İspanya’da Said Nursi Derneği Kuruldu

Arjantin’de Kur’an hizmetleriyle ilgilenen Ahmet Hasan Karadaş, İspanya’daki gözlemlerini kaleme aldı. Bu ülkedeki hizmetleri aktaran Karadaş, Said Nursi adında dernek kuran İspanyollarla görüştü. Türkiye’den irtibatları olmadan bu isimle dernek kurduklarını açıklayan yetkililer, modern çağın insanına İslam’ı en uygun bir dille anlatan kişinin Said Nursi olduğunu vurguladılar.

İşte İspanya’daki hizmetler:

Essalamu aleykum ve Rahmetullahi ve beraketuhu…

Avrupa ile Afrika arasında  bir köprü vazifesi gören, Müslümanların  “Endülüs” ismini verdikleri İspanya topraklardan binler selam…

İspanya nüfus olarak 46 milyon ve bu nüfusun yaklaşık 3 milyonu müslümanlardan oluşturuyor. Endülüs emevisine 800 yıllık islamiyetin vatanlığını yapmış bu topraklarda 1000 civarında mescit var. Her şehrinde 2-3 tane mescit varken bu sayı Barselona’da 20’ye kadar yükseliyor.

BARCELONA’DA CEMAAT SIĞMAYINCA CUMA 2 KERE KILINDI

İspanya’nın en büyük şehri olan  Barselona’da Tarık Bin Ziyad Camii bulunmakta. Camii yaklaşık beşyüz kişilik ama Cuma günleri çok fazla cemaat olduğu için bir o kadar kişi de dışarda  bekliyor. Bu yüzden Cuma namazı iki defa kılınıyor. Hatta bu camide bir akşam namazına dahil olduğumuzda gördük ki camii ağzına kadar doluydu. Bir vakit namazında bile camileri dolu olan İspanya’da çok müslüman var. Çoğunluğunu ise Faslı olan müslümanlar oluşturmakta. Ve sayıları gayet az olan ve ticaretle uğraşan Türkler de var.

Barselonadaki Ömer İbni Hattab Camii’nin imamına Risale-i Nur’dan takdim ettik.Bu çalışmalara çok ihtiyaç olduğunu, kendisinin de 50 günlüğüne Latin Amerika’da Ekvador ülkesine gidip iki caminin açılmasına vesile olduğundan bize bahsetti.

İSPANYOLCAYA RİSALE-İ NUR’LAR ÇOK GÜZEL TERCÜME EDİLMİŞ

Barselano’dan Valencia’ya geçtiğimizde ispanyol bir aileyi ziyaret ettik; Ricardo ve Gemma. Kendileri bizi evinde misafir ettiler.
Buraya gelmişken Arjantin’de yapılan tercümelerin İspanya ispanyolcasına yakınlığını ve anlaşılabilirliğini sorduk. Ricardo, ispanyolca Risale-i Nur’ları okuyup inceledikten sonra, tercümelerin güzel olduğunu ve gayet iyi anlaşılır olduğunu İspanya’daki insanların rahat bir şekilde anlayabileceklerini söylerken eşi Gemma da ilave olarak, “Risale-i Nur’u tercüme etmek çok zor. Buna  rağmen ispanyolcaya Risale-i Nur’lar çok güzel tercüme edilmiş” diyerek tercümeler hakkındaki çalışmaların devamını temenni ettiler.

Ricardo’yla daha sonra görüştüğümüzde ise Asa-yı Musa’yı bitirmek üzere olduğunu ve Risale-i Nur’un üslubunu ve bazı bölümlerin örneklerle anlatması çok hoşuna gittiğini söyledi.

VALLAHİ SİZLER GERÇEK MÜSLÜMANLARSINIZ

Daha sonraki duraklarımız  Malaga ve Granada’ydı. Ziyaret ettiğimiz mescitlere ispanyolca eserlerden bıraktık. Çok memnun oldular. Bunlardan bir tanesi de Granada’da ziyaret ettiğimiz mescitteki Salim ismindeki Camii muezzini. İlk seferde görüştüğümüzde ona verebileceğimiz fazla kitabımız yoktu. Risale-i Nurdan ve mahiyetinden bahsedip ayrılmıştık. İkinci kez gitmek nasip olduğunda ise, elimizdeki Risale-i Nur’ları görünce yemin ederek ‘vallahi sizler gerçek müslümanlarsınız’ diyerek kitapları getirmemizden dolayı sevincini ifade ederek çok teşekkür etti.

İSPANYOLLARIN KURDUĞU SAİD NURSİ DERNEĞİ

En son durağımız ise İspanya’nın başkenti Madrid’di. Madrid’de uçağımızın kalkmasına saatler kala ilginç bir haber duymuştuk. Bir grup insan Said Nursi Derneği diye bir dernek  kurmuşlar. Bu haber bizi de çok heyecanlandırmıştı. İlk önce telefonda konuştuğumuzda bizimle tanışmaktan çok memnun olacaklarını söyleyerek görüşmek istediler. Türkiye’den hiç bağlantısı olmadan kendilerinin 2009 yılında kurduğu Said Nursi Derneği’yle İspanyadaki insanlara Bediüzzaman’ın fikirlerini  tanıtmayı arzu ediyorlardı.

ispanya_saidnursi_dernegi.jpgDernek başkanı Avukat Antonio Garcia ve yardımcısı Muhammed El Seyoufi’yle buluştuğumuzda bize şunları söylediler: “Geleceğin islamiyeti, Said Nursi’nin Kur’an’dan çıkardığı fikirler üzerine bina edilecek kanaatindeyiz. İspanya’da o kadar çok insan var ki Said Nursi’yi ve fikirlerini merak eden. İnsanlar çok ilgililer Bediüzzaman’a. Biz bu derneği kurmadan önce İslam dünyasından bir çok alimi araştırdık ama Said Nursi tarzında, günümüz insanına modern islamiyeti anlatan başka bir fikir adamına rastlamadık. Şimdi, Avrupa insanı daha çok kendine hitap eden, modern  bir islami anlayış tarzı istiyor. İşte Said Nursi’de bu var.”

RiSALE-i NUR ESERLERiNi iMAMLARA DAĞITACAKLAR

Haziran ayının 16’sında Madrid’te imamlar toplantısı var. Bu toplantıda götürdüğümüz ispanyolca Risale-i Nur eserlerini imamlara dağıtacaklarını söylediler. “Said Nursiyi tanıtma adına biz herşeye açığız. Sizinle beraber bu işi yürütmek istiyoruz” diyerek bu çalışmalarının bir an önce faaliyete geçmesini arzu ediyorlar. Konuşma bitip  ayağa kalktıgımızda ise “ilk konferansımızı ne zaman yapıyoruz” diyerek  Bediüzzaman’ı İspanya insanına tanıtmak istediklerini şevkle dile getirdiler.

Rabbim en kısa zamanda İspanya’da hayırlı hizmet kapıları açıp insanlara Peygamber Efendimizin (sav) nurunu, iman ve Kur’an hakikatları olan Risale-i Nur’u ve Üstadımız Bediüzzaman hazretlerini tanıtıp imanları kurtarmaya vesile olması için sizlerden dualarınızı bekliyoruz..

Kardeşiniz Ahmed Hasan

risale haber

Av. Bekir Berk’in sırrı inancıydı

Vefat yıldönümünde Avukat Bekir Berk

Gördüğüm ilk büyük şehir (tabii çocuk dünyamın ölçülerine göre büyüktü) Samsun’dur. Babamın çalıştığı “taka” ile gitmiştim. Babamla birlikte makine dairesine iner, saatlerce onu izlerdim. Bu bir nevi hasret gidermekti: Diyebilirim ki babamı bu sefer sayesinde daha yakından tanıma fırsatı buldum. Haşin görünüşünün içinde yumuşacık bir kalb saklıyordu. Fakat deniz tuttu beni, yolculuğun tadına pek varamadım.

İlk kez büyücek bir şehir görüyordum. Ne Pazar’a (bizim ilçe), ne Rize’ye (ilimiz) benziyordu. Caddeler araba karmaşasıydı. Çok şaşırmıştım.

Ben ki, ayda-yılda bir kamyon geçecek de göreceğim diye, saatlerce Kvacoli (Lazca bir yer ismi) yolunda bekleyen nesle mensubum; arabaların vızır vızır (şimdi düşünüyorum da o kadar da vızır vızır değilmiş) geçmesi karşısında şoke olmuştum.

Hele gece bastırıp etraf ışıl ışıl olunca, şaşkınlığım büsbütün katlandı. Gözlerimi sokak lambalarından alamadım. İskele babasına oturup saatlerce izledim. Babam gelip almasaydı, belki sabaha kadar seyredecektim.

İstanbul’u ilk görüşüm ise 1957 başlarına rastlar. İstanbul’a ilk yolculuğum, bizim akrabaların da ortak olduğu “Haydar” isimli bir motorla (Karadeniz’e has bu tür motorlara “çektiri”den bozma olduğunu sandığım “çektirme” denirdi) bir haftada gerçekleşti. Yine deniz tuttu, yine içim dışıma çıktı.

Seyahat boyunca ilkleri yaşadım. Gördüğüm her şey benim açımdan son derece şaşırtıcıydı. Kendimi büyülü bir masalın içinde gibi hissediyordum. Boğaz’dan girişte düştüğüm şaşkınlığı unutamam. Bu nasıl bir kanaldı? Balıkçı teknelerinin, boğaz vapurlarının arasından süzülüp gidiyorduk. İlk kez boğaz vapurunun bana son derece tuhaf gelen düdüğünü duydum. Bakışlarım büyük bir merak içinde bir noktaya yapışıyor, gördüklerimi çözemeden başka bir yere dönüyordu.

Din mazlumlarının avukatı Bekir Berk’le bu gelişimde tanıştım.

Bürosu Çarşıkapı’da Kiğılı Pasajı’nın içindeydi. Başka davalara bakmadığı için dış duvara büyük bir levha asmamış, sadece penceresine küçücük bir tabela koymuştu: “Bekir Berk, Avukat“…

Sinan Omur, Eşref Edip (hicran devrinin gazetecileri, yazarları), Sudi Reşat Saruhan (avukat, sonra milletvekili), Ayhan Songar (Psikiyatrist), Osman Yüksel (Serdengeçti) ve daha pek çok önderi o büroyu ziyaretlerim sırasında tanıdım.

İlk daktilomu rahmetli Avukat Bekir Berk armağan etmişti bana: “S” harfi basmayan bir Remington… Köyüme götürmüş, ilk amatörce yazılarımı o daktiloda yazmıştım. Bir süre sonra da kullanılamaz hale geldi.

Yeni Asya Gazetesi’nde yıllarca birlikte çalıştık. Daha sonra Yeni Nesil Gazetesi’ni kurduk: O sahibi, ben Genel Yayın Yönetmeni idim.

İnandığı gibi yaşamasına, asla pes etmemesine, doğru bildiği yolda ölümüne yürümesine defalarca şahit oldum. Öyle disiplinli çalışıyor ve işini o kadar ciddiye alıyordu ki, hayatında disiplin olmayanlar onu anlayamazdı. Nitekim anlayamadılar: “Uyumsuz” dediler, “sinirli” dediler.

Ben ise çeşitli vesilelerle hep derin şefkatine şahit oldum. Belki biraz sert, ama son derece mertti. Hata etse bile fark eder etmez hatadan dönüyor, tereddütsüz özür diliyor, kırdığı insana sarılıp helâllık istiyordu.

Enerjisine hayran kaldım. İleri derecede kanser olmasına rağmen, yılmamasının, yıkılmamasının sırrını çözdüm: Sırrı inancıydı: Ona tutunup diri kalıyordu.

Korkusuzluğu, pervasızlığı da inancının sağlamlığından geliyordu. Bir temyiz duruşması sırasında öfkelenip “Neyine güveniyorsun Avukat?” diye bağıran Yassıada Savcısı Egesel’e (Menderes’in idam hükmünü veren başsavcı) çantasından hızla çıkardığı kefeni fırlatmış, “Buna güveniyorum” diye bağırmıştı.

Mazlumlar için ölümün bir güvence olduğunu ondan öğrendim.

Vefat yıldönümünde (14 Haziran 1992) onu rahmetle, minnetle anıyor, her gün biraz daha özlüyor, artan bir ihtiyaç içinde arıyorum.

Yavuz Bahadıroğlu / Haber Vaktim

Çocuklar hem Kur’an-ı Kerim öğrenecek hem tatili yapacak

Yaz Kur’an kursları, 18 Haziran’da başlıyor. Her yaştan öğrencinin katılabileceği kurslarda, günde 3 saat Kur’an-ı Kerim, ibadet, siyer ve ahlak gibi dinî içerikli eğitim verilirken aynı zamanda sosyal ve kültürel etkinlikler de gerçekleştirilecek. Ayrıca her ilde en az bir cami veya Kur’an kursu, engelli öğrencilere göre dizayn edilecek.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından düzenlenen yaz Kur’an kursları, 18 Haziran’da ders başı yapıyor. Hafta içi her gün her yaştan öğrencinin katılabileceği kurslarda, günde 3 saat eğitim yapılacak. Kur’an-ı Kerim, ibadet, siyer ve ahlak gibi dinî içerikli dersler verilecek. Ayrıca sosyal ve kültürel etkinlikler de gerçekleştirilecek. Yaz kurslarında Kur’an-ı Kerim ve dinî bilgiler dışında Kur’an kurslarını tanıtmak, Kur’an öğretimini yaygınlaştırmak ve verimliliği artırmak amacıyla eğitsel, dinî, sosyal ve kültürel etkinlikler de düzenlenebilecek. Kurs dışında yapılacak faaliyetler için ilgili müftünün teklifi ve mülki amirin onayı yeterli olacak.

Diyanet İşleri Başkanlığı, yaz kurslarına katılan çocukların çeşitli eğlencelerle, güzel vakit geçirerek tatil havasında Kur’an öğrenmelerini sağlamak, sporu sevdirmek ve boş vakitlerini spor yaparak değerlendirmelerini sağlamak amacıyla Gençlik ve Spor Bakanlığı ile bir de protokol imzaladı. 7-18 yaş aralığındaki öğrencileri kapsayacak etkinliklerde çocuklara basketbol, güreş, masa tenisi, badminton, taekwondo, judo, wushu, karate gibi spor dalları öğretilecek. Bu kurslar, her ilin spor imkânları ölçüsünde gerçekleştirilecek.

Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından yaz kurslarına katılacak öğrencilere dağıtılmak üzere çeşitli kitaplar da hazırlandı. Geçtiğimiz yıl olduğu gibi bu yıl da ücretsiz olarak öğrencilere ulaştırılacak kitaplar arasında “Elif-Bâ“, “Dinimizi Öğreniyorum” serisi ve “İnteraktif CD Destekli Tecvidli Kur’an-ı Kerim Elif-Bâ“sı da yer alıyor. Kurslarda eğitim, günlük 3 saat olacak. Eğitim-öğretim saatleri, mahalli şartlar, öğretici, öğrenci ve velilerin talepleri doğrultusunda il müftülükleri tarafından da düzenlenebilecek. Müftülükler, ihtiyaç olması halinde, aynı kurs ve camide farklı saatlerde (sabah-öğleden sonra) kurs düzenleyebilecek.

Engelli öğrencilere özel ders verilecek

Yaz Kur’an kurslarında engelli öğrenciler de unutulmadı. Her ilde en az bir cami veya Kur’an kursu, engelli öğrencilere göre dizayn edilecek. Engelli öğrencilere ders verecek görevliler de yaz Kur’an kursları öncesi bu amaçla düzenlenmiş hizmet içi eğitim kursuna katılanlardan veya Braille alfabesini okumayı ve işaret dilini kullanmayı bilen öğreticilerden seçilecek.

İlyas Koç / Zaman Gazetesi

Tövbe ettiğimiz günahı terk edinceye kadar tövbe!

Okuyucum büyük bir azim ve gayretle günahlardan korunmaya çalışıyormuş, bu uğurda gereken mücadeleyi de veriyor, günahtan yılandan akrepten kaçar gibi kaçınıyormuş, ama yine de tam tutunamıyor, tekrar günaha maruz kaldığı da oluyormuş.

Diyor ki: “Bunca gayretime ve tövbe etmeme rağmen yine maruz kaldığım günahımdan dolayı tekrar tövbe mi etmem gerekiyor. Eğer yine tövbe etmem gerekiyorsa ne zamana kadar devam edecek bu tövbe?” Sözü uzatmadan okuyucuma vereceğim kısa cevap şundan ibarettir. Tövbe ettiğin günahı terk edinceye kadar devam edecek bu tövbe.

Ancak bu kısa cevap elbette yetersizdir. Bu gibi önemli sorulara en tatmin edici cevabı Hocaefendi, “Gençlere Pırlanta Ölçüler” kitabında vermiştir. Sözü uzatmadan birlikte okuyalım bu konudaki değerli bilgi ve uyarıları.

****

Tövbe konusunda Efendimiz’in (sas) şu mübarek beyanını hatırlamak gerekir:

“Herkes hata işler. Hata işleyenlerin en hayırlıları da tövbe edenlerdir!”

Bu hadis-i şerife dikkat edilecek olursa, hata işlemenin insanın cibilliyetinde var olduğu görülür. Yani insanın tabiatında her zaman onu günaha çekecek bir kısım duygu ve hisler vardır. Aslında bunlar, iyiliklere de esas teşkil etsin diye insanın benliğine yerleştirilmiş çekirdekler mahiyetinde istidatlardır. Aktif (uygulanan) bir Kur’an ahlakıyla bunların hepsinin yüzü hayra ve istikamete çevrilebilir!.

Mesela, insana öfke verilmiştir. İnsan bununla bazen gazilik ve şehitlik elde edebileceği gibi, aynı duyguyla Allah için öfkelenip Allah için nefret ederek sevap da kazanabilir. Şehevi hisler ve diğer bedene ait arzu ve istekler de böyledir. İnsan onları disiplin altına alıp ruhunu kanatlandırabildiği takdirde, velilerle omuz omuza yan yana yaşayabilir.

Aksine, disiplin altına alınmayan behimi arzuların, insanı baş aşağı getirmesi de sıkça görülen felaketlerden biridir. Meseleye bu zaviyeden bakıldığında, potansiyel hata, insanın ikiz kardeşi gibidir. Bu itibarla, insan, azminin ve iradesinin hakkını vererek bu negatif duygudan hem kurtulmasını bilmeli hem de kendisine verilen o duyguları mutlaka faydalı hale getirmelidir.

Diğer taraftan insan hayatında ömrü en az, en kısa olması gereken bir şey varsa, o da hata ve günahlar olmalıdır!

Şu da katiyen unutulmamalıdır ki insan işlediği bir hatayı hemen tövbe ile silmezse, bu ikinci bir hata ve günaha davetiye çıkarmak gibi olur ki, bu tövbe etmeme durumu zamanla insanın kalbi ve ruhi hayatını köreltip mahvedebilir!.

Buradaki çok önemli bir konu da şudur: Tövbesiz bir insan, kalbine gönlüne gelecek olan İlahi ilhamlara karşı kapanır. Allah adına duyması gereken heyecanı duyamaz olur ve herhangi bir cisim gibi sürekli bir düşüş yaşar ama, asla bunun farkına varamaz; latifeler ölür; “sır”, sırra kadem basar, “hafi” gizlenir, “ahfa” adeta yok olur; ama o bunlardan haberdar değildir!. Onun için insan günaha bulaşır bulaşmaz hiç vakit kaybetmeden hemen Rabb’ine teveccüh etmeli ve O’ndan işlediği günahın affını dilemelidir.

Düşünülmesi gereken bir diğer önemli husus da şudur: İnsan bir taraftan tövbe ediyor, diğer yandan da kendi iradesinin zaafı ile tövbe ettiği günah ona yine musallat oluyor, o da yine aynı günaha giriyorsa, böylelerinin istikamete ulaşmaları ve sonra da istikametlerini korumaları oldukça zordur!..

Bununla beraber böyle bir insan, işlediği günahtan tövbe ederken hakikaten samimi ve tövbesini vicdanından gelen sese uyarak yapmış da olabilir. İhtimal, işlediği günahtan onun da içine bir tiksinti düşmüştür ve dolayısıyla tövbesini çok samimi olarak yapmıştır. Ancak bu gibilerde, çok defa tiksinti halini geçip, yerini arzu ve isteklere bırakması da söz konusudur ki, bu tür iradezedeler her zaman sürçebilirler. Bu ikinci durum, onun daha önceki tazarru ve duasında samimi olmadığı neticesini de doğurmaz, dolayısıyla tövbe etmesine mani hiçbir sebep yoktur.

Evet, insan ne kadar günah işlerse işlesin ve tövbesi hangi sayıya varırsa varsın mutlaka yine tövbe etmelidir.

Bu günün geçmişten çok farklı sokak şartları da bu tövbeyi her an zaruri kılmaktadır!..”

Evet, pes etmek yoktur! tövbe ettiği günahı terk edinceye kadar tövbe!..

Ahmed Şahin/Zaman

Yunanistan Gazetesinde: Risale-i Nur

Batı Trakya Türklerinin gazetesi olarak bilinen ve Yunanistan’da yayın yapan MİLLET Gazetesinde geçtiğimiz ay içerisinde Selanik Kitap Fuarında sergilenen Risale-i Nur’larla ilgili -aynı zamanda sitemizde de yayınlanan- haber metninin tamamı gazete yayınlandı. Manşetten haber geçen gazete ayrıca yaklaşık bir sayfayı haber metnine ayırdı.

Sitemizde yer alan haberi okumak için tıklayınız…

İşte gazetenin o sayfası:

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version