Bir lirayla cennete gidilir mi?

İnsan, Allah’ın sanat eseridir. Bunun için Allah’ın emirlerine uygun yaşamak zorundadır. Basit bir misal verelim: Elektronik cihazların bütününün çalıştırma esasları vardır.

Bu esaslara göre çalıştırılmazlarsa arızalanırlar. İşte maddî âlemdeki cihazların tarifnamesi olduğu gibi manevî âlemden olan insanın da çalışma prensipleri Kur’an-ı Kerim’de yazılıdır. Kur’an-ı Kerim insanın bütün ihtiyaçlarına cevap veren bir kitaptır.

Ben acayip bir hal görüyorum. Araba sahipleri arabalarını bakıma alıyorlar fakat kendilerini bakıma almıyorlar. Maddî organlarımız acıktığı gibi manevî organlarımız da acıkır. Beyin acıktığında ilim ister, kalp acıktığında iman ve ibadet ister. Fıtrat yalan söylemez. Nasıl ki yeterli beslenmediğimizde rahatsızlanıyoruz, manevi organların da istekleri yerine getirilmezse can sıkıntısı başlar. Stres psikolojik hastalıklara, depresyona sebep olur. Tedavi olunması gerekir. İslamiyet koruyucu tıptır.

Yaratan, Rahman ve Rahim’dir. Kullarının kötü duruma düşmemesi için peygamber göndermiştir. Peygamberimiz yaşayan İslamiyet’tir. Müslümanlar için bir modeldir. O’nun hayatını öğrenip O’nun gibi yaşamaya çalışmak en büyük ibadetlerdendir.

Alışkanlıklarımızı ibadete döndüreceğiz. Ayakkabı giymek gibi basit bir işte, evvela sağ ayakkabıyı giymek sünnete uygundur diye hatırlarsak, ayakkabı giyme işi bile ibadet olur. Sünnet-i seniyye hayattır. Dünyayı cennet eder.

Sünnet-i seniyyeye ittiba etmek, Allah’ı sevmenin alametidir. Sevmek inanmakla, bilmekle olur. Allah’ı sadece sıfatlarıyla öğrenebiliriz. Marifetullah ilmin esasıdır. Bu ilim, Allah’ın emir ve yasaklarını bilerek, hakkıyla yaşamamızı sağlar.

Mesela namaz kılmak cüz’i ibadettir. Namazda okuduğumuz ayetleri yaşamak külli ibadettir. Fabrika işçileri fabrika sahibi için çalışırlar, ücretlerini ondan alırlar. Kâinat denilen bu büyük fabrikada çalışan çeşitli ırklar, dinler var. Bunların içinde kim, Allah için çalışır, Allah için görüşür, Allah için yola çıkarsa hayatı ibadete döner. Haramları terk etmek namazımıza külliyet kazandırır.

Sabah evden çıkarken neye inandığımızı biliyor olmalıyız. Bir kardeşimize rastladığımızda, “Allah selam vermemi istiyor.” deyip selam verirsek, o da mutlu olur biz de… Hem de sevap kazanmış oluruz. Otobüse bindik diyelim. Birisi ayağımıza bastı, sinirlendik. Hemen hatırlayacağız ki Allah bizden sabırlı olmamızı istiyor. O zaman öfkeye kapılmayız. Hem başımız derde girmez hem sevap kazanırız. İşte, hem günümüz güzel geçti hem Allah rızası kazandık.

İşyerimize gittik. Bir müşteri bizden mal almaya geldi. Kilosu otuz lira ama bir liralık eksik versek fark etmeyecek. Allah’ın emrini hatırladık. Bize, “Aldatmayın!” diyor. “Bir liradan ne çıkar!” demedik. O bir lira bizi cennete götürür.

Allah’ın emrine göre hareket eden Müslüman’ın her hali sevap hanesine yazılır…

Allah’ın bizden ne istediğini unutmadığımız zaman daima sevap kazanabiliriz…

Hekimoğlu İsmail / Zaman Gazetesi

Senai Demirci “Risale-i Nur’un Dili”

Senai Demirci Risale-i Nur’un dili ve sadeleştirme ile ilgili sosyal paylaşım sitesi olan twitter’da bazı tweetler attı…

Bizlerde NurNet.Org ekibi olarak sizler için o tweetleri yayımlayalım dedik.

İşte o tweetler:

Risale’nin dili ağır değil, belli ki biz çok hafif kalmışız.

Dil, sesler üzerine yaptığımız ortak sözleşmedir; Risale-i Nur’un özel dili bizi Kur’ân sesleri üzerinde yeni bir sözleşmeye hazırlar.

Risale’nin sadeleştirilmesi uygulamasına olumlu gözle bakan kardeşler mazurdur ama risale’ye müdahale edecek kadar ehil olanlar mazur değil.

Sözün gücünü hafif görüp gücünü söz eyleyenler her daim mahcup olmuştur.

Risale’nin diline müdahale konusunda taassup ehli değil, ihtisas ehliyim; sonuna kadar direneceğimden emin oluna.

“Risalenin sadeleştirilmesi” tabirine karşıyım, risale değildir karmaşık ve anlaşılmaz olan; kendimizi sadeleştirmeliyiz.

Duvardaki çatlak sıva ile kapanmaz; insaf!

İyi güzel de kardeşler; bir hatayı meşrulaştıracak bu çaba niye, başı da sonu da hüsran bu aldırmazlık niye?

“Kuvvetliyiz, o halde dilediğimizi yaparız, yaptığımızı da doğru diye kabul ettiririz” anlayışı varsa sadeleştirmenin arkasında, yandılar!

Gücünü söz yapanlar, sözün gücü karşısında mağlup olacaklarını şimdiden öğrensinler; yeterince sade konuştum sanıyorum.

Onca insaflı eleştiri ve uyarıyı dikkate almamak, bodoslama bu işe devam etmek, bir güç sarhoşluğunu akla getiriyor.

“Sadeleştirme” diyenlerin Bediüzzaman’ı anlamadığı ortada, anlamayanların sadeleştirme hakkının olamayacağı da…

 

´Ayasofya Cami Olsun´ Mektubu

Başbakanlığın gizliliğini kaldırdığı Yassıada belgeleri arasından tarihe geçecek ayrıntılar ortaya çıktı. Gizli belgeler “Yassıada’nın Karakutusu” kitabında derlendi. Kitapta Yassıda dramına ait iç burkan çok sayıda belgeye yer verilirken, o günlere ait ilgi çeken mektuplara da yer verildi.

Kitapta Bediüzzaman Said Nursi ve Necip Fazıl Kısakürek’in Adnan Menderes’e gönderdiği mektuplarda var. Said Nursi’nin Menderes’e gönderdiği mektuplardan en ilginci “Ayasofya’yı cami olarak ibadete açın” önerisi.

Bediüzzaman’ın Ankara´yı teşrifinin devlet ricaline bildirilmesi başlıklı mektubun Ayasofya kısmı şöyle: “Hem Demokrata, ezan-ı Muhammedi gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve alem-i İslâm’a hatta bir kısım hıristiyan devletlerini de memnun etmek için Ayasofya’yı muzaharattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Ben ise bu mesele için 30 sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim.”

YASSIADA’NIN YARIM ASIRDIR GİZLİ TUTULAN BELGELERİ KİTAPLAŞTI 

Başbakanlık Devlet Arşivleri geçtiğimiz aylarda Yassıada belgelerinin gizliliğini kaldırdı. 46 yıl gizli tutulan belgeler araştırmacılar için önemli bir kaynak oluşturdu. Belgelerden bazıları kitap haline bile getirildi. Tamamen belgelerin referans alınarak kitaplaştırıldığı ilk inceleme çalışması “Yassıada’nın Karakutusu” ismini taşıyor. Yassıada’nın Karakutusu’nda o günlere ait bilinmeyen çok sayıda ayrıntı ortaya çıkartılıyor.

Bugüne kadar sadece anlatılanlardan yola çıkılarak yorumlanabilen Yassıada’da olup bitenler bir türlü tüm çıplaklığıyla gösterilemiyor; anılara dayalı olarak ortaya konanlar dramı anlamaya yetmiyordu. Gizliliği kaldırılan belgeler yakın tarihin bu en sisli günlerine ışık tutacak gibi görünüyor. Gazeteci Erdal Şen’in kaleme aldığı Zaman Kitap tarafından yayınlanan kitap, siyasete merak duysun duymasın, bugünkü konjonktürü anlamak isteyenler için de bir yol haritası niteliğinde. Marmara’nın bu ıssız adasında olup bitenler değil sadece kitaptakiler; 10 yıllık bir dönemin nice ilginç sırları da karakutunun içinde. Menderes ve diğer siyasilere ait el konulan mektuplar, fotoğraflar ve yazışmalar 50 yıl önce yaşanan dalgalanmalar hakkında önemli ipuçları veriyor.

SAİD NURSİ MENDERES’E “AYASOFYA’YI CAMİ YAPIN” DİYE MEKTUP YAZMIŞ

Yassıada belgeleri arasında Bediüzzaman Said Nursi tarafından Adnan Menderes’e gönderilen çok sayıda mektup mevcut. Kitapta en geniş yer bulan bölüm de ‘Menderes-Said Nursi ilişkisi’. Cumhuriyet Arşivlerindeki cunta mahkemesi evrakları arasında Üstad Bediüzzaman Said Nursi’ye ait çok sayıda mektup bulundu. Bediüzzaman mektupları, Menderes ve Said Nursi ilişkisine açıklık getirecek öneme sahip.

Said Nursi’nin Menderes’e gönderdiği mektuplardan en ilginci “Ayasofya’yı cami olarak ibadete açın” önerisi. Bediüzzaman’ın Ankara´yı teşrifinin devlet ricaline bildirilmesi başlıklı mektubun Ayasofya kısmı şöyle: “Hem Demokrata, ezan-ı Muhammedi gibi çok kuvvet vermek ve Risale-i Nur’un neşrine müsaadesi gibi çok taraftar olmak ve alem-i İslâm’a hatta bir kısım hıristiyan devletlerini de memnun etmek için Ayasofya’yı muzaharattan temizleyip ibadet mahalli yapmaktır. Ben ise bu mesele için 30 sene siyaseti terk ettiğim halde, bu nokta hatırı için Namık Gedik’i görmek istedim ve geldim.”

Said Nursi başka bir mektubunda da, “Demokratlara Büyük bir hakikati ihtar” başlıklı bir yazısında vatan için bekleyen üç tehlikeye işaret ettikten sonra, “Amerika’nın hakiki dostluluğu ancak İslamiyet’le olabilir” tespitinde bulunmuş.

SAİD NURSİ’DEN BAYAR VE MENDERES’E: DOĞU’YA KURULACAK İSLAM ÜNİVERSİTESİ İÇİN MUSTAFA KEMAL’DE PARA VERECEĞİNİ İMZA ETTİ

Büyük İslam aleminin Celal Bayar ve Adnan Menderes’e gönderdiği başka bir mektupta da Doğu’ya bir İslam Üniversitesi kurulması teklif ediliyor. Said Nursi bu iş için Ankara’da 200 mebustan 163’nün 150 bin lira vermeyi kabul ve imza ettiği; Mustafa Kemal’in de bunların içinde olduğu açıklanıyor.

 SAİD NURSİ’NİN GÖMÜLDÜĞÜ YERİN BELGESİ DE VAR

Bediüzzaman Said Nursi’nin gömüldüğü yerle ilgili spekülasyon bugün bile devam ediyor. 23 Mart 1960 tarihinde Urfa´da kaldığı otelde son nefesini verdiğinde şehir halkı, Üstad´ı bırakmak istemedi ve Bediüzzaman Halilürrahman Dergahı´ndaki caminin bahçesine defnedildi. Ancak halkın mezara akın etmesi bazılarını rahatsız etti. 27 Mayıs darbesinden sonra Urfa’daki mezarından alınan Said Nursi, bilinmeyen bir yere götürüldü ve gömüldü. O günden sonra da mezarının nerede olduğu hep tartışma konusu oldu. Kitapta yer alan Yassıada belgelerinden birinde Bediüzzaman’a ait defin tutanağı mevcut. Belgeye göre Said Nursi Isparta Şehir Mezarlığına gömülmüş.

 haber7

Sigarayı At Ömrünü Uzat

 

        Yazının başlığını okuyunca belki zihninizde yanlış bir algı oluşabilir. Başlığı “Sigara sağlıklı ömrü kısaltır. Ömrü sağlıksız hale getirir” manasında kullandım yoksa hâşâ insanın kendi ömrünü uzatma gücüne sahip olduğu düşüncesinde değilim. Daha dikkat çeken bir slogan mantığı ile kullandım. Sigara içmeyen bir birey olarak sigaranın zararlarına dikkat çekmek amacıyla bu yazıyı kaleme almaya karar verdim.

Yıllar önce Üniversite yıllarında Sigaranın Zararları ile ilgili geniş kapsamlı bir araştırma yapmıştım. Bu araştırmam Akademik içerikli  idi. Araştırmayı yapmadan önce sigaranın zararlarını hep kulaktan duyma bilgilerle biliyordum. Fakat bu araştırmadan sonra sigaranın ne kadar büyük bir düşman olduğunu çok kesin ve bilimsel olarak öğrenmiş oldum.

Araştırmam da çok ilginç bilgilere ulaştım.Hatırladığım kadarı ile size aktarmaya çalışacağım.

1-Sigaraya başlama genelde çocukluktan  ergenliğe geçerken ya özentiyle yada aile ve arkadaş çevresinin etkisiyle oluyor.Özenti ile sigaraya başlayan çocuk ,büyüklerin sigara içtiğini görüyor ve büyükler içiyorsa doğru bir davranıştır düşüncesine kapılarak sigaraya başlıyor.

Aile ve çevrenin etkisiyle başlayan çocuklarda ise ailede sigara içenlerin etkisi çok fazla olmaktadır.Anne,baba,ağabey ,abla veya arkadaşları sigara içiyorsa çocuk onları örnek alarak sigaraya başlıyor.Sigaraya başlama bazen arkadaş çevresinden psikolojik baskı sonucu ve arkadaş çevresinden dışlanma korkusu ile de olmaktadır.

2-Sigaraya başlama nedenlerinden biriside hayatta karşılaşılan sorunlardan sigara içerek teselli bulma çabası.

3-Sigara içen aile ortamında yetişen çocukların çoğunda akciğere bağlı bronşit,astım gibi hastalıklar oluştuğu tespit edilmiş.Tiryakilerde ise akciğer ve karaciğer kanseri riski diğer insanlara göre % 90 daha fazla olmaktadır.

4-On beş yıl sigara içen birisinin vücudunda 4-5 kilogram katran birikiyor.Bu katran zamanla soba borusundaki  is gibi damarları tıkamaya ve kalp,damar hastalıklarına sebep olmaktadır.Hatta bazen kangrene bile sebep olmaktadır.

5-1 paket sigaradaki katranı çıkarıp insana şırıngayla verseniz insanı yarım saate öldürecek bir etkiye sahip.

6- Yapılan bir araştırmada bir tane sigarayı bir kuşa içirdiğinizde anında öldürecek kadar zehirli madde içerdiği ortaya çıkmış.

Araştırma hakkında aklımda kalanlar yukarıdaki anekdotlardır. Bir de işin maddi yönüne baktığımızda her gün 1 paket sigara içen bir insanı düşünelim.1 paket en ucuz 5 TL olsun bu aylık 150 TL demektir.Aylık bazda düşünürsek bu bir ailenin kuru gıda ihtiyacını karşılayabilir.Bir aile için 8 kg et demektir.Bir  aile için 300 tane ekmek,10 kg çay,75 kg şeker demektir.Ya da kitap hesabıyla düşünürsek en az 5 liradan 30 tane kitap demektir.Bu durumu yıllara yaydığımızda 1 yılda 360 kitap demektir.Bu miktarların ne kadar büyük olduğunu düşünün.Akıl ve mantıkla hareket eden bir  insan bu hesabı yapsa yine sigara içmez.

Yukarıdaki aktardığım bilgilerin ışığında soruyorum. Ömrünüzü kısaltmak ve malınızı ateşe atmak mı yoksa ömrünü sağlıklı ve huzurlu, malını bereketli kılmak mı? İstersiniz. Cevabı size kalmış.

Hamit DERMAN


Rusya ve Ukrayna Kitap Fuarlarında Risale-i Nur Stantı Açtılar

Kitap Fuarlarından Nur Haberleri

Bu günlerde biri Rusya’da ve diğeri Ukrayna’da düzenlenen iki kitap fuarında, açılan Risale-i Nur stantları vesilesiyle bereketli hizmetler vücut buluyor.

İlk fuar Rusya’nın Petersburg şehrinde 7.Uluslararası Kitap Fuarı adı altında 26-29 Nisan 2012 tarihleri arasında düzenleniyor.  İlk gün itibariyle müşahedelerimizi arz ediyoruz:

 13 ülkeden gelen 250’den fazla yayınevi fuardaki yerini aldı. Türkiye ise bu uluslararası fuarda ilk defa temsil ediliyor. “Kâinat Kitabı” adlı standımız katılımcıların hepsinin kolayca ulaşabileceği göz önünde bir mevkide.

50 dile çevrilmiş farklı nur eserleri ve “Ebedi gençlik”, “Nerden geldik ve nereye gidiyoruz?” vb. bahislerin yer aldığı broşürler dağıtıldı ve sergilendi.

Akademisyenler, öğretmenler, üniversite öğrencileri gibi farklı kesimlerden birçok kişi ile irtibata geçildi. Bu tanışmaların neticesinde, üniversitelerin ve devletin önemli kurumlarının kapılarının Risale-i Nurlara açılacağı güzel bir zemin oluştu.

Ayrıca Rusya’da bir Risale-i Nur enstitüsü kurulması yönünde adımlar atılması kararlaştırıldı. Daha fuarın açılışında şöyle latif bir hatıra cereyan etti: Açılışı Petersburg Valisi yaptı. Rusya’nın büyük yayın kuruluşları ve Moskova’dan gelen birçok üst düzey bürokrat da hazır bulunuyordu. Vali kurdeleyi kestikten sonra bir abimiz süratle yanına giderek, valiye Türkiye’den getirdiği lokumla beraber İman ve Küfür Muvazeneleri kitabını hediye etti. Vali de çok ani gelişen bu hadise karşısında ilk şaşkınlığını üzerinden attıktan sonra memnuniyetini ifade etti.  Böylece fuarda ilk kitabımızı valiye vermiş olduk. Böyle bir mukaddeme Üstadımızın Petersburg’a ayak basmasından kaynaklanan bir bereket olsa gerek.  Bahsi geçen faaliyetler fuar boyunca devam etti.

Keza Ukrayna’nın Harkov şehrinde düzenlenen diğer fuarda da aynı minval üzere hizmetler devam etti. 26-28 Nisan tarihlerinde düzenlenecek bu fuar, Ukrayna’nın milli fuarı olmasına rağmen bir ay önce Kiev’de katıldığımız uluslararası kitap fuarındaki gibi Sözler Neşriyat namına “Bediüzzaman” adlı standımızla bu organizasyona da iştirak ettik. İnşaallah bir ay sonra Harkov’da düzenlenecek uluslararası kitap fuarında da Risale-i Nurlar neşir edilecek.

Bilhassa Rusya’da devam eden mahkemeler, yasaklamalar, takipler nazara alındığında, bu fuarlarda Risale-i Nurlar’ın takdim edilmesinin ehemmiyeti daha da iyi anlaşılacaktır. Rusya’da baskılar ne kadar devam ederse etsin, Nurlar zulmet perdelerini yırtacak, hakikat huzmeleri halinde sinelere doğacak ve muhtaç mütehayyirleri nuruyla kuşatacaktır. İşte mezkûr faaliyetlerin bize verdiği en büyük mesaj bu ümit tablosunun zuhurudur.

Rusya ve Ukrayna Nur Talebeleri

wwww.NurNet.org

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version