Etiket arşivi: Müslüman oldu

Papazı Ağlatan Soru Onu Müslüman Yaptı!

Teslis(3 Tanrı) inancı kafasını karıştırınca papazların kapısını çalan İtalyan kız, yanıtsız kalan sorularına son papaz ağlayarak cevap verince kararını verdi.

Papaz sorularımı dinledikten sonra sessiz bir şekilde ağlamaya başladı. Bana “Ben de yıllardır teslis konusunda şüpheler taşıyorum. Bence doğru yoldasın, İslam’ı araştırmaya devam et” dedi.”

İtalya’nın Katolika Şehrinde doğan İtalyan Kız Elisa, felsefeye duyduğu merak nedeniyle üniversite yıllarında “Gerçek nedir?” sorusunun izini sürmeye başlamış. İçinde enteresan olayları barındıran bu süreç, Mısır’da gördüğü ilginç bir rüyanın ardından Elisa Hanım`ın 3.5 yıl önce İslam’a girmesiyle sonuçlanmış. Şu an Şam’da Arapça eğitimi alan Elisa Hanım artık Rahme ismini kullanıyor. Rahme Hanım bugünlerde son derece mutlu. Mutluluğunun sebebi ise annesinin de tıpkı kendisi gibi, kısa bir süre önce Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olması. Biz de Rahme Hanım’ın sevgili annesine İslam Ailesi’ne “hoş geldiniz” diyoruz. Rahme Hanım’ın İslam’ın erkeğe tanıdığı 4 eşlilik hakkı, İslam’da kadının yeri ve Avrupa’da yaşayan Müslümanların durumları hakkında yaptığı tespitler son derece ilginç.

– Müslüman olmadan önce her hangi bir dine ilginiz var mıydı? Kendinizi ne olarak hissediyordunuz?

Lise son sınıfa kadar dinlere karşı pek fazla ilgim yoktu. Çünkü gerçeğin peşine düşmemiştim. Lise son sınıfta düşünce akımlarıyla ve dinlerle ilgilenmeye başladım. Felsefeye olan bu ilgim nedeniyle Verona Üniversite’sine kaydolarak felsefe okumaya ve gerçeği araştırmaya başladım. İlk olarak felsefe tarihini oluşturan düşünce akımları üzerine yoğun şekilde okumalar yaptım. Daha sonra ise İncil okumaya başladım, ayrıca haftada 2 veya 3 gün kiliseye gidip papazların vaazlarına katılırdım. İncil bana felsefe tarihindeki düşünce akımlarından çok daha etkili geldi ve iyi bir Hıristiyan olmaya karar verdim.

-İncil’in neyinden etkileniyordunuz? Birkaç örnek verebilir misiniz?

İncil’de beni en çok etkileyen bölümler Hz. Meryem ve Davut Peygamberin kıssalarının olduğu bölümlerdi. Ayrıca Allah’ın var olduğuna dair delillerden de çok etkileniyordum. O dönem İncil’e gerçekten inanıyordum ve İncil okumak bana huzur veriyordu.

– Müslüman olmadan önce İslam’la ilgili neler biliyordunuz?

Üniversite 2. sınıfta okurken dinler tarihi dersimize İslam Ülkeleri’nin birçoğunu gezen bir hocamız giriyordu. Hocamız hiçbir dine inanmıyordu, fakat bize gezdiği ülkelerdeki gözlemlerini anlatıyordu. İslam Ülkelerini ziyaret ettiğinde iki şey hocamızı çok etkilermiş. İlki ezan sesi, diğeri de Ramazan Ayın’da birçok insanın aynı anda oruç tutması.

Ezan sesi hocamıza büyük bir heyecan veriyormuş ve ezan sesini duymaya başladığı andan itibaren kalbinin huzur bulduğunu hissediyormuş. İslam’la ilgili duyduğum olumlu bilgiler sadece bunlardan ibaretti. Fakat sürekli olarak İtalyan Medyası’nın İslam hakkında yaptığı olumsuz haberleri takip ediyordum. İtalyan Medyası, İslam’ı kadınları ezen bir terör ve cehalet dini olarak göstermeye çalışyordu.

-İtalyan Medyası’nın İslam hakkında yaptığı bu olumsuz yayınlara rağmen İslam’a ilgi duymaya nasıl başladınız?

İslam’a üniversitenin 2. sınıfında ilgi duymaya başladım. Okuldaki bir hocamız benden Musevilik hakkında bir ödev hazırlamamı istedi. Bu ödevi hazırlarken annemin kütüphanesindeki Kur’an-ı Kerim dikkatimi çekti. Kur’an’ın Musevilik’ten nasıl bahsettiğini merak ettim ve ödevimi hazırlarken Kur’an’dan da yararlanabileceğimi düşündüm. Kur’an’dan birkaç bölüm okudum ve Kur’an bana ilginç gelmeye başladı. Kur’an’ı ilk okuduğumda bazı bölümlerinin İncil’e çok benzediğini fark ettim. Fakat Kur’an’ın insan ve hayat hakkındaki tespitleri bana İncil’den daha gerçekçi geldi. Kur’an’daki kıyamet hakkındaki ayetler de beni çok etkiledi.

“MISIRLI AİLE’DEN ÇOK ETKİLENDİM”

– İslam’a ilgi duymaya başlamanızdaki temel etken Kur’an mı oldu?

– Hayır. İslam’a ilgi göstermeye Mısırlı bir aileyle tanıştıktan sonra başladım. Mısırlı Meryem isminde bir arkadaşım vardı. Meryem’i çok seviyordum ve Meryem’in babası İmad da zaman zaman bize İslam’dan bahsediyordu. Meryem’in babasının İslam hakkında anlattıkları beni çok etkiliyordu. Ayrıca Meryem’in evindeki huzurlu ortamı da seviyordum. Meryem’in ailesini gözlemleyip babasının İslam hakkında söylediklerini dinledikten sonra İslam hakkında güzel duygular hissetmeye başladım.

– Meryem’in babası size İslam hakkında neler anlatıyordu? Bunları bizimle paylaşır mısınız?

Özellikle ahlak üzerinde duruyordu. İnsanın hayatında doğruların ve yanlışların olması gerektiğini ve İslam’ın insanlara sunduğu ahlaki kuralların tamamının doğruları temsil ettiğini söylüyordu. Ayrıca insanın ahlakını arttırdığı sürece iyi bir insan olabileceğinden ve insanın sürekli olarak ahlakını güzelleştirmesi gerektiğinden bahsediyordu. Ayrıca Meryem’in Ailesi’ndeki bütün fertlerin kişilikleri de beni çok etkiliyordu. Karakterleri çok güçlüydü ve hayattan hiçbir şekilde korkmuyorlardı. Bunun sebebi de İslam’a olan güvenleri ve Allah’a olan imanlarıydı.

Birbirlerine karşı çok nazik davranıyorlardı ve birbirlerine çok değer veriyorlardı. Sürekli olarak Allah’ı hatırlıyorlardı. Arabaya binecekleri zaman, yemeğe başlayacakları zaman besmele çekiyorlardı. Meryem’in Ailesi tanıdığım İtalyan Ailelere göre çok daha güvenli bir aileydi.

İtalyan Aileler genelde problemlidir ve aile içinde sürekli bir rekabet vardır. Fakat Meryem’in ailesinde böyle bir rekabet yoktu ve herkes birbirine yardımcı olmaya çalışıyordu. Bu bana çok ilginç geldi. Meryem’in ailesi İtalya’da göçmen olmaları nedeniyle birçok problem yaşıyordu. Her türlü soruna rağmen mutlu olmasını başarıyorlardı. Ben de bu aileyle birlikteyken çok mutlu oluyordum. Bu dönemler İslam’a sevgi duyuyordum; fakat hiçbir zaman Müslüman olacağım aklıma gelmezdi. Daha sonra Meryem’le camiye gitmeye başladık. Camide Şeyh Emin ile tanıştım.

– Şeyh Emin ile tanışmanız bu süreçte sizi nasıl etkiledi. 

-Şeyh Emin yeni bir peygamber geldiğini fakat Hıristiyanların bu yeni peygambere iman etmediklerini söylüyordu. Zihnim iyice karışmıştı. Bu süreç benim için gerçekten çok zorlu bir süreçti. Ne yapacağıma karar veremiyordum ve zihnimde İslam ve Hıristiyanlık hakkında birçok soru geziniyordu. Şeyh Emin’in anlattıkları çok mantıklı şeylerdi; fakat Hıristiyanlığı terk etmek, Hıristiyanlık hakkında şüpheye kapılmak beni son derece üzüyordu. İlk olarak bir papaza gidip Şeyh Emin ile tanıştıktan sonra Hıristiyanlıkla ilgili kendi kendime cevaplayamadığım soruları sordum.

– Neydi bu sorular?

Teslis inancı iyice kafamı karıştırmıştı. Katolikler Hz. İsa’nın hem Tanrı olduğuna, hem de Tanrının Oğlu olduğuna inanıyorlar. Bu nasıl olabilirdi? Hıristiyanlar İsa Mesih’in insanların günahlarına kefaret olması için öldüğüne inanıyorlar. Bu inanışı da sorgulamaya başladım.

-Ziyaretine gittiğiniz papaz sorularınıza nasıl cevaplar verdi?

Bu konuları fazla karıştırmamam gerektiğini, İsa Mesih’e inanmaya devam edersem mutlu olacağımı söyledi. Bu papazın dışında üç papazı daha ziyaret ettim. Onlardan başta teslis olmak üzere Hıristiyanlıktan şüphe duymama neden olan sorularımı cevaplamalarını istedim. En son ziyaret ettiğim papaz sorularımı dinledikten sonra sessiz bir şekilde ağlamaya başladı. Kendisine niye ağladığını sorduğumda cevap olarak “Ben de yıllardır teslis konusunda şüpheler taşıyorum. Bu soruya bir türlü cevap bulamadım. Bence doğru yoldasın, İslam’ı araştırmaya devam et” dedi.

Papazın bu cevabı beni çok şaşırttı ve son ziyaretimden sonra Allah’ın tek olduğuna kesin olarak inanmaya başladım. Bu süreçte gerçeğin peşine düştüm ve sabah akşam İslam hakkında kitaplar okudum. Kur’an’ı ve İncil’i yanımdan ayırmıyordum, sürekli olarak İncil’le Kur’an-ı Kerim arasında kıyaslamalar yapıyordum. Belli bir süre sonra İslam’ı daha iyi tanımak için bir İslam Ülkesi’ne gitmeye karar verdim ve 3.5 yıl önce Mısır’a yaptığım gezi sırasında Müslüman olmaya karar verdim.

“KIBLEYE YÖNELİRSEN GERÇEĞİ BULACAKSIN”

– Bu kararı nasıl aldınız? Mısır’da başınızdan neler geçti?

Nil Kenarı’nda gezerken ilk defa ezan sesini duydum. Ezan’da neler söylendiğini anlamıyordum; fakat ezan sesi tıpkı üniversitedeki dinler tarihi hocamız gibi beni de çok etkilemişti. O an, içimden Allah’a secde etmek geldi ve bir camiye giderek dakikalarca Allah’a secde ettim. Daha sonra otele dönüp ağlayarak Allah’a bana doğru yolu göstermesi için dua ettim.

Duadan sonra uyumaya başladım ve ilginç bir rüya gördüm. Rüyamda çok kötü bir yerdeydim ve oradan kurtulmak istiyordum. Ne yapacağımı bilmiyordum. Bir anda güzel bir yere geçtim. Bu güzel yerde bir ses bana; “kıbleye yönelirsen huzura kavuşacaksın ve gerçeği bulacaksın” dedi. Ben de rüyada kıbleyi aramaya başladım. Kıbleyi ararken uyandım, bu rüyayı gördükten sonra kesin olarak Müslüman olmaya karar verdim ve bir camiye gidip Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman oldum.

– Müslüman olmadan önce İslam’la ilgili kabullenemediğiniz hiçbir şey olmadı mı? Mesela Batı Kültürü’nün içinde yetişen bir bayan olarak İslam’ın erkeğe verdiği 4 evlilik hakkını kendinize nasıl izah ettiniz?

İslam, bir erkeğin birden fazla evlilik yapmasına izin veriyor, fakat bunu bazı şartlara bağlıyor. İslam, birden fazla evlilik yapacak erkeklere eşler arasında adaleti sağlama şartını öne sürüyor; bu da bir erkek için yerine getirilmesi çok zor bir şart. Ben, gerçek anlamda Allah’tan korkan bir erkeğin eşler arasında adaleti sağlayamama kaygısı taşıyacağını, bundan dolayı da birden fazla evlilik yapmayacağını düşünüyorum. Çünkü İslam’a göre eşler arasında adaletsizlik yapmak büyük bir günah olarak görülüyor. Batı da bir kadın birçok erkekle, bir erkek de birçok kadınla birlikte olabilir. Fakat İslam, cinsel hayatı da evlilik vasıtasıyla bir düzene sokuyor.

– Müslüman olmanız aileniz ve çevreniz tarafından nasıl karşılandı?

Müslüman olduktan sonra özellikle babamla birçok sorun yaşadım. Babam örtünmeye başladığım ilk zamanlarda başörtümden nefret ediyordu ve bu nedenle eve ancak başörtümü çıkardıktan sonra girebiliyordum. Fakat babam zamanla Müslüman olmamı kabullendi. Şu an dini inancıma ve başörtülü olmama son derece saygı duyuyor. Annem ise ben Müslüman olduktan sonra İslam’a ilgi duymaya ve İslam hakkında araştırmalar yapmaya başladı. Kısa bir zaman önce de İslam’a girme kararı alıp O da benim gibi Müslüman oldu. Annemin Müslüman olmasına gerçekten çok sevindim, şimdi annemle birlikte babamın Müslüman olmasını bekliyoruz. Babam da son zamanlarda İslam’la ilgileniyor ve zamanının birçoğunu Kur’an-ı Kerim okuyarak geçiriyor.

– Batılı Feminist çevreler sıkça İslam’ın kadını ezdiğini dillendiriyorlar. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Sizce İslam kadına nasıl yaklaşıyor?

İslam’ın kadın anlayışı bana göre son derece nazik ve kadını koruyan bir yaklaşımdır. Avrupa’da kadın özgür gibi gözükür; fakat asla özgür değildir. Erkekler kadınlara pek fazla değer vermezler ve kadınlara karşı olması gereken saygı ve nezaketi göstermezler. İslam, kadının bütün yaşamını koruma altına alıyor. Babam 18 yaşıma ulaştığımda bana; “Artık sana bakmayacağım, kendine iş bul ve evden ayrıl ” demişti.

İtalya’da hep böyledir. Fakat Müslüman Aileler çocuklarına asla bu şekilde davranmazlar. Mesela Meryem’in anne ve babası maddi sorunlar yaşamalarına rağmen çocuklarına çalışma zorunluluğu getirmiyorlardı. İslam’a göre kadın evli değilse babası ona bakmak zorundadır; eğer evliyse bu sefer de eşi kadının geçimini sağlamakla sorumludur. Kadına karşı bu denli güçlü bir koruma ne Avrupa’da ne de Amerika’da var.

– Örtünmeye nasıl karar verdiniz?

-Meryem’in babası İmad sık sık İslam’a göre bir kadının altın gibi değerli olduğunu ve altın kıymetinde olan bir kadının mutlaka korunması gerektiğini söylüyordu. İmad’ın bu sözü bana zamanla çok mantıklı geldi ve örtünmeye karar verdim.

“MÜSLÜMAN OLAN İTALYAN ÇOCUK”

– Siz aynı zamanda bir yazarsınız? Sonradan İslam’a giren İtalyanlarla telefon vasıtasıyla yaptığınız röportajları bir araya topladığınız kitabınız özellikle dikkatimi çekti. Böyle bir kitap hazırlamaya niçin karar verdiniz? Ayrıca İslam’a giriş öyküsünü yazdığınız İtalyanlar arasından hangisinin yaşadıkları size daha ilginç geldi?

Bu kitabı hazırlamaya Pakistanlı bir arkadaşımın teşvikiyle başladım. Pakistanlı arkadaşım İslam’a giriş hikayelerini okuyan birçok insanın bu hikayelerden etkilenerek Müslüman olmaya karar verdiğini, ayrıca doğuştan Müslüman olan kişilerin de bu hikayelerden büyük dersler aldıklarını söyledi.

Ben de bunun üzerine sonradan Müslüman olan 26 İtalyan’la telefonla röportajlar yaparak, onların hikayelerini kitaplaştırdım. Avrupa’da İslam’a olan yoğun ilgi nedeniyle de kitabıma “İslam’ın Dönüşü” ismini verdim. Kitabım İtalya’da büyük ilgi gördü ve hatta bazı insanların İslam’a girmesine vesile oldu. Görüştüklerim arasında özellikle 13 yaşındaki İtalyan bir kızın daha çocuk denilebilecek bir yaşta İslam’a girmesi beni çok etkilemişti.

-Bu İtalyan Kız Müslüman olmaya nasıl karar vermiş?

-Öğretmeni ona İslam ve İslam Ülkeleri hakkında bir ödev vermiş. O da bu ödevi hazırladığı sırada İslam hakkında okuduğu yazılardan etkilenerek Müslüman olmaya karar vermiş. Kızın ismi Hatice’ydi. Hatice 14 yaşına geldiğinde de örtünmüş. Hatice ile görüştüğümde çok güçlü bir karaktere sahip olduğunu hissettim. Ona “bu gücü nereden alıyorsun” diye sorduğumda bana “İslam’dan alıyorum, bağlı olduğum din bana büyük bir güç veriyor” diye cevap verdi.

“MÜSLÜMAN’IN ÖZGÜVENİ OLMALI”

-Sonradan İslam’a girenlerle yaptığım röportajlarda bir çoğu Müslümanları tanıdıktan sonra uğradıkları hayal kırıklıklarından bahsetti. Aynı hayal kırıklıklarını siz de yaşadınız mı?

Evet. İnsanların namaz kılmadıkları, örtünmedikleri, yalan konuştukları ve sözlerinde durmadıkları halde Müslüman olduklarını söylemeleri beni çok şaşırtıyor. İslam Ülkeleri’nden gelip Avrupa’ya yerleşen Müslümanlar Batılılarla bir arada yaşayabilmek için İslam’ın birçok emrini yerine getirmiyorlar ve İslam’dan utanırmış gibi davranıyorlar.

Oysa bizler Müslüman olduğumuz için büyük bir özgüvene sahip olmalıyız ve Avrupalılara “En bilgili olan Allah’tır ve yaratıcımız insanlar gerçeğe bağlı kalarak yaşasınlar diye Hz. Muhammed vasıtasıyla İslam’ı gönderdi. Bu nedenle en doğru olan emir ve kanunlar İslam’ın kanunlarıdır” diyebilmeliyiz. Bir Müslüman ne olursa olsun İslam’ın emirleri ile ilgili doğruları söylemekten asla korkmamalı.

– İtalya’da İslam’a olan ilgi hangi boyutlarda?

İtalyanların geneli Müslümanlardan korkuyor. Bunun nedeni ise televizyon ve gazeteler. İtalyan Medyası sürekli olarak İslam’ı kötü göstermeye çalışıyor. İtalya’da İslam’a her tülü saldırı serbesttir; fakat Yahudilikle ilgili olumsuz bir haber yaptığınızda hemen cezalandırılırsınız. Medyanın İslam’a yönelik yoğun saldırılarına rağmen özellikle İtalyan Gençler arasında İslam gün geçtikçe daha da yayılıyor. Örneğin benim doğduğum ilçe nüfusu az olan küçük bir yer; fakat sadece bu ilçede son 2 yıl içinde 100 bayan ve 23 erkek İslam’a girdi.

Gerçek Hayat Dergisi – Adem Özköse

Ezandan etkilenip müslüman oldular.

Türkiye’de 2011 yılı Kasım ayına kadar 634 kişinin din değiştirerek Müslüman olduğu ifade edildi. Din değiştirenlerin çoğu ise bakın nasıl nasıl etkileniyor.

Kayseri’de ise son dört yılda 14 kişi Müslüman oldu. Kayseri Müftüsü Ali Maraşlıgil, din değiştirenlerin büyük çoğunluğunun, önce ezan sesinden etkilendiğini söyledi.

Türkiye’ye iş ya da turistik gezi için gelen veya burada yaşayan başka dinden birçok kişi, günde 5 vakit okunan ezandan etkileniyor. Başka dinden çok sayıda kişi müftülüklere başvurarak Kelime-i Şahadet getirip Müslüman olmayı seçiyor. Kendi dinini terk ederek Müslüman olanların çoğunluğunu ise kadınlar oluşturuyor. Diyanet İşleri Başkanlığı verilerine göre geçtiğimiz yıl 634 civarında kişi Müslüman oldu. Bunların 467’si kadın. Yaş ortalamaları 30-35 olan Müslümanlığı seçen kişilerin çoğunluğunun Almanya, Moldovya, Hollanda, Fransa, Çin, Brezilya, Amerika, Romanya ve Estonya vatandaşlığı pasaportu taşıdıkları belirtildi. Sadece Kayseri’de ise son dört yılda 14 kişi Müslüman oldu. Bunlardan 10’u bayan.

Kayseri Müftüsü Ali Maraşlıgil, din değiştirenlerin büyük çoğunluğunun, önce ezan sesinden etkilendiklerini söyledi. Ardından araştırmaya yönelen kişilerin din görevlilerinden Müslümanlık hakkında bilgi aldığını ifade eden Maraşlıgil, “Bu kişiler Kur’an-ı Kerim’i inceliyor. Anlatılanlar ve Kur’an ayetlerinden etkilenenler ise din değiştirerek Müslüman olmayı seçiyor. Evlilik nedeni de din değiştirmenin başka bir sebebi” diye konuştu.

Müslüman olmaya karar verenler, ilgili mevzuat gereği bir dilekçe ekinde 4 adet vesikalık fotoğraf ile yurt içinde mahalli müftülüğüne yurt dışında ise din hizmetleri müşavirliği ya da ataşeliğine müracaat ediyor. Müftü / müşavir / ataşe tarafından Müslüman olmak isteyen kişiye usulüne uygun şekilde gerekli telkin yapılarak din hakkında bilgiler veriliyor. Kelime-i Şahadet getirerek Müslümanlığı seçenler isimlerini değiştirmek isterlerse yeni isimlerinin nüfus kütüğüne tescili için mahkemeye müracaatla karar aldırıyor.

Cihan

Katolik Kız O kitap ile Müslüman Oldu

Esselamu aleykum Aziz ve Muhterem Kardeşlerim

08.11.2011’de gidip 08.12.2011 de döndüğüm hizmetlerden kısaca bahsedeceğim.

35 paket kitapla gittik. Gidişim Arnavutluğa olup orada İşkodra Tirana‘da 10 paket kitap dağıttık ve çok güzel hizmetler oldu.

Kosova‘da daha önce üniversite talebesi kızlardan biri, verdiğim kitaplardan birini, bir Katolik kızına vermiş. O kitap sebep olup, o kız Müslüman olup, 5 vakit namaz kılmaya başlamış.

Bu seferki toplantımız daha şaşaalı oldu. Üniversite yurdunun bir salonunda 80 kişilik kız grubuyla 1,5 saat ders yaptık. Ardından hepsine kitap dağıttık ve bundan çok memnun oldular.

Ondan sonra Bursa’dan 1 haftalığına gelen abilerle Dyakova, Prizren,Gostivar Ve Üsküp‘ü beraber gezdik. Onlar döndükten sonra kız öğrenciler ile toplantı yapıp, dersten sonra onlara da kitap verdim. Erkekleri her zaman dershaneye getirmeye gayret ediyorum.

Sonra bir kaç paket kitapla, hizmet sahamın daha geniş olduğu doğduğum yer Sırbistan‘a bir haftalığına gittim. Arnavutluk’ta da dershane açılıyor. Kosova’da 2, Makedonya’da 3 dershane var.

Abdulkadir Haktanır

www.NurNet.Org

Slovak Karete Şampiyonu Müslüman Oldu

Şu günlerde yaşadığımız şevk dolu günlerin bir sebebi var, onu da sizlerle paylaşmak amacıyla yazılmış mektuptur.

Geçenlerde Makedonya’ya gelen gençlerde dünya karate birincisinin hikâyesidir, kendisinden dinleyelim:

Bundan iki sene önceydi. Uluslararası bir müsabaka için Rusya’ya gitmiştik, tabi başka ülkelerden gelenler olmuştu; Müslüman, Hristiyan hepsi ordaydı. Herkes müsabaka telaşına düşmüş, karşındakini mağlup etsem, bu mücadelede ben galip gelsem diye uğraşırken, bir tarafta da müsabakaya geldiği halde bu hisleri taşımayan, dövüşürken bile şefkatli davranan, aralarda bir köşeye gidip namaz kılan insanlarda vardı ve benim asıl dikkatimi çeken onlardı. Artık dövüşmüş, yarışmış bunları bir tarafa bırakmış düşündüğüm tek şey, takip ettiğim, merak ettiğim tek şey Müslümanların o halleriydi. İnsanlara bu ulvi hisleri ihsas eden bir din de ulvi’dir deyip, artık âlemimi dolduran tek şey vardı ”İslam”.

Memleketim Slovakya’ya döndükten sonra yaptığım ilk şey Slovakça bir Kur’an alıp okumaktı ve öyle de oldu. Aldım ve defalarca okudum. Sonra da aklıma bir şey geldi, Slovakya’ya çalışmak için Makedonya’dan gelmiş bir Müslüman tanıyorum. Hemen yanına gittim ve sordum; sen Müslüman mısın? Evet, dedi arkadaşım ama biraz tereddütlü. Meğer aklından geçen şuymuş: Bu çocuk karate birincisi, Müslüman olduğum için beni dövmeye geldi herhalde. Ama olsun ben yine de ne olacaksa olsun deyip Müslümanım dedim ve çocukta ki o heyecan anlatılmaz. Hemen İslam’ı merak ettiğini, kafasında soruların olduğunu söyledi. Bir süre böyle devam ettikten sonra karar verdi, arkadaşının olduğu Makedonya’ya bir gelip oradaki Müslümanları tanımak, İslam dini hakkında biraz daha malumat sahibi olmak.

Makedonya’ya gelince de arkadaşı bunun için en uygun yerin kendisinin de bildiği medreseler olduğunu söyleyince hiç tereddütsüz kabul etti ve medresede kalmaya başladı. Sonra Haşir ile vesveseyle, şerlerin icadında ki hikmetiyle alakalı sorularına cevap alınca, bu sefer karar verdi; ben Müslüman olacağım ve ”kelime-i şehadet”. O artık milyarlarca kardeşimizden biri, o artık “Yanko” değil ”Yusuf”.

İşte ”Eğer biz ahlâk-ı İslâmiyenin ve hakaik-i imaniyenin kemâlâtını ef’âlimizle izhar etsek” neler olacağının bir numunesi…

Dualarınıza muhtaç kardeşleriniz…

Makedonya Nur Talebeleri / NurNet.Org

Savaşta bile kılınan Namaz, İtalya Büyükelçisini Müslüman olmaya ikna etti!

Üstümüze bombalar yağarken insanlar camiye gidip namaz kılıyordu. O zaman İslamiyetin hak din olduğuna ikna oldum.” diyen İtalyan Büyükelçi, sonunda kelime-i şehadet getirdi. Onun Müslüman olduğu haberini 27 Kasım 2001 tarihli Süddeutsche Zeitung gazetesinde okudum. Nasıl sevindiğimi anlatamam. Gazete şöyle yazıyordu:

“Su gibi Arapça konuşan İtalya Büyükelçisi Turquota Cardilli, şahadet getirerek Müslüman oldu. Suudi Arabistan yetkilileri, kendisini “yeni din kardeşi” kabul ettiler. Savunma Bakanı Prens Sultan Bin Abdülaziz, sarayında elçiyi kabul ederek tebrik etti ve Kâbe örtüsünden bir parça hediye etti. İtalya’da tam aksi reaksiyonlar yaşandı. Cardilli ailesi şaşkına döndü. 

Turquato, dil ve politika tahsili yapmış, İslam ülkelerindeki politikalar üzerine uzmanlaşmış bir büyük ölçü. 2000 yılı kasım ayında Riyat büyük elçiliğine tayin edildi.

Müslümanlarla tanışması tam 37 sene önce başlamıştı. Henüz 22 yaşında bir üniversite öğrencisi iken 1964 senesinde, İsrail kuşatmasından önce Kudüs’e gitmiş İslam’a göre üç kutsal mekândan biri olan Mescid-i Aksa’yı ziyaret etmişti. Orada caminin içinde, yüreğinde bir şeyler hissetmiş, kalbine ışıklı bir yolun şavkının vurduğunu anlamıştı.

1967 yılında yabancılar servisine girdi. Görevi gereği birçok Müslüman ülkeye gitti. İslam dünyasındaki ilk olarak 1969 yılında görev aldı. Önce Sudan, sonra Suriye. Oradan Irak’a… Sonra Roma’ya döndüm. Bir sonra 2.5 yıl Libya’ya. Hollanda’da çalıştı, Birleşmiş Milletler’de görev aldı.

Bu arada Kur’an’ın İtalyanca tefsirini okumaya başladı, öğrendiği Arapçayı bir hayli unutmuştu. Kader, Cardilli’nin yüreğine yol açtı. Hem de ışıklı bir yol.

“Büyükelçi olarak, beni Suudi Arabistan’a gönderme planları yapıldığını duyunca, kendime bu Allah’ın dileği, dedim. Kaderin bir işareti. İyi bir Müslüman olmalı, İslam’ın şartlarını öğrenmeli ve onu yaşamalıydım. Şahadet getirmeli, namaz kılmalı, oruç tutmalı, zekât vermeli ve hacca gitmeli… Artık hiçbir özrüm olmayacaktı. İçimden Riyad’a gönderilmem, Allah’ın takdiri, dedim. İtalya’nın dünyada 122 büyükelçiliği vardı. Neden Suudi Arabistan’a gönderiliyordum? 10 sene önce Cezayir’de büyükelçilik yapmıştım. Sonra Tanzanya’ya, geri dönüş beş yıl Roma. Riyat’a gitmek üzere seçilişim, tamamen bir “seçilme” gerçeği ve kaderin bir cilvesi idi. Bunu hissettim.

Kendi kendime, iyi bir Müslüman olma sözü verdim. Ramazan yaklaşıyordu. Oruç tutmalıydım. İslam’ın emirlerini eksiksiz yapmak için mükemmel bir öndere ihtiyacım vardı. Riyat’ta bana yardım edebilecek bir İslam merkezi aradım. Ararken titiz ve dikkatli davranıyordum. Herhangi birinin İtalya büyükelçisi Müslüman oldu, demesini ve gerçeğin zamanından önce duyulmasını istemiyordum. Arayışım sırasında birçok engelle karışlaştım. Bir rehbere ulaştığım zaman, günlerden “arefe” idi.

Böyle bir merkeze ulaşmam da uzun zaman aldı. Ramazandan birkaç ay önce idi.  Batha’daki İslam Merkezi’nin telefonunu buldum ve merkeze gittim. Ramazan yaklaşıyordu, daha fazla zaman kaybetmemeliydim. İslam’ın kutsal ayı ramazandan önce, bu işi halletmek istiyordum.

Bahtiyar Cardilli, İslam’ı seçtiğini açıklarsa birçok güçlükle karışlaşacağını düşünüyordu. Büyükelçilikte orta şiddette bir deprem yaşanacak; sarsıntı asıl etkisini, Roma’da gösterecekti.

Suudi Arabistan zengin bir ülkeydi. Buna karşılık insanların düşüncelerindeki sadelik değişmemiş, iş hayatının ve zenginliğin kurbanı olmamışlar, inançlarını değiştirmemişler, orijinal yaşantılarını sürdürüyorlardı. Büyükelçi uzun uzun düşündü, ölçtü, tarttı. İçindeki sesin yankısı dudaklarını yansıdı.

Sonunda Ramazandan bir gün önce şahadet getirdim. Kısa zaman içinde olmasına rağmen ramazan boyunca kendimi iyi bir Müslüman olarak hissettim. Bu macera seneler önce başlamıştı. “Bir güç” tarafından yeni bir inanışı kucaklamaya sürüklenmem, bir tesadüf değildi.

Büyükelçinin “ikna olduğu an” ne zamandı? Elbette yıllar önce.

1973 Suriye- İsrail Savaşı sırasında Şam’daydım. 9 Ekim 1973 günü Şam, ağır bir şekilde bombalandı. Şiddetli bombalamalara rağmen, insanlar tam bir tevekkül ile camiye gidiyordu. Bu gerçeği gördüm, ezanı dinledim. Şehre bomba yağarken cemaat, namaz vakitlerinde ibadet ediyor ve huzur buluyordu. O zaman ikna olmuştum.

İslam’ın doğru bir din olduğuna ta o zaman karar vermişti büyük elçi.

Cardilli şöyle diyor:

1964’te kalbime atılan tohum, çiçeklendi, büyüdü, büyüdü, büyüdü…

Bahtiyar Cardilli’yi kesin bir karar vermeye sürükleyen başka sebepler de vardı elbette. İslam’ın kaynakları sağlam, saf ve güzel bir din olduğunu tespit etmişti:

İslam’da Allah ile kul arasına kimse giremiyor. Herkes direkt Allah ile temas kurabiliyor. Allah sizi her zaman ve her yerde duyabiliyor. Nerde olursanız olun, bunun bir önemi yok. Arada kimsenin bulanmasına gerek yok.

İslam’da harikulâde güzel prensipler ver: zekât, dürüstlük, fakirlere yardım…

Bunları dinin temelleri olduğunu ve bu sade prensiplerin, insanların ihtiyaçlarını karşılayabileceğini ve toplumda huzuru sağlayabileceğini anladım.

Dünya değişiyor, diye İslam değişmemiştir ve değişmeyecektir. Şüphesiz ki Kur’an’a hiçbir metin eklenmemiştir, onun hiçbir değişikliğe ihtiyacı yoktur. O, herkes tarafından okunabilir ve kolayca anlaşılabilir.İslam’ın değerleri yerli yerinde ve toplumsal kültüre önemli katkılar sağlıyor.”

Müslüman olmanıza aileniz ve çevrenizin tepkisi ne oldu, sorusuna Cardilli, şu cevabı veriyor:

Çevrenizde bazı insanlar var ve siz onların fikirlerinin yanlış olduğunu biliyorsunuz. Sizin yanlış dogmalardan farklı olarak, doğrulara sahip olmanız gerekiyor. Bence gerçeğe sahip olma hakkı, insanların sizin hakkınızda ne düşündükleri ile ilgili kaygılardan daha önemli.

Müslüman olmasının Suudi Arabistan’da büyük yankı uyandırdığını hatırlatanlara şöyle dedi:

Müslüman olan ilk ve tek İtalyan büyükelçisi ben değilim. Müslümanlığı ilk kabul eden büyükelçi, iki ay önce New York büyükelçimiz oldu. İtalya yasalarına göre Hıristiyan olmayan biri İtalya’yı büyükelçi olarak temsil edemezdi. Biz Müslüman olunca yasa değiştirildi.

Ali Erkan KAVAKLI