Etiket arşivi: risale-i nur

Edirne’de Hanımlar Mevlid Gecesini İbadetle Geçirdi

Dün mevlid kandili ile birlikte hanımlar hizmetimize -daha önce evlerde devam eden- yeni yerimizde başlandı. 35-40’a yakın  hanım biraraya gelip Cevşen mecmuasını bitirip, Kur’an-ı Kerim ve Risale-i Nur okudular.

Bu okunan dersler ve yapılan programlar, hanımların tanışarak hem Kur’an-ı Kerim okumasına hem de manasını açıklayan Risale-i Nur eserlerini okuyarak mütalaa etmelerine vesile oluyor.

Hanımların şefkat kahramanları olduğunu ifade eden Bediüzzaman, kendilerini muhafaza ve yaratılışlarının gayelerini belirtme hususunda onlara yön gösterme amacıyla aşağıdaki tavsiyelerde bulunmuştur ;

Bu sene inzivâda iken ve hayat-ı içtimaiyeden çekildiğim halde, bazı Nurcu kardeşlerimin ve hemşirelerimin hatırları için dünyaya baktım. Benimle görüşen ekserî dostlardan, kendi ailevî hayatlarından şekvâlar işittim. “Eyvah!” dedim. “İnsanın, hususan Müslümanın tahassungâhı ve bir nevi cenneti ve küçük bir dünyası aile hayatıdır. Bu da mı bozulmaya başlamış?” dedim. Sebebini aradım.

Bildim ki, nasıl İslâmiyetin hayat-ı içtimaiyesine ve dolayısıyla din-i İslâma zarar vermek için, gençleri yoldan çıkarmak ve gençlik hevesâtıyla sefahete sevk etmek için bir iki komite çalışıyormuş. Aynen öyle de, biçare nisâ taifesinin gafil kısmını dahi yanlış yollara sevk etmek için bir iki komitenin tesirli bir surette perde altında çalıştığını hissettim. Ve bildim ki, bu millet-i İslâma bir dehşetli darbe, o cihetten geliyor. Ben de siz hemşirelerime ve gençleriniz olan mânevî evlâtlarıma katiyen beyan ediyorum ki:

Kadınların saadet-i uhreviyesi gibi saadet-i dünyeviyeleri de ve fıtratlarındaki ulvî seciyeleri de, bozulmaktan kurtulmasının çare-i yegânesi,daire-i İslâmiyedeki terbiye-i diniyeden başka yoktur.

Mübarek taife-i nisâiye, fıtraten yüksek ahlâka menşe olduğu gibi, fısk ve sefahatte dünya zevki için kabiliyetleri yok hükmündedir.Demek onlar daire-i terbiye-i İslâmiye içinde mesut bir aile hayatını geçirmeye mahsus bir nevi mübarek mahlûkturlar.

Edirne Nur Talebeleri


www.NurNet.org

Güney Afrika’daki hizmetler gelişiyor

Muhterem Abilerimiz;

Elhamdulillah Güney Afrikada’ki hizmetlerimiz (mingayr-i haddi ve liyakati ) inkişaf ederek, hem Cape Town’da hem de Johannesburg’ta devam etmektedir. Johannesburg şehrinde Nurlar, muhtaç ve müştaklarını yavaş yavaş buluyor. Haftalık dersler ve programlar devam ediyor.

Johannesburg’ta, bizleri şükran ve sevinç hisleriyle dolduran bir güzel ve ehemmiyetli hadise; siyahi kardeşlere ulaşıp, onlarla beraber omuz omuza Nurlardan istifade ve istifaza etmemizdir.

Dünyanın en büyük siyahi ve fakir bölgesi olan Soweto şehrinde Risale-i Nurlar çok takdir ve tahsinle karşılanıyor ve iştahla okunuyor. Bu bölgedeki kardeşlerimizle sürekli irtibat halinde muhaveremiz devam etmektedir. Kardeşlerin içinde öyleleri varki sonradan müslüman oldu ve her gün yüzer sayfa Risale okuyorlar. Elhamdulillahi heza min fadli rabbi.

Her Cuma mescidlerde binlerce Risale-i Nur dağıtılarak insanların Kuran hakikatlarından haberdar olmalarına gayret ediyor, irtibatımızı arttırıyoruz. Müsait olan kardeşlerimizle müsait vakitlerde şehrin farklı yerlerinde (parklarda, tepelerde ve yüksek yerlerde) Nurları sesli okuyarak hava zerrelerine bu hakikatları nakşetmeye çalışıyoruz.

Gayr-i müslim ülkelerde manevi hava bozuk olduğundan bu ülkelerde mümkün mertebe her yerde okumaya gayret ediyoruz. Gayr-i müslim olan komşularımızla irtibatımızı devamlı tutuyor, İslami ve imani hakikatlardan haberdar ediyoruz.

Hemen sol tarafımızdaki komşumuz bu geçtiğimiz ramazan ayında bizimle oruç tuttu. Risalelerden okuyor ve her gün ailesiyle internetten ve kitaplardan İslam hakkında bilgi edindiklerini, bütün konuşmaları ve sohbetleri artık nurlar, İslamiyet ve bizler olduğunu söylüyorlar. Hac dönüşümüzde bizi evlerine davet ederek, tam 2 saat haccı ve hissiyatımızı anlatmamızı istediler, soru yağmuruna tuttular. Böyle külli bir ubudiyet çok hoşlarına gitti, ağızlarından hayret ve tebrik kelimeleri dökülüyordu.

Güney Afrika hizmetleri yanında, yakın ülkelerde de Nurlar tanınmaya ve okunmaya başlandı elhamdulillah. Mozambique ülkesiyle uzun zamandır irtibatımız devam ediyor. Hemen hemen her ay bizi arıyorlar, kitap, cevşen ve dershane istiyorlar. Mozambique ülkesi çok iştiyaklı ve şevkli bir kitleye sahip.

Geçtiğimiz hafta komşu ülkelerimizden Bostwana’dan Nurları istediler. Biz de elimizde bulunan 23. Söz ve Tabiat Risalelerinden 1000 adet gönderdik. Bir kaç ay önce külliyat alıp gitmişler ve bizi ülkelerine davet etmişlerdi.

Kıymetli Abilerimiz; bu ve buna benzer hizmetler elhamdulillah her zaman oluyor. Cenab-ı Allah’ın inayet ve ihsanıyla inşaallah bir mülk belki de onlarca dershanemiz olur inşallah.

Kısaca ülke ve bölge hakkında bilgi verelim;

Güney Afrika, Afrika kıtasında en gelişmiş ülkelerden biri. Siyasi, ticari, ekonomik, eğitim ve daha bir çok alanda  diğer ülkelere liderlik yapiyor.

Afrika’da, Avrupa Birliği gibi bir birlik var, adı Afrika Birliği (Africa Union). 46 Afrika ülkesinin üyeliği ile oluşan bu birliğin Parlamentosu Johannesburg şehrinde.

Afrika’nın güneyindeki 22 ülkeye adeta başkentlik yapan Johannesburg, 11 milyonluk bir nüfusa sahip. 22 ülke, bu şehirden maddi ve manevi besleniyor.

Bizim bulunduğumuz şehir Johannesburg, merkezi bir yer, hizmetimiz cihetinden de çevredeki ülkelere merkez teşkil edecek bir konumda. Burada olacak bir mülk dersanemiz çok hizmetlere vesile olacak inşaallah. Medreseyi aldığımız bölge ise,  kısa bir zaman öncesine kadar tamamı gayr-i müslim olan bir bölge iken son bir kaç yılda bölgeye çok nezih bir mescid yapılmasıyla eğitimli ve seviyeli ve mütedeyyin insanların merakını mucip olup, müslümanların mülk alıp yerleşmeye başladığı bir bölge haline geldi. Şu an 750 civarında müslüman ailenin yaşadığı ve çevresinde çok sayıda müslüman işyerlerinin açıldığı, çok kariyerli, kaliteli ve güvenli bir bölge haline geldi.

İki yıldır bizim Nur Dershanelerimiz bu bölgenin etrafındaydı. Biz bu bölgeyi önceden bilmiyorduk. Sırf sevk-i İlahiyle bu bölgeye yakın yerden kiralamıştık. İki yıldır mümkün mertebe namazlarımızı bu bölgedeki mescidde kılıyor ve Nurlardan dağıtıyorduk. Elhamdulillah müslümanların ileri gelenleri bizleri az da olsa tanıyorlar. Bölgede Risale-i Nur Külliyatı alanların sayısı artti.

İki kişi var, bunlar Nurları 29 yil öncesinden Hindistan’daki medresedeki bir şeyh tarafından duymuşlar. Şeyhleri o zaman Risale-i Nur hakkında diyormuş; “şimdi öyle bir eser yazılmışki imani meseleleri vazıh ve mükemmel bir şekilde izah ediyor. Daha hiç bir izaha ihtiyaç bırakmıyor. Böyle bir eser bu zamana kadar daha gelmiş değildir“. Bu zatlarla tanışıp Nurlardan bahsedince hemen bir külliyat alıp, okumaya başladılar ve çevresindekilere de anlatıp okumalarını tavsiye ediyor. Bizlere diyorki; “bu insanlar bu eseri ve bu tarz bir tefsiri bilmiyorlar, yavaş yavaş bunlara anlatmalıyız.”

İşte çok yönde hizmet için faydalı olan bir bölgede satın alınmak üzere bir dersane bakıyorduk, burası nasip oldu. Mahallenin ismi Greenside (yani; Yeşiltaraf, ya da yeşil bölge.) adından da anlaşılacağı üzere yemyeşil bir yer. Dua buyrun Allah’in izni ve inayetiyle bir mülk dershane alalım.

Hürmet ve Muhabbetle

Johannesburg Nur Talebeleri

London Christmas Holiday Risale-i Nur Reading Programs

There was 20 days Christmas holiday in England as all christian country. We decided to make 2 reading programs with high-school students and Risale-i Nur students who live at Nur Medresseh in order to benefit from this christmas holiday.

We would like to express the importance of high-school services here in London in a few words. That high-school students are good at Risale-i Nur knowledge is very important by 2 sides:

Firstly, this brings us to communicate English people better. Secondly, this brings us to have a well-educated  tradesman community. We made a 7 days long reading program outside London. Some of the members attended willingly, while others attended unwillingly. Unwilling ones were forced by their families. Reading program’s circumstance was very nice and hopefull.

We received many thanks messages from the families of students. Furthermore, students who attended the program by the force of families, changed their opinions! They are waiting the next reading program impatiently! A brother  made a speech on the last day of program and said: “We understood your goals. We are extremely excited. Please tell us what to do in order to live Islamic rules better, to tell people these fine truths and to serve people.”

We created a main group with high-school brothers. A high-school consulting group was created. Some decisions were given related to daily readings, Turkish and English friends to be interested and weekly discussing topics. We are looking for a place for the 15 days long Easter holiday in April.

Best Wishes,

London Risale-i Nur Students

info: ingiltere@www.nurnet.org

yazının Türkçe versiyonu için tıklayın : http://www.nurnet.org/londra-christmas-tatili-okumalari/ 

Dile Nasıl Hizmet Edilir?

Risale-i Nur’un dil özelliklerinden biri de şudur:

Okuyucunun İslam kültürüyle irtibatını devamlı nazara almış ve sağlam tutmuştur. Bilindiği gibi, bir dil, bir kültürün neticesidir veya bir kültürle bağlıdır. Bugün bir Alman dili Alman edebiyatıyla ve Alman kültürüyle bağlıdır. İngilizce, Anglosakson kültürüyle bağlantılıdır. Keza Fransızca Latin ve Fransız kültürüyle bağlantılıdır. Arapça geniş şekilde bir edebiyat dili ve İslam kültürüyle sıkı sıkıya bağlantılıdır. Bu diller daha çok o konularda ortaya çıkmış ve kullanılmış bir vasıtadır. Farsça edebiyat dilidir v.s. Buna benzer diğer misaller de verilebilir.

Risale-i Nur’un kullandığı dil ise, İslam kültürü ile Kur’an hükümleriyle, hadislerin mana ve muhtevasıyla sıkı bağlantılıdır. Bu özelliği söylüyoruz:

Türkçe’de yaklaşık 80 yıldır meydana getirilen veya getirilmek istenen tahribat çok büyüktür. Türkçe’deki Arapça ve Farsça kelimeler, ıstılahlar, dini ibareler sökülüp atılmak suretiyle Türkçe fakirleştirilmiş ve yozlaştırılmıştır. Bu sebeple uydurma Türkçe dediğimiz bir Türkçe ortaya çıkmaktadır ki, bu Türkçe’de asla İslami bir kültür, asla İslami bir mana yoktur ve böyle bir irtibat kullanmak da, bulmak da mümkün olmamaktadır.

Risale-i Nur’da kullanılan dil ise, özellikleri bir İslam kültürüne doğru gidişi, herhalde bir hadisin mana ve muhtevasına sevkedici, herhalde Rabbani hikmetleri anlamaya götüren bir özellik halinde kendini göstermektedir.

Bu konuda daha önce de, haftalık bir gazetede (İttihad) bir makale yazmıştım. Ve Risale-i Nur’un Türk diline yapmış olduğu hizmetlerin büyük olduğunu, bu konuda eşsiz bir eser olduğunu belirtmiştim. Çünkü çoğu defa mühim âlimler, İslam âlimleri, hatta İslam hukuku konusunda yazanlar dahi ya uydurma Türkçe kullanmakta ya da muhtevası çok zayıf, gramer kaidelerine uymayan bir metin halinde o ulvi hakikatleri dile getirmektedirlerdir ki, bu yanlış bir metoddur.

Çünkü o ulvi hakikatlar layıkı vechiyle ifade edilememektedir. Risale-i Nur ise, İslam kültürünü ihtiva eden bir dil ile yazılmıştır, mevzuun yüceliğini ortaya koyan ve o mevzua uygun kelimelerle ve İslamî muhteva ve manada bir istikamet vererek okuyucuya hizmet etmekte ve dolayısı ile Türk diline hizmet etmektedir. Bu sebeble diyebiliriz ki, Risale-i Nur’lar, bu açıdan hiçbir zaman diğer eserlerle karşılaştırılamaz.

Prof. Dr. Servet ARMAĞAN

Mısır’daki İhvan-ı Müslimîn ve Türkiye’deki Nurculuk Hareketi

[Bağdat’ta çıkan ed-Difa gazetesinin muharriri İsa Abdülkadir’in Arabî makalesinin tercümesi.]

Bağdat’ta çıkan ed-Difa gazetesi Risale-i Nur talebelerinden bahisle diyor ki:

Türkiye’deki Nur talebelerinin İhvan-ı Müslimîn cemiyeti ile alâkaları nedir, ne münasebeti var? Hem farkları nedir? Türkiye’deki Nur talebeleri, Mısır’da ve bilâd-ı Arapta İhvan-ı Müslimîn namında ittihad-ı İslâma çalışan cemiyetler gibi müstakil cemiyet midirler? Ve onlar da onlardan mıdır? Ben de cevap veriyorum ki:

Nur talebelerinin ve İhvan-ı Müslimîn Cemiyetinin gerçi maksatları, hakaik-i Kur’âniye ve imaniyeye hizmet ve ittihad-ı İslâm dairesinde Müslümanların saadet-i dünyeviye ve uhreviyelerine hizmet etmektir; fakat Nur talebelerinin beş altı cihetle farkları var:

Birinci fark: Nur talebeleri siyasetle iştigal etmez, siyasetten kaçıyorlar. Eğer siyasete mecbur olsalar, siyaseti dine âlet yapıyorlar, tâ ki siyaseti dinsizliğe âlet edenlere karşı dinin kudsiyetini göstersinler. Siyasî bir cemiyetleri asla mevcut değil.

İhvan-ı Müslimîn ise, memleket ve vaziyet sebebiyle siyasetle, din lehinde iştigal ediyorlar ve siyasî cemiyet de teşkil ediyorlar.

İkinci fark: Nurcular, Üstadlarıyla içtima etmiyorlar ve etmeye de mecbur değiller. Kendilerini Üstadlarıyla içtimaa mecburiyet hissetmiyorlar. Ders almak için beraber bulunmaya lüzum görmüyorlar. Belki koca bir memleket bir dershane hükmünde, Risale-i Nur kitapları onların eline geçmekle, üstad yerine onlara bir ders verir. Herbir risale, bir Said hükmüne geçer.

Hem ellerinden geldiği kadar ücretsiz istinsah ederler. Muhtaçlara mukabelesiz veriyorlar ki, okusunlar ve dinlesinler. Bu suretle büyük bir memleket büyük bir dershane hükmünde oluyor.

İhvan-ı Müslimîn ise, umumî merkezlerde mürşid ve reisleriyle görüşmek ve emirler ve dersler almak için ziyaretine giderler. Ve o umumî cemiyetin şubelerinde de o büyük üstadla ve naibleriyle ve vekilleri hükmündeki zatlarla yine görüşürler, ders alırlar, emir alırlar.

Hem umumî merkezlerde çıkan ceride ve mecellelerin fiyatını verip, alıp, onlardan ders alıyorlar.

Üçüncü fark: Nur talebeleri, aynen, âli bir medresenin ve bir üniversite darülfünununun talebeleri gibi, ilmî muhabere vasıtasıyla ders alıyorlar. Büyük bir vilâyet bir medrese hükmüne geçer. Birbirini görmedikleri, tanımadıkları ve uzak oldukları halde birbirine ders veriyorlar ve beraber ders okuyorlar.

Amma İhvan-ı Müslimîn ise, memleketleri ve vaziyetleri iktizasıyla mecelleleri ve kitapları çıkarıyorlar, aktar-ı âleme neşrediyorlar; onunla birbirini tanıyıp ders alıyorlar.

Dördüncü fark: Nur talebeleri, bu zamanda ve bugünde ekser bilâd-ı İslâmiyede intişar etmişler ve çoklukla vardırlar. Bu intişarlarında ayrı ayrı hükûmetlerde bulundukları halde hükûmetlerden izin almaya muhtaç olmuyorlar ki, tecemmu’ edip toplansınlar ve çalışsınlar. Çünkü, meslekleri siyaset ve cemiyet olmadığından hükûmetlerden izin almaya kendilerini mecbur bilmiyorlar.

Amma İhvan-ı Müslimîn ise, vaziyetleri itibarıyla siyasete temas etmeye ve cemiyet teşkiline ve şubeler ve merkezler açmaya muhtaç bulunduklarından, bulundukları yerlerdeki hükûmetten icazet ve ruhsat almaya muhtaçtırlar. Ve Nurcular gibi bilinmiyor değiller. Ve bu esas üzerine, kendilerine umumî merkezleri olan Mısır’da, Suriye’de, Lübnan’da, Filistin’de, Ürdün’de, Sudan’da, Mağrib’de ve Bağdat’ta çok şubeler açmışlar.

Beşinci fark: Nur talebeleri içinde çok muhtelif tabakalar var. Yedi sekiz yaşındaki, camilerde Kur’ân okumak için elifbâyı ders almakta olan çocuklardan tut, tâ seksen, doksan yaşındaki ihtiyarlara varıncaya kadar kadın erkek, hem bir köylü, hammal adamdan tut, tâ büyük bir vekile kadar ve bir neferden büyük bir kumandana kadar taifeler Nurcularda var. Bütün Nurcuların bu çok taifelerinin umumen bütün maksatları, Kur’ân-ı Mecîdin hidayetinden ve hakaik-i imaniye ile nurlanmaktan ibarettir. Bütün çalışmaları ilim ve irfan ve hakaik-i imaniyeyi neşretmektir. Bundan başka birşeyle iştigal ettikleri bilinmiyor. Yirmi sekiz seneden beri dehşetli mahkemeler dessas ve kıskanç muarızlar, bu kudsî hizmetten başka onlarda bir maksat bulamadıkları için onları mahkûm edemiyorlar ve dağıtamıyorlar. Ve Nurcular, müşterileri ve kendilerine taraftarları aramaya kendilerini mecbur bilmiyorlar. “Vazifemiz hizmettir, müşterileri aramayız. Onlar gelsinler bizi arasınlar, bulsunlar” diyorlar. Kemiyete ehemmiyet vermiyorlar. Hakikî ihlâsı taşıyan bir adamı, yüz adama tercih ediyorlar.

Amma İhvan-ı Müslimîn ise: Gerçi onlar da Nurcular gibi ulûm-u İslâmiye ve marifet-i İslâmiye ve hakaik-i imaniyeye temessük etmek için insanları teşvik ve sevk ediyorlar; fakat vaziyet, memleket ve siyasete temas iktizasıyla, ziyadeleşmeye ve kemiyete ehemmiyet veriyorlar, taraftarları arıyorlar.

Altıncı fark: Hakikî ihlâslı Nurcular, menfaat-i maddiyeye ehemmiyet vermedikleri gibi, bir kısmı, âzamî iktisat ve kanaatle ve fakirü’l-hal olmalarıyla beraber, sabır ve insanlardan istiğna ile ve hizmet-i Kur’âniyede hakikî bir ihlâs ve fedakârlıkla; ve çok kesretli ve şiddetli ehl-i dalâlete karşı mağlûp olmamak için ve muhtaçları hakikate ve ihlâsa dâvet etmekte bir şüphe bırakmamak için ve rızâ-yı İlâhîden başka o hizmet-i kudsiyeyi hiçbirşeye âlet etmemek için, bir cihette hayat-ı içtimaiye faydalarından çekiniyorlar.

Amma İhvan-ı Müslimîn ise: Onlar da hakikaten maksat itibarıyla aynı mahiyette oldukları halde, mekân ve mevzu ve bazı esbap sebebiyle, Nur talebeleri gibi dünyayı terk edemiyorlar. Azamî fedakârlığa kendilerini mecbur bilmiyorlar.

İsa Abdülkadir

Kaynak: Emirdağ Lahikası