Kategori arşivi: Haberler

Rumeli Bostanında açan çiçekler-4

(Selanik rüyası)

Uhuvvet Derneği bünyesindeki kahvaltı ve arkasından yaptığımız Hutbe-i Şamiye dersinden sonra, kar ve yağmurun birlikte serpiştirdiği bir atmosferde Selanik’e doğru yola koyuluyoruz…

Uzunköprü’den hususi otomobiliyle ziyarete gelen Dr. Emrah,  Cemil Boşnak ve öğretmen Mustafa kardeşlerle birlikte…

Güzergâhımızdaki bir mekândan özel yapım Yunanistan kahvelerini yavaş yavaş yudumlayarak yol alırken, bir taraftan da odaklandığımız Selanik ve taşıdığı anlam itibariyle Muharrem kardeşten Beşinci Şua dersini dinlemeye devam ediyoruz.

Selanik şehrine girdiğimizde, ikindi namazlarını fevt etmemenin telaşıyla mescid arayışına geçiyoruz.

Yolda Muharrem kardeşin çok acil ve mübrem olarak bir dershane açılışından bahsetmesi, meselenin ne kadar ciddi ve üzerinde durulmaya değer olduğunu bir kez daha gösteriyor.

Uzunca bir soruşturma ve koşuşturmadan sonra, Arap camiinde ikindi namazlarımızı kılmanın rahatlığı içerisinde, hemen oracıkta bir Arapça ders yapıyor ve Arapça Risaleler bırakarak, akşam namazına dönmek üzere Selanik Meydanına iniyoruz.

Hafif yağmurlu bir rahmet eşliğinde, mazinin kir ve pasından halas olmayı, yaklaşık yüz yıl önce bu meydanda Üstadımız tarafından gerçekleştirilen “Hürriyete Hitap” nutkunu bir kez daha âlemin aktarına duyurmayı umarak meydanda yerimizi alıyoruz.

Şanlı Osmanlı günlerini hatırlıyor, Bediüzzaman’ın bu meydanda tarihe düştüğü ve millet-i İslâmiyenin istikbalini alakadar eden tesbitlerini haykıra haykıra bir kez daha ilân etmenin mutluluğunu yaşıyoruz.

Gelip geçenlerin ve yoğun trafiğin hengamesi arasında, Hitabeyi sesli olarak ayakta okuyoruz.

Tekrar Arap camiine dönerek akşam namazlarımızı eda edip İskeçe’ye doğru yola koyuluyoruz.

Tarihçe’nin en sonundaki resimde yer alan ve Üstad’a mektup yazan Hafız Ali Reşad’ın sözleri kulaklarımızda çınlıyor (Selanik için söylemiş): “Bu iş burada başladı…Burada bitecek…

Yolda tercüme çalışmalarından bahsediliyor. Haşir Risalesinin Yunancaya çevrildiğini, Mu’cizât-ı Ahmediye’nin de tamamlanmak üzere olduğunu vurgulayan Muharrem Kalenci ve bu konuda büyük emeği geçen muhtereme eşini tebrik ediyor, hizmetlerinin ilâyevmilkiyâm devamını Cebâb-ı Erhamürrahimînden niyaz ediyoruz.

Bu arada şefkat madeni hanım kardeşlerimizin küllî hizmetlerini de hatırlatmadan geçemeyeceğim.

Birkaç güne sıkıştırdığımız bu yoğun seyahatimizin birkaç bölümle anlatılması mümkün değil…

Hasbi Acar kardeşimizin gönderdiği İskeçe’nin ünlü alimlerine ait albümden, ziyaret anımıza denk gelen karnavaldan (imanda ne kadar büyük bir lezzet, sefahette ne derece elem ve ızdırap olduğunun bir fotoğrafı olarak) bahsetme imkânımız olmadı.

Aralarda yapacağımız bazı tesbitlerle birlikte, inşallah bundan sonraki iki bölümde; Son Şahitlerden Hasan Hocaefendi ve Mehmet Emin Hocaefendi ile yapmış olduğumuz röportajları yayınlayacağız.

Dr. Emrah kardeşimizin hususi otomobiliyle gecenin geç saatinde Türkiye’ye doğru yola koyuluyoruz.

Yol boyu yaptığımız sohbetlerle, sahibinin sevkiyle  zaman şeridi, sabaha doğru bizi Edirne otogarına bırakıyor.

Keyifli, müjde dolu, şevk yüklü, ihlâs ve samimiyet kokan Rumeli topraklarına, açan çiçeklerde emeği geçen herkese ve bizi Ankara’ya gitmek üzere salimen Edirne otogarına teslim eden fedakâr ve kadirşinas Dr. Emrah kardeşimize binler selam, dua, muhabbet ve muvaffakiyet dileklerimle…

Videolar:

Yazan: İsmail Aksoy

Yazı Dizisinin Tamamı İçin Tıklayınız…

Rumeli Bostanında açan çiçekler-3

(Paşevikte gerçekleşen rüya)

Çok şirin, nezih, tefekküre müsait bir yerleşim alanı…

Manzarası, etraftaki ormanları, sürüleri, çobanlarıyla adeta insanı büyüleyen bir Osmanlı köyü…

Yaklaşık üç yıl önce Üstad’ın hizmetkârlarından ve talebelerinden Ahmet Aytimur abinin burayı ziyaretinde, köy sakinlerinden Kur’ân talebesi Recep kardeşimizin evinde ders yapılır.

Recep kardeşin muhtereme eşi önceden rüyasını görmüştür zaten.

Cevşen ve Risale-i Nurlar okunuyor, köyden dışarı nurlar taşıyor, etrafa yayılıyormuş diye…

O günden sonra dershane açma çalışmaları hızlanmış ve neticede Hafız Bahri ve oğullarının samimi gayret ve çalışmalarıyla dershanenin yapımı tamamlanmış.

Bu günden yarına Kur’ânî derslerin ve nurlu sohbetlerin hizmetine girmek için lisan-ı haliyle duaya durmuş vaziyette…

Mülkiyetini Nur’un hizmetine adayan Fedâkâr ve sadakatli Hafız Bahri kardeşimizi, Alaattin ve Recep kardeşlerimizi tebrik ediyoruz.

Köyde Perşembe dersleri ve hanım hizmetleri şevk ve ihlâsla devam ediyor.

Buradan bölgenin en mühim köylerinden olan, bağrında yıllarca Kur’ân ilimlerinin tedris edildiği ilim/irfan yuvası Kursu da barındıran Şahin köy’e yöneliyoruz.

Üstad Bediüzzzaman Hazretleri’ne ait Tarihçe-i Hayatın en sonunda yer alan ve altında “Türkiye’de neşrolan Risâle-i Nur Külliyatından istifade ederek Kur’ân nuru ile nurlanan Avrupa’daki Nur Talebelerinden bir grup hocalarıyla bir arada” şeklinde altında kayıt konulan resimde yer alan Mehmed Emin Hocaefendi’yi ziyaret ediyoruz.

Kendisi, yine aynı resimde yer alan, aynı bölgede dünyaya gelip sayısız talebe yetiştiren ve Bediüzzaman Hazretlerine mektup yazan âlim, fâzıl, gönül insanı merhum Hafız Ali Reşad’ın talebelerindendir.

Aynı köyde öğretmenlik yapan oğlu Mustafa ile birlikte oturan Hocaefendi, diğer bir oğlunun imamlık görevini ifa ettiği camide her ikindi namazı öncesi hatim okumakta, hıfzı ve düzgün kıraatiyle bu güzel adeti yıllardır devam ettirmektedir.

Köyün üç camisinden biri olan oldukça şirin, temiz, ferah bir mekân hüviyetindeki bu mabette birlikte ikindi namazlarımızı kılıyoruz.

Sonra, oturdukları evde kendileriyle bir röportaj gerçekleştiriyor, oradan yine birlikte tarihî bir hüviyet arz eden merkez camiini ziyaret ederek Tarihçe-i Hayat’ta yer alan ve yukarıda sözünü ettiğimiz fotoğrafın çekildiği mekânda bizler de bir hâtıra fotoğrafı çektiriyoruz.

O mübarek ve mümtaz insanların vakur ve izzet-i ilmiyelerini muhafaza ederek poz verdikleri aynı mekânda, onları rahmet ve şükranla anarak duygulu anlar yaşıyoruz.

Söz konusu fotoğrafla ilgili gerçeği de böylece yerinde müşahede etmenin ve paylaşmanın zevkini yaşıyoruz.

Ve Gümülcine’de her hafta yapılan umumi derse iştirak etmek üzere yola koyuluyoruz.

Yazan: İsmail Aksoy

Yazı Dizisinin Tamamı İçin Tıklayınız…

Görme Engelliler 2010-2011 Kış Okuması

Görme Engelliler için Türkiye genelinde katılım olan programların üçüncüsü İstanbul Sultanbeyli’nde geçtiğimiz ay yapıldı. Daha önceki programlar Ankara ve Çorum’da yapılmıştı. Bu programa, önceki programlardaki katılımı katlayacak şekilde, 40 âmâ(görme engelli) katıldı.

Programa Ankara’dan 8 âmâ, Gaziantep’ten 14 âmâ katıldı. Birçok değişik ilden de katılanlar vardı. Katılanların büyük bölümünü görme engelli okullarındaki öğretmen ve öğrenciler oluşturdu.

Brill alfabesiyle, yani kabartma yazıyla yazılan Risale-i Nur Külliyatının tamamı, yine kabartma yazıyla yazılan Kur’an ve Cevşen önceden temin edilmişti. Kabartma yazıyla yazılan sadece “Sözlerkitabı toplam 8 cilt ve bu ciltlerin hepsi de boyut bakımından normal kitaplardan çok daha büyük.

Program toplam 8 gün sürdü ve dolu dolu geçti. Okuma saatlerinde, ağabeyler kitaplarını alıp, gören elleriyle hakikatlara muhatap oluyorlardı. Kabartma yazıyı bilmeyen az bir kısım âmâ abimiz ise mp3’den veya başka bir abiden dinleyerek feyizdar olmaya çalışıyordu.

Âmâ ağabeylere Sultanbeyli Cemaati sahip çıktı ve onların program boyunca her istekleriyle yakından ilgilendi. Programa ziyarete gelenler arasında Abdullah Yeğin abi, Bahçeşehir Milli Eğitim Müdür Yardımcısı, Sultanbeyli Belediye Başkan yardımcısı ve İstanbul’da makinesiye Nurları kabartma yazıya aktaran Ahmet Özartan abi vardı. Bu ziyaretler programı renkli kıldı.

Programda gezi bile vardı. Âmâlar İstanbul’u gezseler ne olacak demeyin. Programda bir gün sabahtan akşama kadar dolu dolu gezi yapıldı. Topkapı ve Ayasofya rehber eşliğinde gezildi. Âmâ ağabeyler tarihe dokunmanın ve kutsal emanetlere yakınlığın feyzini hissettiler. Sultanahmet, Süleymaniye ve sonra da Hamidiye Dersanesini ziyaret. Ayrıca Eyüp Sultan ve Hz. Yuşa(A.S.) da ziyaret edildi.

 

Program sonunda bütün âmâ ağabeyler feyizli bir program geçirmenin ve Türkiye genelindeki diğer âmâ ağabeylerle beraber olup muhabbetlerini artırmanın heyecanı içindeydiler. Programda ayrıca Görme Engelli Hizmetinin Türkiye’deki durumu ve böyle programların organizesi hakkında konuşuldu. İnşaallah önümüzdeki yıllarda bu programın sayısı artırılacak ve âmâ ağabeylerimizin Nurlardan istifadeleri ve daha çok âmâ insanlara ulaşmak için çalışılacak.

www.NurNet.org


Arjantin Buenos Aires’de Dershane Açıldı

Esselamu Aleykum Verahmetullahi Veberekatuhu

Hamdu senalar olsun ki İstanbul’dan bindiğimiz uçakla 22 saatin akabinde Madrid aktarmalı seyahatimizle nihayet Arjantin bize kucağını açtı.

Hizmet henuz Arjantin’e inmeden başlıyor ve Rabbimiz uçaktakilerle tanışıp anlatmayı nasib ediyor. Bizde elimizdeki Nur destelerini derip derip muhtaçlara veriyoruz.

Biriniz şarkta Türkiye’desiniz, birimiz de garbda Arjantin’deyiz belki, ama Risale-i Nur’un verdiği ders ile feyiz ve Nurla hakikaten beraber oluyormuşuz ki İliklerimize kadar hissediyoruz…

Risale-i Nurların okunduğu yerde Üstadımız; “hazırız” diyor. Sadakte Üstadım, hazırsınız, buradasınız, biliyoruz, aşikar. Evet Üstadım sen demiyor mu idin, “Bu hakikatler tüm dünyada aksi sadasını bulacak” diye Sadakte…

İşte Arjantin’de Dershanen, evet burada da açıldı, hemde tam merkezinde. Buenos Aires‘te Risale-i Nurları buradaki hava zerratı üzerine okuyoruz. Buenos Aires, Arjantin’in başşehri, manası da “Güzel Havalar” demek. Bizi burada karşılayan da, ağırlayan da buranın yerli bir Nur Talebesi bir aile. “Demek burada biz gelmeden evvel de medreseler açılmış, evlerde okunuyor imiş” desek yanlış olmaz

Gördüğümüz o ki bizim buraya gelmemiz, hizmet müşahedelerimizi size aktarmak imiş. Yoksa zaten Nurlar bu vazifenin, yani Üstadımız, bu hizmetin başında sonunda duruyor, durmadan ilerliyor, yani hayatdar. Bizi de bu hizmet meşgalesinde kabul buyururlar ise Meksika’dan Şili’ye kadar 33’lük tesbih taneleri gibi 33 ülke bizleri bekliyor, ihtiyacın şiddetini anlatamam, “ancak gelin ve görün” diyoruz.

“İnsanları şeker gibi” derler ya, aynen öyle, sıcacık insanlar. Sanki diyoruz; Bu hakikatleri bu Hizmetleri Dershaneleri bekliyorlarmış!

Dershanemiz Buenos Aires‘in merkezinde müslümanların yoğun olduğu bir bölgede. Osmanlı zamanında buraya Araplardan çok gelenler olmuş. Türkler de mevcut, ama tamamen buralı gibi olmakla beraber, umumu Müslüman. Bu şehirde 1 milyon müslüman var. 40 milyon nüfuslu bir ülkede 1 milyon müslüman sayısı da küçümsenemez.

Latin Amerika kısmı; tarzı, insanları, yaşayışı, havası bakımından birbirine çok benzediği için Latin Amerika’yı tek ülke, ülkeleri de şehirler olarak kabul edebiliriz ve bu Latin Amerika ülkesi 500 küsür milyon bir nüfusa sahip. Türkiye’den uzak olması hasebi ile bu kadar önemli bir bölgeye teveccüh zayıf kalmış. Malum Dershane tarzı da bu ülkelerden ilk defa Arjantin’de 40 Milyon nüfuslu ülkede, 40 metrelik bir Dershane, yani bir tohum ile başlıyor.

40 sene durmadan hizmet etsek yine yetmez, “Allah ömrümüzü ve şevkimizi artırsın” diyoruz, ve dün tanıştığımız Arap asıllı ve bize camide ;”Eğer anlatacağınız dava Hak ise dört el ile sarılacağım” diyen kardeşimizle görüşmek için yola çıkıyoruz.

Dualarınızı bekler ve Cuma günü ilki gerçekleşecek olan Dersimize de umumunuzu bekleriz.

 

 

Arjantin Nur Talebeleri

 www.NurNet.org

Rumeli Bostanında açan çiçekler (2)

(Ketenli Dershanesi)

Üstad Bediüzzaman Hazretleri’nin Rumeli’ye ilk seyahati II. Meşrutiyet dönemi olan 1908…

Yaklaşık yüz yıl sonra, Âlem-i İslâm ve insanlık için Kur’ândan reçeteler sunan asrın Bedî’inin geçtiği ve Selanik meydanında “Hürriyet’e hitap” ettiği 1908 yılının bir asır ardından Batı Trakya’da ekilen tohumların meyve vermesi, heyecanımıza heyecan, şevkimize şevk katmıştı.

Rotamız, etrafa nurlar saçan, ilim, iman, irfan hamurunun yoğrulduğu dershane-i Nuriyeler ve bulundukları mekânlar…

Âdeta buram buram Osmanlı kokan, ecdat yadigarı bu yerler, yeniden dirilişin ve şahlanışın müjdelerini fısıldıyor. Nisbeten süfyanizmin tahribatından mahfuz kalan cebel bölgesi, manzara ve yüksek vadileriyle nur evlatlarına bağrını açmış…

Şahinköyde öğretmenlik yapan Mustafa kardeşin kaptanlığında Cemil Boşnak’la birlikte Cebel bölgesinde yer alan Ketenli köyüne doğru tefekkür vadilerinde seyre koyuluyoruz. Muharrem hoca ile köyde buluşmayı, cami ve dershane ziyaretlerini birlikte yapmayı planlıyoruz.

Tam öğle ezanıyla birlikte caminin önüne park ediyoruz.
İçeri girdiğimizde çok temiz, nezih, şirin bir cami ile karşılaşıyoruz. İmam Efendi, namazı bizim kıldırmamızı teklif ediyor, seferilik durumunu nazara vererek teşekkür ediyoruz.

Daha 11-12 yaşlarındaki Erkan’ın güzel sesiyle yaptığı müezzinlik ve okuduğu Kur’ânın aktar-ı âlemde yankılandığını hissediyor ve kendi âlemimizde mânevî zevkini yaşıyoruz.

Namaz sonrası İmam Efendi ve cemaatle tek tek musafaha ediyor, hatırlarını sual ediyoruz. Ecdadın Rumeli topraklarındaki mirasçılarıyla buluşmanın özlemini gideriyoruz. O kadar candan ve samimi yaklaşıyorlar ki, kendimizi âdeta bir asır öncesinin Osmanlı köyünde buluyoruz. Birlikte fotoğraflar çektiriyor ve oradan bir kısım cemaatle birlikte köyün Nur Dershanesine geçiyoruz.

Anne ve babaları rahmete kavuşmuş evlatların vakfettikleri, Kur’ânın hizmetine sundukları kendi hanelerinin altındaki bu mekâna nasıl sahip çıktılarını, mütebessim çehreleriyle memnuniyetlerini müşahede ediyoruz.

Bu nur medresesinde haftanın belirli günlerinde dersler, kalabalık bir cemaatle yapılıyor, Kur’ân hizmetine Ketenli köyü olarak sahip çıkılıyor. Ayrıca hanım derslerinin de büyük bir şevkle devam ettiğini öğreniyoruz. İmam efendinin bizi yalnız bırakmadığı, İskece dersinde de dikkatle takip ettiğini müşahede ediyoruz.

Köy sobası etrafında okunan dersten ve özel yapım kurabiye eşliğinde içilen çaydan sonra, tebrik ve teşekkürlerimizi sunarak araç ve kaptan değişimi sonucu Muharrem kardeşimizle birlikte inşası tamamlanmış ve hizmete açılma arefesinde bulunan bir Nur Medresesine bağrını açmaya hazırlanan Paşevik köyüne doğru rotamızı kırıyoruz.

Yazan: İsmail Aksoy

Yazı Dizisinin Tamamı İçin Tıklayınız…