Etiket arşivi: dersane

Filipinler Ve Okuma Programları

Esselamu  Aleyküm  Ve Rahmetullahi  Ve Berekatuhu

Tarihçe-i Hayatın sonunda Risale-i Nur ve hariç memleketlerden bahseden bir bölüm var. Burada, hariç memleketlerdeki Nur inkişaflarından, insanların Risale-i Nur hakikatlerini ve Üstadımızı tanımalarından bahsedilir. Risale-i Nur  vesilesi ile insanların İslama dönmesine, imana gelmesine, nasıl vesile olunduğundan  ve Risalelerin fevc fevc bütün dünyada yayıldığından söz edilir. İşte oralar hariç memleketlerdir. Anadolu insanımızın tabiri ile “GAVUR” diyarıdır.

Evet,  burası canımızın feda olduğu anadolu insanının tabiri ile bir “GAVUR” memleketi olan Filipinlerdir. Yani hariç memleketlerden biridir. Ama artık bir gerçek vardır ki Nur hizmetinde hariç memleket diye birşey kalmamıştır. Eğer ileride hariç bir memleket olacaksa korkuyorum ki bu Türkiye olacaktır. Türkiye Nur talebeleri bilsinler ki bütün dünya ülkelerinin hizmetteki en büyük rakibi ve geçmeyi hedeflediği  tek ülke Türkiye’dir. Ve yine Türkiye Nur talebeleri iftiharla bilsinler ki bütün dünya ülkelerinin takvada ve Sırat-i müstakimde örnek aldıkları tek ülke yine Türkiye’dir.

Evet, bir Gavur memleketi olan Filipinler’den ve buradaki hizmetlerden ve okuma programlarından bahsetmek istiyorum. 100 milyondan fazla nüfusu olan Filipinler’in % 65’i 20 yaş altı genç nüfusdur. İnanılmaz bir genç nüfus potansiyeli vardır. Ve müslümanlığın en hızlı yayıldığı ülkelerinden biridir Filipinler. % 90 nüfusun hristiyan olduğu ve 10 milyondan fazla müslümanın yaşadığı adalar ülkesidir burası.

Filipin üniversitelerinin geneli mart sonunda yarı tatile giriyor. Bizim okumalarımız da nisan ayının ilk haftası Filipinler genelinde başladı. Filipin genelinde 5 ayrı bölge aşağı yukarı 150 kişi okuma programı yaptı. Ve yeni okuma grupları en kısa zamanda okumalara başlayacak. Kişi ve yer sıkıntısından dolayı bazen okumaları bölmek zorunda kalıyoruz.

Zambuanga şehrinde  15 dar daire, 25 kişi ise dost dairesi olmak üzere toplamda 40 kişilik bir grupla okuma programları yapıldı. Programlardan sonra aktiviteler, geziler, okuma sertifikalari verildi. Elhamdulillah burada okuma programları bayram-şenlik havasında yapılmaya çalışılıyor. Rabbim hakiki lezzet almayı ve feyizli okumaları nasip etsin inşallah.

Buranın müslüman nüfusunun % 90’nının bulunduğu bir şehir olan Marawi İslam şehrinde, iki erkek bir de bayan dersanemiz var.  Erkek dersanemizde Filipinli sonradan müslüman olan Abdurrahman isminde bir abimiz kalıyor. Maşallah çok ihlaslı bir insan. Bayanlar dershanesinde ise Selvi  isminde bir ablamız kalıyor. Bu ablamız çok katı bir katolik ailede yetişmiş ve burada abilerin açtığı bir Risale-i Nur kitap standı vesilesi ile müslüman olmuş biridir. Nur talabeleri ile tanışınca etrafındaki insanlar uyarmış kendisini, aman fazla müslümanlara yaklaşma sonra sende müslüman olursun. Ablamizin verdiği cevap çok keskin  “Dünyada bir tek ben kalsam ve birtek dinde İslam olsa ben yine müslüman olmam” ama karşısında öyle keskin bir hakikat varmış ve bu ablamız öyle keskin bir zekaya sahipmiş ki; Hakaik-i İmaniye ve Kuraniye’nin keskinliğine karşı biat edip Kelime-i  Şehadet  getirmiş. Kendisi şimdi  bütün zaman ve himmetini Nura sarfediyor. Elhamdulillahi Rabbil Alemin.

İligan şehrinde biri bayan biri erkek olmak üzere iki dershanemiz var. Erkek  dershanemizde 13 Filipinli Nur talebesi ile bir vakıf abi kalıyor. Bunların hepsi ayrı bölgelerde ayrı kabilelerde yaşayan kardeşlerimiz. Ama Nur dairesinde ayrılık gayrılık yok elhamdülillah. Üstad Türkiye’yi birleştirdiği gibi dünyayıda birleştirecek inşallah. Bir zaman gelecek evrensel barışın babası Bediüzzaman Said Nursi diye insanlar pankartlar asıp lisan-ı halleri ve kalleri ile Üstadımıza dua edecekler. Dershanedeki kardeşlerimiz ve arkadaşları ile beraber  ve ehli hizmet abilerimiz ile yaklaşık 25 kişilik bir okuma grubumuz oldu. Bu okuma grubu ile buranın başka bir şehri olan ve Rıza abilerin de kaldığı yer olan C.D.O. şehrinde yeni açtığımız dershanede okuma yaptık.  Cuma dershane açıldı, cuma akşamı okumaya gittik. Dershanemizin açılışını okuma programı ile yaptık burada 10 günlük bir yarı tatil okuması oldu elhamdulillah.

Çok feyizli çok keyfiyetli bir okuma programı oldu. Türkiye standartlarını yakalamaya calıştık. Tesbihat ezberleme , Kur’an okuma ve öğrenme programı  ve en fazla kitap okuyan kardeşlerimizden birinci, ikinci ve üçüncülere hediyeler verildi.  Üstadımız, Risaleler, Edeb, Adab, Dava şuuru ve Bid`a gibi konulardan mütaalalar yapıldı. M.Rıza abi ve Halim abimizin ve diğer abilerin katılımı ile çok feyizli bir okuma yapıldı.

Okuma esnasında bizimde sonradan öğrendiğimiz çok komik hatıralar anlatıldı birkaçını paylaşmak isterim. Dershanede kalan 13 kardeşimiz  zaten okumaya katılmak gerektiğini biliyorlardı ve birkaçı hariç ful katılım oldu. Zaten aldığımız meşveret kararına göre dershanede kalmak isteyen için bir zorunluluktur okuma programları.  Bu kardeşlerimiz bazı arkadaşlarını davet etmişlerdi. Ama onları okuma kampı olarak diye değilde sadece kamp diye davet etmişler. Denize gidicez, yüzücez, mangal yapıcaz tabir-i caiz ise günü gün edicez gibi şeylerle davet etmişler. Okumanın ikinci veya üçüncü günü akşamı koyduğumuz reflection zamanında herkes duygularını, program hakkında hissettiklerini söylemeye başlayınca ismi Daud olan kardeşimiz “beni kandırdılar, bana deniz demişlerdi, sahil demişlerdi, ne deniz var ne sahil, sabahtan aksama okuyoruz” dedi. Ama durumundan hiç şikayetçi olmadığını ve iyiki geldiğini çok şeyler öğrendiğini ifade etti ve bu kardeşimiz okumanın sonunda 25 kişi arasında en fazla okuyan kardeşlerden biri oldu elhamdulillah. Yine Jalani isminde başka bir kardeşimiz ki bu da dershanede kalmıyor ama okuma programından sonra dershanede kalmaya başladı. Bu kardeşimizin okumadan önceki halleri ve fikirleri, okumadan sonra çok değişince diğer arkadasları ona “Baliğ islam”  diye takılmaya başlamıışlar. Sonradan müslüman olanlara denir “baliğ İslam”.

İligandaki erkek kardeşlerin C.D.O. ya okuma programına gitmesini ve dershanenin boş olmasını fırsat bulan bayanlar dershanesinde kalan kız kardeşler Sally abla ve Selvi abla önderliğinde  30 kişilik bir grup ile 5 günlük bir okuma yaptılar. Sally abla nurlar vesilesi ile müslüman olan çok gayretli ve aktif bir ablamız. Eskiden özel ingilizce ders veriyormuş. Bu vesile ile Rıza abiler ile tanışmıs ve sonrası Risale-i Nur hakikatleri ile tanışınca İslamla müşerref olmuş elhamdülillah. Kendisi müslüman olunca Rıza abi sen normal hayatına devam et öğretmenliğini  işini gücünü bırakma deyince Rıza abiye şöyle demiş “benim ebedi hayatımın kurtulmasına vesile olan bir hakikata bundan sonra hayatımın sonuna kadar hizmet edeceğim“. Maşallah, Barekallah. Nasıl böyle bir hissiyata bürünüyorlar gerçekten inanılmaz.

Bu okuma programına hristiyanlardan da katılan olmuş. Okumada tesettüre bürünüp okuma yapan kızlar olmuş. Okuma programı vesilesi ile ilk defa Üstadla ve Risaleler ile tanışan kardeşler olmuş. Üniversitelerde Risale derslerine giren abilerimizin okul yönetiminden izin alarak kendi sınıflarından seçtikleri çalışkan öğrencileri okuma programlarına göndermesi, Risale-i Nur’un Filipinler’de en dar daireden en geniş daireye kadar inkişafına çok güzel bir hüsn-ü misaldir.

Son günlerde bütün dünyanın gözü kulağı Japonya’daki tsunamide. Aslında  Risale-i Nur’un Filipinler’de ve dünyada  meydana getirdiği müsbet tsunami, Japonya’dakinden 10 belki 100 kat daha kuvvetlidir. Böyle bir tsunaminin önünde hangi kuvvet durabilir. Hangi cereyan böyle temelleri 1500 sene öncesine dayanan bir dalgaya karşı koyabilir. Alemlerin Rabbi Olan Allah’a Binlerce defa hamdolsun.

Evet kıymetli abilerimiz dilimizin döndüğü kadarı ile Filipinler’deki okuma programlarından, hissiyatlardan, güzelliklerden bahsetmeye çalıştık. Buradaki abi ve kardeşlerimize çok dua etmenizi şiddetle arzu ediyoruz. Türkiye’deki abilerimizden de Allah binlerce kere razı olsun. Bazı abilerimiz okuma programlarını desteklemek için maddi manevi himmette bulundular. Bizde bu destekler ile okumalarımızı en istifadeli şekile getirmeye çalıştık. Dershanede kalan talebelerin çoğu yetim, ya anneleri yada babaları yoktur. İkramlar ihsanlar çerçevesinde bir okuma dönemi  yaptık ve yapıyoruz. Allah okunan Risale-i Nur harfleri adedince abilerimizin derecelerini, makamlarını arttırsın. Amin.

Binler selam diler, Hürmetler ederiz.

Filipinler Nur talebeleri namına

H. İbrahim KARA

www.NurNet.org

Arjantin Risale-i Nur’a Sahip Çıkıyor

Arjantin’de gönüllü Risale-i Nur Hizmetlerinde bulunan kardeşlerin mektubu:

Bismihi Sübhanehu

Esselamü aleyküm ve rahmetullahi ve berakatühü

Türkiye’den 14 bin km uzaktan ve yüzölçümü Türkiye’nin 3.5 katı olan Arjantin’den başta Türkiye ve bütün dünyaya selamlarımızı takdim ediyoruz.

18 Mart Çanakkale Zaferi yıldönümü çıktığımız Arjantin yolunda, 22 saatlik uçak seyahatimizde tanışabildiğimiz kişilere Üstadımızdan ve Risale-i Nurdan bahsedip kitap takdim ettik. Ses sanatçılarından Atilla Taş ve yanındaki birkaç ünlüye de kitap vermek nasib oldu. Atilla Taş bize “Türkiyeden bu kadar kilometre uzakta ve yerden bu kadar yüksekte sizi bana Allah gönderdi, benim de bu ara böyle bir ihtiyacım vardı” diyerek hissiyatını ifade etti.

Aslında daha biz yolda iken Müslüman bir kardeşimiz bizi misafir etmek için dört gözle bekliyormuş. Tabi bizim bundan hiç haberimiz yok. Bu kardeşle, gitmeden evvel internette birkaç defa görüşmüştük. Mısırlı Fathi El Dessuki, 10 senedir Müslüman olan aslen Arjantinli ailesi ile beraber burada yaşıyor. Arjantin’e geldiğimizde bir yere uğradıktan sonra önce bu ailenin yanına da uğrayalım sonra bir otele geçeriz dedik. Baba oğul, Fathi El Dessuki ve 6 yaşındaki çocuğu Rami bizi çok hoş bir şekilde karşıladılar ve biz otele gitmek istediğimizi söylesek de kesinlikle bizi bırakmadılar. 60 m2’lik evlerinde bizi misafir ettiler. Ve iki gün boyunca bütün işlerini bırakıp bizim için Dershane aradılar. Türkiye’den bu kadar uzakta böyle misafirperverlik ve ikram karşısında hayretler içinde kalmıştık.

Risaleleri ve Aziz Üstadımızı bilen ve nur talebelerine karşı muazzam bir muhabbet taşıyan fakat henüz hiç Risale okumamış olan Fathi abi sanki senelerdir nur talebesi ve biz onları senelerdir tanıyormuşuz gibi bize ilgi, alaka gösterdiler ve her konuda yardımcı oldular ve oluyorlar.

Buenos Aires’e ayak bastıktan iki gün sonra Rabbimiz bize içindeki eşyalarla beraber hiç kullanılmamış bir Dersane nasib etti. Şehrin merkezinde olan bu dersanemiz yirmi bin metre kare üzerine inşa edilen ve içinde bir spor kompleksi ve iki okul bulunan Kral Fahd camiine otobüsle 10 dk uzaklıkta. Bu camiye de gidip çok kişilerle tanıştık. Üstadımızdan Risalelerden bahsettik. Bunun yanı sıra bize metro ile yarım saat uzaklıkta bulunan ve Mısırlıların alakadar olduğu diğer bir camiye de gidip en başta imam ve müezzinle tanışıp kitaplarımızı hediye ettik, çok memnun kaldılar. Cemaattan de çok kişilere kitap verdik.

Yine camide tanıştığımız ve sonradan arapça Hutbe-i Şamiye ve Uhuvvet risalelerini verdiğimiz aslen mısırlı Usame isminde avukat bir zatı kitapları okuduktan sonra dersanemize davet ettik. Çok memnun olup dershanemize geldi. Arapça ders esnasında “Maşaallah Şeyh Bediüzzaman bu kelimeleri nerden bulmuş, ben anlıyorum ki o direkt Kurandan ders veriyor.” Mealinde hissiyatını beyan etti ve bize Risalelerin neşri hususunda yardım edeceğini belirtti ve hemen ne gibi planlarımız olduğunu sordu.

Buranın insanları genellikle cana yakın, samimi, saygılı insanlar. Geleli iki hafta oldu ve üç dilde (Arapça, İspanyolca ve İngilizce) derslerimiz oldu. Erkekler arasında da Hanımlar arasında da dersler başladı, Risale okuduklarında çok beğendiklerini ve aşk ve şevkle Nurlara sarıldıklarını müşahede ediyoruz. Burada tanışabildiğimiz herkese taksi şoföründen, manava, ayakkabıcıya, otobüste, durakta, metroda hemen hemen merhaba değimiz herkese kitap verdik.

Cenab-ı Hakka yüz binlerce şükürler olsun ki daha yola çıkmadan düşündüğümüz ve dertlendiğimiz tercüme hususunda da bize öyle bir kapı açtı ki hayretler içinde kaldık. Tanıştığımız iki zat’a, -birisi sonradan Müslüman ve aslen Arjantinli-, kitaplarımızı verdiğimizde tercüme hususundan da bahsettik. Onlar bu konuda bize yardım edebileceklerini söylediler. İkisi de İngilizce öğretmeni olan bu zatlar kariyer ve tecrübe sahibi, önceden kitap tercümesi yapmış kişiler. Hatta yerli alan bu kardeşimiz, konusunda profesyonel birisi. Haftada 18-20 saat, ikisi ayrı bir şekilde çalışıp yani toplam 35-40 saat çalışarak tercüme işiyle alakadar olacaklar. Önümüzdeki altı ay zarfında inşaallah büyük risalelerden 2-3 kitap basmayı planlıyoruz. Ve bir ay gibi bir zaman dilimi içinde de bize en elzem olan küçük kitaplardan 5-6 tane basmayı planlıyoruz.

Müstecab Dualarınız istirham ediyoruz.

Buraya geldiğimizde Aziz Üstadımızın Emirdağ Lahikasında buyurdukları:

Bu zamanda onun bir mu’cizesi ve nuru olan Risale-i Nur dahi, felsefe-i maddiyeden gelen dehşetli dalalet-i ilmiyeye karşı avam-ı ehl-i imanın taklidî olan imanlarını, o dalalet-i ilmiyenin savletinden kurtarıp, umum ehl-i imana bir nokta-i istinad ve yakın ve uzaklarda olanlara dahi, zabtedilmez bir kal’a hükmüne geçmiştir ki; bu emsalsiz dehşetli dalaletler içinde, yine avam-ı mü’minînin imanını şübhelerden ve İslâmiyetini hakikatsızlık vesveselerinden muhafaza ediyor.

manasını ve burada en başta ehl-i imanın Risale-i Nur’a ne kadar şedid ihtiyaç içinde bulunduğunu idrak ettik.

Ahmet  Hasan ve Arif

Latin Amerika – Arjantin

www.NurNet.org

Asya Pasifik Meşvereti Endonezya’da Yapıldı

Bismihi Subhanehu

Esselamualeyküm ve Rahmetullahi ve Berakatuhu

Bütün zîhayatlar hayatlarının lisân-ı hâlleriyle Hâlıklarına takdim ettikleri mânevî hediyelerini ve lisân-ı hâlle hamd ve şükürlerini, o Zât-ı Vacibü’l-Vücuda biz de takdim ediyoruz ki, demiş:Rahmet-i İlâhiyeden ümidinizi kesmeyiniz.”

Hem hadsiz salât ve selâm ol Peygamberimiz Muhammed Mustafa Aleyhissalâtü Vesselâm üzerine olsun ki, demiş: “Benim insanlara Cenâb-ı Hak tarafından bi’setim ve gelmemin ehemmiyetli bir hikmeti, ahlâk-ı haseneyi ve güzel hasletleri tekmil etmek ve beşeri ahlâksızlıktan kurtarmaktır.”

Asya Pasifik meşveretinin ikincisi 16.Şubat.2011 tarihinde Endonezya’da olması münasebetiyle Ankara’dan Şemseddin abi, Bursa’dan Güven abi ve Habib kardeş, Gebze’den Semih abi, Tarsus’tan Mustafa abi ve Yozgat’tan Yakup abi olmak üzere 6 kişi 14 Şubat 2011 pazartesi saat 12:30 ‘da İstanbul’dan uçakla Katar’a oradan da Jakarta’ya hareket etmek üzere yola çıktık.

Uçakta Şemseddin abi görevlilere Arapça ve İngilizce risaleler verdi. Öğle ve ikindi namazlarını cemaatle uçakta kıldık, görevlilerden birisi Şemseddin abiye ben hıristiyanım, sizin bu namaz hususundaki samimiyetiniz beni çok etkiledi, sizi tebrik ediyorum” dedi. Yaklaşık 3.5 saat sonra Katar’a vardık. Aktarmanın uzun sürmesi ve o gecenin mevlid kandiline tevafuk etmesi mübarek geceyi orada hizb-ul hakaik dağıtarak, mesciddeki insanlarla tanışıp kitap ve broşür dağıtarak (yani bir nevi ihya oldu) geçirdik elhamdülillah.

15 şubat Salı günü Endonezya saati ile 15:15 ‘de Jakarta’ya indik. Allah razı olsun Ceyhun kardeşimiz bizi karşıladı ve Jakarta’daki Dersaneye  götürdü. Orada, Kayseri’den gelen abiler bizleri güler yüzle karşıladılar. Oradan Dersaneye yakın olan Syahida Inn denilen otele getirdiler. Ertesi gün yani 16 şubat sabah saat 08:45 ‘de otelin salonunda Kur’an tilavetiyle meşveret başladı. Geçen sene Japonya’da olan meşveret kararları tekrar müzakere ile arkasından Şemseddin abi yurtdışı hizmetleriyle ilgili çok güzel bir sunum yaptı ve ardından pasifik ülkelerden gelen ehli hizmet kardeşlerden hizmetler dinlendi. 17 şubat perşembe günü yeni gündemle ilgili akşama kadar hizmet konularıyla alakalı mütalaa ile geçti elhamdülillah. Allah razı olsun hasbi kardeşimiz hakikaten fedakarene ilgilendi, gece gündüz adeta seferber oldu.

Müslümanların hayat-ı içtimaiye-i İslâmiyedeki saadetlerinin anahtarı, meşveret-i şer’iyedir.

“Onların işleri aralarında şûra iledir.” âyet-i kerimesi, şûrâyı esas olarak emrediyor.

Evet, nasıl ki, nev-i beşerdeki telâhuk-u efkâr unvanı altında asırlar ve zamanların tarih vasıtasıyla birbiriyle meşvereti, bütün beşeriyetin terakkiyatı ve fünunun esası olduğu gibi, en büyük kıt’a olan Asya’nın en geri kalmasının bir sebebi, o şûrâ-yı hakikiyeyi yapmamasıdır.

Asya kıt’asının ve istikbalinin keşşafı ve miftahı şûrâdır. Yani, nasıl fertler birbiriyle meşveret eder; taifeler, kıt’alar dahi o şûrâyı yapmaları lâzımdır ki, üç yüz, belki dört yüz milyon İslâmın ayaklarına konulmuş çeşit çeşit istibdatların kayıtlarını, zincirlerini açacak, dağıtacak, meşveret-i şer’iye ile şehamet ve şefkat-i imaniyeden tevellüd eden hürriyet-i şer’iyedir ki, o hürriyet-i şer’iye, âdâb ı şer’iye ile süslenip garp medeniyet-i sefihanesindeki seyyiatı atmaktır.

18 Şubat’ta programda olan gezi ziyaretleri oldu, akşamında nurlara müştak olan Nabile ablamızın evinde kapıda hürmetle karşılanarak misafirperverliğin zirvesinde güler yüzle karşılayıp ağırlaması bizleri hakikaten çok etkiledi, Allah onlardan razı olsun. 19 Şubat cumartesi günü kalan bir kısmımız Endonezya’nın en meşhur ve en büyük cami olan İstiklal camiini ziyaret ederek, öğle namazını orda eda ettik. Camide birkaç imam sohbet veriyordu, sohbetten sonra tanışıp Türkiye’den geldiğimizi söyleyince yüzlerinde bir tebessüm belirdi, tanışıp Arapça ve Endonezya dilinden kitaplar verdik, Hasbi kardeş de adresini verdi. Camideki diğer insanlarla da tanışılıp kitaplar verildi.

Oradan gelirken Fethullah hoca efendinin kültür merkezine uğrayıp  tanışıldı, ikindi namazı orada kılındı. Muhabbetle oradan ayrılarak Dersanemize döndük. Bizler 20 Şubat’ta sabah erkenden Malezya’ya hareket ettik. Malezya’ya gelince bizi Emre abiler hava alanında  karşıladılar ve mülk Dersanemize getirdiler. O akşam da Ankara’dan gelen Fevzi Yağar abiler ve Japonya’dan gelen ehli hizmet abilerle dersler oldu.

21 Şubat Pazartesi günü Şemseddin abinin tanıdığı kişi ve kurumlara gidildi. Onlardan biri olan Muslih denilen bir vakfın yöneticisi bizi kapıda güler yüzle karşıladı, 35 tane ilköğretim ve ortaöğretim okullarının olduğunu söyledi. Hoş bir tanışma ve sohbetten sonra Şemseddin abi vasıtasıyla bir soru sorduk; ‘’Türkiye’de bizim hazırladığımız ilk ve ortaöğretim müfredatına uygun kitaplardan getirsek İslam dersi olarak okullarınızda okutur musunuz?’’ dedik. O da ‘’hay hay siz böyle bir şey getirseniz bizlerde bakar okuturuz, güzel olur’’ dedi.

Oradan muhabbetle ayrılıp Malezya’nın hatta uzak doğunun İslam teşkilatı olarak çok geniş ve kapsamlı ABIM denilen kuruluşa gittik. Orada da yetkili olan biri karşıladı, onunla da hoş bir sohbetten sonra Şemseddin abi nurların tercümesi olarak o yetkiliye sordu, o da şunu anlattı ‘’Malezya’nın Milli Eğitim Bakanlığı bünyesinde tüm dünyadaki İslam alimlerinin kitaplarını Malay diline tercüme eden bir heyet var, ben onlarla kontak kurayım Risale-i Nur külliyatını da Malaycaya tercüme ettirelim’’ dedi.

Şemseddin abi ertesi sabah Malezya’dan Türkiye’ye döndü. Bizimle Endonezya’ya gelen 3 kişi Filipinler’e gitmişti, 24 Şubat’ta Malezya’ya geldiler. Güven abi ve Semih abilerle akşamları derslere, İslam üniversitesindeki standa hafta sonu abilerle olan mütalaalı derslere iştirak edildi. Ayrıca İkbal hocanın ev dersine iştirak edildi. İslam üniversitesinde okuyan Yasin ve A.hakim kardeşlerin odalarında arkadaşlarıyla olan derslere iştirak edilip  tanışıldı.

Hülasa hizmetler dolu dolu ve şevke medar oldu elhamdülillah. Malezya’dan vizelerin kalkması da bu hizmetlerin bir ikramı olarak telakki edildi. Ayrıca Bangi’de oturan tercüman olan İbnur Azli ve Enver Fakrı hocalarla Dersanede dersler oldu, evlerinde çay içirdiler. Zaten İbnur Azli hoca yaklaşık 5 senedir evinde Kur’an kulübü adında resmi olarak ukm’deki hocalarla ve talebelerle Malayca ders yapıyor. İkindiden sonra akşama kadar malayca tercüme edilen Küçük Sözler tashih edildi ve tashih için haftada 2 gün biraraya gelerek tashihe devam kararı alındı.

Akşam İslam üniversitesinde hukuk fakültesinde doçent olan İkbal hocanın evine derse gidildi, orada yatsı namazını kıldıktan sonra malayca münacattan İkbal hoca ders okudu. Zaten İkbal hocanın evinde de malayca dersler oluyor. Dersten sonra hoş bir muhabbetle evinden ayrıldık.

Bangi Dersanesine gittik, bu Dersanede de malay talebeler kalıyor. Malay talebelerden Hayrul Enver isimli kardeş üniversiteden yaklaşık 10 malay arkadaş getirmiş, biz gelene kadar dersler yapmışlar. Biz de Prof. Adem abi ve Prof. Ramazan abilerle o malay talebelere malayca kitaptan dersler okuduk ve muhabbet ettik. Haftalık derse geleceklerine söz verdiler, zaten onların bir kısmı devamlı geliyormuş.

Bütün bunlar ile beraber 2011 yılının Ekim ayında Malezya İslam üniversitesinde yapılması kararlaştırılan Sempozyuma Prof. Dr. Ahmet Akgündüz abinin kendisine yazdığımız mektuba cevap olarak sempozyuma konuşmacı olarak katılmak istediğini ve ayrıca en az bir hafta kalıp üniversite ve benzeri kurumlarda konferanslar vermek istediğini söyledi. Son olarak Pidato Bahasa Malayu isimli Malay dili yarışmasında 61 ülkenin  katıldığı ve Malezya başbakanı Nejib Bin Rezzak’ın da katıldığı 10.000 den fazla kişinin hem salonda hem de televizyondan canlı olarak izlediği  programda Dershanede kalan İslam üniversitesinde okuyan İbrahim Dağlı kardeşimiz Dünya birincisi oldu. Bundan daha önemlisi, yaptığı konuşmasında konusu gereği Üstadın ismini vererek temel ahlakın anne ve babadan başladığını söyledi. Ve onunla yapılan röportajlarda “malaycayı nasıl öğrendin?” sorusuna cevap olarak Risale-i Nurların Tercümesi vesilesiyle öğrendiğini söyledi.

(Halil İbrahim Dağlı kardeşimiz Siirtli olup, Malezya İslam üniversitesi İlahiyat fakültesinde okuyor. Aynı zamanda İslam üniversitesi Talebe birliği başkanlığı yapıyor ve İslam ünv. Camii müezzini olarak seçildi.)

Bütün abi ve kardeşlerin selamlarını iletir dualarınızı bekleriz.

Malezya Nur Cemaati

20.02.2011

www.NurNet.org

Japonya Depremi

Esselamu Aleykum

Japonya’da yaklaşık olarak 150 yıldır deprem ölçümleri yapılıyor. Japonya, şimdiye kadar ölçülen en büyük depremi yaşadı ve artçı depremler de devam ediyor. Şu anda ölü ve kayıp sayısı 1400 civarında ve artmaya devam ediyor. Sular altında kalan insan sayısı ise 10 binin üzerinde.

Depremin merkez üssü, Tokyo’dan yaklaşık 350 km v e Nagoya’dan 700km uzaklıktaki Sendai şehri. Hamdolsun Tokyo ve Nagoya’da bulunan Nur Dershanelerimizde ve bu şehirlerde yaşayan arkadaşlarımızda herhangi bir olumsuz durum yok.

Bediüzzaman’ın ifadesiyle “Bu âhirde beşerin bir derece umumiyet şeklini alan zulümlü, zulümatlı isyânından, kâinat ve anâsır-ı külliye kızdıklarından ve Hâlık-ı Arz ve Semâvat dahi, değil hususî bir rubûbiyet, belki bütün kâinatın, bütün âlemlerin Rabbi ve Hâkimi haysiyetiyle, küllî ve geniş bir tecelli ile kâinatın heyet-i mecmuasında ve rubûbiyetin daire-i külliyesinde nev’-i insanı uyandırmak ve dehşetli tuğyanından vazgeçirmek ve tanımak istemedikleri kâinat sultanını tanıttırmak için emsalsiz, kesilmeyen bir su, hava ve elektrikten; zelzeleyi, fırtınayı ve harb-i umumî gibi umumî ve dehşetli âfâtı nev’-i insanın yüzüne çarparak onunla hikmetini, kudretini, adâletini, kayyumiyetini, irâdesini ve hâkimiyetini” pek zahir bir surette Japonya’da gösterdi.

Bu deprem vesilesiyle, 125 milyon nüfuslu bu memleket insanlarının intibaha gelip iki cihan saadetini temin eden İslam nuruyla nurlanmalarını Cenab-ı Hak’tan niyaz ediyoruz.

Gerek Türkiye gerekse dünyanın dört bir tarafından telefon ve e-maillerle bizlerle irtibat kurup hal ve hatırlarımızı soran, bizi arayıp da ulaşamayan tüm dostlarımıza minnet ve şükranlarımızı arz ediyor müstecap dualarınızı istirham ediyoruz.

M.Emre AYHAN

Nagoya/JAPONYA

Dersane-i Nuriye

Nur Dershanesi

“Risale-i Nur, Kur’an-ı Hakimin hakiki bir tefsiridir.” Dershane-i Nuriye ise, Risale-i Nurun ders yeri, tedrisatının yapıldığı mekanlardır.  Nur Talebeleri, tek bir şeyi gaye edinmiştir: “İmanlarını kurtarmak niyetiyle Risale-i Nuru okumak ve Rıza-yı İlahi için İman ve İslamiyete Risale-i Nurla hizmet etmek.”

Risale-i Nurun müellifi Bediüzzaman Said Nursi’nin, ehl-i imanın manevi imdadına gönderilen bu tefsirin te’lif edilmeye başlandığı ilk merkez olan Barlada, sekiz sene müddetle ikamet ettiği ev, üçyüz elli milyon ehl-i İslamın merkezi hükmünde ilk Dersane-i Nuriyesidir.

Ayrıca Bediüzzamanın, Çam Dağının en yüksek tepesinde olan iki büyük ağaç üzerinde Dersane-i Nuriye manasında birer menzili vardı. Bu çam ve katran ağaçlarının tepelerinde, Risale-i Nurla meşgul oluyordu. Ve derdi ki: “Ben bu menzilleri Yıdız Sarayına değişmem.”

Üstadımız Said Nursi, Nur Dersanelerin mahiyetini ve ehemmiyetini şu şekilde izah eder: “Şimdi resmen din tedrisatı için hususi dersaneler açılmasına izin verilmesine binaen Nur şakirdleri mümkün olduğu kadar her yerde küçücük bir Dersane-i Nuriye açmak lazımdır. Gerçi herkes kendi kendine bir derece istifade eder, fakat herkes her bir meselesini tam anlamaz. İman hakikatlerinin izahı olduğu için; hem ilim, hem marifetullah, hem huzur, hem ibadettir. Eski medreselerde beş-on seneye mukabil İnşallah Nur Medereseleri beş-on haftada aynı neticeyi temin edecek ve yirmi senedir ediyor.”

Bu suretle o dershanelerde Nurların okunması ve Nurlarla meşguliyete devam edenlere ve ders alanlara “Talebe-i ulum” şerefini kazandırmaktadır. Talebe-i ulumun ise; adi harekatı, hatta uykusu dahi ibadet hükmüne geçtiğini bazı büyük müçtehidler beyan etmişler…

Risale-i Nurda, üstadımızın da ifadeleriyle kıymeti ve ehemmiyeti çok defa zikredilen dershanelerin kudsiyeti de muhakkaktır. Ezcümle: Kur’an’ın ve hakikatlerinin terennüm edildiği, hatta iman hakikatlarıyla birlikte ubudiyet ve takva esaslarının talim ve tatbik edildiği, tedris edilen malumatın, marifete kalbedildiği dersaneler, maneviyat cihetiyle nadir mekanlardandır.

Maneviyattan anlaşılan mana şu ki;  maddi olmayan, dini ve mukaddes olan, dünyevi değil uhrevi olan herşeydir. Maneviyat, insanın manevi duygularına yani kalbine, ruhuna ve diğer latifelerine  kut ve gıda olan Kur’ani ve imani  şeylerdir.

O halde dersanelerimiz, manen insanın şarj olabileceği mukaddes olan yerlerdendir ki; melaike ve ruhaniyat bu mekanlara müteveccihtir. Bu ve bunun gibi manalara işareten Risale-i Nurda geçen şu bahisler meselemizi izah etmektedir:

• “Hem o dersi dinleyenler yalnız insanlar değil. Cenab-ı Hakk’ın zişuuur çok mahlukatı vardır ki, hakaik-i imaniyenin istima’ından çok zevk alırlar. Sizin o kısım arkadaşınız ve müstemileriniz çoktur. Hem mütefekkirane, o çeşit sohbeti imaniye, zemin yüzünün bir manevi zineti ve medarı şerefi olduğuna işareten biri demiş:

“Semavat zemine gıbta eder ki; zeminde halisen-lillah sohbet ve zikir ve tefekkür için, bir iki adam, bir iki nefes, yani bir iki dakika beraber otururlar; kendi Sanii Zülcelalinin çok güzel asar-ı rahmetini ve çok hikmetli ve süslü eser-i sanatını birbirine göstererek Sanilerini sevip sevdirirler, düşünüp düşündürürler. “

ilgili yazılar : http://www.nurnet.org/dershane-adabi/