Brezilya Hizmet Mektubu (Yeni Dershane Açılışı)

Esselamu Aleykum ve Rahmetullahi ve Berekatuhu

Aziz Sıddık Vefakar Abilerimiz,

Evvela sizlere Latin Amerikanın en büyük ülkesinden ve en kalabalık şehri olan Sao Paulo’dan binler selamlarımızı takdim ediyoruz.

Hepimizin malumu üstadımızın seneler önce söylediği ‘’Bu hakikatları dünyayaya okutturacağım.’’ sözüne evet üstadım ‘’sadakte, doğru söylüyorsun’’ diyerek Brezilya’da da bir Nur tohumu olarak tahakkuk ettiğini ve filizlendiğini görüyoruz.

Brezilya toprak olarak dünyanın 5.büyük ülkesi. 200 milyon nüfusu var. Dili Portekizce. Bizim bulunduğumuz şehir ise: Sao Paulo. Burası da Latin Amerikada bulunan 33 ülke içinde en kalabalık ve en büyük şehri. Yaklaşık 40 milyon nüfusa sahip.

Sao Paulo’da 23 tane cami var. Bir çoğu külliye şeklinde. Burada bulunan bazı cemaat liderleriyle görüştük. Üstadımızı ve Risale i Nur’ları anlattığımızda memnun olup bizleri samimi bir şekilde karşılıyorlardı. Onlara Risalelerden hediye ettik. Sonraki görüşmelerimizde ise kitabı okuduklarını ve üstadımızın ne büyük şahsiyet olduklarını ifade ettiler. Bazı camilerin kütüphanesi içinde görevlilerden müsaade isteyip 7-8 farklı dilde Risale-i Nur’lardan bıraktık elhamdülillah.

Bu cemaat önderlerinden bir tanesi de Davud Ali isminde bir zat. Sao Paulo’nun tam merkezinde geniş bir mescidi var. Buraya çarşı esnafından ve gençlerinden çok kişi geliyor. Vakit namazlarında kalabalık cemaat oluyor. Bu zat tamamen gençlerle uğraşıyor. Önce genci Müslüman ettikten sonra arkasından anne ve babalarıyla günlerce konuşup onlara vesile olmaya çalışıyor. Bu zatla ilk görüşmemizde ise bize “Burada bu kitaplardan kimseye vermeyin. Ben Bediuzzaman’ı bilmiyorum, sizleri tanımıyorum.” dedi. Biz de dilimizin döndüğünce davamızı, üstadımızı ve risaleleri anlattık .O’na dedim; “sen bu kitabı oku, sonra tekrar yine konuşuruz“. Ona Portekizce Ayetü’l Kübra’yı vermiştim. Konuşmamız bittiğinde saat gece yarısı 12 ‘yi geçmişti. Bu şahıs daha önce Katolik, koyu bir Hristiyan. Kilisede rahiplik yapıyormuş. İslamiyetle şerefleneli üç yıl olmuş. Ve bu üç yıl içinde de 257 kişinin daha Müslüman olmasına vesile olmuş. Gayretli bir insan. Kendisinin bir hastalığı var. Doktarlar en fazla 5 yıl yaşarsın demişler, az ömrüm var diye bütün Latin Amerikadaki gençleri hedef almış.

Daha sonra görüştüğümde ise baktım ki tavırları değişmiş. Belli ki kitabı okumuştu ve sorduğumda ise “evet” cevabını almıştım. Artık oradaki cemaatla tanışıp cemaattan bir çok kişiye Risale verdik, onlarla samimi olmuştuk. Bu zata “Burada kitap fuarı olduğunu ve benimle gelmek ister misin?” diye sordum. “Olur” dedi. Anladım ki bizleri daha yakından tanımak istiyordu.

Kitap fuarı Ribeirao Preto adında başka bir şehirdeydi. Sao Paulo’ya 320 km uzaklıkta. Oraya gittiğimizde burada İspanyolcadan Portekizceye tercümesini yaptırdığımız vecizeleri broşür tarzında bastırdık. Kendisi o kadar şevkliydi ki ilk gün bastırdığımız broşürlerin neredeyse tamamını o dağıttı. Burada da birçok yeni insanlarla tanışmıştık. Bir çok sorular soruyorlardı. Hatta bazı insanlar uzaktan broşür dağıttığımızı görünce gelip istiyorlardı. Bazıları çok beğenip tekrar gelip arkadaşı için isteyenler bile vardı. Onlara Risale-i Nur’un orjinal üslubu çok farklı ve enteresan geliyordu. Okuyanların bir çoğu çok hoş ve etkileyici bulduklarını ifade ediyorlardı. Hatta bir keresinde bir genç eline alıp okuduktan sonra ki yüz ifadesini görmeliydiniz. Onun hali beni bile etkilemişti. Üstadımızın : ’Bir köy muhtarsız olmaz,bir iğne ustasız olmaz’ vecizesini okuyunca… bunlar dedi “bu cümleler çok güçlü sözler sanki kaya gibi sağlam” manasını ifade etti. Buraların insanı çok sıcak, samimi ve cana yakın insanlar. Ve yeniliğe açık meraklı insanlar.

Biz de bu arada acaba burada bir dersanemiz olabilir mi diye araştırmaya koyulduk. Ama baktık burada yer kiralamak oldukça zor. Kaç kişiyle görüştüysek çok zor kiralamanız, “ya buranın oturumunu almanız lazım ya da buralı birisinin size kefil olması gerekiyor” dediler. Biz ise ilk başta kimseyi tanımıyorduk. Hatta buraya gelen bir Türk arkadaşın ifadesiyle kendisine 2 yıl sonra anca ev bulabildiğini söyledi. Ama biz yine de Allah’tan ümit kesilmez diye araştırmaya devam ettik.

Sonra bir Türk arkadaş vesilesiyle burada yaşayan ve ticaretle uğraşan Kemal adında bir iş adamıyla tanışmak nasip oldu. Bu zat geçen sene Türkiye‘den buraya gelen devlet erkanının da tercümanlığını yapmış birisi. Bu Kemal abiyle de görüştüğümüzde derdimizi ona açtık. O da normalde bu tarz şeylere çok yakın olmadığı halde; ‘sizleri sevdim, eğer isterseniz benim burada yazlığım var orada haftalık dersinizi yapabilirsiniz.’ dedi. Sonra ki konuşmalarımız da Okuma programlarından bahsettiğimizde hafta sonları gidip yazlıkta okuma yapabileceğimizi söyledi. Bu dediği yer deniz kenarında Sao Paulo’nun biraz dışında bir yerdi.

Bize daha merkezde bir yer lazımdı. Kendisi ise kısa bir zaman önce oturmak için bir daire döşemiş. İçinde tüm eşyaları mevcut ve yeni. Tam Sao Paulo’nun merkezinde. Burayı ondan kiraladık. Bizim için çok uygundu. Hatta apartmanın altında tefriş edilmiş geniş bir mekanı vardı. Büyük toplantıların yapılabileceği ve yemek verilebilecek bir mekan. Sao Paulo şehri 7 bölümden oluşuyor. Çok geniş bir alana yayılmış. Merkezi ise centro diye geçiyor. Bizim dersanemiz tam bu centro’da.

Cenab-ı Hakk’a hamdü senalar olsun ki biz çok daha uzak semtlerde dersane ararken kefil bulmaya çalışırken ve o Türk arkadaşın da ifadesiyle kendisine iki yılda ev bulurken bizim iki haftada yer bulmamız tamamen gösterdi ki bu bizim işimiz, bizim medhalimizle olacak iş değil. Cenab-ı Hakk’ın aşikare inayet elini hissettik. Ve O’na kainat zerratı adedince hamd ü senalar olsun dedik.

Elhamdülillah elhamdülillah!! Arjantin‘den sonra yine yeni bir ülke de bir nur tohumu olarak ilk dersane açılmış ve farklı bir dile tercümeler başlamıştı. Bunun bizde ki memnuniyeti ve lezzetinin tarifi mümkün değildi.

Burada insan bir çok kere Allah’ın ihsanını ve lutfunu görüyor. Mesela; bize ilk başta burada bu kitapları dağıtmayın diyen zat, sonrasında adeta burada bizim rehberimiz oldu. Bizi başka şehirlere de götürdü. Bunlardan bir tanesi de Rio De Jenerio. Brezilya’nın ikinci büyük şehri. Yaklaşık 10 milyon nüfuslu. Buraya da Portekizce broşürlerden ve İngilizce kitaplardan götürdük. Buralarda yakaladığımız müsait gördüğümüz tüm insanlara broşür vermeye çalıştık .Otobüste, metroda, sokakta, mağazada.

Burada da Allah karşımıza güzel insanları çıkardı. Bunlardan bir tanesi de; şehir içinde otobüse ilk bindiğimizde dağıttığımız broşürü ineceği zamana kadar dikkatle okuyan Osvaldo. İnerken bize kitapları çok beğendiğini ve bu kitapları nereden satın alabileciğini sordu. Akabinde bizden ayrılmayan Osvaldo biz Rio’dan ayrılıncaya kadar buraları bilen biri olarak bize refakat edip İslamiyetle alakalı sorular sorup bizimle sohbet etti. Osvaldo çok hoş bir gençti. Burada bu genç gibi çok müsait güzel insanlar vardı. Rabbim onları imanla şereflendirip ebedi ferahlandırsın ve en kısa zamanda Rio De Jenerio‘ya da bir dersane nasip etsin inşallah.amin..

Geçende Sao Paulo’da şöyle bir tevafuk oldu. Sao Paulo’nun büyük ve tarihi bir kilisesinde bir ayin çıkışına denk geldik. Baktık yoğun bir kalabalık. Üstadımızın ’’Amerika âlimleri, elbette Asâ-yı Mûsâ risalesine lâkayt kalmayacaklar. Eğer dini, din için seven kısmının ellerine geçse, fütuhat yapar.’’sözüne binaen, kilisenin çıkışında durup broşürlerden verdik. Hep teşekkür ettiler. Daha sonra içeri yönelip rahip olacak öğrencilere de verdikten sonra kilisedeki yetkili din adamlarıyla konuşup onlarla tanıştıp bu eserlerin çok kıymetli olduğu ifade edip onlara internet adresimizi ve Portekizce broşürlerden verip oradan ayrıldık.

Cenab-ı Hak kısa zamanda burada tercümelere başlamayı da nasip etti elhamdülillah. Bize burada rehberlik eden Davud Ali ismindeki zat kendisi üstadın muhtasar tarihçe-i hayatını yapıyor şu an ve arkasından tabiat risalesine devam edecek. Arkadaşı İspanyolca öğretmeni Ömer ise 20.mektubu bitirdi. Şimdi o da 23.söze devam ediyor. Burada yaşlı bir amcamız var Aslen İstanbullu ama 45 yıldır burada yaşayan 9 dil bilen birisi. Tercümeleri biten eserleri de ona Türkçeden, aslından tashih ettiriyoruz. İnşaallah 23. Sözde biter bitmez sizler de dua edin burada yerinde kitap olarak bastıralım.

Brezilya’ya bir çok ülkeden tebliğe gelmişler. Hatta Amerika’dan bile. Buradaki Müslümanlar: “Türkiye neden bu kadar geç kaldı, şimdiye kadar neredeydi?” diye bazen bize hissiyatlarını, tepkilerini ifade ediyorlar.

Kıymetli ağabeyler burası kos koca bir kıta. Latin Amerika kıtası. Sadece Brezilya, Türkiye’nin 11 katı büyüklüğünde. Buradaki Devlet geçenlerde yeni yerler ve kabileler keşfetti. Hiç insan görmemiş yerlilere bile sahip büyük bir kıt’a. Burada ki ihtiyacı anlatmaya hissiyatım imkan vermiyor.

Buralar sizlerin himmetinizi ve duanızı bekliyor…

O yüzden sizden çok rica ediyoruz ki, buradaki insanların imanının kurtulması için kısa da olsa az bir zamanınızı ayırıp buraları aleminize alıp dua etmeniz temennimizdir…

Müsait olan ağabeylerimiz tatilini burada yapsınlar, gelip burada kitap dağıtsınlar. Belki Türkiye’deyken insan tam hissedemeyebilir ama buralarda ki insanları ve yaşam tarzlarını görünce eminiz ki buradaki insanların imanla şereflenmeleri ve Risale-i Nurla izzetlenmelerini sizde şevkle istiyeceksiniz. Gelemeyen ağabeylerimiz maddi, manevi dualarını esirgemesinler. Mesela şuan burada Risale-i Nur basacağız. Bazı ağabeylerimiz bu basım faaliyetine katkıda bulunabilir.

Burada çok müsait ve münbit bir zemin var. Adeta ne atsan yeşerecek bir zemin..

Arjantin’den sonra Brezilya bu koskoca kıtadaki ikinci dershanemiz, ulaşamadığımız çok yerler çok ülkeler var bu çoğrafyada. Her gönül vermiş kalben ruhen alakadar her Abimizi Kardeşimizi yardıma bekliyoruz çağırıyoruz .

Duanıza çok muhtaç kardeşiniz

Güney Amerika-Sao Paulodan Ahmet Hasan.

www.NurNet.org

Ders, İstanbul’da mı, Siirt’te mi ?

Günlerden Cumartesi.

O akşam Kurtköy Nur hizmetleri ile alakadar olan Kadir ağabey, beni aradı ve “Abi Siirt’e derse gideceğim, bana eşlik eder misin. Merak etme fazla durmayacağız, dersten sonra hemen döneceğiz” dedi.

Şaşırdım tabi. Şaka yapıyor olmalı diye geçirdim içimden ve gülerek, “tabi tabi neden olmasın. Hatta istersen ordan da Amerika’ya gidelim, oradan döneriz” deyince “şaka yapmıyorum, bana eşlik et, kendi gözlerinle gör” dedi.

Fesubhanallah. Var bunda bir iş” deyip kabul ettim.Ve birlikte yola koyulduk. Geldiğimiz yer Kartal’ın Yakacık bölgesinde bir mahallenin camiisi.

Durum böyle olunca dayanamayıp “hani siirte gidecektik.” deyince, o da “hele sabret abi” diye cevap verdi.   İçimden “galiba bu camiden oraya ışınlanacağız” diye geçirdim.

Akşam ezanı okunmaya başladı. Biz de o arada cami cemaatinden birkaç kişi ile tanışmak istedik. Konuşmalarından doğulu oldukları anlaşılınca memleketlerini sorduğum herkes ağız birliği yapmış gibi “Siirt” diyorlardı. Şaşırdım. Kime sorsam aynı cevabı alıyorum.

Namazı kıldık. Ve caminin çayhanesine geçtik. Bir de baktım sandalyelere oturmuş 20 civarında çocuk. Hepsi güzelce oturmuşlar bizi bekliyorlar (onların bir kısmını camide görmüştüm zaten). Biz de onların karşısına oturduk ve Kadir ağabeyin onlara ilk sorusu şu oldu. “Siirtli olanlar parmak kaldırsın”. İnanmayacaksınız ama 17 çocuktan biri hariç hepsi el kaldırdı. Meğersem burası Siirt’lilerin mahallesiymiş. O zaman jetonum düştü tabi.

İstanbul’u İstanbul olarak kabul etmek doğru değil aslında. Çünkü orası Türkiye’nin takendisi. Her şehirden gelenler koloni halinde bir arada oturuyorlar. O nedenle her il için bir iki mahalle mutlaka var İstanbul’da. Karadeniz mahallelerini bilmeyen yoktur.

İşte Kartal’a bağlı Siirt mahallesi de bunlardan biriydi. Akşam namazını kılmak için camisine girdiğimizde, hepsi kürtçe konuşan, kıyafetleri tamamen doğuya uygun olarak giyinmiş, “aranızda kimler Siirtli” diye soracak olursanız hepsin el kaldırdığını görebileceğiniz ilginç bir tablo ile karşılaşırsınız. Şâfi mezhebine göre namaz ve tesbihat yapılıyor. Kendinizi Adeta doğuda bir kenar mahalle camiinde zannedersiniz.

Caminin çayhanesindeyiz. Saat akşam 21.10 ve ders başlatalı iki hafta olmasına rağmen, derste  tam 17 çocuk var.  Kurtköy hizmetleri ile alakadar olan Kadir ağabey her hafta aynı gün Kurtköy’den Siirt mahallesine gelerek, bu çocuklara nurları ulaştırmaya başlamış. O akşam  Asây-ı  Mûsa’dan bir ders yapılıyor.  Çocuklar da pür dikkat dinliyorlar ağabeylerini.

Hatta geçen hafta yapılan ders ile ilgili sorulan sorulara, okullardaki gibi parmak kaldırarak cevap veriyorlar. Kadir abi de Çikolata ile onları ödüllendiriyor. Maşallah daha ilk haftadan itibaren 15-20 çocuk toplanmaya başlamış. Dua edin. Bu bir çekirdek olsun ve Siirt mahallesinde de çocuklarla başlayarak babalarına da ulaşmayı nasip etsin.

www.NurNet.org

 

Medrese-i Yusufiye (Cezaevi) Hizmetleri

بِسْمِ اللّهِ الرَّحْمنِ الرَّحِيمِ
وَ بِهِ نَسْتَعِينُ
اَلْحَمْدُ لِلّهِ رَبِّ الْعَالَمِينَ وَ الصَّلاَةُ وَ السَّلاَمُ عَلَى سَيِّدِنَا مُحَمَّدٍ وَ عَلَى آلِهِ وَ صَحْبِهِ اَجْمَعِينَ

 

Aziz, Sıddık, Mübarek Ağabeylerimiz!

2 seneye yakındır Cenab-ı Hakkın izni ve inayetiyle sürdürmüş olduğumuz Cezaevi Hizmetlerine dair kısa bir malumat vermeyi, وَ اَمَّا بِنِعْمَةِ رَبِّكَ فَحَدِّثْ ayetinin sırrıyla tahdis-i nimet suretinde ve bir şükr-ü manevi olarak borç biliyoruz.

Evvelen; Tüm Türkiye’de resmi kanalla tesbit etmiş olduğumuz 414 adet cezaevinin kütüphanelerine demirbaş olarak, bazı fedakâr nur talebesi ağabeylerin maddi katkılarıyla 127 takım külliyat gönderilmiştir. Bunlar en elzem yerler olarak tesbit edilmiş ve acip bir inkişafata medar olmuştur. Ayrıca direkt mahkûmlara ve dolayısıyla koğuşlarına da 50 takımdan fazla külliyat gönderilmiştir. Bu gönderilen külliyatlardan cezaevlerinde çalışan zevatta çok memnun kalmış ve gerek müdürler, gerek gardiyanlar hissiyat-ı memnunelerini dile getirmiştir. Mersin Başsavcılığından gönderilen kitaplar için teşekkür mektubu gelmiştir.

Sâniyen; Yine fedakâr bazı nur talebesi ağabeylerin katkılarıyla binlerce Meyve Risalesi, Küçük Sözler, Hastalar Risalesi, Gençlik Rehberi gibi mühim eserler de gerek mektuplarla, gerekse sair yollarla bu mahkûmlara ulaştırılmış; Mübarek ve Muazzez Üstadımızın Meyve Risalesinde “İnşâallah, bir zaman hapishaneleri tam bir ıslahhane yapmak için bahtiyar müdürler ve memurlar, o Nurları, mahpuslara, ekmek ve ilâç gibi tevzi edecekler.” müjdesi tahakkuk etmiştir.

Sâlisen; Halen 50 ildeki 68 farklı cezaevinden 222 mahkûmla doğrudan mektuplar vasıtasıyla görüşülmektedir. Açık cezaevinde yatanlarla telefon vasıtasıyla da görüşülüyor. Bu mahkûmlardan 715 mektup gelmiş ve mukabilinde tarafımızdan 737 adet mektup yazılmıştır. Ve el’an da mektuplar ve yazışmalar devam etmektedir. Bu mektupların muhteviyatı Risale-i Nur’lardan muhtelif meseleler olup, bazıları sorulara cevaplar, bazıları ise teselliye dair mektuplardır. Mahkûmlardan gelen mektuplar ise Risaleleri ilk okuduklarında duydukları samimî hissiyat, kalbî ve ruhî istifade ve istifazalarını dile getirmektedir. Bu sayede birçokları intibaha gelmiş, namaza başlamış ve hayatlarına yeni bir sayfa açmışlardır.

Râbian; Tahliye olan mahkûmlar telefonla bizleri aramakta; hem teşekküratını bildirmekte hem de bulundukları yerdeki hizmet mahallini bilmek istemektedir. Bizlerde onları dershanelerle irtibatlandırmaktayız.

Hâmisen; İstişareler sonucu nurlardan tesbit edilip bastırmış olduğumuz “EBEDİ HAPİSTEN KURTULMAK” broşürü ise çok inkişafata medar olmuştur. Mübarek ve Muazzez Üstadımızın mahkûmlara bir müjde, bir teselli olarak yazmış olduğu mektuplardan intihap edilen bu broşür sayesinde mahkûmlar bizlere ulaşmış ve şiddetle talep etmişlerdir.

Sâdisen; Bizlerin talebi, 50 farklı ildeki tüm ehli hizmet ağabeylerin bulundukları ildeki cezaevine sahip çıkması, orayla alakadar olması, mahkûmlarla yazışması ve onları kazanması. Çünkü bu sayılar gittikçe artmakta, her geçen gün farklı il ve cezaevlerinden mektup gelmekte, bizlerden talepte bulunmaktadır. Biz bunlara yetişememekteyiz. Bu kişiler nefs-i emmarenin zebunu olarak içerde yatmaktadırlar. Bizden istedikleri sadece şefkat ve elimizdeki nurlar hazinesinden istifade. Bunları görmezden gelmek ve bir tekmede bizlerin vurması, gerek bizlere, gerekse Risale-i Nurlar’dan aldığımız Şefkate muvafık gelmediğini bildirir müstecab olan duanızı bekleriz.

İşte bu hal gayet kuvvetli bir işaret-i gaybiyedir ki, biz istihdam olunuyoruz. Hem rıza dairesinde, hem inayet altında bize hizmet-i Kur’aniye yaptırılıyor.

اَلْحَمْدُ لِلّهِ هذَا مِنْ فَضْلِ رَبِّى

 

İstanbul Nur Talebeleri / NurNet.Org
17 Haziran 2011

Daha önce sitemize eklenen Medrese-i Yusufiye Mektuplarına ulaşmak için tıklayınız….

Köln’de Doğal Afetler Konulu Dinler Arası Toplantı Düzenlendi

10 yılı aşkındır Köln medresesi olarak üyesi olduğumuz, dinler arası sevgiyi, hoşgörüyü ve diyaloğu sağlamak amacı ile faaliyet gösteren İnterreligiöser-Runder-Tisch(İ.R.R.T) platformu tarafından, Köln’de bir toplantı daha düzenlendi. Konusunun ‘Doğal afetler ve dinlerin bakış açısı’ programa çeşitli müslüman, hristiyan ve budist cemaatleri katıldı.

Dershanemizin bulunduğu Mülheim semtindeki hemen hemen her dini kuruluşun üyesi bulunduğu bu platformun sözcülüğünü ise Dersahenemizin temsilcisi Rüstem Ülker yapmaktadır.

Program, sunucunun Japonya hakkında genel bilgi vermesi ile başladı. Ardından sırayla budist cemaati temsilcisi, hristiyan cemaatleri temsilcisi ve son olarak da müslümanlar adına cemaatimiz temsilcisi konuşma yaptı.

Konuşmasına:’Allah’ın neden bu musibetleri verdiğini biz hristiyanlar bilmiyoruz’ cümlesi ile başlayan hristiyan cemaatleri temsilcisi, ’kanser hastası olan birine, durumunun göründüğü gibi kötü olmadığına inandıramazsın’ dedi. Mantık ile bunun açıklayamayacağını savundu.

Ardından konuşma yapan İslam cemaatleri temsilcisi ise, musibetlerdeki ‘sınav-sabır’ yönüne dikkat çekti. Herşeyin zıddı ile bilindiğinin altını çizen Rüstem Ülker, ayetlerle süslediği konuşmasında, Risale-i Nur’da zikredilen üç kuvvetten yola çıkarak, bu kuvvetlerin sirat-i müstakim olarak kullanıldığı takdirde, insanların sebep olduğu musibetlerin(Japonya’daki santraller gibi) önlenebileceğine dikkat çekti. Musibetlerdeki hayır yönleri de zikrettikten sonra konuşmasını bitirdi.

Programa kısa bir ara verildi. Bu süre içerisinde her masada çeşitli dinlere mensup insanlar bir araya gelerek konu hakkında fikir beyan edip, soru sorma imkanı buldu.

Ardından tekrar birlikte çeşitli noktalar tesbit edildi ve temsilcilere sorular sorma fırsatı verildi.

Kendisinin ölüm döşeğindeki hastalara motivasyon ve destek verme amaçlı yardım ettiğini belirten bir hanıma,’siz bir hristiyan olarak, ölüm döşeğinde yatan hastanıza çektiği acıları dindirmek için ne tür konuşmalar yapıyorsunuz’ diye soruldu. Soruya net bir cevap bulamayan hanım ise, en sonunda bir şey söyleyemediğini belirtti..

Sonuç olarak şunu gözlemledik: İnsanlar, İslamiyetin inanç modeline şiddetle ihtiyaç duymaktadırlar. Bu yüzden:Hizmet,hizmet,hizmet…..

Selam ve dua ile
Hüseyin Tuğrul

www.NurNet.org

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version