Şu kısa, fani ömrünü fani şeylere sarfetme ki, fani olmasın

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

Biz, dünyada bulunan her şeyi ona bir zinet kıldık. Böylece insanlardan kimin daha iyi iş gerçekleştireceğini ortaya koymak istedik.

Ve elbette Biz onun üstünde ne varsa hepsini, kupkuru yapıp dümdüz edeceğiz.

[Kehf Suresi 18,7-8]

..…….

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem buyurdular ki:

“Kim müslüman bir kişinin hakkını yalan yemin ile alırsa, Allah ona Cehennemi vacib, Cenneti ise haram kılar.”

Bir adam dedi ki: “Ya Resulallah bu az bir şey olsa da mı?”

Buyurdu ki: “Misvak ağacından bir dal parçası olsa bile…

(Müslim)

.…….

Risale-i Nur’dan;

İ’lem Eyyühel Aziz! (Ey Aziz kardeşim bil ki)

Senin iktidarın kısa (gücün az), bekan az, hayatın mahdud (sınırlı), ömrünün günleri ma’dud (adetli, sayılı) ve her şeyin fanidir.

Öyle ise, şu kısa, fani ömrünü fani şeylere sarfetme ki, fani olmasın. Baki şeylere sarfet ki baki kalsın.

(Mesnevi-i Nuriye’den)

…….

Cevşen’den ;

17-
1-Ey kalplerde iman nurunu yakan ve kullarına huzur ve güven veren mümin
2-Ey bütün varlıkları ilim ve kontrolü altında tutan Müheymin,
3-Ey bütün mahlukatı yoktan meydana getiren Mükevvin,
4-Ey bütün yaratıklarına dünyadaki vazifelerini öğretip telkin eden Mülakkin,
5-Ey kulları için açıklanması gereken her şeyi beyan eden Mübeyyin,
6-Ey musibetleri hafifleten ve zorlukları kolaylaştıran Mühevvin,
7-Ey her şeyi münasip şekilde süsleyen Müzeyyin,
8-Ey dilediğini yücelten ve kullarına büyüklüğünü gösteren Muazzim,
9-Ey muhtaçların yardımına koşan Muavvin,
10-Ey her şeyi çeşit çeşit renklerle bezeyen Mülevvin,

Allah, kainatı yaratmadan önce ne yapıyordu?

Bu sorunun temelinde “zaman” ve “ezel” kavramlarının yanlış değerlendirilmesi yatmaktadır. İnsan, zaman ve mekân içerisinde yaşadığı için her hâdise ve hakikati zaman ölçüsüne göre değerlendirmekte ve ezel kavramını da zaman içinde düşünmekle yanlış bir kıyas yapmaktadır. Bu soru böyle yanlış bir kıyasın neticesidir.

“Zaman”, mahlûkatın yaratılması ile başlayan ve içerisinde “olaylar zincirinin birbirini takip etmesi”, “mahlûkatın birbiri ardınca akıp gitmesi” gibi hadiselerin cereyan ettiği mücerred bir kavramdır. Bütün mahluklar, bu zaman nehrinin içerisinde daima hareket etmekte ve akıp gitmektedirler. Mevcudatın yaratılması, değişimi, yaşlanması ve ölümü hep bu nehir içerisinde cereyan eder.

“Geçmiş, şu an ve gelecek” olmak üzere üçe ayrılan zaman, nisbî yani göreceli bir ifadedir. Yaşadığımız an, bir an öncesine göre gelecek idi, bir an sonrasında ise geçmiş olarak isimlendirilecektir. Bu ve benzeri bütün nisbetler ve izafetler mahlûkata göredir. Yâni, “asır, sene, gün, dün, bugün, yarın…” ancak mahlûkat için söz konusudur.

Ezel’e gelince, ezel zaman itibariyle bir sonsuzluk demek değildir.

Ezelde “geçmiş, şu an, gelecek, mekân ve mahlûk” yoktur. Zihin ezel hakkında bir zaman silsilesi tasavvur edemez. Zaman “devir, asır, yıl, ay, gün, saat, saniye, an…” gibi birimlere taksim edildiği halde, ezel için böyle bir taksimat yapılamaz. Ezel için bir başlangıç noktası da tasavvur edilemez.

Ezel, mutlak varlığın ancak mekân ve zamandan münezzeh olan Allah’a mahsus olmasından ibarettir. Bu gerçeği, Peygamber Efendimiz (asm.) “Allah vardı; beraberinde başka birşey yoktu.”(1) hadîsi ile beyan buyurmuştur.

O halde Cenâb-ı Hakk’ın ezelî olması demek, O’nun kıdemi demektir. Yâni, “yegâne ve tek bir” olan O Vâcib-ül Vücud’un“evveliyetine bir başlangıç olmadığı” manasındadır.

Cenab-ı Hakk’ın ezeliyeti, devam ve bekası hâdiselerin zaman içerisinde akışı şeklinde düşünülemez. O’nun kıdem ve bekâsı hakkında zaman, boyut, silsile, geçmiş zaman, şu an ve gelecek söz konusu değildir. Öyleyse, zaman kavramı maziye doğru hayâlen ne kadar uzatılırsa uzatılsın Cenâb-ı Allah’ın ezeliyeti ile mukayese edilemez. Zamanın başlangıcından geriye doğru hayâlen gitsek ve şu kâinat gibi milyarlarca kâinat daha yaratıldığını düşünsek bu hayâli ve vehmî zaman yine Cenâb-ı Hakk’ın ezeliyeti ile beraber olamaz ve O’nunla kıyasa girmez. Zira, böyle bir mukayese, Kadîm’i (evveli olmayanı) hâdis (sonradan yaratılan) ile, mahlûku Hâlık ile, sonu olanı, sonsuzla mukayese etmek demektir.

Bu açıklamalardan anlaşılacağı gibi; Cenâb-ı Hak Kadîm’dir, ezelîdir; zaman ise mevcudatın yaratılması ile başlamıştır. Mevcudat yaratılmadan önce zaman yoktu ki, Allah hakkında böyle bir soru sorulabilsin.

Bu soru ancak şöyle sorulabilir:

Ezelde Allah vardı. O’nunla beraber hiçbir şey yoktu. O halde ezelde Allah ne yapıyordu?

Bu soruya cevap vermeden önce şunu ifade edelim ki, ezelde bir şey yapmak Cenâb-ı Hakk’a -hâşâ- vâcib olmadığı gibi, birşey yapmamak da O’nun için bir noksanlık değildir. Zira O, mahlûkatı yaratmasa da sonsuz kemâldedir. Yâni, mevcudatı yaratmakla kemâlinde bir artış, yaratmamakla da bir noksanlık olmaz.

Bu kısa açıklamadan sonra, söz konusu soruyu iki maddede cevaplandıralım:

1) Cenâb-ı Hak ezelde, kendi Zâtını, ulûhiyyetine mahsus izzet ve azametini, cemâl ve kemâlini bizzat müşahede ediyordu. Kudsî Zâtını ulûhiyetinin şanına uygun bir surette hamd, tenzih ve takdis ediyordu.

Allah’ın zâtını kemâli ile bilmek ancak O’na mahsus olduğu gibi, kendisini kemâliyle takdis ve tahmid etmek de yine O’na mahsustur.

Marifetullah’ta en ileri mertebede olan Peygamber Efendimiz (asm.) mi’râc mucizesi ile Allahü Azîmüşşân’ı bizzat gördüğü halde O’nu hakkıyla bilmek ve lâyıkıyla takdis ve tahmid etmekteki aczini şöyle itiraf etmiştir:

Seni noksan sıfatlardan tenzih ederim. Ben seni lâyıkı vechi ile bilemedim. Sana hakkıyla şükredemedim… “(2)

Diğer bir hâdis-i şeriflerinde ise “Sen kendini sena ettiğin gibisin.” buyurmuştur.(3)

2) Cenâb-ı Hak mukaddes varlığına, kudsî sıfatlarına ve esmâ-i İlâhiyesine tecelligâh olacak eşyanın hakikatlarını, mahiyetlerini, plân ve programlarını, manevî miktar ve suretlerini ezelde dâire-i ilminde takdir ve müşahade etmekteydi. (4)

O Zât-ı Zülcelâl, lütuf ve keremi ile dâire-i ilmindeki bu mahiyetlere harici vücud giydirmeyi irâde buyurdu. Ve “kün” emrini verip mevcudatı halk etti. Bu halk ve icad mahlûkat için bir ihsan, lütuf ve ikram idi. Yoksa, mahlûkatı yaratmakla O Zât-ı Akdesin kemâlinde bir artış olmamıştır.

Şu hususu önemle belirtelim ki, Cenâb-ı Allah’ın gerek kendi zâtını müşahede etmesi, gerekse ilmindeki eşyanın mahiyetlerini takdir ve tanzim etmesi zaman içinde değildir. Yâni bunlar bir zaman silsilesi içerisinde düşünülemez. Ezeldeki bu müşahede, bu takdir ve tanzimi insan aklı idrak edemez. Bunun hakikatine ne bir melek-i mukarrebin, ne bir nebiyy-i mürselin idrâk ve marifeti kavuşabilir. Bu hakikat, ancak Allah’ın malûmdur.

Dipnotlar:
—————————————
(1) Buhârî, Megâzî, 67, 74, Bed’u’l-Halk 1, Tevhid 22; Tirmizî, Menâkıb, 3946.

(2) Elmalılı Hamdi Yazır, H.D.K.D., Cilt 2, S:405.

(3) Ebu Davud, Salat 340, (1427); Tirmizi, Da’avat 123, (3561); Nesai, Kıyamu’l-Leyl 51, (3, 248-249)

(*) Merhum Elmalılı Hamdi Efendi’nin ifadesiyle, Allahü Azîmüşşân ezelde “inayet-i ezeliyesini, yani âlem-i takdir, halk ve icad fiillerini isdar ediyordu. Diğer bir tabirle “kün” emrini veriyordu. Âlemin yaratılması bunu takip etti. Binaenaleyh halk ezelî, mahlûk zamanî oldu.”

Mehmet Kırkıncı

Kaynak: Sorularla İslamiyet

London Christmas Holiday Risale-i Nur Reading Programs

There was 20 days Christmas holiday in England as all christian country. We decided to make 2 reading programs with high-school students and Risale-i Nur students who live at Nur Medresseh in order to benefit from this christmas holiday.

We would like to express the importance of high-school services here in London in a few words. That high-school students are good at Risale-i Nur knowledge is very important by 2 sides:

Firstly, this brings us to communicate English people better. Secondly, this brings us to have a well-educated  tradesman community. We made a 7 days long reading program outside London. Some of the members attended willingly, while others attended unwillingly. Unwilling ones were forced by their families. Reading program’s circumstance was very nice and hopefull.

We received many thanks messages from the families of students. Furthermore, students who attended the program by the force of families, changed their opinions! They are waiting the next reading program impatiently! A brother  made a speech on the last day of program and said: “We understood your goals. We are extremely excited. Please tell us what to do in order to live Islamic rules better, to tell people these fine truths and to serve people.”

We created a main group with high-school brothers. A high-school consulting group was created. Some decisions were given related to daily readings, Turkish and English friends to be interested and weekly discussing topics. We are looking for a place for the 15 days long Easter holiday in April.

Best Wishes,

London Risale-i Nur Students

info: ingiltere@www.nurnet.org

yazının Türkçe versiyonu için tıklayın : http://www.nurnet.org/londra-christmas-tatili-okumalari/ 

Balıkesir Okuma Programı ve Hatıralar

Ben ve sınıf arkadaşım üniversitemizin  yarı yıl tatili gelmesi sebebiyle final sınavlarımızın hemen ardından 26 Ocak akşamı Balıkesir’e okuma programımızı yapmak için yola çıktık.

17 Ocak ile 6 Şubat arasında Balıkesir’in Bigadiç ilçesinde düzenlenen bu okuma programına biraz geç dahil olduk. Fakat bizim için çok istifadeli geçti çok şükür.

Arkadaşım ve ben zaten daha önceki okuma programlarına da katıldığımız için çok heyecanlı değildik. Fakat Balıkesir’e giderken öğrendik ki otobüste bizimle beraber aynı okuma programına giden iki arkadaş daha varmış. İşte bu arkadaşların ikisi de ilk defa okuma programına katılıyorlarmış. Bu yüzden onlar bizden daha heyacanlı idiler.

Biz de arkadaşımla beraber daha önceki tecrübelerimize dayanarak, bu arkadaşlara okuma programlarının nasıl bir şey olduğunu başladık anlatmaya. Onların heyacanlarını yenmeye çalıştık. Anlattığımız bazı şeyleri sizinle de paylaşmak istiyorum ki bu programları hiç bilmeyen ve katılmak isteyebilecek olan kardeşlerimize yardımcı olalım.

Senede iki defa düzenlenen  bu okuma programlarına öğrencilerin katılımı bir kış,  bir de yaz tatili dönemlerinde oluyor. Her üniversitenin tatile giriş dönemleri farklı olduğundan, programların toplam süresi genelde kışın 1 hafta, yazın ise 2 haftaya kadar sürebiliyor. Dersleri farklı zamanlarda biten öğrenciler de bu süreler içerisinde okuma programlarına istedikleri zaman dahil oluyorlar.

Bu programların amacı, okul dönemleri içerisinde derslerden veya başka nedenlerden dolayı Risale-i Nur’lar ile çok iştigal edememiş genç üniversite talebelerini daha çok Risalelere muhatap etmek, istifadelerini arttırmak ve talebelerin başka yerler görmesini, başka arkadaşlar  tanımasını sağlamak ve bu vesileyle talebelerin hem ilmi hem de manevi olarak tecrübelenmesini ve gelişmesini sağlamaktır. Bunlarla birlikte en önemli gayesi elbette Rızay-ı İlahidir.

“Türkiye’nin ve dünyanın dört bir yanında yapılan bu programlar ‘Nur Dersanelerinin’  birbirleriyle iletişime geçerek ve o dersanelerde kalan talebe kardeşlerin başka dersanelerde programa katılması suretiyle gerçekleştirilmektedir.” Diye arkadaşlarımıza anlatıyorduk. Ve devam ettik…

“Acaba programların içerisinde neler oluyor? Sadece okuma mı yapılıyor?” diye bize merakla sorular soruyorlardı. Bizde onlara dedik ki; “elbette sadece okuma yapılmıyor. Bunun dışında yaz programlarında daha çok olmak üzere bir çok aktiviteler yaptığımızı söyledik. Mesela, biz geçen yaz programında piknikler yaptık, kaplıca sularına ve su parkına yüzmeye gittik, halı saha maçları düzenledik, sabah yürüşü yaptık ve bunun gibi aktiviteler yaptık” diye  arkadaşlara söyledik.

Söyleşirken bir kardeşin Aydın Üniversitesi Dış Ticaret Bölümün’de, diğerinin ise Marmara İlahiyat Fakültesin’de okuduğunu da öğrendik.

Uzun sohbetimizin ardından sabaha karşı Balıkesir Bigadiç’e ulaştık. Bizi orada hemen karşılayıp kalacağımız Bigadiç Merkez Nur Dersanesi’ne götürdüler ve 1 haftalık kış okuma programımız başlamış oldu.

Oraya gider gitmez geçen yaz programından tanıştığımız tanıdık yüzleri gördük. Bunun için hiç kaynaşma sorunu yaşamadık diyebiliriz. Arkadaşlarla hasret giderdikten sonra hemen programa başladık. Onlar da teheccüd namazına  kalkmışlardı ve sabah namazını bekliyorlardı. Beklerken kimisi Kuran, kimizi cevşen, kimisi de Risale-i Nur okuyordu. Onları görünce biz de teheccüd namazımızı ve sabah namazımı kıldık ve istirahate çekildik.

Bu programda sabah 9’da kahvaltımız oluyordu ama biz yol yorgunu olduğumuz için biraz daha uyuduk. Sonra kahvaltı yaptık ve mutfağın kapısında asılı duran günlük programı gördük ve ona göre hareket etmeye çalıştık.

Hemen eklemeliyim, böyle programlarda kahvaltılar, ikram saatleri, aktivite zamanları gibi zamanlarda muhabbetler o kadar güzel oluyor ki, “anlatılmaz yaşanır” derler ya aynen öyle işte. Ayrıca bu saatler dünyanın dörtbir tarafından gelmiş arkadaşlarla kaynaşmayı çok güzel arttırıyor. Mesela Doğu Türkistan’dan gelen bir kardeşimiz vardı, onunla beraber çok güzel muhabbetimiz oldu. O bizi anlıyordu ama daha tam Türkçe konuşamıyordu.

Gittiğimiz ilk günün akşamı arkadaşlarla beraber otobüsle Balıkesir’de bulunan kaplıca sularına gittik. Orada herkes gönlünce eğlendi ve havuzun keyfini hep beraber çıkardık. Kaplıcalara giderken otobüste çektiğimiz resimlerden birkaçını sizinle paylaşıyorum.

Programımız devam ediyordu, biz de alabildiğine Risaleleri okuyarak kendimizi geliştirmek istiyorduk. Programımızda her zaman olduğu gibi benim çok sevdiğim mütala saatleri de vardı. Bu saatlerde bizim başımızda duran tecrübeli abiler eşliğinde tam bir beyin fırtınası yapıyorduk. Herkes sorular soruyor ve abiler de cevaplarını hemen Kuran’ın bir tefsiri olan Risale-i Nur’daki bölümlerden açıklamalı olarak veriyorlardı. “Arkadaşlar, Risale-i Nur cevap vermek için bize her zaman yeter” diyorlardı. Biz de buna her defasında şahit oluyorduk. “Demek ki daha fazla okuma yapmamız lazım” diye herkes içinden geçiriyordu eminim. Bu şekilde Risalelerin değişik bölümleri irdeleniyor, bilgi dağarcığımız artıyor ve öğrendiklerimiz bizi daha çok okumaya teşvik ediyordu.

Risale okuma saatlerimiz hakikaten çok huzurlu geçiyordu. Bol bol kainatı tefekkür etme imkanımız oluyordu. Bundaki lezzet bir başka; kainatın efendisini ve sultanını tanımak, sanatlarını okumak, O’nu daha iyi anlamak  ve O’nun yolunda olmak ve o yolda mutlu olmak ne büyük saadet. İşte bunları ve çok fazlasını kazandıran bir eser Risale-i Nur.

Neyse konumuza dönelim… Günlerimiz bir bir geçiyordu. Biz de hem keyif alıyor hem de rızay-ı ilahi yolunda güzel bir şeyler yapmanın verdiği huzurla mutlu oluyorduk.

Daha birçok anlatılacak şey var ama ben biraz kısa tutmak istiyorum. Sizi sıkmak istemiyorum.

Daha sonra o otobüste tanıştığımız iki arkadaşla ve dersanede tanıştığımız diğer kardeşlerle çok güzel dolu dolu bir hafta geçirdik. Elhamdülillah.

Gitme vaktimiz geldiğinde bizden önce programa dahil olup bir haftasını tamamlayan birçok arkadaş memleketlerine dönmüştü bile. Biz dersanede on kişi kadar kalmıştık. Oysa ilk geldiğimizde otuza yakındık. Sayımız azalmıştı ama muhabbetimiz hiç azalmamıştı.

Biz de bavulumuzu hazırlayıp Şubat’ın 2’sinde oradaki arkadaşlarla ve abilerimizle vedalaşarak, İstanbul’a doğru yola çıktık.

Programımızın bittiğine üzülürken yeni haberini aldığımız gelecek yaz programını düşünmeye başlamıştık bile. Abilerin dediğine göre  önümüzdeki 2011 yaz programında Urfa’ya oradan da Suriye’ye gidilecekmiş. Biz de daha şimdiden merakla yaz tatilini beklemeye koyulduk.

Şunu söyliyeyim ki ben dersanede kalmıyorum. Çünkü ailem de okulumda İstanbul’da. Ama elimden geldiğince Nurlarla meşgul olmaya ve okuma programlarına katılmaya çalışıyorum. Yani bu programlara yalnızca Nur dersanelerinde kalan öğrenciler değil isteyen tüm öğrenciler katılabilir. Üniversite gençliği için yapılan böyle programlar olduğu gibi, liseli gençler için de çeşitli okuma programları yapılıyor.

Allah nasip ederse, önümüzdeki yaz programına katılıp Urfa ve Suriye’deki atmosferi de sizlerle paylaşmak istiyorum.

Allah’a emanet olun… Selam ve Dua ile…

 

 

 

www.NurNet.org

 

Ebediyen içinde kalacakları güzel bir mükâfatla müjdelesin.

Günün Ayet-i Kerime meali…

Bismillahirrahmanirrahim

Hamd O Allah’a mahsustur ki kuluna kitabı indirdi ve onun içine tutarsız hiçbir şey koymadı. Dosdoğru bir kitap olarak gönderdi.

Ta ki Kendi nezdinde inkârcılar için hazırladığı şiddetli azabı bildirerek onları uyarsın.

Makbul ve güzel işler yapan müminleri de ebediyyen içinde kalacakları güzel bir mükâfatla müjdelesin ve ta ki “Allah evlat edindi” diyenleri uyarsın.

[Kehf Suresi 18,1-4]

..…….

Günün Hadis-i Şerif’i…

Bismillahirrahmanirrahim

Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem buyurdular ki:

Bir kul Allah katında, Allah rızası için yuttuğu bir öfkeden daha faziletli bir yudum yutmamıştır.

(İbni Mace, Zühd)

.…….

Risale-i Nur’dan;

Ancak O’nun kudretiyle, iradesiyle her müşkil(problem) hallolur ve kapalı kapılar açılır. Ve O’nun zikriyle kalbler mutmain(tatmin) olur. Binaenaleyh, necat  ve halas(kurtuluş) Allah’a iltica ile olur.

…….

Cevşen’den ;

16-
1-Ey her şeyin Rabbi,
2-Ey her şeyin İlahı,
3-Ey her şeyin yaratıcısı,
4-Ey her şeyin üzerinde olan,
5-Ey her şeyden önce olan,
6-Ey her şeyden sonra olan
7-Ey her şeyi bilen,
8-Ey her şeye gücü yeten
9-Ey her şeyin Sanii
10-Ey her şey fenâ bulup, Kendisi bâkî kalan

www.nurnet.org

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version