Etiket arşivi: aile

Eğitim Ektiğini Biçme İşidir

Her anne gibi, o da çocuklarını severdi. Aslında iyi bir eşti, beyine de muhabbet ederdi. Ancak, kayınvalidesinden hiç hazzetmezdi. Eşinin annesiydi ama kendisi onu hiç anne gibi görememiş, bu yüzden de baştan beri hiç sevememişti. Bu sebeble de, zaman zaman kendini tutamaz, çocuklarının yanında da kayınvalidesinin aleyhinde konuşur, onun hatalarını sayar dökerdi. Bazen çocukları annelerine müdahele ederler, babaannelerinin o kadar da kötü olmadığını söylemeye çalışırlardı. Ancak anneleri onlara bu ifadelerinden dolayı fevkalade kızar “Daha sizin bilmediğiniz neleri var.” diyerek, konuyu kendi istikametinde derinleştirirdi.

İki oğlu ile tek kızı, hep bu acı sohbeti dinleyerek büyüdüler. Dolayısıyla da babaannelerini sevemediler. İlerleyen yaşına rağmen kadıncağızın torunlarına gösterdiği bütün ilgi ve sevgi boşuna gitti., Tabii ki o da, gelinini kızı gibi görememiş, bu sebeble de sevememişti. Ancak yıllar sonra, onu, kendi konumunda kabul etmek zorunda kalmıştı. Geride kalan uzun yılların sonunda, mutsuz bir aile vardı… Birbirini sevemeyen bir gelinle, kayınvalidesi… Bu ikisinin arasında ezilip durmuş, hatta bazen hayatından bezmiş olan birinin eşi ve diğerinin oğlu… En kötüsü de, bu ailenin sevgisiz yetişmiş gençleri…

Anne, kendisini haklı çıkarmak ve daha çok sevgiye layık göstermek uğruna, kayınvalidesini sürekli kötülediği için, suçlamayı seven, gıybetten hoşlanan evlatlar yetiştirmişti. Üstelik bu çocuklar, annelerine de, onun beklediği sevgiyi ve ilgiyi hiçbir zaman gösterememişlerdi. Çünkü sürekli suçlayan, evladına suçlamayı öğretmiş olur. Sürekli suçlayan, hiçbir zaman hatayı kendisinde aramayandır

***

Gıybeti meslek haline getiren ise, hem saygınlığını kaybeder, hem de gıybet konusu haline gelir. Unutulmamalıdır ki, çocuklarımız, bizim dediklerimizi yapmazlar; yaptıklarımızı yaparlar.

***

O, tam bir Osmanlı Hanımefendisi idi. Severek evlenmişti. Eşinin iyi bir işi, dolayısıyla kendilerine fazlasıyla yetecek geliri vardı. Evliliklerinin ilk yıllarında çok mutlu idiler. Hele de peşpeşe doğan çocukları mutluluklarını büsbütün artırmıştı. Ne var ki bu hayat, dikensiz bir gül bahçesi değildi. Herkesin burada bir imtihanı vardı. Bu hanımefendi de hayatın ağır ve acı bir imtihanına tabi tutuldu.

Günün birinde, kocası, kendisini ve çocuklarını yüzüstü bırakarak ortadan kayboldu. Aylar, yıllar geçti. Beyinden bir haber alamadı. Neden sonra öğrendi ki, adam bir başka hatunla, bir başka yerde yaşamaktaydı. Onu tekrar yuvasına döndürmek için çok uğraştıysa da, sonuç alamadı. Üzüntüsünün derinliğini çocuklarına yansıtmadı. Saçını süpürge yaptı, gözyaşlarını içine akıttı ama, hiçbir zaman dışarıya dönük feryat figan etmedi. Ortalığı birbirine katmadı. En dikkat çekici olan özelliği de, çocuklarına hiçbir zaman babaları aleyhinde konuşma yapmadı. Tam tersine, çocukları, babalarına kızgınlıklarını ifade ettikleri zaman, onları sakinleştirmeye çalıştı ve daha soğukkanlı düşünmeye davet etti. O’na göre, bu dünya, imtihan dünyasıydı. Onların imtihanı da, böyle bir babadandı. Her şeye rağmen sabır ve şükür içinde olmak gerekirdi. Beterin beteri vardı. Zor da olsa okuyorlar, iyi-kötü geçiniyorlardı. Aç, çıplak kalmamışlardı ya…

Bu Osmanlı Hanımefendisi, bir gün çocuklarını topladı ve dedi ki:

– “Artık büyüdünüz. İkiniz üniversite okuyacak. İnşallah diğer kardeşlerinizi de okutacağım. Ancak sizlerden bir isteğim var: Ola ki bir yerlerde, bir zaman babanızla karşılaşırsanız, ne olur ona karşı kötü, kaba ve kırıcı bir davranışta bulunmayınız. Ne de olsa o sizin babanızdır. Eğer beni seviyorsanız, babanız hakkında kötü düşünmeyin…

Herkes kendi kaderine koşar. Gerçi o, kendisinden beklenmeyecek şeyler yaptı. Yaptıklarını nasıl yaptı, bunca yıl sonra, hala anlayabilmiş değilim. Ama bize ayıplamak ve suçlamak düşmez. Çünkü o zaman, hataya hata ile karşılık vermiş oluruz. Zaten siz, babanıza her şeye rağmen saygı borçlusunuz. Yüreğiniz yettiğince, ona da hayrı ve huzuru için dua etmelisiniz. Tekrarlıyorum ve vasiyetim olarak söylüyorum ki, eğer karşılaşırsanız, babanıza asla saygıda kusur etmeyiniz. Onu kırarak beni mutlu edeceğinizi de hiç düşünmeyiniz.”

Bu anne, vefatına kadar, çocuklarının bütününden çok büyük bir hürmet ve muhabbet gördü. Çünkü sevgi sarayını taş taş örmüş; kendisini bırakıp giden ve bir daha da arayıp sormayan kocası da dahil olmak üzere, hiç kimse için sevgisizliğe prim vermemişti. Bu harika tavrının mükafatı olarak da, başkaları için istediği sevgi ve saygı, en kaliteli haliyle, önce kendisine gelmişti. Zira sevgi, önce telkin edene; saygı da evvela öğretene yönelir.

Vehbi Vakkasoğlu – kadinpenceresi.com

Evlilik ve Ailevi Sarsıntılar Hakkında Bazı Notlar..

Evlilik ve ailevî sarsıntılar hakkında yıllardır çok kişi çok şeyler söylemiştir, çeşitli vasıtalarla neşretmiştir ve bu durum devam etmektedir. Ben de bu mevzuda altı yıl önce özetle ve maddeler halinde şunları neşretmiştim:
–İmam-ı Gazalî’nin,  “-Evlenmek mi hayırlıdır, bekar kalmak mı?” sorusuna verdiği: “-Hangisinde İslâmî hayatı daha iyi yaşıyabilecekse, o hayırlıdır.” cevabı, bir Müslümanın evlilik ve eş seçimi kararı için çok önemli bir ölçüdür.
2 – Bilhassa bu manâda; “İyi bir evlilik, bekar kalmaktan iyidir; bekar kalmak ise, kötü bir evlilikten iyidir.”
3 – “Aile” ve “aile içi eğitim” konularında eserler ve konferanslar vermiş, çok sayıda radyo ve TV programlarında yer almış merhum hadis profesörü Prof.Dr.İbrahim Canan; “Kadın-erkek eşitliği ve feminizm, Batı’da ailenin çöküş sebebidir.” demekteydi. “Batılılaşma” hevesi ile, Batı ailesinin çöküş sebebini, bu sebebin kötü neticeleri de ortaya çıkmasına rağmen almak hatadır. Medyada kadın-erkek eşitliğini yanlış manâlarda kullanmakta ısrar ile savunmayı kendilerine dava edinenler vardır. Hakikatte ise, kadın-erkek eşitliği ancak kanunlar önünde vardır; onun dışında kadın-erkek eşitliği fıtrata (yaradılışa) aykırıdır.
4 – Aile yapımızdaki sarsıntılar ve parçalanmalar, üzerinde önemle durulması gereken bir konu teşkil etmektedir ve bu konuya çeşitli açılardan yaklaşımlarda bulunanlar olmaktadır. İslâmî esaslardan uzaklaşılan bir devlet yapısına geçilirken, 85 sene (şimdi 91 sene) önce, İsviçre Medenî Kanunu “Şimdilik” diyerek alınıp uygulamaya konulmuş; fakat o zamandan beri bir Türk Medenî Kanunu yapılamamış; aksine, ona yeni ve daha da zararlı hale getiren bazı yamalar da yapılarak, İsviçre Medenî Kanunu muhafaza edilmiştir.
5 – “Kitap” ve “Sünnet”te (Kur’an ve Hadis’te) ailenin sağlam olmasının gerekleri de vardır.Bunlara muhalefet edilince, ailevî sarsıntılarda ve parçalanmalarda sebepleri başka yerde aramaya lüzum yoktur. Medenî Kanun’dan önce yürürlükte bulunan ve 85 sene (şimdi 91 sene)  önce İsviçre Medenî Kanunu kabul edilince yürürlükten kaldırılan Osmanlı Aile Nizamnamesi, “Kitap” ve “Sünnet”e uygun olarak hazırlanmıştı.
6 –Bugün, evli bir kadının kocasına karşı vazifeleri unutturulmaya, tahrif edilip “modern, feminist yorumlar” yapılmaya çalışılmaktadır. Bu hale maalesef bazı dinî yayınevlerinin neşrettiği kitaplarda da rastlanmaktadır. Bazı Müslüman erkeklerini günümüzde evlenmekte çekingenliğe sevk eden sebeplerden biri de bu olmaktadır.
7 – Bediüzzaman’ın 80 yıl (şimdi 86 yıl) kadar önce “Lem’alar” adlı eserinde “Yirmidördüncü Lem’a İkinci Nükte”de ve “Hanımlar Risalesi” adlı küçük boy risalede hanımlara iki sayfa içinde üç defa ısrarla “daire-i İslamiye içindeki terbiye-i İslâmiye”nin öneminden bahsedip ona vurgu yapmasının sebebi: O risalenin yazıldığı sırada ve o günlerden beri gittikçe gelişen radyo, TV gibi iletişim imkanlarını alabildiğine kötü kullanarak, hanımları “daire-i İslâmiye” içindeki “terbiye-i İslâmiye”den uzaklaştırabilmek için çok yoğun gayretlerin olmasıdır.
8 – Bediüzzaman, ayni eserinde, kadınların perde arkasındaki gizli şer güçler tarafından bu şekilde hedef alınmasıyla sanki onların manevî bir ateş hattında ebedî hayatlarının kaybolması tehlikesi içinde oluşlarını kısaca tasvir eder gibi, onlar için “bîçare nisa taifesi” sıfatını kullandıktan sonra, muhtemelen içinde bulundukları büyük manevî tehlikeden habersiz ve bu tehlikeye karşı tedbirsiz ve savunmasız olanları kastederek, “onların gafil kısmı” olarak vasıflandırmasıyla diğer kadınlardan ayırt etmektedir. Onun da dikkat çektiği gibi, en az 85 (şimdi 91) yıldır, kadını İslâm ahlâkı yönünden bozmaya çalışarak sağlam aile yapımız bozulmaya çalışılmıştır ve buna büyük bir kör inatla devam edilmektedir.
9-Aile yapımızdaki sarsıntılar ve bozulmalarla ilgili bu teşhisi koyduktan sonra çözüm ve tedavi yoluna gidilirse, başarılı neticelere ulaşılabilir. Aksi halde, bu teşhisi koymadan gösterilecek çeşitli gayretler fıtrata (yaradılışa) aykırılıkları sebebiyle neticesiz kalmaya mahkum olabilir..
Prof. Dr. Mustafa NUTKU

Önce Anne ve Babanı Affet

Hayata ve insanlara karşı duyduğumuz bir öfke varsa, bunun altında daha çok anne ve babaya duyulan birikmiş kızgınlıklar vardır.

Yaşımız kaç olursa olsun anne ve babamızın hayatımızda etkileri devam eder. Ancak onları affeder ve bir farkındalık oluşturursak onların davranışlarından çıkardığımız olumsuz etkilerden kurtulabiliriz.

Onların bize çocukken nasıl davrandığı önemlidir fakat asıl olan ailemizin bize davranışlarını bizim nasıl yorumladığımızdır. Beş kardeşten her biri anne-babanın aynı davranışını kendi karakterine göre farklı yorumlayıp farklı etkilenebilir. Bu yorumdan çıkan sonuç kişinin hayatını ciddi anlamda etkileyebilir.

Anne babalar evlatlarını yetiştirirken elbette çeşitli hatalar yaparlar. Fakat hataları bilerek değil doğrusu öyle zannederek yapmışlardır ya da başka türlü nasıl davranılır bilmedikleri için. Onların da kendi yaşadıklarından çıkardıkları sonuçlar üzerinden davranış geliştirmişlerdir. Kendi korkularını, kaygılarını, hırslarını size yansıtmışlardır.

Mesela kendileri sevgi görmedikleri için doyasıya sevgi gösterememişlerdir ya da kendileri zor bir çocukluk geçirdikleri için sizi fazla şımartmışlardır ya da kendileri çok sevgi gördükleri için nasıl sevgi gösterilir bilememişlerdir, hep başkalarından almak istemişlerdir ya da hiç takdir edilmedikleri için sizden hep takdir bekliyorlardır, gibi,

Anne ve babanın üzerimizdeki etkilerin farkında olmak kendimizi daha iyi tanımamıza yol açar.

Dinimiz anne ve babaya iyi davranmayı emreder. Hele “yaşlılıkta öf bile demeyin”  buyurur Rabbimiz.

Bu emir hem anne ve baba hakkını korur, hem de bizim ruh sağlığımızı korur.  Zira anne ve babamızla derdimiz varsa hayatla hep kavgamız vardır. Anne-babaya olan kızgınlık ruhumuza sıkıntı verir. Onlar gibi olmayalım derken tam aksi yöne gidip başka bir açıdan yine onlara benzeyebiliriz. Zira kızgınlık doğru düşünmeye engeldir.

Anne ve babaya birikmiş öfkemiz varsa onlar yaşlanıp bize ihtiyaç duyduğunda ne kadar gayret etsek de onlara şefkatli davranamayız.

Aileye olan kızgınlık sağlığımızı olumsuz etkiler.

Eş seçiminde ve evliliklerde de ailemizin ve onlardan görüp öğrendiklerimizin çok etkisi vardır. Onlarla içten içe bir kavga halinde isek bu kavga en çok evlat ve eşe yansır. Kardeşlerinize duyduğumuz bir soğukluk varsa bunun altında anne ya da babanın onu daha çok sevdiğini düşündüğünüz için duyduğumuz kıskançlık olabilir.

Her ne yapmışlar ise onları affedip onları suçlama halinden çıkmazsak orada takılıp kalırız. Hiçbir açıdan ilerleyemeyiz.

Affetmek için çok işe yarayan şöyle bir çalışma yapabilirsiniz.

Sessiz bir odaya geçin dikkatinizi dağıtacak her şeyi kapatın. Ve anne ya da babanızı hayalen karşınıza alın, ayrı günlerde yaparsanız daha iyi olur ve onlara küçüklüğünüzden beri söyleyemediğiniz ne varsa söyleyin. Vefat etmiş anne ve babalarınız ya da sizi çok etkileyen yakınlarınız için de yapabilirsiniz. Kayınvalide ile de kırgınlık yaşamışsanız ona da yapın.

Size nerede haksızlık yapıldığını düşünüyorsanız söyleyin. Siz haksızlık yapmışsanız onları da söyleyin af dileyin.

Bunları söylerken başınızın orta yerine ve göğüs bölgenize parmak uçlarınızla orta sertlikte vuruşlar yapın. Yani bağrınızı dövün ve üzüntüleri dökün. Arada derin nefesler alın.

Sonra da ona hak verecek cümleler bulun. Kimbilir hangi psikoloji ile öyle davrandı. Sonra onu Allah rızası için affedin. Rabbimizdir bizden istediği temiz bir kalple affetmektir. Kin tutmak kişinin kendine yapacağı en büyük kötülüktür.

Sonra da onunla güzel bir sahne oluşturun kendinize. Saçınızı okşadığını, size sarıldığını ya da özür dilediğini ve elini uzattığı gibi mutlu bir sahne ile bitirin. Mutlu sahne hayal ederken de baş ve göğüs bölgesine parmak uçlarınızla hafif vuruşlar yapın. Bittiğinde gidip bir abdest alın ve dua edin.

Odaklanılan iyi bir hayal, beynimiz için gerçek hükmündedir. Geçmişte yaşanmış ve bugün için yapılacak bir şey olmayan konularda karşıdaki kişilere söylemek ancak kalp kırgınlığına, gereksiz tartışmalara ve geçmişin korundan yeni ateşler çıkarmaya sebep olur. Hayalen söylediğiniz her şey o kişiye de ulaşır, kendiniz de rahatlarsınız. Ruhlar için zaman ve mekan kavramı yoktur.

Anne-baba ile iyi geçinmek demek onların her dediğini yapmak demek değildir; sadece yapamayacağını kibar bir dil ile söylemek gerekir. Küsmeden, kin tutmadan, bağırıp çağırmadan…Haksız bir isteği varsa ve sizin hayır demenizi kabul etmiyorsa bu onun kendi problemi. Siz Allah rızası için iyi davranın.

Onlarla kavganızı bitirmeden kendi içinizdeki kavga bitmez. Yakınlarımızla aramızda göremediğimiz enerji bağları vardır. Ya negatiftir ya pozitiftir. Negatif bağ varsa pozitif bağ kuramazsınız. “Benim anneme ve babama hiç kızgınlığım yok” deseniz de bu çalışmayı yapın ve neler biriktirdiğinizi görün.

Sema MARAŞLI

Kaynak: Cocukaile.net

www.NurNet.Org

Güçlü Aile Bağı İçin 40 Maddelik Plan

Hükümet, daha sağlıklı bir toplum ve aile yapısı hedefiyle, bireylerin bilinçlenmesini ve korunmasını temel alan bir plan hazırladı

Hükümet, aile bağlarını daha da güçlü hale getirmek için harekete geçti. Sağlıklı toplum için ailelere ‘evlilik, şiddet, internet, cinsellik’ konusunda eğitim programları düzenlenirken sayıları 15 milyona ulaşan ev kadınlarının hem sosyal hem iş yaşamında daha fazla yer almaları sağlanacak. Anneliğin itibarının korunması ve aile içi şiddetin önlenmesine kadar birçok konuda projeler yaşama geçirilecek. Kültür Bakanlığı’nın hazırladığı aile raporunda aileyi korumaya yönelik atılacak 40 adım şöyle sıralandı:
 Ev kadınlığının ve anneliğin itibarı ailelere anlatılacak.
 Medya aile değerlerine uygun yapımlar üretmesi için özendirilecek.
 Kadına yönelik şiddete karşı kanunlar etkin biçimde uygulanacak.
 Aile içi şiddete karşı valilik, kaymakamlık, emniyet ve yargı birimlerine yönelik eğitimler düzenlenecek.
 İletişim araçları ile erken yaşta tanışan çocuklarda belirgin dil ve toplumsal gelişim problemleriyle mücadele edilecek.
 Akrabalık ve komşuluk ilişkilerine özendirici çalışmalar yürütülecek.
 Çocuklar spor etkinlikleri ve doğayla baş başa kalacakları farklı faaliyetlere teşvik edilecek.
 STK’lar ve dernekler ile aile kültürünün güçlendirilmesi için ortak çalışma yürütecek.
 İnternette koruma paketleri kullanılacak.
 Ailelerin çocuklarının internet kullanımı konusunda bilinçli olmaları sağlanacak.
 İnternet, çocukla beraber kullanılarak, denetim ve doğru yönlendirme yapılacak.
 Aile bireylerinin birbirlerine bağlı olması desteklenecek.
 Çocuğun erken yaşta TV, tablet ve telefona bağımlı olmaması için aile bilinçlendirilecek.
 Gençlerin toplumsal öğrenme becerilerinin körelmemesi için tedbirler alınacak.
 Gençler sanal kumara karşı korunacak.
 Çocuklara ailenin önemi öğretilecek.
 Kültür ve Turizm Bakanlığı ile Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı aile kurumuyla lgili çok disiplinli çalışmalar gerçekleştirecek.
 Toplumsal birlik ve kültürel hafızamızı güçlendirme konusunda medyadan yararlanılacak.
 Kadınların eğitim düzeyinin yükseltilmesine yönelik tedbirler alınacak.
 Kadın istihdamı desteklenecek.
 Kadın girişimcilere yönelik ekonomik destek kredileri artırılacak.
 Annelerin eğitimi konusunda alternatif yöntemler geliştirilecek.
 Kadınların psikolojik, eğitimsel, toplumsal ve ekonomik yönlerden desteklenmesi çerçevesinde toplumsal pratikler geliştirilecek.
 İnsani değerler temel alınıp erkek ve kadın rollerinin anlatıldığı ulusal kampanyalar düzenlenecek.
 Aileyi olumsuz etkileyen programlarla ilgili RTÜK denetleyici görevini hassasiyetle yapacak.
 Akraba evliliklerinin olası sakıncaları hakkında toplum bilinçlendirilecek.
 Evlilik öncesi gençlere evlilikle ilgili eğitim desteği verilecek.
 Küçük çocuğu olan annelerin evden çalışma ve esnek çalışma saatleri konusunda yasal düzenlemeler yapılacak.
 Çocuk yuvalarının sayısı artırılacak, niteliği geliştirilecek.
 Aileler, cinsellik ve cinsel sağlık konusunda eğitilecek.
 Teknoloji eğitimi verilecek.
 İş yerinde mobbinge ağır yaptırımlar getirilecek.
 Ailenin huzur ve refahının geliştirilmesi amacıyla yapılan programlara katılım sağlanacak.
 Aile bireylerine sorun çözme, empati kurma, karar alma eğitimi verilecek.
 Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı tarafından”aile içi sorunların çözümü” içerikli eğitim çalışmaları düzenlenecek.
 Bakanlıklar ortak çalışmayla aile stratejileri geliştirilecek.
 Kadın-erkek ücret eşitsizliği giderilecek.
 Çalışma hayatında kadına yönelik negatif ayrımcılığın giderilmesi sağlanacak.
 Boşanma kararı alan aile bireylerine yönelik psikolojik destek hizmeti verilecek.
 Cinsiyet ayrımcılığı konusunda aile bireylerini bilgilendirici kamu spotlarıyla konuya ilişkin farkındalık oluşturulacak.
Sabah Gazetesi

Nikah İle İlgili Fetvalar

Nikah İle İlgili Fetvalar

Soru: İki kişi evlenmeye niyetlenip birbirlerine evetcevabını verirlerse ve bunu da en az bir kişi duyarsa bu iki genç nikâhlı olur mu?

Cevap: Tek kişinin şahitliği ile nikâh akdi olmaz. Nikâh akdinin sahih olması için tarafların bu beyanı duymaları şart olduğu gibi en az iki erkek şahidin yada iki kadın ve bir erkek şahidin duymaları gerekir. Bu dediğimiz sayıdan aşağıda şahitlikle nikâh olmaz.

Soru: Bir kişi kadına hitaben Allah ve Resûlu şahid olsun ki ben seni nikahladım dese ve ayrıca iki şahid bulunmasa bu sözle nikah akdi caiz olur mu?

Cevap: ‘Allah ve Resulu şahid olsun’ şeklinde nikah kıyıldığı zaman şahidsizyapılmış olup bu nikah geçersiz olur. Melekler, cinler… şahid tutularak da nikah olmaz. Şahidler mutlaka ihtiyaç halinde kendilerinden durumun sorulup bilgi alınabileceği kişiler olmalıdır. Bilgi lazım olduğu zaman ALLAH’tan, Resûlullah’tan, melekten, cinden bilgi alabilir misiniz ki adı geçenler şahid olsun. Yani o karı-koca arasında bir ihtilaf çıktığı zaman veya inkâr halinde aralarında nikah var mı yok mu, bunu tesbit edebilmek için gidip de kendilerinden bilgi alabileceğimiz kişiler şahid olabilir.

Soru: Bir kişi yalan yere Kurana el basarak yemin ederse nikâhı düşer deniliyor. Bu doğru mudur?

Cevap: Doğru değildir. Bir kişi yalan yere yemin ederse nikâhı düşmez. Bir insan dinden çıkmadığı sürece yada dinimizde beyan edildiği üzere boşanma gerçekleşmediği sürece nikâh sona ermez.

Soru: Karı-koca arasında şiddetli kavgalar küfürleşmeye kadar gidiyorsa nikâha zarar gelir mi?

Cevap: İnsanlar arasındaki kavgalarda söylenen kaba saba sözler, küfürler, hakaret sözleri vs. bunlar nikâha zarar vermez. Nikâha zarar veren sözler boşamayla ilgili ya da kişiyi dinden çıkarıcı sözlerdir. Sadece hakaretvari sözlerin nikâha zararı yoktur.

Prof.Dr.Orhan Çeker

Kaynak: CocukveAile.net

www.NurNet.Org