okulda Osmanlıcadan 100 puan alan tek öğrenciydi.
Türkçeyi en az sizin bizim kadar konuşuyordu.
Ahlaki olarak altmış yaşın insanıydı.
Çalışkanlık ve kararlılıkta arkadaşları sadece arkasından bakıyorlardı.

Peki, Ammar’ı bu yazıya konu yapan asıl mesele ne?
Elbette babasının ülkesine döndükten sonra kendisini karşılayan insanlara söyledikleridir. Zira Ammar şu an Malezya’da Mısır’da Esma ne ise o’dur.

Ahmed Azam oğlu hakkında söylediği şu sözlere lütfen dikkat edelim.
“Ben oğlumu böyle bilmiyordum. Herkesin gönül teline dokunmuş meğer. Medresede, üniversitede herkes onu çok iyi anlattı. Talebelere soruyorum ‘Kim benim Ammar’ım olur?’ Hepsi birden ‘Ben!’ diyor. Üniversitede Prof. hocası Ammar’ın Türk öğrencilerden bile daha başarılı olduğu, Osmanlıca imtihanında şimdiye kadar 100 alabilen tek öğrenci olduğunu söyledi.

“Bana diyordu ki ‘Baba artık öğrenme zamanı geçti. Şimdi hizmet zamanı…’ Ben güldüm. ‘Oğlum sen daha okuyorsun’ dedim. Anlayamamışım. Meğer o Risale-i Nur Külliyatını bitirmiş, daha derinden anlamak için ikinci kez başlamış ve hocasından yeni Malay öğrencilere ders yapmak için izin istemiş. Vefat ettiği gün de ders yapmaya gidiyormuş. O talebelerin hepsi Ammar gibi olmak istediklerini söylediler.

Hastanede, kabristanda soruyorlar. ‘Bu hangi meşhurun cenazesi?’ Cevaben diyorlar ‘20 yaşında Malezyalı bir genç.’ Kalabalığa çok şaşırıyorlardı. Said Nuri Hoca da söyledi. ‘Fatih İstanbul’u fethettiğinde hocası ona ‘Şimdi kalpleri fethetme zamanıdır. Bu fetih kılıçla yapılan fetihten zordur’ demiş. İşte Ahmet Azam, Ammar zor olan fethi yaptı.’ Ammar Allah katında büyük bir makama yükselmiş de haberim yok.

İşlerin yoğunluğundan oğlumu tanımamışım. Ama şunu biliyorum ki onu bu hale ben getirmedim. Kendim eğitemedim evladımı. Hayrat Vakfı’na çok teşekkür ediyorum. Risale-i Nuronu bu hale getirmiş. O yüzden Risale-i Nur çok mühim. Ona çalışmalıyız. Hareket etme zamanı artık. Ammar’ın vazifesini devam ettirmeliyiz.”

Biz gezi gençliği, kaybolan nesiller, tablet çocukları, eğitimsiz öğretim ve ahlaki problemlerle uğraşırken, ta Malezya’dan gelen bir gencin ruh dünyasında fetihler yapan Risale-i Nur’u ne kadar fark edebiliyoruz acaba?

Herkesin gönül teline dokunan Ammar’ın gönül teline değen ve onu numune-i imtisal yapan Risale-i Nur, bizim eğitimimizin neresinde?

Onca okullar ve eğitim çabalarına rağmen, ahlaki sıkıntıyı giderememenin ve bu konuda polisiye tedbirler almaya yönelmenin daha önemli ve nurani bir yolu olan Risale-i Nur, neden gündemimizde değil?

Şimdi Malezya’da gençler, bir Ammar olmak için Risale-i Nur sevdasıyla yanıp tutuşuyorlar; ey Türkiye gençliği, peki bize Türkiye’de olma zamanı gelmedi mi hala?

Varın bir de böyle düşünün!

risale haber

“Güzeli Görme”ye Davetlisiniz! (Seminer – 17.11.2013 – Ankara)

Metin Karabaşoğlu’nun, Bediüzzaman’ın kırk senelik hayat, otuz senelik tahsilinin anahtar kelimelerinden biri olarak zikrettiği ‘nazar/bakış açısı’ kavramı üzerinden geliştirdiği, Said Nursi’nin bakma-görme-düşünme ilişkisi paralelinde ‘Güzel gören güzel düşünür’ sözünün yeniden tahlilini içereren bir sunum yapmak üzere Ankara’da olacaktır.

Ankara Karakalem gönüllülerinin düzenlemiş olduğu “Güzeli görmek” konusundaki bu seminerimiz 17 Kasım PAZAR günü, 12:30-16:30 saatleri arasında Ankara Türkiye Yazarlar Birliği Şubesinde gerçekleşecektir. Ankara ve civarındaki tüm dostlarımız seminerimize davetlidir.

Hayırlı günler dileklerimizle…

Konu: “Güzeli görmek”

Konuşmacı: Metin Karabaşoğlu

Tarih/Saat: 17 Kasım Pazar / 12:30- 15:30

Yer: Ankara TYB Şubesi, Sümer 1 Sk. No:11 kat:4 Kızılay / Ankara

Ben Bir Badem Ağacıyım! (Şiir)

Ben bir badem ağacıyım

yol kenarlarında, dağlarda

susuz kıraç topraklarda

ilk baharı, ilk ben müjdelerim

bir sıcaklık görse, açar hemen çiçeklerim

Köklerimden ta çiçeklerime kadar

nice büyük küçük nice dallarım, yapraklarım

beyaz-pembe renkli ve püsküllü çiçeklerim var

hiç saydınız mı kaç tanedir,

dallarım, küçük dallarım

yapraklarım, püsküllerimle çiçeklerim?

ben söyleyeyim:

en az 40 dalım, her dalda 40 küçük dalım

her küçük dalda 40 çiçeğim, her çiçekte 40 püskülüm var

dallarım sizin başınıza benzer

küçük dallarım diliniz gibi

dallarım, küçük dallarım

çiçeklerim ve püsküllerimle

İlahi sanatı, sergileyen eserleriz biz

bizim dilsiz dilimize karşılık

her eserin başında bir melek

40 başlı, 40 dilli ve kanatlarıyla secdede

seslice ediyor hep birlikte , Sanatkârını teşbih…

Dr. Selçuk Eskiçubuk

www.NurNet.Org

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version