Davutpaşa Çarşamba Dersleri

İstanbul-Davutpaşa’da her çarşamba akşamı Nur dersleri devam ediyor. Bu derslerin ve Risale okumalarının bizlere neler kazandırdığını Ümit Şimşek’in kaleminden okuyalım:

Risalelerin manevî ders halkasına giren bir kişi, kısa bir süre sonra kâinattaki bir esere baktığı zaman, onun arkasındaki İlâhî fiillerden, kainattaki tüm ilahi fiilleri teşhis edebiliyordu.

Risale-i Nur’ları ellerine geçiren insanlar, kısa bir süre sonra, hattâ bazan risalelerin ilk satırlarından itibaren, kâinatı bir kitap gibi okumaya başladıklarını hissediyorlardı. Bu, bir insan için yeniden doğuş demekti.

Çünkü, daha önce görülmeyen, görülse de önem verilmeyen varlıklar vardı şimdi âlemde. Kışıyla, baharıyla, yeriyle, göğüyle, canlısıyla, cansızıyla, gecesi ve gündüzüyle herşey ve her olay, Yer ve Gökler Rabbinden bir mektuptu ve doğrudan doğruya insanı muhatap alıyordu.

Telif edilen her risale, sanki bu mektupların şifrelerinden bir ikisini daha çözüyor ve insana onu açıkça okutuyordu. Böylece, bir yandan derslerin tekrarlanmasıyla, diğer yandan da yeni telif edilen risalelerin elden ele ulaşmasıyla, insanların önlerindeki kâinat kitabı okuma becerisi de artıyor ve bu beceri artışı, daha fazla okuma iştiyakını doğuruyordu.

Böylece, Nur Risalelerinin manevî ders halkasına giren bir kişiye, kısa bir süre sonra, kâinattaki tek bir esere baktığı zaman, onun arkasındaki İlâhî fiillerden bir tanesini teşhis etmesi yetiyordu; o tek fiil, kâinattaki bütün İlâhî fiillerle omuz omuza verip, onu bütün İlâhî isimlerin Müsemmâsına götürebiliyordu.

Fakat bu bakış açısı ve bu beceri, iradeli bir bakışa ve sürekli temrinlerle bu bakış açısını diri tutmaya ihtiyaç gösteriyordu. Aksi takdirde, dünya hayatının uğraşları, özellikle geçim endişesi ve zamanımızın diğer meşgaleleri, insanın dikkatini hemen dağıtıverme istidadını taşıyordu. Bediüzzaman’ın talebeleriyle yazışmalarında, onları bu tür oyalanmalara karşı zaman zaman uyardığı görülmektedir.

 

 

Medrese-i Yusufiyeden (Hapishaneden) Gelen Mektuplar 1

Daha önce duyurularda bildirdiğimiz üzere Hapishaneden gelen mektupları yayınlamaya başladık. RNK Neşriyata gelen mektuplardan birisi.

Selamun Aleyküm Kıymetli Serdar Arkadaşım. Rabbimizin Rahmeti, Bereketi, Nurları, Nimetleri ile Selamı Sizin ve Cümle Neşriyat ailesinin üzerine olsun İnşallah.

30 Mayıs tarihli mektubunuza şimdi yanıt yazma olanağı buldum. 2 Haziran itibariyle ilk ameliyatımı oldum. Şimdi tedavi amacı ile kapalı cezaevine geçici bir süre için getirildim.

Hamdolsun Hastalar Risalesini okuduktan sonra daha iyi oldum. Taşıdığım arkadaşla yaren oldum.

Elhamdülillah böyle bir musibeti yüce Rabbim bana nasip etmiş, ne kadar şükretsem azdır. Yeter ki Mevla kalplerimize hastalık vermesin.

Neşriyatta durumlar nasıl? Rabbim her daim yar ve yardımcınız olsun.

Mektubunuzu yoğun bakımdan çıktıktan sonra aldım. Varlığınız beşeri gücüme güç kattı. Cenab-ı yaradan sizlerden razı olsun.

Burada yaşantımızla örnek olmaya gayret gösteriyorum. Bana yollamış olduğunuz Hastalar Risalesi adlı büyük eseri hastanede hastalıkları ile ah eden benden daha çok ihtiyacı olduğuna inandığım bir kardeşe verdim. 3 gün aynı odayı paylaştım. Hastalar Risalesi ile kendi özünü buldu. Bu süre içerisinde kendisine elif-be’yi öğrettim. Orada kaldığımız süre içerisinde bizlerde bulunan hastalıkla şükür etmeyi öğrendim. Buna vesile olduğunuz için Rabbim hepinizden razı olsun. Sizler için dua etmekteyim. Sayenizde bir yaren daha kazandım. Bana, gittiği cezaevinden mektup yolladı. Orada onun konumunda olan bir arkadaşa rastlamış, onunda nasiplenmesi için risaleyi o arkadaşına hediye etmiş. Bana arkadaşındaki değişimleri uzun uzun yazmış. Böyle bir hayra vesile oldunuz. Rabbim hayrınızı kabul eylesin.

Ben sigara kullanmıyorum, cezaevinde sabit bir gelirle hayatımı idame ettiriyorum. Nesil yayınları aydan aya koli gönderiyor. Bende dağıtıyorum. Kimi camii vakfı seccade, tespih, takke yolluyor bende onları dağıtıp hizmet etmeye çalışıyorum. Çoğu yerden Kur’an talep ettim ama gelmedi. Serdar arkadaş her ay 50 lira arttırabilirim. Bunu neşriyata yollamak istiyorum. Allah yolunda yürüyen bir kardeşime faydalı olmak istiyorum. Yardımımı ulaştırabileceğim bir yer varsa bana bildirebilir misin? Uzun süredir cezaevindeyim. Kulun verdiği biter elbet rabbim bizleri yolunda yürüyenlerden eylesin. Mektuplarıma yanıt yazma özelliği gösterdiğinizden ötürü sizlere minnettarım.

Rabbim her işinizde yar ve yardımcınız olsun. Sizlerden razı olsun. Neşriyatta selamlarımı iletirsiniz. Hepiniz Allah’a emanet olunuz.

Sevgi ve Dua ile…

Kardeşiniz H.E.Ş.

(E-Tipi Kapalı Cezaevi…)

Bu mektup H.E.Ş.’nin 3. Mektubu olup 28.06.2010 tarihinde yazılmıştır.

Mektupların devamı gelecektir…

www.nurnet.org

Gençlerle beraber dönem arasında kitap okuduk

Dönem arası gelmesiyle birlikte okul derslerinin bitmesi yeni bir tazelenmenin nefesi olan programa gitmek için çantalarımızı hazırlayıp neşe içerisinde Çorlu’ya doğru yol almak üzere arabamızı doldurduk.

Ulvi bir yolculuğun kilometre taşlarından biri olan kitaba muhatap olmak Risale-i Nur’un sımsıcak atmosferine biraz daha aşina olmak manalarının derinliklerine nüfuz etmek, yeni samimiyetler, kaynaşmalar, unutulmayan ebedi manzaralar nakşetmek.

İşte bu duygularla mekânımıza vardık.

Cemaatin tatlı tebessümleri ve muhabbetleriyle samimi candan bir hava âlemimizi sardı.

Hemen ardından Cuma dersinin feyz-ü bereketi, cemaatin kaynaşması ve güzel, nurlu hizmet haberleriyle, sema ehlinin gıpta ettiği ulvi bir manzara yaşandı.

Günlük programımız duanın vakti olan seherde başlıyor.

“Seherlerde eser bâd-ı tecellî

Uyan ey gözlerim vakt-i seherde.

İnâyethah zidergâh-ı İlâhi

Seherdir ehl-i zenbin tevbegâhı,

Uyan ey kalbim vakt-i fecirde,

Begün tevbe, becû gufran, zidergâh-ı İlâhî.”

Satırlarıyla neşvü nema buluyor.

Herkesin hab-ı gaflette olduğu vakitte hüşyar olmak, Rabbine iltica etmek arzularını, niyazlarını Rabbine arz etmek güzelliğini yaşarken, sabah namazda “Ezan-ı Muhammedi (a.s.m)” ile bütün âleme ilan edilirken ulvi bir tevhit sadası Çorlu’nun semalarında yayılıyordu. “Namaz uykudan hayırlıdır” diye nida ediyordu.

Rabbimizin huzuruna kabul olunmanın tadını namazın saltanatıyla miraca çıkmanın şuurunu yaşıyorduk.

Tarikat-ı Muhammediyenin (a.s.m) zikriyle tesbihatımızı Subhanallah, Elhamdulillah, Allahu Ekber, Lailaheillallahlar salat-u selam ve esma-i hüsna ile ruh dünyamızı safileştiriyorduk.

Ardından dağıtılan nurlu eserleri sırayla sabah dersinde okumak, yeni güne ter-ü taze manalarla nurani bir atmosferde girmek, bin ruh-u canla istenen ve yaşanan bir baki manzaradır.

Kahvaltımızı rabbimizin rezzakiyetinden gönderilen hesapsız nimetleri yoluna sarf etmek. Ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hâkim olan, lezzetleri şükür için yiyenlerden eyle diyerek. Zikir, Fikir, Şükürle maddi-manevi istifadelerde bulunmak.

Hemen hasretle mübarek manalara ulaştıracak manevi açlığımızı, feyiz ve bereketiyle doyuracak, bizi ulvi âlemlere götürüp dertlerimize deva, ruhlarımıza şifa, akıllarımıza nur olan hakikat-ı Kur’aniyeye teveccüh ettik.

Saatler günler nasıl geçti anlayamadık. Karşılıklı müzakerelerde istifadenin huzuru, eksiklerimizin hissedilmesi, ihtiyaçlarımızın çokluğu, aşkla beklediğimiz bu günler, kurumuş topraklara yağan rahmetin getirdiği bereketi bizim muhtaç kalplerimize de hissettirdi, bahar çiçekleri açtırdı.

Bir okuma programı âlemimizde inkılâplar yaparken, yaratılış gayemizi, insanlığımızı, kâinatın sırlarını, davamızın ulviyetini ve kudsiyetini anlatmakla beraber, bugünkü yaşanan hadiselere karşı problemlerimizin nasıl çözüleceğini göstermek noktasında tam bir rehber oldu.

Okuma programına ilk defa katılanların gönülleri yepyeni âlemlere açıldı. Ömrümüzün en güzel baharını yaşadıklarını ve bir sonraki programı şevkle beklediklerini ifade ettiler.

Burada geçen günlerimiz okumalarla taze uyanışlara vesile olması haysiyetiyle Rabbimizin ilk emri “Oku” hitabına mazhar olmak, Peygambere muhatabiyetin bir tecellisini hissetmek. Omzumuza i’layı Kelimetullahın mesuliyetini yüklenmek ve hayatı bu ulvi gayeyle yaşamak ve muhtaç olanlara ulaştırmak. “Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir” mesajlarını aldık, duyduk, hissettik. İnşallah amel de edeceğiz.

Nice nurlu okumalara Rabbimizin bizleri kavuşturmasını temenni ederiz.

Binler merkezlerde milyonlar nuranilerin, nurdaşların okumalardaki feyizlerinin artmasını dua eder iştirak-i amal-i uhreviye şirketlerine ortak olmayı Rabbimizden dileriz.

Bu yazıyı NurNet.Org Ekibi, Okuma Programının akabinde kaleme almıştır.

Dönem arası gelmesiyle birlikte okul derslerinin bitmesi yeni bir tazelenmenin nefesi olan programa gitmek için çantalarımızı hazırlayıp neşe içerisinde Çorlu’ya doğru yol almak üzere arabamızı doldurduk.
Ulvi bir yolculuğun kilometre taşlarında biri olan kitaba muhatap olmak Risale-i Nur’un sımsıcak atmosferine biraz daha aşina olmak manalarının derinliklerine nüfuz etmek, yeni samimiyetler, kaynaşmalar, unutulmayan ebedi manzaralar nakşetmek.
İşte bu duygularla mekanımıza vardık.
Cemaatin tatlı tebessümleri ve muhabbetleriyle samimi candan bir hava alemimizi sardı.
Hemen ardından Cuma dersinin feyz-ü bereketi, cemaatin kaynaşması ve güzel, nurlu hizmet haberleriyle, sema ehlinin gıpta ettiği ulvi bir manzara yaşandı.
Günlük programımız duanın vakti olan seherde başlıyor.
“Seherlerde eser bâd-ı tecellî
Uyan ey gözlerim vakt-i seherde.
İnâyethah zidergâh-ı İlâhi
Seherdir ehl-i zenbin tevbegâhı,
Uyan ey kalbim vakt-i fecirde,
Begün tevbe, becû gufran, zidergâh-ı İlâhî.”
satırlarıyla neşvü nema buluyor.
Herkesin hab-ı gaflette olduğu vakitte hüşyar olmak, Rabbine iltica etmek arzularını, niyazlarını Rabbine arz etmek güzelliğini yaşarken, sabah namazda “Ezan-ı Muhammedi (a.s.m) ile bütün aleme ilan edilirken ulvi bir tevhid sadası Çorlu’nun semalarında yayılıyordu.”
“Namaz uykudan hayırlıdır” diye nida ediyordu.
Rabbimizin huzuruna kabul olunmanın tadını namazın saltanatıyla miraca çıkmanın şuurunu yaşıyorduk.
Tarikat-ı Muhammediyenin (a.s.m) zikriyle tesbihatımızı Subhanallah, Elhamdulillah, Allahu Ekber, Lailaheillallahlar salat-u selam ve esma-i hüsna ile ruh dünyamızı safileştiriyorduk.
Ardından dağıtılan nurlu eserleri sırayla sabah dersinde okumak, yeni güne ter-ü taze mamalarla nurani bir atmosferde girmek, bin ruh-u canla istenen ve yaşanan bir baki manzaradır.
Kahvaltımızı rabbimizin rezzakiyetinden gönderilen hesapsız nimetleri yoluna sarfetmek. Ruhu cesedine, kalbi nefsine, aklı midesine hakim olan, lezzetleri şükür için yiyenlerden eyle diyerek. Zikir, Fikir, Şükürle maddi-manevi istifadelerde bulunmak.
Hemen hasretle mübarek manalara ulaştıracak manevi açlığımızı, feyiz ve bereketiyle doyuracak, bizi ulvi alemlere götürüp dertlerimize deva, ruhlarımıza şifa, akıllarımıza nur olan hakikat-ı Kur’aniyeye teveccüh ettik.
Saatler günler nasıl geçti anlayamadık. Karşılıklı müzakerelerde istifadenin huzuru, eksiklerimizin hissedilmesi, ihtiyaçlarımızın çokluğu, aşkla beklediğimiz bu günler, kurumuş topraklara yağan rahmetin getirdiği bereketi bizim muhtaç kalplerimize de hissettirdi, bahar çiçekleri açtırdı.
Bir okuma programı alemimizde inkılaplar yaparken, yaratılış gayemizi, insanlığımızı, kainatın sırlarını, davamızın ulviyetini ve kudsiyetini anlatmakla beraber, bugünkü yaşanan hadislere karşı problemlerimizin nasıl çözüleceğini göstermek noktasında tam bir rehber oldu.
Okuma programına ilk defa katılanların gönüllerini yepyeni alemlere açtı. Ömrümüzün en güzel baharını yaşadık ve bir sonraki programı şevkle beklediklerini ifade ettiler.
Burada geçen günlerimiz okumalarla tane uyanışlara vesile olması haysiyetiyle Rabbimizin ilk emri “Oku” hitabına mazhar olmak, Peygambere muhatabiyetin bir tecellisini hissetmek. Omuzumuza i’layı Kelimetullahın mesuliyetini yüklenmek ve hayatı bu ulvi gayeyle yaşamak ve muhtaç olanlara ulaştırmak. “Kimin himmeti milleti ise o tek başına bir millettir” mesajlarını aldık, duyduk, hissettik. İnşallah amelde edeceğiz.
Nice nurlu okumalara Rabbimizin bizleri kavuşturmasını temenni ederiz.
Binler merkezlerde milyonlar nuranilerin, nurdaşların okumalardaki feyizlerinin artmasını dua eder İstirak-i amal-i uhreviye şirketlerine ortak olmayı Rabbimizden dileriz.

Yunanistan’dan Nurlu Hizmet Haberleri

 

ketenlik

 Bediüzzaman Said Nursi, dağlar arasında tenha bir nahiye olan Barla’da bu vatan ahalisinin İslami bir medar-ı iftiharı dediği Risale-i Nurları telife başladığı zamanlarda “bir zaman gelecek bu eserler bütün dünyaya ders verilecek ve okutturulacak” demiş ve yine o tesirli üslubu ile “Ne yapayım, acele ettim, kışta geldim; sizler cennetâsâ bir baharda geleceksiniz. Şimdi ekilen nur tohumları, zemininizde çiçek açacaktır” diye ifade edip ve bu Asya ve Afrika tarlasının ve Rumeli bostanının çiçekleri ziya-yı İslâmiyet ile neşv- ü nemâ bulacağını söylemiştir.

Bu sözler o zamanlarda, o mevkide ve iki elin parmaklarını geçmeyecek talebeler içinde hayal gibi görünebilirdi. Belki de bazıları öyle görüyordu. Ama zaman Bediüzzaman’ın sözlerinin ne kadar hakikatdar olduğunu ispat etti.   İşte bizde o sözlerin ne kadar hakikatdar olduğuna Yunanistan ziyaretimiz sırasında şahit olduk. Evet 13 Ocak Perşembe günü 13:30 da Keşan’ dan bindiğimiz otobüs Türk ve Yunan gümrüklerini geçtikten sonra 16:30’ da İskeçe’ye ulaştı. İskeçenin en merkezi yerinde olan Nur dershanesini ziyaret edip, akşam namazını kıldıktan sonra Paşevik beldesinin sohbetine yetişmek üzere yola koyulduk.  Bu ders, Edirne’de yapılan okuma programının bir meyvesi olduğundan kalplerimiz  sürurla doldu.

paşevik köyü

Yatsı namazından sonra başlayan sohbette şevkli bir cemaat vardı. Cemaat içinde, okunanları gayet mütevaziyane dinleyen Arapça tahsilli El-Ezher mezunu hocalar olduğu gibi Türkçeyi bilmeyen insanlar da vardı. Bu hal Risale-i Nurların sadece akılları değil, akılla beraber kalp, ruh ve sair letaife de  tesir ettiğini, bu tür iman derslerinin tüm duygu ve hisleri doyurup istifadesiz bırakmadığını gösteriyor. Ayrıca bu beldenin, Üstadın “Şimdi resmen din tedrisatı için hususî dershaneler açılmasına izin verilmesine binaen Nur şakirtleri mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir dershane-i Nuriye açmak lâzımdır” tavsiyesine kulak verip bir dershaneyi Nuriyenin inşaatına başlamaları bizi son derece mesrur eyledi.

şahin

Cuma günü cuma namazından sonra Tarihçe-i Hayatın sonunda “Avrupa Nur Talebeleri” diye anılan, Hafız Ali Reşat’ ın talebeleriyle fotoğraf çekildiği Şahin beldesine gittik. Seneler önce ekilen tohumların neşv-ü nema beklediğini ve buraları manevi bir kalkan gibi muhafaza ettiğini müşahede ettik. Özellikle burada ve çevre beldelerde tesettüre olan riayet, yetiştirilen hafız ve imamların çokluğu hemen fark ediliyordu.

Şahin beldesinden sonra 10 km kadar ilerisinde olan Ketenlik beldesine geçtik. Edirnede yapılan okuma programına, Yunanistan’dan en çok bu bölgeden katılım olmuştu. Buradaki ailelerin çoğu, çocuklarını Türkiye’ye eğitime göndermişler. Bunlardan bir kısmı Edirne’den tanıdığımız ve sitemizde bulunan “Edirne Okuma Programının Ardından”  haberinde de fotoğrafları bulunan Nurlarla irtibatlı gençler. Burası özellikle gençlerin çok olduğu, Nurların çok bilindiği bir yer. Burada da Dershane-i Nuriye olarak kullanılan bir yer hazırlanmış ve her Cuma akşamları vesair vakitlerde iman ve Kur’an  hakikatlerinin tatlı tatlı mütalaaları yapılmakta. Bu akşam da Gençlik Rehberinin mütalaasına kalındığı yerden devam edildi, çok feyizli ve bereketli bir sohbet oldu.

iskeçe

Cumartesi günü İskeçe’ yi gezme imkanı bulduk. İskeçe’ nin Yunanca ismi Xanthi. Yunanistan’ ın kuzeyinde bulunuyor. Batısında Kavala, doğusunda Gümülcine bulunuyor. Türklerin yoğun olarak bulunduğu, nüfusu yaklaşık 55000 civarında, modern kent kimliğine sahip, zengin tarihi, doğası ve gelenekleriyle her yıl büyük miktarda yerli ve yabancı ziyaretçi kabul eden bir şehir. İskeçe’de Cumartesi ve Çarşamba olmak üzere haftada iki akşam erkeklerin, Pazartesi ve Çarşamba günü de hanımların sohbeti bulunmaktadır. İşte bu cumartesi akşamı da buradaki Dersane-i Nuriyede genç ihtiyar her kesimden sohbete iştirak edenler vardı. Yine çok feyizli ve şevkli bir sohbet oldu. Buradaki cemaatin Türkiye’ye olan muhabbetleri, gözlerinden ve konuşmalarından anlaşılıyordu. Bu muhabbetin nur dersleriyle daha da arttığı gözleniyordu.

iskeçe nur dersanesi

Pazar günü Gümülcine’ye geçtik. Gümülcine Yunanca ismi Komotini olan çok şirin güzel bir şehir. Türk nüfusu burada daha da fazla.  Orada bizi ilerlemiş yaşına rağmen her şeyiyle hizmete koşturan, üstadımızı da görmüş olan Bağdatlı Müezzin Hasan Hoca karşıladı. Gümülcine’de  Çarşamba ve Pazar günleri hem erkeklerin, hem hanımların sohbeti bulunmakta. Ayrıca Gümülcine’ye bağlı Kozlukebir beldesinde de Cumartesi akşamları sohbet olmakta. O akşam iştirak ettiğimiz sohbette keyfiyetli bir cemaat vardı. Genelde orta yaş ve üzerindeydiler. Ama genç nesillere bu hakikatleri ulaştırıp gençliği bu zamanın manevi yangınından kurtarmanın telaşı ve ızdırabı içindeydiler.

Gümilcine nur dersanesi

Bunlarla beraber ağabeylerin gayretleri ile 2007 yılında kurulan Uhuvvet Kültür ve Eğitim Derneği birçok hizmete vesile olmuş. Kendi ifadeleriyle “Uhuvvet Kültür ve Eğitim Derneği temelleri yıllar önce atılan bir İmân hizmetinin düsturlarına dayanarak kurulmuş ve dünyanın en ücra yerlerine kadar uzanmış olan aynı hizmeti, Yunanistan’da yaşadığımız bu küçük beldelerde (Xanthi, İskeçe’de ve Komotini, Gümülcine’de) yaşatmak,  öncelikle kendimiz istifade etmek,  sonra da ihtiyacını hisseden herkesle bu İmân ve Kur’an hakikatlerini paylaşmakla onur duyuyoruz” diyorlar. Ayrıca bu derneğin  www.uhuvvetgr.org adresli internet sitesi, uzun uğraş ve fedakarlıklar neticesinde, Yunancaya çevrilen eserlerin tanıtılmasına ve oradaki hizmet faaliyetlerinin gelişmesine ve daha geniş kitlelere yayılmasına vesile olmuştur.

Paşevik Köyü Nur Dersanesi İnşaatı

Hulasa-i kelam Yunanistan ziyaretimiz kısa olmasına rağmen çok istifadeli ve şevke medar oldu. Oradaki ağabeylerimizin fevkalade gayret ve fedakarlıkları bizi çok etkiledi. Kendi işlerinin yanı sıra, buralara gelen her misafirlerle meşguliyetleri, hem il, ilçe ve beldelerdeki derslerin takibi  ve düzenlenmesi, hem tercüme faaliyetleri, hem dernek ve internet vesilesiyle olan hizmetlerle, gecesi ve gündüzü olmadan koşturmaları, yani her şeylerini hizmete feda etmelerini görmek,  kendi halimizi düşündürüp bizleri mahçup eyledi.

Ayrıca Yunanistandaki ağabeylerimizin “Türkiye’den gelen misafirler bir şey yapmasalar, sadece sohbetlere katılsalar bile berekete vesile oluyor. Biz bunun sonradan çok güzel neticelerini görüyoruz” sözü üstadımızın şiddetle tavsiye ettiği müfritane irtibat hakikatının ne kadar ehemmiyetli olduğunu ve bu zamanda ne kadar lüzumlu olduğunu gösteriyor.

Edirne Nur Talebeleri

 

 iletişim : edirne, yunanistan  (kelimelerin sonuna @www.nurnet.org  ekleyerek mail atabilirsiniz) 

 

 

Allah c.c (tedbir almakta) yetersiz (aciz) davranmayı kınar…

Ashaptan Muğire anlatıyor: Bir gün sarımsak yedim, Allah Resulünün namaz kıldığı yere geldim; baktım ki bir rek’at kılmışlar. Mescide girdiğimde (bendeki) sarımsak kokusu (etraftan) hissedildi, namazını tamamlayınca, Allah Resulu şöyle buyurdu: Kim bu bitkiden yerse, kokusu kendinden iyice gitmedikçe bize yaklaşmasın. Namazı kılıp Resulullah’ın yanına geldim. Bana elini ver! dedim.
Elini alıp gömleğimin yeninden sokarak ta göğsüme kadar götürdüm. Göğsümdeki çarpıntıyı görünce, Allah Resulü şöyle buyurdu: Sen sarımsak yemekte haklısın, çünkü özrün var.
Hadis (Ebu Davud)

Allah (tedbir almakta) yetersiz (aciz) davranmayı kınar. Sen yapmak istediğin işin gereklerini yerine getir. Buna rağmen o işi neticelendirmeye gücün yetmezse, şöyle de: Hasbiyallahu ve ni’me’l-vekil… Allah bana yeter. O ne güzel vekildir.
hadis (Ebu Davud).

Biriniz bir müslüman kardeşinde bir dert gördüğünde, kendisini o derde uğratmadığı için Allah’a şükretsin. Fakat bu şükrünü, açıktan yapıp ta dertli kimseye duyurmasın.
Hadis (İbn-i Neccar).

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version