Etiket arşivi: namaz

Huzur-u Şahane’ye Davet!

Namaz’ın Allah’ın huzuruna çıkmak olduğunu Bediüzzaman bir padişahın huzuruna çıkmak örneği ile anlatır. Sıradan bir asker yani nefer hükümdarın huzuruna çıkamaz. “Namazın hakikatı  bir nefer mahz-ı lütuf olarak..” ne demek? Bir nefer hükümdarın huzuruna çıkamaz ama hükümdar isterse onu sadece lütuf ihsan, hem de mahz-ı lütuf tamamen ihsan olarak huzuruna alabilir, çağırabilir. O istemese bir askerin onun huzuruna çıkması imkansızdır. Bediüzzaman burada huzur–ı şahane terkibini kullanır, huzuru şahane padişahlar için kullanılır. Allah Padişahı zülcelaldir, dünya ve mafiha, arz ve sema, nihayetsiz varlık tabakaları onun idaresindedir. Demek ki ezan huzuru şahaneye kabul için davetiyedir.Kim padişahın davetine icabet etmez. Camilerde bu davetiyeye cevap veren insanlara bak ne kadar ciddiye alındığını gör. Allah “  Kulum yetmiş yıllık ömründe benim davetime anında icabet ettiğin 150 defa, halbuki günde otuz kere  minareden bir davetiye memuru sizi çağırdı, davete benim istediğim mekanda değil zahmetsiz mekanlarda cevap verdin, yıllarca da vermedin, şimdi benden bir de cenneti mi isteyeceksin.   “ mahcubiyetten utançtan ne yaparız, Allah istemese  öyle zannederim ki kimse kurtulamaz, onun lütfu ile ancak kazanmak değil kurtulabiliriz.05 lik kağıtla sınıfı geçeriz, kazanmak değil bilmem adı ne.

Barla’ya sürgün giderken sandalda ezan ı duyar hemen orada davete icabet eder. Davete icabet etmediği an yok,  geciktirmek yok. Davetini geciktirdiğin Allah’dan istesen de o da senin isteğini geciktirir, niye duam kabul olmuyor diye sızlanma.  Bir nefer padişahın huzuruna kabul edildiğini duyduğunda koşarak gider, çünkü mahzı lütuftur, imkansızın gerçekleşmesidir. Namaza gitmekdeki şevk bu lütfu hissetmektir herhalde. Niye öyle neşeli koşuyorsun, “Padişah beni huzuru şahanesine kabul etmiş, onun için” Bütün mahlukat insana hikmet dairesinde koşuyor, insan da bir şeye koşmalı,

Koşan elbet varır

Düşen kalkar

Karataştan su damla damla akar

Birikir sonra  bir büyük göl olur

Arayan Hakkı  en sonunda bulur

Fikret böyle demiş ama sonu nasıl acaba.

Dinin özü neşe, şevk, canlılık,  onun yerine rehavet ve ülfet alınca tadı yok değil mi ? Bir borç öder gibi yaşamak insanın içine sinmez öyle mi ? “

“Bir nevi miraç hükmünde olan namazın  hakikatı, bir nefer  mahzı lütuf olarak  Huzur-ı şahaneye  kabülü gibi , mahz-ı rahmet olarak  Zat-ı Celil-i Zülcemal ve Mabud-u Cemil-i Zülcelal’in  huzuruna kabülündür. “  Terkiplerin anlamları bir okyanus gibi, korkutmayan güzellikle dolu ürkütmeyen bir celalin azametin, haşmetin zahibi Zat. Korkutmayan bir haşmetli güzellik sahibi Zat, kim Allah. Bu terkibi nasıl kurmuş düşünceye bak tefekküre bak. Mabud-ı Cemil-ı Zülcelal. Ne  demek öyle bir güzellik ki insanın zihninin ihata sınırlarını aşmış bir azametli güzellik sahibi bir mabud kendine ibadet edilen . İnsan güzelliğe hayrandır ya , öyle bir mabud ki azametli ama güzel bir mabud, öyle bir mabuda ibadet ediyoruz.  Onun huzuruna kabul edilmenin aşkını yaşıyoruz, yaşayabilirsek.

Bu huzura kabulü sağlayan ne , Allahuekber kelamı. “Allahuekber deyip  manen  ve  hayalen  veya niyyeten iki cihandan geçip kayd-ı maddiyattan tecerrüd edip bir mertebe-i külliyeyi ubudiyete  ve küllinin bir gölgesine  veya bir suretine  çıkıp bir nevi huzura müşerref olup  “iyyakenabudu” hitabına (herkesin kabiliyeti nisbetinde )bir mazhariyet-i azimedir.” Allahuekberi duyuyorsun , arkasından namazda söylediğin Allahuekber’lerle manen ve hayalen ve niyyeten iki cihandan geçiyorsun. Manen ve hayalen ve niyyeten iki cihandan geçmek, nasıl yaşanılır bir duygu mu , veya yaşadık mı ,iki cihandan geçmek, onları arkada bırakmak. Maddenin kayıtlarından bağlayıcılıklarından sıyrılmak soyunmak, bu nasıl bir duyuş, maddenin izlerini silmek, onlardan kurtulmak. Bu halle ancak kulluğun külli mertebesine veya gölgesine  veya bir suretine çıkmak. Mertebe, gölge veya suret. Hissediş makamları , yükseliyorsun duyarak hissederek, terkederek, bırakarak, geçerek ancak o zaman kulluğun külli mertebesine gölgesine  ve suretine çıkıyorsun. Çıkıyor çıkıyorsun ve Alllahuekberin merdiveni asansörü ile huzuru ilahiye geliyor ve O ‘na iyyakenabüdü  yalnız sana ibadet ederiz. Buraya kadar maddilikten dünyevilikten geçmekten, terketmekten sonra ancak sana ibadet ederiz ama yalnız sana diyebiliriz. Yoksa bütün dünyevi gaileleler omuzumuzda , bütün dertler kafamızda iyyakenabüdü desen de sırtındaki dünyevilikler ne kadar seni samimi yapar, bu yüzden ifadedeye hakim olan terk ve bırakmak ve geçmek. Herkes bıraktığı oranda huzurun hazzını duyar, yoksa dünyevilikleri ile huzura çıkana makamdaki bunlar ne onları bırakmadan mı geldin. Ne kadar  boyutlu bir namaz yaşaması ve anlatımı .  Namaza nasıl bir ruh hali ile çıkmak lazım nihayet şimdi anlamış oldum. Deyip , geçip, tecerrüd edip, çıkıp, müşerref olmak. Hiçbir şeyden vazgeçmeden huzura çıkmak o huzurun tadı tartışılır.

Her Allahu ekber bir  basamak  , bir merdiven , tekrar edildikçe makam yükseliyor.” Adeta harekat-ı salatiyede –namazın hareketlerinde-tekrarla  Allahuekber , Allahuekber demekle  kat-ı meratibe- mertebeleri aşmaya –  ve tekakkiyat-ı maneviyeye  ve cüziyattan devairi külliyeye  işarettir ve –ı miraciye marifetimizin haricindeki  kemalatı kibriyasının  mücmel bir ünvanıdır. Güya herbir Allahuekber bir basamak-ı miraciye katına işarettir.” Namaza çağrıdan ve her bölümünde kısmında sürekli Allahuekber tekrarı sürekli basamakları aşarak  manevi terakki etmek, külli dairelere girmek , o dairelerin ne olduğunu da bilmiyoruz. Semavat tabakaları olabilir çünkü Mirac’a çıkarken o tabakaları aşmıştır Peygamberimiz. Allahu ekberler arttıkça yükselişler artıyor, sonunda  Allah ile buluşma anına geliyor , bu an tahiyyat anıdır.

“işte  şu hakikat-ı salattan  manen ve niyeten ve tasavvuren  veya hayalen bir gölgesine  bir şuaına  mazhariyet dahi  büyük bir saadettir.”Herkes bu dört durumdan ve halden birinde bulunabilir. Namazın mertebeleri kişiye göre değişir. Bediüzzaman burada nasıl bir  ruh  hali ile namaz kılmak lazım geldiğini anlatmış olur.

Prof. Dr. Himmet Uç

www.NurNet.Org

Cami İmam-Hatibinden Örnek Faaliyet

Çocuklar ve gençleri namaza alıştırmak için yaptığı faaliyetler ile örnek teşkil eden Göçbeyli Camii İmamı İbrahim Aslan ile sohbet roportajımız.

Hocam kendinizi tanıtırmısınız?
– İsmim İbrahim Aslan memleketim Hatay yayladağı. İlk görev yerim olan İstanbul Pendik ilçesi Göçbeyli Köyyeri Camiinde dört senedir vazife yapmaktayım. Bulunduğum köy güzel ve insanları mütedeyyin.

Çocukları namaza alıştırmada nasıl bir yol takip ediyorsunuz?

– Görev yerime geldiğimde  cemaatimiz yaşlı insanlardan ibaretti. Orta ve genç yaştaki insanları davet etmeye çalıştık fakat bunun uzun vadede gerçekleşeceğini anladık. Çocuklara haydi çocuklar namaza isimli bir yarışma başlattık ve mahallemizdeki otuzdokuz çocuğun otuzu iştirak etti. Namazları puanlandırdık. Akşam 2 puan, sabah 5 puan gibi. Dereceye girenlere tablet,  fotoğraf makinası, mp4, mp3, gibi çeşitli hediyeler dağıttık.
Bunun yanında hafta içi kurs düzenledik elif-ba, namaz sureleri ezberi, Risale-Nurdan vecize ezberi, tesbihat, aşirler vs. Puanlamaya bunları da dahil ettik. Babasını akrabasını arkadaşını camiye getirenlere de puan verdik. Kısacası çocukların yaptığı hayırlı ne varsa puana dahil ettik. Ve yüzde doksan verimli oldu elhamdulillah.

Hediyeleri nasıl temin ediyorsunuz?
– İşadamlarından, cuma cemaatinden, öğrenci velilerinden bazan da köy kahvesinden topladık.

Hediye olmadığı zamanlar gelen oluyor mu?
– Maalesef. Biz de her zaman hediye alamadık ve şu çözümü bulduk; kaliteli bir oyun konsolu aldık ve projeksiyon ile perdeye yansıttık, dev ekranda çocuklara oyun oynattık. Bahsettiğim puanlama sistemini, ‘her artı bir oyun’ şeklinde düzenledik aynı şakilde verim aldık. Böylelikle kesintisiz cami çocuk bağını kurduk.

Şu an vereceğiniz hediye faaliyeti var mı?
– Kış sezonunun ve yaz tatili sonunda birinci olana bisiklet hediye edeceğiz. Bunlara ilaveten yaz Kuran kursunda çocukları havuza götürüyoruz.

Çocukların aileleri nasıl bakıyor bu faaliyetinize?
– Çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Memnuniyetlerini her fırsatta dile getiriyorlar dua ediyorlar. Bazan da çocuklarıyla birlikte camiye geliyorlar.

Biraz da gençlere yönelik faaliyetlerinizden bahseder misiniz?
– Gençlerle de diyaloğumuz çok iyi. Zaman zaman halısaha maçlarına gidiyoruz. Ayda bir camimizin dershanesinde çiğköfte ikramlı sohbetimiz oluyor. Her hafta bir gencimizin evine misafir oluyoruz tabi diğer gençler de iştirak ediyor. Yasin okuyup dua ettikten sonra dersimizi okuyoruz. Bu programı ev ziyaretlerinde de uyguluyoruz.

Efendim bu meyanda sosyal medyayı kullanıyor musunuz?
-Tabiiki. Facebook’ta camimizin sayfası var faaliyetlerimizi ve duyurularımızı ordan paylaşıyoruz. Ayrıca whatsapta grubumuz var oradan da haberleşiyoruz.

Hocam son olarak meslektaşlarınıza tavsiyeniz var mı?
– Meslektaşlarıma acizane tavsiyem; mesuliyetimiz çok ağır. Ezanın duyulduğu her evden mesuluz. Görev mahallimizde girip çıkmadığımız ev ve işyeri kalmamalı.
Önce kendi imanımızı güçlendirmeli sonra da cemaatin imanını nasıl artırmaya yardımcı olurum diye düşünmeli, dert edinmeli.
Çocuklara ve gençlere önem vermeli bunun yanında diğer insanları da unutmamalı onları da camiye davetin yollarını aramalı vesselam.

Kıymetli vaktinizi ayırdınız Allah razı olsun. Allah hizmetinizi daim etsin.
-Amin. Sizden de Allah razı olsun. Rabbim bizleri dünyada ve ahirette muvaffak eylesin. İhlaslı kullarının zümresine dahil etsin. Amin.
Furkan Fudayl

Namaz Tesbihatının Faziletine Ait Gönderilen Mektubdur

Takvim tesbih pusulaNamaz Tesbihatının Faziletine ait Isparta’ya gönderilen bir mektubdur

Bugünlerde ince bir mes’ele kalbime geldi. Vaktinde kaleme alamadım. Vakit geçtikten sonra o ehemmiyetli hakikate bir işaret ederiz:

Kardeşlerimizden birisinin namaz tesbihatında tekâsülüne binaen dedim: Namazdan sonraki tesbihatlar, tarîkat-ı Muhammediye’dir (A.S.M.) ve velayet-i Ahmediye’nin (A.S.M.) bir evradıdır. O nokta-i nazarda ehemmiyeti büyüktür.

Sonra, bu kelimenin hakikatı böyle inkişaf etti: Nasılki risalete inkılab eden velayet-i Ahmediye (A.S.M.) bütün velayetlerin fevkindedir; öyle de, o velayetin tarîkatı ve o velayet-i kübranın evrad-ı mahsusası olan farz namazların akabindeki tesbihat, o derece sair tarîkatların ve evradların fevkindedir. Ve bu sır dahi şöyle inkişaf etti:

Nasıl zikir dairesinde bir mecliste veyahut hatme-i Nakşiyede bir mescidde birbiriyle alâkadar heyet-i mecmuada nuranî bir vaziyet hissediliyor. Öyle de kalbi hüşyar bir zât, namazdan sonra “Sübhanallah Sübhanallah” deyip tesbihi çekerken, o daire-i zikrin reisi olan Zât-ı Ahmediyenin (A.S.M.) müvacehesinde, tesbih elinde yüz milyon adam tesbih çektiklerini manen hisseder; o azamet ve ulviyetle “Sübhanallah Sübhanallah” der. Sonra o serzâkirin emr-i manevîsiyle ona ittibaen “Elhamdülillah Elhamdülillah” dediği vakit, o halka-i zikrin ve o geniş dairesi bulunan hatme-i Ahmediyenin (A.S.M.) dairesinde yüz milyon müridlerin “Elhamdülillah Elhamdülillah”larından tezahür eden azametli bir hamdi düşünüp içinde “Elhamdülillah Elhamdülillah” ile iştirak eder ve hâkeza… “Allahü Ekber Allahü Ekber” ve duadan sonra “Lâ ilahe illallah Lâ ilahe illallah” otuzüç defa o tarîkat-ı Ahmediyenin (A.S.M.) halka-i zikrinde ve hatme-i kübrasında o sâbık mana ile o ihvan-ı tarîkatı nazara alıp, o halkanın serzâkiri olan Zât-ı Ahmediyeye (A.S.M.) müteveccih olup
ﺍَﻟْﻒُ ﺍَﻟْﻒِ ﺻَﻼَﺓٍ ﻭَ ﺍَﻟْﻒُ ﺍَﻟْﻒِ ﺳَﻼَﻡٍ ﻋَﻠَﻴْﻚَ ﻳَﺎ ﺭَﺳُﻮﻝَ ﺍﻟﻠَّﻪِ

der, diye anladım ve hissettim ve hayalen gördüm. Demek tesbihat-ı salâtiyenin çok ehemmiyeti var.

Said Nursî
* * *

Namaz, hayatın disiplinidir!

Dünya sanki devamlı zikreden bir gök cismidir. Dünyanın dönmesiyle namaz saatleri boylamlara göre dağılıyor, her an bir boylamda namaz kılan var; bir yerde akşam namazı, bir yerde sabah namazı, başka bir yerde ikindi namazı kılınıyor. Yani yeryüzünde her an beş vakit namaz kılınıyor.

Demek ki namaz dünyaya göre, bizim hayatımız da namaza göre tanzim ve tertip edilmiş. Bu sebepten namazın vakti değil, vaktin namazı var.

Her Müslüman zamanını iyi kullanmaya ve değişen zamana ayak uydurmaya mecburdur. İşte namaz, aynı zamanda vakitli bir ibadet olduğundan insana zamanın kıymetini de öğretiyor. Müslüman’ı her gün değişen zamana karşı uyanık tutup, zamanını iyi değerlendirmeye sevk ediyor.

Bediüzzaman Hazretleri de bunun önemini şu sözlerle bildirmiştir: “Namazı vaktinde kılmanın ne derece tükenmez, uhrevî bir sermaye olduğu anlaşılıyor ki, her namaz vaktinde âlem-i İslâm denilen muazzam camide, yüz milyondan fazla cemaat-ı kübra namaz kılıyor. O cemaatte her bir adam umum cemaate dua ediyor.”

İslamiyet Allah’ın plan ve programıdır; ibadetler bu programa göre farz, vacip, sünnet sırasıyla yapılır. Farzlar, ana yoldur. Vacipler, sünnetler ona bağlı olan tali yollardır. Tali yollar ana yollara göre yapıldığı gibi sünnetler de farzlara göre yapılır. Namaz, sırat-ı müstakimdir, ana yoldur. Bu yol cennete gider. Diğer yollar buna bağlıdır.

Allah, namazın vakitlerini bize bildirmiş. Mesela emir vermiş: “İkindi namazını kıl!” Emri aldık, “Lebbeyk, başüstüne!” dedik, kıldık. Vazifemiz Allah’a itaat etmektir. “Sonra kılarım.” diyen Allah’a itaati tehir ediyor. Bu serkeşliktir, başıboşluktur.

Ben askerim, yirmi sene askerlik yaptım. Mesela eğitimde kumandan “Yat!” diyor, bir dakika geç kalınsa kumandan “Sen vuruldun! Çık, git!” diye seni cezalandırıyor, taburdan atıyor. Çünkü disiplin kumandana itaattir. İtaat etmeyen disiplinsiz hareket etmiştir, çok tekrarlanırsa ordudan da atılır. Namaz bir yönüyle mümin için hayatının disiplinidir.

Namaz tüm ibadetlerin numunelerini barındırır, Müslüman’ı İslamiyet’e bağlama yönüyle dinin direğidir, aynen çadırın orta direği gibi. Orta direk kırılırsa, çadır çöker. Yandaki direkler fayda vermez.

Dünya İslamiyet’in yaşandığı yerdir. Bu sebepten namazla insanı ayrı düşünmek doğru değil. Müslüman varsa namaz kılan da vardır. İnsanın karnı acıkınca sofraya oturur bir şeyler yer, yorulunca uzanıp dinlenir, terleyince banyo yapar temizlenir yani vücudunun, organlarının ihtiyaçlarına göre hareket eder. Bunlar hepsi insanın halleridir. İşte insan bu halleri yaşarken Allah’ın emirlerine, sünnet-i seniyeye dikkat ederse İslamiyet ile bütünleşir. Hayatımızı namaza göre programlamak sünnete riayet etmektir. Karşılığı cennettir. Nasıl ki şahsi hayatımızı programlıyorsak dini hayatı da göz önünde bulundurmak lazım. Pikniğe gideceğiz, yolculuğa çıkacağız; seccadeyi alalım orada namazımızı kılalım. Mesaiye başladık, abdestimizi hazır tutalım, çay molasında namazımızı kılalım.

Namaz kılmak nasıl ibadetse, torna tezgahında çalışmak, çiftçi, asker, mühendis, esnaf olmak da ibadettir. Tezgah helal kazanç makamıdır, çok sırlı bir yerdir; onunla geçimimizi temin ederiz, zekat veririz, yakınlarımıza faydalı oluruz. Şuurlu Müslüman tezgahla seccadeyi birleştirir.

Peygamberimiz (sas) “Göğüs boşluğunuzda iman, tıpkı bir elbisenin eskidiği gibi eskir. Öyleyse Allah’tan imanınızı tecdid etmesini isteyin.” buyurmuştur.

Yani insanın inancına ibadetine zarar veren çok haller vardır. Namaz kılmak aynı zamanda tecdid-i imandır, imanı yenilemektir.

Namaz, Allah’a itaattir. Müslüman, namazı içtimai hayatına da taşırsa, ömrünün bütününde Allah’a itaat etmiş demektir.

Allah, hepimize hüsn-ü hatimeler, güzel sonlar ve sonuçlar nasip eylesin.

Ömer Okçu

Namazlardan sonra neden aşir okunur?

İşte Kur’an-ı Kerim ve Peygamberimizin faziletlerine ayrıca vurgu yaptığı Hüvallahüllezi, ‘Âmenerrasûlü’nün fazileti…

Prof. Dr. Davut Aydüz, yatsı namazının akabinde ve yatmadan önce okunan Bakara Sûresi’nin son iki ayeti (Âmenerrasûlü), sabah ve akşam namazlarından sonra okunan Haşr Sûresi’nin son üç ayeti (Hüvallâhüllezi), öğle namazından sonra okunan Fetih Sûresi’nin son üç ayetinin (Lekad Sadakallahü) Müslümanlar için ayrı bir öneme sahip olduğunu söyledi.

Kur’an-ı Kerim’in her bir sûre ve âyeti büyük bir kıymete sahiptir. Ancak bazı sûre ve âyetler var ki, Kur’an-ı Kerim ve Resulullah (sas) onların faziletlerine ayrıca vurgu yapıyor. Özellikle de ‘Hüvallahüllezi’, ‘Âmenerrasûlü’ sevap ve faziletleri fazla olan ayetlerdir. Sakarya Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Davut Aydüz, bunlara ilaveten ‘Lekad Sadakallahü’, ‘İnne li’l-Müttekîne’ ayetlerinin de namazlardan sonra okunması gerektiğini söylüyor

Namazlardan sonra okunacak bazı ayetleri, Peygamberimiz (sas) bizzat kendisi tavsiye ediyor. Sabah ve akşam namazlarından sonra Hüvellahüllezi, yatsı namazından sonra da Âmenerrasûlü ayetlerini okumanın faziletlerine dair birçok hadis-i şerif var. Cemaatle kılınan namazlarda da imamlar namazın akabinde genellikle bu ayetleri okur. Namazlardan sonra okunan âyetlere aşir denildiğini ifade eden Aydüz, Âmenerrasûlü ve Hüvellahüllezi ayetlerinin ayrıca namaz dışında da okunması gerektiğini dile getiriyor. Aydüz, Hüvellahüllezi ayetlerinin ölümden başka her derde şifa olduğunu ifade ediyor.

Davut Aydüz, ‘Lekad Sadakallahü’ ayetinin öğle, ‘İnne li’l Müttekîne’ ayetinin ise ikindi namazından sonra okunması gerektiğini belirtiyor. Aydüz, bu ayetlerin faziletine dair hadis-i şerif nakledilmemiş ise de, sûrenin genelinin fazîletiyle ilgili birçok hadis rivayet edildiğini söylüyor. Ayrıca Bediüzzaman Said Nursi Hazretleri’nin bu ayetleri öğle ve ikindi namazlarının akabinde okuduğunu ve tavsiye ettiğini dile getiriyor.

Âmenerrasûlü: Bakara Sûresi’nin son iki ayeti

Bu iki ayet Miraç hediyesidir. Bakara Sûresi’nin son iki ayetini geceleyin kim okursa o iki ayet ona kâfi gelir. (Buharî, Fedâilu’l-Kur’ân 10)

Peygamber Efendimiz’e (sas) miraçta üç hediye verilmiştir: Beş vakit namaz, Bakara Sûresi’nin son iki ayeti, ümmetinden Allah’a şirk koşmadan ölenlerin büyük günahlarının bağışlanacağı müjdesi. (Müslim, Îman, 279) Allah, arz ve semâvâtı yaratmazdan iki bin yıl önce bir kitapyazdı. O kitaptan iki ayet indirip onlarla Bakara Sûresi’ni sona erdirdi. Bu iki ayet bir evde üç gece okundu mu artık şeytan o eve yaklaşamaz. (Tirmizî, Sevâbu’l-Kur’ân 4)

Peygamber Efendimiz (sas), bu âyetteki dualarla dua ettiği zaman, Allah tarafından ‘peki yaptım’ buyurulmuştur. (Tirmizî, Tefsîru’l-Kur’ân 3)

Hüvallahüllezi: Haşr Sûresi’nin son üç ayetidir.

“Kim sabahleyin üç kere eûzu besmele çektikten sonra Haşr Sûresi’nin sonundaki üç ayeti okursa, Yüce Allah onun emrine yetmiş bin melek verir. Onlar akşama kadar o kişiye dua ve istiğfar ederler. Eğer o gün ölürse şehit olarak vefat etmiş olur. Her kim de akşam aynı şekilde okursa onun durumu da (sabah okuyan kimsenin ki) gibidir.” (Tirmizî, Fedâil, 22)

Allah’ın İsm-i A’zam’ı (en yüce ismi) Haşr Sûresi’nin sonundaki altı ayettedir. (Ali el-Müttekî, Kenzu’l- Ummâl)

Lekad Sadakallâhü: Fetih Sûresi’nin son 3 ayetidir

Peygamber Efendimiz şöyle buyurmuştur: “Bir kimse Fetih Sûresi’ni okursa, Mekke fethinde Resulullah ile beraber bulunmuş gibi sevap kazanmış olur.” (Tefsiru Ebussuud).

Hz. Ömer (ra), Resulullah’ın (sas) şöyle dediğini rivayet eder: “Dün gece Bana öyle bir sûre vahyedildi ki o, Benim için, bütün dünyadan ve dünyada olan her şeyden daha sevimlidir. O sûre ‘innâ fetehnâ… sûresidir.” (Buharî, Tefsir, 48/1)

İnne li’l Müttekîne: Nebe Sûresi’nin son on ayetidir

Kim Nebe’ Sûresi’ni okursa, Allah kıyamet gününde ona soğuk bir meşrubat içirir. (Zemahşeri; Beyzavi; Ebussuud)

Kim Nebe Sûresi’ni ikindi namazından sonra okursa Allah onun rızkını genişletir. Ona dünya dağları ağırlığınca iyilikler yazılır. Kıyamet günü Yüce Allah her bir kulunu nurlu kılar. Dünyadan cennetteki makamını görmeden de çıkmaz.