Etiket arşivi: bediüzzaman

Bediüzzaman – Mustafa Kemal Görüşmesinin Belgesi Çıktı

TBMM 1. ve 2. dönem Şebinkarahisar milletvekili Ali Sururi Atatürk ile Said-i Nursi’nin yaklaşık bir saatlik bir görüşme gerçekleştirdiklerini yazdığı meclis anılarında anlatıyor. Bu önemli görüşmenin Said-i Nursi’nin daha önce gönderdiği mektubun içeriğinde yer alan ‘namaz’ uyarısı üzerine yapıldığı dile getiriliyor.

Dün akşam ÜLKE TV’de yayınlanan Sıra Dışı programında Turgay Güler’in konuğu olan Barla Platformu Başkanı Sait Yüce, TBMM 1. ve 2. dönem Şebinkarahisar milletvekili Ali Sururi’nin Said Nursi Atatürk görüşmesine ilişkin notlarını aktardı.

Programın bir diğer konuğu olan Haber 7 Yazarı Mehmet Ali Bulut ise Osmanlıca yazılmış olan notları Türkçe’ye çevirerek yorumladı.

BİR SAAT GÖRÜŞTÜLER

TBMM 1. ve 2. Dönem Milletvekili Ali Süruri’nin günlükleri Yeni Şafak gazetesinde de yayınlandı. TBMM Birinci ve İkinci dönem Şebinkarahisar milletvekillerinden Ali Sururi’nin yeni ortaya cıkan anılarında, Atatürk’ün Said Nursi ile Meclis’teki başkanlık odasında görüştüklerini ve münakaşa ettiklerini yazıyor.

Birinci ve ikinci Dönem Şebinkarahisar milletvekili ve Başkanvekili (2. Dönemde Kısa bir süre) Ali Süruri’nin (Tönik) günlüklerinde Atatürk ile Said Nursi’nin görüşmesine yer veriliyor. Elyazması ve Nadir Eserler Uzmanı Dr. Niyazi Ünver tarafından hazırlanarak yayınlanması için Tarih Kurumu’na gönderilen “Meclisteki Günlerim” isimli eserde Ali Süruri tarihleri ile birlikte Said Nursie’nin Meclis’te dinleyici locasında milletvekillerini selamlamasını ve TBMM Başkanlık makam odasında Atatürk ile yaklaşık 1 saate yakın süren görüşmelerine şahit olduğunu anlatıyor.

ALKIŞLARLA KARŞILANDI

Ali Süruri’nin günlüklerinde Said Nursi’nin TBMM’de miletvekilleri tarafından hoşgeldiniz töreniyle ve alkışlarla karşılandığı belirtilirken, Atatürk ile yaptığı görüşmenin detaylarına da yer veriliyor. Elyazması ve Nadir Eserler Uzmanı Dr. Niyazi Ünver tarafından hazırlanarak tarihe kazandırılmak üzere Türk Tarih Kurumu’na gönderilen Ali Süruri günlüğü “Meclisteki Günlerim” ismiyle basılacağı zamanı bekliyor.

MECLİS’TE KARŞILAMA TÖRENİ

Bediüzzaman Said Nursi’nin 9 Kasım 1922’de geldiği Ankara’dan 17 Nisan 1923’te ayrılır. Bu süre içinde yani yaklaşık 5 ay Ankara’da kalan Bediüzzaman, Hacı Bayram Veli Camii civarında ikamet eder. Ali Süruri (Tönik) Bediüzzaman Said Nursi’nin Meclis’e geldiği tarihi 9 Teşrinisani 1338 Perşembe (9 Kasım 1922) olarak anılarına kaydeder. Meclis’te dinleyiciler locasında oturan Nursi’yi Mebuslar alkışlarla ve hoşamedi (Hoşgeldin) töreniyle karşılarlar. Ali Süruri bunu anılarında şöyle dile getirir: “İki gün evvel Ankara’ya gelmiş olan Bediüzzaman Saidi Kürdî Efendi samiin locasındaydı. Vilayeti Şarkiye mebuslarından bazısının takriri üzerine Meclis alkışlarla müşarünileyhe beyanı hoşaşmedi etti. Kendisi de locada ayağa kalkarak temennayla ve birkaç kere selam vermek suretiyle teşekkürde bulundu. Bilahare riyaset odasında görüştük. (1)323’te (1918) gördüğüm Saidi Kürdi hiç değişmemiş ve ihtiyarlamamış…”

HALİFE’NİN MEKTUBU VAR

Atatürk ile Bediüzzaman Said Nursi görüştükleri gün Meclis’in çalıştığını Halife’nin (Osmanlı Halifesi) TBMM’ye gönderdiği cevabın okunması ile ilgili tartışmaların yürütüldüğünü söyleyen Ali Süruri anılarında o gün ile ilgili şunları yazıyor: “Halife hazretlerinden Meclis’e bir cevap gelmiş. Okunacağı sırada kaimen dinleyelim diye bir teklif dermeyan olmuş. Derken gürültü çıktı. Ben de hemen o sırada teneffüs salonuna çıkmıştım. İçeri girdiğimde münakaşa cereyan ediyordu. Nihayet tayini esami suretiyle reye kondu. Nisap yok. Badetteneffüs yoklama yapıldı. Ekseriyet olmadığı taayyün etti. Cevapname okunmaksızın meclis dağıldı. Celseyi aleni olmadığı için münakaşayı vakıa çok çirkin oldu…”

ALİ SURURİ KİMDİR?

Ali Süruri (Tönik) 1888 yılında Şebinkarahisar’ın Tönik nahiyesinde dünyaya gelir. Rüştiye tahsili yapan Ali Süruri, bir süre de dava vekilliği (avukatlık) yapar. I.ve II. Dönem Şebinkarahisar milletvekilliği görevlerinde bulunan Ali Süruri kısa bir süre de TBMM başkan vekilliği yapmıştır. Kendisi “sarıklılardan” olmakla beraber, Mustafa Kemal’in ekibinden olduğu bilinen Ali Süruri 1920-1923 yılları sürecinde günlük tutar. Bu günlükler neredeyse günü gününe tutar. Süruri 1926 yılında 38 yaşında hayatını kaybeder.

NAMAZ KILMASI İÇİN UYARMIŞ

Atatürk ile Bediüzzaman Said Nursi arasında Meclis Başkanlık Makam odasında geçen ve 1 saat süren görüşmeye tanıklık ettiğini söyleyen Milletvekili Ali Süruri tarih olarak da 25 Teşrinisani 1338 (25 Kasım 1922) olarak görüşmeyi kaydediyor. Ali Süruri anılarında görüşme ile ilgili şu bilgileri veriyor: “Takriben akşam namazı sıralarında Meclis dağılırken baktım, Divanı Riyaset odasında Kemal Paşa ile Bediüzzaman Molla Saidi Kürdî arasında bir mübahase var. Ben de dinledim. Bir saat kadar imtidat (Devam) etti. Mübahasenin iptidası (geçmişi) Bediüzzaman’ın Kemal Paşa’ya ve daha bazı arkadaşlara yazdığı mektupta namaz kılmalarını tavsiye etmesi ve mezhebi Şafide terki salâtın (namazın) şahadeti kabul edilmeyeceğine nazaran, Meclis’in ekseriyeti terki salât etse Meclis’in hükümlerinin medhul ve gayrı nafiz olması lazım geleceğini beyan eylemesinden dolayıymış.

Kemal Paşa meali mektubun siyaseten derkar olan mehazirinden ve hiç olmazsa yalnız kendisine yazılsaydı, bu mahzurun o kadar varit olmayacağından bahisle Bediüzzaman’a darıldı. Bediüzzaman’da bu mahzuru düşünmediğini itiraf etti. Bediüzzaman da evvelce biraz hasyetini söylüyor idiyse de, sonra tevil ve tahfif etti ve aralarındaki kırgınlık zahiren zail oldu gibiyse de herhalde iki taraf da birbirine muğber kaldılar. Kemal Paşa çok mühim meselelere temas etti ve hakikaten zekâsını gösterdi. Bediüzzaman’ı yalnız şu mübahasede dinleyenler şöhretini pek hakikate muvafık bulmadılar sanıyorum. Mamafih yine güzel cevaplar verdi. Ve Meclis’in çok mübarek ve mübeccel olduğundan bahsetti. O bilhassa Kemal Paşa’ya hitaben: “Siz Kur’an’ı ve İslam’ı kurtardınız. Kur’an’ı omzunuza kaldırdınız. Kur’an ise her sayfasında salât ile emrediyor. Mademki Kur’an’ı böyle muhafaza ettiniz onun emri olan salata da beynelmüslimin tayini müdavemet için teşebbüs etmeniz lazımdır ve mektubu size onun için yazdım. Sizden başkalarına yazdığım doğru olmayabilir. Fakat böyle bir teşebbüsü sizin hatırınıza onlar da getirsinler diye yazdım” mealinde güzel sözler söyledi…”

Bulgaristan’dan Nurlu Hizmet Haberleri

25-26 Aralık’ta Edirne’de yapılan Esnaf Okuma Programına Bulgaristan’dan da gelenler olduğunu söylemiştik. İşte Bulgaristan’daki Hizmet haberleri.

  • Bulgaristan camilerindeki gençlerin hızla artması.
  • Yapılan kitap fuarında yaşanan hadiseler.
  • Cumhurbaşkanına Risale-i Nur ve Kur’an-ı Kerim’in Bulgarca Mealinin hediye edilmesi.
  • Posterlere olan ilgi ve alakalar.
  • Ruba Vakfı ve Hizmet Vakfı ortak çalışması olarak basılan Kur’an-ı Kerim’in Bulgarca Mealine gösterilen aşırı ilgi ve alaka. (Bu meal Hizmet Vakfı bünyesinde basılan ilk yabancı dildeki mealdir.)

Ve daha fazlası aşağıdaki videoda İhsan, Mehmet ve Nurettin ağabeyler anlattı.

Hür Adam’ın etkileri…

* * *

“Hür Adam” filminin, daha vizyona  girmeden  kendisini aşan sonuçları ve pozitif etkileri ile Said Nursi ve Risale-i Nur üzerine müzakere kapılarını, perdeden önce açtı. “Bundan sonra ne değişecek?” derseniz;

1- Nur talebeleri Risale-i Nur ve Bediüzzaman konusunda daha fazla akademik hazırlık ve belgeli metinlerle konuşmak zorunda olacaklar. Sükuneti, fikri derinliği  ve münakaşadan uzak diyalogu, sağduyu ve şefkat içinde elden bırakmadan.

2- Medya’nın Said Nursi eksenli yayını artacak. İlgisi, yeni boyutlar kazanarak devam edecek.

3- Devletin bazı derin mahfilleri, ellerindeki bazı bilgi ve belgeleri, rejim kaygısı ile çarpıtarak medyaya servis edebilirler. Buna karşılık delilli, akademik, uzmanca izah ve sabır isteyen bir süreç başarılı olacak.

4- İnsaflı, ön yargısı olmayan ve önceliğinde bu konu olmayan insanlar pozitif bir alaka duyacak ve yaklaşımları olumlu olacak.

5- Mustafa Kemal’e karşı bir çıkış ve tepkinin demokratik sabır ve çile ile nasıl başarıldığı gün ışığına çıkmış olacak. Said Nursi-Mustafa Kemal mücadelesi, arşivlerin açılmasını hızlandıracak ve yeni tartışma alanları oluşacak.

6- Üniversitelerin demokratikleşmesi ile paralel, Said Nursi ve Risale-i Nur üzerine akademik araştırma ve tezler artacak.

7- Devletin, rejim kaygısından uzak bir Said Nursi Enstitüsü ile kurumsal bir kamu desteği vermesi halinde, Risale-i Nur’un eğitim ve yayın zemini daha güçlü bir destek görmüş olacak.

8- Alimlerle zalimlerin kavgasında, mazlumdan yana insan hakkının tarafı olma eğilimi giderek artacaktır.

9- Türkiye’nin resmi tarihi ciddi anlamda sorgulanacak ve bazı kapalı alanlar açılacaktır.

10- Yeni filmlerin yapılması iştahı/arzusu, şimdiden yapımcıların zihnini meşgul etmeye başladı bile.

11- Nur talebeleri, bu film ile beklenmediği kadar kamuoyunun gündemine gelecekler. Şaşırtıcı bir şekilde Said Nursi-Nurculuk ve Risale-i Nur kavramları etrafında tartışmalar, ileri-geri münakaşa/müzakereler artacak. Burada, teyakkuzu elden bırakmamak, insafla bakmak, muhakeme içinde makul olanı vermek ve en önemlisi sonuna kadar sabırla nefsimizi/grubumuzu/algılarımızı katmadan muhatabımızla diyalogu sürdürmeyi başarmak, fütuhat kabilinden ihlaslı neticeler verecektir inşallah.

12- “Biz muhabbet fedaileriyiz.” fikrinin ekrana/yazıya/söze yansıdığı ve çevremizin bu şaşırtıcı duruş ve şefkatle Risale-i Nur’a ısındığı bir tarzın devamı, 100 yıllık şerefli mazinin yeni serlevhalarını yazdıracaktır inşallah.

Sonuç olarak;
2011,yeni müjdeleri Risale-i Nur adına seslendiriyor gibi. Vefatının 51. Yılı, Hutbe-i Şamiye’nin 100. Yılında, Üstadın mesajlarının Şam’dan Ankara’ya, İstanbul’dan Mekke’ye, Avrupa’ya, İslam ülkelerine ve diğer coğrafyalara  geçeceğini söyleyebiliriz. Şimdi Hür Adam’ı seyretmenin ve gündemi müspet beyan/hareket/yaklaşım ve sempati ile nuranileştirmenin vakti.

İyi seyirler.

Not : İsmail BERK’in yazısından alıntı yapılmıştır.

 

Nursi Atatürk görüşmesinde yeni belge (video)

Tarihçi-Yazar Mustafa Armağan Said Nursi ile Atatürk arasında TBMM’de yaşanan görüşmeyle ilgili yeni bir belge açıkladı.

M.Kemal’i destekleyen milletvekillerden biri olan Karahisarı Şarki Mebusu Ali Sururi beyin kitabını bulan Armağan, o görüşmenin nasıl olduğunu şöyle anlattı:

“Karahisarı Şarki Mebusu Ali Sururi bey muhalif değil. Mustafa Kemal’in destekleyicisi bir kişi. Kitabını Milli Kütüphanede buldum. Bu hatıratta şöyle diyor: 25 Kasım 1922’de Meclisteydim akşam namazı sıralarında meclis dağılırken baktım başkanlık odasında Mustafa Kemal Paşa ile Bediüzzaman Molla Said-i Kürdi arasında bir tartışma var. Ben de dinledim. Bir saat kadar sürdü bu tartışma. Başlangıçta Bediüzzaman Kemal paşaya ve bazı arkadaşlarına yazdığı mektupta namaz kılmalarını tavsiye etmesi ve Meclisin hükümlerinin namaz kılmayan insanlar tarafından çıkartılırsa meşruiyyetini kaybedeceğini ifade etti.

“Mustafa Kemal paşa da ‘eğer mektubu yanlız bana yazmış olsaydın problem yoktu ama bütün milletvekillerine bunu yazdığın zaman benim kontrolümden çıkıyor olay. Bu mektup herkesin elinde olduğu için sakıncalı oldu’ dedi. Bediüzzaman da diyor ki ‘bunu sakıncalı olduğunu düşünmedim çünkü genel bir meseleydi herkesi ilgilendiren bir meseleydi hem size hem onlara yazdım.

“Aralarında böyle bir görüşme geçtiğini yazıyor. Bir saat kadar bayağı hararetli bir tartışma geçiyor. Bediüzzaman da Meclisin önemini vurguluyor. ‘Siz Kur’an ve İslamı kurtardınız. Kur’anı omuzunuza kaldırdınız, Kur’an ise her sayfasında namazı emrediyor. Medemki Kur’anı böyle muhafaza ettiniz onun emri olan namazı da bütün müslümanları davet etmeniz gerekir ve mektubu size onun için yazdım.‘ Atatürk ‘bu şekilde yazılması benim açımdan sakıncalı oldu’ diyor. Çıkışta da Kemal paşa şöyle diyor. ‘Bediüzzaman’ı beğenmediğini söyledi böyle ulemadan ümmeti islamiyeye hayır gelmez’ dedi. Bu hatıratın önemi görüşmeyi doğruluyor olması.

İşte Video:

www.RisaleHaber.com

Prof. Dr. Ali Fuat Başgil ve Bediüzzaman Said Nursi

Bir zaman Profesör Ali Fuat Başgil, ‘Üstadın ilmine hayranım. Bizim tahsil ettiğimiz ilimle, Üstadın ilmi mukayese edilemez. Üstada Cenab-ı Hak öyle bir ilim nasib etmiş ki; umman gibi, aştıkça kabarıyor. Bir deniz ki içine girdikçe giriliyor. Bundaki ilmin ucu bucağı yoktur. Diğer eserleri, ilimleri müstesna, yalnız Türkiye’de Osmanlı lisanını muhafaza ettiği kâfidir. Çünkü onun eserleri aynı zamanda Osmanlı lisanını muhafaza ediyor‘ demişti.

(Bayram Yüksel, Hatıralar)