Silivri Okuma Programının Ardından

İstanbul-Şirinevler Bölgesinin Silivri’de düzenlediği Okuma Programı feyizli ve bereketli geçti. Ardından güzel manzaralar ve hatıralar bıraktı. Silivri’nin temiz havası, kardeşlerin uhuvveti ve şevki ile dop dolu bir program oldu.

“Bir şeyi bütün bütün elde edemezsen bütün bütün terk etmek caiz değildir” sırrınca, bir grup Cuma akşamı geldi, bir grup Cumartesi ikindiden sonra, bir grup Cumartesi akşamı ve bir grup Pazar sabahı programa iştirak etti.

Pazar günü ikindi namazında sonra  program sonra erdi.

Bu gibi programların verdiği faydaları şöyle sıralayabiliriz :

* Risale-i Nur Okuma alışkanlığı kazanılmasına vesile oluyor.

* Günlük hayatımızda iş-güç derken, uhrevi meselelere çok az zaman ayırabiliyoruz. Programlarda ise gün boyu imani konular üzerine yoğunlaşabiliyoruz.

* Kardeşlerin, abilerin şevklerinden şevk alıyoruz.

* Meşveretler için daha uzun zaman ayırabiliyoruz. Böylece Risale-i Nur hizmetini daha çok inkişafı için daha neler yapabiliz gibi konular üzerinde fikir teatilerine yoğunlaşabiliyoruz.

* Hanımlar, eşleri programdayken boş mu duracaklar. Tabiki hayır. Onlarda hanımlar dersanesinde, okuma programı yaptılar. Böylece hanımların da bu konularda ufku açılıyor.

* Sırf Allah rızası için bir araya gelmekten mütevellid sevaplara nail olmak.


Şirinevler Cuma Dersi

Dünyada binlerce noktada yapılan Nur Derslerinden  bir numune de İstanbul-Şirinevler mahallesinde yapılan derslerdir. Dersler bu mahallede yaklaşık 15 yıldır mutat bir şekilde devam ediyor. Dile kolay 15 sene az bir süre değil. Bu derslerden şimdiye kadar mahalle sakinlerinden yüzlerce kişi istifade etmiş ve istifade etmeye devam ediyor.

Bu gibi derslerin zeminin manevi bir süsü ve semavatın dahi dikkatine çeken bir hadise olduğunu risalelerden öğreniyoruz. Mütefekkirâne o çeşit sohbet-i imaniye, zemin yüzünün bir manevî ziyneti ve medar-ı şerefi olduğuna işareten biri demiş: “semâvât zemine gıpta eder ki, zeminde hâlisen lillâh sohbet ve zikir ve tefekkür için, bir-iki adam, bir-iki nefes, yani bir-iki dakika beraber otururlar, kendi Sâni-i Zülcelâlinin çok güzel âsâr-ı rahmetini ve çok hikmetli ve süslü âsâr-ı san’atını birbirine göstererek Sânilerini sevip sevdirirler, düşünüp düşündürürler.”

Ayrıca bu derslerin bir özelliği de insanı usandırmaması. Nasılki Kuran’ın özelliklerinden birisi usandırmamaktır ve her zaman tazeliğini muhafaza etmesidir. Aynen öylede Kuran’ın bir manevi tefsiri olan Risale-i Nur’a da Kuran güneşinden bu ışık yansımış. Risale-i Nur derslerinin usandırmamasına delil bu derslerle ömür boyu meşgul olan yüzlerce, binlerce Risale-i Nur okuyucularıdır. Hem de ilim iki kısımdır: Bir nevi ilim var ki, bir defa bilinse ve bir-iki defa düşünülse kâfi gelir. Diğer bir kısmı, ekmek gibi, su gibi, her vakit insan onu düşünmeye muhtaç olur. Bir defa anladım, yeter diyemez. İşte ulûm-u imaniye bu kısımdandır. Risale-i Nur külliyatındaki ilimlerin büyük bir çoğunluğu o cümledendir.

 

Sizleri de bu derslere davet ediyoruz. Hiç gitmediyseniz en azından ömürde bir defa dahi olsa bu derslerden mahrum kalmayınız.
Ders programı şu şekilde:

20:20 – 20:50 : Risale-i Nurların Dönerli Okunması

20:50 – 21:00 : Ara

21:00 – 21:40 : Açıklamalı Ders

21:40 – 22:00 : Çay, ikram

22:00 – 22:20 : Yurtdışı hizmet haberleri veya şevke medar bir hizmet haberinin paylaşılması

Haftalık derslere bazı zamanlarda başka beldelerden ağabeyler davet ediliyor ve böylece yapılan her bir yeni ders, yeni yeni bilgilerin elde edilmesine vesile oluyor.

24 Aralık Cuma akşamı, uzun yıllardır vakıfane, iman ve kuran hizmetinde bulunmuş Nurettin Yaşar ağabey derse iştirak etti. Samimi uslubu ve tatlı dili ile zamanın nasıl geçtiğini anlamadık.

 

 

 

Kırklarelinde “Döner” ile Yapılan Risale-i Nur Hizmeti

Kırklareli’nde esnaflık yapan dönerci Emin Ustanın işiyle beraber Risale-i Nur eserlerini müşterileriyle buluşturma adına çok güzel hizmetler yapmakta.

Emin ağabeyimizin işyerini ziyaret ettik dükkânında rafları küçük Risale-i Nur eserleriyle dolu güzel bir kitaplık gördük.

İşyerine gelen müsait müşterilerine bu eserlerden yaklaşık üç ayda 600 adet kitap hediye ettiğini ifade etti. Hayretle gayretini tebrik ve takdir ettik. Yerli, yabancı (Bulgar) her kesimden müşterilerinin memnuniyetle, sevinçle okuyarak geri döndüğünü, bu kitapları hasretle aradıklarını, dertlerine derman, problemlerine sıhhatli çareler sunduğunu hayretler içerisinde gördük. Bununla kalmayıp içlerinden daha istekli olan talebeleri Risale-i Nur derslerine getirerek hayatlarına yepyeni bir başlangıç yaptığını hayır dualarla yâd ettiklerini dinledik.

Risale-i Nur’ların:

1) Rızıkta bereket

2) Kalpte rahat ve sürur

3) Maişette suhulet (geçimde kolaylık)

4) İşlerinde muvaffakiyet verdiğini gözümüzle gördük

Peygamber Efendimizin (A.S.M) “Sizin en hayırlınız insanlara en faydalı olanınızdır” ve  “Seninle birinin hidayete gelmesi sahralar dolusu koyunu sadaka vermekten daha faziletlidir.” Hadis-i Şeriflerinden yola çıkarak insanlığa faydalı olmak adına hepimize ciddi sorumluluklar düştüğünü düşündük.

Küçük gayretler büyük neticeler verdiğini apaçık bir örnekle ders aldık.

Cenab-ı Allah bizlere Risale-i Nur’u okumak, anlamak, yaşamak ve yaşatmak ve neşrine çalışmayı ihlâs dairesinde nasip etsin.

Risale-i Nurları okumak, okutmak, dinlemek suretindeki meşguliyet talebe-i ulum sevabına kazandırır. İnşallah.

Son olarak Dönerci Emin ağabeyimiz hedefinin 60.000 kişiye kısacası bütün Kırklarelilere Risale-i Nurları vermek olduğunu açıkladı. Cenab-ı Hak yaptığı hizmeti dergâhında kabul eylesin. Bu davranışının bütün esnaf ağabeylerimize örnek olması temennisiyle.

www.nurnet.org

Bediüzzaman Günümüz İlâhiyatçılarına Ne Söyler?

Yaşadığı dönemlerin ilmî, siyasî, içtimaî hadiseleri, İslâm dünyasının yüz yüze geldiği sorunlar, bu sorunları okuma biçimi ve önerdiği çözüm yolları açısından baktığımızda; Said Nursi, yirminci yüzyılın gerçekten ‘bediüzzamanı‘dır. İslâm âlemine son dönemlerde Rabbimizin lutfettiği en büyük nimetlerden olan Bediüzzaman Hazretleri, hayatı, görüşleri ve eserleri çerçevesinde farklı yönleriyle değerlendirilmekte; özellikle 1990’lı yıllardan itibaren hem ülkemizde hem de uluslararası boyutta ilmi çevreleri de kuşatarak büyüyen ve genişleyen bir ilgi halesine mazhar olmaktadır.

Bediüzzaman’ı ve Risale-i Nur Külliyatı’nı en çok ele alması gerektiğini düşündüğümüz ilahiyat camiası ise, birkaç istisnası olmakla birlikte, maalesef bahsedilen ilgi halesinin dışında kalmıştır. Günümüz ilahiyatçılarında Mısır’ın, Fas’ın eski tüfek solcularına gösterilen ilgi Bediüzzaman’dan esirgenmiştir. Bunun sebeplerini ayrı bir çalışmaya havale ederek burada Bediüzzaman’ın ilahiyatçılara ‘zımnen’ ve ‘sarahaten’ neler söylediğini değerlendirmek istiyoruz. Bu değerlendirmeye geçmeden önce de ilahiyat camiasında Bediüzzaman’a ve Risale-i Nurlara bakışta ‘sorunlu alanlar’ diyebileceğimiz bazı hususlara atıfta bulunmak gerekmektedir.

İlahiyatçılar, risaleleri ‘yazdırılma’ kavramına hapsetmekte; ‘ebced ve cifir’ meselesi çok önemli bir perde olabilmekte; risaleler en nihayetinde ‘çiçek böcek edebiyatı’ yapan basit bir bakış açısına sahip olmakla itham edilebilmektedir. En öncelikli mesele olarak ortaya koyduğu iman meselesi de ‘zaten herkes yaratıcıyı kabul ediyor’ gibi mülahazalarla basite indirgenmektedir. Şimdiye kadar ciddi anlamda okunup anlaşılmadığı halde kolaycı değerlendirmelerle ‘önemli olsa bile artık aşılması gerekir’ söylemine kurban edilmektedir.

Öte yandan Bediüzzaman’ın görüşlerinin ilmi çalışmalarda araştırmaya konu edilmesi de siyasi mülahazalarla yapılamamaktadır. İlahiyatçıların ilgilendiği hemen her meselede hem de çok özgün bakış açıları ortaya koymuş olmasına rağmen, birkaç istisna dışında Bediüzzaman akademik çalışmalarda referans olarak kullanılmamaktadır. Mesela onun tasavvuf alanında ‘vahdet-i vücut’ ve ‘vahdet-i şuhud’ felsefelerinin ötesine geçmesi; kelam ilminde geçmişteki pek çok müşkil meseleyi halledip, yeni ve özgün bakış açıları sunması; fıkıh ve usul alanında örneğin içtihat risalesi maalesef değerlendirilememektedir. Görüşlerinin toplamında günümüz İslâm düşüncesinin en önemli siması olmasına rağmen İslâm felsefecilerinin ilgisi ondan ziyade belki de düşünür bile diyemeyeceğimiz isimlere kaymaktadır.

Oysa Bediüzzaman, kullandığı üslup, kavramlar, yöntemler, meseleleri ele alış tarzı, ehemm mühim sıralaması gibi hususlarda engelleri aşabilen ve ona kaynak değeri atfeden ilahiyatçılara çok şeyler söyleyen bir âlimdir. Ve günümüz şartlarında bize en yakın ve en kolay modellenebilecek bir ‘örneklik’ sunmaktadır. Ele aldığı meseleler ve önerdiği çözüm yolları açısından da hâlâ güncel ve hayatın içindedir. Kanaatimizce bu konuda atılması gereken en önemli adım, ‘zihinsel ve siyasî engellere’ takılmadan hiç olmazsa İslâm âlimlerinden bir âlim olarak Bediüzzaman’dan ve eserlerinden istifade cihetine gidilmesidir.

En azından son dönemlerin en çok tartışılan başlıklarına dair ‘Acaba Bediüzzaman bu konuda bir şeyler söylemiş mi veya ne söylemiş?’ sorusu sorulmalı, Risale-i Nur Külliyatı, kendisine müracaat edilmediğinde yapılan çalışmanın eksik kalacağı bir başvuru kaynağı olarak görülmelidir. Bunu böyle görmeyenler, eğer müracaat ederlerse, bunun böyle olduğunu göreceklerdir. Doğrudan Risale-i Nur Külliyatına başvuramayanlar için ilk etapta anlama ve değerlendirme çalışmaları diyebileceğimiz ‘sempozyum tebliğleriyle’ işe başlanabileceğini, Bediüzzaman ve risaleleri ele alan çalışmalara müracaat edilebileceğini hatırlatarak risalelerin ve Bediüzzaman’ın bigâne kalınamayacak yönlerine işaret etmeye çalışalım. Bir ilahiyatçı olarak kanaatimce aşağıdaki başlıklarda Bediüzzaman ve Risale-i Nur Külliyatı bizlere çok şeyler söylemektedir:

Bediüzzaman Şahıs Olarak:

1. Günümüz şartlarında bir âlimin nasıl olması gerektiğini bilfiil yaşayarak ortaya koyması.

2. Hasbilik, ücret talep etmeme, ihlas, istiğna, kanaat, iktisat vb. kavramlar etrafında örgülenmiş örnek bir şahsiyet olması.

3. Hamiyet-i diniyesinin büyüklüğü.

4. Zorluklar karşısında sergilediği azim ve sabır. Mücadelesinde yılgınlık göstermemesi.

5. Ümidini kaybetmemesi ve çevresine ümitvar olmayı aşılaması.

6. Zamana ve zemine uygun metotlar geliştirebilmesi.

7. Kendisini iman hizmetine vakfetmesi ve tüm insanlığı kuşatabilecek bir rahmet ve şefkat anlayışıyla insanların ebedi saadetini arzulaması.

Risale-i Nur Külliyatı Eser Olarak:

1. Tartışmaların ve kavram kargaşasının bol olduğu bir zaman diliminde dinin nasıl anlaşılması gerektiği.

2. Asıl kaynakların belirlenmesi ve bunların esas alınması.

3. Kur’an ve sünnetin nasıl ele alınması gerektiği.

4. Hz. Peygamber, sünnet tartışmaları ve hadis usulü.

5. Miraç mucizesi, şakk-ı kamer mucizesi, mehdi ve deccal gibi tartışmalı hadiseler.

6. İçtihat meselesi.

7. Ehemm mühim sıralaması ve önceliklerin belirlenmesi.

8. İlimlerin usulleri ve meselelere metodolojik yaklaşımlar.

9. Hayata yön veren külli kaideler ve prensipler.

10. İnsanları ve toplumları değerlendirmede istifade edebileceğimiz orijinal tespitler.

11. İslam dünyasının asıl sorunlarının tespiti ve önerilen kurtuluş yolları.

12. Akla, felsefeye, bilime, inkarcılığa, şer problemine, şeytana, materyalizme, pozitivizme, tabiatçılığa nasıl bakılması gerektiği.

13. Avrupa’ya, teknolojiye, terakkiye, medeniyete nasıl yaklaşılması gerektiği ve Müslümanlar olarak bunlarla nasıl bir ilişki geliştirilmesi gerektiği.

14. Ölüm, ahiret, gayb, ruh, kader, ubudiyet, haşir ve benzeri konuların nasıl anlaşılması gerektiği.

15. Bazı temel ibadetlerin illet ve hikmet yönlerinin değerlendirilmesi.

16. İslam tarihini, İslam dünyasını, farklılıkları, insanı, kainatı, dünyayı, ahireti nasıl okumamız gerektiği.

17. İmanın sırlarının keşfedilmesi, dinin yaşanılır kılınması, kainata ve olaylara nasıl ve hangi nazarlarla bakılması gerektiği.

18. Felsefe, kelam ve tasavvuf gibi disiplinleri ve bunların temel kavramlarını ve meselelerini nasıl ele almamız gerektiği.

19. İmam-ı Mübin-Kitab-ı Mübin, Kurbiyet-Akrebiyet, Adalet-i Mahza-Adalet-i İzafi, Mana-i Harfi-Mana-i İsmi gibi orijinal kavramsallaştırmalar üzerinden dini anlamaya getirdiği özgün bakış açıları.

20. Müslümanlara önerdiği hareket fıkhı. (Müspet hareket, ikna prensibi, iman nuruyla hareket etmek, siyaset topuzunu kullanmamak vb.)

Veli Karataş / Zafer Dergisi

Ne yeri yarabilirsin, ne de dağların boyuna erişebilirsin!

Günün Ayet-i Kerime meali… 

Bismillahirrahmanirrahim 

“Hem kibirli kibirli yürüme!  

Zira ne kadar kibirlenirsen kibirlen, ne yeri yarabilirsin, ne de dağların boyuna erişebilirsin!  

Böylesi davranışların hepsi kötü olup, Rabbinin nazarında hoş görülmeyen şeylerdir.” 

[İsrâ Suresi 17,37,38] 

…….. 

Günün Hadis-i Şerif’i… 

Bismillahirrahmanirrahim 

Resûlullah Sallallahu Aleyhi Vesellem buyurdular ki: 

“Kişinin davranışı kötü, dili bozuk, cimri ve korkak olması; kötülük olarak ona yeter.” 

(Beyhaki, Şuabül-İman) 

……. 

Risale-i Nur’dan; 

Büyük görünme, küçülürsün.  

Kâmillerde(büyük insanlarda), büyüklük mikyâsıdır(ölçeğidir) küçüklük;  

Nâkıslarda(eksik insanlarda), küçüklük mîzanıdır(tartısıdır) büyüklük…  

(Sözler’den) 

.…….  

Cevşen’den; 

96.
Ey kendisine dua edene icabet eden,
Ey kendisine itaat edeni seven,
Ey sevdiğine yakın olan,
Ey kendisinden korunma dileyenleri gözeten,
Ey kendisine ümit bağlayanlara kerim olan,
Ey emrine itaatsizlik edene hilim ve sabırla davranan
Ey azametiyle birlikte rahim olan,
Ey hikmetiyle birlikte azametli olan,
Ey ihsanında kadîm olan
Ey kendisine müştâk olanlardan haberdar olan!
Münezzehsin sen!
Ey kendisinden başka bir ilah olmayan…
Kurtar bizi ateşten ey Rabb’im!

 

  

Dünyanız Nurlansın.

Exit mobile version