Etiket arşivi: hür adam

Sahabe imanı, İslâm celâdeti

Eşref Edip Sebilürreşad’ın 15. cildinin 356. sayısında “Sahabe İmanı, İslâm Celâdeti” başlığı altında şunları yazıyordu:

“Ashâb-ı Kirâmdan Hz. Abdullah bin Huzeyfe, Resûl-i Ekrem Efendimizin İslâma davet hakkında İran Şahına yazdığı mektubu götüren zattır. Şam fütûhatında Bizans ordusu ile yapılan muharebede esir düşmüştü. Bizanslıların kaidelerine göre, esir düşen kimse evvelâ mezhebini bildirir, ondan sonra bu mezhepten feragat eder, Hıristiyan dinine girer, ancak bu sayede kurtulurdu. Yoksa böyle yapmadığı takdirde, zeytin ağaçlarından büyük bir odun yığını hazırlanır, üzerine zeytin yağı dökülür, esir o ateş içine atılır, yakılırdı.

“Hz. Abdullah bin Huzeyfe, diğer Müslüman esirlerle beraber Bizans hükümdarının huzuruna getirildi. Hıristiyanlığı kabul etmesi teklif edildi. Kabul etmedi, şiddetle reddetti. Mezhebini değiştirmek için çok uğraştılar, fakat muvaffak olamadı. Abdullah, Müslüman olarak ölmek istediğini söyledi.

“Bunun üzerine âdet gereğince Hz.Abdullah, ateşe atılmak üzere ateş yığınının yanına getirildi. Bizans hükümdarı da orada hazırdı. Papazlar ve hükümdar, Hz. Abdullah’ın illâ Hıristiyan olmasını tekrar ileri sürdüler. Hz.Abdullah kemâl-i metanet ve şehametle reddetti. Nihayet ateş yakıldı. Hz. Abdullah ateşe atılacaktı. Ateş karşısında da yine Müslüman olduğunu, ‘Külhü vallahü ehad, Allahü’s-Samed, Lemyelid ve lem yûled’ diyerek bu bâtıl dine intisap etmeyeceğini söyledi.

Değil beni‘ dedi, ‘benim vücudumun her bir zerresi Abdullah olsa, hepsine de ayrı ayrı cefâ etseniz, ateşte yaksanız, yine Abdullah hak yoldan dönmez. Allah yolunda, bir olan Hâlık-ı Zülcelâl yolunda kalır. Yalnız benim canım değil, binlerce Abdullah’ın canı Hak yolunda fedâ olsun.

“Bizans hükümdarı ve papazları, bu İslâm, iman kuvvetini görünce hayret ettiler, yeni bir teklifte bulundular. Hükümdarın elini öpmek şartıyla kendisini serbest bırakacaklarını söylediler. Hz. Abdullah bunu da kabûl etmedi, reddetti. ‘Ben bir Allah’a inanan bir Müslümanım. Bir haça tapanın elini öpmem’ dedi. Kendisine pekçok mal, mülk ve servet vereceklerini söylediler. Hz. Abdullah bunların hiçbirisini kabul etmedi.

“Bu derece iman, bu derece metanet ve celâlet, hükümdarı büs bütün hayrete düşürdü. Böyle iman sahibi bir zatı ateşte yakmaya kıyamıyordu.

“Bu defa başka bir teklifte bulundu. Kendisinin alnını öpmek şartıyla, bütün Müslüman esirleri serbest bırakacağını söyledi. Seksen kadar Müslüman esir vardı. Hz. Abdullah bu teklif üzerine düşünmeye başladı:

“Benim hayatımın kıymeti yok. Hak yolunda ateşte yanarım, ölürüm. Fakat benimle beraber seksen Müslüman da yakılacak. Bir putperestin alnını öpmek, bir Müslümana yakışmasa da, seksen Müslümanın hayatını kurtarmak da büyük bir meseledir.’

“Seksen Müslümanın serbest bırakmak şartıyla bu teklifi kabul etti. Esir Müslümanları beraberinde alarak Mekke’ye geldiler. Hz. Ömer bu mücahitleri, bu kahraman Müslüman Hz. Abdullah’ı bizzat karşıladı ve Abdullah’a sarılarak elini öptü. O arada lâtife kabilinden bazıları, ‘Bu zat bir putperestin alnını öptü, serbest oldu’ dediler. Hz. Abdullah hemen cevap verdi: ‘Evet, maalesef öyle oldu. Fakat seksen Müslümanın da hayatını kurtardım. Onları alıp ailelerine kavuşturdum.’

“Bu sözü üzerine Hz. Ömerü’l-Faruk (r.a.) bir defa daha Hz. Abdullah’ın alnından öptü.

“Bu İslâm celâdet menkıbesini, neşretmekte olduğumuz Asr-ı Saadet, Peygamberimizin Ashabı adlı muazzam eserin dördüncü cildinden naklediyoruz. Bu bize merhum Said Nursî’nin esareti zamanında Moskof kumandanına karşı gösterdiği celâdet ve şehameti hatırlattı.

“Merhum Üstad, umumî harpte Ruslara esir olduğu zaman, buna benzer bir hâdise cereyan etmişti. Rus kumandanı esirleri teftiş esnasında Üstad kumandanın selâmını almıyor, yerinden bile kalkmıyor. Bu hareketten kumandan hiddetleniyor. ‘Belki görmemiştir’ diye tekrar önünden geçer. Fakat Üstad yine yerinden kalkmayınca, kumandan tercüman vasıtasıyla, ‘Herhalde beni tanımadılar’ diyor. Üstad ‘Hayır!’ diyor. “Tanıyorum, kumandan Nikola Nikoloviç!’

“Kumandan, ‘Şu halde Rus Ordusuna ve dolayısıyla Rus Çarına hakaret ediyorsunuz.’ Üstad, ‘Hayır’ diyor. ‘Hakaret etmedim. Ben bir Müslüman din âlimiyim. İmanlı bir kimse Cenab-ı Hakk’ı tanımayan bir adamdan üstündür. Binaenaleyh, ben sana kıyam edemem.’

“Bunun üzerine Üstad’ı divan-ı harbe verirler. Subay arkadaşları neticenin vehametini takdir ederek, Üstad’ın özür dilemesini istirham ederler. Fakat Üstad kat’iyyen kabûl etmez. Kemâl-i izzet ve şehametle şöyle der:

Bunların idam kararı, ebedî âleme seyahat etmem için bir pasaport hükmündedir.

“Nihayet divan-ı harb idam kararı verir. Hükmün infaz edileceği sırada Üstad, namaz kılmak için müsaade ister. Vazife-i diniyesini ifadan sonra atılacak kurşunlara göğsünü gereceğini beyan eder. Tam o sırada Rus kumandanı yetişerek, ‘O hareketinizin mukaddesâtınıza olan bağlılığınızdan ileri geldiğine kanaat getirdim. Tekrar tekrar rica ederim, beni affediniz’ der ve idam hükmünü geri alır.”

Hür Adam filmi Risale-i Nur’a ilgiyi arttırdı

Hür Adam filminin gösterime girmesinin ardından, Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatını ve eserlerini merak eden insanlar, kırtasiyecilerin yolunu tuttu. Kırıkkale’de kırtasiyeciler ve Çarşı Camii yanında bulunan iş merkezinde kitap satan esnaf, durumdan memnun.

Bediüzzaman Said Nursi’nin kitaplarının satışında da büyük patlama yaşandığını belirten esnaf, film sayesinde bu sayının iki katına çıktığını söyledi. Yıllardır esnaflık yaptığını belirten Çağlar Kitapevi’nin sahibi Çağlar Yumşak, ilk defa bir film sayesinde sattığı kitapların iki katına çıktığını söyledi. İnsanların Hür Adam filmini ve fragmanını izledikten sonra Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatını ve eserlerini merak ettiklerini ve kitaplarını satın almaya başladıklarını belirten Yumşak, “Bediüzzaman Said Nursi’nin haftada 10 kitabını satıyordum. Şimdi bu sayı 30’a yaklaştı. Stoklarım tükenmek üzere, yeni siparişler vereceğim.” dedi.

Hür Adam filmiyle birlikte Bediüzzaman Said Nursi’nin eserlerinin yer aldığı stantlardaki kitapların bir anda boşalmaya başladığını açıklayan Nil Tuna Mağazası Kırıkkale Kitap Sorumlu Ceylan Albayrak, filmi izleyenlerin Bediüzzaman Said Nursi’nin hayatını öğrenmek için kitaplara yöneldiğini ifade etti.

Kitapların hızlı bir şekilde tükenmeye başladığını görünce kampanya başlattıklarını belirten Albayrak, “Hem insanlar, Bediüzzaman Said Nursi’nin kitaplarını okuma fırsattı buluyor. Hem de kitaplarını ucuza temin ediyor. Bazı vatandaşlar ise Bediüzzaman Said Nursi’nin bütün kitaplarını aldı.” diye konuştu.

Hür Adam filmine hayran kaldığını açıklayan Hadi Yalmancı, şunları söyledi: “Hür Adam gibi bir insanın çağımızda yaşaması beni derinden etkiledi. Filmi izlerken, ben o günlere sürüklendim. Filmin sonunda hemen yakın bir kırtasiyeye gittim. Eserlerini öğrendim ve birçok kitabını satın adım.

Hür Adam filminin internette fragmanını izlediğini söyleyen Ali Alnıaçık, ilk defa hayatını İslam’a adamış bir insanı gördüğünü kaydetti. Hemen sinemaya gittiğini ve film bittikten sonra kırtasiyenin yolunu tuttuğunu anlattı.

Kaynak: Risale Haber

Yazar’ın Notu: Maşallah, bizimde filmden beklentimiz Risale-i Nurların okunması ve yüzlerin o tarafa doğru dönmesiydi. Cenab-ı Hak hayırlara vesile eylesin inş. Amin

Bediüzzaman – Mustafa Kemal Görüşmesinin Belgesi Çıktı

TBMM 1. ve 2. dönem Şebinkarahisar milletvekili Ali Sururi Atatürk ile Said-i Nursi’nin yaklaşık bir saatlik bir görüşme gerçekleştirdiklerini yazdığı meclis anılarında anlatıyor. Bu önemli görüşmenin Said-i Nursi’nin daha önce gönderdiği mektubun içeriğinde yer alan ‘namaz’ uyarısı üzerine yapıldığı dile getiriliyor.

Dün akşam ÜLKE TV’de yayınlanan Sıra Dışı programında Turgay Güler’in konuğu olan Barla Platformu Başkanı Sait Yüce, TBMM 1. ve 2. dönem Şebinkarahisar milletvekili Ali Sururi’nin Said Nursi Atatürk görüşmesine ilişkin notlarını aktardı.

Programın bir diğer konuğu olan Haber 7 Yazarı Mehmet Ali Bulut ise Osmanlıca yazılmış olan notları Türkçe’ye çevirerek yorumladı.

BİR SAAT GÖRÜŞTÜLER

TBMM 1. ve 2. Dönem Milletvekili Ali Süruri’nin günlükleri Yeni Şafak gazetesinde de yayınlandı. TBMM Birinci ve İkinci dönem Şebinkarahisar milletvekillerinden Ali Sururi’nin yeni ortaya cıkan anılarında, Atatürk’ün Said Nursi ile Meclis’teki başkanlık odasında görüştüklerini ve münakaşa ettiklerini yazıyor.

Birinci ve ikinci Dönem Şebinkarahisar milletvekili ve Başkanvekili (2. Dönemde Kısa bir süre) Ali Süruri’nin (Tönik) günlüklerinde Atatürk ile Said Nursi’nin görüşmesine yer veriliyor. Elyazması ve Nadir Eserler Uzmanı Dr. Niyazi Ünver tarafından hazırlanarak yayınlanması için Tarih Kurumu’na gönderilen “Meclisteki Günlerim” isimli eserde Ali Süruri tarihleri ile birlikte Said Nursie’nin Meclis’te dinleyici locasında milletvekillerini selamlamasını ve TBMM Başkanlık makam odasında Atatürk ile yaklaşık 1 saate yakın süren görüşmelerine şahit olduğunu anlatıyor.

ALKIŞLARLA KARŞILANDI

Ali Süruri’nin günlüklerinde Said Nursi’nin TBMM’de miletvekilleri tarafından hoşgeldiniz töreniyle ve alkışlarla karşılandığı belirtilirken, Atatürk ile yaptığı görüşmenin detaylarına da yer veriliyor. Elyazması ve Nadir Eserler Uzmanı Dr. Niyazi Ünver tarafından hazırlanarak tarihe kazandırılmak üzere Türk Tarih Kurumu’na gönderilen Ali Süruri günlüğü “Meclisteki Günlerim” ismiyle basılacağı zamanı bekliyor.

MECLİS’TE KARŞILAMA TÖRENİ

Bediüzzaman Said Nursi’nin 9 Kasım 1922’de geldiği Ankara’dan 17 Nisan 1923’te ayrılır. Bu süre içinde yani yaklaşık 5 ay Ankara’da kalan Bediüzzaman, Hacı Bayram Veli Camii civarında ikamet eder. Ali Süruri (Tönik) Bediüzzaman Said Nursi’nin Meclis’e geldiği tarihi 9 Teşrinisani 1338 Perşembe (9 Kasım 1922) olarak anılarına kaydeder. Meclis’te dinleyiciler locasında oturan Nursi’yi Mebuslar alkışlarla ve hoşamedi (Hoşgeldin) töreniyle karşılarlar. Ali Süruri bunu anılarında şöyle dile getirir: “İki gün evvel Ankara’ya gelmiş olan Bediüzzaman Saidi Kürdî Efendi samiin locasındaydı. Vilayeti Şarkiye mebuslarından bazısının takriri üzerine Meclis alkışlarla müşarünileyhe beyanı hoşaşmedi etti. Kendisi de locada ayağa kalkarak temennayla ve birkaç kere selam vermek suretiyle teşekkürde bulundu. Bilahare riyaset odasında görüştük. (1)323’te (1918) gördüğüm Saidi Kürdi hiç değişmemiş ve ihtiyarlamamış…”

HALİFE’NİN MEKTUBU VAR

Atatürk ile Bediüzzaman Said Nursi görüştükleri gün Meclis’in çalıştığını Halife’nin (Osmanlı Halifesi) TBMM’ye gönderdiği cevabın okunması ile ilgili tartışmaların yürütüldüğünü söyleyen Ali Süruri anılarında o gün ile ilgili şunları yazıyor: “Halife hazretlerinden Meclis’e bir cevap gelmiş. Okunacağı sırada kaimen dinleyelim diye bir teklif dermeyan olmuş. Derken gürültü çıktı. Ben de hemen o sırada teneffüs salonuna çıkmıştım. İçeri girdiğimde münakaşa cereyan ediyordu. Nihayet tayini esami suretiyle reye kondu. Nisap yok. Badetteneffüs yoklama yapıldı. Ekseriyet olmadığı taayyün etti. Cevapname okunmaksızın meclis dağıldı. Celseyi aleni olmadığı için münakaşayı vakıa çok çirkin oldu…”

ALİ SURURİ KİMDİR?

Ali Süruri (Tönik) 1888 yılında Şebinkarahisar’ın Tönik nahiyesinde dünyaya gelir. Rüştiye tahsili yapan Ali Süruri, bir süre de dava vekilliği (avukatlık) yapar. I.ve II. Dönem Şebinkarahisar milletvekilliği görevlerinde bulunan Ali Süruri kısa bir süre de TBMM başkan vekilliği yapmıştır. Kendisi “sarıklılardan” olmakla beraber, Mustafa Kemal’in ekibinden olduğu bilinen Ali Süruri 1920-1923 yılları sürecinde günlük tutar. Bu günlükler neredeyse günü gününe tutar. Süruri 1926 yılında 38 yaşında hayatını kaybeder.

NAMAZ KILMASI İÇİN UYARMIŞ

Atatürk ile Bediüzzaman Said Nursi arasında Meclis Başkanlık Makam odasında geçen ve 1 saat süren görüşmeye tanıklık ettiğini söyleyen Milletvekili Ali Süruri tarih olarak da 25 Teşrinisani 1338 (25 Kasım 1922) olarak görüşmeyi kaydediyor. Ali Süruri anılarında görüşme ile ilgili şu bilgileri veriyor: “Takriben akşam namazı sıralarında Meclis dağılırken baktım, Divanı Riyaset odasında Kemal Paşa ile Bediüzzaman Molla Saidi Kürdî arasında bir mübahase var. Ben de dinledim. Bir saat kadar imtidat (Devam) etti. Mübahasenin iptidası (geçmişi) Bediüzzaman’ın Kemal Paşa’ya ve daha bazı arkadaşlara yazdığı mektupta namaz kılmalarını tavsiye etmesi ve mezhebi Şafide terki salâtın (namazın) şahadeti kabul edilmeyeceğine nazaran, Meclis’in ekseriyeti terki salât etse Meclis’in hükümlerinin medhul ve gayrı nafiz olması lazım geleceğini beyan eylemesinden dolayıymış.

Kemal Paşa meali mektubun siyaseten derkar olan mehazirinden ve hiç olmazsa yalnız kendisine yazılsaydı, bu mahzurun o kadar varit olmayacağından bahisle Bediüzzaman’a darıldı. Bediüzzaman’da bu mahzuru düşünmediğini itiraf etti. Bediüzzaman da evvelce biraz hasyetini söylüyor idiyse de, sonra tevil ve tahfif etti ve aralarındaki kırgınlık zahiren zail oldu gibiyse de herhalde iki taraf da birbirine muğber kaldılar. Kemal Paşa çok mühim meselelere temas etti ve hakikaten zekâsını gösterdi. Bediüzzaman’ı yalnız şu mübahasede dinleyenler şöhretini pek hakikate muvafık bulmadılar sanıyorum. Mamafih yine güzel cevaplar verdi. Ve Meclis’in çok mübarek ve mübeccel olduğundan bahsetti. O bilhassa Kemal Paşa’ya hitaben: “Siz Kur’an’ı ve İslam’ı kurtardınız. Kur’an’ı omzunuza kaldırdınız. Kur’an ise her sayfasında salât ile emrediyor. Mademki Kur’an’ı böyle muhafaza ettiniz onun emri olan salata da beynelmüslimin tayini müdavemet için teşebbüs etmeniz lazımdır ve mektubu size onun için yazdım. Sizden başkalarına yazdığım doğru olmayabilir. Fakat böyle bir teşebbüsü sizin hatırınıza onlar da getirsinler diye yazdım” mealinde güzel sözler söyledi…”

Hür Adam’ın etkileri…

* * *

“Hür Adam” filminin, daha vizyona  girmeden  kendisini aşan sonuçları ve pozitif etkileri ile Said Nursi ve Risale-i Nur üzerine müzakere kapılarını, perdeden önce açtı. “Bundan sonra ne değişecek?” derseniz;

1- Nur talebeleri Risale-i Nur ve Bediüzzaman konusunda daha fazla akademik hazırlık ve belgeli metinlerle konuşmak zorunda olacaklar. Sükuneti, fikri derinliği  ve münakaşadan uzak diyalogu, sağduyu ve şefkat içinde elden bırakmadan.

2- Medya’nın Said Nursi eksenli yayını artacak. İlgisi, yeni boyutlar kazanarak devam edecek.

3- Devletin bazı derin mahfilleri, ellerindeki bazı bilgi ve belgeleri, rejim kaygısı ile çarpıtarak medyaya servis edebilirler. Buna karşılık delilli, akademik, uzmanca izah ve sabır isteyen bir süreç başarılı olacak.

4- İnsaflı, ön yargısı olmayan ve önceliğinde bu konu olmayan insanlar pozitif bir alaka duyacak ve yaklaşımları olumlu olacak.

5- Mustafa Kemal’e karşı bir çıkış ve tepkinin demokratik sabır ve çile ile nasıl başarıldığı gün ışığına çıkmış olacak. Said Nursi-Mustafa Kemal mücadelesi, arşivlerin açılmasını hızlandıracak ve yeni tartışma alanları oluşacak.

6- Üniversitelerin demokratikleşmesi ile paralel, Said Nursi ve Risale-i Nur üzerine akademik araştırma ve tezler artacak.

7- Devletin, rejim kaygısından uzak bir Said Nursi Enstitüsü ile kurumsal bir kamu desteği vermesi halinde, Risale-i Nur’un eğitim ve yayın zemini daha güçlü bir destek görmüş olacak.

8- Alimlerle zalimlerin kavgasında, mazlumdan yana insan hakkının tarafı olma eğilimi giderek artacaktır.

9- Türkiye’nin resmi tarihi ciddi anlamda sorgulanacak ve bazı kapalı alanlar açılacaktır.

10- Yeni filmlerin yapılması iştahı/arzusu, şimdiden yapımcıların zihnini meşgul etmeye başladı bile.

11- Nur talebeleri, bu film ile beklenmediği kadar kamuoyunun gündemine gelecekler. Şaşırtıcı bir şekilde Said Nursi-Nurculuk ve Risale-i Nur kavramları etrafında tartışmalar, ileri-geri münakaşa/müzakereler artacak. Burada, teyakkuzu elden bırakmamak, insafla bakmak, muhakeme içinde makul olanı vermek ve en önemlisi sonuna kadar sabırla nefsimizi/grubumuzu/algılarımızı katmadan muhatabımızla diyalogu sürdürmeyi başarmak, fütuhat kabilinden ihlaslı neticeler verecektir inşallah.

12- “Biz muhabbet fedaileriyiz.” fikrinin ekrana/yazıya/söze yansıdığı ve çevremizin bu şaşırtıcı duruş ve şefkatle Risale-i Nur’a ısındığı bir tarzın devamı, 100 yıllık şerefli mazinin yeni serlevhalarını yazdıracaktır inşallah.

Sonuç olarak;
2011,yeni müjdeleri Risale-i Nur adına seslendiriyor gibi. Vefatının 51. Yılı, Hutbe-i Şamiye’nin 100. Yılında, Üstadın mesajlarının Şam’dan Ankara’ya, İstanbul’dan Mekke’ye, Avrupa’ya, İslam ülkelerine ve diğer coğrafyalara  geçeceğini söyleyebiliriz. Şimdi Hür Adam’ı seyretmenin ve gündemi müspet beyan/hareket/yaklaşım ve sempati ile nuranileştirmenin vakti.

İyi seyirler.

Not : İsmail BERK’in yazısından alıntı yapılmıştır.

 

‘Hür Adam’a muhteşem gala

‘Hür Adam’a muhteşem gala

Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatından kesitlerin aktarıldığı ‘’Hür Adam-Bediüzzaman Said Nursî’’ filminin galası yapıldı. Maslak TİM Show Center’da gerçekleştirilen galaya çok sayıda sanatçı, siyasî ve Bediüzzaman’ın hizmetinde bulunan talebeleri katıldı. Gala gösteriminden önce Said Nursî’nin hayatı hakkında bilgi verildi.
Bediüzzaman Said Nursî’nin hayatını konu alan ‘’Hür Adam’’ filminin galası, Maslak TİM Show Center’da yapıldı. Filmin gala gösteriminden önce Said Nursî’nin hayatı ve kişiliği hakkında bilgi verilerek, hayatı boyunca cehaletle mücadele ettiği aktarıldı.
Filmde Said Nursî’yi canlandıran baş rol oyuncusu Mürşit Ağa Bağ, ilk zamanlarda rolü canlandırmakta zorlandığını, ancak zamanla alıştığını söyledi. Titiz bir çalışmayla çekimleri sonuçlandırdıklarını belirten Bağ, filmin beğenilmesini gönülden arzu ettiğini söyledi.
Senaryosunu Ahmet Çetin, Mehmet Uyar ve Mehmet Tanrısever’in yazdığı, yönetmenliğini Mehmet Tanrısever’in yaptığı ‘’Hür Adam’’ filminde, Bağ’ın yanı sıra Tarık Tanrısever, Engin Yüksel, Mesut Çakarlı, Bülent Polat, Halil İbrahim Kalaycıoğlu ve İsmail Hakkı gibi isimler rol alıyor.
Film, hayatı iman hakikatlerini anlatmakla geçen, Bediüzzaman Said Nursî’nin hayat seyri ve dâvâsı ‘’Ekmeksiz yaşarım, hürriyetsiz yaşayamam’’ sözünden yola çıkarak anlatıyor. Dramatik biyografi olarak hazırlanan filmde, Said Nursî’nin, Eski Said-Yeni Said ve üçüncü Said olarak bilinen üç dönemi anlatılıyor. Film, Said Nursî’nin Tek Parti iktidarı tarafından sürgün olarak gönderildiği küçücük bir belde olan Isparta Barla’dan başlayarak bütün dünyaya yayılan eserlerinin zorlu yolculuğundan kesitler taşıyor. Bugüne kadar pek çok ilmî ve edebî çalışmaya konu olan Bediüzzaman’ın hayatı, maruz kaldığı baskı ve eziyetler, merak edilen ve karanlıkta kalan birçok yanıyla filmde yer alıyor.
Türkiye’de yarın vizyona girecek film, 13 Ocak’ta da Almanya, Hollanda, Avusturya, Belçika, İsviçre, Fransa, İngiltere ve Danimarka’da izleyiciyle buluşacak.
Bu arada, galadan önce Maslak TİM Show Center’ın önünde toplanan Ulusal Parti üyesi bir grup, filmi protesto etti. Ellerinde Türk Bayrakları olan ve çeşitli pankartlar açan göstericiler, bir süre sonra dağıldı. Gala sırasında salonda bulunan bir kadın ile yanındaki kişi de slogan atmak istedi. İki protestocu güvenlik güçlerinin müdahalesiyle dışarıya çıkarıldı.
Sanat ve siyaset dünyasından birçok ünlü ismin katıldığı galada Bediüzzaman’ın hayattaki talebelerinden Mehmet Fırıncı, Abdullah Yeğin, Abdülkadir Badıllı, Said Özdemir, Muhsin Konevi ile gazetemiz imtiyaz sahibi Mehmet Kutlular da hazır bulundu. Film sonunda yapımcı ve oyunculara plâketleri ağabeyler tarafından takdim edildi.
TANRISEVER’DEN ELEŞTİRİLERE CEVAP
Gala öncesi konuşan yapımcı ve yönetmen Mehmet Tanrısever, filmle ilgili yapılan eleştirilere cevap verdi. Tanrısever, “Meyvesi olan ağaç taşlanır derler ya demek ki güzel bir şey yaptık ki tartışılıyor. Demek ki bazı gerçekler meydana çıkıyor ki tartışılıyor. Tartışmalardan güzel şeyler olur, tartışılmadığı zaman korkun, çünkü orada demokrasi yoktur” dedi. Yaklaşık 20 senedir film yapmadığını hatırlatan Tanrısever, “2011 yılı benim için yeni bir çağ gibi oldu. Bakıyorum ki Türkiye’de demokratik bir diriliş var.
Bu filmde Türk–Kürt sorunu dünya barışına çok büyük katkı olacak” şeklinde konuştu. Filmin yapım maliyetinden de söz eden Tanrısever, “En pahalı film ne kadara yapılmış ise bu onların 2 katı diyebilirim. Bu filmde bin 50 figürasyon var, 2 bin 500 obje var, 8 haftada çekimleri bitti. Film, hem Osmanlı, hem Cumhuriyet dönemlerinde geçiyor ve siz düşünün ne kadara mal olduğunu” ifadelerini kullandı.
BEDİÜZZAMAN’I YAŞAMAYA ÇALIŞTIM
Filmde Bediüzzaman Said Nursî’yi canlandıran oyuncu Mürşit Ağa Bağ, filme hazırlık süreci boyunca 19 kilogram verdiğini söyledi. Bağ, “Elden geldiği kadar ne kadar yapsam bile kendisi kadar olmaz, mutlaka onun gibi yaşamaya çalıştım. Yememek, sabaha kadar namaz kılmak, bol bol yürümek, tabiî okumak. 4 ay kadar Mehmet Bey’in fabrikasında kaldım ve okudum. Proje öncesi 88 kiloydum ve en son çekimler esnasında 69 kiloya kadar düştüm” diye konuştu.